1. s a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı ks a ğ l ı kSayı Mart - Nisan 20144
AMELİYATSIZ
YÜZ ve BOYUN GERME
2. s a ğ l ı k s a ğ l ı k
2 3
Hayaliniz, Hayalimiz
iconova27
Gaziantep’in
7 Harikası
Dillere destan mutfağı, tarihi, turizmi, sanayisi, girişimciliği ve üretken insanıyla
adından söz ettiren Gaziantep’in eşsiz özelliklerine bir yenisi ekleniyor… ICONOVA.
7 kuleden oluşan bu olağanüstü proje Gaziantep’in yeni simgesi olacak.
Bu harika kulelerin gizemini çözmeye hazır mısınız?
Pancarlı Mah. Ali Şir Nevai Cad.
No:14 Şehitkamil / GAZİANTEP
444 7 127
w w w . i c o n o v a . c o m . t r
3. Özel Sani Konukoğlu Hastanesi organ nakliyle hayata bağladı
Dünyadan ve Türkiye’den uzmanlar diyabete çözüm aradı
Duygusal ve zihinsel detoks için altın değerinde 5 tüyo!
Bel ağrısından korunmanın 11 yolu
“Fit In Time” Artık Gaziantep’te !
“Hemşireliğin görünmeyen yüzü, bakım”
Gaziantep 112’ye taze kan…
Balat’tan jeotermal tedavi müjdesi
Dünyagöz Gaziantep hastanesi inşaatı başladı
Annelik hem kadını hem çocuğu geliştiriyor
Hemşirelik bir sanattır
Evlilik ve evlilik sorunları
Çölyak hayatınıza engel değil…
Hangi kırışıklıkta dolgu, hangisinde botoks uygulanmalı?
12 bin yil öncesinden haber var !
“Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu”
Primer sağlıkta atak yapiyor
Reşha’dan bir ilk daha
Önce güvenlik, sonra iş !
Aşık değilken de kalbinizi hatırlayın
56
58
65
68
73
76
79
80
81
84
87
88
91
92
94
98
100
101
102
108
GTO’dan
Hijyen Eğitimi…
Estetiğin yeni
keşfi: Mikrobotoks
Daima Genç Kalmak
Artık Hayal Değil !
Sağlığınızı
CHECK Edin
38 30 82 70
Şef Sercan
Sağlık’dan
Farklı Lezzetler..
Astım
Nedir?
Safra Taşı
Deyip
Geçmeyin !
62 30 107 74
66
34
Kalbinizi koruma altına alın!
Gebelik ve doğum mucizesi !
Bahar yorgunluğu da neymiş !
Selülitsiz bir yaza merhaba!
Sev amerikan hastanesi ile hayata döndü...
Türkiye’nin sağlık okur-yazarlığı haritası çıkarılıyor
Tam-med 20 yaşında
Çocuğunuz üstün zekalı mı?
Tuzsuz aşım ağrısız başım
Akıllı telefonlar ile göz muayenenizi kendiniz yapabilirsiniz
Atlas halı çocuk serileriyle hellobaby mağazalarında !
Bakanlıktan obeziteye karşı eğitim atağı
Kadınlarda sık görülen bir sorun; kansızlık
Sağlıklı ve aç kalmadan nasıl zayıflanır ?
Kan basıncını bir haftada kontrol altına almak mümkün
7’den 70’e hangi yaşta ne yemeli?
Sağlık ağızdan başlar
Diş ağrısı tarih oluyor
Botoksu şimdi yaptırın yazı terlemeden atlatın
Gaziantep sev amerikan hastanesi’nin diyabet kliniği yenilendi
Öfkenizi hayvanlardan çıkarmayın!
Çocuğa yaklaşım biçimi ve kurgulanan dil önemlidir
Gebelikte depresyon düşük riskini arttırıyor
İçindekiler INDEX İçindekiler INDEX
11
16
18
20
21
22
23
24
27
29
31
32
33
34
39
40
42
45
46
48
52
54
55
Kozmik Enerji
Şifası Hakkında
Bilinmeyenler!
93
11
102
4. 7
1879’dan
Bu Güne...
Beslenme uzmanları ve konusunda
uzman birçok isim, “beslenme alış-
kanlığı küçük yaşta başlar ”sözünü
sarf eder. Bende üç çocuk büyütmüş
bir anne olarak yıllarca okullarda işle-
tilen kantinlerden tutunda TV’ler de
yayınlanan gıda reklamlarının yan-
lışlığını sürekli olarak eleştirdim. Okul
kantinlerinin gıda denetimlerinin Ta-
rım İl Müdürlüklerinde, hijyen ve sağlık
denetim yetkisinin İl Sağlık Müdürlü-
ğünde olması okul idaresi veya okul-
da kurulan denetim komisyonlarının
etkisini azaltmış, kiralama usulü ile
işletilen bazı kantinler ucuz ürünler
satarak öğrencilerin sağlığı ile oyna-
maktan hiç kaçınmamışlardır. Kızart-
ma yağlarının defalarca kullanılması,
tost için bayat ve bazen küflenen ek-
meklerinkullanılması,yeterincehijyen
ortamın olmaması ve buna benzeyen
birçok faktör çocuklarımızın sağlığını
tehdit etmeye devam etmektedir. Bu
sorununun ekonomik boyutu da dik-
kate alınarak okul kantinleri yönet-
meliği üzerinde çalışmalar yapılarak
Silahlı Kuvvetler ve Emniyet Teşkilatı
bünyesinde olan kantinlere tanınan
ayrıcalık ve mali istisnalardan sadece
okul kantinleri olacak şekilde KDV ve
bazı diğer mali yükümlülükler ile ilgili
İstisna ve muafiyetlerin tanınması için
girişimlerde bulunulması belki kantin-
lerin daha sağlıklı çalışmasına bir teş-
vik olabilir.
BAKANLIK DENETİM
YAPIYOR ANCAK!
Bakanlık 2013-2014 eğitim-öğre-
tim yılı güz döneminde, 16 Eylül 2013
- 10 Şubat 2014 tarihleri arasında
okul kantinlerinde 11 bin 840 dene-
tim gerçekleştirdiğini yaptığı yazılı bir
açıklama ile kamuoyu ile paylaşmıştı.
Bakanlık yaptığı denetimlerde bozul-
muş, kokuşmuş, ambalajı ürüne zarar
verecek şekilde hasar görmüş, son
tüketim tarihi geçmiş ürünleri satan
ve kayıtsız faaliyet gösteren toplam
45 okul kantinine 5996 sayılı kanu-
nun ilgili maddeleri gereğince çeşitli
idari para cezaları vermiş. Görülüyor
ki cezalar sadece maddi cezalarla
sınırlı kalmış. Peki bu ürünlerin kan-
tinlere geliş aşamasına kadar oluşan
süreçte bu firmalar neden yeteri ka-
dar denetlenmiyor suç sadece bu
ürünleri satan kantincilerin mi? Me-
sela markasını bilmediğimiz bir mey-
ve suyu…yine markasını bilmediğimiz
ucuz kek markaları vb….Meselenin
özü de burada başlıyor… Özellikle bu
konuda annelerinde çok büyük so-
rumlulukları var. Çocuğunuzun bes-
lenme çantasına ucuz meyve suları
ve ucuz kek koyarak çocuğunuzun
sağlığını koruyamazsınız. Ülkemizde
sağlıklı beslenme konusunda birçok
proje yapılmasına rağmen çocukla-
rımızın sağlına bakınca bu projele-
rin çokta işe yaramadığı gözleniyor.
Önce ailede daha sonrada okullarda
olmak üzere sağlıklı beslenme ve ki-
şisel bakım alışkanlıklarını arttırmanın
yolları aranmalı bu konuda aileler bi-
linçlendirilmelidir. Doktorların zararlı
dediği bazı içeceklerin ve yiyeceklerin
reklamları TV’ler de özendirici bir şe-
kilde defalarca yayınlanmaktadır. Bu
açıdan baktığınız zaman da ülkemiz
ve dünya bu konuda da sermaye ve
sağlıklı yaşam arasında çelişki yaşa-
maktadır.
Narkoz Sağlık Dergisi olarak yoğun bir
mesai sarf eden hemşirelerimiz ve bi-
zim için önemli bir yeri olan ebelerimi-
zin gününü tekrar kutluyor, herkese
sağlıklı ve mutlu günler diliyorum…
Çocuklarımızın
beslenmealışkanlığı
Mezine SIRAKAYA
İMTİYAZ SAHİBİ VE SORUMLU
YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Mezine SIRAKAYA
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
Pelin KAPLAN
EDİTÖR
Deniz YEMİŞENLİOĞLU
DİZGİ TASARIM
Atakan CEHRİ
HALKLA İLİŞKİLER
Batuhan CEHRİ
HUKUK DANIŞMANI
Av. Yaşar SAĞLAM
Av. M. Yılmaz ÇELİK
Av. M. Buğra AYBERK
YAYIN KURULU
Dr. Cengiz BAYRAM
Opr.Dr. Barış DEMİRİZ
Dr. Ulaş YANIK
Prof.Dr. Hakkı KAZAZ
YÖNETİM YERİ
Narkoz Haber Gazetesi
Balıklı Durağı Karşısı
Balıklı İş Merkezi
Kat: 3 No: 6
BASKI
İncilipınar Mah. 36006 Nolu Cd. No: 21
Ekip İş Merkezi Altı
Şehitkamil / Gaziantep
Telefon: 0 (342) 215 04 00
e-posta: info@ebatofset.com
Dergide yayınlanan tüm reklam tasarım ve
haber metinleri Başak Ajans’a aittir.. İzinsiz
alıntı yapılıp çoğaltılamaz.
Dergide yer alan köşe
yazılarından, köşe yazarları sorumludur.
narkozhaber@hotmail.com
narkozhaber@mynet.com
www.narkozgazetesi.com
Sayı: 4 Yıl: 1
Yerel Süreli Yayın
Narkoz Haber Gazetesi
ücretsiz ekidir.
0 539 247 96 18
0 342 232 42 43
s a ğ l ı k
a j a n s
5. Sağlığımıza Emek Veren Kıymetli Ebelerimiz, Hemşirelerimiz;
Sizler, insanımızın acısını dindirmek, bir bebeğin dünyaya gelmesine yardımcı olmak, hastasının ve sevenlerinin yüzünü gül-
dürmek, umutlarını sevince dönüştürebilmek gibi büyük ve kutsal bir görevi yerine getiren bir mesleğin mensuplarısınız.
Hastalarımızsağlıkhizmetialırken,sizlerledahasıcakbiryakınlıkkurar,enmahremsırlarınıyalnızcasizlerlepaylaşır,hastalık
zamanlarının ıstırap ve acısını azaltacak özeni, bakımı ve teselliyi herkesten çok sizlerden bekler. Bu sebeple sizlerin sağlık
hizmetlerine sağladığınız katkı vazgeçilemez hatta paha biçilemez niteliktedir.
Bakanlık olarak, siz değerli hemşire ve ebelerimizin çalışma koşullarını ve özlük haklarını iyileştirmek, gelir seviyelerini ve
hayat standartlarını yükseltmek, sağlık sistemimiz içinde hak ettikleri saygıyı ve itibarı görmelerini sağlamak, mesleki ye-
terliliklerinivesunulanhizmetlerinkalitesiniartırmakadına,pekçokönemliçalışmayürütüyoruz.Bukonularda,idealnoktayı
yakalayana dekçalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Sağlıkta Dönüşüm Programıyla gelişmiş ülkelerin sağlık standartlarını yakalayan çok başarılı bir reform süreci geçirdik. Has-
tanelerimizi, teknolojimizi büyük ölçüde yeniledik. Sağlık eğitimi ve istihdam konusunda da geçmişe oranla önemli gelişme-
ler kaydettik.
Hemşire istihdamında gerisinde olduğumuz AB ülkeleri düzeyine ulaşma gayreti içerisindeyiz. Bizim insanımızın AB vatan-
daşları gibi modern sağlık hizmetlerine ulaşması konusunda verdiğimiz çaba aşikardır. Aynı şekilde bizim sağlık çalışanları-
mız da AB ülkelerindeki meslektaşları gibi çağdaş bir çalışma standardını hak ediyor. Bunun için gereken her adımı atıyoruz.
Aldığımız tedbirlerin birkaç yıl içinde sonuç vermesini ve hemşire ve ebe açığının önemli ölçüde kapanmasını bekliyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle; hemşirelik ve ebelik mesleğine emek ve gönül vermiş siz değerli arkadaşlarımın bu güzel günü-
nüzü kutluyor, sizlere halkımız adına şükranlarımı sunuyorum.
Dr. Mehmet Müezzinoğlu
Sağlık Bakanı
6. 10
Günümüzde kalp sağlığının daha iyi
anlaşılması, tanı yöntemlerindeki ge-
lişmeler ve tedavi edici modellerdeki
ilerlemelere rağmen dünyada ve Tür-
kiye’de ölüm nedenlerinin başında
hala kalp ve damar hastalıklarının gel-
diğini belirten KARAKÖK; çeşitli far-
kındalık günleri oluşturularak dikkat
çekilmeye çalışılan sağlık sorunların-
dan biri ve en önemli ölüm nedeni ara-
sında yerini almaya devam eden kalp
damar hastalıklarının, koruyucu bir
takım önlemler ile önüne geçilebile-
cekken maalesef ki toplum olarak hala
bunun farkına varılmadığının altını çiz-
di. Karakök; “Yaş, cins, aile öyküsü gibi
değiştirilemez risk faktörlerinden çok,
değiştirebilir risk faktörlerinin önüne
geçebilmek kalp damar hastalıkların-
dan korunmanın en önemli yöntemle-
rinden biridir. Kalp damar hastalıkları,
soğuk algınlığı, grip gibi geçici ve iyi-
leştiği zaman arkasında iz bırakmayan
hastalıklar değildir. Hastalık geliştiği
zaman devamlı ilerlemeye ve problem
çıkarmaya eğilimlidir. Bu nedenle bu
risk faktörleriyle mücadele, hastalığın
ortaya çıkışını önlemesi, hastalık geli-
şenlerde ise hastalığın ilerleme hızının
yavaşlatılması hatta durdurulması-
nı sağladığından dolayı son derece
önemlidir. Dolayısıyla kalp damar has-
talıkları ile mücadele, değiştirilebilir
risk faktörleriyle mücadele demektir.
Değiştirilebilir risk faktörleriyle mü-
cadele çok önemlidir. Risk faktör-
lerinden; yaş, cins ve aile öyküsünü
değiştirmek mümkün değilken, diğer
faktörlerle mücadele edilmesi bizim
elimizdedir. Doktorunuz size bu konu-
da yol gösterecektir. Sigara mutlaka
bırakılmalı, hipertansiyon kontrol altı-
na alınmalı, şeker hastalığında şeker
normal sınırlarda tutulmalı, egzersiz
yapılmalı, kolesterol yüksekliğinde ise
mutlaka diyet yapılmalı, ayrıca dokto-
runuz ilaç öneriyorsa kullanılmalıdır.”
dedi.
KALP SAĞLIĞINIZ İÇİN;
Sigarayı mutlaka bırakın!
Eğer sigara içiyorsanız, kalbiniz, aileniz
ve ülkeniz için sigarayı bırakın. Sigara,
koroner kalp hastalıklarını hızlandırıcı
faktörlerin en önemlilerindendir. Ay-
rıca direkt olarak akciğeri etkilediği
için kalp ameliyatı olan hastalarda da
ameliyat sonrası ciddi sorunlara ne-
den olmaktadır.
Beslenme alışkanlıklarınızı değiştirin!
Sağlıklı beslenme konusunda kesin
karanınızı verin. Çoğunlukla sebze ve
meyveye dayalı, tuz tüketiminin az
olduğu, kolesterolden uzak bir diyet
uygulayın. Bu konuda sadece güvenilir
kaynakların bilgilerine itibar edin.
Hareketsiz Yaşamdan Uzak Durun!
Günümüzde toplumun fiziksel aktivi-
te konusunda bilgi düzeyinin yetersiz
olması, fiziksel aktivitenin sağlık için
öneminin yeterince anlaşılamaması
ve giderek daha hareketsiz bir yaşam
tarzının benimsenmesi, toplumda
obezite, kalp-damar hastalıkları, hi-
pertansiyon, diyabet, osteoporoz gibi
kronik hastalıkların görülme sıklığını
artıran önemli nedenlerden biri ol-
muştur. Toplumun büyük bir çoğunlu-
ğunda fiziksel aktivite, “spor” kelimesi
ile eşanlamlı olarak algılanmaktadır.
Oysa fiziksel aktivite, günlük yaşam
içinde kas ve eklemlerin kullanılarak
enerji harcaması ile gerçekleşen, kalp
ve solunum hızını artıran ve farklı şid-
detlerde yorgunlukla sonuçlanan ak-
tiviteler olarak tanımlanmaktadır. Bu
kapsamda spor aktivitelerinin yanısıra
egzersiz, oyun ve gün içinde yapılan
çeşitli aktiviteler de fiziksel aktivite
olarak kabul edilmektedir. Bakanlı-
ğımızca bedensel, zihinsel ve ruhsal
sağlık için fiziksel aktivitenin önemi
konusunda toplumun bilgi düzeyinin
arttırılması ve bireylere düzenli fiziksel
aktivite alışkanlığının kazandırılması
amacıyla “Toplumun Fiziksel Aktivite
Konusunda Bilinçlendirilmesi” progra-
mı yürütülmektedir. Lütfen bu prog-
ramlara hep birlikte uyalım.
Stresten mümkün
olduğunca uzak durun!
Günlük hayatın stresi ve sıkıntısın-
dan kendinizi olabildiğince soyutla-
yın. Daha barışçı, daha uyumlu, daha
huzurlu bir yaşam tarzı benimseyin.
Önlenebilir risk faktörleriyle kalbin ko-
ruma altına alınması gerektiğini, aksi
takdirde bu risk faktörlerinin birkaçı-
nın bir araya gelmesi halinde kalp krizi
geçirme olasılığının arttığını vurgu-
layan KARAKÖK; koruyucu hekimlik
dalındaki gelişmeler arttıkça insanlar
bu risk faktörlerinden daha bilinçli bir
şekilde haberdar olacaklar ve insan-
ların bu hastalığa yakalanma yüzdeleri
azalacaktır diye umut ediyorum diye-
rek Kalp Haftasında farkındalık yara-
tarak kalbimizi koruyalım dedi.
KalbiniziKorumaAltınaAlın!
Gaziantep Sağlık Müdürü Prof.Dr.Metin KARAKÖK kalp haftası dolayısıyla
yayınladığı mesajında önlenebilir risk faktörleriyle kalbin koruma
altına alınarak olası kalp damar hastalıklarının ortaya çıkması ve
ilerlemesinin önüne geçilebileceğini vurguladı.
s a ğ l ı k s a ğ l ı k
11
7. s a ğ l ı k s a ğ l ı k
12 13
Sağlık turizminden yararlanmak isteyenler artık sağlık so-
runlarını çözerken, yalnızca kendi ülkelerindeki doktorları
ya da fiyatları değil; en iyi çözüm ve en iyi fiyat seçenekleri-
ni değerlendirerek hareket ediyor. Bireylerin doğal kaynak-
lardan, medikal hizmetlerden, turistik tesislerden; sağlık ve
dinlenme ihtiyaçlarını karşılayarak; sıhhatini korumak, şifa
bulmak ve tedavi olmak amacıyla aldıkları hizmetlerin ta-
mamı Eurasia Health Tourism Expo&Congress’de olacak.
Eurasia Health Tourism Expo&Congress, 23-25 Ekim ta-
rihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde 2. kez gerçekleş-
tirilecektir. Toplam üç salonda gerçekleştirilecek olan fu-
arda; Özel hastaneler, kamu ve Üniversite hastaneleri, Diş
ve Çene Cerrahisi Merkezleri, Göz Hastaneleri, Tüp Bebek
Hastaneleri ve Merkezleri, Saç Ekim Klinik ve Merkezleri,
Plastik Cerrahi ve Estetik Klinikleri, Fizik Tedavi ve Rehabili-
tasyon Merkezleri, Alternatif Tıp Merkezleri, İleri Yaş (Geri-
atri ) ve Engelli Klinik ve Merkezleri, Sağlık Turizmi Seyahat
Acenteleri, Sağlık Turizmi Yatırım ve Aracı Kurumları, Termal
Sağlık, Kür ve Thalasso Merkezleri, Spa&Wellness Mer-
kezleri, Medikal Firmaları, Sektörel Dernekler ve Kurumlar
yer alacaktır. 100 farklı ülkeden 345 kişilik alım heyeti fu-
ara katılacaktır. Alım heyeti; Sağlık Bakanlıkları yetkilileri,
Uluslararası sağlık turizmi aracı kurumları – Acenteler,
Uluslararası hizmet alımı yapan çok uluslu şirket yetkilileri,
ülkesinde ve kurumunda yurt dışı hasta tedavisi yönlen-
dirmeleri yapan doktorlar, hastane ve klinik sahiplerin-
den oluşmaktadır. Fuar katılımcıları ve alım heyeti, birebir
/ B2B görüşmeler yaparak, dünya sağlık turizmi pazarına
değer katacak, önemli işbirliği başlangıçları ve anlaşmala-
rına imzalar atacaklardır.
Eurasia Health Tourism Expo&Congress’e katılarak, Sağlık Turizmi’nin gelişimi ve geleceğinde rol sahibi olmak isteyenler
web sitesinden detaylı bilgi edinebilirler. www.eurasiahealthtourism.com iletişim: info@eurasiahealthtourism.com
SINIRSIZSAĞLIK’
‘‘SINIRSIZSAĞLIK’için
‘KITALARINBULUŞTUĞUYER’deBuluşalım
9. s a ğ l ı k s a ğ l ı k
16 17
Normal Doğum Nedir?
Normal doğumu gebeliğin 38-42’nci
hafta arasında başlayan sancılar ile
başı önde olan bebeğin kendisi ve an-
nesine zarar vermeden vajina yoluyla
anne bedeninden ayrılması olarak ta-
nımlayan Dr. Simla Okumuşoğlu Ka-
raca, doğum sonrası plesanta ve zar-
larından kendiliğinden rahimden dışarı
atıldığını söyledi. Dr. Karaca, doğum
anında bebeğin daha rahat çıkabilme-
si için çeşitli manevralar ve pizyotomi
denilen kesi uygulanabileceğini belirt-
ti.
BEN DE YAPABİLİR MİYİM?
Anne adaylarının hemen hepsinin
merak ettiği “ben de normal doğum
yapabilir miyim?” sorusunu yanıt-
layan Dr. Simla Okumuşoğlu Kara-
ca, “Genel olarak eğer bebeğin geliş
anomalisi ve annenin pelvisi arasında
uyumsuzluk yoksa, bebek kalp atım-
ları normal seyrindeyse, anne ve be-
bek için hayati risk taşıyan kalp has-
talığı, kanama, kordon sarkması gibi
durumlar söz konusu değilse, kilosu
normal sınırlar içerisinde bir bebek-
se normal doğum planlanabilir” dedi.
Normal doğumun sakıncalarına da
değinen Dr. Karaca, sözlerine şöy-
le devam etti; “Kalça kemiği doğum
yapamayacak kadar dar olan veya
bebeğin başıyla kemik pelvis arasın-
da uyumsuzluk olan gebelerde, ters
geliş, yan duruş gibi bebeğin rahim
içindeki duruş bozukluklarında, ikiz ve
üçüz gibi çoğul gebeliklerde, bebeğin
iri veya prematüre olduğu durumlar-
da, gebelik zehirlenmesi olarak da bi-
linen preeklampsi, eklampsi gibi yük-
sek tansiyon durumlarında, iri bebek
olması durumunda (özellikle şeker
hastalığı sonucu), plasentanın (bebe-
ğin eşi) rahim ağzını kapadığı veya do-
ğumdan önce yerinden erken ayrıldığı
ve şiddetli kanamaya yol açabilecek
durumlarda, yüksek myopiye eşlik
eden periferik retina incelmesi varsa
ve hasta daha önce retina yırtığı veya
retina dekolmanı geçirmişse, bebeğin
sıkıntıda olduğunu gösteren ve acil
müdahale gereken her türlü durum-
da (kalp atışlarının bozulması, kordon
sarkması vs..) normal doğum sakın-
calı olabilir.”
SEZARYEN BİR AMELİYATTIR
Sezaryen ve normal doğumun bir-
birlerinden farklı doğum yöntemleri
olduğunu ifade eden Dr. Karaca, “Her
doğum şeklinin kendine has, avan-
taj ve dezavantajları vardır. Bilinmesi
gereken; sezaryenin normal doğuma
alternatif olmadığı, anne ve bebek
açısından ancak tıbbi olarak gerek-
li durumlarda tercih edilebilecek bir
‘ameliyat’ olduğudur” diye konuştu.
Normal doğumun doğal ve fizyolojik
bir süreç olduğunu anlatan Dr. Karaca,
doğum sonrası annenin kısa sürede
normal yaşantısına dönebildiğini ve
günlük aktivitelerine başlayabildiğini
söyledi. Normal doğumun avantajları
yanında dezavantajları da olduğuna
Gebelik ve doğum insan hayatındaki en büyük
mucizelerden biri! Bekleyiş sürecini sağlıkla
atlatıp bebeklerine kavuşmak isteyen anne-baba
adaylarının mutluluk ve heyecanlarına zaman
zaman endişe ve sorular eşlik eder. Bu sorular-
dan biri de doğum şeklinin nasıl olacağıdır. TOBB
ETÜ Hastanesi Kadın ve Doğum Hastalıkları Uzma-
nı Dr. Simla Okumuşoğlu Karaca, özellikle anne
adaylarını yakından ilgilendiren normal doğum
süreciyle ilgili önemli bilgiler paylaştı.
Gebelikve
DoğumMucizesi!
Dr. Simla Okumuşoğlu Karaca
TOBB ETÜ Hastanesi
Kadın ve Doğum Hastalıkları Uzmanı
dikkat çeken Dr. Karaca, anne aday-
larına yol gösterecek, merak ettikle-
ri birçok soruya yanıt olacak bilgileri
maddeler halinde sıraladı.
Normal Doğumun Avantajları
- Anne, normal doğum sonrası birkaç
saat içinde istediği her şeyi yiyebilir,
bebeğinin bakımlarını yapabilir ve be-
beğini emzirebilir.
- Anne-bebek arasında ilişki ve ileti-
şim daha kolay ve hızlı kurulabilir. Bu
durum bebeğin anneye bağlanması
ve gelişimi açısından çok önemlidir.
- Normal doğum yapan annenin rah-
minde hasar ve kesi olmadığından
gebelik sayısı sınırlaması söz konusu
değildir. İleriki hayatında geçirebile-
ceği karın ameliyatları için bir risk ta-
şımaz.
- Normal doğum sonrası taburcu sü-
resi çok daha kısa olduğundan has-
taneden geçebilecek enfeksiyonlara
maruziyet süresi daha azdır. Bu, hem
sağlık açısından hem maddi açıdan
önemlidir.
- Normal doğumda sezaryene göre
“doğum sırasında anne ölüm oranı”
daha azdır.
- Normal doğumda doğum sonrası
enfeksiyon, kanama, ağrı gibi durum-
lar sezaryene göre daha azdır.
- Normal doğumla dünyaya gelen
bebekler sezaryen ile doğanlara göre
yoğun bakıma daha az alınırlar. (An-
cak bu durum genellikle riskli doğum-
ların sezaryenle gerçekleşmesinden
kaynaklanabilir.)
- Normal doğum ile dünyaya gelen
bebekler doğum kanalından geçer-
ken baskıya uğradığından akciğerler-
deki amniyon mayii dışarı daha kolay
atılabilir. Bu nedenle solunum sıkıntısı
gelişme riski daha azdır.
- Normal doğum ile doğan bebeklerin
anne memesine tutunma, emme gibi
becerilerinin daha iyi olduğu gözlem-
lenmiştir.
Normal Doğumun Dezavantajları
- Doğum herhangi bir gün, günün
herhangi bir saatinde başlayabilir.
Önceden doğum tarihi ve zamanını
ayarlamak mümkün değildir.
- Doğum eyleminin gidişatına göre
veya doğum anında bazı sıkıntılar olu-
şabileceğinden (doğum eylemi ya-
vaşlayabilir, durabilir, anne karnındaki
bebek sıkıntıya düşebilir) ani bir karar
ile sezaryene geçiş yapılabilir. Çünkü
doğum anının uzaması anne karnın-
daki bebeğin oksijensiz kalmasına yol
açabilir ve doğduktan sonra bebeğin
beyin gelişiminde fonksiyon geriliği
yaşanabilir.
- Doğum anında vajinada zedelenme,
yırtılma olabilir. Bu zedelenme veya
yırtılmalar nedeniyle doğum sonra-
sında dışkı tutamama gibi sıkıntılar
izlenebilir.
- Doğum sonrası dikiş (epizyotomi)
bölgesinde enfeksiyon, kan birikmesi
ve açılma izlenebilir. Hasta bir süre ra-
hat oturamayabilir.
- Normal doğuma bağlı olarak zaman
içinde mesane sarkması, idrar kaçır-
ma gibi problemler izlenebilir.
- Nadiren de olsa bebeğin doğum ka-
nalında sıkışması, doğum travması,
omuz takılması gibi istenmeyen hal-
ler yetersiz oksijenlenmeye veya sinir
hasarına bağlı durumlar gözlenebilir.
Anne Adaylarının Çekinceleri
Anne adaylarının normal doğumla ilgili
yakınları ve arkadaşlarının tecrübe-
lerinden etkilendiğini ve bebekle ilgili
doğabilecek problemlerden çekindi-
ğini vurgulayan Dr. Karaca, sözlerine
şöyle devam etti; “Doğum esnasında
hissedilen ağrı, epizyotomi ihtimali(-
doğumda vajina girişine yapılan kesi)
ve hekimle diyalog kuramama anne
adaylarının çekinceleri arasında yer
alıyor. Bütün bu durumlar göz önü-
ne alındığında gebeliğin ilk gününden
itibaren anne adayları normal doğum
hakkında bilgilendirilerek akıllarında
kalan soru işaretleri giderilmeli, nor-
mal doğuma yardımcı olabilecek eg-
zersizlere katılım için teşvik edilme-
lidir. Günümüzde anestezi alanında
doğum sancılarını gidermede epidural
analjezi gibi oldukça etkili yöntem-
ler olduğu paylaşılmalı, gerektiğinde
anne adayları bu konuyla ilgili olarak
anestezi uzmanlarına yönlendiril-
melidir. Normal doğumun doğal ve
fizyolojik olduğu, sezaryen ile doğum
yönteminin ancak anne ve bebek
açısından gelişebilecek tıbbi zorun-
luluklar nedeniyle tercih edilebileceği
belirtilmelidir.”
10. s a ğ l ı k s a ğ l ı k
18 19
Bahar ayları, doğa ve
metabolizmanın uyanışı
kimileri için enerji
kaynağı olurken kimileri
için ciddi bir yorgunluk
sebebi olabiliyor. Son
günlerde sürekli uykulu,
yorgun ve halsizseniz
beslenme ve yaşam
tarzınızda yapacağınız
değişikliklerle enerjinizi
geri kazanabilirsiniz.
Liv Hospital Beslenme
ve Diyet Uzmanı Sanem
Apa bahar yorgunluğuyla
başa çıkmanın püf
noktalarını anlattı.
Bahar
Yorgunluğu da
Neymiş !
Sanem Apa
Liv Hospital Beslenme ve Diyet Uzmanı
Azamasıkyiyin
Beyin performansı için en önemli öğün olan kahvaltıyı kesinlikle
atlamayın. Az az, sık sık yemek yemeği tercih edin.
Sigara tüketiyorsanız C vitamini alımınızı içmeyen birine göre 2
kat daha fazla olacak şekilde ayarlayın.
Beyaz rafine edilmiş besinler yerine tam buğday, çavdar, kepek
gibi rafine edilmemiş tahılları tercih edebilirsiniz.
Öğünlerinizin protein, karbonhidrat ve sebze açısından dengeli
olmasına özen gösterin.
Hayattarzınızdadeğişiklikyapın
Akşam yatmadan önce ve sabah kalkınca odanızı mutlaka havalandırın.
Oksijen sizi daha enerjik kılabilir.
Günde 7- 8 saat uyumanın önemini unutmayın.
Haftada 3 gün açık havada yapacağınız tempolu yürüyüş hem kilo kontrolünü
sağlar hem de yorgunluğa karşı korur.
Ailenizle zaman geçirmek ve dostlarla sohbet rahatlatıcı etki gösterecektir.
Sabahları ılık bir duş almak dinçleştirici bir etki yapar.
Beslenmenizedikkatedin
Günde 2.5- 3 litre su tüketmelisiniz.
Bahar yorgunluğundan korunmak için bağışıklık sisteminizi güçlendirecek besinlere beslenmenizde özellikle yer verin.
Bağışıklık sisteminizi güçlendirebilecek besinlerin başında prebiyotik yoğurtları sayabiliriz.
Bitkisel çayları rahatlatıcı etkilerinden de yararlanmak için tercih edebilirsiniz.
Bahar yorgunluğu ile başa çıkmanın en önemli yolu iyi ve dengeli beslenmeden geçiyor. Bol bol su içmek, sebze ve meyve
tüketimini artırmak, akşam öğünlerinde az yağlı, hafif beslenmek, kahve, çay, kola, kakao gibi kafeinli içeceklerden uzak
durmak enerjinizi yerine getirecek.
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
11. İnsan vücudunun kusursuz yapısında
dış etkenler nedeniyle oluşan defor-
masyonların tıbbi müdahalelerle gi-
derilerek doğal yapısına kavuşturul-
masının beden ve ruh sağlığı açısından
önemine dikkat çeken Estetik Der-
matolog Yrd. Doç. Dr. Melisa Eczacı-
başı, “Kişi aynaya baktığında fazla ki-
lolarından, kırışıklıklarından rahatsızlık
duyuyorsa yapılacak uygulamalarla
istediği görünüme kavuşabilir. Ancak
tabi ki bu uygulamalar aşırıya kaçıl-
madan, kişinin doğal güzelliğini gölge-
lemeyecek seviyede olmalıdır” diyor.
Pürüzsüz bir cilt için geç değil
Özellikle yaz dönemine girmeden
önce kadınların bölgesel zayıflama ve
selülit tedavilerine yöneldiğini söyle-
yen Dr. Melisa Eczacıbaşı, “Sağlığımı-
za ve görünümümüze her daim özen
göstermeli ve düzenli bakımlarımızı
yaptırmalıyız ama yaza formda ve
pürüzsüz bir ciltle girmek için de geç
kalmış sayılmazsınız” diyerek yaptı-
rabileceğiniz uygulamalar hakkında şu
bilgileri veriyor:
“Farklı tedavi ve uygulama yöntemleri
geliştiriliyor olsa da bölgesel zayıfla-
maveselülitinortadankaldırılmasında
en iyi sonuç alınan yöntemlerden biri
mezoterapi ve lipoliz dir. Mezoterapi
uygulamasında sorunlu bölgede deri
altına ince uçlu iğnelerle bitkisel kö-
kenli ilaç enjekte edilerek o bölgedeki
yağ bloklarının yıkılması ve kan dola-
şımının artırılması sağlanıyor. Sıkışmış
yağ hücreleri rahatlarken, bağ dokusu
güçlendiriliyor ve selülit bölgesindeki
ödem çözülüyor. Haftada bir kez ol-
mak üzere 2-3 seans sonunda fark
gözlemlenmeye başlıyor ancak tam
çözüme ulaşmak için kişinin yapısına
göre 8-10 seans uygulama yapılma-
sı gerekiyor. Sanılanın aksine selülit
oluşumunun kilolu olmak ile doğrudan
ilişkisi yoktur. Selülit kan dolaşımı bo-
zuklukları, bağ dokusu zayıflığı, hor-
monal değişiklikler, yanlış beslenme
alışkanlıkları, hareketsizlik gibi etken-
lerden dolayı oluşur. Selülit tedavisinin
ardından kişinin kan dolaşımına katkı
sağlayacak masaj uygulamaları ve
egzersiz yapması tekrar selülit oluşu-
muna engel olacaktır.”
Sarkmadan kilolarınızdan kurtulun
Mezoterapinin boyun, karın ve göbek
yağları, bel ve sırt bölgesi gibi vücu-
dun pek çok bölgesine uygulanabil-
diğini belirten Dr. Melisa Eczacıbaşı,
“İstenilen bölgede 15-20 cm’ye kadar
zayıflama meydana geliyor. Uygula-
manın ardından bölgede hiçbir sarkma
sorunu olmuyor, aksine toparlanma
gözleniyor. Özellikle gebelikten son-
ra karın ve bacak bölgesinde ya da
yaşın ilerlemesine bağlı olarak kol al-
tındaki sarkmalar için de tercih edilen
bir uygulama olup başarılı sonuçlar
alınıyor. Enjekte edilen solüsyon do-
ğal ve homeopatik vitamin, mineral,
aminoasit vb içeriği sahip olduğu için
ciltte yenilenme yaşanıyor ve daha
pürüzsüz bir görünüm elde ediliyor.
Ancak mezoterapi genel bir kilo prob-
leminin çözümü olarak görülmemeli.
Kişinin kilo problemi varsa diyetisyene
yönlendirilerek bazal metabolizması,
günlük aktiviteleri ve alternatif ye-
mek biçimleri göz önüne alınarak, özel
diyet programı hazırlanıyor. Egzersiz
ile düzenli ve sağlıklı beslenme tarzını
benimsemesi öneriliyor” diyor.
Lipoliz yönteminde
soya fasulyesi ilacı
Bölgesel zayıflama ve selülit tedavi-
sinde etkili yöntemlerden birinin de
lipoliz olduğunu söyleyen Eczacıbaşı,
“Lipolizde esas madde soya fasul-
yesinden elde edilen fosfatidil kolin
maddesidir. Yağ bezelerinin içerisine
enjekte edilerek, küçülme ve erimeleri
sağlandığından bölgesel zayıflamada
başarılı sonuçlar elde ediliyor. Ortala-
ma 2-4 haftada bir ve ortalama 3-6
seanstan sonra uygulama yapılan ba-
cak, basen, karın, midede hem bölge-
sel yapılanmalar küçülür hem de se-
lülit görüntüsünde azalma meydana
gelir” diye konuşuyor.
Selülitsiz
BirYazaMerhaba!
“Portakal kabuğu” dendiğinde aklınıza sadece turuncu
renkli bir kış meyvesi geliyorsa şanslı azınlıktansınız.
Selülitsiz bir yaza merhaba demek için Estetik
Dermatolog Dr. Melisa Eczacıbaşı’na kulak verin.
Yol ortasında fenalaşarak SEV Ame-
rikan Hastanesine kalbi durmuş hal-
de getirilen Ali Barış; Acil Serviste
tam 30 dakika boyunca kalp masajı
yapılarak yeniden hayata döndürül-
dü. Acil Servis Sorumlu Hekimi Dr.
Yusuf Dağlı ve Yoğun Bakım Sorumlu
Hekimleri Uzm.Dr. M.Ali ELMACIOĞ-
LU ve Uzm.Dr.Muhittin TAŞDOĞAN
yaptıkları ortak açıklamada , “Ali Ba-
rış gibi uzun süren kalp durmalarında
hastanın tekrar hayata dönmesi dü-
şük olasılıklıdır. 30 dakika süren kalp
masajının ardından Ali Barışı ailesine
kavuşturmanın sevincini yaşıyoruz”
dediler. 7.sınıf öğrencisi Ali Barış,
geçtiğimiz günlerde evine dönerken
sokak da aniden fenalaştı. Caddenin
ortasında yığılıp kalan Ali Barış pen-
cereden dışarıyı seyreden bir va-
tandaş tarafından fark edilerek SEV
Amerikan Hastanesi Acil Servisine
getirildi. Kalbi duran hastaya Acil Ser-
vis ekibi tarafından yaklaşık 30 daki-
ka boyunca kalp masajı yapıldı. Kalbi
çalışan Ali Barış, ileri yaşam desteği
amacı ile yoğun bakıma alındı.
SEV Amerikan Hastanesi Yoğun
Bakım Servisinde on dört gün süre
ile ileri yaşam desteği alan Ali Barış
sağlığına kavuşarak taburcu oldu.
“Bilinci kapalı ve kalbi durmuştu”
Taburcu olarak ailesine kavuşan Ali
Barış, olay anını hatırlamakta güçlük
çektiğini belirterek “Aniden başım
döndü ve olduğum yere düşmüşüm.
Olay anı ile ilgili hiç bir şey hatırlamı-
yorum” diye konuştu. SEV Ameri-
kan Hastanesi Başhekimi Dr.Y.Ser-
met KİLECİ de yaptığı açıklamada,
hastanemize kalbi durmuş bir şe-
kilde getirilen Ali Barış; Acil Servi-
simizde yapılan başarılı müdahale-
nin ardından kalp atımları sağlanmış
ve ivedilikle ileri yaşam desteğine
başlanmıştır. Yoğun bakım’a alınan
hastamıza burada da ileri yaşam
desteğine devam edilmiştir. Bir süre
solunum cihazına bağlı olarak takip
edilen hastamız ondört günün so-
nunda şifa ile taburcu edilmiştir. Ali
Barışı sağlığına kavuşmuş bir şekil-
de ailesine kavuşturmanın sevincini
yaşıyor, bu süreçte emeği geçen tüm
meslektaşlarım ve çalışma arka-
daşlarıma minnetlerimi sunuyorum”
dedi.
SEV Amerikan Hastanesi’ne kalbi durmuş halde getirilen Ali Barış
Demir kalp masajı yapılarak yeniden hayata döndürüldü
SEVAMERİKAN
HASTANESİile
HAYATADÖNDÜ...
s a ğ l ı k s a ğ l ı k
20 21
12. Tam-Med Hastanesi , kuruluş
yıldönümünü muhteşem bir gala ile
kutladı ... Kuruluşunun 20. yılı onuruna
düzenlenen kutlama yemeğine protokol
üyeleri , çok sayıda doktor , hemşire
ve hastane çalışanı katıldı. Tam-Med
Hastanesi Genel Müdürü Cengiz
Bayram , yıllardır özveri ile çalıştıklarını
belirterek , 20.yılı kutlamanın gururunu
yaşadıklarını dile getirdi .Bu ailenin bir
üyesi olmaktan mutluluk duyduğunu
belirten Cengiz, “Önce çalışan olarak
başladığım hastanede şu anda ortağım.
Buranın bir özelliği var.Gaziantep’te
onlarca hastane kuruldu ,hem de büyük
ve ihtişamlı hastaneler .Fakat onların
ruhu yok.Hastaneyi farklı kılan ruh bizde
devam ediyor. Yeni projelerimiz var.
Tüm çalışanlarımıza ayrı ayrı teşekkür
ediyorum “dedi. Gecede Tam-Med
‘e isimlerini veren Teoman Özdemir ,
Ali Bingöl Yaşar, ve Mustafa Köroğlu
kısa birer teşekkür konuşması yaptı.
Konuşmaların ardından hastanede
görev yapan doktor ve personellere
özverili çalışmalarından dolayı teşekkür
plaketi verildi. Aynı zamanda sokak
hayvanları için 7 gün 24 saat gelen her
ihbara koşan ve yaralı canların tedavisini
ücretsiz olarak gerçekleştiren Canlı
Hayatını İyileştirme Derneği’nin başkanı
olan Cengiz Bayram, plaket törenin
ardından üzerinde Gaziantep’in simgesi
olan iki mekanın bulunduğu kartpostalı
açık arttırma ile sokak hayvanları
için satışa sundu. Kıran kırana geçen
açık arttırmada, kazanan taraf sokak
hayvanları oldu. Daha sonra davetliler,
sahne alan sanatçının söylediği
birbirinden güzel şarkılar eşliğinde gece
boyunca eğlendi.
TAM-MED
20yaşında
Çalışanlar
galada
buluştu.
Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı
ve Sağlık-Sen Genel Başkanı Metin
Memiş, yaptıkları Sağlık Okur-Yazar-
lığı(SOYA) anketi sonrası ilk kez sağlık
okur-yazarlığı konusunda kapsam-
lı ve bilimsel veriler elde edileceğini
söyledi. Memiş, yaptıkları çalışmanın
aynı zamanda Türkiye toplumunun
sağlık okur-yazarlığı haritasının çıka-
rılması anlamına da geldiğini kaydetti.
Sağlık-Sen Genel Başkanı Metin Me-
miş, sağlık muhabirleri ile bir araya ge-
lerek çalışmaları hakkında bilgi verdi.
Sendikal anlayışlarını sorunların tes-
piti ve çözüm önerisiyle ‘çözüm odaklı
sendikacılık’ olarak tanımlayan Memiş,
bunun yanı sıra ülkenin tamamını ilgi-
lendiren konularda da sorumluluk al-
maktan kaçmadıklarını belirtti.
SAĞLIK OKUR-YAZARLIĞI
ARAŞTIRMASI
2013 yılında Sağlık-Sen Strate-
jik Araştırmalar Merkezi’ni (SASAM)
kurduklarını hatırlatan Metin Memiş,
şu ana kadar bir çok araştırma ve
çalışmaya imza attıklarını kaydetti.
SOYA’nın bu çalışmaların son halkası
olduğunu belirten Metin Memiş, “SO-
YA’nın temel amaçları arasında; Türki-
ye toplumundaki sağlık okur-yazar-
lığı oranının, sağlık okur-yazarlığına
etki eden faktörlerin ve okur-yazarlık
oranı, sağlık düzeyi arasındaki ilişkinin
belirlenmesi ve sağlık-okuryazarlı-
ğı oranının artırılmasına yönelik po-
litika önerilerinin yapılması ön plana
çıkmaktadır.” dedi. Bu proje ile sağlı-
ğın sürdürülebilirliğine katkı sunmayı
hedeflediklerini vurgulayan Memiş,
“Araştırmanın sonucuna göre, bakan-
lıklaortakçalışmalaryapmakkaydıyla,
bilinçli bir toplum oluşturmak, gerek-
sinim duyulduğu zaman sağlık hiz-
meti alan vatandaşın hem kendi sağ-
lığı, hem sağlık hizmetinin kalitesinin
artması ve sağlık çalışanlarının daha
iyi şartlarda sağlık hizmeti sunması-
nı sağlayacak olması bakımından da
önemli bir projedir.” şeklinde konuştu.
Araştırmanın tüm Türkiye’yi temsilen
23 ilde 5.000 kişiye anket uygulana-
rak gerçekleştirildiğini belirten Memiş,
Avrupa Birliği’nin (AB) desteklediği ve
sekiz (8) Avrupa ülkesinde gerçekleş-
tirilen “Avrupa Sağlık Okur-Yazarlığı
Projesi” kapsamında geliştirilen an-
ketin Türkiye şartlarına uyarlanması
sonucu elde edilen Anket formunun
kullanıldığını da ifade etti.
SAĞLIK ÇALIŞANLARI DA FİİLİ
HİZMET SÜRESİ ZAMMI ALMALI
Yaptıkları tükenmişlik araştırmasına
göre, sağlık çalışanlarının tükenmiş-
liğinin polislerle aynı seviyede oldu-
ğunu belirten Sağlık-Sen Genel Baş-
kanı Metin Memiş, Türkiye’de bir çok
meslek grubunun fiili hizmet süresi
zammı almasına karşın, sağlık çalışan-
larının bu haktan mahrum bırakıldığını
söyledi. Sağlık çalışanlarının en büyük
sorunlarından birinin fiili hizmet süre-
si zammı ile ek ödemelerin emeklili-
ğe yansımaması olduğunu hatırlatan
Memiş,butaleplerinkazanımadönüş-
mesi için mücadeleden vazgeçme-
yeceklerini kaydetti. Sağlık hizmet-
lerinde 2003 yılında yüzde 39,5 olan
vatandaş memnuniyet oranının yüzde
76’ya çıktığını hatırlatan Metin Memiş,
çalışma koşullarından memnun olma-
yan çalışan oranının % 82,47, çalışma
koşullarını bir önceki yıldan daha kötü
olarak değerlendirenlerin oranının
ise % 47,24 olarak gerçekleşmesi-
nin düşündürücü olduğunu kaydetti.
Sağlık çalışanlarının çalışma şartların-
dan memnun olmadıklarını, mesleği
isteyerek seçmiş olmalarına rağmen
(% 70,11), fırsatları olsa mesleğini de-
ğiştirmek istediklerini (% 68,06), bu-
nunsa önemli bir sorun olduğunu dile
getirdi. Sağlıkta vatandaşların hizmet
alma ve memnuniyet oranının artma-
sına karşın çalışan memnuniyeti ve
sayısının aynı oranda artmadığına da
dikkat çeken Metin Memiş, personel
istihdamı ve sağlık personeli yetişme-
sine yönelik politikaların da yeniden
düzenlenmesi gerektiğini kaydetti.
AİLE HEKİMLERİ NÖBET GENELGESİ,
İPTAL İSTEMİYLE YARGIYA TAŞINDI
Son olarak Tam Gün Yasası’yla aile he-
kimlerine ve aile sağlığı merkezi çalı-
şanlarına nöbet tutma mecburiyeti
getirildiğini söyleyen Metin Memiş,
bütün karşı çıkmalarına rağmen, bu-
nun yasalaştığını, ancak konuyla ilgili
Bakanlık tarafından yayınlanan nöbet
genelgesinin iptali için Danıştay’a dava
açtıklarını da söyledi. Sağlıkta şiddetle
mücadele konusunda önemli adımlar
atıldığını söyleyen Memiş, “Konuyla
ilgili çalıştay düzenledik. TBMM’de ku-
rulan komisyona katkı sunduk. Bilinç-
lenme çalışmalarına katıldık ve şiddeti
her zaman protesto ettik. Torba ka-
nunda yer alan bir maddeyle, şiddet
uygulayanların tutuklu yargılanması
kabul edildi. Bu da yürüttüğümüz mü-
cadelenin bir sonucudur.” dedi.
Türkiye’ninSağlık
Okur-Yazarlığı
HaritasıÇıkarılıyor
s a ğ l ı k s a ğ l ı k
22 23
13. s a ğ l ı k s a ğ l ı k
24 25
Deniz ÖZTAHTACI
Özel Kemal Bayındır
Hastanesi Psikoloğu
Çocuklara uygulanan zekâ
ve yetenek testleri nelerdir?
Aralarından uyguladığınız testler
var mı?
- Wısc-r Zekâ Ölçeği,Leiter Uluslara-
rası Performans Testi,Stanford-Bi-
netZekâ Testi bu amaçla kullanılan
en yaygın testlerdir.
Ben de şu an Özel Kemal Bayındır
Hastanesi’nde bu anlamda geçerlilik
ve güvenirlik açısından en yüksek
test olan WISC-R zekâ testini uygu-
luyorum.
Bu test kaç yaşındaki çocuklara
uygulanıyor?
- Test uzmanların ve ailelerin tale-
biyle 6 ve 16 yaş grubundaki çocuk-
lara uygulanıyor.
Testin içeriğinden biraz bahsedebilir
misiniz?
- Wısc-r zekâ testinde Sözel ve Ya-
pım (Performans) bölümleri bulun-
maktadır.Her iki bölümde birbirlerin-
den farklı alt bölüm ya da ölçeklerden
oluşmaktadır.Bu test bizleri, çocuğun
yerini kendi yaşıtları içerisinde göre-
bilmek ve zamanla buna bağlı olarak
bazı karşılaştırmalara götürebilmek-
tedir.
Genel olarak testin sonuçlarından
elde ettiğimiz şeyler nelerdir?
- Wısc-r zekâ testi sonuçlarına bakı-
larak çocuğun ilgi alanları,üstün olan
becerileri anlaşılıp buna göre ailele-
re yönlendirme yapılabilir ya da tam
tersi geride olan bireyler için geliş-
tirebileceği alanlar belirlenerek özel
eğitim planı yapılabilir. Test sonuçları,
hiperaktivite, dikkat eksikliği, özel
öğrenme güçlüğü gibi durumlarla ilgili
olarak da aileyi ve okulu bilgilendirme,
yönlendirme imkânı sunmaktadır. Bu
test 12 alt testiyle çocuğu tanıma an-
lamında birçok ipucu verebilmektedir.
Hem performans hem sözel anlamda
çocuğu değerlendirmesi, zekâ dü-
zeyi ve özelliklerini belirlemesiyle,
çocuğun hangi alanlarda kendini ge-
liştirmesi gerektiğini ortaya çıkaran
en güvenilir ve geçerliliği en yüksek
test olduğundan kurumlar ( hastane,
okullar ) içinde de çok büyük önem
kazanmaktadır. Yukarıdaki bilgilere
bağlı olarak, gerekli görülen durum-
larda, uzman ve ailelerin talebiyle,
hastanemizde bu testin uygulaması
yapılmaktadır.Aileler bizimle iletişime
geçtiklerinde bu konuda gerekli yön-
lendirmeler yapılacaktır.
Çocuğunuz
Üstün
Zekalımı?
ZekaTestiYaptırmak
İçinGeçKalmayın!
14. s a ğ l ı k s a ğ l ı k
26 27
1-17 Mart Dünya Tuza Dikkat
Haftası. Uzmanların tuz ile
ilgili belirlediği motto ise “Tu-
zunuzu değiştirin”. Tuz yeri-
ne baharat, limon suyu, nar
ekşisi ya da sirke kullanımına
ağırlıkvermektuztüketiminisınırlamak
açısındanönemlibirkilitnokta.LivHos-
pital Nefroloji Bölümü Uzmanı Prof. Dr.
TekinAkpolat,hipertansiyon,kalp,böb-
rek hastalıkları başta olmak üzere obe-
zite, diyabet ve bazı kanser türlerinden
korunmak amacıyla günlük tuz tüke-
timini 5 gram ile sınırlamak gerektiğine
dikkat çekiyor. Prof. Akpolat “Size sor-
madan çayınıza ya da kahvenize şeker
ekleyebiliyorlarmı?Öyleysenedensize
sormadan yemeklerinize tuz ekliyor-
lar? Buna izin vermeyin, sağlığınızı ko-
ruyun”diyor.
Günde15gramtuzalıyoruz!
Tuzun azaltılması kan basıncını kontrol
altına almanın yanı sıra hipertansiyon
gelişimini de önleyebilir. Hipertansiyon
sorunu ile karşılaşmamak için yapıla-
cak işlerden birisi de tuzun azaltılma-
sıdır. Yüksek tansiyon için önemli olan
sofra tuzu olarak bilinen NaCl’dür. Batı
tarzı beslenmede kişiler günde ortala-
ma 8-9 gram tuz alır. Bu tuzun günde
5 grama düşürülmesi kan basıncının
kontrol altına alınmasını kolaylaştırır.
Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hasta-
lıklarının 2012 yılında yaptığı araştırma-
yagöregündeortalama15gramtuzalı-
yoruz. En önemli tuz kaynakları yemek
pişirilirkeneklenen tuzve ekmektir.
TUZ TÜKETİMİNİ AZALTACAK 10 PRATİK ÖNERİ
1. Yemeğin tadına bile bakmadan tuz koymayın. Tuzsuz yemek çok tatsız diyorsanız biber, sirke, limon suyu ve değişik bit-
kilerle yemek tatlandırılabilir.
2. Tuzsuz ekmek yiyin. Taze sebze yiyin. Konserve, turşudan uzak durun.
3. Yemek pişirirken tuz koymayın, pişirdikten sonra da koymayın.
4. Tuzu azaltılmış peynir yiyin.
5. Doktor veya eczacıya danışarak yapay tuz kullanabiliriz
6. Dışarıda yemek yerken seçici olun
7. Nane, kekik, soğan, sarımsak yemeklere tuz olmadan lezzet verir. Etleri sarımsak, sirke, limon suyu ile terbiye edin.
8. Sebze, meyveler genel olarak az tuz içerir
9. Taze fındık, ceviz, semizotu yemeğe lezzet katar
10. Alışveriş yaparken gıda etiketindeki tuz miktarına bakalım.
Bir çoğumuzun düşünmeden yemeklere bol bol serptiği tuz, vücudun baş düşmanı.
Tuzsuz
Aşım
Ağrısız
Başım
1
LivHospitalNefrolojiBölümüUzmanı
Prof.Dr.TekinAkpolat
15. s a ğ l ı k s a ğ l ı k
28 29
iyop, hipermetrop,
astigmat, katarakt,
renk körlüğü… Gör-
me kusurları her
yaştan herkeste
ortaya çıkabiliyor.
Ancak her hastalıkta olduğu gibi erken
tanıdan kaçmak, ciddi rahatsızlıklara da
sebebiyet veriyor. Bu nedenle iş yo-
ğunluğu nedeniyle muayeneden ka-
çanlaryadagörmedekiherhangibirra-
hatsızlığıönemsemeyipgözkontrolüne
gitmek istemeyenler için Veni Vidi Göz
Merkezi’nden Op. Dr. Özer Kavalcıoğlu,
en azından akıllı telefonları aracılığıyla
kendilerine göz testi yapmalarını tavsi-
ye ediyor. “Biliyorsunuz artık herkesin
elinde bir akıllı telefon var ve telefonlara
oyundan dil testlerine kadar çeşit çeşit
uygulama indirilebiliyor. Google play
ve Appworld üzerinden kolayca yük-
lenebilen göz testleri var. Bu testler ile
gözünüzde problem olup olmadığını
anlayabilirsiniz.” diyen Kavalcıoğlu, kap-
samlı muayene ve tedavi planı için ise
vakit kaybetmeden göz doktoruna gi-
dilmesinitavsiyeediyor.
Telefonakolaycaindirilebiliyor
Teknolojiden en çok faydalanan branş
göz hastalıklarıdır. Bu nedenle her ge-
çen gün akıllı telefon uygulamalarına
göz muayenesi alanında da yenilikler
katılabiliyor. Op. Dr. Özer Kavalcıoğ-
lu’nun verdiği bilgilere göre, 5000 Ken-
yalıya Peek (Taşınabilir Göz Muayene
Kiti) adı verilen telefon uygulamasıyla
göz testi muayenesi yapılmış ve alınan
sonuçlar bir sağlık merkezindeki göz
muayenesiyle karşılaştırıldığı zaman
aynı çıkmış. Görme keskinliği, görme
alanı, retina muayenesi, renkli görme,
kontrast duyarlılık, katarakt için lens
takma testi tanıyan bu uygulama ise
yakın zamanda telefonlara kolayca in-
dirilebilecek. Ama Peek akıllı telefonla-
ra yüklenilmeye başlayana kadar daha
basit göz muayenesi imkanı sunan bir-
çok göz testi aplikasyonunu telefonlara
indirebilmek mümkün. Göz muaye-
nesinde akıllı telefonların da işin içine
girmesiyle, tanı koymada önemli bir
aşama kaydedildiğini ifade eden Op. Dr.
ÖzerKavalcıoğlu,“Peekgibiuygulama-
lar, teknolojinin gelişimine paralel olarak
doktorların işini kolaylaştıracak uygu-
lamaların daha da gelişeceği ve akıllı
telefonların hayatımızın vazgeçilmez
bir parçası olacağının bir göstergesi gibi
duruyor.” diyor. Akıllı telefonlardaki bu
aplikasyonlarönmuayenelerin,gözdeki
probleminteşhisiniherortamdayapıla-
bilmesini sağlarken, kapsamlı bir mua-
yene ve cerrahi müdahalenin göz mer-
kezindeyapılması kesinlikle gerekiyor.
Veni Vidi Göz Merkezi’nden Op. Dr. Özer Kavalcıoğlu, herkesin akıllı telefonuna
indirebileceği göz testi aplikasyonu sayesinde düzenli aralıklarla göz muayenesi
olmasını tavsiye ediyor.
Akıllı
Telefonlarile
Göz
Muayenenizi
Kendiniz
Yapabilirsiniz
M
Veni Vidi Göz Merkezi
Op. Dr. Özer Kavalcıoğlu
ŞİMDİ Gaziantep’te
Çukur Mah. İsmail Say Sk. No: 7 ( Mehmet Paşa Camisi Yanı )
0 (342) 232 12 27
saten_27@hotmail.com
PANTOLON
30 tl ELBİSE
40 tl
bluz
25 tl
16. s a ğ l ı k s a ğ l ı k
30 31
tlas Halı’nın, çocuklar
için özel olarak tasar-
ladığı, gece ışıldayan ve
miniklerin hayal dün-
yasına dokunan çocuk
koleksiyonu, artık Hel-
lobaby mağazalarının yanı sıra in-
ternet sitesinde da satılıyor. Erdem
Akan ve Boğaç Şimşir’in çocuklar
için özel olarak tasarladığı, yapısın-
daki bambu lifleri ve anti-bakteriyel
özellikleriyle hem çevreyi hem de
çocukların sağlığını koruyan Atlas
Halı Çocuk Serisi, Hellobaby mağa-
zalarında minik ziyaretçilerini bekli-
yor. En değerli varlıklarımız çocuklar
için doğal ve yumuşak dokulu bambu
ipliklerle özel olarak üretilip tasar-
lanan Atlas Halı Çocuk Serisi, “Gün
Işığı” ve “Ay Işığı” koleksiyonlarıyla
dikkat çekiyor. Özgün, neşeli, renk-
li ve masalsı tasarımlarla çocuklara
kendi odalarında sağlıklı oyun alanı
oluşturmalarını sağlayan Atlas Halı,
ürünleriyle çocukların kendi hayal
dünyalarını geliştirmelerine de des-
tek oluyor. Zengin renk ve desen se-
çeneği ile beğeni toplayan Atlas Halı
Çocuk Serisi, ışıyan iplik teknolojisi ile
de dikkat çekiyor. Halılar, herhangi
bir kaynaktan aldığı ışığı karanlıkta
yansıtarak, çocukların rahat, mutlu
hayallerle uykuya dalmalarına yar-
dımcı oluyor. Çocuk ve çevre sağlığı
gözetilerek, doğal, sağlıklı ve yu-
muşak dokuya sahip bambu ipliği ile
üretilen Atlas Halı Çocuk Serisi’ndeki
“Gün Işığı” ve “Ay Işığı” koleksiyon-
larındaki ürünler, 279 TL promosyon
fiyatıyla İzmir mağazasının yanı sıra
Avrupa’nın en büyük bebek mağa-
zası olma özelliğini taşıyan Kozyatağı
mağazalarında, Hellobaby sitesinde
miniklerin kendilerini keşfetmesini
bekliyor.
ATLASHALI
ÇocukSerileriyle
Hellobaby
Mağazalarında!
Atlas Halı’nın bambu ipliğinden üretilen
ve gece ışıldayan masalsı çocuk halıları,
Avrupa’nın en büyük bebek mağazası
Hellobaby’nin Türkiye mağazaları ve
sitesinde satışa sunulmaya başladı!
Atlas Halı’nın bambu ipliğinden üretilen
ve gece ışıldayan masalsı çocuk halıları,
Avrupa’nın en büyük bebek mağazası
Hellobaby’nin Türkiye mağazaları ve
sitesinde satışa sunulmaya başladı!
A
ağlıklı olmayı fiziksel,
ruhsal ve sosyal ‘tam bir
iyilik hali’ olarak değer-
lendiren Dr. Yavuz Maş-
rabacı, “Hissettiğimiz bu
tam iyilik halinin devamı
içinyılda1kezcheckupyaptırmalıyız”
dedi. Maşrabacı, check up ile diabetes
mellitus (şeker hastalığı), hipertansi-
yon, koroner kalp hastalığı, kolesterol
yüksekliği, akciğer hastalıkları, böb-
rek fonksiyon bozuklukları, karaciğer
hastalıkları (karaciğer yağlanması,
hepatitler), safra kesesi ve yolları
hastalıkları, meme, rahim ağzı, kalın
bağırsak, prostat ve mesane kanser-
lerine erken tanı konabileceğini ifade
etti. Uzman doktorlar tarafından ya-
pılan genel sistemik fizik muayene ile
başlayan check up sürecinin kişinin
yaşı, cinsiyeti, risk faktörleri ve mes-
leğine göre değişebildiğini anlatan Dr.
Yavuz Maşrabacı, hazır programların
yanında kişiye özel check up prog-
ramlarının da erken tanı ve tedavide
önemli bir yeri olduğuna dikkat çekti.
Check Up Öncesi Dikkat Edilecekler
Düzenli ilaç kullananların, gebelik
şüphesi veya adet döneminde olan-
ların check up öncesi doktoruna bilgi
vermesi gerektiğini belirten Maş-
rabacı, “Testlerden en az 10-12 saat
önce yemek yemeyi kesin. C vitamini
kullanıyorsanız iki gün önceden ara
verin. Anemi (kansızlık) nedeniyle
aldığınız demir içeren ilaçlar var ise
üç gün önceden bırakın. Check up
tarihinden iki gün önce başlayarak
kırmızı et, brokoli, turp gibi besinler
ile aşı miktarda tatlı, alkol ve gaz ya-
pıcı gıdadan uzak durun. Daha önce
yapılmış laboratuvar ve radyoloji
sonuçlarınızı doktorunuzla paylaşın
ve rahat kıyafetler tercih edin” diye
konuştu.
Check Up Sonrası
Muayene bulguları, laboratuvar ve
radyoloji incelemeleri sonrası, kişile-
rin geleceğe ait sağlık programlarının
oluştuğunun altını çizen Maşrabacı,
sözlerine şöyle devam etti; “Değer-
lendirmelerden yaşam tarzı değişik-
liği, uzmanların kontrolünde diet ve
egzersiz programı çıkabilir. Gerekirse
ilgili bölümlerden konsültasyonlar is-
tenir ve tedavi süreci başlar.”
Uzun ve sağlıklı bir yaşam
istiyorsanız hiçbir şikayetiniz
olmasa da yılda 1 kez check up
yaptırmanız gerekiyor. Koruyucu
hekimlik ve modern tıbbın,
kişilerin sağlıklı ve uzun yaşam
sürmelerini amaçladığını belirten
TOBB ETÜ Hastanesi İç Hastalıkları
Bölümü’nden Dr. Yavuz Maşrabacı,
bu nedenle hastalıkların tanısında
çok önemli bir yeri olan check up’ın
ertelenmemesi gerektiğini söyledi.
Sağlığınızı
CHECK Edin
S
TOBB ETÜ Hastanesi
İç Hastalıkları Bölümü
Dr. Yavuz Maşrabacı
17. s a ğ l ı k s a ğ l ı k
32 33
Sağlık Bakanlığı ile Milli Eğitim Ba-
kanlığı arasında imzalanan protokol
kapsamında 81 il Halk Sağlığı denetim
ekibinde görevli personele iki gün bo-
yunca “Beslenme Dostu Okul Progra-
mıDenetçilerinEğitimi”düzenlenecek.
Programda; “Beslenme Dostu Okul
Programı uygulama kılavuzu”, “gün-
cel denetim formu”, “denetim süreci”,
“denetçi davranışları”, “iletişim”, “okul
çağı çocuklarda sağlıklı beslenme ve
fiziksel aktivite” konularında bilgilen-
dirme yapılacak. Söz konusu denetçi-
lere, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Hacettepe
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakülte-
si Beslenme ve Diyetetik Bölümü ile
Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fa-
kültesi Beslenme ve Diyetetik Bölü-
mü öğretim üyeleri tarafından eğitim
verilecek. Obeziteyle mücadele için
son yıllarda yoğun bir çalışma içinde
olan Sağlık Bakanlığı, Türkiye gene-
linde uyguladığı programlarla sağlıklı
beslenme ve hareketli yaşama teşvik
etmeyi hedefliyor. Bakanlık özellikle
çocukluk çağı obeziteye karşı önlem-
leri almak için Milli Eğitim Bakanlığı ile
birlikte çalışma yürütüyor. Okullarda
obezite denetimi yapabilmesi için okul
yöneticilerinin İl Halk Sağlık Müdür-
lüklerinden talepte bulunması gere-
kiyor. Bu aşamadan sonra iki bakan-
lık yetkililerinden oluşan 4 kişilik bir
heyet, gerekli denetim işlemi yapıyor.
Beslenme Dostu Okul Denetleme
Formunda yer alan 40 kritere göre ya-
pılan denetim sonunda uygun bulunan
okullar“BeslenmeDostuOkul Sertifi-
kası” ile ödüllendiriliyor.
İki Bakanlık koordine ediyor
2010 yılında yayınlanan Başbakanlık
Genelgesi ile Milli Eğitim Bakanlığı ve
Sağlık Bakanlığı arasında imzalanan
protokol gereği “Beslenme Dostu
Okul Projesi” hayata geçirildi. Okul-
larda sağlıklı beslenme ve hareketli
yaşam konularında duyarlılığın arttı-
rılması ve bu konuda yapılan iyi uygu-
lamaların desteklenmesi ile okul sağ-
lığının daha iyi düzeylere çıkarılması
hedefleniyor. Öte yandan Beslenme
Dostu Okul Programı Denetçilerin Eği-
timi programı yarın saat 9’da Barceloo
Ankara Altınel Otel’de yapılacaktır.
BakanlıktanObeziteye
KarşıEğitimAtağı
Sağlık Bakanlığı, obeziteyle mücadele kapsamında okullardaki denetimleri artırmak
için denetçilere yönelik eğitim programı başlattı. Buna göre Milli Eğitim Bakan-
lığı’na bağlı 81 ildeki okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve liselerde obezite denetimi
yapacak personele uzmanlar tarafından eğitim verilecek.
Kadınlarda
SıkGörülen
BirSorun;
Kan-
sızlık
Çoğunlukla kadınlarda
görülen kansızlık,
genelde hafife alınıyor.
Oysaki halsizlik,
yorgunluk, çarpıntı
ve nefes darlığı gibi
şikayetlerle ortaya
çıkan bu sorun, başka
ciddi hastalıkların
habercisi olabiliyor.
Anemi, halk arasındaki adıy-
la kansızlık, toplumda sık
görülen bir problem. Dünya
Sağlık Örgütü’nün verilerine
göre tüm dünyada yaklaşık
2 milyar kişi kansızlık sorunu
yaşıyor. Ülkemizde özellikle
doğurganlık çağındaki kadın-
ların bir sorunu olan anemi
hakkında Liv Hospital Hema-
toloji Uzmanı Prof. Dr. Mus-
tafa N. Yenerel bilgi veriyor.
Anemi, alyuvarların içindeki
oksijen taşıma görevini üst-
lenen ve hemoglobin olarak
adlandırılan maddenin yaşa
ve cinsiyete göre normal ka-
bul edilen düzeylerin altın-
da olması olarak açıklanıyor.
Prof. Dr. Mustafa N. Yenerel,
erişkin kadınlarda hemog-
lobin düzeyi için kabul edi-
len sınırın 12 g/dl olduğunu
söylüyor. Anemi, bu kadar sık
görülen bir durum olmasına
rağmen maalesef gerek tanı,
gerekse tedavi aşamasındaki
aksaklıklardan ötürü hasta-
ların çoğu kansızlık problemi
olduğu ve çeşitli kan ilaçları
kullandığı halde kansızlığının
düzelmediğini söyleyerek
hematoloji polikliniklerine
başvuruyor.
Birçok Belirtisi Olabilir
Halsizlik, yorgunluk, çarpıntı
ve iş yaparken nefes darlığı
en sık görülen şikayetler ara-
sında yer alıyor. Kansızlığın
hızlı geliştiği durumlarda ör-
neğin kazalara bağlı ciddi ya-
ralanmalardayadaanigelişen
mide kanamasında yukarıda
belirtilen bulgular dışında ba-
yılma, şok, hatta koma dahi
gelişebiliyor. Prof. Dr. Yene-
rel, bu tip bulguların hemen
bütün kansızlık nedenlerinde
görülebildiğini vurguluyor ve
şöyle devam ediyor: “Demi-
rin alyuvarlar dışında deri ve
mukozayı örten hücrelerimiz
için de gerekli bir madde ol-
ması nedeniyle eksikliğinde
dudak kenarlarında çatlaklar,
saç dökülmesi, ciltte kuru-
luk, bazen kaşıntı ile birlikte
yutma güçlüğü ve tırnak bo-
zuklukları gibi bulgular görü-
lebilir.”
Demir Eksikliği
Anemisi Kimlerde Görülür?
Kadınlarda demir eksikliği
anemisi görülme nedeninin
adet kanamaları ve gebelik
olduğunu belirten Prof. Dr.
Yenerel, adet kanamasının üç
gün sürmesi, dört ve beşinci
günlerde ise tamamen bitmiş
olması gerektiğini vurgulu-
yor. Gebelerde de bebeğin
ana rahmindeki gelişimi so-
nucu demir kullanımı artıyor.
Bu durum süt verme döne-
minde de devam ediyor ve
annelerde demir depoları da
sınırda ise ciddi demir eksikli-
ği anemileri görülüyor. Böyle
durumlarda gebe kadınların
daha kansızlık gelişmeden
koruyucu amaçlı demir hap-
ları ve folik asit vitamini kul-
lanmaları öneriliyor. Risk al-
tındaki bir diğer grup ise
etten fakir beslenen kişiler
ve vejetaryenler. Demirden
zengin yiyeceklerin normal
miktarlarda yenmesinin de-
mir eksikliğinden korunmada
önemli olduğunun altını çi-
zen Prof. Dr. Yenerel, “Ancak
uzun süreli kanama durumla-
rında bu yiyecekler de demir
depolarının boşalmasını en-
gelleyemez” diyor.
Aneminin Nedeni Ortaya
Konulmalı
Kansızlık konusunda bilin-
mesi gereken en önemli şey
kansızlığın bir sonuç olduğu
ve buna yol açan nedenin or-
taya konulması zorunluluğu.
Bu nedenle kansızlıkla baş-
vuran bir hasta karşısında acil
durumlar dışında herhangi bir
tedavi girişiminden önce tüm
imkanlar kullanılarak anemi-
nin nedeni ortaya konulmalı.
Prof. Dr. Yenerel, demir ek-
sikliğine bağlı kansızlık du-
rumlarında ise ayrıca demir
eksikliğine yol açan nedenin
de araştırılması gerektiğini
belirtiyor. Eğer bu neden bu-
lunabilirse tedavi de ona göre
yönlendirilebiliyor.
18. eslenme ve Diyet Uz-
manı Dilara Koçak diyet
yapanları uyarıyor. Eğer
aç kalmayı seçerseniz
yağdan değil, kastan ve
sudan verirsiniz. Kar-
bonhidrat almazsanız, sağlıksız za-
yıflarsınız. Her diyet herkesi zayıflat-
maz. Diyet yapıp fazla kilolarınızdan
kurtulmayı hedeflerken sağlığınızdan
olmak istemiyorsanız, Beslenme ve
Diyet Uzmanı Dilara Koçak’ın önerile-
rini dikkate alın. Bugüne kadar birçok
ünlünün diyet programlarını hazırla-
yan Koçak, diyete giren kişilerin ciddi
hatalar yaptığını söyledi. Koçak; “Ma-
alesef beslenme bilimi, estetik tuzak-
ların kıyısında sürekli dayak yiyor, biz
bir avuç gerçek diyetisyen ve uzman,
bu sahtecilikle baş etmeye çalışıyo-
ruz. Dışarıda yemek yerken yan ma-
samda oturanlar veya danışanlarımız
ya da yürüyüş yaparken karşılaştığım
herkes aynı ruh hali içinde. Hep birlik-
te kış boyu alınan fazla kiloları eritmek
için kolları sıvamış durumdalar. Size
bölgesel zayıflamayla ilgili çok önemli
bir sır vereceğim: Ne yazık ki böyle bir
şey yok. Bölgesel zayıflama bir şehir
efsanesidir. Üzgünüm büyük armut
kilo verince küçük armut aynı şekilde
büyük elma kilo verinde küçük elma
olur; sadece diyet yaparak bunu de-
ğiştiremezsiniz. İlaç ve kremlerle böl-
Bahar aylarının son günlerini yaşadığımız şu sıralarda yaz kapıda artık. Yaz
sıcaklarının gelmesi ile birlikte diyet telaşı başladı bile. Özellikle bayanlar bu
konuya son derece önem veriyor. En kısa sürede nasıl zayıflarım, nasıl daha fit
görünebilirim derdine düşen bayanlar çeşitli diyet yöntemleri deniyor; fakat
bunu denerken sağlıklarına pek dikkat etmiyorlar.
Sağlıklı ve AçKalmadan
NasılZayıflanır?
Açkalmayıseçersenizyağdeğil,suvekasgidiyor
B
Dilara Koçak
Beslenme ve Diyet Uzmanı
gesel yağlarınızı sihirli bir şekilde yok
edemezsiniz. Biz yiyeceklere adres
veremeyiz, hangi bölgedeki depo yağ-
larınyakılacağınagenetikşifrenizkarar
verir. Bu yüzden bölgesel zayıflama
tuzaklarına düşmeyin. Sadece kalça
eriten diyet veya sadece göbeği yakan
egzersizolmaz.Kalorikısıtlamasıdepo
yağlarınyakılmasınısağlar, egzersizse
kas kuvvetini artırarak kasın yağ yak-
ma kapasitesini artırır ve enerji harca-
masıyla kalori yakımına destek olur.
Vücudu bandajlamak, bacağa naylon
sarmak, terleten şortlar giymek, su ve
para kaybından başka işe yaramaz.
Genetik faktörler ve
ergenlik de belirleyici
Şişmanlık genelde iki tipte gelişiyor:
İnce bel ve geniş kalçalı durumlarda
armut tipi; göbek çevresinin genişli-
ğiyle oluşan şişmanlıktaysa elma tipi.
Armut tipine sahip olanlar, Elma’lara
göre daha şanslı. Çünkü yağ hücrele-
rinin kalça ve üst bacakta toplanması
göbekte birikmesinde daha iyi. Elma
tipişişmanlıkkalpvedamarhastalıkla-
rı, yüksek tansiyon, karaciğer yağlan-
ması ve şeker hastalığını da artıran bir
sürece yol açıyor. Herkesin yağ hücre-
lerinin yeri ve sayısı farklı. Ayrıca kilolu
olmamamızda ya da kilolarımızın top-
landığı yerde genetik faktörün ve er-
genlik döneminin önemli bir etkisi var.
Yetişkinlerin vücudundaki hücre sa-
yısı değişmez. Yağ ve kas hücrelerinin
ancak hacmi büyür veya daralır. Oysa
ergenlik döneminde çocuk çok kilo alır
ve bu dönemi kilolu bitirirse yağ hüc-
resi sayısı çok fazla olarak yetişkinliğe
geçer. Bu durumda da yetişkinlik dö-
neminde kilo sorunları peşini bırak-
maz. Bu yüzden çocuklarınızı harekete
yönlendirerek yağ hücresi sayısının
artmasına engel olabilirsiniz. Her şeyi
önlerine sunarak ve teknoloji bağımlısı
çocuklar yetiştirerek onlara maalesef
kötülük yapmış olursunuz. Beden tipi-
niz ne olursa olsun kilo verirken önemli
olan, bunu sağlıklı bir şekilde yapmak-
tır.Şimdielinizemezuraalınvebelçev-
renizi ölçün. Kadınlarda 80, erkeklerde
94 cm.’den fazlaysa beslenmenizi ve
hareket durumunuzu gözden geçirin.
Araştırmalara göre 90’lı yılların başın-
dan beri çocukların bel çevrelerinde
yüzde 65’den fazla artış var. 1988’den
2004’e kadar erkek çocuklarında bel
çevresindeki yağlanmaya bağlı obezi-
te yüzde 65, kız çocuklarındaysa yak-
laşık yüzde 70 oranında artış gösterdi.
Bu oran, günümüzde de artmaya de-
vam ediyor. Yani sadece boy ve kiloya
bakmak yerine bel çevresini de ölç-
mek önemli bir gösterge...
Araştırmalar kahvaltı yapanların kilo
kontrolünde daha başarılı olduğunu
ortaya koyuyor
Sağlıklı kilo vermek ve yeniden kilo
almamak istiyorsanız öncelikle tüm
öğünlerle barışmanız gerekiyor. Öğün
atlamadan beslenmek, dengeli bes-
lenme ve formda olmanın ilk kuralla-
rından biridir.“Yıllardır kahvaltı etmiyo-
rum, nasıl değiştireceğim bu alışkanlığı,
benim için değişmesi zor” diye kendi-
nizi olumsuz düşünceye hapsetmeyin.
Bu davranışı değiştirmek için zamana
Tok tutan kahvaltı örnekleri
Kahvaltılık tahıl gevreğiyle (şekersiz, yağ oranı düşük) süt
1 bardak süt ve meyve
1 bardak kefir ve yağsız kraker (tam tahıl veya kepekli)
1 kutu yoğurt ve 2 kuru kayısı
1 bardak süt, 10 badem veya fındık
Tost ve meyve suyu
Yumurta, ekmek, domates, salatalık, yeşil biber
Peynir, ekmek, zeytin, domates, salatalık biber
Tok tutan kahvaltı örnekleri
Kahvaltılık tahıl gevreğiyle (şekersiz, yağ oranı düşük) süt
1 bardak süt ve meyve
1 bardak kefir ve yağsız kraker (tam tahıl veya kepekli)
1 kutu yoğurt ve 2 kuru kayısı
1 bardak süt, 10 badem veya fındık
Tost ve meyve suyu
Yumurta, ekmek, domates, salatalık, yeşil biber
Peynir, ekmek, zeytin, domates, salatalık biber
s a ğ l ı k s a ğ l ı k
35
19. s a ğ l ı k s a ğ l ı k
ihtiyacınız olabilir, ama kahvaltı et-
menin keyfi ve bedeninizde yarattığı
olumlu etkiyi görünce eminim ki kah-
valtı keyfinden vazgeçemeyeceksiniz.
Kahvaltıda karbonhidrat, protein
beraber alınmalı
Araştırmalar kahvaltı yapanların kilo
kontrolünde daha başarılı olduğunu
ortaya koyuyor. Öğün atlanmadığı za-
man kan şekeri dengesi, daha iyi olu-
yor, metabolik hız artıyor; bir sonraki
öğüne kişi daha az acıktığı için aşırı yağ
tüketmiyor ve kilo almıyor. Kahvaltıda
mutlaka karbonhidrat, protein beraber
alınmalı sadece yağ veya şeker içeren
kahvaltı kesinlikle yapılmamalı.
Bir tek öğünle tüm sağlığımız değiş-
mez ancak kısa aralıklarla az ve sık
yemek yenilirse vücudun yağlanması
engellenebilir.
Uzun aralıklarla yemek yendiğinde vü-
cutyağıartar,sabahuyanıncayaklaşık
12 saatlik açlık gerçekleşmiştir. Eğer
öğlenekadarbirşeyyenilmezsevücut
16 – 17 saat aç kalmış olur ve bundan
sonra yediklerinizin doğrudan yağa
çevrilme oranı artar. 24 saatlik bir gü-
nün 17 saati aç durup geri kalan 7 sa-
atte yemek yemek vücudun çalışma
ritmine aykırıdır.
Kahvaltı en çok atlanan öğün
Zamansızlık, geç uyanma, iştahsızlık,
yorgunluk, kendini aç hissetmemek
kahvaltı yapmayan bireylerin genel
sebeplerinden bazıları. Oysa güne iyi
başlamak için kahvaltı en önemli öğün.
Bu konuda yapılan çalışmalar gösteri-
yor ki kahvaltı yapmak çok önemli ve
gerekli. Buna rağmen en çok atlanan
öğünler araştırıldığında kahvaltının en
çok atlanan öğün olduğu ortaya çıkı-
yor. Bazı insanlar uyandıkları zaman
aç olmadıklarını ileri sürerken bazıları
“Kahvaltı edersem gün boyu sürekli
yemek yiyorum” diye şikâyet ediyor-
lar. Her iki şikâyetin oluşma sebebi de
aslında yanlış besin seçimleridir
Kahvaltı edince acıktığınızı mı
hissediyorsunuz?
Açlık hissi fizyolojik ve olması gere-
ken normal bir sinyaldir. Üç saat arayla
acıkmak ve vücuda doğru gıdayı ver-
mek metabolik hızı artırmanın önemli
bir yoludur. Bu sebeple açlık hissini
kabul etmek gerekir. Ancak sabah
kahvaltıda sadece meyve yemek veya
reçel – tereyağ – ekmek yemek veya
meyve suyu içmek veya tatlı bisküvi
atıştırmak, sadece beyaz un ve yağ-
dan oluşan bir poğaça tüketmek açlık
hissini tetikleyen ve yağ depolamasını
artıran yanlışlar ve gizli tuzaklardır.
Tuzağa düşmeyin!
Bu tür besinler kan şekeri ve enerji-
de hızlı bir artışa sebep olur, ancak 1
saat sonra kan şekeri ve enerji düzeyi
birden düşerek açlık belirtilerini oluş-
turur, çünkü insülin aşırı uyarılmıştır.
Bu tuzağa düşmeyin eğer kahvaltı
edip uzun süre tok kalmak istiyorsanız
mutlaka kahvaltıda protein (süt, pey-
nir, fındık, ayran, yoğurt vb) ve rafine
edilmemiş tahıl (beyazlaştırılmamış
tahıl gevrekleri ekmek vb) alın.
Kahvaltıyı kolaylaştırabilirsiniz
Evde hazır yiyecekler bulundurmaya
çalışın. Dilimlenmiş kepekli ekmek, di-
limlenmiş az yağlı kaşar; hazırlamak 2
dakikanızı alır. Dilerseniz evde, dilerse-
niz yolda, dilerseniz iş yerinde tüketin.
Tahıl gevrekleri, az yağlı süt, biraz kuru
meyve de kolay ve sağlıklı bir çözüm.
Uyanma saatinizi biraz erkene almayı
deneyin, böylece daha rahat ve keyifli
bir kahvaltı yapmanız da mümkün olur;
peynir, zeytin, domates, salatalık ke-
pekli ekmek gibi.
Sabah açlık hissetmeyenlerden
misiniz?
Eğer bir önceki gün akşam yemeğini
geç yediyseniz ve gece yatarken de
atıştırdıysanız sabah tok uyanırsınız.
Bu durum en çok gece özel bir davet-
te yemeği abartıp ertesi gün sabah ve
öğlen öğününü atlayıp vicdan rahat-
latmak şeklinde karşımıza çıkar. Ama
çok yanlış! Çünkü tüm gün bir şey ye-
meyince akşam kan şekeri düşer ve
gece boyu daha fazla yersiniz. Bu du-
rumda sabah yine tok uyanır ve gece
aynı kısır döngüye girersiniz.
Diyeti bozan 10 hata
Diyette olmanıza rağmen kilo veremi-
yorsanız, bir yerlerde yanlış yapıyor-
sunuz demektir. İşte diyet sırasında
gözden kaçan 10 hata:
1. Öğün atlamak Öğün atlamayı alış-
kanlık haline getirmeyin. Çünkü atla-
nan her öğünden sonra, diğer öğün-
deki besin tüketimi daha fazla olur.
Beslenmenizi bu konuda yeniden
gözden geçirin. Gün içinde tükettiğiniz
yiyecekleri, 5-6 öğün olacak şekilde
ayarlamaya çalışın, az ve sık beslenin.
Üç saatten fazla aç kalmamaya çalışın.
Az ve sık yeme prensibiyle metabolik
hızınız artar, kan şekeriniz dengelenir
ve açlık hissetmezsiniz.
2. Diyet ürünlere kanmak Ürünlerin
üzerinde yazan ‘light’ ibaresi, o yiyece-
ğin serbest olarak tüketilebileceği an-
lamına gelmez. Çünkü içeriğinde şeker
bulunmamasına rağmen yağ, un, tuz
gibi lezzet veren öğeler içerir. Bu ne-
denle enerji verir. Ürünleri satın alırken
etiketler iyi okunmalı ve yorumlanmalı.
3. Az su içmek İdrar renginiz koyu sa-
rıysa yetersiz su alıyorsunuz demek-
tir.Günde 2-2.5litresu tüketimi,vücut
temizliğinin yapılması için gerekli. Bu-
nun için içtiğiniz su miktarını her gün
ölçerek, yeterli miktarda olup olmadı-
ğını kontrol edin. İçtiğiniz suyun sıcak
veya soğuk olması, yağ yakımı için
önemli değil. Aralarındaki tek fark, mi-
deyiterketmehızları.Soğuksumideyi
20 dakikada, sıcak suysa 80 dakikada
terk eder.
4.SıvıkalorilerigözardıetmekBirbar-
dak konsantre meyve suyu, limonata,
şekerliçayveyakremalıkahve,masum
bir içecek gibi görünse de kalori dün-
yasında hiç de masum değil.
5. Karbonhidratı tamamen kesmek
Ekmeği tamamen kesmeyin ama tam
tahıl olanları seçin. Yetersiz karbon-
hidrat almak, ani acıkma ve tatlı kri-
zine girmenize sebep olabilir. Rafine
edilmemiş tam tahıl ürünleri, kepekli
pirinç, bulgur, tam buğday ekmeği,
kuru baklagiller gibi lifli gıdalarla bes-
lenenlerin zayıflamaları ve daha sonra
kilolarını korumaları daha kolaydır. Bu
kişilerin bel ölçüleri diğerlerinden daha
ince olur. Ayrıca bu tip besinlerin, uzun
süre tok tutma, kansere karşı koruyu-
culuk, bağırsakları çalıştırma, vitamin
ve mineral yönünden zengin olma gibi
faydaları da var.
6. Kahvaltıyı atlamak 8-12 saatlik aç-
lık sonrası vücuda ihtiyacı olan enerjiyi
sağlayan ilk öğün, kahvaltıdır. Kahvaltı
günün en uzun açlığı olan gece açlığını
takip etmesi nedeniyle biten enerjinin
tekrar alınabilmesi için en önemli öğün
olmaözelliğinitaşır.Sabahuyandıktan
sonrailkbirsaatiçindekahvaltıyapmış
olmanız, gün boyu kendinizi enerjik ve
daha dayanıklı hissetmenizi sağlar.
7. Porsiyon kontrolünü kaybetmek
Ayaküstü atıştırmak, yemek yemeyi
aceleye getirmek, iki işin arasına sı-
kıştırmak, tele-vizyon seyrederken,
telefonda konuşurken, bir yerden bir
yere giderken, takside veya araba-
da yemek yemek, birçoğumuzun sık
gerçekleştirdiği hatalı alışkanlıklar. Bu
şekilde yenen yemek, doygunluk his-
si vermez ve dolayısıyla gün sonunda
çok daha fazla yemek yenmiş olur.
8. Tek tip beslenmek Her zaman söy-
lediğimiz gibi hiçbir besin tek başına
mucizevi bir özelliğe sahip değil ve
suçlu da değil. Hedefiniz, hep ölçülü
beslenmek olsun. Bu nedenle, her-
kes için ortak bir diyet öneren ‘sihirli
diyet’lerin sizi başarıya götüreceğine
inanmayın. Her başarısız diyet uygu-
laması, vücutta zayıflamaya karşı di-
renç oluşturur ve bir sonraki diyet gi-
rişiminin başarısını azaltır. Bu sebeple,
kilo almamaya özen gösterin ve fazla
yediğiniz günleri dengelemeye çalı-
şın.
9. Moda diyetler yapmak Her sene
hızlı kilo kaybetmek vaadiyle gaze-
te, dergi ve internette farklı isimlerde
moda diyetler yer alır. Ancak bunlar,
genelde düşük karbonhidrat ve yük-
sek proteine dayalı, vücuttan su atıcı
diyetler olduğu için yaklaşık altı ay
içinde uygulayanların yüzde 80’i veri-
len kiloları geri alır.
10. Uzun süreli açlık Uzun süre aç kal-
mak, kan şekerinizde düşmeye ve
hipoglisemik ataklara sebep olur. Aç
kalmak, bir sonraki öğünde daha fazla
yemenize yol açabildiği gibi aç kalan
vücut kilo vermek yerine tam tersi
yağları tutma eğilime geçer çünkü
beyne giden açlık sinyalleri ‘kıtlıktay-
mış’ olarak algılanır ve metabolizma
en düşük düzeyde çalışır.
36
20. Hijyen Eğitim Yönetmeliğince gıda
üretimi ve satışını yapan iş yerlerinde
çalışanlardan 5 Temmuz 2014 tarihine
kadar hijyen eğitimi almasını gerekti-
ğini vurgulayan GTO Genel Sekreteri
Halil Göçer konu ile ilgili şu açıklama-
larda bulundu : “05.07.2013 tarih ve
28698 sayılı Resmi Gazete ’de yayım-
lanarak yürürlüğe giren hijyen eğitimi
yönetmeliği uyarınca 5 Temmuz 2014
tarihinden itibaren gıda üretimi ve sa-
tışını yapan iş yerlerinde çalışanlar-
dan, portör muayeneleri yerine hijyen
eğitimi belgesi istenecek. Bu zorun-
luluğa istinaden GTO olarak sektörde
faaliyet gösteren üye firmalarımızın
çalışanları için Milli Eğitim Müdürlüğü
ve Halk Eğitim Merkezi iş birliğinde hij-
yen eğitimlerini düzenliyoruz. Odamız
toplantı salonunda gerçekleştirilecek
olan eğitimin ardından yapılacak olan
sınavda başarılı olan katılımcılara Halk
Eğitim Merkezi tarafından kurs bitir-
me sertifikaları verilecektir.” Yapıla-
cak olan eğitimin toplam 8 saat (1 Tam
Gün) süreceğini belirten Göçer, en geç
16 Mayıs Cuma gününe kadar katılım-
cıların başvuruda bulunmaları gerek-
tiğini ve başvuru için gerekli belge ve
detaylı bilgi için www.gto.org.tr web
sitemizi ziyaret etmeleri gerektiğini
söyledi.
Gaziantep Ticaret Odası
(GTO), gıda üretim ve
satışını yapan iş yeri
çalışanlarına yönelik
sertifikalı hijyen eğitimi
düzenliyor. 05.07.2013
tarih ve 28698 sayılı resmi
Gazete’ de yayımlanarak
yürürlüğe giren hijyen
eğitimi yönetmeliği
uyarınca verilecek
eğitimler Milli Eğitim
Müdürlüğü ve Halk Eğitim
Merkezi iş birliği ile
gerçekleştirilecek.
GTO’dan
Hijyen Eğitimi…
Halil Göçer
GTO Genel Sekreteri Kan basıncını kontrol altına almaya engel olan durumlar nelerdir?
• İlaç kullanmaktan kaçınma
• İlacın yan etkilerini doktorla paylaşmama
• Kan basıncı kontrol altına alınınca acaba ilaç gerekli mi diye denemeler yapma
• Tansiyon ölçüm aletinin hatalı olması
• Tansiyon ölçmeyi bilmeme
• Hatalı bitkisel ilaç kullanımı
• Doktorla konuşmadan ilaç sayısını veya dozunu azaltma
• Hipertansiyonun nedeninin araştırılmaması
• Başka bir hastalık nedeni ile kullanılan ilacın kan basıncını yükseltmesi
• Fazla ekmek yemek (tuzsuz değilse)
• Farkında olmadan aşırı tuz almak
• Dışarıda yemek yerken özel isteklerde bulunmamak
• Yüksek tansiyonun belirti vermemesi
• Durumu (tansiyonun yüksek kalmasını) kabullenmek
• Bünyem yüksek tansiyona alışmış diye düşünmek
Bu durumlar daha da arttırılabilir.
Hastaların hastalıkları hakkın-
da yeterli ve doğru bilgi sahibi
olması ile kan basıncının kontrol
altına alınmasına engel olan
durumlar çok hızla düzeltilebilir.
Kan basıncı kontrolünde hedef
sağlık merkezi ölçümlerinde
140/90 mmHg’nın altı ve ev
ölçümlerinde 135/85 mmHg’nın
altıdır. Kan basıncının 2 mmHg
bile düşmesi hasta için bir ka-
zançtır. Hipertansiyon teda-
visinde hastaya özel çözümler
üreterek kan basıncı kontrolünde
bir haftada gibi kısa bir sürede
iyileşmeler sağlanabilir.
Bu 15 milyon hastadan yaklaşık 10 mil-
yonu ise kan basıncını kontrol ettirmi-
yor. Hipertansiyonun belirti vermediği
içinhastalartarafındanfarkedilmediği-
nisöyleyenHOSPITALNefrolojiUzmanı
Prof. Dr. Tekin Akpolat, yeterli tedavi
alamayan hastaların birçok organının
durumdan olumsuz etkilendiğini söy-
lüyor. Ülkemizde hipertansiyonu olan
her 2 hastadan biri ne yazık ki hasta-
lığının farkında değil. Hipertansiyonun
farkında olup ilaç kullanan hastaların
da yaklaşık yarısında kan basıncı kont-
rol altında değil. Aslında hipertansiyon
tedavi edilebilir bir hastalıktır. Tansiyon
aletlerininucuzlamasıveyaygınlaşma-
sı sonucu evde kan basıncı ölçümünün
yaygınlaşması ve ilaçların yan etkile-
rinin azalması nedeni ile günümüzde
hipertansiyon tedavisi geçmişe kıyasla
oldukçakolaylaşmıştır.Günümüzdehi-
pertansiyon hastaları oldukça şanslıdır
çünkü hipertansiyonun nedenine yö-
nelik tedavi yapılabilir, çok sayıda et-
kin ve güvenilir tansiyon düşürücü ilaç
vardır. Günümüzde hipertansiyon has-
taları için asıl tehlike hastalığın farkında
olmamaktır, tedavi alternatifi çoktur
ve her hastaya özel tedaviler ile kan
basıncını kontrol altına almak kolaydır.
17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü. Dünya Sağlık Örgütü bu yıl mesajı
hipertansiyona dikkat çekmek amacıyla ‘Kan Basıncınızı Bilin” olarak belirledi.
Ülkemizdeki 15 milyon hipertansiyon hastasının yaklaşık yarısı kan basıncının
yüksek olduğunun farkında olmadan yaşantısını sürdürmeye devam ediyor.
KanBasıncını
BirHaftada
KontrolAltına
AlmakMümkün
s a ğ l ı k s a ğ l ı k
3938
21. s a ğ l ı k s a ğ l ı k
40 41
7’den
70’e
hangiyaşta
neyemeli?
Sağlıklı beslenme; sağlığı korumak,
geliştirmek ve yaşam kalitesini
yükseltmek için vücudun gereksinimi
olan besin öğelerini yeterli miktarlarda
ve uygun zamanlarda almaktır.
Rafinera’nın diyetisyeni Mine Bilge,
yaşamın her döneminde önemli olan
sağlıklı beslenme için bireylerin
besin öğeleri gereksinimleri doğru
saptanmalı ve kişiye özgü sağlık
durumuna göre sağlıklı beslenme
programları ile gereksinimlerin
karşılanması gerektiğini söyledi.
ne
yemeli?
0-1yaş
beslenmesi:
Anne sütü; İlk 6 ay
anne sütü bebeğin bü-
tün besin ihtiyacını karşılar.
6 aydan sonra ek besinlerde
beraber2yaşınakadarannesü-
tünedevamedilmeli.
1-6yaşbeslenmesi:
Kalsiyum; Büyümenin hızlı olduğu bu
dönemde süt, yoğurt, peynir, kefir gibi
süt ürünlerinin yeterli miktarda alın-
ması gerekiyor. C vitamini; Bağışıklık
sistemini güçlendirmek için portakal,
mandalina, domates, brokoli mutlaka
tüketilmeli. C vitamininden zengin kır-
mızı ve yeşil tatlı biberi bebeğinizin diş
kaşıma aracı olarak kullanmasını sağ-
layabilirsiniz. D vitamini; Kemiklerdeki
kalsiyumun etkinliği için D vitamini ge-
rekiyor. Somon, orkinos, uskumru ve
sardalya gibi yağlı balıklar, D vitaminin
iyi kaynakları arasında. 85 gram pişmiş
somonla, neredeyse günlük ihtiyacın
iki katı D vitamini sağlanabilir. Yumurta
sarısıveyoğurtdaDvitaminininönemli
kaynaklarından. D vitamininin en
önemli kaynağı güneştir. Günde 15-
30dakikagüneşlenmekyeterlimiktar-
daDvitaminialmamızısağlayacaktır.
6-12yaşbeslenmesi:
Demir; Kırmızı etler, sakatatlar, yu-
murta, tahıllar, kurubaklagiller, yağlı
tohumlar, koyu yeşil yapraklı sebzeler
tüketilmeli. Protein; Kas kitlesinin hızla
arttığı bu dönemde protein alımı önem
kazanıyor. Et,süt, yumurta, kurubak-
lagiller gibi protein kaynakları tüketil-
meli. Taklit; Ebeveynleri taklit ettikleri
bu dönemde anne ve babanın sağlıklı
beslenme alışkanlıklarını uygulamaları
oldukçaönemli.
12-18yaşbeslenmesi:
Kahvaltı; Yapıla araştırmalar kahvaltı
yapan öğrencilerin, yapmayanlara göre
okul başarılarının daha iyi olduğu, dik-
katdağınıklıklarınınisedahaazolduğu-
nugösteriyor.Su;Saçtantırnağabütün
hücrelersuyaihtiyaçduyar.Budönem-
de kazanılan düzenli ve yeterli su içme
alışkanlığı ilerleyen dönemlerde yeteri
kadar su tüketmelerini sağlayacaktır.
Ödüllendirme;Budönemdeödüllendir-
me veya cezalandırmada yemeklerin
kullanılmaması önemli. ‘Ispanağını bi-
tirirsen çikolata yiyebilirsin’ gibi ödül-
lendirmeler az tüketmesini istediğiniz
sağlıksızbesinlereolanilgileriniartırır.
18-30yaşbeslenmesi:
Folik asit; Sağlıklı yeni hücreler üret-
mek için vücut folik asiti kullanır. En iyi
kaynakları karaciğer, diğer organ etleri,
yaprak sebzeler, kurubaklagiller ve di-
ğer tohumlardır. Antioksidan besinler;
Bubeslenmetarzısadecegençvesağ-
lıklı görünüm kazandırmakla kalmaz,
bağışıklığı güçlendirir, enerji seviyesini
yükseltir. Karpuz, domates, greyfurt,
kayısı, mango, havuç, siyah dut, vişne,
kirazveüzümtüketin.
30-50yaş
beslenmesi:
Lifli besinler; İlerleyen yaşlar
kansere yakalanma riskini de
artırır. Posa zararlı maddelerin
bağırsaktan daha hızlı geçmesini
sağlayarak bizi kansere karşı korur.
Başta nohut, mercimek, barbunya gibi
kurubaklagiller olmak üzere, tam buğ-
day ekmeği, çok tahıllı ekmek, kepekli
makarna ve esmer pirinç gibi rafine
edilmemiş tahıllar, ceviz, badem, fındık
gibi yağlı tohumlar, taze ve kurutul-
muş meyveler sebzeler, kahvaltılık ta-
hıl gevrekleri başlıca posa kaynaklarını
oluşturmaktadır. Omega-3; Vücudun
enerji üretimine katkıda bulunur. Bu
nedenle Omega-3’ten zengin bir bes-
lenme programı yorgunluğu giderip,
kavrama gücünü ve hareket kabiliyetini
artırarak kalp, şeker, tansiyon, romatiz-
ma, migren ağrıları ve cilt problemlerine
iyigeliyor.Yağlıbalıklarda,ceviz,badem,
soya filizi, kuru fasulye, soya fasulyesi,
nohut, keten tohumu ve yeşil yapraklı
sebzelerde bulunuyor.
50yaşüstü beslenme:
Kalsiyum; Zayıflayan kemiklerin kal-
siyum ihtiyacı fazlaca artar. Her gün
mutlaka 2-3 bardak süt veya yoğurt
tüketin. Çinko; Saç, cilt, tırnak, kemik-
ler,yaraiyileşmesiiçingerekliolançinko
deniz ürünleri, badem, ceviz, yumurta-
dabolmiktarda bulunmaktadır.
D vitamini; Alzheimer riskini azaltmak
için günde 15- 30 dakika güneşlen-
mek, yeterli porsiyonda yağlı balıklar
tüketilmelidir. B12 vitamini; İlerleyen
yaşla beraber emilimi azalan B12 vi-
tamini unutkanlık, halsizlik, yorgunlu-
ğu beraberinde getirmektedir. Günlük
beslenmeye ek olarak doktor gözeti-
mindemutlaka B12eklenmelidir.
22. s a ğ l ı k s a ğ l ı k
42 43
SAĞLIK
AĞIZDAN
BAŞLAR
“Ağız-diş sağlığına yeterince
önem vermiyoruz ancak
sağlık ağızdan başlar” diyen
Dentistanbul Protetik Diş
Tedavisi Bölüm Başkanı Prof.
Dr. Ahmet Umut Güler, ağız
sağlığı için 10 öneri sundu
Kötü ağız hijyeni, diş ve diş
eti iltihaplanmaları, vücutta
kalp hastalığından kansere,
romatizmal hastalıklardan
böbrek karaciğer sorunlarına
kadar çok sayıda hastalıkla
ilişkilendiriliyor.
Dentistanbul Protetik Diş Tedavisi
Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Umut Güler
entistanbul Protetik Diş
Tedavisi Bölüm Başkanı
Prof. Dr. Ahmet Umut
Güler, iltihaplanmanın
vücutta pek çok alanda
sağlığı tehdit ettiğinin
bilimsel bir gerçek olduğunu belirte-
rek, “Çoğumuz ağız-diş sağlığına ye-
terinceönemvermiyoruzancaksağlık
ağızdan başlar” dedi. 20 Mart Dünya
Ağız ve Diş Sağlığı gününde ağız-diş
sağlığının önemine dikkati çeken Prof.
Dr. Ahmet Umut Güler, vücudun bir
yerinde oluşan enfeksiyonun diğer
bölgeleri de etkileyeceğini ifade etti.
Öncelikle vücudun direnç mekaniz-
masının düşebileceğini vurgulayan
Güler, “Bir yerde bir iltihap oluştuğu
zaman vücut savunma sistemi ağır-
lıklı olarak o bölgeye yönelir. Diğer
bölgelerde de enfeksiyonlar gelişebilir.
Örneğin bir diş çürüğünün meyda-
na getirdiği bir bakteri gidip kalbe ya
da böbreğe yerleşip, kalp krizine ya
da böbrekte kötü oluşumlara neden
olabilir. Bunlar çok kanıtlanmış olma-
sa da kalp krizi geçiren ya da böbrek
enfeksiyonu geçiren hastalarda yapı-
lan incelemelerde ağız içinde bir apse
tespit edilmiştir” dedi. Diş çürüğünün
kanserle direk ilişkisinin tespit edile-
mediğini dile getiren Prof. Dr. Güler,
“Ancak kansere neden olan sebepler
de tam olarak belirlenemedi. Ağızdaki
sorunlar en azından bağışıklık siste-
minin düşmesine neden olabilir. Kan-
ser de bağışıklık sistemi düşük olduğu
zaman ortaya çıkan bir hastalıktır”
diye konuştu.
Kardiyolog-Dişhekimi işbirliği
Prof. Dr. Ahmet Umut Güler, Ameri-
kalı kardiyologlar ve dişeti rahatsızlığı
uzmanlarının, 2009 yılında bir araya
gelerek kalp hastalığı ile dişeti rahat-
sızlıkları arasındaki ilişkileri incelediği-
ni anımsattı. Bu inceleme sonucunda
Amerika Periodontoloji Akademisi
(AAP) ve Amerikan Kardiyoloji Der-
gisi’nin (AJD) kalp hastalığı ile dişeti
hastalıkları arasındaki ilişkiler hakkın-
da bir konsensüs yayınladığını vurgu-
layan Güler şu bilgileri verdi: “Bu kon-
sensüslere göre hastalıklardan birinin
doğru yönetilmesi diğeri açısından
riski azaltabiliyor. Kalp ve diş sağlığı
uzmanlarına, bu konsensüste hasta
yönetiminde kullanabilecekleri klinik
tavsiyeler verildi. Bunlardan en önem-
lileri, kardiyologların artık hastalarının
ağzını incelemelerinin istenmesi ile
dişhekimlerinin hastalarına kalp sağ-
lığına yönelik aile geçmişleri hakkında
sorular sormalarının önerilmesi oldu.”
10 adımda sağlıklı dişler
•Çocuklukta başlanmalı: Çocukluk
dönemindeki beslenme diş sağlığı
yönünden çok önemlidir. Kalsiyum,
fosfor ve flor mineralleri yeterince
alınmalı. Dişeti diş sağlığı ve sağlamlığı
için gerekli olan C, A ve D vitamini ek-
sikliği olmaması için süt, süt ürünleri
ve taze meyveler yenmeli. 2 yaşın-
dan sonra çocuklara yalancı meme,
biberon kullandırılmamalı. Fissür ör-
tücülerle çocukların diş sağlığı des-
teklenmeli. Yılda iki kez kontrol: Birçok
diş çürüğünün oluşumu aylar sürer.
Diş hekimine gitmek için dişlerin ağ-
rıması beklenmemeli, yılda iki kez diş
hekimine gidilmeli. Diş hekimi gerek
görmedikçe diş çektirilmemeli. Sert
besinler: Sürekli yumuşak besinler-
le beslenmekten kaçınmalı. Havuç,
elma gibi yiyecekleri ısırarak yemek
diş sağlığı için gereklidir. Şekerleme-
ye son: Öğün aralarında rasgele ye-
mekten, şekerlemelerden, asit, kola
ve gazoz gibi içeceklerden kaçınmalı,
her tatlı yiyecekten sonra ağız suyla
çalkalanmalı. Diş fırçalama: Her akşam
yatmadan önce ve yemeklerden son-
ra dişler tekniğine uygun olarak fırça-
lanmalı. Kürdan: Dişler kürdan dahil hiç
bir şeyle karıştırılmamalı, diş araları
temizliği için diş ipi kullanılmalı. Siga-
ra-alkol: Bu ikili diş sağlığı açısından
oldukça zararlıdır. Dişler kıracak de-
ğildir: Fındık-ceviz gibi şeyler dişlerle
kırılmamalı. Alışkanlık kontrolü: Sakız
çiğneme, ağıza kalem, parmak sok-
ma, tırnak yeme, dudak, parmak, ya-
nak ısırma, özellikle ilkokul sıralarında
çeneye el dayama gibi alışkanlıklar
dişler ve çene için zararlıdır, bunlardan
kaçınılmalı. Çok soğuk ve çok sıcak
yiyecek ve içeceklerden kaçınılma-
lıdır. Ağzı açık uyuma: Dişlere zararlı
olduğundan burunda böyle uyumaya
sebep olan tıkanıklık nedenleri araştı-
rılıp ortadan kaldırılmalı.
D
23. s a ğ l ı k s a ğ l ı k
44 45
NR İDEX’te yüzde yüz
doğal maddeden oluşan
ömür boyu düşmeyen
dolgu ve diş çürüklerini
önleyen krem de dik-
kat çeken ürünler ara-
sında yer aldı. Hızla büyüyen ağız ve
diş sağlığı endüstrisinin tek buluşma
noktası olan CNR İDEX İstanbul Ağız-
Diş Sağlığı Cihaz ve Ekipmanları Fuarı,
ziyaretçilerini ağırladı. CNR EXPO Ye-
şilköy’de 06 Nisan tarihine kadar açık
kalacak fuarda, dişlerde çürükleri ön-
ceden tespit eden teknolojiden ömür
boyu ağızda kalan dolgu teknolojisi-
ne kadar birçok ürün sergilendi. CNR
Ekspo Fuarcılık tarafından organize
edilen ve Diş Malzemeleri Sanayici-
leri ve İşadamları Derneği (DİŞSİAD)
iş birliğinde düzenlenen fuarda ‘Çürük
Tarama Cihazı’ yoğun ilgi gördü. Rönt-
gende görünmeyen çürükleri tespit
ederek, erken teşhisi sağlayan cihaz,
CNR İDEX Fuarı’nda ilk kez sergilen-
di. Öncü Dental firmasının standında
sergilenen cihazın fiyatı 2 bin 500
Euro değerinde. Firma yetkilisi Seç-
kin Uzunoğlu, cihaz ile ilgili şu bilgileri
verdi: “Çürük tarama cihazı ile tek tek
dişler taranıyor. Cihazın üzerindeki
yazılım aracılığıyla dişlerle ilgili bilgiler
bilgisayara yükleniyor ve hastanın
dişlerindeki potansiyel çürükler tes-
pit ediliyor.” CNR İDEX Fuarı’nda bir
başka dikkat çeken ürün de ağız içi
dengesini sağlayarak çürük oluşumu-
nu önleyen su bazlı, şeker içermeyen
tropikal bir krem olan Tooth Mousse.
Diş fırçalama işleminin arkasından
kullanılan krem, dişlerin çürümesini
önlemesinin yanında dişleri beyaz-
latıyor. Krem, hamilelik döneminde
hormonel değişikliklere bağlı oluşan
çürüklerin de önüne geçiyor. Ço-
cukluk çağı çürükleri veya başlangıç
mine çürükleri tedavisinde de kulla-
nılan krem, süt dişlerin korunmasın-
da da tavsiye ediliyor. 400’ün üze-
rinde firmanın 1.000 marka ile katılım
gösterdiği CNR İDEX Fuarı’nda ömür
boyu düşmeyen dolgu malzemesi de
ilgi çekti. Yüzde yüz doğal maddeden
oluşan dolgu, bir süre sonra, uygula-
nan dişlerin rengini alıyor.
Ağız ve diş
sağlığında çığır
açacak ürünler CNR
İDEX’te sergilendi.
Dişlerin çürümesini
önceden tespit
eden ‘Çürük Tarama
Cihazı’ fuarda
yoğun ilgi gördü.
Çürükönlemekremiveerken
teşhisiledişsağlığınaköklüçözüm…
YeniTeknolojiCnr’deGörücüyeÇıktı,
DişAğrısıTarihOluyor
C
24. s a ğ l ı k s a ğ l ı k
46 47
osyal hayattan uzaklaşır,
karşı cinsle iletişimden
kaçınır. Hatta mesleğini
bile yapamaz hale gele-
bilir. Yazın rahat etmek
için botoks tedavisini
şimdi yaptırmak büyük çok önemli”
diyor. Prof. Dr. Gonca Gökdemir aşırı
terlemenin tedavi yollarını anlattı…
Terleme neden olur?
Terleme doğal bir olaydır. Herkes ter-
ler. Terleme vücut ısımızı normalde
tutmak için gereklidir. Örneğin sıcak
havalarda ya da stres ve utanma gibi
psikolojik faktörlere bağlı, ateşli has-
talıklarda vücut ısımız artar. Beynimiz
bu artan vücut ısısını normale getir-
mek için bazı sinyaller göndererek ter
bezlerinin çalışmasına yol açar. Bu
durum vücut ısısında azalmaya neden
olur ve böylece doğal denge sağlanır.
Ne zaman aşırı terleme olarak
tanımlanır?
Terleme bazı durumlarda normal-
den daha fazla olur ve kişinin hayatını
olumsuz etkiler. Terleme kişinin kı-
yafetlerinde bozulmaya yol açar. Vü-
cutta kötü bir koku oluşmasına neden
olur. Tüm bu sorunlar kişinin sosyal
hayatınıveözelhayatınıetkiler.İştebu
durumda aşırı terlemeden bahsede-
biliriz. Örneğin avuç içi terlemelerinde
kişi eliyle herhangi bir şey tutamaz,
kimseyle tokalaşamaz, sürekli eleri-
ni saklama ihtiyacı duyar. Terleme iki
şekilde ortaya çıkar. Birincil (esansi-
yel) terleme; psikolojik faktörler, stres,
utanma, heyecan gibi duygusal de-
ğişikliklerde oluşan aşırı terleme du-
rumu. Diğeri İkincil (sekonder) terle-
me; altta yatan bazı hastalıklar (tiroid
Aşırı terleme hem sosyal
hayatta hem de iş hayatında
pek çok soruna yol açabiliyor.
Terleme sorunu yaşayanlar
için mevsim fark etmese de
yazın sıcakların etkisiyle sorun
maalesef daha da büyüyor. Aşırı
terlemenin kişinin hayatını
olumsuz etkilediğini söyleyen
Liv Hospital Dermatoloji Uzmanı
Prof. Dr. Gonca Gökdemir
“Terleme vücutta kötü bir koku
oluşmasına neden olur. Tüm bu
sorunlar kişinin sosyal hayatını
ve özel hayatını olumsuz etkiler.
BotoksuŞimdiYaptırın
Yazı TerlemedenAtlatın
S
Prof. Dr. Gonca Gökdemir
Liv Hospital Dermatoloji Uzmanı
hastalıkları, menopoz dönemi, yüksek
tansiyon, nörolojik bazı hst..), ilaçlar,
alkol, kafein gibi maddelere bağlı or-
taya çıkan aşırı terleme durumu. Biz
burada herhangi bir hastalığa bağlı ol-
mayan aşırı terleme rahatsızlığından
bahsediyoruz.
Aşırı terleme bazı cilt hastalıklarına
neden olur mu?
Aşırı terlemenin olduğu alanlarda
mantar hastalıkları görülebilir. Mantar
etkenleri nemli ortamları severler. Cil-
din bu bölgelerinde kötü kokulu man-
tar infeksiyonlarına neden olabilirler.
Bazı bakteriler terli ortamlarda daha
fazla ürerler ve bu durumda bakteriyel
infeksiyon oluşuma neden olabilirler.
Bu durumda bazen akıntılı ve kötü
kokulu, hatta terin renklenmesine yol
açan problemler oluşturabilirler. Aşırı
terleme terin ciltte oluşturduğu tah-
rişe bağlı ekzemalara da neden ol-
maktadır. Ekzemalar ciltte kızarıklık
ve bazen pullanma şeklinde ortaya
çıkar, çok kaşıntılı olabilir, kişinin sos-
yal hayatını olumsuz etkileyebilir. Aşı-
rı terleme en çok 18-25 yaş arasında
görülmektedir. Yapılan çalışmalarda
aşırı terleme toplumda %5 oranında
görüldüğü saptanmıştır. Aşırı terleme
sorunu artan yaşla birlikte azalabilir.
Ancak ileri yaşlarda da aşırı terleme
sorunu görülebilir.
Aşırı terleme vücudun hangi
bölgelerinde daha çok görülür?
Normal koşullarda cildimizde her yer
terlemektedir. Ancak aşırı terleme
olarak tabir edilen durumlarda özel-
likle en çok yüz, koltukaltı, avuç içi ve
ayak tabanlarında görülür. Bu bölgeler
ter bezlerinin en yoğun olduğu bölge-
lerdir. Beyinden gelen sinyallere daha
duyarlıdırlar.
Aşırı terleme nasıl tedavi edilir?
Aşırı terleme tedavisinde ilk tercih
edilecek yöntem terlemeyi önleyici
krem, deodorant ve solüsyonların kul-
lanımı olmalıdır. Ancak bu yöntemlerin
sürekli ve uzun süreli kullanımı gerek-
lidir ve etkileri çoğu zaman yetersizdir.
Aşırı terleme tedavisinde iyontoforez
yöntemi kullanılabilir. Elektrik akımı
yoluyla terlemeyi önleyen bir metod-
dur. Özel bir cihaz ile iyontoforez uy-
gulanmaktadır. Ancak koltukaltı terle-
melerinde uygulanamaz. Aşırı terleme
tedavisinde en etkin tedavilerden biri
botoks injeksiyonlarıdır. Özellikle yüz,
koltukaltı ve avuç içi bölgelerinde tek
seans ile terleme tamamen kaybolur.
Botoksun etkisi 6-8 ay kadar sür-
mektedir. Botoks işlemi 15 dakikada
uygulanmaktadır, herhangi bir anes-
tezi gerektirmez. Tedavinin yan et-
kisi yoktur. Botoks işlemi yapıldıktan
sonra 4-7 gün içinde terlemede ya-
vaşlama olur. İşlemden on gün sonra
terleme tamamen azalır. Hasta için ol-
dukça konforlu bir işlemdir. Aşırı terle-
me tedavisinde cerrahi operasyonlar
da uygulanmaktadır. Terleme bölge-
sindeki ter bezlerinin çıkarılması ya da
terlemeye neden olan sinirlerin bloke
edilmesi yoluyla terleme tedavi edilir.
Botoks ya da ameliyat ile terlemeyi
kesmenin yan etkileri var mı?
Aşırı terleme tedavisinde uygulanan
botoks injeksiyonlarının herhangi bir
yan etkisi yoktur. Botoks uygulama-
larında sadece koltukaltı, avuçiçi ve
ayak tabanı gibi bölgelerde terleme
azaltılır. Bu bölgelerdeki terlemenin
azalması herhangi bir sağlık sorununa
neden olmamaktadır. Ancak cerrahi
yöntemler sonrasında cerrahinin uy-
gulandığı bölge dışındaki bir bölgede
aşırı terleme (kompansatuar terleme)
önemli bir yan etkidir ve kalıcıdır.