SlideShare une entreprise Scribd logo
1  sur  18
Türk Destanları Türk Atlıları Destanlar
Türk Atlıları Türk Atlıları Türklerin bir atlı birliğiyle iki düşman ili aldıkları gibi efsaneler bulunmaktadır. Böylece, Türk Atlıları şan kazanmışlardır. Hun, Göktürk ordularında da atlı birlikleri ve okçular önemli birliklerdi....
Destanlar İşitin Ataların yurdu Ergenekon’u…  Bozkırların bozkurdu Asena’yı… En büyük han, Bilge Kağan’ı işitin…
Yaradılış Destanı Yer gök hiç bir şey yokken dünya uçsuz bucaksız sulardan ibaretti. Tanrı Ülgen bu uçsuz bucaksız dünyada durmadan uçuyordu. Göklerden gelen bir ses Tanrı Ülgen’e denizden çıkan taşı tutmasını söyledi. Göğün emri ile oturacak yer bulan Tanrı Ülgen artık yaratma zamanı geldi diye düşünerek şöyle dedi. Bir dünya istiyorum, bir soyla yaratayım Bu dünya nasıl olsun, ne boyla yaratayım Bunun çaresi nedir, ne yolla yaratayım Su içinde yaşayan Ak Ana, su yüzünde göründü ve Tanrı Ülgen’e şöyle dedi : Yaratmak istiyorsan Ülgen, Yaratıcı olarak şu kutsal sözü öğren De ki hep,” yaptım oldu ” başka bir şey söyleme. Hele yaratır iken,”yaptım olmadı” deme. Ak Ana bunları söyledi ve kayboldu.
Yaradılış Destanı Tanrı Ülgen’in kulağından bu buyruk hiç gitmedi. İnsana da bu öğüdü iletmekten bıkmadı : ”  Dinleyin ey insanlar, varı yok demeyin. Varlığa yok deyip de, yok olup da gitmeyiniz.” Tanrı Ülgen yere bakarak : ” Yaratılsın yer!” Göğe bakarak “Yaratılsın Gök!” Bu buyruklar verilince yer ve gök yaratılmış. Tanrı Ülgen çok büyük üç balık yaratmış ve dünya bu balıkların üzerine konmuş. Böylece dünya gezer olmamış bir yerde sabit olmuş. Tanrı Ülgen balıkların kımıldadıklarında dünyaya su kaplamasın diye Mandışire’ye balıkları denetleme görevi vermiş. Tanrı Ülgen, dünyayı yarattıktan sonra tepesi aya güneşe değen etekleri dünyaya değmeyen büyük Altın Dağın başına geçip oturmuş.
Yaradılış Destanı Dünya altı günde yaratılmıştı, yedinci günde ise Tanrı Ülgen uyumuş kalmıştı. Uyandığında neler yarattım diye baktı: Ayla güneşten başka fazladan dokuz dünya birer cehennem ile bir de yer yaratmıştı. Günlerden bir gün Tanrı Ülgen denizde yüzen bir toprak parçacığı üzerinde bir parça kil gördü” insanoğlu bu olsun, insana olsun baba.” dedi ve toprak üstündeki kil birden insan oldu. Tanrı Ülgen bu ilk insana “Erlik” adını verdi ve onu kardeşi kabul etti. Ancak Erlik’in yüreği kıskançlık ve hırsla doluydu. Tanrı Ülgen gibi güçlü ve yaratıcı olmadığı için öfkelendi. Tanrı Ülgen, kemikleri kamıştan, etleri topraktan yedi insan yarattı.
Yaradılış Destanı Erlik’in yarattığı dünyaya zarar vereceğini düşünerek insanı korumak üzere Mandışire adlı bir kahraman yarattıktan sonra yedi insanın kulaklarından üfleyerek can, burunlarından üfleyerek başlarına akıl verdi. Tanrı Ülgen insanları idare etmek üzere May-Tere’yi yarattı ve onu insanoğlunun başına han yaptı.
Göktürk Destanları
1.Göktürk Destanı Kunlarla aynı soydan olana Türkler Kun ülkesininin şimalindeki So ülkesinden çıkmışlardır. Başbuğları ‘Kapangu’nun on altı kardeşi vardı ki bunlardan birsinin anası bir kurttu. Kurttan doğmuş olan ‘I-uhe-ni-şuay-tu’ rüzgarlara ve yağmurlara hükmediyordu. Düşmanları kardeşlerini yok ettiler. Fakat o,harikuladelik sayesinde ölümden kurtuldu. İki zevcesi vardı. Biri yaz Tanrısının,biri Kış Tanrısının kızı idi. Bunlardan ikişer oğlu olmuştu. Millet bu çocukların en büyüğü olan ‘Notuluşe’yi hükümdar yaptı. O zaman ‘Türk’ adını aldı. Bunun on zevcesi vardı. Çocuklarından her biri analarının adını almıştı. ‘Ahienşe’ bu çocuklardan biri olup anasının adı olan ‘Kurt=Asena’adını almıştı.
2.Göktürk Destanı Türkler ilk önce batı denizinin (ihtimal ki Hazar denizinin) batı kıyılarında oturuyorlardı. Komşu bir millet bunların hepsini yok etti. Yalnız bir genç sağ kaldı. Onu öldürmeye kıyışamayarak ellerini ayaklarını kesip büyük bir bataklığa bıraktılar. Burada bir dişi kurt ona baktı. Yiyecek getirdi. Bu sırada dişi kurt ondan gebe kaldı. Komşu milletin hükümdarı bu son kalan genci de öldürmek için bir asker yolladı. Asker gittiği zaman kurdu gencin yanında gördü. Kurt,bir Tanrı kendisine yardım ediyorum gibi,genci alarak denizin tarafına geçirip bir daha üstüne indi. Bu dağ Kauçang ülkesinin şimal batısında idi. Dağın eteğinde bir mağara vardı. Kurt oraya girdi. Orada yeşilliklerle dolu ve iki at genişliğinde bir yer buldu. Orada on oğlan doğurdu. Bunlardan biri aile adı olan Asena adını aldı. Öteki kardeşlerin en akıllısı olduğu için biraz biraz sonra hükümdar oldu. Milletini oradan çıkararak Cücenleri tabiiyesine girdi.
Ergenekon Tatarlar, Türk ilini yıktıklarından sonra, beyler toplanıp konuştular. En iyisi dağlar arasındaki kimsenin daha yolu düşmemiş olan bir yere gidip oturalım’. Sürülerinin sürüp dağlara doğru yürüdüler. Yabani koyunların yürüdüğü bir yolu tutup tırmanarak yüksek bir dağın boğazına vardılar. Oradan tepeye çıkıp öte yanına indiler. Oraları iyice gizden geçirdiler. Gördüler ki geldikleri yoldan başka yol yoktur:o yolda öyle bir yol ki bir deve,bir keçi bin güçlükle yürüyebilir,ayağı biraz sürçse düşüp parçalanır. Vardıkları yer geniş bir ülke idi. İçinde akar sular,kaynaklar,türlü otlar,çayırlar,meyveli ağaçlar,türlü türlü avlar vardı. Bunu göründe Gök Tengri’ye şükürler kıldılar. Kışın mal(at,koyun,deve,sığır)ların etini yer,derisini giyer; yazın sütünü içerlerdi.
Ergenekon Oraya Ergenekon adını verdiler. Burada Kayan ve Nüküz’ün oğulları çoğaldı. Dört yüz yıl sonra kendileri ve sürüleri o kadar çoğaldı ki artık oralara sığmadılar. Bunu üzerine konuştular. Dediler ki:’Atalarımızdan işitirdik ki Ergenekon dışında geniş ve güzel bir ülke varmış. Atalarınız orada otururlarmış. Tatarlar baş olup başka boylar bizim uruğumuzu kırıp yurdumuzu almışlar. Artık Tanrıya şükür düşmandan korkup dağda kapanarak kalacak halde değiliz. Bir yol bularak bu dağdan göçüp çıkalım. Biz dost olanla görüşür düşman olanla güreşiriz’. Herkes bu düşünceyi beğenip yollar aradılar. Bir türlü bir yol bulamadılar. Bir demirci: ’Ben bir yer gördüm. Orada demir madeni var. Onu eriterek yol buluruz.’ dedi. Millete odun ve kömür vergisi saldılar. Herkes vergisini getirdi. Bir sıra odun,bir sıra kömür olmak üzere dağın böğüründeki çatlağa dizdiler. Dağın tepesine ve öteki yanlarına da odun,kömür yığdıktan sonra deriden yetmiş körük yapıp yetmiş yere kurdular. Ateşleyip hepsini birden körüklediler.
Ergenekon Tanrının gücü ile demir eriyip bir deve geçecek kadar bir yol açıldı. O ayı, o günü,o saati belleyip dışarı çıktılar. İşte o gün Türklerce bayram sayıldı.
Göç Destanı Uygur ilinde, ilahî bir ışık; kutlu bir kayın ağacının tepesinin üzerinde süzülüyordu. Halkı kendine çeken bu ışık, geceleri ağacın otuz adım çevresini aydınlık ediyordu. Bir zaman sonra, ağaç yarıldı ve içinden beş oğlan çıktı. Halk, bunlardan en büyüğünü, Bögü Han’ı hakan bildi ve el üstünde tuttu.  Yıllar geçip gittikten sonra, Uygurlara başkası kağan olmuş. Onun da Gali Tekin adında bir oğlu olmuş. Bu hakan, oğluna; Çin prensesini almağa karar vermiş. Gidip görüştükten sonra ise, Çinli elçiler, Gali Tekin’den; Kutlu Dağ’dağ diye anılan (kayın ağacının olduğu dağ) yeri istemişler. Orası büyükçe bir taşmış. Fakat Gali Tekin, düşünüp de önemsiz olduğuna karar vermiş. Ve kayayı karşılık olarak vermiş. Taşın etrafında ateş yakılmış, taş kızdığında üzerine sirke döküp parçalamışlar. Ve götürmüşler. Ardından Uygur ili, rahat görmemiş ve göç etmek zorunda kalmış.
Oğuz Destanı Ay Kağan’ın yüzü gök , ağzı ateş, gözleri elâ ,saçları ve kaşları kara perilerden daha güzel bir oğlu oldu. Bu çocuk annesinden ilk sütü emdikten sonra konuştu ve çiğ et ,çorba ve şarap istedi. Kırk gün sonra büyüdü ve yürüdü. Ayakları öküz ayağı , beli kurt beli, omuzları samur omzu, göğsü ayı göğsü gibiydi. Vücudu baştan aşağı tüylüydü. At sürüleri güder ve avlanırdı. Oğuz’un yaşadığı yerde çok büyük bir orman vardı. Bu ormanda çok büyük ve güçlü bir gergedan yaşıyordu. Bir canavar gibi olan bu gergedan at sürülerini ve insanları yiyordu. Oğuz cesur bir adamdı. Günlerden bir gün bu gergedanı avlamağa karar verdi. Kargı, yay, ok, kılıç ve kalkanını aldı ve ormana gitti. Bir geyik avladı ve onu söğüt dalı ile ağaca bağladı ve gitti. Tan ağarırken geldiğinde gergedanın geyiği almış olduğunu gördü. Daha sonra Oğuz, avladığı bir ayıyı altın kuşağı ile ağaca bağladı ve gitti. Tan ağarırken geldiğinde gergedanın ayıyı da aldığını gördü. Bu sefer kendisi ağacın altında bekledi. Gergedan geldi ve başı ile Oğuz’un kalkanına vurdu. Oğuz kargı ile gergedanı öldürdü. Kılıcı ile başını kesti. Gergedanın bağırsaklarını yiyen ala doğanı da oku ile öldürdü ve başını kesti.
Oğuz Destanı Günlerden bir gün Oğuz Kağan Tanrıya yalvarırken karanlık bastı. Gökten bir gök ışık indi. Güneşten ve aydan daha parlaktı. Bu ışığın içinde alnında kutup yıldızı gibi parlak bir ben bulunan çok güzel bir kız duruyordu. Bu kız gülünce gök tanrı da gülüyor, kız ağlayınca gök tanrı da ağlıyordu. Oğuz bu kızı sevdi ve bu kızla evlendi. Günler ve gecelerden sonra bu kız üç oğlan çocuk doğurdu. Çocuklara Gün, Ay ve Yıldız isimlerini verdiler. Oğuz ormanda ava çıktığı günlerden birinde göl ortasında bir ağaç gördü. Ağacın kovuğunda gözü gökten daha gök, saçı ırmak gibi dalgalı, inci gibi dişli bir kız oturuyordu. Yeryüzü halkı bu kızın güzelliğini görse dayanamaz ölüyoruz derlerdi. Oğuz bu kızı sevdi ve onunla evlendi. Günlerden gecelerden sonra Oğuz’un bu kızdan da üç oğlu oldu. Bu çocuklara Gök, Dağ ve Deniz isimlerini koydular. Oğuz Kağan büyük bir toy(şenlik) verdi. Kırk masa ve kırk sıra yaptırdı. Çeşit çeşit yemekler,şaraplar, tatlılar, kımızlar yediler ve içtiler.
Oğuz Destanı Oğuz, bundan sonra düşman iline yürüdü ve İtil’e kadar gitti. Düşmana çıkan yolu ona bir bozkurt gösterdi. Ve bozkurt ordunun önünde savaştı.  Günlerden bir gün Oğuz Kağanın tecrübeli bilge veziri Uluğ Bey rüyasında bir altın yay ve üç gümüş ok gördü. Altın yay gün doğusundan gün batısına kadar uzanıyordu. Üç gümüş ok da kuzeye doğru gidiyordu. Oğuz Kağan bu rüyayı dinleyince yurdunu oğulları arasında paylaştırdı.
[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object]

Contenu connexe

Tendances

CV-Shipping+Operations(SHAILENDRA+RAWAT).compressed
CV-Shipping+Operations(SHAILENDRA+RAWAT).compressedCV-Shipping+Operations(SHAILENDRA+RAWAT).compressed
CV-Shipping+Operations(SHAILENDRA+RAWAT).compressed
Shailendra Rawat
 
Army ammunition data_sheets_for_rockets
Army ammunition data_sheets_for_rocketsArmy ammunition data_sheets_for_rockets
Army ammunition data_sheets_for_rockets
Aditya Tulus
 
Angular Contact Ball Bearings Id
Angular Contact Ball Bearings IdAngular Contact Ball Bearings Id
Angular Contact Ball Bearings Id
IONEL DUTU
 

Tendances (8)

CMD Couplings
CMD CouplingsCMD Couplings
CMD Couplings
 
CV-Shipping+Operations(SHAILENDRA+RAWAT).compressed
CV-Shipping+Operations(SHAILENDRA+RAWAT).compressedCV-Shipping+Operations(SHAILENDRA+RAWAT).compressed
CV-Shipping+Operations(SHAILENDRA+RAWAT).compressed
 
Educazione ai martinitt nel ventennio
Educazione ai martinitt nel ventennioEducazione ai martinitt nel ventennio
Educazione ai martinitt nel ventennio
 
Jolly Phonics presentation
Jolly Phonics presentation Jolly Phonics presentation
Jolly Phonics presentation
 
Army ammunition data_sheets_for_rockets
Army ammunition data_sheets_for_rocketsArmy ammunition data_sheets_for_rockets
Army ammunition data_sheets_for_rockets
 
Tracking belts on elevators conveyors
Tracking belts on elevators conveyorsTracking belts on elevators conveyors
Tracking belts on elevators conveyors
 
Moulds For Tyre Industries,Rubber Machine Mould Manufacturer
Moulds For Tyre Industries,Rubber Machine Mould ManufacturerMoulds For Tyre Industries,Rubber Machine Mould Manufacturer
Moulds For Tyre Industries,Rubber Machine Mould Manufacturer
 
Angular Contact Ball Bearings Id
Angular Contact Ball Bearings IdAngular Contact Ball Bearings Id
Angular Contact Ball Bearings Id
 

En vedette (8)

Destan sunu
Destan sunuDestan sunu
Destan sunu
 
Sunu1
Sunu1Sunu1
Sunu1
 
Türk Edebiyatının Dönemleri
Türk Edebiyatının DönemleriTürk Edebiyatının Dönemleri
Türk Edebiyatının Dönemleri
 
Sunu Hazırlama Programları (PowerPoint)
Sunu Hazırlama Programları (PowerPoint)Sunu Hazırlama Programları (PowerPoint)
Sunu Hazırlama Programları (PowerPoint)
 
Slayt ödev
Slayt ödevSlayt ödev
Slayt ödev
 
Slayt hazırlama
Slayt hazırlamaSlayt hazırlama
Slayt hazırlama
 
Slideshare nedir
Slideshare nedirSlideshare nedir
Slideshare nedir
 
PowerPoint sunumlar
PowerPoint sunumlarPowerPoint sunumlar
PowerPoint sunumlar
 

Destanlar

  • 1. Türk Destanları Türk Atlıları Destanlar
  • 2. Türk Atlıları Türk Atlıları Türklerin bir atlı birliğiyle iki düşman ili aldıkları gibi efsaneler bulunmaktadır. Böylece, Türk Atlıları şan kazanmışlardır. Hun, Göktürk ordularında da atlı birlikleri ve okçular önemli birliklerdi....
  • 3. Destanlar İşitin Ataların yurdu Ergenekon’u… Bozkırların bozkurdu Asena’yı… En büyük han, Bilge Kağan’ı işitin…
  • 4. Yaradılış Destanı Yer gök hiç bir şey yokken dünya uçsuz bucaksız sulardan ibaretti. Tanrı Ülgen bu uçsuz bucaksız dünyada durmadan uçuyordu. Göklerden gelen bir ses Tanrı Ülgen’e denizden çıkan taşı tutmasını söyledi. Göğün emri ile oturacak yer bulan Tanrı Ülgen artık yaratma zamanı geldi diye düşünerek şöyle dedi. Bir dünya istiyorum, bir soyla yaratayım Bu dünya nasıl olsun, ne boyla yaratayım Bunun çaresi nedir, ne yolla yaratayım Su içinde yaşayan Ak Ana, su yüzünde göründü ve Tanrı Ülgen’e şöyle dedi : Yaratmak istiyorsan Ülgen, Yaratıcı olarak şu kutsal sözü öğren De ki hep,” yaptım oldu ” başka bir şey söyleme. Hele yaratır iken,”yaptım olmadı” deme. Ak Ana bunları söyledi ve kayboldu.
  • 5. Yaradılış Destanı Tanrı Ülgen’in kulağından bu buyruk hiç gitmedi. İnsana da bu öğüdü iletmekten bıkmadı : ” Dinleyin ey insanlar, varı yok demeyin. Varlığa yok deyip de, yok olup da gitmeyiniz.” Tanrı Ülgen yere bakarak : ” Yaratılsın yer!” Göğe bakarak “Yaratılsın Gök!” Bu buyruklar verilince yer ve gök yaratılmış. Tanrı Ülgen çok büyük üç balık yaratmış ve dünya bu balıkların üzerine konmuş. Böylece dünya gezer olmamış bir yerde sabit olmuş. Tanrı Ülgen balıkların kımıldadıklarında dünyaya su kaplamasın diye Mandışire’ye balıkları denetleme görevi vermiş. Tanrı Ülgen, dünyayı yarattıktan sonra tepesi aya güneşe değen etekleri dünyaya değmeyen büyük Altın Dağın başına geçip oturmuş.
  • 6. Yaradılış Destanı Dünya altı günde yaratılmıştı, yedinci günde ise Tanrı Ülgen uyumuş kalmıştı. Uyandığında neler yarattım diye baktı: Ayla güneşten başka fazladan dokuz dünya birer cehennem ile bir de yer yaratmıştı. Günlerden bir gün Tanrı Ülgen denizde yüzen bir toprak parçacığı üzerinde bir parça kil gördü” insanoğlu bu olsun, insana olsun baba.” dedi ve toprak üstündeki kil birden insan oldu. Tanrı Ülgen bu ilk insana “Erlik” adını verdi ve onu kardeşi kabul etti. Ancak Erlik’in yüreği kıskançlık ve hırsla doluydu. Tanrı Ülgen gibi güçlü ve yaratıcı olmadığı için öfkelendi. Tanrı Ülgen, kemikleri kamıştan, etleri topraktan yedi insan yarattı.
  • 7. Yaradılış Destanı Erlik’in yarattığı dünyaya zarar vereceğini düşünerek insanı korumak üzere Mandışire adlı bir kahraman yarattıktan sonra yedi insanın kulaklarından üfleyerek can, burunlarından üfleyerek başlarına akıl verdi. Tanrı Ülgen insanları idare etmek üzere May-Tere’yi yarattı ve onu insanoğlunun başına han yaptı.
  • 9. 1.Göktürk Destanı Kunlarla aynı soydan olana Türkler Kun ülkesininin şimalindeki So ülkesinden çıkmışlardır. Başbuğları ‘Kapangu’nun on altı kardeşi vardı ki bunlardan birsinin anası bir kurttu. Kurttan doğmuş olan ‘I-uhe-ni-şuay-tu’ rüzgarlara ve yağmurlara hükmediyordu. Düşmanları kardeşlerini yok ettiler. Fakat o,harikuladelik sayesinde ölümden kurtuldu. İki zevcesi vardı. Biri yaz Tanrısının,biri Kış Tanrısının kızı idi. Bunlardan ikişer oğlu olmuştu. Millet bu çocukların en büyüğü olan ‘Notuluşe’yi hükümdar yaptı. O zaman ‘Türk’ adını aldı. Bunun on zevcesi vardı. Çocuklarından her biri analarının adını almıştı. ‘Ahienşe’ bu çocuklardan biri olup anasının adı olan ‘Kurt=Asena’adını almıştı.
  • 10. 2.Göktürk Destanı Türkler ilk önce batı denizinin (ihtimal ki Hazar denizinin) batı kıyılarında oturuyorlardı. Komşu bir millet bunların hepsini yok etti. Yalnız bir genç sağ kaldı. Onu öldürmeye kıyışamayarak ellerini ayaklarını kesip büyük bir bataklığa bıraktılar. Burada bir dişi kurt ona baktı. Yiyecek getirdi. Bu sırada dişi kurt ondan gebe kaldı. Komşu milletin hükümdarı bu son kalan genci de öldürmek için bir asker yolladı. Asker gittiği zaman kurdu gencin yanında gördü. Kurt,bir Tanrı kendisine yardım ediyorum gibi,genci alarak denizin tarafına geçirip bir daha üstüne indi. Bu dağ Kauçang ülkesinin şimal batısında idi. Dağın eteğinde bir mağara vardı. Kurt oraya girdi. Orada yeşilliklerle dolu ve iki at genişliğinde bir yer buldu. Orada on oğlan doğurdu. Bunlardan biri aile adı olan Asena adını aldı. Öteki kardeşlerin en akıllısı olduğu için biraz biraz sonra hükümdar oldu. Milletini oradan çıkararak Cücenleri tabiiyesine girdi.
  • 11. Ergenekon Tatarlar, Türk ilini yıktıklarından sonra, beyler toplanıp konuştular. En iyisi dağlar arasındaki kimsenin daha yolu düşmemiş olan bir yere gidip oturalım’. Sürülerinin sürüp dağlara doğru yürüdüler. Yabani koyunların yürüdüğü bir yolu tutup tırmanarak yüksek bir dağın boğazına vardılar. Oradan tepeye çıkıp öte yanına indiler. Oraları iyice gizden geçirdiler. Gördüler ki geldikleri yoldan başka yol yoktur:o yolda öyle bir yol ki bir deve,bir keçi bin güçlükle yürüyebilir,ayağı biraz sürçse düşüp parçalanır. Vardıkları yer geniş bir ülke idi. İçinde akar sular,kaynaklar,türlü otlar,çayırlar,meyveli ağaçlar,türlü türlü avlar vardı. Bunu göründe Gök Tengri’ye şükürler kıldılar. Kışın mal(at,koyun,deve,sığır)ların etini yer,derisini giyer; yazın sütünü içerlerdi.
  • 12. Ergenekon Oraya Ergenekon adını verdiler. Burada Kayan ve Nüküz’ün oğulları çoğaldı. Dört yüz yıl sonra kendileri ve sürüleri o kadar çoğaldı ki artık oralara sığmadılar. Bunu üzerine konuştular. Dediler ki:’Atalarımızdan işitirdik ki Ergenekon dışında geniş ve güzel bir ülke varmış. Atalarınız orada otururlarmış. Tatarlar baş olup başka boylar bizim uruğumuzu kırıp yurdumuzu almışlar. Artık Tanrıya şükür düşmandan korkup dağda kapanarak kalacak halde değiliz. Bir yol bularak bu dağdan göçüp çıkalım. Biz dost olanla görüşür düşman olanla güreşiriz’. Herkes bu düşünceyi beğenip yollar aradılar. Bir türlü bir yol bulamadılar. Bir demirci: ’Ben bir yer gördüm. Orada demir madeni var. Onu eriterek yol buluruz.’ dedi. Millete odun ve kömür vergisi saldılar. Herkes vergisini getirdi. Bir sıra odun,bir sıra kömür olmak üzere dağın böğüründeki çatlağa dizdiler. Dağın tepesine ve öteki yanlarına da odun,kömür yığdıktan sonra deriden yetmiş körük yapıp yetmiş yere kurdular. Ateşleyip hepsini birden körüklediler.
  • 13. Ergenekon Tanrının gücü ile demir eriyip bir deve geçecek kadar bir yol açıldı. O ayı, o günü,o saati belleyip dışarı çıktılar. İşte o gün Türklerce bayram sayıldı.
  • 14. Göç Destanı Uygur ilinde, ilahî bir ışık; kutlu bir kayın ağacının tepesinin üzerinde süzülüyordu. Halkı kendine çeken bu ışık, geceleri ağacın otuz adım çevresini aydınlık ediyordu. Bir zaman sonra, ağaç yarıldı ve içinden beş oğlan çıktı. Halk, bunlardan en büyüğünü, Bögü Han’ı hakan bildi ve el üstünde tuttu. Yıllar geçip gittikten sonra, Uygurlara başkası kağan olmuş. Onun da Gali Tekin adında bir oğlu olmuş. Bu hakan, oğluna; Çin prensesini almağa karar vermiş. Gidip görüştükten sonra ise, Çinli elçiler, Gali Tekin’den; Kutlu Dağ’dağ diye anılan (kayın ağacının olduğu dağ) yeri istemişler. Orası büyükçe bir taşmış. Fakat Gali Tekin, düşünüp de önemsiz olduğuna karar vermiş. Ve kayayı karşılık olarak vermiş. Taşın etrafında ateş yakılmış, taş kızdığında üzerine sirke döküp parçalamışlar. Ve götürmüşler. Ardından Uygur ili, rahat görmemiş ve göç etmek zorunda kalmış.
  • 15. Oğuz Destanı Ay Kağan’ın yüzü gök , ağzı ateş, gözleri elâ ,saçları ve kaşları kara perilerden daha güzel bir oğlu oldu. Bu çocuk annesinden ilk sütü emdikten sonra konuştu ve çiğ et ,çorba ve şarap istedi. Kırk gün sonra büyüdü ve yürüdü. Ayakları öküz ayağı , beli kurt beli, omuzları samur omzu, göğsü ayı göğsü gibiydi. Vücudu baştan aşağı tüylüydü. At sürüleri güder ve avlanırdı. Oğuz’un yaşadığı yerde çok büyük bir orman vardı. Bu ormanda çok büyük ve güçlü bir gergedan yaşıyordu. Bir canavar gibi olan bu gergedan at sürülerini ve insanları yiyordu. Oğuz cesur bir adamdı. Günlerden bir gün bu gergedanı avlamağa karar verdi. Kargı, yay, ok, kılıç ve kalkanını aldı ve ormana gitti. Bir geyik avladı ve onu söğüt dalı ile ağaca bağladı ve gitti. Tan ağarırken geldiğinde gergedanın geyiği almış olduğunu gördü. Daha sonra Oğuz, avladığı bir ayıyı altın kuşağı ile ağaca bağladı ve gitti. Tan ağarırken geldiğinde gergedanın ayıyı da aldığını gördü. Bu sefer kendisi ağacın altında bekledi. Gergedan geldi ve başı ile Oğuz’un kalkanına vurdu. Oğuz kargı ile gergedanı öldürdü. Kılıcı ile başını kesti. Gergedanın bağırsaklarını yiyen ala doğanı da oku ile öldürdü ve başını kesti.
  • 16. Oğuz Destanı Günlerden bir gün Oğuz Kağan Tanrıya yalvarırken karanlık bastı. Gökten bir gök ışık indi. Güneşten ve aydan daha parlaktı. Bu ışığın içinde alnında kutup yıldızı gibi parlak bir ben bulunan çok güzel bir kız duruyordu. Bu kız gülünce gök tanrı da gülüyor, kız ağlayınca gök tanrı da ağlıyordu. Oğuz bu kızı sevdi ve bu kızla evlendi. Günler ve gecelerden sonra bu kız üç oğlan çocuk doğurdu. Çocuklara Gün, Ay ve Yıldız isimlerini verdiler. Oğuz ormanda ava çıktığı günlerden birinde göl ortasında bir ağaç gördü. Ağacın kovuğunda gözü gökten daha gök, saçı ırmak gibi dalgalı, inci gibi dişli bir kız oturuyordu. Yeryüzü halkı bu kızın güzelliğini görse dayanamaz ölüyoruz derlerdi. Oğuz bu kızı sevdi ve onunla evlendi. Günlerden gecelerden sonra Oğuz’un bu kızdan da üç oğlu oldu. Bu çocuklara Gök, Dağ ve Deniz isimlerini koydular. Oğuz Kağan büyük bir toy(şenlik) verdi. Kırk masa ve kırk sıra yaptırdı. Çeşit çeşit yemekler,şaraplar, tatlılar, kımızlar yediler ve içtiler.
  • 17. Oğuz Destanı Oğuz, bundan sonra düşman iline yürüdü ve İtil’e kadar gitti. Düşmana çıkan yolu ona bir bozkurt gösterdi. Ve bozkurt ordunun önünde savaştı. Günlerden bir gün Oğuz Kağanın tecrübeli bilge veziri Uluğ Bey rüyasında bir altın yay ve üç gümüş ok gördü. Altın yay gün doğusundan gün batısına kadar uzanıyordu. Üç gümüş ok da kuzeye doğru gidiyordu. Oğuz Kağan bu rüyayı dinleyince yurdunu oğulları arasında paylaştırdı.
  • 18.