SlideShare a Scribd company logo
1 of 47
SOYUT VE SOMUT SANAT NEDİR?SABRİ BERKEL HAYATI ALİCAN ÇINAR  DENİZ UZUN
SOMUT-SOYUT RESİM NEDİR ? NASIL ÇİZİLİR?Ressam soyut bir resim yaptığında sınırsızlığı hissederek çizer. Somut olarak bir ağaç, bir kuş vs. çizmez. Beklediği de resmine bakanların o çizdiği resimdeki sonsuzluğu hissetmesi ve ona belirli bir anlam yüklememesidir. Ancak, biz o resmi incelemeye başladığımızda kendimize, kendi iç dünyamıza “göre” şekiller vermeye ya da o resimdeki renklerden ve renklerin akışından bir şekil, bir anlam çıkarmaya çalışırız. Elbette bu çıkarım bizim kendimizdeki duygu ve düşüncelerimiz doğrultusunda olacaktır. Öyle ki, 10 kişi bu soyut olarak çizilmiş resme baksa, muhtemelen 10 farklı somut benzetmeler ve yorumlar almak mümkün olacaktır. Ancak ressama dönüp sorsak, kendisi ne hiç birine “yanlış”, ne de hepsine “doğru” der. Yorum yapmaz. Sadece dinler ve seyreder yorumları, yorumcuları…İşte bu soyut resme baktığımız gibi dünya yaşamı içerisinde bazen farkında olarak, bazen de farkında olmadan yaptığımız somutlaştırma çabaları bizleri ressamın sonsuzluk ve sınırsızlığa davet için çizdiği resme bir sınır koymaktan öteye geçirmez. Çünkü bizler, yaşantımızın her noktasını “anlamlı(!)” kılmak için sürekli bir somutlaştırma gayreti içerisindeyiz. “Soyut” mânâlardan oluşmuş ama bakanın bakış açısına göre “somut”laşan bir dünya yaratırız. Her bilgi bizde somutlaşma tezgâhına girer ve gerçek anlamından uzaklaşıp gider. Öyle ki, bize ulaşan her bilgiyi biz beynimizde canlandırma yani bir şekle sokmak için çalışırız. Ne kadar bir şekle bürünürse o bilginin o kadar anlamlı olacağını düşünürüz. Bu şekle sokma ise 5 duyu ile sınırlı olmamızdan dolayı görecelidir, genellemelere dayalıdır.
Benzetme ve mecazlar ile pekiştirilmeye çalışılır ve mecaz ve benzetmeler esas alınarak orijinal bilgi somutlaşır, hakiki anlamından çok farklı anlamalara bürünür. Bir örnek vermek gerekirse, "cennet" ve "cehennem" kavramları hepimizin bilicinde somut bir yer, bir mekân olarak anlamlaşan iki kavram olmuştur. Biz “cehennem”i kaynar kazanlar içerisinde ateşler içerisinde bir mekân ve “cenneti” de insan için hoş gözüken başka bir mekân olarak somutlaştırıp, soyutluktan yani gerçek anlamından uzaklaşmışız. Hakikâtte ise bu iki isim, bilincimizin yaşamakta olduğu iki farklı deneyimi işaret etmektedir. Bir tanesi hakikâte yani sistemin gereğine göre yaşamanın ve diğeri ise yaşamamanın bilincimizde oluşturdukları anlamındadır.Yazının başında verdiğim resim örneğinde de olduğu gibi her an somut bir şeyler oluşturma ve görme ve onu beynimize kaydetme çabasındayken nasıl soyutu algılayıp, değerlendirebiliriz ki?...O zaman şimdi gelin “somut” ve “soyut”u felsefik ve bilimsel irdelemeye devam edelim ve bu inceleme sonucunda “somut” ve “soyut” ile ilgili farklı bir bakış açısı yakalamaya çalışıp, bunun yaşamımıza nasıl olumlu bir katkıda bulunabileceğini düşünelim...Felsefik anlatımda, birşeyin “somut” denilmesi için dokunulması, görülmesi ve “soyut” olabilmesi için de dile gelmesi ya da yazılması gerekmektedir. Yani “somut” olan nesnenin kendisi olurken, bu nesneyi temsil eden söz ya da yazım “soyut”tur. Buna bir örnek vermek gerekirse; gördüğümüz “çiçek” yani çiçeğin kendisi somuttur. Ancak, “çiçek” ismini söylediğimiz ya da onun hakkında düşündüğümüz, yazdığımız anda soyutlaşır. “Çiçek” sözcüğünün kendisi soyuttur. “Çiçek” bir kavramdır yani "çiçek" kelimesi ile ifade edilmek istenen anlam önemlidir ve kavramların da nesnel olarak birebir karşılığı bulunmaz. Yani benim bildiğim ve dokunduğum, gördüğüm çiçek gibi bilemediğim pek çok “çiçek” olabilir
O zaman ben, bende mevcut olan bilgi çerçevesinde çiçeği algılayıp, değerlendirebilirim. Bu da çiçeğin gerçek, orjinal yapısını değerlendirebildiğim anlamına gelmez. İster çiçek olsun ister başka bir nesne, bir nesneye ait olan özellikleri saymak, o nesneyi tam olarak tarif etmek demek değildir. Çünkü her tarif, tarif edenin bakış açısına göre şekil alır ve somutlaşır. Felsefik açıklamadan da anlaşılacağı gibi kavramlarla somutluk arasında çok büyük bir fark vardır. Kavramlar ve o kavramların anlatmak istedikleri ile gördüğümüz ve deneyimlediğimiz nasıl aynı, birebir olabilir ki???...Bilim ise, kuantum teorisine kadar hep maddeyi “somut” yönden incelemiş, hattâ her teorinin kabulu olabildiğince somut deneylerle gerçekleşmiştir. Taa ki kuantum mekaniği bilimin felsefeye yönelen bir kolu gibi doğmasına kadar. Kuantum teorisi ile bilim, “somut” dünyadan “soyut” dünyaya geçerek hakikâtin, gerçekliğin algılanmasında büyük adım atmıştır.Kuantum teorisinde her parçacık aynı zamanda dalgadır. (Bu arada parçacık ve dalgacık isimlerini okuduğunuz anda beyninizdeki bilgiler doğrultusunda bir şekle sokmaya başladığınızı ve “somut”laştırma gayretinizi fark ediyor musunuz?...) Bu fizikçileri şaşırtan bir durumdur.
Çünkü bu bakış açısına kadar ki bakış açıları onları maddeyi “somut” olarak incelemeye yöneltmekteydi. Ancak şimdi kuantum teorisiyle mikro evrende atomik boyutlarda, maddenin ve ışığın dual yani ikili karakteri kabul edilmektedir. Kuantum teorisi ile “somut!!” olarak bilinen madde bazen dalga karakterine bazen de tanecik karakterine bürünmektedir ve aynı ikili karakter ışık için de gözlemlenmiş ve ışık bazen tanecik yani foton gibi bazen de dalga gibi davrandığı anlaşılmıştır.Fizikçi Nick Rubert, dünyayı sadece baktığımız zaman madde görüntüsü veren, aslında durmaksızın akan bir dalga çorbası olarak tanımlarken, Karl Pribram ise tüm duyu organlarının mercek sistemine göre çalıştığını belirtmiş ve bu mercek şeklindeki çalışma sisteminin ise "dalga çorbası" diye tanımlanan evreni o boyutu ile algılanmasının hayli güç olduğu bildirmiştir. Yani Karl Pribram'ın ifade etmek istediği ve bizleri Rubert'in açıklamasına yönlendirdiği nokta şudur ki; bizim algılama sistemimiz 5 duyu ile kayıtlı olmasından dolayı algıladığımız evren bize somut madde görüntüsü vermekte ve biz de bunun ötesini algılayamamaktayız. Ancak bu kayıtlılıktan çıktığımız da göreceğiz ki, evren somut maddeden ibaret değil. Bu şekilde düşünmekle de bizler için “somut” olarak kabul edilen madde kavramı hükmünü yitirmeye başlayacaktır.
Kuantum teorisinin anlatmak istediğini anlamaya ve anlamlandırmaya çalışırken beyinler, yeni bir teori ile tanıştılar. O da “string” yani “sicim” teorisidir. Sicim teorisi kuantum teorisini bir adım daha geliştirerek, bildiğimiz evrenin bir frekanstan yani bir titreşim okyanusundan oluştuğunu açılayıp, dalga-parçacık ikilemesinin ötesine geçer. Maddeyi hem dalga hem de parçaçık olarak açıklayan kuantum teorisi, sicim teorisine göre “somut” kalırken, sicim teorisi ile “soyut”a yani sonsuz anlam âlemine doğru emin adımlarla ilerlenmektedir.Bu noktada da artık kafamızdaki “somut”tan bahsetmek ne kadar gerçekçi olur, onu da bilemem. Ancak ressamın çizdiği sınırsız ve sonsuz anlamları içeren bir resimde hiç şüphesiz sicim teorisi de yine bir şekilde “somut” bir anlamlandırma olarak kalacaktır. Yani “soyut” ve “somut” içinde olduğu boyuta göre isimlenir ve bilinçli olarak farkedilen “somut” olarak nitelendirilebilir. Bu bakışla “soyut” olan da bilincimizde anlamlandıramadığımız, farkedemediğimiz olacaktır.Bu bilgiler doğrultusunda kendimizi ve karşımızdakilerini nasıl somutlaştırldığımıza bir bakalım şimdi…Karşımızdaki kişileri madde beden olarak gördüğümüz sürece o kişiyi “somut” olarak algılarız. Ancak o kişiyi tasvir etmemiz de bilindik özelliklerden yola çıkarak olacağından yine “somut” bir gözlem olacaktır. Bizlerin o kişinin tüm özelliklerini bilmemize ve o kişiyi tam anlamı ile değerlendirmemize imkân yoktur. Ne kadar çok isimlerle ve o isimlerin anlamları ile değerlendirme yaparsak yapalım, isimlerin mânâlarını bilindik anlamlarla düşündüğümüz için yine belirli bir somutlaştırma sözkonusu olacaktır. Ne zaman ki karşımızdakini belirli özelliklerle sınırlamadan algılamaya çalışırız, o zaman “soyut” bakış açısına geçmiş oluruz.
Karşımızdaki kişileri ya da kendimizin beden olduğu kabulü, bizi tamamen “somut” bakış açısı içersinde hapseder. Ancak madde beden ötesinde bir “ruh” beden (mikrodalga hologramik yapı) de olduğumuzu düşünmek ve kabul etmek “soyut”a doğru bir seyirin başlangıcıdır. Aslında “ruh” bedenin de ötesinde bir “bilinç” varlık olduğumuzun kabulü ve bu yöndeki düşünce ve yaşayış, “soyut” dünyasındaki seyri daha da anlamlı kılmaktadır. Bu bilinç varlık bakışı ile bakıldığında da ruh beden bakış açısı “somut” hükmündedir. Yani, ruh beden kabulü bile bilinç beden kabulüne göre “somut” bir anlam içermektedir. Şimdi, “bilinç” varlığımızı biraz düşünelim ve hayâl etmeye çalışalım… Oldukça zorlandığımızı ve bir şekle sokamadığımızı görebiliriz. İşte, “soyut” denilen kavram için açıklayıcı en önemli unsur da “belirli bir şekli olmadığı”dır.İşte bizim tüm yaşantımız boyunca yaptığımız somutlaştırma çabaları bilmeliyiz ki bizleri hakikâti anlamaya değil tam tersi hakikâtten uzaklaştırmaya iter. Eşyanın yani herşeyin hakikâtini anlamada en önemli adımlardan birisi “soyut bakış açısını” hayatımıza oturtmamızdır. Yani somut maddeden arınma ve bir “hiç” olduğumuzu anlama çabası içinde olmalıyız. 5 duyu ile kayıtlı olan beynimizi beş duyu ötesinde bir bakış açısına yönlendirmemiz yani “soyut” olarak adlandırılan bilinç fonksiyonunun önemini fark edip, “akıl” yönlü yaşamalıyız. Bir “beyin varlık” değil, “bilinç varlık” olarak bize ulaşan bilgileri bilinçli, koşulsuz, önyargısız, evrensel bir bakış açısı ile deşifre etmeliyiz.
SOYUT RESİMLER
SOMUT RESİMLER
SABRİ BERKELHAYATI
Sabri Berkel (1907-1993) Hem sanatçı hem de öğretici olarak tarihin ve toplumun biçimlenişine katkıda bulunanlardan biri olan Sabri Berkel için ölüm bir son değil başlangıçtır. Canan Beykal, Gösteri, 1993 Kandinsky; “Sanatçının, biçimleri amacı için zorunlu olan: tarzda kullanmaya sadece hakkı yoktur, yükümlülüğü vardır” der. Türk Resmi içinde formu, biçimi sadece zorunlu olan tarzda kullanma hakkına sahip değil, aynı zamanda bunu bir yükümlülük gibi kullanmayı disiplin edinmiş bir tek sanatçı vardır, o da Sabri Berkel’dir. Çünkü, formun akıl tarafından yapıldığını, duygunun formu bozduğunu bilen Sabri Berkel sanatın kendisini bir yükümlülük gibi duyumsamış, bu misyon çerçevesinde tüm bir yaşamını da forme etmiştir. Sabri Berkel kişiliğiyle, yaşamıyla, ilişkileriyle, hocalık disipliniyle ve sanatçılığıyla kendisi için zorunlu, aynı zamanda yükümlü olduğuna inandığı bir sanat formu oluşturmuştur. Bu nedenle Berkel’in klasik ve geleneksel resimsel gelişmesi ile soyut dönemi arasında aykırı ve birbirinden farklı bir anlayışı, yapıyı göremiyorum.         1907 yılında Üsküp’te doğmuş olan Berkel, Belgrad Güzel Sanatlar Okulu’ndan sonra 1929 ile 1935 yılları arasında Floransa Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğrenimini tamamlamış. Gerek Doğu Avrupa gibi resim geleneğinin disiplinli eğitiminden, gerekse İtalya (Floransa) gibi klasik resmin ülkesinde gerçek anlamıyla görsel bir eğitim yapabilmiştir. Bu, hiç kuşkusuz Türk resmi içinde tek bir orijinal yapıt göremeden, kopyalar yoluyla görsel eğitimini tamamladıktan sonra tam verimli olacakları çağda yurt dışına gidebilen ressamlarımızla kıyaslandığında son derece önemli bir farklılıktır. Sabri Berkel’in sanatının bu derece sağlam bir temele oturmasının başlıca nedeni budur bence.
1935’te geldiği Türkiye’de ancak 1939’da Akademi reformu sırasında yabancı hocalardan Leopold Levy’nin kendisini daveti üzerine Akademi hocalığına atanan Sabri Berkel, atandığı gravür atölyesinde 1977 yılına kadar hocalığını sürdürür. Bu tarihten sonra Sabri Berkel’i emekliliğinden birkaç ay önce atandığı Resim ve Heykel Müzesi Müdürlüğünde oluşturduğu atölyesinde ve 1981 yılından itibaren de özel bir atölyede ders vererek yaşamının sonuna kadar hocalık ederken görürüz.    Berkel, Türk sanatçılarının çoğunun tersine son derece verimli bir çalışma ve sergileme içindedir. Berkel’in hiçbir sergisinin sadece sergilemek ve maddi kazanç sağlamak adına yapılmadığını, aksine kıskanç bir tarzda yapıtlarını lekelemekten, tüketilmekten, spekülasyonlardan korumaya özen gösterdiğini saptarız. Sabri Berkel’in bütün bir hayatı-sanatıyla biçim bulduğunu söylerken biraz da bunu belirtmek istiyordum. Çünkü sanat Sabri Berkel’in kendi kişiliğiyle, özdeşleşmiştir ve onu koruduğu müddetçe, kendisini sonuna dek korumaya sadece zorunlu değil aynı zamanda yükümlü hissetmiştir. Kendisinden bu denli sorumlu olan tek bir kişi daha tanımıyorum. 1988 yılında yapılan retrospektif sergisini diğer bütün sergilerde olduğu gibi aynı titizlik, aynı başkasına güvenmemezlik, aynı kendine duyduğu sorumluluk nedeniyle baştan sona kadar denetlemeyi hastalığını gözardı edecek denli önemsemiştir. Şimdi elimizde bu sergi nedeniyle Jale Erzen tarafından özenle hazırlanmış bir kitap ve tabii Sabri Berkel’in müzeye bıraktığı resimleri var. Bu resimler sadece resim değil, bence Sabri Berkel’in hayatıdır. Berkel hoca Türk ulusuna hayatını emanet etmiştir.
        Ölüme giderken bile Sabri Hoca bizlere öyle bir görev yüklemiştir ki hayatı boyunca inatla savunduğu düşüncelerini, büyük bir kişisel sorumlulukla koruduğu sanatçı onurunu, yalnızlığa mahkum ettiği yaşamının sanatsal belgelerini, herbir taşını kendisi taşıyıp üst üste koyarak oluşturduğu koca bir yapıyı, formunu bozmadan aynı ve sorumluluk bilinciyle korumamız ve değerlendirmemiz için bize görev olarak bırakmıştır. Berkel’in resimlerine baktığını şu anda kendi portresinden inançla ve inatla bakan genç bir sanatçıyı görüyorum.         Aynı inançlı ve inatçı tutumu defalarca çizdiği peyzajlarında, natürmortlarında, figür etüdlerinde, renk araştırmalarında, soyut kompozisyonlarında, ritmik ve kaligrafik formel soyutlamalarında da izliyorum. Bu portreden bakan genç sanatçının inançlı ve inatçı bakışından hayatının sonuna kadar tüm yaşamının hedeflenmiş bir çizgide geliştirileceğinin vaadini, şaşmaz tutarlılığını görüyorum. Bu yüzdendir ki Sabri Berkel’in sanat yaşamını figüratif ve soyut diye iki bölüme ayıramıyorum. Birbiriyle çakışan, birbirinin iki uç disiplini olan her iki türde de bu genç sanatçının hedeflediği temel anlayışın birbirine aykırı olmayan tutarlılığını gözlüyorum.
       Berkel klasik resimlere büyük bir hayranlıkla yaklaşırdı. Tiziano’dan ya da El Grecodan söz edişinde öyle büyük bir inanç gizliydi ki, bu denli soyut ve çağdaş sanatı yeğleyen bir sanatçının nasıl oluyor da bu büyük inanç ve hayranlığı hâlâ sürdürüyor olmasına şaşırırdınız. Berkel’in hedeflerinden biri; tıpkı zamanlarının Öncüleri, çağdaşları olan klasik ustaların zamanlar ötesi, sınırlar ötesi, sağlamlığına ulaşabilmekti. Sürekli şunu söylerdi. Bu resimlerin bir tek taşını bile oynatamazsınız. Oynatırsanız bütün kompozisyon çöker. Sabri Berkel’in resminden bir tek çizgiyi, bir tek rengi, hele bir tek formu oynatın, gerçekten de bütün kompozisyon yıkılır, çöker. Onun elinde kağıttan boyanmış bir form parçası ile ya da renkli kağıt formları resminin kuruluşunda sürekli sınadığını, hangi formun, hangi renkle kompozisyonda sağlam duracağını araştırdığı anlarını hatırlıyorum. Siz tam “işte, bu iyi oldu” dediğiniz anda, hocanın aynı rengin bir ton açığına boyattığı başka bir kağıttan formu denediğini görürdünüz. Bir resmin oluşumu Berkel için özenle büyütülen bir çocuğun hayatı gibiydi. Kompozisyon için en doğrusunu, en sağlam zorunlu olan tarzı olduğu kadar sanatçının yükümlü olduğu tarzı sürekli araştırır, denerdi.           Sabri Berkelin resmi entelektüel, zihinsel bakış açısından ele alınabilir ancak. Bu resim pür plastik bir tarzı içermiş olsa bile. Berkel, her döneminde şu soruyu soruyordu kendine “Daha ileri gitmek olası mıdır?" Geleneksel tarzdan sonra 1950'lere doğru soyutlamalarına ve tümden soyut yapıtlarına başladığında da bunu sordu ve soyutu görebilmek için yeni gözler edindi. Dış nesnelerden saf renge ve forma ulaşmak için geleneğe, edindiği seni gözlerle bakmasını bildi. Berkel’in resmi bu nedenle sadece motif değildir, motiflerin değişen ve değişmeyen ritmidir, pür plastiğe ulaşmak için dayanacağı entellektüel tabandır. Sabri Berkel’in klasik ustaları en soyut ve çağdaş olduğu dönemde de gençliğindeki hayranlık derecesinde beğeniyor olmasının nedeni bu resimlerin tümünde pür plastisiteyi görmüş olmasıdır. Onun hiçbir resme konusu nedeniyle baktığını sanmıyorum.
      Onun baktığı şey, bu kompozisyonun kurgusu, formel yapısının sağlamlığı uyumuydu Berkel, tüm sanatsal yaşamı boyunca en nesnel resimlerinden, en soyut resimlerine kadar herbir nesneye, herbir figure, herbir canlıya da cansız objeye bu vizyon doğrultusunda bakmıştır. Onun içindir ki hiçbir canlı ya da cansız varlığın algılanmasında herhangi bir ayrıcalıklı bakışa yer verilmemiş, her nesne form ve kompozisyon güzelliği adına bakış ve algılayış alanına girebilmeye hak kazanmışlardır. Berkel için soyut sanat sadece ‘yapmak’ fiiliyle açıklanamaz aynı zamanda soyut sanat düşün-bütünlüğe ulaştırılacak nesnelerdir. Soyut döneminde aynı temel görüş nesnelerin forma ve renge ya da ritmik işaretlere dönüştürülmesinde de egemen olacaktır. Bu tarz bir bakışla oluşan resim hiç kuşkusuz hedonist bir algılayışa izin vermez. Berkel’iın resminde form usla yapılanır ve usla algılanır ancak Form, Berkel’in sanatında başlıbaşına bir sanat davranışı, resminin hem amacı, hem aracı olmuştur. Form sanatta  öne çıkmaya başladığında boyasala olduğu kadar doğaçtanlığa, rastlantıya da karşı çalışır Form, çizgi kararlılığını ve keskinliğini, içgüdüsel dinamizmi değil, ama Berkel’de gözlemlediğimiz gibi optik bir kinetizmi renk yoluyla gereksinir. Berkel boyasal, domuşak, dik-yatay ve kurplar Berkel’in pür yüzey sorunlarında başvurduğu çözümlerdi. Geometrik klasik düzen fikri Berkel’in tüm sanatsal yaşamında egemen bir düşünce olmuştur. Bu temel düşünceyi geleneksel, figüratif betimsel resimlerinde de, soyut resimlerinde de vazgeçemediği altyapı olarak kullanmıştır. Berkel, klasik bir çağdaştır. Berkel bir idealisttir. Sanatın yüce bir görevi olduğu ve kendisinin de bunu misyon edinmiş bir kişi olduğuna inandığından idealisttir.
Berkel, tıpkı Kandinsky gibi resim sanatının “boşlukta akıp kaybolan nesneler üreten amaçsız bir yaratma işi değil, amacı olan bir kudret ve insan ruhunun gelişimine ve inceltimine hizmet etmiş olmasıdır. Onun hiçbir resme konusu nedeniyle baktığını sanmıyorum. Onun baktığı şey; bu kompozisyonun kurgusu, formel yapısının sağlamlığı, uyumuydu. Berkel, tüm sanatsal yaşamı boyunca en nesnel resimlerinden, en soyut resimlerine kadar herbir nesneye, herbir figüre, herbir canlı ya da cansız objeye bu vizyon doğrultusunda bakmıştır. Onun içindir ki hiçbir canlı ya da cansız varlığın algılanmasında herhangi bir ayrıcalıklı bakışa yer verilmemiş, her nesne, form ve kompozisyon güzelliği adına bakış ve algılayış alanına girebilmeye hak kazanmışlardır. Berkel için soyut sanat sadece yapmak! fiiliyle açıklanamaz, aynı zamanda soyut sanat düşünmek demekti onun için. Evrensel olan ancak tüm zıtlıkların ve olanakların birbirleriyle uyumu için de, uyumsuzluğun gereksinimiyle hatta, oluşabilecektir. Berkel’in kişiliğinde de bu yansımıyor muydu zaten?             Berkel’in en figüratif gerçekçi işlerinde bile insan yoktur. Bu iddialı sav şaşırtıcı olabilir. Ancak bu gerçekçi resimlerde ben sadece ve sadece nesneler görüyorum. Bu nesneler insan figürüne, bir portreye, bir kadın ve çocuğa, bir peyzaja, bir meyveye tekabül etseler bile, bunlar Berkel’in bakışına göre sadece dikdörtgen bir mekan içinde, irreel bir düzlem de biçim bulacak ve uyumlu bir  bütünlüğe ulaştırılacak nesnelerdir. Soyut döneminde aynı temel görüş nesnelerin forma ve renge ya da ritmik işaretlere dönüştürülmesinde de egemen olacaktır.
         Bu tarz bir bakışla oluşan resim hiç kuşkusuz hedonist bir algılayışa izin vermez. Berkel’in resminde form usla yapılanır ve usla algılanır ancak. Form, Berkel’in sanatında başlıbaşına bir sanat davranışı, resminin hem amacı, hem aracı olmuştur. Form sanatta öne çıkmaya başladığında boyasala olduğu kadar, doğaçtanlığa, rastlantıya da karşı çalışır. Form; çizgi kararlılığını ve keskinliğini, içgüdüsel dinamizmi değil, ama Berkel’de gözlemlediğimiz gibi optik bir kinetizmi renk yoluyla gereksinir. Berkel boyasal, doğaçtan, ressamca dediğimiz bir kişilik olmadığını kavramış, bu nedenle zaman zaman dekoratif olarak suçlanacağını bile bile ödün vermeksizin, inatla yüzeyi, ikiboyutluluğu ve keskin formları savunan (reel düzlemde irreel olanı) gerçek soyutu olanca renkli bir dünyada vermeyi başarmıştır.             Bu açılardan ele alınacak olursa, Doğu resmindeki kendiliğinden irreel oluşuma en yakın sanatçı olarak değerlendirilmesinde bir sakınca yoktur. Tekrarlanan ritmler, biçimler, yüzeyde mat saydam, boş-dolu ilişkiler içindeki kalıp formlar, sıcak-soğuk, büyük-küçük zıtlaşmaları, sert-yumuşak, dik-yatay ve kurplar Berkel’in pür yüzey sorunlarında başvurduğu çözümlerdi. Geometrik klasik düzen fikri Berkel’in tüm sanatsal yaşamında egemen bir düşünce olmuştur. Bu temel düşünceyi geleneksel, figüratif betimsel resimlerinde de, soyut resimlerinde de vazgeçemediği altyapı olarak kullanmıştır. Berkel, klasik bir çağdaştır. Berkel bir idealisttir. Sanatın yüce bir görevi olduğu ve kendisinin de bunu misyon edinmiş bir kişi olduğuna inandığından idealisttir.
Berkel, tıpkı Kandinsky gibi resim sanatının “boşlukta akıp kaybolan nesneler üreten amaçsız bir yaratma işi değil, amacı olan bir kudret ve insan ruhunun gelişimine ve inceltimine hizmet eden bir uğraş” olduğuna inanmıştır. O, sanat bu görevden kaçınacak olursa, sanatın yerine geçebilecek başka bir kudret olmadığından bu yerin boş kalacağına inananlardandır. 1993 yılının bir yaz günü Sabri Berkel öldü. Her insan belli bir biyografi oluşturmakta, bu biyografisini tarihin belli bir diliminde yazıp noktalamaktadır. Her insan bu biyografisiyle tarihin ve de toplumun biçimlenişine katkıda bulunmaktadır. Berkel gibi biyografileriyle tarihte bir yer edinmiş olanlar için ölüm bir son değil, bir başlangıçtır. Berkel ilk kez birine, bizlere güvenmiştir, bu yeni başlangıç için.
SABRİ BERKELRESİMLERİ
Soyut s an
Soyut s an
Soyut s an
Soyut s an
Soyut s an
Soyut s an
Soyut s an
Soyut s an
Soyut s an
Soyut s an
Soyut s an
Soyut s an

More Related Content

Viewers also liked

1ºBACH Economía Tema 5 Oferta y demanda
1ºBACH Economía Tema 5 Oferta y demanda1ºBACH Economía Tema 5 Oferta y demanda
1ºBACH Economía Tema 5 Oferta y demandaGeohistoria23
 
Onderzoeksrapport acrs v3.0_definitief
Onderzoeksrapport acrs v3.0_definitiefOnderzoeksrapport acrs v3.0_definitief
Onderzoeksrapport acrs v3.0_definitiefrloggen
 
Como hacer un plan de negocios
Como hacer un plan de negociosComo hacer un plan de negocios
Como hacer un plan de negociosXPINNERPablo
 
Schrijven voor het web
Schrijven voor het webSchrijven voor het web
Schrijven voor het webSimone Levie
 
Evidence: Describing my kitchen. ENGLISH DOT WORKS 2. SENA.
Evidence: Describing my kitchen. ENGLISH DOT WORKS 2. SENA.Evidence: Describing my kitchen. ENGLISH DOT WORKS 2. SENA.
Evidence: Describing my kitchen. ENGLISH DOT WORKS 2. SENA... ..
 
Estrategias competitivas básicas
Estrategias competitivas básicasEstrategias competitivas básicas
Estrategias competitivas básicasLarryJimenez
 
2. describing cities and places. ENGLISH DOT WORKS 2. SENA. semana 4 acitivda...
2. describing cities and places. ENGLISH DOT WORKS 2. SENA. semana 4 acitivda...2. describing cities and places. ENGLISH DOT WORKS 2. SENA. semana 4 acitivda...
2. describing cities and places. ENGLISH DOT WORKS 2. SENA. semana 4 acitivda..... ..
 
3.Evidence: Getting to Bogota.ENGLISH DOT WORKS 2. SENA.semana 4 actividad 3.
3.Evidence: Getting to Bogota.ENGLISH DOT WORKS 2. SENA.semana 4 actividad 3.3.Evidence: Getting to Bogota.ENGLISH DOT WORKS 2. SENA.semana 4 actividad 3.
3.Evidence: Getting to Bogota.ENGLISH DOT WORKS 2. SENA.semana 4 actividad 3... ..
 
Evidence: Going to the restaurant . ENGLISH DOT WORKS 2. SENA.
Evidence: Going to the restaurant . ENGLISH DOT WORKS 2. SENA.Evidence: Going to the restaurant . ENGLISH DOT WORKS 2. SENA.
Evidence: Going to the restaurant . ENGLISH DOT WORKS 2. SENA... ..
 
Evidence: I can’t believe it.ENGLISH DOT WORKS 2. semana 3 actividad 1.SENA.
Evidence: I can’t believe it.ENGLISH DOT WORKS 2. semana 3 actividad 1.SENA.Evidence: I can’t believe it.ENGLISH DOT WORKS 2. semana 3 actividad 1.SENA.
Evidence: I can’t believe it.ENGLISH DOT WORKS 2. semana 3 actividad 1.SENA... ..
 
Evidence: Memorable moments.ENGLISH DOT WORKS 2. SENA. semana 2 actividad 2.
Evidence: Memorable moments.ENGLISH DOT WORKS 2. SENA. semana 2 actividad 2.Evidence: Memorable moments.ENGLISH DOT WORKS 2. SENA. semana 2 actividad 2.
Evidence: Memorable moments.ENGLISH DOT WORKS 2. SENA. semana 2 actividad 2... ..
 
Evidence: Planning my trip. ENGLISH DOT WORKS 2. SENA. semana 4 actividad 1.
Evidence: Planning my trip. ENGLISH DOT WORKS 2. SENA. semana 4 actividad 1.Evidence: Planning my trip. ENGLISH DOT WORKS 2. SENA. semana 4 actividad 1.
Evidence: Planning my trip. ENGLISH DOT WORKS 2. SENA. semana 4 actividad 1... ..
 
1721 mercadeo -_ventas_y_servicio_al_cliente
1721 mercadeo -_ventas_y_servicio_al_cliente1721 mercadeo -_ventas_y_servicio_al_cliente
1721 mercadeo -_ventas_y_servicio_al_clienteYerika Marcela Rendon
 
Unidad 3. toma de decisiones y solución
Unidad 3. toma de decisiones y soluciónUnidad 3. toma de decisiones y solución
Unidad 3. toma de decisiones y soluciónLinda De la Barrera
 
3. Your next holiday destination ACTIVIDAD 3 SEMANA 3 ENGLISH DOT WORKS 2.
3. Your next holiday destination ACTIVIDAD 3 SEMANA 3 ENGLISH DOT WORKS 2.3. Your next holiday destination ACTIVIDAD 3 SEMANA 3 ENGLISH DOT WORKS 2.
3. Your next holiday destination ACTIVIDAD 3 SEMANA 3 ENGLISH DOT WORKS 2... ..
 

Viewers also liked (20)

1ºBACH Economía Tema 5 Oferta y demanda
1ºBACH Economía Tema 5 Oferta y demanda1ºBACH Economía Tema 5 Oferta y demanda
1ºBACH Economía Tema 5 Oferta y demanda
 
Onderzoeksrapport acrs v3.0_definitief
Onderzoeksrapport acrs v3.0_definitiefOnderzoeksrapport acrs v3.0_definitief
Onderzoeksrapport acrs v3.0_definitief
 
Como hacer un plan de negocios
Como hacer un plan de negociosComo hacer un plan de negocios
Como hacer un plan de negocios
 
Schrijven voor het web
Schrijven voor het webSchrijven voor het web
Schrijven voor het web
 
Evidence: Describing my kitchen. ENGLISH DOT WORKS 2. SENA.
Evidence: Describing my kitchen. ENGLISH DOT WORKS 2. SENA.Evidence: Describing my kitchen. ENGLISH DOT WORKS 2. SENA.
Evidence: Describing my kitchen. ENGLISH DOT WORKS 2. SENA.
 
Estrategias competitivas básicas
Estrategias competitivas básicasEstrategias competitivas básicas
Estrategias competitivas básicas
 
Cápsula 1. estudios de mercado
Cápsula 1. estudios de mercadoCápsula 1. estudios de mercado
Cápsula 1. estudios de mercado
 
Rodriguez alvarez
Rodriguez alvarezRodriguez alvarez
Rodriguez alvarez
 
2. describing cities and places. ENGLISH DOT WORKS 2. SENA. semana 4 acitivda...
2. describing cities and places. ENGLISH DOT WORKS 2. SENA. semana 4 acitivda...2. describing cities and places. ENGLISH DOT WORKS 2. SENA. semana 4 acitivda...
2. describing cities and places. ENGLISH DOT WORKS 2. SENA. semana 4 acitivda...
 
Capacitacion y adiestramiento
Capacitacion y adiestramientoCapacitacion y adiestramiento
Capacitacion y adiestramiento
 
3.Evidence: Getting to Bogota.ENGLISH DOT WORKS 2. SENA.semana 4 actividad 3.
3.Evidence: Getting to Bogota.ENGLISH DOT WORKS 2. SENA.semana 4 actividad 3.3.Evidence: Getting to Bogota.ENGLISH DOT WORKS 2. SENA.semana 4 actividad 3.
3.Evidence: Getting to Bogota.ENGLISH DOT WORKS 2. SENA.semana 4 actividad 3.
 
Evidence: Going to the restaurant . ENGLISH DOT WORKS 2. SENA.
Evidence: Going to the restaurant . ENGLISH DOT WORKS 2. SENA.Evidence: Going to the restaurant . ENGLISH DOT WORKS 2. SENA.
Evidence: Going to the restaurant . ENGLISH DOT WORKS 2. SENA.
 
Evidence: I can’t believe it.ENGLISH DOT WORKS 2. semana 3 actividad 1.SENA.
Evidence: I can’t believe it.ENGLISH DOT WORKS 2. semana 3 actividad 1.SENA.Evidence: I can’t believe it.ENGLISH DOT WORKS 2. semana 3 actividad 1.SENA.
Evidence: I can’t believe it.ENGLISH DOT WORKS 2. semana 3 actividad 1.SENA.
 
Evidence: Memorable moments.ENGLISH DOT WORKS 2. SENA. semana 2 actividad 2.
Evidence: Memorable moments.ENGLISH DOT WORKS 2. SENA. semana 2 actividad 2.Evidence: Memorable moments.ENGLISH DOT WORKS 2. SENA. semana 2 actividad 2.
Evidence: Memorable moments.ENGLISH DOT WORKS 2. SENA. semana 2 actividad 2.
 
Evidence: Planning my trip. ENGLISH DOT WORKS 2. SENA. semana 4 actividad 1.
Evidence: Planning my trip. ENGLISH DOT WORKS 2. SENA. semana 4 actividad 1.Evidence: Planning my trip. ENGLISH DOT WORKS 2. SENA. semana 4 actividad 1.
Evidence: Planning my trip. ENGLISH DOT WORKS 2. SENA. semana 4 actividad 1.
 
Fichero de actividades
Fichero de actividadesFichero de actividades
Fichero de actividades
 
1721 mercadeo -_ventas_y_servicio_al_cliente
1721 mercadeo -_ventas_y_servicio_al_cliente1721 mercadeo -_ventas_y_servicio_al_cliente
1721 mercadeo -_ventas_y_servicio_al_cliente
 
Modulo7gestion
Modulo7gestionModulo7gestion
Modulo7gestion
 
Unidad 3. toma de decisiones y solución
Unidad 3. toma de decisiones y soluciónUnidad 3. toma de decisiones y solución
Unidad 3. toma de decisiones y solución
 
3. Your next holiday destination ACTIVIDAD 3 SEMANA 3 ENGLISH DOT WORKS 2.
3. Your next holiday destination ACTIVIDAD 3 SEMANA 3 ENGLISH DOT WORKS 2.3. Your next holiday destination ACTIVIDAD 3 SEMANA 3 ENGLISH DOT WORKS 2.
3. Your next holiday destination ACTIVIDAD 3 SEMANA 3 ENGLISH DOT WORKS 2.
 

Similar to Soyut s an

Görme Biçimleri / John Berger - horozz.net
Görme Biçimleri /  John Berger - horozz.netGörme Biçimleri /  John Berger - horozz.net
Görme Biçimleri / John Berger - horozz.netAdnan Dan
 
Bedri Ruhselman - Ruhlar Arasında - horozz.net
Bedri Ruhselman - Ruhlar Arasında - horozz.netBedri Ruhselman - Ruhlar Arasında - horozz.net
Bedri Ruhselman - Ruhlar Arasında - horozz.netAdnan Dan
 
Günümüzde İnsan ve İnanlar - Bölüm 7
Günümüzde İnsan ve İnanlar - Bölüm 7Günümüzde İnsan ve İnanlar - Bölüm 7
Günümüzde İnsan ve İnanlar - Bölüm 7Ömer Durmuş
 

Similar to Soyut s an (7)

Görme Biçimleri / John Berger - horozz.net
Görme Biçimleri /  John Berger - horozz.netGörme Biçimleri /  John Berger - horozz.net
Görme Biçimleri / John Berger - horozz.net
 
Sonsuzluk kulesi
Sonsuzluk kulesiSonsuzluk kulesi
Sonsuzluk kulesi
 
Empati
EmpatiEmpati
Empati
 
Bedri Ruhselman - Ruhlar Arasında - horozz.net
Bedri Ruhselman - Ruhlar Arasında - horozz.netBedri Ruhselman - Ruhlar Arasında - horozz.net
Bedri Ruhselman - Ruhlar Arasında - horozz.net
 
Yaşam Sevgisi
Yaşam SevgisiYaşam Sevgisi
Yaşam Sevgisi
 
Günümüzde İnsan ve İnanlar - Bölüm 7
Günümüzde İnsan ve İnanlar - Bölüm 7Günümüzde İnsan ve İnanlar - Bölüm 7
Günümüzde İnsan ve İnanlar - Bölüm 7
 
Tevhid
TevhidTevhid
Tevhid
 

More from hafize

More from hafize (20)

Tebessüm 2
Tebessüm 2Tebessüm 2
Tebessüm 2
 
Desen
DesenDesen
Desen
 
Desen
DesenDesen
Desen
 
28
2828
28
 
Portre33
Portre33Portre33
Portre33
 
Bel26
Bel26Bel26
Bel26
 
Bel25
Bel25Bel25
Bel25
 
Bel20
Bel20Bel20
Bel20
 
Bel21
Bel21Bel21
Bel21
 
Bel26
Bel26Bel26
Bel26
 
Bel25
Bel25Bel25
Bel25
 
Bel24
Bel24Bel24
Bel24
 
Bel23
Bel23Bel23
Bel23
 
Bel22
Bel22Bel22
Bel22
 
Bel20
Bel20Bel20
Bel20
 
Por
PorPor
Por
 
Vazo
VazoVazo
Vazo
 
Fikret mualla
Fikret muallaFikret mualla
Fikret mualla
 
Ali̇ özbey
Ali̇ özbeyAli̇ özbey
Ali̇ özbey
 
Sss
SssSss
Sss
 

Soyut s an

  • 1. SOYUT VE SOMUT SANAT NEDİR?SABRİ BERKEL HAYATI ALİCAN ÇINAR DENİZ UZUN
  • 2. SOMUT-SOYUT RESİM NEDİR ? NASIL ÇİZİLİR?Ressam soyut bir resim yaptığında sınırsızlığı hissederek çizer. Somut olarak bir ağaç, bir kuş vs. çizmez. Beklediği de resmine bakanların o çizdiği resimdeki sonsuzluğu hissetmesi ve ona belirli bir anlam yüklememesidir. Ancak, biz o resmi incelemeye başladığımızda kendimize, kendi iç dünyamıza “göre” şekiller vermeye ya da o resimdeki renklerden ve renklerin akışından bir şekil, bir anlam çıkarmaya çalışırız. Elbette bu çıkarım bizim kendimizdeki duygu ve düşüncelerimiz doğrultusunda olacaktır. Öyle ki, 10 kişi bu soyut olarak çizilmiş resme baksa, muhtemelen 10 farklı somut benzetmeler ve yorumlar almak mümkün olacaktır. Ancak ressama dönüp sorsak, kendisi ne hiç birine “yanlış”, ne de hepsine “doğru” der. Yorum yapmaz. Sadece dinler ve seyreder yorumları, yorumcuları…İşte bu soyut resme baktığımız gibi dünya yaşamı içerisinde bazen farkında olarak, bazen de farkında olmadan yaptığımız somutlaştırma çabaları bizleri ressamın sonsuzluk ve sınırsızlığa davet için çizdiği resme bir sınır koymaktan öteye geçirmez. Çünkü bizler, yaşantımızın her noktasını “anlamlı(!)” kılmak için sürekli bir somutlaştırma gayreti içerisindeyiz. “Soyut” mânâlardan oluşmuş ama bakanın bakış açısına göre “somut”laşan bir dünya yaratırız. Her bilgi bizde somutlaşma tezgâhına girer ve gerçek anlamından uzaklaşıp gider. Öyle ki, bize ulaşan her bilgiyi biz beynimizde canlandırma yani bir şekle sokmak için çalışırız. Ne kadar bir şekle bürünürse o bilginin o kadar anlamlı olacağını düşünürüz. Bu şekle sokma ise 5 duyu ile sınırlı olmamızdan dolayı görecelidir, genellemelere dayalıdır.
  • 3. Benzetme ve mecazlar ile pekiştirilmeye çalışılır ve mecaz ve benzetmeler esas alınarak orijinal bilgi somutlaşır, hakiki anlamından çok farklı anlamalara bürünür. Bir örnek vermek gerekirse, "cennet" ve "cehennem" kavramları hepimizin bilicinde somut bir yer, bir mekân olarak anlamlaşan iki kavram olmuştur. Biz “cehennem”i kaynar kazanlar içerisinde ateşler içerisinde bir mekân ve “cenneti” de insan için hoş gözüken başka bir mekân olarak somutlaştırıp, soyutluktan yani gerçek anlamından uzaklaşmışız. Hakikâtte ise bu iki isim, bilincimizin yaşamakta olduğu iki farklı deneyimi işaret etmektedir. Bir tanesi hakikâte yani sistemin gereğine göre yaşamanın ve diğeri ise yaşamamanın bilincimizde oluşturdukları anlamındadır.Yazının başında verdiğim resim örneğinde de olduğu gibi her an somut bir şeyler oluşturma ve görme ve onu beynimize kaydetme çabasındayken nasıl soyutu algılayıp, değerlendirebiliriz ki?...O zaman şimdi gelin “somut” ve “soyut”u felsefik ve bilimsel irdelemeye devam edelim ve bu inceleme sonucunda “somut” ve “soyut” ile ilgili farklı bir bakış açısı yakalamaya çalışıp, bunun yaşamımıza nasıl olumlu bir katkıda bulunabileceğini düşünelim...Felsefik anlatımda, birşeyin “somut” denilmesi için dokunulması, görülmesi ve “soyut” olabilmesi için de dile gelmesi ya da yazılması gerekmektedir. Yani “somut” olan nesnenin kendisi olurken, bu nesneyi temsil eden söz ya da yazım “soyut”tur. Buna bir örnek vermek gerekirse; gördüğümüz “çiçek” yani çiçeğin kendisi somuttur. Ancak, “çiçek” ismini söylediğimiz ya da onun hakkında düşündüğümüz, yazdığımız anda soyutlaşır. “Çiçek” sözcüğünün kendisi soyuttur. “Çiçek” bir kavramdır yani "çiçek" kelimesi ile ifade edilmek istenen anlam önemlidir ve kavramların da nesnel olarak birebir karşılığı bulunmaz. Yani benim bildiğim ve dokunduğum, gördüğüm çiçek gibi bilemediğim pek çok “çiçek” olabilir
  • 4. O zaman ben, bende mevcut olan bilgi çerçevesinde çiçeği algılayıp, değerlendirebilirim. Bu da çiçeğin gerçek, orjinal yapısını değerlendirebildiğim anlamına gelmez. İster çiçek olsun ister başka bir nesne, bir nesneye ait olan özellikleri saymak, o nesneyi tam olarak tarif etmek demek değildir. Çünkü her tarif, tarif edenin bakış açısına göre şekil alır ve somutlaşır. Felsefik açıklamadan da anlaşılacağı gibi kavramlarla somutluk arasında çok büyük bir fark vardır. Kavramlar ve o kavramların anlatmak istedikleri ile gördüğümüz ve deneyimlediğimiz nasıl aynı, birebir olabilir ki???...Bilim ise, kuantum teorisine kadar hep maddeyi “somut” yönden incelemiş, hattâ her teorinin kabulu olabildiğince somut deneylerle gerçekleşmiştir. Taa ki kuantum mekaniği bilimin felsefeye yönelen bir kolu gibi doğmasına kadar. Kuantum teorisi ile bilim, “somut” dünyadan “soyut” dünyaya geçerek hakikâtin, gerçekliğin algılanmasında büyük adım atmıştır.Kuantum teorisinde her parçacık aynı zamanda dalgadır. (Bu arada parçacık ve dalgacık isimlerini okuduğunuz anda beyninizdeki bilgiler doğrultusunda bir şekle sokmaya başladığınızı ve “somut”laştırma gayretinizi fark ediyor musunuz?...) Bu fizikçileri şaşırtan bir durumdur.
  • 5. Çünkü bu bakış açısına kadar ki bakış açıları onları maddeyi “somut” olarak incelemeye yöneltmekteydi. Ancak şimdi kuantum teorisiyle mikro evrende atomik boyutlarda, maddenin ve ışığın dual yani ikili karakteri kabul edilmektedir. Kuantum teorisi ile “somut!!” olarak bilinen madde bazen dalga karakterine bazen de tanecik karakterine bürünmektedir ve aynı ikili karakter ışık için de gözlemlenmiş ve ışık bazen tanecik yani foton gibi bazen de dalga gibi davrandığı anlaşılmıştır.Fizikçi Nick Rubert, dünyayı sadece baktığımız zaman madde görüntüsü veren, aslında durmaksızın akan bir dalga çorbası olarak tanımlarken, Karl Pribram ise tüm duyu organlarının mercek sistemine göre çalıştığını belirtmiş ve bu mercek şeklindeki çalışma sisteminin ise "dalga çorbası" diye tanımlanan evreni o boyutu ile algılanmasının hayli güç olduğu bildirmiştir. Yani Karl Pribram'ın ifade etmek istediği ve bizleri Rubert'in açıklamasına yönlendirdiği nokta şudur ki; bizim algılama sistemimiz 5 duyu ile kayıtlı olmasından dolayı algıladığımız evren bize somut madde görüntüsü vermekte ve biz de bunun ötesini algılayamamaktayız. Ancak bu kayıtlılıktan çıktığımız da göreceğiz ki, evren somut maddeden ibaret değil. Bu şekilde düşünmekle de bizler için “somut” olarak kabul edilen madde kavramı hükmünü yitirmeye başlayacaktır.
  • 6. Kuantum teorisinin anlatmak istediğini anlamaya ve anlamlandırmaya çalışırken beyinler, yeni bir teori ile tanıştılar. O da “string” yani “sicim” teorisidir. Sicim teorisi kuantum teorisini bir adım daha geliştirerek, bildiğimiz evrenin bir frekanstan yani bir titreşim okyanusundan oluştuğunu açılayıp, dalga-parçacık ikilemesinin ötesine geçer. Maddeyi hem dalga hem de parçaçık olarak açıklayan kuantum teorisi, sicim teorisine göre “somut” kalırken, sicim teorisi ile “soyut”a yani sonsuz anlam âlemine doğru emin adımlarla ilerlenmektedir.Bu noktada da artık kafamızdaki “somut”tan bahsetmek ne kadar gerçekçi olur, onu da bilemem. Ancak ressamın çizdiği sınırsız ve sonsuz anlamları içeren bir resimde hiç şüphesiz sicim teorisi de yine bir şekilde “somut” bir anlamlandırma olarak kalacaktır. Yani “soyut” ve “somut” içinde olduğu boyuta göre isimlenir ve bilinçli olarak farkedilen “somut” olarak nitelendirilebilir. Bu bakışla “soyut” olan da bilincimizde anlamlandıramadığımız, farkedemediğimiz olacaktır.Bu bilgiler doğrultusunda kendimizi ve karşımızdakilerini nasıl somutlaştırldığımıza bir bakalım şimdi…Karşımızdaki kişileri madde beden olarak gördüğümüz sürece o kişiyi “somut” olarak algılarız. Ancak o kişiyi tasvir etmemiz de bilindik özelliklerden yola çıkarak olacağından yine “somut” bir gözlem olacaktır. Bizlerin o kişinin tüm özelliklerini bilmemize ve o kişiyi tam anlamı ile değerlendirmemize imkân yoktur. Ne kadar çok isimlerle ve o isimlerin anlamları ile değerlendirme yaparsak yapalım, isimlerin mânâlarını bilindik anlamlarla düşündüğümüz için yine belirli bir somutlaştırma sözkonusu olacaktır. Ne zaman ki karşımızdakini belirli özelliklerle sınırlamadan algılamaya çalışırız, o zaman “soyut” bakış açısına geçmiş oluruz.
  • 7. Karşımızdaki kişileri ya da kendimizin beden olduğu kabulü, bizi tamamen “somut” bakış açısı içersinde hapseder. Ancak madde beden ötesinde bir “ruh” beden (mikrodalga hologramik yapı) de olduğumuzu düşünmek ve kabul etmek “soyut”a doğru bir seyirin başlangıcıdır. Aslında “ruh” bedenin de ötesinde bir “bilinç” varlık olduğumuzun kabulü ve bu yöndeki düşünce ve yaşayış, “soyut” dünyasındaki seyri daha da anlamlı kılmaktadır. Bu bilinç varlık bakışı ile bakıldığında da ruh beden bakış açısı “somut” hükmündedir. Yani, ruh beden kabulü bile bilinç beden kabulüne göre “somut” bir anlam içermektedir. Şimdi, “bilinç” varlığımızı biraz düşünelim ve hayâl etmeye çalışalım… Oldukça zorlandığımızı ve bir şekle sokamadığımızı görebiliriz. İşte, “soyut” denilen kavram için açıklayıcı en önemli unsur da “belirli bir şekli olmadığı”dır.İşte bizim tüm yaşantımız boyunca yaptığımız somutlaştırma çabaları bilmeliyiz ki bizleri hakikâti anlamaya değil tam tersi hakikâtten uzaklaştırmaya iter. Eşyanın yani herşeyin hakikâtini anlamada en önemli adımlardan birisi “soyut bakış açısını” hayatımıza oturtmamızdır. Yani somut maddeden arınma ve bir “hiç” olduğumuzu anlama çabası içinde olmalıyız. 5 duyu ile kayıtlı olan beynimizi beş duyu ötesinde bir bakış açısına yönlendirmemiz yani “soyut” olarak adlandırılan bilinç fonksiyonunun önemini fark edip, “akıl” yönlü yaşamalıyız. Bir “beyin varlık” değil, “bilinç varlık” olarak bize ulaşan bilgileri bilinçli, koşulsuz, önyargısız, evrensel bir bakış açısı ile deşifre etmeliyiz.
  • 9.
  • 10.
  • 11.
  • 12.
  • 13.
  • 14.
  • 15.
  • 16.
  • 18.
  • 19.
  • 20.
  • 21.
  • 22.
  • 23.
  • 24.
  • 25.
  • 27. Sabri Berkel (1907-1993) Hem sanatçı hem de öğretici olarak tarihin ve toplumun biçimlenişine katkıda bulunanlardan biri olan Sabri Berkel için ölüm bir son değil başlangıçtır. Canan Beykal, Gösteri, 1993 Kandinsky; “Sanatçının, biçimleri amacı için zorunlu olan: tarzda kullanmaya sadece hakkı yoktur, yükümlülüğü vardır” der. Türk Resmi içinde formu, biçimi sadece zorunlu olan tarzda kullanma hakkına sahip değil, aynı zamanda bunu bir yükümlülük gibi kullanmayı disiplin edinmiş bir tek sanatçı vardır, o da Sabri Berkel’dir. Çünkü, formun akıl tarafından yapıldığını, duygunun formu bozduğunu bilen Sabri Berkel sanatın kendisini bir yükümlülük gibi duyumsamış, bu misyon çerçevesinde tüm bir yaşamını da forme etmiştir. Sabri Berkel kişiliğiyle, yaşamıyla, ilişkileriyle, hocalık disipliniyle ve sanatçılığıyla kendisi için zorunlu, aynı zamanda yükümlü olduğuna inandığı bir sanat formu oluşturmuştur. Bu nedenle Berkel’in klasik ve geleneksel resimsel gelişmesi ile soyut dönemi arasında aykırı ve birbirinden farklı bir anlayışı, yapıyı göremiyorum. 1907 yılında Üsküp’te doğmuş olan Berkel, Belgrad Güzel Sanatlar Okulu’ndan sonra 1929 ile 1935 yılları arasında Floransa Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğrenimini tamamlamış. Gerek Doğu Avrupa gibi resim geleneğinin disiplinli eğitiminden, gerekse İtalya (Floransa) gibi klasik resmin ülkesinde gerçek anlamıyla görsel bir eğitim yapabilmiştir. Bu, hiç kuşkusuz Türk resmi içinde tek bir orijinal yapıt göremeden, kopyalar yoluyla görsel eğitimini tamamladıktan sonra tam verimli olacakları çağda yurt dışına gidebilen ressamlarımızla kıyaslandığında son derece önemli bir farklılıktır. Sabri Berkel’in sanatının bu derece sağlam bir temele oturmasının başlıca nedeni budur bence.
  • 28. 1935’te geldiği Türkiye’de ancak 1939’da Akademi reformu sırasında yabancı hocalardan Leopold Levy’nin kendisini daveti üzerine Akademi hocalığına atanan Sabri Berkel, atandığı gravür atölyesinde 1977 yılına kadar hocalığını sürdürür. Bu tarihten sonra Sabri Berkel’i emekliliğinden birkaç ay önce atandığı Resim ve Heykel Müzesi Müdürlüğünde oluşturduğu atölyesinde ve 1981 yılından itibaren de özel bir atölyede ders vererek yaşamının sonuna kadar hocalık ederken görürüz. Berkel, Türk sanatçılarının çoğunun tersine son derece verimli bir çalışma ve sergileme içindedir. Berkel’in hiçbir sergisinin sadece sergilemek ve maddi kazanç sağlamak adına yapılmadığını, aksine kıskanç bir tarzda yapıtlarını lekelemekten, tüketilmekten, spekülasyonlardan korumaya özen gösterdiğini saptarız. Sabri Berkel’in bütün bir hayatı-sanatıyla biçim bulduğunu söylerken biraz da bunu belirtmek istiyordum. Çünkü sanat Sabri Berkel’in kendi kişiliğiyle, özdeşleşmiştir ve onu koruduğu müddetçe, kendisini sonuna dek korumaya sadece zorunlu değil aynı zamanda yükümlü hissetmiştir. Kendisinden bu denli sorumlu olan tek bir kişi daha tanımıyorum. 1988 yılında yapılan retrospektif sergisini diğer bütün sergilerde olduğu gibi aynı titizlik, aynı başkasına güvenmemezlik, aynı kendine duyduğu sorumluluk nedeniyle baştan sona kadar denetlemeyi hastalığını gözardı edecek denli önemsemiştir. Şimdi elimizde bu sergi nedeniyle Jale Erzen tarafından özenle hazırlanmış bir kitap ve tabii Sabri Berkel’in müzeye bıraktığı resimleri var. Bu resimler sadece resim değil, bence Sabri Berkel’in hayatıdır. Berkel hoca Türk ulusuna hayatını emanet etmiştir.
  • 29. Ölüme giderken bile Sabri Hoca bizlere öyle bir görev yüklemiştir ki hayatı boyunca inatla savunduğu düşüncelerini, büyük bir kişisel sorumlulukla koruduğu sanatçı onurunu, yalnızlığa mahkum ettiği yaşamının sanatsal belgelerini, herbir taşını kendisi taşıyıp üst üste koyarak oluşturduğu koca bir yapıyı, formunu bozmadan aynı ve sorumluluk bilinciyle korumamız ve değerlendirmemiz için bize görev olarak bırakmıştır. Berkel’in resimlerine baktığını şu anda kendi portresinden inançla ve inatla bakan genç bir sanatçıyı görüyorum. Aynı inançlı ve inatçı tutumu defalarca çizdiği peyzajlarında, natürmortlarında, figür etüdlerinde, renk araştırmalarında, soyut kompozisyonlarında, ritmik ve kaligrafik formel soyutlamalarında da izliyorum. Bu portreden bakan genç sanatçının inançlı ve inatçı bakışından hayatının sonuna kadar tüm yaşamının hedeflenmiş bir çizgide geliştirileceğinin vaadini, şaşmaz tutarlılığını görüyorum. Bu yüzdendir ki Sabri Berkel’in sanat yaşamını figüratif ve soyut diye iki bölüme ayıramıyorum. Birbiriyle çakışan, birbirinin iki uç disiplini olan her iki türde de bu genç sanatçının hedeflediği temel anlayışın birbirine aykırı olmayan tutarlılığını gözlüyorum.
  • 30. Berkel klasik resimlere büyük bir hayranlıkla yaklaşırdı. Tiziano’dan ya da El Grecodan söz edişinde öyle büyük bir inanç gizliydi ki, bu denli soyut ve çağdaş sanatı yeğleyen bir sanatçının nasıl oluyor da bu büyük inanç ve hayranlığı hâlâ sürdürüyor olmasına şaşırırdınız. Berkel’in hedeflerinden biri; tıpkı zamanlarının Öncüleri, çağdaşları olan klasik ustaların zamanlar ötesi, sınırlar ötesi, sağlamlığına ulaşabilmekti. Sürekli şunu söylerdi. Bu resimlerin bir tek taşını bile oynatamazsınız. Oynatırsanız bütün kompozisyon çöker. Sabri Berkel’in resminden bir tek çizgiyi, bir tek rengi, hele bir tek formu oynatın, gerçekten de bütün kompozisyon yıkılır, çöker. Onun elinde kağıttan boyanmış bir form parçası ile ya da renkli kağıt formları resminin kuruluşunda sürekli sınadığını, hangi formun, hangi renkle kompozisyonda sağlam duracağını araştırdığı anlarını hatırlıyorum. Siz tam “işte, bu iyi oldu” dediğiniz anda, hocanın aynı rengin bir ton açığına boyattığı başka bir kağıttan formu denediğini görürdünüz. Bir resmin oluşumu Berkel için özenle büyütülen bir çocuğun hayatı gibiydi. Kompozisyon için en doğrusunu, en sağlam zorunlu olan tarzı olduğu kadar sanatçının yükümlü olduğu tarzı sürekli araştırır, denerdi. Sabri Berkelin resmi entelektüel, zihinsel bakış açısından ele alınabilir ancak. Bu resim pür plastik bir tarzı içermiş olsa bile. Berkel, her döneminde şu soruyu soruyordu kendine “Daha ileri gitmek olası mıdır?" Geleneksel tarzdan sonra 1950'lere doğru soyutlamalarına ve tümden soyut yapıtlarına başladığında da bunu sordu ve soyutu görebilmek için yeni gözler edindi. Dış nesnelerden saf renge ve forma ulaşmak için geleneğe, edindiği seni gözlerle bakmasını bildi. Berkel’in resmi bu nedenle sadece motif değildir, motiflerin değişen ve değişmeyen ritmidir, pür plastiğe ulaşmak için dayanacağı entellektüel tabandır. Sabri Berkel’in klasik ustaları en soyut ve çağdaş olduğu dönemde de gençliğindeki hayranlık derecesinde beğeniyor olmasının nedeni bu resimlerin tümünde pür plastisiteyi görmüş olmasıdır. Onun hiçbir resme konusu nedeniyle baktığını sanmıyorum.
  • 31. Onun baktığı şey, bu kompozisyonun kurgusu, formel yapısının sağlamlığı uyumuydu Berkel, tüm sanatsal yaşamı boyunca en nesnel resimlerinden, en soyut resimlerine kadar herbir nesneye, herbir figure, herbir canlıya da cansız objeye bu vizyon doğrultusunda bakmıştır. Onun içindir ki hiçbir canlı ya da cansız varlığın algılanmasında herhangi bir ayrıcalıklı bakışa yer verilmemiş, her nesne form ve kompozisyon güzelliği adına bakış ve algılayış alanına girebilmeye hak kazanmışlardır. Berkel için soyut sanat sadece ‘yapmak’ fiiliyle açıklanamaz aynı zamanda soyut sanat düşün-bütünlüğe ulaştırılacak nesnelerdir. Soyut döneminde aynı temel görüş nesnelerin forma ve renge ya da ritmik işaretlere dönüştürülmesinde de egemen olacaktır. Bu tarz bir bakışla oluşan resim hiç kuşkusuz hedonist bir algılayışa izin vermez. Berkel’iın resminde form usla yapılanır ve usla algılanır ancak Form, Berkel’in sanatında başlıbaşına bir sanat davranışı, resminin hem amacı, hem aracı olmuştur. Form sanatta  öne çıkmaya başladığında boyasala olduğu kadar doğaçtanlığa, rastlantıya da karşı çalışır Form, çizgi kararlılığını ve keskinliğini, içgüdüsel dinamizmi değil, ama Berkel’de gözlemlediğimiz gibi optik bir kinetizmi renk yoluyla gereksinir. Berkel boyasal, domuşak, dik-yatay ve kurplar Berkel’in pür yüzey sorunlarında başvurduğu çözümlerdi. Geometrik klasik düzen fikri Berkel’in tüm sanatsal yaşamında egemen bir düşünce olmuştur. Bu temel düşünceyi geleneksel, figüratif betimsel resimlerinde de, soyut resimlerinde de vazgeçemediği altyapı olarak kullanmıştır. Berkel, klasik bir çağdaştır. Berkel bir idealisttir. Sanatın yüce bir görevi olduğu ve kendisinin de bunu misyon edinmiş bir kişi olduğuna inandığından idealisttir.
  • 32. Berkel, tıpkı Kandinsky gibi resim sanatının “boşlukta akıp kaybolan nesneler üreten amaçsız bir yaratma işi değil, amacı olan bir kudret ve insan ruhunun gelişimine ve inceltimine hizmet etmiş olmasıdır. Onun hiçbir resme konusu nedeniyle baktığını sanmıyorum. Onun baktığı şey; bu kompozisyonun kurgusu, formel yapısının sağlamlığı, uyumuydu. Berkel, tüm sanatsal yaşamı boyunca en nesnel resimlerinden, en soyut resimlerine kadar herbir nesneye, herbir figüre, herbir canlı ya da cansız objeye bu vizyon doğrultusunda bakmıştır. Onun içindir ki hiçbir canlı ya da cansız varlığın algılanmasında herhangi bir ayrıcalıklı bakışa yer verilmemiş, her nesne, form ve kompozisyon güzelliği adına bakış ve algılayış alanına girebilmeye hak kazanmışlardır. Berkel için soyut sanat sadece yapmak! fiiliyle açıklanamaz, aynı zamanda soyut sanat düşünmek demekti onun için. Evrensel olan ancak tüm zıtlıkların ve olanakların birbirleriyle uyumu için de, uyumsuzluğun gereksinimiyle hatta, oluşabilecektir. Berkel’in kişiliğinde de bu yansımıyor muydu zaten? Berkel’in en figüratif gerçekçi işlerinde bile insan yoktur. Bu iddialı sav şaşırtıcı olabilir. Ancak bu gerçekçi resimlerde ben sadece ve sadece nesneler görüyorum. Bu nesneler insan figürüne, bir portreye, bir kadın ve çocuğa, bir peyzaja, bir meyveye tekabül etseler bile, bunlar Berkel’in bakışına göre sadece dikdörtgen bir mekan içinde, irreel bir düzlem de biçim bulacak ve uyumlu bir  bütünlüğe ulaştırılacak nesnelerdir. Soyut döneminde aynı temel görüş nesnelerin forma ve renge ya da ritmik işaretlere dönüştürülmesinde de egemen olacaktır.
  • 33. Bu tarz bir bakışla oluşan resim hiç kuşkusuz hedonist bir algılayışa izin vermez. Berkel’in resminde form usla yapılanır ve usla algılanır ancak. Form, Berkel’in sanatında başlıbaşına bir sanat davranışı, resminin hem amacı, hem aracı olmuştur. Form sanatta öne çıkmaya başladığında boyasala olduğu kadar, doğaçtanlığa, rastlantıya da karşı çalışır. Form; çizgi kararlılığını ve keskinliğini, içgüdüsel dinamizmi değil, ama Berkel’de gözlemlediğimiz gibi optik bir kinetizmi renk yoluyla gereksinir. Berkel boyasal, doğaçtan, ressamca dediğimiz bir kişilik olmadığını kavramış, bu nedenle zaman zaman dekoratif olarak suçlanacağını bile bile ödün vermeksizin, inatla yüzeyi, ikiboyutluluğu ve keskin formları savunan (reel düzlemde irreel olanı) gerçek soyutu olanca renkli bir dünyada vermeyi başarmıştır. Bu açılardan ele alınacak olursa, Doğu resmindeki kendiliğinden irreel oluşuma en yakın sanatçı olarak değerlendirilmesinde bir sakınca yoktur. Tekrarlanan ritmler, biçimler, yüzeyde mat saydam, boş-dolu ilişkiler içindeki kalıp formlar, sıcak-soğuk, büyük-küçük zıtlaşmaları, sert-yumuşak, dik-yatay ve kurplar Berkel’in pür yüzey sorunlarında başvurduğu çözümlerdi. Geometrik klasik düzen fikri Berkel’in tüm sanatsal yaşamında egemen bir düşünce olmuştur. Bu temel düşünceyi geleneksel, figüratif betimsel resimlerinde de, soyut resimlerinde de vazgeçemediği altyapı olarak kullanmıştır. Berkel, klasik bir çağdaştır. Berkel bir idealisttir. Sanatın yüce bir görevi olduğu ve kendisinin de bunu misyon edinmiş bir kişi olduğuna inandığından idealisttir.
  • 34. Berkel, tıpkı Kandinsky gibi resim sanatının “boşlukta akıp kaybolan nesneler üreten amaçsız bir yaratma işi değil, amacı olan bir kudret ve insan ruhunun gelişimine ve inceltimine hizmet eden bir uğraş” olduğuna inanmıştır. O, sanat bu görevden kaçınacak olursa, sanatın yerine geçebilecek başka bir kudret olmadığından bu yerin boş kalacağına inananlardandır. 1993 yılının bir yaz günü Sabri Berkel öldü. Her insan belli bir biyografi oluşturmakta, bu biyografisini tarihin belli bir diliminde yazıp noktalamaktadır. Her insan bu biyografisiyle tarihin ve de toplumun biçimlenişine katkıda bulunmaktadır. Berkel gibi biyografileriyle tarihte bir yer edinmiş olanlar için ölüm bir son değil, bir başlangıçtır. Berkel ilk kez birine, bizlere güvenmiştir, bu yeni başlangıç için.