SlideShare une entreprise Scribd logo
1  sur  102
TÜRK DİLİ DERSİ
I

   Arife GÜLSÜN
TÜRK DİLİNİN TARİHİ
     DÖNEMLERİ
 Türkçenin bilinen ilk yazılı belgeleri
  Köktürk yazıtlarıdır. Yazıtların dili
  incelendiğinde, içinde atasözleri,
  deyimler ve kalıp ifadeler bulunduğu
  dikkati çekmekte ve onların, bir dilin ilk
  örnekleri olamayacağı rahatlıkla
  görülebilmektedir.
   Türkçenin işte bu elimizde belgesi
    olmayan dönemi (Karanlık Dönem),
    araştırmacılar tarafından üç grupta
    incelenmektedir:
   Altay Dönemi
   En Eski Türkçe Dönemi
   İlk Türkçe Dönemi
 Altay Dönemi’nde Türkçenin henüz diğer
  Altay dillerinden ayrılmadığı düşünülür. En
  Eski Türkçe Dönemi’nde Türkçe, bağımsız bir
  dil olma yoluna girmiştir. Tahsin Banguoğlu,
  bu çağa “Hun Çağı” adını vermektedir. İlk
  Türkçe Dönemi, Türklerin tarih sahnesinde
  kesin olarak görüldüğü dönemdir. Çin, Bizans
  ve İran kaynaklarında Türklerle ilgili bilgilere
  ve Türkçe kelimelere rastlanır. (Muncuk
  “boncuk”, Aybars, ilek “hükümdar”, uldis
  “yıldız”, haraton “kara ton, hun hükümdarının
  adı” vb.)
Türkçenin bu karanlık çağlarını, yazılı
    belgelerle takip ettiğimiz dönemler izler. Bu
    dönemleri ise şu başlıklar altında toplamak
    mümkündür.
   Eski Türkçe Dönemi (6-13. yy)
   Orta Türkçe Dönemi (13-15. yy)
   Yeni Türkçe Dönemi (15-20. yy)
   Modern Türkçe Dönemi (20. yy.’dan
    günümüze)
ESKİ TÜRKÇE DÖNEMİ

  Türkçenin tüm dönemleri
   düşünüldüğünde, hem ses ve biçim
   bilgisi, hem de söz varlığı açısından en
   temiz dönemi bu dönemdir.

  Eski Türkçe dönemine ait metinler;
   Köktürk, Uygur ve Karahanlı metinleridir.
Köktürk Metinleri :
  Köktürklerin Türk kültür tarihindeki en önemli
   yeri, Türkçenin bilinen en eski yazılı belgelerine
   sahip olmalarıdır.
  Köktürkler çağında kağanların ve devlet ileri
   gelenlerinin ölümünden sonra, onlar adına bir
   anıt inşa etmek, içini dışını bezetmek ve bu
   anıt mabedin bahçesine yazılı taş diktirmek
   gelenek haline gelmişti. Kağanlar bu taşlara,
   “gönüllerindeki sözleri” vurdurmuş ve bu
   sözlerin ebedi olarak kalmasını arzu ederek
   halkının bundan ders almasını istemişti.
 Köktürk bengü taşları şunlardır: Kül Tigin, Bilge
  Kağan, Tonyukuk, Çoyrın, Hoytu Tamir,
  Nalayha, Talas, Hangiday, İhe-Nûr, Köl İç Çor,
  (İhe Huşotu), İşbara Tamgan Tarkan (Ongin),
  Altun Tamgan Tarkan (İhe- Aşete), Mahan
  Kağan (Bugut). Bu yazıtlar içinde, umumiyetle
  “Orhun Yazıtları” diye tanınan Kül Tigin, Bilge
  Kağan, Tonyukuk yazıtları, bengü taş
  edebiyatının en uzun ve en mükemmel
  örnekleridir
 . Çoyrın yazıtı, tarihi bilinen en eski Türk
  yazıtıdır. Bu yazıt, MS. 687-692 yılları
  arasında dikilmiştir ve altı satırdan
  oluşmaktadır. Bu yazıtta bir Köktürk
  erinin İlteriş’e katıldığı anlatılmaktadır.
Tonyukuk Yazıtı
  Tonyukuk Yazıtı 724-726
   yıllarında dikilmiştir. Bu
   taşı diktiren ve
   üzerindekileri yazdıran
   Bilge Tonyukuk’tur.
   Burada Türk milletinin
   Çin tutsaklığından
   kurtuluşu ve İlteriş
   Kağan zamanında
   Oğuzlarla, Kırgızlarla,
   On-Oklarla ve Çinlilerle
   yapılan savaşlar
   anlatılmaktadır
 Tonyukuk Yazıtı, diğer iki yazıtın
  doğusunda bulunur. Devrilmemiş olup
  dört cepheli iki taş halindedir. Birinci ve
  daha büyük olan taşta 35, ikincisinde ise
  27 satır vardır. İkinci taşta aşınma daha
  fazla olmuştur. Diğer yazıtlardan farklı
  olarak bu yazıtta harfler, yukarıdan
  aşağıya ama sağdan sola değil soldan
  sağa doğru yazılmıştır.
Kültigin Yazıtı
  Kül Tigin bengü taşı, 21
   Ağustos 732’de Bilge Kağan
   tarafından diktirilmiştir.
   Burada Köktürklerin güçlü bir
   devletken nasıl zayıflayıp
   Çin’e tutsak olduğu,
   sonrasında Çin esaretinden
   nasıl kurtulup kendini
   toparladığı ve Kül Tigin’in
   kahramanlıkları
   anlatılmaktadır. Kül Tigin,
   Bilge Kağan’ın küçük kardeşi,
   İlteriş’in oğludur, 731’de 47
   yaşındayken ölmüştür.
 Kül Tigin bengü taşının yazarı, Bilge
  Kağan’ın ağzından yazılmış olmakla
  birlikte, Yollug Tigin’dir. Yazıtta, keskin
  ve yalın bir üslûp, hükümdarâne bir eda
  ve heybetli bir hitap tarzı dikkati
  çekmektedir. Kaplumbağa şeklindeki
  oyuk bir kaide üzerine oturtulmuş olan
  yazıtın yüksekliği 3.75 m’dir.
 Yukarıya doğru daralmakta olan dört
  cepheli yazıtın güney ve kuzey
  bölümlerinin genişliği aşağıda 46,
  yukarıda ise 32 cm’dir. Batı cephesi
  büyük bir Çince kitabe ile kaplıdır. Diğer
  üç cephe ise Türkçedir. Satırlar
  yukarıdan aşağıya ve sağdan sola doğru
  yazılmış olup kelimeler arasında : işareti
  bulunmaktadır.
 Bilge Kağan Yazıtı, oğlu
  Tenri Kağan tarafından
  735’te diktirilmiştir.
  Yazıtın birçok yeri Kül
  Tigin Yazıtı’yla aynıdır. .)
  Burada, Bilge Kağan’ın
  18 yıllık hükümdarlığı
  döneminde neler yaptığı
  anlatılmıştır.
 Kül Tigin yazıtının bir kilometre uzağında
  bulunan yazıtın doğu cephesinde 42,
  diğer cephelerinde ise 15 satır
  bulunmaktadır. Yüksekliği 3.80 metredir.
  Bilge Kağan Yazıtı hem devrilmiş, hem
  de parçalanmıştır. O yüzden tahribat ve
  silinti çok fazla olmuştur.
Göktürk Alfabesi:
Göktürk Yazıtlarından:
  Temir Kapığka tegi süledim. Yırığaru Yir
   Bayırku yiririge tegi süledim. Bunca yirke
   tegi yorıtdım. Ötüken yışda yig idi yok
   ermiş. İl tutsık yir Ötüken yış ermiş. Bu
   yirde olurup Tabğaç budun birle ] tüzültüm.
   Altun kümüş işgiti kutay bungsuz anca
   birür. Tabğaç budun sabı süçig ağısı yımşak
   ermiş. Süçig sabin yımşak ağın arıp ırak
   budunuğ anca yağutır ermiş. Yağuru
   kondukda kisre anyığ bilig anda öyür ermiş.
 Demir Kapıya kadar ordu sevk ettim. Kuzeyde
  Yir Bayırku yerine kadar ordu sevk ettim.
  Bunca yere kadar yürüttüm. Ötüken
  ormanından daha iyisi hiç yokmuş. İl tutacak
  yer Ötüken ormanı imiş. Bu yerde oturup Çin
  milleti ile anlaştım. Altını, gümüşü, ipeği ipekliyi
  sıkıntısız öylece veriyor. Çin milletinin sözü
  tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle,
  yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti
  öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan
  sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş.
 Köktürk Yazıtları’ndan ilk defa 12. yüzyılda
  tarihçi Cüveyni “Tarih-i Cihangüşa’sında
  bahsetmiştir. Fakat 18-19. yüzyıllara kadar bu
  taşlar bilinmemekteydi. Önce Yenisey Yazıtları
  bulundu. Daha sonra Strahlenberg 1730’da bu
  yazıtlardan bahsetti. 1889’da Rus bilgin
  Yadrinstev, sonradan Kül Tigin ve Bilge Kağan
  Yazıtları olduğu anlaşılacak Orhun Yazıtları’nı
  buldu. Heikel’in başkanlığında bir Fin heyeti
  1890’da bir ilmî sefer düzenleyip bu taşların
  fotoğraflarını çekti ve yayınladı.
 Aynı yıllarda Radloff başkanlığında bir Rus ilmî
  heyeti de kendi tespit ettiği fotoğrafları
  yayınladı. 1893’te Danimarkalı bilgin Thomsen,
  bu yazıtların Türklere ait olduğunu açıkladı.
  Bengü taşlar üzerinde ilk Türkçe yayını
  Hüseyin Namık Orkun yaptı. (Eski Türk
  Yazıtları, 4 cilt, 1936, 1939, 1940, 1941) Ayrıca
  Muharrem Ergin’de bu ilk yazılı belgelerimiz
  üzerinde çalıştı ve bu çalışmalarını bir el kitabı
  halinde Türk ilim âlemine sundu.
Uygur Metinleri:
  Köktürklerden sonra
   Uygur Türklerini tarih
   sahnesinde görürüz.
   Yeni bir dini benimseyen
   Uygurlar, Uygur yazısı
   ve Mani, Brahmi
   yazılarıyla, bize taş ve
   kâğıt üzerine yazılmış
   çok çeşitli metinler
   bırakmışlardır.
 Ayrıca kütük basması denilen tahta harflerle
  basılmış eserler de Uygur Türklerinden
  günümüze ulaşmıştır. Uygurlar MS. 745’te
  Köktürk devletini yıkarak bağımsızlığını ilan
  etmiştir. 840-870 tarihleri arasında Doğu
  Türkistan’daki Tarım havzasına yerleşen
  Uygurlar, girmiş oldukları yeni kültür dairesine
  ait binlerce sayfalık telif ve tercüme eser
  meydana getirmişlerdir.
 Doğu Türkistan’da 1901-
  1914 yılları arasında
  yapılan kazılarda,
  Uygurlara ait yüzlerce
  sandık eser
  bulunmuştur. Çoğunun
  konusu din olan bu
  eserlerde; tıp,
  astronomi, falcılık vb.
  konulara da yer
  verilmiştir.
 Uygurların üçüncü hükümdarı Bögü Kağan, 762 yılında
  Mani dinine girmiştir. Maniheizm; MS. 3. asırda İran’da
  ortaya çıkan, Zerdüştlük ve Hıristiyanlığın karışımı
  olarak da nitelendirilebilecek bir dindir. İran’da yasak
  edildikten sonra Orta Asya’ya, oradan da Çin’e
  Soğdaklar aracıyla yayılmış, din Çin’de de
  yasaklanınca Türk hükümdarları, Mani rahiplerini
  himayeleri altına almıştır. Doğu Türkistan’daki Uygurlar
  arasında bir süre sonra Budizm (Burkancılık) yayılınca
  eski etkisini kaybeden Maniheizm, 12. asırda tamamen
  yok olmuştur.
 Uygur Türklerinin önemli bir kolu 500 yıl
  Budist olarak yaşamıştır. Dinde meydana
  gelen bu değişim diğer alanlara da
  yansımış, medeniyette ve yazıda köklü
  değişimler olmuştur.
     Uygurlara ait metinleri, Manici çevreye
  ait metinler ve Burkancı çevreye ait
  metinler olmak üzere iki bölümde
  incelemek gerekir.
Manici Çevreye Ait
Metinler:
  Şiirler: Manici çevreye ait elimizde 7
   manzume bulunmaktadır. Bu şiirlere şlok
   ya da takşut denir. Aprınçor Tigin ilk Türk
   şairidir.
 Irk Bitig (Fal Kitabı):
  Tahminen 930
  yılında ve Köktürk
  harfleriyle yazılmış,
  her biri ayrı bir fal
  olarak yorumlanan
  65 paragraftan
  oluşmuş bir eserdir.
Burkancı Çevreye Ait
Metinler:
  Şiirler: Bu dönemden
   günümüze ulaşan 25
   şiirin toplam mısra sayısı
   1400’dür. Tamamı dinî
   içeriklidir ve mısra başı
   kafiyeler dikkati
   çekmektedir. Pratya-şiri
   ve Şingku Şeli Tutung
   Uygurlardan bize adları
   ulaşan önemli
   şairlerdendir.
 Burkancı edebiyatta
  nesirler;
  vinayalardan,
  sudurlardan,
  çatiklerden ve
  abidarmalardan
  oluşur:
 Vinayalar: Bunlar, Burkancı rahip ve
  rahibelerin günlük yaşamlarını
  düzenleyen kuralları ve onların hayatını
  içerir.
 Sudurlar: Bunlar, bir çeşit vaazdır.
  Uygurcaya çevrilmiş en uzun sudur,
  Altun Yaruk’tur.
 Altun Yaruk: Altın ışık
  anlamına gelir. Şinggu
  Seli Tutung tarafından
  Çinceden Uygurcaya
  çevrilmiş 700 sayfalık bir
  eserdir. Eser bir
  tercümeden ziyade
  müstakil bir
  adaptasyondur. Kitapta,
  Burkancılığın inanç ve
  felsefesi, din adamlarının
  menkıbelerine de yer
  verilerek işlenmiştir.
 Sekiz Yükmek: Sekiz yığın (tomar)
  anlamına gelir. Bu eserde de Budizm
  inanç ve felsefesi konu edilir. Halk
  arasında çok yayılmış olan bu dinî eser,
  yine Çinceden çevrilmiştir. İçinde
  Burkancılığa ait bazı pratik bilgiler
  bulunmaktadır. İçten anlatımı ve zengin
  söz varlığıyla dikkat çekmektedir.
 Kuanşi im Pusar: Ses işiten ilah anlamına gelir.
  Eser, Kuanşi im adlı bir Bodisatva’nın (burkan
  adayının) canlı varlıkların en zor anlarında
  Hızır gibi yetişip onlara yardım etmesini konu
  almaktadır. Burkan, böylece Nirvana’ya nasıl
  ulaşılacağını, zor durumdakilere
  göstermektedir. Eserin Çinceden kim
  tarafından tercüme edildiği bilinmemektedir.
 İnsadi Sudur: Rahiplerin karşılıklı olarak
  birbirlerine günahlarını anlatma törenini
  anlatan bir eserdir.
 Yitiken Sudur: Çinceden 1328’de
  çevrilmiş olup konusu, büyüdür.
 Kşanti Kılguluk Nom Bitig: Bir günah
  çıkarma kitabıdır.
 Çatikler: Sudurlar içinde yer alan
  masallardır. Çoğu kez, sudurlardan ayrı
  kitaplar halinde yazılmışlardır.
  Burkanların hayatlarını anlatan
  olağanüstü olaylarla bezenmiş
  menkıbelerdir.
 Prens Kalyanamkara ve Papamkara Hikâyesi: İyi
  düşünceli şehzade ile kötü düşünceli şehzadenin
  hikâyesidir. Bin Buda Mağaraları’nda bulunan en
  tanınmış çatiklerden biridir. Bu hikâye, iyi bir
  şehzadenin bütün canlılara yardım etmek ve onların
  birbirlerini öldürmelerine engel olmak üzere çok değerli
  bir mücevheri ele geçirme macerasını anlatır.
 Maytrisimit: Toharcadan Türkçeye çevrilmiş olan bu
  eserde Maitreya Burkan’ın menkıbevî hayatı anlatılır.
  Maitreya, İslamiyetteki “mehdi” gibi istikbalde gökten
  yere inecek ve insanları Nirvana’ya ulaştıracak olan bir
  Burkan’dır. Eser ülüş adı verilen bölümlerden
  oluşmuştur.
 Abidarmalar: Bunlar, Burkancılığın
  felsefesini yapan, metafizik yönü ağır
  basan, kuru ve ağır bir ifadeye sahip
  eserlerdir. Çinceden tercüme edilmiş
  olan Abidarim Kıınlıg Koşavarti Şastir
  adlı eser, hacimli bir abidarmadır.
Karahanlı Metinleri:

     Eski Türkçenin Karahanlı Dönemi
     eserleri şunlardır:
    Kutadgu Bilig / Yusuf Has Hacip
    Divanü Lugati’t-Türk / Kaşgarlı Mahmut
    Atebetü’l Hakayık / Edip Ahmet Yükneki
    Divan-ı Hikmet / Ahmet Yesevi
Kutadgu Bilig
  Saadet veren bilgi
   anlamına gelir. 1069-
   1070 yılında Yusuf Has
   Hacip tarafından 6645
   beyit olarak yazılan bir
   siyasetnâmedir. Eserde
   “adalet”, devlet”, “akıl” ve
   “kanaat”i temsil eden
   dört sembolik şahıs,
   birbirleriyle konuşur;
   hayatı çeşitli yönleriyle
   tahlil eder.
 Eserin amacı, kâmil insan yetiştirmektir. Birçok
  güzel huy, fazilet tasvir edilir. Okumak,
  yazmak, dil öğrenmek, şiirle hendeseyle
  (geometri) ilgilenmek, tıp bilmek, rüya tabir
  etmek, avcılık, kuşçuluk, ok atmak, satranç
  oynamak vb. pek çok konuda tavsiyeler, bilgiler
  vardır. Devlet reislerinde bulunması gereken
  özellikler dile getirilirken Yusuf Has Hacip ile
  îslâm âleminin en büyük filozoflarından Farabi
  arasında bir yakınlık olduğu görülür.
 Yusuf, eserini doğduğu şehir olan
  Balasagun’da yazmaya başlamış, Kaşgar’da
  tamamlamış ve Tabgaç Buğra Han’a
  sunmuştur. Sonrasında da Han’ın iltifatlarına
  mazhar olmuş, sarayda “has hacip” olma
  ünvanını almıştır. Yusuf Has Hacip, eserde,
  insanın hayatının anlamını çözümlemeye
  çalışmış; onun toplum ve devlet içindeki yerini,
  görevini belirleyen bir hayat felsefesini
  oluşturmaya gayret etmiştir.
 Eserdeki dört ana kahraman Kün Togdı
  (hükümdar), Ay Toldı (vezir), Ögdülmiş
  (vezirin oğlu) ve Odgurmış (Ögdilmiş’in
  arkadaşı) tır. Kün Togdı adaleti, Ay Toldı
  mutluluğu, Ögdülmiş aklı, Odgurmış
  akıbeti temsil eder.
Kutadgu Bilig’den
  Yorıglı bulıt teg yigitlikni ıdtım
  Tüpi yil kiçer teg tiriglig tükettim
  (Yütüyen bulut gibi gençliğimi geçirdim.
   Tipi yel geçer gibi gençliğimi tükettim.)
  İsizim yigitlik isizim yigitlik
  Tuta bilemedim men sini terk kaçıttım
  (Yazık gençliğime, yazık gençliğime.
   Tutabilemedim ben seni, tez kaçırdım.)
Divanü Lügati’t-Türk:
  Türk Dilleri’nin Divanı
   anlamına gelir. Kaşgarlı
   Mahmut’un Araplara
   Türkçe öğretmek ve Türk
   Dili’nin üstün bir dil
   olduğunu göstermek
   gayesiyle 1072’de
   kaleme aldığı, halife
   Muhammed el Muktedi
   bi Emrillah’a sunulan
   ansiklopedik bir
   sözlüktür.
 Madde başı Türkçe olan
  sözlerin, Arapça
  karşılıkları verilmiş ve o
  kelimenin içerisinde
  bulunduğu bir örnekle
  açıklanmıştır.
  Açıklamalar sırasında
  atasözlerinden, şiirlerden
  örnekler veren yazar,
  Türk toplum hayatından
  pek çok sahneye şahit
  olmamızı sağlamıştır
 Eser, eski Türk kültür ve medeniyetinin eşsiz
  bir kaynağıdır. O günkü Türklerin gelenek ve
  görenekleri, konuştukları ağız özellikleriyle
  birlikte aktarılmıştır. İçinde 300’e yakın
  atasözünün, 240 kadar şiir parçasının olduğu
  eserde Türk Dili’nin yapısı, kuralları ayrıntılı ve
  karşılaştırmalı olarak anlatılmıştır. 638 sayfa
  319 yapraktan oluşan eser 1074’tamamlanmış,
  192 yıl sonra 1266’da İran’dan Şam’a yerleşen
  Şamlı Mehmet tarafından istinsah edilmiştir.
   Eski Türk ve Arap âlimlerince
    bilinen kitap, ancak 20. yüzyılın
    başlarında Ali Emirî tarafından
    büyük bir rastlantı sonucu
    bulunmuştur. Eski Maliye
    Nazırlarından Nafiz Bey’in
    akrabası yaşlı bir hanım, eseri,
    Sahaflar Çarşısı’nda satılması
    için Burhan Bey’in sahaf
    dükkânına bırakmıştır. Ali Emirî
    Efendi, Burhan Bey’e 30 altın
    vererek paha biçilmez bu eseri
    koruma altına almıştır. Önceleri
    kitabı herkesten kıskanan Ali
    Emirî, Sadrazam Talat Paşa’nın
    araya girmesiyle üzerinde
    çalışılmasına rıza göstermiştir.
Divan-ı Hikmet :
  Hoca Ahmet Yesevi’nin
   şiirlerini topladığı eserdir.
   Eser, öğretici yönü ağır basan
   manzumeler ile İslâm’ın daha
   iyi tanınmasına hizmet etmiş;
   o dönemde birleştirici bir rol
   üstlenmiştir. Türk dünyasının
   manevî hayatında çok önemli
   bir yeri olan mutasavvıf Hoca
   Ahmet Yesevi, kendi adıyla
   anılan Yeseviyye tarikatının
   da esaslarını belirlemiştir. O,
   “hikmet” adı verilen şiirleriyle,
   sade bir dille, halka İslâm
   esaslarını öğretmeye
   çalışmıştır.
ORTA TÜRKÇE DÖNEMİ
(13-15. yy)
 Orta Türkçe; Eski Türkçe ile Yeni Türkçeyi
  birbirine bağlayan bir geçiş dönemidir. 12.
  yüzyıldan itibaren Orta-Asya Türk dünyasında
  bazı kaynaşmalar, ayrışmalar yaşanmaya
  başlar. Bu değişme ve gelişmeler ise yeni yazı
  dillerinin oluşmasını sağlar. Harezm bölgesi,
  Karahanlı Türkçesiyle Harezm Türkçesini
  birbirine bağlayan ve 12. yüzyıldan sonra
  oluşmaya başlayacak üç ayrı yazı diline
  beşiklik eden bir bölgedir.
 Bölgenin kuzeyinde bulunan Altınordu-
  Kıpçak sahasında Kıpçak Türkçesi
  oluşurken, Eski Türkçenin yeni şartlar
  altındaki bir devamı olan Çağatayca’nın
  da varlığı yine bu bölgede kendini
  gösterir. Ayrıca Horasan ve İran’dan
  batıya doğru yol alacak Oğuzların
  konuştukları Türkçenin filizlendiği yer de
  Harezm’dir.
 12. yüzyıla kadar tek bir kol halinde
  gelişen Türk yazı dili, bu yüzyıldan sonra,
  Kıpçak, Çağatay ve Oğuz Türkçeleri
  şeklinde yeni dallanmalara sahne
  olmuştur. Harezm Türkçesi, bu yazı
  dillerindeki farklılaşmalara olanak
  sağlayan bir zemin oluşturmuş; Eski
  Türkçe ile Yeni Türk dili kolları arasında
  bir geçiş özelliği taşımıştır.
Harezm Türkçesinin dil
yadigârları:
    Kısasü’l - Enbiyâ
    Mukaddimetü’l - Edeb
    Muînü’l – Mürid
    Muhabbetnâme
    Nehcü’l-Feradis
    Hüsrev ü Şirin
Kıpçak Türkçesinin dil
yadigârları
    Kodeks Kumanikus (Codex Cumanicus
    Tercümanü Türkî ve Arabî
    Kitâbü’l-İdrâk li Lisânü’l-Etrâk
    Et-Tuhfetü’z-Zekiyye fi’l-Lûgati’t-Türkiyye
    El-Kavaninü’l-Külliye li Zabti’l-Lûgati’t-Türkiyye
    Bulgatü’l-Müştâk fi Lûgati’t-Türk ve’l-Kıfçak
    Gülistan Tercümesi
Kodeks Kumanikus
(Codex Cumanicus
 İtalyan tüccarlar ve
  Alman rahipler
  tarafından derlendiği
  tahmin edilen,
  Hristiyanlığa ait ilâhileri,
  bilmeceleri Türkçe,
  Almanca, Lâtince ve
  Farsça sözlük parçalarını
  içine alan bir eserdir.
  1303 tarihli eserin, Türk
  dili tarihi için önemi
  büyüktür.
 Kıtabın ilk 110 sayfası İtalyanlar, sonraki 52
  sayfası ise Almanlar tarafından yazılmıştır.
  Kitabın en önemli özelliği Latin-Gotik harfleriyle
  yazılmasıdır. Ticaretle ve günlük yaşamla ilgili
  2500 Türkçe sözcük içeren sözlükte ayrıca
  İncil’den çeviriler, bazı Katolik ilahilerinin
  çevirileri, Kıpçakça dil bilgisi kuralları ve 47
  atasözü bulunmaktadır. Kitap Kıpçakları
  Hıristiyanlaştırmak amacıyla yazılmıştır.
YENİ TÜRKÇE DÖNEMİ
(15-20. yy)
 Bu dönemde bir yanda Harezm Türkçesi ve onun
  devamı niteliğindeki kolları (Kıpçak, Çağatay=Kuzey-
  Doğu Türkçesi) gelişmesini sürdürürken diğer tarafta
  Anadolu’da Oğuzların oluşturduğu Batı Türkçesi diye
  adlandırılan yeni bir yazı dili gelişme göstermiştir.
  Hazar ve Karadeniz’in kuzeyinden Anadolu’ya ve
  Avrupa içlerine kadar uzanan göçler; 15. yüzyıla kadar
  sürmüştür. Bu göçler neticesinde de siyasî, sosyal
  birtakım gelişmeler ile birlikte dilde dallanmalar,
  şubeleşmeler ortaya çıkmıştır. 15. yüzyılda Kuzey-
  Doğu Türkçesi; Kuzey Türkçesi ve Doğu Türkçesi
  olarak iki kolda yazılı ürünler verirken batıda da Batı
  Türkçesi, yeni bir yazı dili olarak varlığını sürdürmüştür.
Kuzey Türkçesi

 Kıpçak Türkçesi olarak da adlandırılır.
  Doğu Türkçesinin yazı dilinden çok da
  farklı değildir. Özellikle 18. ve 19.
  yüzyıllarda gelişme göstermiştir.
  Bugünkü Kazak, Kırgız, Tatar, Başkurt,
  Nogay, Kumuk, Karaçay-Balkar
  Türklerinin dilleri bu grupta yer alır.
Doğu Türkçesi
 Harezm Kıpçak Türkçesinin devamıdır.
  Çağatayca olarak da adlandırırlır. Bu
  yazı dilinin ustaları arasında Lütfi,
  Sekkaki, Ali Şir Nevai, Hüseyin Baykara,
  Babur, Ebulgazi Bahadır Han gibi şair ve
  yazarlar vardır.
    Çağataycanın klasik bir yazı dili olarak
  kimlik kazanmasında Ali Şir Nevai'nin
  önemi çok büyüktür.
 Nevai’nin çağında, Timurlular devletinde
  Türkçe yazan sanatçılar azdır. Nevai, Türkçeyi
  edebî dil olarak kullanmayan, onun yerine
  Farsça’yı seçen çağdaşlarına çatar. Bu
  görüşlerini Muhakemetü’l-Lugateyn adlı
  eserinde dile getirir. Farsça'nın resmi dil
  olduğu, Türk aydınlarının bu dille eserler
  vermeyi tercih ettiği bir dönemde o,
  Çağatayca'nın Farsçadan üstün bir dil
  olduğunu savunmuştır.
 Bugünkü Hindistan,
  Afganistan ve Pakistan
  toprakları üzerinde 16.
  yüzyılda büyük bir
  imparatorluk kuran Babur
  Şah, aynı zamanda Çağatay
  Türkçesinin nesir ve nazım
  vadisinde çok değerli eserler
  veren bir sanatçısıdır. O,
  dünya hatırat edebiyatının en
  değerli eserlerinden biri olan
  “Vekayi “adlı eserin sahibidir.
 Ayrıca 17. yüzyılda Ebü’l-Gazi Bahadır
  Han’ın Şecere-i Türkî ve Şecere-i
  Terâkime adlı eserleri Çağatay
  Türkçesi’nin önemli eserlerindendir.
    Doğu Türkçesi (Çağatayca)
  günümüzde Yeni Özbekçe ve Yeni Uygur
  Türkçesi’yle varlığını devam ettirmektedir
Batı Türkçesi
  Oğuzca diye de adlandırılmaktadır. Anadolu, Rumeli,
   Irak, Kuzey ve Güney Azerbaycan ile Suriye’de
   konuşulan Türkçe Batı Türkçesidir. Bugünkü yazı
   dillerinden Gagavuz Türkçesi, Türkmen Türkçesi,
   Türkiye Türkçesi ve Azerbaycan Türkçesi Batı Türkçesi
   grubunda yer almaktadır. Bu yazı dili diğer yazı
   dilleriyle karşılaştırıldığında (Kuzey Türkçesi ve Doğu
   Türkçesi ile) en çok gelişme gösteren, en verimli olan
   yazı dili olma özelliğine sahiptir. Doğu Oğuzcası ve Batı
   Oğuzcası diye ikiye ayrılır. Batı Oğuzcası, Türkiye
   Türkçesi’nin içinde olduğu koldur.
 Anadolu’da gelişen yazı dili 3 evrede
  incelenir:
 Eski Anadolu Türkçesi,
 Osmanlı Türkçesi
 Türkiye Türkçesi
Eski Anadolu Türkçesi:
  13 ile 15. yüzyıllar arasında Anadolu ve
   Rumeli’de konuşulan Batı Türkçesi’nin ilk
   dönemidir. Gramer şekilleri kısmen Eski
   Türkçe’ye bağlı olmakla birlikte yeni gramer
   şekillerini de bünyesinde barındırır. Anadolu’da
   yaşanan siyasal, sosyal gelişmelere bağlı
   olarak kendi içinde 3 evrede toplanır: Selçuklu
   Dönemi Türkçesi, Beylikler Dönemi Türkçesi ve
   Osmanlı Türkçesi’ne Geçiş Dönemi.
 Anadolu Selçukuları döneminde Arapça
  bilim dili, Farsça ise resmî dil olduğundan
  dinî içerikli ve halka seslenen eserler de
  Türkçeyle oluşturulmuştur. Anadolu
  Beylikleri döneminde Türkçeye önem
  verme artmış; dil ve edebiyat açısından
  çok verimli bir dönem yaşanmıştır.
 Eski Anadolu
  Türkçesi’nin özelliklerini
  en iyi yansıtan eser,
  Dede Korkut
  Hikâyeleri’dir. Göçebe
  yaşamdan yerleşik
  yaşama geçen Türklerin,
  nazım-nesir karışık
  oluşturdukları 12
  hikâyeden oluşan
  eseridir. Bu hikâyeler
  Oğuzların serüvenlerini
  kapsar.
 Coğrafya Doğu Anadolu’dur, 14.
  yüzyıldaki tarihî olayların 15. yüzyılda
  yazıya geçirilmiş şeklidir. Akkoyunlu ve
  Karakoyunlu Türkmenlerin Ermenilerle,
  Gürcülerle, Trabzon Rumları ile
  mücadeleleri anlatılır. Hikâye ile aynı adı
  taşıyan usta bir sanatçı tarafından yazıya
  geçirilmiş olmalıdır.
 “ Dede Korkut, hikâyelerinde veli bir kişi olarak
  ortaya çıkar. Oğuzlar önemli meseleleri ona
  danışırlar. Keramet sahibi olduğuna inanılır.
  Gelecekten haberler verdiği söylenir. Ozan ve
  kamdır. Oğuzname’de, Dede Korkut’un 295 yıl
  yaşadığı ve peygamber Muhammed’e elçi
  olarak gönderildiği anlatılmaktadır. Oğuz Han’a
  vezirlik yapmış olduğu da bilinir. Kopuz çalıp,
  hikmetli sözler söyler. Kopuzuna da kendine
  duyulduğu gibi saygı duyulur.”
 Sultan Veled’in Türkçe şiirleri, Yunus Emre,
  Kadı Burhaneddin, Nesimî, Şeyhî, Eşrefoğlu
  Rumî, Ahmedî, Kaygusuz Abdal, Ahmed-i Dâî,
  Ahmet Paşa, Avnî (Fatih Sultan Mehmet),
  Necatî ve Cem Sultan divanları; Ahmet Fakih’in
  Çarhnâme, Şayyad Hamza’nın Yusuf ve
  Zeliha, Hoca Mes’ud’un Süheyl ü Nevbahar,
  Şeyhoğlu Mustafa’nın Hurşid ü Şirin, Ahmed-i
  Dâî’nin Çengnâme adlı mesnevileri;
 ; Âşık Paşa’nın Garipnâme, Erzurumlu Darîr’in
  Siyer-i Nebî, Ahmedî’nin İskendernâme,
  Şeyhoğlu Mustafa’nın Kâbusnâme ve
  Marzubânnâme, Şeyhî’nin Harnâme,
  Yazıcıoğlu Mehmed’in Muhammediye,
  Mercimek Ahmed’in Kabusnâme, Sinan
  Paşa’nın Tazarruat adlı eserleri ve Oruç Bey’in,
  Aşıkpaşazâde’nin Osmanlı tarihleri hep Eski
  Anadolu Türkçesi ile verilmiştir.
Osmanlıca:
 15 ile 20. yüzyıllar arasındaki Türkçedir. En
  belirgin özelliği Arapça Farsça kelimelerin
  terkiplerin çokluğudur. Konuşma dili ile yazı dili
  arsındaki fark giderek artmış; bir tarafta
  konuşulan ama yazılmayan diğer tarafta da
  yazılan fakat konuşulmayan bir dil ortaya
  çıkmıştır. Dilde çıkan bu ikilik; 17. yüzyıla kadar
  giderek artmış bu yüzyıldan sonra da
  mahallileşme hareketiyle çözülme yoluna
  girmiştir
 Umumiyetle bu ağır dil Türkiye
  Türkçesi’ne kadar varlğını sürdürmüş;
  Batı Türkçesi’nin bu üçüncü evresinden
  sonra Türkiye Türkçesi’nde sadeleştirme
  çabaları, sonuçlarını vermeye
  başlamıştır.
 Osmanlıca Dönemi, Yeni Lisan hareketinin bir
  sonucu olan Millî Edebiyat döneminin
  başlaması ile sona erer. Bu dönemde Arap ve
  Fars dillerinin baskısı, Türkçenin ikinci plana
  düşmesine sebep olmuş; karma ve klasik bir
  yazı dilinin oluşmasına zemin hazırlamıştır.
  Süslü, ağır ve ağdalı bir dil durumuna gelen
  Osmanlı Türkçesi; yabancı kurallarla, isim ve
  sıfat tamlamalarıyla, Arapça ve Farsça gramer
  şekilleriyle yüklenmiştir.
 . Bu yabancı unsurların oranı pek tabiî ki
  yüzyıllar içerisinde ve her yazar arasında aynı
  olmamıştır. 17. ve 18. yüzyıllarda ağırlaşmış,
  19. yüzyılda ise Tanzimat hareketi ile tekrar
  sadeleşme yoluna girmiştir. Halk zevkine hitap
  eden dinî, tarihî, edebî eserler de “halk
  edebiyatı” çerçevesi içinde verilmeye devam
  etmiştir. Böylece, Divan edebiyatı ile halk ve
  tekke edebiyatı ürünleri arasında dil ve zevk
  bakımından farklılıklar oluşmuştur.
 Osmanlı Türkçesiyle eser vermiş yüzlerce şair
  ve yazar vardır. Nazım vadisinde gazel, kaside,
  mesnevi, rubai, muhammes, müseddes, hiciv,
  hezel, muamma, şarkı vb. türlerde pek çok
  eser verilmiştir. Osmanlıca eserler veren
  başlıca yazar ve şairler şunlardır: Zatî, Hayalî,
  Fuzulî, Bakî, Pir Sultan Abdal, Köroğlu, Âşık
  Ömer, Şeyhülislam Yahya, Nefî, Nabî, Nailî,
  Evliya Çelebi, Nedim, Şeyh Galip, Koca Ragıp
  Paşa, Gevherî, Bayburtku Zihni, Dadaloğlu…
 Tanzimat Dönemi’nde (1839-1896)
  Osmanlı yazı dilinin sadeleştirilmesi
  gereği üzerinde durulmuş, bir “halka iniş”
  hareketi gerçekleştirilmeye çalışılmıştır.
  Ahmet Mithat Efendi, Şinasi, Muallim
  Naci, Ahmet Cevdet Paşa, sade bir dille
  eserler verirken; Ziya Paşa ve Abdülhak
  Hamit süslü ve sanatlı üslûbu terk
  edememiştir.
 Servet-i Fünûn yazarları ise dili iyiden iyiye
  ağırlaştırmış, “anlaşılmaz” bir dil ortaya çıkmıştır. Tevfik
  Fikret, Cenap Şahabettin, Ahmet Haşim ve Halit Ziya
  Uşaklıgil gibi yazar ve şairler, bu ağır ve sanatlı dili
  kullanmayı tercih etmiş; Hüseyin Cahit, Ahmet Mithat
  gibi yazarlar ise daha sade bir dil kullanmışlardır.
  Tasfiyeciler diye adlandırılan Fuat Köseraif,
  Tepedelenli Zade Kâmil, Mehmet Celâl, Necip Asım
  gibi yazarlar, dili yabancı unsurlardan arındırma
  hususunda direnseler de Osmanlıca; ağır ve sade bir
  dil olma adına sürekli dalgalanmalar yaşamış, Millî
  Edebiyat dönemine kadar varlığını sürdürmüştür.
Türkiye Türkçesi
  20. yüzyıl Türkiye’sinin resmî dili olan Türk yazı
   dili Türkiye Türkçesidir. Suriye, Irak, Kıbrıs,
   Trakya, Bulgaristan ve Yugoslavya’da ve
   dünyanın çeşitli bölgelerine göç etmiş Türkler
   arasında bu yazı dili kullanılmaktadır. Konuşma
   dilini yazı diline yaklaştırma çabasının, yani
   “Yeni Lisan” hareketinin bir sonucu olarak,
   Türkiye Türkçesi’nin ilk tohumları atılmıştır.
   Ömer Seyfettin, Ziya Gökâlp, Ali Canip Yöntem
   öncülüğünde 1911’de Selanik’te çıkmaya
   başlayan Genç Kalemler dergisi, Millî bir
   edebiyatın doğmasını sağlamıştır.
 Ardından da İstanbul Türkçesi’ne
  dayanan millî bir yazı dili oluşturulmuştur.
  Hecenin beş şairi Halit Fahri Ozansoy,
  Yusuf Ziya Ortaç, Enis Behiç Koryürek,
  Orhan Seyfi Orhon ve Faruk Nafiz
  Çamlıbel, şiirlerinde Türkçenin en güzel,
  en sade örneklerini vermiştir.
 Yeni Lisan hareketinden sonra
  Türkçeleşme yolundaki ikinci büyük adım
  “Dil Devrimi” olmuştur. 1928’de Latin
  alfabesinin kabul edilmesi, 1932’de
  Atatürk eliyle Dil Devrimi’nin başlatılması,
  Türkiye Türkçesini yeni bir noktaya
  taşımıştır. Dil Devrimi, tarihî ve sosyal
  ihtiyaçların gerekli kıldığı, bilinçli bir
  devlet icraatıdır.
TÜRKÇENİN YAYILMA
ALANLARI VE BUGÜNKÜ
DURUMU
 Türk Dili bugün yedi bağımsız Türk
  Cumhuriyeti’nde (Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk
  Cumhuriyeti, Azerbaycan, Kazakistan,
  Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan) devlet
  dili olarak kullanılmaktadır.
 Ayrıca Türkçenin konuşulduğu özerk
  cumhuriyetler de vardır: Tatar, Başkurt, Çuvaş
  Türklerinin bulunduğu İdil-Ural Bölgesi,
  Yakutistan, Hakas, Tuva, Altay, Çin Halk
  Cumhuriyetindeki Uygur Özerk Bölgesi bunlar
  arasında bulunmaktadır.
 Bunların dışında Polonya, Ukrayna, Moldavya,
  Almanya başta olmak üzere dünyanın her
  köşesinde Türk toplulukları bulunmakta ve
  buralarda Türk Dilleri konuşulmaktadır.
  Dünyada en çok konuşulan diller
  sıralamasında Türkçe; Çince, İngilizce,
  İspanyolca ve Hintçenin ardından beşinci
  sıradadır. Bugün Türk halkları, genelde Latin
  harfleri olmak üzere, Arap ve Kril harfleri ile
  yazmaktadırlar.
Çuvaşlar
  Çuvaşlar bugün Çuvaş Özerk Cumhuriyeti’nde
   yaşamaktadırlar. Çuvaşça, Rusya’nın orta
   kesiminde, Ural Dağlarının batısında başkenti
   Çeboksarı olan Çuvaşistan’da konuşulur.
   Bütün Türk şivelerindeki “z” ve “ş” sesleri
   Çuvaşçada “r” ve “l”dir. Anlaşılabilirlik
   açısından bakıldığında bu lehçe, genel
   Türkçeden epeyce uzaklaşmıştır. Çuvaşça
   konuşanların sayısı yaklaşık olarak 2
   milyondur.
Saha (Yakut ) Türkleri;
  Saha (Yakut ) Türkleri; Rusya Federasyonu
   içindeki Saha Cumhuriyeti'nde yaşarlar. Saha
   Türkleri, 13. ve 14. yüzyıllarda Moğol kökenli
   olan Buryatların akınlarından sonra Sibirya'nın
   Baykal Gölü bölgesinden kuzeye göçen ve
   Türkçe konuşan halkların torunlarıdır. 456 bin
   konuşucusu vardır. Sahaca, Magadan, Sahalin
   bölgelerinde, Taymir ve Evenk özerk
   bölgelerinde de konuşulur. Yakutların dili, aynı
   zamanda Kuzey Sibirya'nın küçük halklarının
   ticarî dilidir
Halaç Türkçesi;
  Halaç Türkçesi; Orta İran’da
   konuşulmaktadır. Ana Türkçeye kadar arkaik
   özellikleri en iyi koruyan Türkçe, Halaçça’dır.
   1968 yılında Alman Türkolog Doerfer
   tarafından keşfedilmiştir. Gerhard Doerfer'e
   göre Halaçça, Türk dillerinin Argu grubunun
   son üyesidir. Türkçe'den çok erken ayrılmış ve
   13. yüzyılda İran'da, etrafı Farsça konuşanlarla
   çevrili kalmıştır. Halaçça bugün 40.000 kişi
   tarafından İran'ın Kom ve Akar illerinde
   konuşulur ve İran'daki Türk dilleri arasında en
   ilginçlerindendir.
Gagavuzlar
  Gagavuzlar; Oğuz Türkü kökenlidir ve Gagavuz
   kelimesinin Gök-oğuzdan türediği düşünülmektedir.
   Gagavuzya, Moldova Cumhuriyeti'ne bağlı bir özerk
   devlettir. Poul Wittek'e göre Gagavuz kelimesi Anadolu
   Selçuklu Hükümdarı II. İzzeddin Keykavus ile
   bağıntılıdır. Gagavuzca yoğun bir şekilde Slav dillerinin
   etkisi altında kalmıştır. Yaklaşık 200 bin kişi tarafından
   konuşulan Gagavuzca, Türkiye Türkçesine çok yakın
   bir Rumeli diyalektiği sayılabilir. Gagavuzca bugün
   Moldavya, Ukrayna, Bulgaristan ve Romanya’daki
   Türkler arasında konuşulmaktadır.
Türkmen Türkçesi;
  Türkmen Türkçesi; Türkmenistan’da, İran’ın
   Horasan bölgesinde, Afganistan ve
   Pakistan’daki Türkmenler arasında
   konuşulmakta olan bir Türk şivesidir. 2000’li
   yılların başında Türkmenistan’ın nüfusu
   4.518.268 olarak belirlenmiştir. Türkmen
   Türkçesi; Türkiye, Gagavuz ve Azerbaycan
   Türkçesiyle birlikte Oğuz grubu (Batı-
   Güneybatı) Türk şivelerindendir.
Azerbaycan Türkçesi,

  Azerbaycan Türkçesi, Kuzey ve Güney
   Azerbaycan’da yakaşık 32 milyon kişi
   tarafından konuşulmaktadır. Türkiye
   Türkçesine en yakın şivelerden biridir.
   Ermenistan ve Gürcistan’da da
   Azerbaycan Türkleri topluluklar halinde
   yaşamaktadır.
Türkiye Türkçesi

  Türkiye Türkçesi; Türkiye Cumhuriyeti,
   Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Irak,
   Suriye, Yunanistan, Bulgaristan,
   Makedonya, Yugoslavya, Avrupa,
   Amerika, Okyanusya ve Avrupa Ülkeleri
   başta olmak üzere pek çok ülkede,
   bölgede yaklaşık 80 milyon kişi
   tarafından konuşulmaktadır.
Özbek Türkçesi

  Özbek Türkçesi; Özbekistan, Afganistan
   ve Pakistan’da yaklaşık 18.5 milyon kişi
   tarafından konuşulmaktadır.
Uygur Türkçesi

  Uygur Türkçesi; Özbekçe gibi Doğu
   Türk şiveleri arasında olup Çağataycanın
   devamıdır. Uygurca, Çin Halk
   Cumhuriyeti’nin Uygur Özerk Bölgesi’nde
   ve diğer Türk Cumhuriyetleri’nde 15
   milyon kişi tarafndan konuşulur.
Kazak Türkçesi

  Kazak Türkçesi; Kazakistan’da ve Doğu
   Türkistan’da (Çin) 9 milyon Kazak Türkü
   tarafından konuşulmaktadır. Kazakçanın
   diyalekti olan Karakalpak Türkçesi 1917
   yılından sonra yazı dili haline gelmiştir.
   Özbekistan’a bağlı Karakalpak Özerk
   Cumhuriyeti’nde yaklaşık 425 bin kişi
   tarafından konuşulmaktadır.
Tatar (Kazan) Türkçesi
  Tatar (Kazan) Türkçesi; İdil-Ural
   Bölgesi’nde Başkırt ve Tataristan Özerk
   Cumhuriyeti’nde konuşulmaktadır.
   6.645.588 konuşucusuyla Başkırt
   Türkçesine yakın bir şivedir. İlk hecede
   geniş yuvarlak ünlüleri darlaştırması ve
   dar yuvarlak ünlüleri genişletmesi
   açısından Başkırt Türkçesiyle benzerlik
   göstermektedir.
Başkırt Türkçesi

  Başkırt Türkçesi; Sovyet Devrimi’nden
   sonra yazı dili olmuştur. Güney Ural
   Bölgesi’nde Başkırt Cumhuriyeti’nde
   1.449.462 kişi tarafından
   konuşulmaktadır.
Nogay Türkçesi

  Nogay Türkçesi; Kuzey Kafkasya’da
   Stavropol Bölgesi’nde ve Karaçay-
   Çerkes Özerk Bölgesi’nde 75.564 kişi
   tarafından konuşulmaktadır.
Karaçay-Balkar, Kumuk
Türkçeleri
  Karaçay-Balkar, Kumuk Türkçeleri;
   Kuzey Kafkasya’daki Karaçay-Çerkes
   Özerk Bölgesi’nde konuşulmaktadır.
   Dağıstan Özerk Cumhuriyeti’nde
   konuşulan Kumuk Türkçesi de Karaçay-
   Balkar Türkçeleri gibi Sovyet
   Devrimi’nden sonra yazı dili olmuştur.
   Karaçay 156.140, Balkar 88.771, Kumuk
   282.178 kişi tarafından konuşulmaktadır.
Karay Türkçesi

  Karay Türkçesi; Hazarlar döneminde
   Museviliği kabul etmiş olan Karay
   Türklerinin konuştuğu Türkçedir. Kırım,
   Polonya ve Litvanya’da 3000 Karay
   Türkü yaşamaktadır.
Kırgız Türkçesi

  Kırgız Türkçesi; Kırgızistan’da, Doğu
   Türkistan’da ve diğer Türk
   Cumhuriyetleri’nde 2.630.998 kişi
   tarafından konuşulmaktadır.
Tuva-Karagas Türkçesi

  Tuva-Karagas Türkçesi; başkenti Kızıl
   olan Rusya Federasyonu’nun Tuva
   Özerk Cumhuriyeti’nde, Kuzey
   Moğolistan ve Uygur Özerk Bölgesi’nde
   216.924 kişi tarafından konuşulmaktadır.
Hakas Türkçesi

  Hakas Türkçesi; Güney Sibirya’da
   81.428 kişi tarafından konuşulmaktadır.
Slayt türkdilii

Contenu connexe

Tendances

1. i̇slamiyet öncesi türk tarihi
1. i̇slamiyet öncesi türk tarihi1. i̇slamiyet öncesi türk tarihi
1. i̇slamiyet öncesi türk tarihi
smh-slider
 
Destanlar
DestanlarDestanlar
Destanlar
MrFrkn
 
Tibbi dokümantasyon
Tibbi dokümantasyonTibbi dokümantasyon
Tibbi dokümantasyon
ozkanokan
 
Dereceli puanlama anahtari (rubric)
Dereceli puanlama anahtari (rubric)Dereceli puanlama anahtari (rubric)
Dereceli puanlama anahtari (rubric)
massive501
 

Tendances (20)

Yunus Emre
Yunus EmreYunus Emre
Yunus Emre
 
Gokturk Yazisini Ogrenme Kilavuzu
Gokturk Yazisini Ogrenme KilavuzuGokturk Yazisini Ogrenme Kilavuzu
Gokturk Yazisini Ogrenme Kilavuzu
 
Hititler
HititlerHititler
Hititler
 
Türk eğitim Tarihi - İç Asya Müslüman Türkleri, Karahanlılar ve Selçuklular D...
Türk eğitim Tarihi - İç Asya Müslüman Türkleri, Karahanlılar ve Selçuklular D...Türk eğitim Tarihi - İç Asya Müslüman Türkleri, Karahanlılar ve Selçuklular D...
Türk eğitim Tarihi - İç Asya Müslüman Türkleri, Karahanlılar ve Selçuklular D...
 
1. i̇slamiyet öncesi türk tarihi
1. i̇slamiyet öncesi türk tarihi1. i̇slamiyet öncesi türk tarihi
1. i̇slamiyet öncesi türk tarihi
 
Ders Planı
Ders PlanıDers Planı
Ders Planı
 
Oral Mukoz Membranda Bozulma Sunum
Oral Mukoz Membranda Bozulma SunumOral Mukoz Membranda Bozulma Sunum
Oral Mukoz Membranda Bozulma Sunum
 
1. Ölçme ve Değerlendirme-Temel kavramlar
1. Ölçme ve Değerlendirme-Temel kavramlar1. Ölçme ve Değerlendirme-Temel kavramlar
1. Ölçme ve Değerlendirme-Temel kavramlar
 
Assamese literature
Assamese literatureAssamese literature
Assamese literature
 
Karahanlilar
KarahanlilarKarahanlilar
Karahanlilar
 
B08 A55s 84 Diapo Sissao Fr
B08 A55s 84 Diapo Sissao FrB08 A55s 84 Diapo Sissao Fr
B08 A55s 84 Diapo Sissao Fr
 
V di̇yagram
V di̇yagramV di̇yagram
V di̇yagram
 
Destanlar
DestanlarDestanlar
Destanlar
 
Tibbi dokümantasyon
Tibbi dokümantasyonTibbi dokümantasyon
Tibbi dokümantasyon
 
Uyku Örüntüsünde Rahatsızlık-Sunum
Uyku Örüntüsünde Rahatsızlık-SunumUyku Örüntüsünde Rahatsızlık-Sunum
Uyku Örüntüsünde Rahatsızlık-Sunum
 
Dereceli puanlama anahtari (rubric)
Dereceli puanlama anahtari (rubric)Dereceli puanlama anahtari (rubric)
Dereceli puanlama anahtari (rubric)
 
Nöroloji Hasta Raporu Örneği
Nöroloji Hasta Raporu ÖrneğiNöroloji Hasta Raporu Örneği
Nöroloji Hasta Raporu Örneği
 
Egitim plani formu(dilara2).docx
Egitim plani formu(dilara2).docxEgitim plani formu(dilara2).docx
Egitim plani formu(dilara2).docx
 
Yetersiz Periferal Doku Perfüzyonu Sunum
Yetersiz Periferal Doku Perfüzyonu SunumYetersiz Periferal Doku Perfüzyonu Sunum
Yetersiz Periferal Doku Perfüzyonu Sunum
 
Gözlem formu 1
Gözlem formu 1Gözlem formu 1
Gözlem formu 1
 

En vedette

TüRk Dilinin Tarihi DöNemleri
TüRk Dilinin Tarihi DöNemleriTüRk Dilinin Tarihi DöNemleri
TüRk Dilinin Tarihi DöNemleri
derslopedi
 
Oguz Turkcesinin Andki Ilk Urunleri
Oguz Turkcesinin Andki Ilk UrunleriOguz Turkcesinin Andki Ilk Urunleri
Oguz Turkcesinin Andki Ilk Urunleri
derslopedi
 
TüRk Edebiyati Tarihi
TüRk Edebiyati TarihiTüRk Edebiyati Tarihi
TüRk Edebiyati Tarihi
derslopedi
 
Amonestaciones profticas inspiradas duane s. crowther
Amonestaciones profticas inspiradas   duane s. crowtherAmonestaciones profticas inspiradas   duane s. crowther
Amonestaciones profticas inspiradas duane s. crowther
pedro dowling
 
Halk Edebiyati
Halk EdebiyatiHalk Edebiyati
Halk Edebiyati
derslopedi
 
TüRk Edebiyati Tarihi 3
TüRk Edebiyati Tarihi 3TüRk Edebiyati Tarihi 3
TüRk Edebiyati Tarihi 3
derslopedi
 
Türkiye selçuklu tarihi Anadolu’nun Fethi Ve Birinci Beylikler Dönemi
Türkiye selçuklu tarihi   Anadolu’nun Fethi Ve Birinci Beylikler DönemiTürkiye selçuklu tarihi   Anadolu’nun Fethi Ve Birinci Beylikler Dönemi
Türkiye selçuklu tarihi Anadolu’nun Fethi Ve Birinci Beylikler Dönemi
recep şahin
 
ŞEKER AHMET PAŞA
ŞEKER AHMET PAŞAŞEKER AHMET PAŞA
ŞEKER AHMET PAŞA
hafize
 
Türk Edebiyatının Dönemleri
Türk Edebiyatının DönemleriTürk Edebiyatının Dönemleri
Türk Edebiyatının Dönemleri
ZEKOCA
 
6. Sınıf Sosyal Bilimler 3. Ünite İpek Yolunda Türkler
6. Sınıf Sosyal Bilimler 3. Ünite İpek Yolunda Türkler6. Sınıf Sosyal Bilimler 3. Ünite İpek Yolunda Türkler
6. Sınıf Sosyal Bilimler 3. Ünite İpek Yolunda Türkler
enesulusoy
 
Osm.Dev.Kur DöN.Slayt
Osm.Dev.Kur DöN.SlaytOsm.Dev.Kur DöN.Slayt
Osm.Dev.Kur DöN.Slayt
derslopedi
 

En vedette (20)

TüRk Dilinin Tarihi DöNemleri
TüRk Dilinin Tarihi DöNemleriTüRk Dilinin Tarihi DöNemleri
TüRk Dilinin Tarihi DöNemleri
 
Oguz Turkcesinin Andki Ilk Urunleri
Oguz Turkcesinin Andki Ilk UrunleriOguz Turkcesinin Andki Ilk Urunleri
Oguz Turkcesinin Andki Ilk Urunleri
 
TüRk Edebiyati Tarihi
TüRk Edebiyati TarihiTüRk Edebiyati Tarihi
TüRk Edebiyati Tarihi
 
Uygur metinleri
Uygur metinleriUygur metinleri
Uygur metinleri
 
Amonestaciones profticas inspiradas duane s. crowther
Amonestaciones profticas inspiradas   duane s. crowtherAmonestaciones profticas inspiradas   duane s. crowther
Amonestaciones profticas inspiradas duane s. crowther
 
Gokturk yazisini ogrenme kilavuzu - horozz.net
Gokturk yazisini ogrenme kilavuzu - horozz.netGokturk yazisini ogrenme kilavuzu - horozz.net
Gokturk yazisini ogrenme kilavuzu - horozz.net
 
Halk Edebiyati
Halk EdebiyatiHalk Edebiyati
Halk Edebiyati
 
TüRk Edebiyati Tarihi 3
TüRk Edebiyati Tarihi 3TüRk Edebiyati Tarihi 3
TüRk Edebiyati Tarihi 3
 
Uçurtma sunum
Uçurtma sunumUçurtma sunum
Uçurtma sunum
 
Türkiye selçuklu tarihi Anadolu’nun Fethi Ve Birinci Beylikler Dönemi
Türkiye selçuklu tarihi   Anadolu’nun Fethi Ve Birinci Beylikler DönemiTürkiye selçuklu tarihi   Anadolu’nun Fethi Ve Birinci Beylikler Dönemi
Türkiye selçuklu tarihi Anadolu’nun Fethi Ve Birinci Beylikler Dönemi
 
Sunu1
Sunu1Sunu1
Sunu1
 
ŞEKER AHMET PAŞA
ŞEKER AHMET PAŞAŞEKER AHMET PAŞA
ŞEKER AHMET PAŞA
 
Türkçenin Yozlaşması Sunum
Türkçenin Yozlaşması SunumTürkçenin Yozlaşması Sunum
Türkçenin Yozlaşması Sunum
 
Türk Edebiyatının Dönemleri
Türk Edebiyatının DönemleriTürk Edebiyatının Dönemleri
Türk Edebiyatının Dönemleri
 
6. Sınıf Sosyal Bilimler 3. Ünite İpek Yolunda Türkler
6. Sınıf Sosyal Bilimler 3. Ünite İpek Yolunda Türkler6. Sınıf Sosyal Bilimler 3. Ünite İpek Yolunda Türkler
6. Sınıf Sosyal Bilimler 3. Ünite İpek Yolunda Türkler
 
Pi Coskusu
Pi CoskusuPi Coskusu
Pi Coskusu
 
Osm.Dev.Kur DöN.Slayt
Osm.Dev.Kur DöN.SlaytOsm.Dev.Kur DöN.Slayt
Osm.Dev.Kur DöN.Slayt
 
Hindistan
HindistanHindistan
Hindistan
 
Slayt hazırlama
Slayt hazırlamaSlayt hazırlama
Slayt hazırlama
 
Hindistan Sunumu
Hindistan SunumuHindistan Sunumu
Hindistan Sunumu
 

Similaire à Slayt türkdilii

Orhun Anitlari Ve Alfabeler
Orhun Anitlari Ve AlfabelerOrhun Anitlari Ve Alfabeler
Orhun Anitlari Ve Alfabeler
derslopedi
 
TüRk Edebiyatı Tarihi
TüRk Edebiyatı TarihiTüRk Edebiyatı Tarihi
TüRk Edebiyatı Tarihi
derslopedi
 
GOKTURKKKKKKKL...AAAKAJWJWBHWHWHWBSUWJWBWJSUHS
GOKTURKKKKKKKL...AAAKAJWJWBHWHWHWBSUWJWBWJSUHSGOKTURKKKKKKKL...AAAKAJWJWBHWHWHWBSUWJWBWJSUHS
GOKTURKKKKKKKL...AAAKAJWJWBHWHWHWBSUWJWBWJSUHS
freedomlibra9
 
Doğu Türkistan
Doğu TürkistanDoğu Türkistan
Doğu Türkistan
asajs12
 
Ilk TüRk Devletlerinde KüLtüR Ve Medeniyet (Yeni)
Ilk TüRk Devletlerinde KüLtüR Ve Medeniyet (Yeni)Ilk TüRk Devletlerinde KüLtüR Ve Medeniyet (Yeni)
Ilk TüRk Devletlerinde KüLtüR Ve Medeniyet (Yeni)
esmus2
 
Destan DöNemi TüRk Edebiyati
Destan DöNemi TüRk EdebiyatiDestan DöNemi TüRk Edebiyati
Destan DöNemi TüRk Edebiyati
derslopedi
 
Yaşadığım Gibi
Yaşadığım GibiYaşadığım Gibi
Yaşadığım Gibi
kaosakatki
 
Ilk TüRk Devletlerinde KüLtüR Ve Medeniyet (Yeni) 1
Ilk TüRk Devletlerinde KüLtüR Ve Medeniyet (Yeni)  1Ilk TüRk Devletlerinde KüLtüR Ve Medeniyet (Yeni)  1
Ilk TüRk Devletlerinde KüLtüR Ve Medeniyet (Yeni) 1
esmus2
 
Ibni batuta'nın karadeniz seyahatnamesi
Ibni batuta'nın karadeniz seyahatnamesiIbni batuta'nın karadeniz seyahatnamesi
Ibni batuta'nın karadeniz seyahatnamesi
Ahmet Türkan
 
2 tarih icinde turk edebiyatı
2   tarih icinde turk edebiyatı2   tarih icinde turk edebiyatı
2 tarih icinde turk edebiyatı
Umut Açıkgöz
 

Similaire à Slayt türkdilii (20)

Orhun Anitlari Ve Alfabeler
Orhun Anitlari Ve AlfabelerOrhun Anitlari Ve Alfabeler
Orhun Anitlari Ve Alfabeler
 
TüRk Edebiyatı Tarihi
TüRk Edebiyatı TarihiTüRk Edebiyatı Tarihi
TüRk Edebiyatı Tarihi
 
Edebiyat Dönemleri.lise onuncu sınıf indir
Edebiyat Dönemleri.lise onuncu sınıf indirEdebiyat Dönemleri.lise onuncu sınıf indir
Edebiyat Dönemleri.lise onuncu sınıf indir
 
10. sınıflar i̇slam öncesi
10. sınıflar   i̇slam  öncesi10. sınıflar   i̇slam  öncesi
10. sınıflar i̇slam öncesi
 
TÜRK DİLİ VE TARİHİ DERS ANLATIMI KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ
TÜRK DİLİ VE TARİHİ DERS ANLATIMI KOCATEPE ÜNİVERSİTESİTÜRK DİLİ VE TARİHİ DERS ANLATIMI KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ
TÜRK DİLİ VE TARİHİ DERS ANLATIMI KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ
 
GOKTURKKKKKKKL...AAAKAJWJWBHWHWHWBSUWJWBWJSUHS
GOKTURKKKKKKKL...AAAKAJWJWBHWHWHWBSUWJWBWJSUHSGOKTURKKKKKKKL...AAAKAJWJWBHWHWHWBSUWJWBWJSUHS
GOKTURKKKKKKKL...AAAKAJWJWBHWHWHWBSUWJWBWJSUHS
 
Doğu Türkistan
Doğu TürkistanDoğu Türkistan
Doğu Türkistan
 
Ilk TüRk Devletlerinde KüLtüR Ve Medeniyet (Yeni)
Ilk TüRk Devletlerinde KüLtüR Ve Medeniyet (Yeni)Ilk TüRk Devletlerinde KüLtüR Ve Medeniyet (Yeni)
Ilk TüRk Devletlerinde KüLtüR Ve Medeniyet (Yeni)
 
Destan DöNemi TüRk Edebiyati
Destan DöNemi TüRk EdebiyatiDestan DöNemi TüRk Edebiyati
Destan DöNemi TüRk Edebiyati
 
Yaşadığım Gibi
Yaşadığım GibiYaşadığım Gibi
Yaşadığım Gibi
 
öZge çoruk (1)
öZge çoruk (1)öZge çoruk (1)
öZge çoruk (1)
 
Ilk TüRk Devletlerinde KüLtüR Ve Medeniyet (Yeni) 1
Ilk TüRk Devletlerinde KüLtüR Ve Medeniyet (Yeni)  1Ilk TüRk Devletlerinde KüLtüR Ve Medeniyet (Yeni)  1
Ilk TüRk Devletlerinde KüLtüR Ve Medeniyet (Yeni) 1
 
Kpss tarih önemli noktalar
Kpss tarih önemli  noktalarKpss tarih önemli  noktalar
Kpss tarih önemli noktalar
 
Ibni batuta'nın karadeniz seyahatnamesi
Ibni batuta'nın karadeniz seyahatnamesiIbni batuta'nın karadeniz seyahatnamesi
Ibni batuta'nın karadeniz seyahatnamesi
 
Dunden e dergi (1)
Dunden e dergi (1)Dunden e dergi (1)
Dunden e dergi (1)
 
2 tarih icinde turk edebiyatı
2   tarih icinde turk edebiyatı2   tarih icinde turk edebiyatı
2 tarih icinde turk edebiyatı
 
Edebiyat .pdf
Edebiyat .pdfEdebiyat .pdf
Edebiyat .pdf
 
İletişim Tarihi 1 - Sözlü ve Yazılı Kültür
İletişim Tarihi 1 - Sözlü ve Yazılı Kültürİletişim Tarihi 1 - Sözlü ve Yazılı Kültür
İletişim Tarihi 1 - Sözlü ve Yazılı Kültür
 
Ani (hatira)
Ani (hatira)Ani (hatira)
Ani (hatira)
 
İslamiyet ve Kültür
İslamiyet ve Kültürİslamiyet ve Kültür
İslamiyet ve Kültür
 

Slayt türkdilii

  • 1. TÜRK DİLİ DERSİ I Arife GÜLSÜN
  • 2. TÜRK DİLİNİN TARİHİ DÖNEMLERİ  Türkçenin bilinen ilk yazılı belgeleri Köktürk yazıtlarıdır. Yazıtların dili incelendiğinde, içinde atasözleri, deyimler ve kalıp ifadeler bulunduğu dikkati çekmekte ve onların, bir dilin ilk örnekleri olamayacağı rahatlıkla görülebilmektedir.
  • 3. Türkçenin işte bu elimizde belgesi olmayan dönemi (Karanlık Dönem), araştırmacılar tarafından üç grupta incelenmektedir:  Altay Dönemi  En Eski Türkçe Dönemi  İlk Türkçe Dönemi
  • 4.  Altay Dönemi’nde Türkçenin henüz diğer Altay dillerinden ayrılmadığı düşünülür. En Eski Türkçe Dönemi’nde Türkçe, bağımsız bir dil olma yoluna girmiştir. Tahsin Banguoğlu, bu çağa “Hun Çağı” adını vermektedir. İlk Türkçe Dönemi, Türklerin tarih sahnesinde kesin olarak görüldüğü dönemdir. Çin, Bizans ve İran kaynaklarında Türklerle ilgili bilgilere ve Türkçe kelimelere rastlanır. (Muncuk “boncuk”, Aybars, ilek “hükümdar”, uldis “yıldız”, haraton “kara ton, hun hükümdarının adı” vb.)
  • 5. Türkçenin bu karanlık çağlarını, yazılı belgelerle takip ettiğimiz dönemler izler. Bu dönemleri ise şu başlıklar altında toplamak mümkündür.  Eski Türkçe Dönemi (6-13. yy)  Orta Türkçe Dönemi (13-15. yy)  Yeni Türkçe Dönemi (15-20. yy)  Modern Türkçe Dönemi (20. yy.’dan günümüze)
  • 6. ESKİ TÜRKÇE DÖNEMİ  Türkçenin tüm dönemleri düşünüldüğünde, hem ses ve biçim bilgisi, hem de söz varlığı açısından en temiz dönemi bu dönemdir.  Eski Türkçe dönemine ait metinler; Köktürk, Uygur ve Karahanlı metinleridir.
  • 7. Köktürk Metinleri :  Köktürklerin Türk kültür tarihindeki en önemli yeri, Türkçenin bilinen en eski yazılı belgelerine sahip olmalarıdır.  Köktürkler çağında kağanların ve devlet ileri gelenlerinin ölümünden sonra, onlar adına bir anıt inşa etmek, içini dışını bezetmek ve bu anıt mabedin bahçesine yazılı taş diktirmek gelenek haline gelmişti. Kağanlar bu taşlara, “gönüllerindeki sözleri” vurdurmuş ve bu sözlerin ebedi olarak kalmasını arzu ederek halkının bundan ders almasını istemişti.
  • 8.  Köktürk bengü taşları şunlardır: Kül Tigin, Bilge Kağan, Tonyukuk, Çoyrın, Hoytu Tamir, Nalayha, Talas, Hangiday, İhe-Nûr, Köl İç Çor, (İhe Huşotu), İşbara Tamgan Tarkan (Ongin), Altun Tamgan Tarkan (İhe- Aşete), Mahan Kağan (Bugut). Bu yazıtlar içinde, umumiyetle “Orhun Yazıtları” diye tanınan Kül Tigin, Bilge Kağan, Tonyukuk yazıtları, bengü taş edebiyatının en uzun ve en mükemmel örnekleridir
  • 9.  . Çoyrın yazıtı, tarihi bilinen en eski Türk yazıtıdır. Bu yazıt, MS. 687-692 yılları arasında dikilmiştir ve altı satırdan oluşmaktadır. Bu yazıtta bir Köktürk erinin İlteriş’e katıldığı anlatılmaktadır.
  • 10. Tonyukuk Yazıtı  Tonyukuk Yazıtı 724-726 yıllarında dikilmiştir. Bu taşı diktiren ve üzerindekileri yazdıran Bilge Tonyukuk’tur. Burada Türk milletinin Çin tutsaklığından kurtuluşu ve İlteriş Kağan zamanında Oğuzlarla, Kırgızlarla, On-Oklarla ve Çinlilerle yapılan savaşlar anlatılmaktadır
  • 11.  Tonyukuk Yazıtı, diğer iki yazıtın doğusunda bulunur. Devrilmemiş olup dört cepheli iki taş halindedir. Birinci ve daha büyük olan taşta 35, ikincisinde ise 27 satır vardır. İkinci taşta aşınma daha fazla olmuştur. Diğer yazıtlardan farklı olarak bu yazıtta harfler, yukarıdan aşağıya ama sağdan sola değil soldan sağa doğru yazılmıştır.
  • 12. Kültigin Yazıtı  Kül Tigin bengü taşı, 21 Ağustos 732’de Bilge Kağan tarafından diktirilmiştir. Burada Köktürklerin güçlü bir devletken nasıl zayıflayıp Çin’e tutsak olduğu, sonrasında Çin esaretinden nasıl kurtulup kendini toparladığı ve Kül Tigin’in kahramanlıkları anlatılmaktadır. Kül Tigin, Bilge Kağan’ın küçük kardeşi, İlteriş’in oğludur, 731’de 47 yaşındayken ölmüştür.
  • 13.  Kül Tigin bengü taşının yazarı, Bilge Kağan’ın ağzından yazılmış olmakla birlikte, Yollug Tigin’dir. Yazıtta, keskin ve yalın bir üslûp, hükümdarâne bir eda ve heybetli bir hitap tarzı dikkati çekmektedir. Kaplumbağa şeklindeki oyuk bir kaide üzerine oturtulmuş olan yazıtın yüksekliği 3.75 m’dir.
  • 14.  Yukarıya doğru daralmakta olan dört cepheli yazıtın güney ve kuzey bölümlerinin genişliği aşağıda 46, yukarıda ise 32 cm’dir. Batı cephesi büyük bir Çince kitabe ile kaplıdır. Diğer üç cephe ise Türkçedir. Satırlar yukarıdan aşağıya ve sağdan sola doğru yazılmış olup kelimeler arasında : işareti bulunmaktadır.
  • 15.  Bilge Kağan Yazıtı, oğlu Tenri Kağan tarafından 735’te diktirilmiştir. Yazıtın birçok yeri Kül Tigin Yazıtı’yla aynıdır. .) Burada, Bilge Kağan’ın 18 yıllık hükümdarlığı döneminde neler yaptığı anlatılmıştır.
  • 16.  Kül Tigin yazıtının bir kilometre uzağında bulunan yazıtın doğu cephesinde 42, diğer cephelerinde ise 15 satır bulunmaktadır. Yüksekliği 3.80 metredir. Bilge Kağan Yazıtı hem devrilmiş, hem de parçalanmıştır. O yüzden tahribat ve silinti çok fazla olmuştur.
  • 18. Göktürk Yazıtlarından:  Temir Kapığka tegi süledim. Yırığaru Yir Bayırku yiririge tegi süledim. Bunca yirke tegi yorıtdım. Ötüken yışda yig idi yok ermiş. İl tutsık yir Ötüken yış ermiş. Bu yirde olurup Tabğaç budun birle ] tüzültüm. Altun kümüş işgiti kutay bungsuz anca birür. Tabğaç budun sabı süçig ağısı yımşak ermiş. Süçig sabin yımşak ağın arıp ırak budunuğ anca yağutır ermiş. Yağuru kondukda kisre anyığ bilig anda öyür ermiş.
  • 19.  Demir Kapıya kadar ordu sevk ettim. Kuzeyde Yir Bayırku yerine kadar ordu sevk ettim. Bunca yere kadar yürüttüm. Ötüken ormanından daha iyisi hiç yokmuş. İl tutacak yer Ötüken ormanı imiş. Bu yerde oturup Çin milleti ile anlaştım. Altını, gümüşü, ipeği ipekliyi sıkıntısız öylece veriyor. Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş.
  • 20.  Köktürk Yazıtları’ndan ilk defa 12. yüzyılda tarihçi Cüveyni “Tarih-i Cihangüşa’sında bahsetmiştir. Fakat 18-19. yüzyıllara kadar bu taşlar bilinmemekteydi. Önce Yenisey Yazıtları bulundu. Daha sonra Strahlenberg 1730’da bu yazıtlardan bahsetti. 1889’da Rus bilgin Yadrinstev, sonradan Kül Tigin ve Bilge Kağan Yazıtları olduğu anlaşılacak Orhun Yazıtları’nı buldu. Heikel’in başkanlığında bir Fin heyeti 1890’da bir ilmî sefer düzenleyip bu taşların fotoğraflarını çekti ve yayınladı.
  • 21.  Aynı yıllarda Radloff başkanlığında bir Rus ilmî heyeti de kendi tespit ettiği fotoğrafları yayınladı. 1893’te Danimarkalı bilgin Thomsen, bu yazıtların Türklere ait olduğunu açıkladı. Bengü taşlar üzerinde ilk Türkçe yayını Hüseyin Namık Orkun yaptı. (Eski Türk Yazıtları, 4 cilt, 1936, 1939, 1940, 1941) Ayrıca Muharrem Ergin’de bu ilk yazılı belgelerimiz üzerinde çalıştı ve bu çalışmalarını bir el kitabı halinde Türk ilim âlemine sundu.
  • 22. Uygur Metinleri:  Köktürklerden sonra Uygur Türklerini tarih sahnesinde görürüz. Yeni bir dini benimseyen Uygurlar, Uygur yazısı ve Mani, Brahmi yazılarıyla, bize taş ve kâğıt üzerine yazılmış çok çeşitli metinler bırakmışlardır.
  • 23.  Ayrıca kütük basması denilen tahta harflerle basılmış eserler de Uygur Türklerinden günümüze ulaşmıştır. Uygurlar MS. 745’te Köktürk devletini yıkarak bağımsızlığını ilan etmiştir. 840-870 tarihleri arasında Doğu Türkistan’daki Tarım havzasına yerleşen Uygurlar, girmiş oldukları yeni kültür dairesine ait binlerce sayfalık telif ve tercüme eser meydana getirmişlerdir.
  • 24.  Doğu Türkistan’da 1901- 1914 yılları arasında yapılan kazılarda, Uygurlara ait yüzlerce sandık eser bulunmuştur. Çoğunun konusu din olan bu eserlerde; tıp, astronomi, falcılık vb. konulara da yer verilmiştir.
  • 25.  Uygurların üçüncü hükümdarı Bögü Kağan, 762 yılında Mani dinine girmiştir. Maniheizm; MS. 3. asırda İran’da ortaya çıkan, Zerdüştlük ve Hıristiyanlığın karışımı olarak da nitelendirilebilecek bir dindir. İran’da yasak edildikten sonra Orta Asya’ya, oradan da Çin’e Soğdaklar aracıyla yayılmış, din Çin’de de yasaklanınca Türk hükümdarları, Mani rahiplerini himayeleri altına almıştır. Doğu Türkistan’daki Uygurlar arasında bir süre sonra Budizm (Burkancılık) yayılınca eski etkisini kaybeden Maniheizm, 12. asırda tamamen yok olmuştur.
  • 26.  Uygur Türklerinin önemli bir kolu 500 yıl Budist olarak yaşamıştır. Dinde meydana gelen bu değişim diğer alanlara da yansımış, medeniyette ve yazıda köklü değişimler olmuştur.  Uygurlara ait metinleri, Manici çevreye ait metinler ve Burkancı çevreye ait metinler olmak üzere iki bölümde incelemek gerekir.
  • 27. Manici Çevreye Ait Metinler:  Şiirler: Manici çevreye ait elimizde 7 manzume bulunmaktadır. Bu şiirlere şlok ya da takşut denir. Aprınçor Tigin ilk Türk şairidir.
  • 28.  Irk Bitig (Fal Kitabı): Tahminen 930 yılında ve Köktürk harfleriyle yazılmış, her biri ayrı bir fal olarak yorumlanan 65 paragraftan oluşmuş bir eserdir.
  • 29. Burkancı Çevreye Ait Metinler:  Şiirler: Bu dönemden günümüze ulaşan 25 şiirin toplam mısra sayısı 1400’dür. Tamamı dinî içeriklidir ve mısra başı kafiyeler dikkati çekmektedir. Pratya-şiri ve Şingku Şeli Tutung Uygurlardan bize adları ulaşan önemli şairlerdendir.
  • 30.  Burkancı edebiyatta nesirler; vinayalardan, sudurlardan, çatiklerden ve abidarmalardan oluşur:
  • 31.  Vinayalar: Bunlar, Burkancı rahip ve rahibelerin günlük yaşamlarını düzenleyen kuralları ve onların hayatını içerir.  Sudurlar: Bunlar, bir çeşit vaazdır. Uygurcaya çevrilmiş en uzun sudur, Altun Yaruk’tur.
  • 32.  Altun Yaruk: Altın ışık anlamına gelir. Şinggu Seli Tutung tarafından Çinceden Uygurcaya çevrilmiş 700 sayfalık bir eserdir. Eser bir tercümeden ziyade müstakil bir adaptasyondur. Kitapta, Burkancılığın inanç ve felsefesi, din adamlarının menkıbelerine de yer verilerek işlenmiştir.
  • 33.  Sekiz Yükmek: Sekiz yığın (tomar) anlamına gelir. Bu eserde de Budizm inanç ve felsefesi konu edilir. Halk arasında çok yayılmış olan bu dinî eser, yine Çinceden çevrilmiştir. İçinde Burkancılığa ait bazı pratik bilgiler bulunmaktadır. İçten anlatımı ve zengin söz varlığıyla dikkat çekmektedir.
  • 34.  Kuanşi im Pusar: Ses işiten ilah anlamına gelir. Eser, Kuanşi im adlı bir Bodisatva’nın (burkan adayının) canlı varlıkların en zor anlarında Hızır gibi yetişip onlara yardım etmesini konu almaktadır. Burkan, böylece Nirvana’ya nasıl ulaşılacağını, zor durumdakilere göstermektedir. Eserin Çinceden kim tarafından tercüme edildiği bilinmemektedir.
  • 35.  İnsadi Sudur: Rahiplerin karşılıklı olarak birbirlerine günahlarını anlatma törenini anlatan bir eserdir.  Yitiken Sudur: Çinceden 1328’de çevrilmiş olup konusu, büyüdür.  Kşanti Kılguluk Nom Bitig: Bir günah çıkarma kitabıdır.
  • 36.  Çatikler: Sudurlar içinde yer alan masallardır. Çoğu kez, sudurlardan ayrı kitaplar halinde yazılmışlardır. Burkanların hayatlarını anlatan olağanüstü olaylarla bezenmiş menkıbelerdir.
  • 37.  Prens Kalyanamkara ve Papamkara Hikâyesi: İyi düşünceli şehzade ile kötü düşünceli şehzadenin hikâyesidir. Bin Buda Mağaraları’nda bulunan en tanınmış çatiklerden biridir. Bu hikâye, iyi bir şehzadenin bütün canlılara yardım etmek ve onların birbirlerini öldürmelerine engel olmak üzere çok değerli bir mücevheri ele geçirme macerasını anlatır.  Maytrisimit: Toharcadan Türkçeye çevrilmiş olan bu eserde Maitreya Burkan’ın menkıbevî hayatı anlatılır. Maitreya, İslamiyetteki “mehdi” gibi istikbalde gökten yere inecek ve insanları Nirvana’ya ulaştıracak olan bir Burkan’dır. Eser ülüş adı verilen bölümlerden oluşmuştur.
  • 38.  Abidarmalar: Bunlar, Burkancılığın felsefesini yapan, metafizik yönü ağır basan, kuru ve ağır bir ifadeye sahip eserlerdir. Çinceden tercüme edilmiş olan Abidarim Kıınlıg Koşavarti Şastir adlı eser, hacimli bir abidarmadır.
  • 39. Karahanlı Metinleri: Eski Türkçenin Karahanlı Dönemi eserleri şunlardır:  Kutadgu Bilig / Yusuf Has Hacip  Divanü Lugati’t-Türk / Kaşgarlı Mahmut  Atebetü’l Hakayık / Edip Ahmet Yükneki  Divan-ı Hikmet / Ahmet Yesevi
  • 40. Kutadgu Bilig  Saadet veren bilgi anlamına gelir. 1069- 1070 yılında Yusuf Has Hacip tarafından 6645 beyit olarak yazılan bir siyasetnâmedir. Eserde “adalet”, devlet”, “akıl” ve “kanaat”i temsil eden dört sembolik şahıs, birbirleriyle konuşur; hayatı çeşitli yönleriyle tahlil eder.
  • 41.  Eserin amacı, kâmil insan yetiştirmektir. Birçok güzel huy, fazilet tasvir edilir. Okumak, yazmak, dil öğrenmek, şiirle hendeseyle (geometri) ilgilenmek, tıp bilmek, rüya tabir etmek, avcılık, kuşçuluk, ok atmak, satranç oynamak vb. pek çok konuda tavsiyeler, bilgiler vardır. Devlet reislerinde bulunması gereken özellikler dile getirilirken Yusuf Has Hacip ile îslâm âleminin en büyük filozoflarından Farabi arasında bir yakınlık olduğu görülür.
  • 42.  Yusuf, eserini doğduğu şehir olan Balasagun’da yazmaya başlamış, Kaşgar’da tamamlamış ve Tabgaç Buğra Han’a sunmuştur. Sonrasında da Han’ın iltifatlarına mazhar olmuş, sarayda “has hacip” olma ünvanını almıştır. Yusuf Has Hacip, eserde, insanın hayatının anlamını çözümlemeye çalışmış; onun toplum ve devlet içindeki yerini, görevini belirleyen bir hayat felsefesini oluşturmaya gayret etmiştir.
  • 43.  Eserdeki dört ana kahraman Kün Togdı (hükümdar), Ay Toldı (vezir), Ögdülmiş (vezirin oğlu) ve Odgurmış (Ögdilmiş’in arkadaşı) tır. Kün Togdı adaleti, Ay Toldı mutluluğu, Ögdülmiş aklı, Odgurmış akıbeti temsil eder.
  • 44. Kutadgu Bilig’den  Yorıglı bulıt teg yigitlikni ıdtım Tüpi yil kiçer teg tiriglig tükettim (Yütüyen bulut gibi gençliğimi geçirdim. Tipi yel geçer gibi gençliğimi tükettim.)  İsizim yigitlik isizim yigitlik Tuta bilemedim men sini terk kaçıttım (Yazık gençliğime, yazık gençliğime. Tutabilemedim ben seni, tez kaçırdım.)
  • 45. Divanü Lügati’t-Türk:  Türk Dilleri’nin Divanı anlamına gelir. Kaşgarlı Mahmut’un Araplara Türkçe öğretmek ve Türk Dili’nin üstün bir dil olduğunu göstermek gayesiyle 1072’de kaleme aldığı, halife Muhammed el Muktedi bi Emrillah’a sunulan ansiklopedik bir sözlüktür.
  • 46.  Madde başı Türkçe olan sözlerin, Arapça karşılıkları verilmiş ve o kelimenin içerisinde bulunduğu bir örnekle açıklanmıştır. Açıklamalar sırasında atasözlerinden, şiirlerden örnekler veren yazar, Türk toplum hayatından pek çok sahneye şahit olmamızı sağlamıştır
  • 47.  Eser, eski Türk kültür ve medeniyetinin eşsiz bir kaynağıdır. O günkü Türklerin gelenek ve görenekleri, konuştukları ağız özellikleriyle birlikte aktarılmıştır. İçinde 300’e yakın atasözünün, 240 kadar şiir parçasının olduğu eserde Türk Dili’nin yapısı, kuralları ayrıntılı ve karşılaştırmalı olarak anlatılmıştır. 638 sayfa 319 yapraktan oluşan eser 1074’tamamlanmış, 192 yıl sonra 1266’da İran’dan Şam’a yerleşen Şamlı Mehmet tarafından istinsah edilmiştir.
  • 48. Eski Türk ve Arap âlimlerince bilinen kitap, ancak 20. yüzyılın başlarında Ali Emirî tarafından büyük bir rastlantı sonucu bulunmuştur. Eski Maliye Nazırlarından Nafiz Bey’in akrabası yaşlı bir hanım, eseri, Sahaflar Çarşısı’nda satılması için Burhan Bey’in sahaf dükkânına bırakmıştır. Ali Emirî Efendi, Burhan Bey’e 30 altın vererek paha biçilmez bu eseri koruma altına almıştır. Önceleri kitabı herkesten kıskanan Ali Emirî, Sadrazam Talat Paşa’nın araya girmesiyle üzerinde çalışılmasına rıza göstermiştir.
  • 49. Divan-ı Hikmet :  Hoca Ahmet Yesevi’nin şiirlerini topladığı eserdir. Eser, öğretici yönü ağır basan manzumeler ile İslâm’ın daha iyi tanınmasına hizmet etmiş; o dönemde birleştirici bir rol üstlenmiştir. Türk dünyasının manevî hayatında çok önemli bir yeri olan mutasavvıf Hoca Ahmet Yesevi, kendi adıyla anılan Yeseviyye tarikatının da esaslarını belirlemiştir. O, “hikmet” adı verilen şiirleriyle, sade bir dille, halka İslâm esaslarını öğretmeye çalışmıştır.
  • 50. ORTA TÜRKÇE DÖNEMİ (13-15. yy)  Orta Türkçe; Eski Türkçe ile Yeni Türkçeyi birbirine bağlayan bir geçiş dönemidir. 12. yüzyıldan itibaren Orta-Asya Türk dünyasında bazı kaynaşmalar, ayrışmalar yaşanmaya başlar. Bu değişme ve gelişmeler ise yeni yazı dillerinin oluşmasını sağlar. Harezm bölgesi, Karahanlı Türkçesiyle Harezm Türkçesini birbirine bağlayan ve 12. yüzyıldan sonra oluşmaya başlayacak üç ayrı yazı diline beşiklik eden bir bölgedir.
  • 51.  Bölgenin kuzeyinde bulunan Altınordu- Kıpçak sahasında Kıpçak Türkçesi oluşurken, Eski Türkçenin yeni şartlar altındaki bir devamı olan Çağatayca’nın da varlığı yine bu bölgede kendini gösterir. Ayrıca Horasan ve İran’dan batıya doğru yol alacak Oğuzların konuştukları Türkçenin filizlendiği yer de Harezm’dir.
  • 52.  12. yüzyıla kadar tek bir kol halinde gelişen Türk yazı dili, bu yüzyıldan sonra, Kıpçak, Çağatay ve Oğuz Türkçeleri şeklinde yeni dallanmalara sahne olmuştur. Harezm Türkçesi, bu yazı dillerindeki farklılaşmalara olanak sağlayan bir zemin oluşturmuş; Eski Türkçe ile Yeni Türk dili kolları arasında bir geçiş özelliği taşımıştır.
  • 53. Harezm Türkçesinin dil yadigârları:  Kısasü’l - Enbiyâ  Mukaddimetü’l - Edeb  Muînü’l – Mürid  Muhabbetnâme  Nehcü’l-Feradis  Hüsrev ü Şirin
  • 54. Kıpçak Türkçesinin dil yadigârları  Kodeks Kumanikus (Codex Cumanicus  Tercümanü Türkî ve Arabî  Kitâbü’l-İdrâk li Lisânü’l-Etrâk  Et-Tuhfetü’z-Zekiyye fi’l-Lûgati’t-Türkiyye  El-Kavaninü’l-Külliye li Zabti’l-Lûgati’t-Türkiyye  Bulgatü’l-Müştâk fi Lûgati’t-Türk ve’l-Kıfçak  Gülistan Tercümesi
  • 55. Kodeks Kumanikus (Codex Cumanicus  İtalyan tüccarlar ve Alman rahipler tarafından derlendiği tahmin edilen, Hristiyanlığa ait ilâhileri, bilmeceleri Türkçe, Almanca, Lâtince ve Farsça sözlük parçalarını içine alan bir eserdir. 1303 tarihli eserin, Türk dili tarihi için önemi büyüktür.
  • 56.  Kıtabın ilk 110 sayfası İtalyanlar, sonraki 52 sayfası ise Almanlar tarafından yazılmıştır. Kitabın en önemli özelliği Latin-Gotik harfleriyle yazılmasıdır. Ticaretle ve günlük yaşamla ilgili 2500 Türkçe sözcük içeren sözlükte ayrıca İncil’den çeviriler, bazı Katolik ilahilerinin çevirileri, Kıpçakça dil bilgisi kuralları ve 47 atasözü bulunmaktadır. Kitap Kıpçakları Hıristiyanlaştırmak amacıyla yazılmıştır.
  • 57. YENİ TÜRKÇE DÖNEMİ (15-20. yy)  Bu dönemde bir yanda Harezm Türkçesi ve onun devamı niteliğindeki kolları (Kıpçak, Çağatay=Kuzey- Doğu Türkçesi) gelişmesini sürdürürken diğer tarafta Anadolu’da Oğuzların oluşturduğu Batı Türkçesi diye adlandırılan yeni bir yazı dili gelişme göstermiştir. Hazar ve Karadeniz’in kuzeyinden Anadolu’ya ve Avrupa içlerine kadar uzanan göçler; 15. yüzyıla kadar sürmüştür. Bu göçler neticesinde de siyasî, sosyal birtakım gelişmeler ile birlikte dilde dallanmalar, şubeleşmeler ortaya çıkmıştır. 15. yüzyılda Kuzey- Doğu Türkçesi; Kuzey Türkçesi ve Doğu Türkçesi olarak iki kolda yazılı ürünler verirken batıda da Batı Türkçesi, yeni bir yazı dili olarak varlığını sürdürmüştür.
  • 58. Kuzey Türkçesi  Kıpçak Türkçesi olarak da adlandırılır. Doğu Türkçesinin yazı dilinden çok da farklı değildir. Özellikle 18. ve 19. yüzyıllarda gelişme göstermiştir. Bugünkü Kazak, Kırgız, Tatar, Başkurt, Nogay, Kumuk, Karaçay-Balkar Türklerinin dilleri bu grupta yer alır.
  • 59. Doğu Türkçesi  Harezm Kıpçak Türkçesinin devamıdır. Çağatayca olarak da adlandırırlır. Bu yazı dilinin ustaları arasında Lütfi, Sekkaki, Ali Şir Nevai, Hüseyin Baykara, Babur, Ebulgazi Bahadır Han gibi şair ve yazarlar vardır.  Çağataycanın klasik bir yazı dili olarak kimlik kazanmasında Ali Şir Nevai'nin önemi çok büyüktür.
  • 60.  Nevai’nin çağında, Timurlular devletinde Türkçe yazan sanatçılar azdır. Nevai, Türkçeyi edebî dil olarak kullanmayan, onun yerine Farsça’yı seçen çağdaşlarına çatar. Bu görüşlerini Muhakemetü’l-Lugateyn adlı eserinde dile getirir. Farsça'nın resmi dil olduğu, Türk aydınlarının bu dille eserler vermeyi tercih ettiği bir dönemde o, Çağatayca'nın Farsçadan üstün bir dil olduğunu savunmuştır.
  • 61.  Bugünkü Hindistan, Afganistan ve Pakistan toprakları üzerinde 16. yüzyılda büyük bir imparatorluk kuran Babur Şah, aynı zamanda Çağatay Türkçesinin nesir ve nazım vadisinde çok değerli eserler veren bir sanatçısıdır. O, dünya hatırat edebiyatının en değerli eserlerinden biri olan “Vekayi “adlı eserin sahibidir.
  • 62.  Ayrıca 17. yüzyılda Ebü’l-Gazi Bahadır Han’ın Şecere-i Türkî ve Şecere-i Terâkime adlı eserleri Çağatay Türkçesi’nin önemli eserlerindendir.  Doğu Türkçesi (Çağatayca) günümüzde Yeni Özbekçe ve Yeni Uygur Türkçesi’yle varlığını devam ettirmektedir
  • 63. Batı Türkçesi  Oğuzca diye de adlandırılmaktadır. Anadolu, Rumeli, Irak, Kuzey ve Güney Azerbaycan ile Suriye’de konuşulan Türkçe Batı Türkçesidir. Bugünkü yazı dillerinden Gagavuz Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Türkiye Türkçesi ve Azerbaycan Türkçesi Batı Türkçesi grubunda yer almaktadır. Bu yazı dili diğer yazı dilleriyle karşılaştırıldığında (Kuzey Türkçesi ve Doğu Türkçesi ile) en çok gelişme gösteren, en verimli olan yazı dili olma özelliğine sahiptir. Doğu Oğuzcası ve Batı Oğuzcası diye ikiye ayrılır. Batı Oğuzcası, Türkiye Türkçesi’nin içinde olduğu koldur.
  • 64.  Anadolu’da gelişen yazı dili 3 evrede incelenir:  Eski Anadolu Türkçesi,  Osmanlı Türkçesi  Türkiye Türkçesi
  • 65. Eski Anadolu Türkçesi:  13 ile 15. yüzyıllar arasında Anadolu ve Rumeli’de konuşulan Batı Türkçesi’nin ilk dönemidir. Gramer şekilleri kısmen Eski Türkçe’ye bağlı olmakla birlikte yeni gramer şekillerini de bünyesinde barındırır. Anadolu’da yaşanan siyasal, sosyal gelişmelere bağlı olarak kendi içinde 3 evrede toplanır: Selçuklu Dönemi Türkçesi, Beylikler Dönemi Türkçesi ve Osmanlı Türkçesi’ne Geçiş Dönemi.
  • 66.  Anadolu Selçukuları döneminde Arapça bilim dili, Farsça ise resmî dil olduğundan dinî içerikli ve halka seslenen eserler de Türkçeyle oluşturulmuştur. Anadolu Beylikleri döneminde Türkçeye önem verme artmış; dil ve edebiyat açısından çok verimli bir dönem yaşanmıştır.
  • 67.  Eski Anadolu Türkçesi’nin özelliklerini en iyi yansıtan eser, Dede Korkut Hikâyeleri’dir. Göçebe yaşamdan yerleşik yaşama geçen Türklerin, nazım-nesir karışık oluşturdukları 12 hikâyeden oluşan eseridir. Bu hikâyeler Oğuzların serüvenlerini kapsar.
  • 68.  Coğrafya Doğu Anadolu’dur, 14. yüzyıldaki tarihî olayların 15. yüzyılda yazıya geçirilmiş şeklidir. Akkoyunlu ve Karakoyunlu Türkmenlerin Ermenilerle, Gürcülerle, Trabzon Rumları ile mücadeleleri anlatılır. Hikâye ile aynı adı taşıyan usta bir sanatçı tarafından yazıya geçirilmiş olmalıdır.
  • 69.  “ Dede Korkut, hikâyelerinde veli bir kişi olarak ortaya çıkar. Oğuzlar önemli meseleleri ona danışırlar. Keramet sahibi olduğuna inanılır. Gelecekten haberler verdiği söylenir. Ozan ve kamdır. Oğuzname’de, Dede Korkut’un 295 yıl yaşadığı ve peygamber Muhammed’e elçi olarak gönderildiği anlatılmaktadır. Oğuz Han’a vezirlik yapmış olduğu da bilinir. Kopuz çalıp, hikmetli sözler söyler. Kopuzuna da kendine duyulduğu gibi saygı duyulur.”
  • 70.  Sultan Veled’in Türkçe şiirleri, Yunus Emre, Kadı Burhaneddin, Nesimî, Şeyhî, Eşrefoğlu Rumî, Ahmedî, Kaygusuz Abdal, Ahmed-i Dâî, Ahmet Paşa, Avnî (Fatih Sultan Mehmet), Necatî ve Cem Sultan divanları; Ahmet Fakih’in Çarhnâme, Şayyad Hamza’nın Yusuf ve Zeliha, Hoca Mes’ud’un Süheyl ü Nevbahar, Şeyhoğlu Mustafa’nın Hurşid ü Şirin, Ahmed-i Dâî’nin Çengnâme adlı mesnevileri;
  • 71.  ; Âşık Paşa’nın Garipnâme, Erzurumlu Darîr’in Siyer-i Nebî, Ahmedî’nin İskendernâme, Şeyhoğlu Mustafa’nın Kâbusnâme ve Marzubânnâme, Şeyhî’nin Harnâme, Yazıcıoğlu Mehmed’in Muhammediye, Mercimek Ahmed’in Kabusnâme, Sinan Paşa’nın Tazarruat adlı eserleri ve Oruç Bey’in, Aşıkpaşazâde’nin Osmanlı tarihleri hep Eski Anadolu Türkçesi ile verilmiştir.
  • 72. Osmanlıca:  15 ile 20. yüzyıllar arasındaki Türkçedir. En belirgin özelliği Arapça Farsça kelimelerin terkiplerin çokluğudur. Konuşma dili ile yazı dili arsındaki fark giderek artmış; bir tarafta konuşulan ama yazılmayan diğer tarafta da yazılan fakat konuşulmayan bir dil ortaya çıkmıştır. Dilde çıkan bu ikilik; 17. yüzyıla kadar giderek artmış bu yüzyıldan sonra da mahallileşme hareketiyle çözülme yoluna girmiştir
  • 73.  Umumiyetle bu ağır dil Türkiye Türkçesi’ne kadar varlğını sürdürmüş; Batı Türkçesi’nin bu üçüncü evresinden sonra Türkiye Türkçesi’nde sadeleştirme çabaları, sonuçlarını vermeye başlamıştır.
  • 74.  Osmanlıca Dönemi, Yeni Lisan hareketinin bir sonucu olan Millî Edebiyat döneminin başlaması ile sona erer. Bu dönemde Arap ve Fars dillerinin baskısı, Türkçenin ikinci plana düşmesine sebep olmuş; karma ve klasik bir yazı dilinin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Süslü, ağır ve ağdalı bir dil durumuna gelen Osmanlı Türkçesi; yabancı kurallarla, isim ve sıfat tamlamalarıyla, Arapça ve Farsça gramer şekilleriyle yüklenmiştir.
  • 75.  . Bu yabancı unsurların oranı pek tabiî ki yüzyıllar içerisinde ve her yazar arasında aynı olmamıştır. 17. ve 18. yüzyıllarda ağırlaşmış, 19. yüzyılda ise Tanzimat hareketi ile tekrar sadeleşme yoluna girmiştir. Halk zevkine hitap eden dinî, tarihî, edebî eserler de “halk edebiyatı” çerçevesi içinde verilmeye devam etmiştir. Böylece, Divan edebiyatı ile halk ve tekke edebiyatı ürünleri arasında dil ve zevk bakımından farklılıklar oluşmuştur.
  • 76.  Osmanlı Türkçesiyle eser vermiş yüzlerce şair ve yazar vardır. Nazım vadisinde gazel, kaside, mesnevi, rubai, muhammes, müseddes, hiciv, hezel, muamma, şarkı vb. türlerde pek çok eser verilmiştir. Osmanlıca eserler veren başlıca yazar ve şairler şunlardır: Zatî, Hayalî, Fuzulî, Bakî, Pir Sultan Abdal, Köroğlu, Âşık Ömer, Şeyhülislam Yahya, Nefî, Nabî, Nailî, Evliya Çelebi, Nedim, Şeyh Galip, Koca Ragıp Paşa, Gevherî, Bayburtku Zihni, Dadaloğlu…
  • 77.  Tanzimat Dönemi’nde (1839-1896) Osmanlı yazı dilinin sadeleştirilmesi gereği üzerinde durulmuş, bir “halka iniş” hareketi gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Ahmet Mithat Efendi, Şinasi, Muallim Naci, Ahmet Cevdet Paşa, sade bir dille eserler verirken; Ziya Paşa ve Abdülhak Hamit süslü ve sanatlı üslûbu terk edememiştir.
  • 78.  Servet-i Fünûn yazarları ise dili iyiden iyiye ağırlaştırmış, “anlaşılmaz” bir dil ortaya çıkmıştır. Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Ahmet Haşim ve Halit Ziya Uşaklıgil gibi yazar ve şairler, bu ağır ve sanatlı dili kullanmayı tercih etmiş; Hüseyin Cahit, Ahmet Mithat gibi yazarlar ise daha sade bir dil kullanmışlardır. Tasfiyeciler diye adlandırılan Fuat Köseraif, Tepedelenli Zade Kâmil, Mehmet Celâl, Necip Asım gibi yazarlar, dili yabancı unsurlardan arındırma hususunda direnseler de Osmanlıca; ağır ve sade bir dil olma adına sürekli dalgalanmalar yaşamış, Millî Edebiyat dönemine kadar varlığını sürdürmüştür.
  • 79. Türkiye Türkçesi  20. yüzyıl Türkiye’sinin resmî dili olan Türk yazı dili Türkiye Türkçesidir. Suriye, Irak, Kıbrıs, Trakya, Bulgaristan ve Yugoslavya’da ve dünyanın çeşitli bölgelerine göç etmiş Türkler arasında bu yazı dili kullanılmaktadır. Konuşma dilini yazı diline yaklaştırma çabasının, yani “Yeni Lisan” hareketinin bir sonucu olarak, Türkiye Türkçesi’nin ilk tohumları atılmıştır. Ömer Seyfettin, Ziya Gökâlp, Ali Canip Yöntem öncülüğünde 1911’de Selanik’te çıkmaya başlayan Genç Kalemler dergisi, Millî bir edebiyatın doğmasını sağlamıştır.
  • 80.  Ardından da İstanbul Türkçesi’ne dayanan millî bir yazı dili oluşturulmuştur. Hecenin beş şairi Halit Fahri Ozansoy, Yusuf Ziya Ortaç, Enis Behiç Koryürek, Orhan Seyfi Orhon ve Faruk Nafiz Çamlıbel, şiirlerinde Türkçenin en güzel, en sade örneklerini vermiştir.
  • 81.  Yeni Lisan hareketinden sonra Türkçeleşme yolundaki ikinci büyük adım “Dil Devrimi” olmuştur. 1928’de Latin alfabesinin kabul edilmesi, 1932’de Atatürk eliyle Dil Devrimi’nin başlatılması, Türkiye Türkçesini yeni bir noktaya taşımıştır. Dil Devrimi, tarihî ve sosyal ihtiyaçların gerekli kıldığı, bilinçli bir devlet icraatıdır.
  • 82. TÜRKÇENİN YAYILMA ALANLARI VE BUGÜNKÜ DURUMU  Türk Dili bugün yedi bağımsız Türk Cumhuriyeti’nde (Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan) devlet dili olarak kullanılmaktadır.  Ayrıca Türkçenin konuşulduğu özerk cumhuriyetler de vardır: Tatar, Başkurt, Çuvaş Türklerinin bulunduğu İdil-Ural Bölgesi, Yakutistan, Hakas, Tuva, Altay, Çin Halk Cumhuriyetindeki Uygur Özerk Bölgesi bunlar arasında bulunmaktadır.
  • 83.  Bunların dışında Polonya, Ukrayna, Moldavya, Almanya başta olmak üzere dünyanın her köşesinde Türk toplulukları bulunmakta ve buralarda Türk Dilleri konuşulmaktadır. Dünyada en çok konuşulan diller sıralamasında Türkçe; Çince, İngilizce, İspanyolca ve Hintçenin ardından beşinci sıradadır. Bugün Türk halkları, genelde Latin harfleri olmak üzere, Arap ve Kril harfleri ile yazmaktadırlar.
  • 84. Çuvaşlar  Çuvaşlar bugün Çuvaş Özerk Cumhuriyeti’nde yaşamaktadırlar. Çuvaşça, Rusya’nın orta kesiminde, Ural Dağlarının batısında başkenti Çeboksarı olan Çuvaşistan’da konuşulur. Bütün Türk şivelerindeki “z” ve “ş” sesleri Çuvaşçada “r” ve “l”dir. Anlaşılabilirlik açısından bakıldığında bu lehçe, genel Türkçeden epeyce uzaklaşmıştır. Çuvaşça konuşanların sayısı yaklaşık olarak 2 milyondur.
  • 85. Saha (Yakut ) Türkleri;  Saha (Yakut ) Türkleri; Rusya Federasyonu içindeki Saha Cumhuriyeti'nde yaşarlar. Saha Türkleri, 13. ve 14. yüzyıllarda Moğol kökenli olan Buryatların akınlarından sonra Sibirya'nın Baykal Gölü bölgesinden kuzeye göçen ve Türkçe konuşan halkların torunlarıdır. 456 bin konuşucusu vardır. Sahaca, Magadan, Sahalin bölgelerinde, Taymir ve Evenk özerk bölgelerinde de konuşulur. Yakutların dili, aynı zamanda Kuzey Sibirya'nın küçük halklarının ticarî dilidir
  • 86. Halaç Türkçesi;  Halaç Türkçesi; Orta İran’da konuşulmaktadır. Ana Türkçeye kadar arkaik özellikleri en iyi koruyan Türkçe, Halaçça’dır. 1968 yılında Alman Türkolog Doerfer tarafından keşfedilmiştir. Gerhard Doerfer'e göre Halaçça, Türk dillerinin Argu grubunun son üyesidir. Türkçe'den çok erken ayrılmış ve 13. yüzyılda İran'da, etrafı Farsça konuşanlarla çevrili kalmıştır. Halaçça bugün 40.000 kişi tarafından İran'ın Kom ve Akar illerinde konuşulur ve İran'daki Türk dilleri arasında en ilginçlerindendir.
  • 87. Gagavuzlar  Gagavuzlar; Oğuz Türkü kökenlidir ve Gagavuz kelimesinin Gök-oğuzdan türediği düşünülmektedir. Gagavuzya, Moldova Cumhuriyeti'ne bağlı bir özerk devlettir. Poul Wittek'e göre Gagavuz kelimesi Anadolu Selçuklu Hükümdarı II. İzzeddin Keykavus ile bağıntılıdır. Gagavuzca yoğun bir şekilde Slav dillerinin etkisi altında kalmıştır. Yaklaşık 200 bin kişi tarafından konuşulan Gagavuzca, Türkiye Türkçesine çok yakın bir Rumeli diyalektiği sayılabilir. Gagavuzca bugün Moldavya, Ukrayna, Bulgaristan ve Romanya’daki Türkler arasında konuşulmaktadır.
  • 88. Türkmen Türkçesi;  Türkmen Türkçesi; Türkmenistan’da, İran’ın Horasan bölgesinde, Afganistan ve Pakistan’daki Türkmenler arasında konuşulmakta olan bir Türk şivesidir. 2000’li yılların başında Türkmenistan’ın nüfusu 4.518.268 olarak belirlenmiştir. Türkmen Türkçesi; Türkiye, Gagavuz ve Azerbaycan Türkçesiyle birlikte Oğuz grubu (Batı- Güneybatı) Türk şivelerindendir.
  • 89. Azerbaycan Türkçesi,  Azerbaycan Türkçesi, Kuzey ve Güney Azerbaycan’da yakaşık 32 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır. Türkiye Türkçesine en yakın şivelerden biridir. Ermenistan ve Gürcistan’da da Azerbaycan Türkleri topluluklar halinde yaşamaktadır.
  • 90. Türkiye Türkçesi  Türkiye Türkçesi; Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Irak, Suriye, Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya, Yugoslavya, Avrupa, Amerika, Okyanusya ve Avrupa Ülkeleri başta olmak üzere pek çok ülkede, bölgede yaklaşık 80 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır.
  • 91. Özbek Türkçesi  Özbek Türkçesi; Özbekistan, Afganistan ve Pakistan’da yaklaşık 18.5 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır.
  • 92. Uygur Türkçesi  Uygur Türkçesi; Özbekçe gibi Doğu Türk şiveleri arasında olup Çağataycanın devamıdır. Uygurca, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Uygur Özerk Bölgesi’nde ve diğer Türk Cumhuriyetleri’nde 15 milyon kişi tarafndan konuşulur.
  • 93. Kazak Türkçesi  Kazak Türkçesi; Kazakistan’da ve Doğu Türkistan’da (Çin) 9 milyon Kazak Türkü tarafından konuşulmaktadır. Kazakçanın diyalekti olan Karakalpak Türkçesi 1917 yılından sonra yazı dili haline gelmiştir. Özbekistan’a bağlı Karakalpak Özerk Cumhuriyeti’nde yaklaşık 425 bin kişi tarafından konuşulmaktadır.
  • 94. Tatar (Kazan) Türkçesi  Tatar (Kazan) Türkçesi; İdil-Ural Bölgesi’nde Başkırt ve Tataristan Özerk Cumhuriyeti’nde konuşulmaktadır. 6.645.588 konuşucusuyla Başkırt Türkçesine yakın bir şivedir. İlk hecede geniş yuvarlak ünlüleri darlaştırması ve dar yuvarlak ünlüleri genişletmesi açısından Başkırt Türkçesiyle benzerlik göstermektedir.
  • 95. Başkırt Türkçesi  Başkırt Türkçesi; Sovyet Devrimi’nden sonra yazı dili olmuştur. Güney Ural Bölgesi’nde Başkırt Cumhuriyeti’nde 1.449.462 kişi tarafından konuşulmaktadır.
  • 96. Nogay Türkçesi  Nogay Türkçesi; Kuzey Kafkasya’da Stavropol Bölgesi’nde ve Karaçay- Çerkes Özerk Bölgesi’nde 75.564 kişi tarafından konuşulmaktadır.
  • 97. Karaçay-Balkar, Kumuk Türkçeleri  Karaçay-Balkar, Kumuk Türkçeleri; Kuzey Kafkasya’daki Karaçay-Çerkes Özerk Bölgesi’nde konuşulmaktadır. Dağıstan Özerk Cumhuriyeti’nde konuşulan Kumuk Türkçesi de Karaçay- Balkar Türkçeleri gibi Sovyet Devrimi’nden sonra yazı dili olmuştur. Karaçay 156.140, Balkar 88.771, Kumuk 282.178 kişi tarafından konuşulmaktadır.
  • 98. Karay Türkçesi  Karay Türkçesi; Hazarlar döneminde Museviliği kabul etmiş olan Karay Türklerinin konuştuğu Türkçedir. Kırım, Polonya ve Litvanya’da 3000 Karay Türkü yaşamaktadır.
  • 99. Kırgız Türkçesi  Kırgız Türkçesi; Kırgızistan’da, Doğu Türkistan’da ve diğer Türk Cumhuriyetleri’nde 2.630.998 kişi tarafından konuşulmaktadır.
  • 100. Tuva-Karagas Türkçesi  Tuva-Karagas Türkçesi; başkenti Kızıl olan Rusya Federasyonu’nun Tuva Özerk Cumhuriyeti’nde, Kuzey Moğolistan ve Uygur Özerk Bölgesi’nde 216.924 kişi tarafından konuşulmaktadır.
  • 101. Hakas Türkçesi  Hakas Türkçesi; Güney Sibirya’da 81.428 kişi tarafından konuşulmaktadır.