2. FİNANS KELİMESİNİN ANLAMI
İngilizce kökenli bir kelime olan finans; para, fon, kaynak olarak Türkçeleştirilebilir. Ancak finansı
sadece para, fon, kaynak olarak kısıtlamak anlamını zayıflatmaktadır. Finansı parayı yönetme
sanatı ve bilimi olarak tanımlamak daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
Finansla bağlantılı diğer bir kelime finansmandır. Finansmanı; ihtiyaç duyulan paranın
sağlanması olarak ifade edebiliriz.
Finansal yönetim ise hem ihtiyaç duyulan paranın sağlanması hem de paranın en etkin ve
verimli bir şekilde kullanılması faaliyetidir.
3. FİNANS TİPLERİ
FİNANS
BİREYSEL
FİNANS
İŞLETME
FİNANSI
KAMU
FİNANSI
Finansı; bireysel finans, işletme finansı ve kamu finansı olmak üzere üç başlık altında incelemek
mümkündür. Bireysel finans, kişilerin finans ihtiyaçlarının giderilmesi, kişisel yatırım kararlarına
odaklanırken, işletme finansında şirketlerin finansal konuları ele alınmakta, kamu finansında ise devletin
finansman faaliyetleri incelenmektedir. Bizim bundan sonraki ünitelerde anlatımlarımız işletme finansı
ile ilgili olacaktır.
4. FİNANS ALANINDA KARİYER FIRSATLARI
Finans konularında eğitim alanlar, bu konuya ilgi duyanlar işletmelerin finans departmanlarında, bankacılık ve sigortacılık sektörlerinde,
sermaye piyasası kurumlarında istihdam edilmektedirler. İşletmelerin finans departmanlarında çalışanlar aşağıdaki görevleri yerine
getirirler.
Finansal analist Temel görevi işletmenin finansal planlarını ve bütçelerini hazırlamaktır. Diğer görevleri, finansal
tahminler yapmak, finansal tabloları analiz etmek ve muhasebe departmanı ile birlikte çalışmaktır.
Proje finansı yöneticisi Büyük işletmelerde faaliyet gösteren proje finansı yöneticileri uygun proje ve yatırımları
araştırmakta, değerlendirmekte ve sonuçlandırmaktadır.
Nakit yöneticisi İşletmenin günlük nakit akışlarını yönetir. Genellikle faaliyetlerden kaynaklanan nakit giriş ve
çıkışlarını koordine eder, kısa vadeli yatırımları yönetir, bankalarla ilişkileri düzenler.
Yabancı para yöneticisi Yabancı faaliyetleri yönetmek, işletmeyi kur değişikliklerinden kaynaklanan risklere karşı korumak.
5. FİNANSAL YÖNETİM KARARLARI
Finansal yönetim kararları;
Uzun vadeli yatırım kararları
Uzun vadeli finansman kararları
Çalışma sermayesi kararlarından oluşmaktadır.
Uzun Vadeli
Finansman
Çalışma
Sermayesi
Yönetimi
Uzun Vadeli
Yatırım
Finansal yönetim kararlarını üç bacaklı bir tabureye
benzetebiliriz. Nasıl taburenin ayakta kalabilmesi için
üç ayağının da yere basması gerekiyorsa, her üç
finansal kararın da doğru bir şekilde alınması gerekir.
Aksi taktirde işletme başarısızlığa sürüklenir.
6. UZUN VADELİ YATIRIM KARARLARI
Yatırım kararları bilançonun aktif tarafıyla ilgilidir. İşletmenin aktifleri dönen ve duran varlıklar olarak ikiye
ayrılır.
Bir yıldan daha uzun süre kullanılan, bir yıldan daha uzun sürede paraya dönüştürülebilen varlıklara duran
varlıklar denir. Duran varlık yatırımları makine, bina, araç gibi maddi duran varlıklardan oluşabileceği gibi,
patentler, haklar gibi maddi olmayan duran varlıklardan ya da bağlı menkul kıymetler, iştirakler, bağlı
ortaklıklar gibi mali duran varlıklardan oluşur. Maddi duran varlık yatırımlarına sermaye bütçelemesi de
denilmektedir. Sermaye bütçelemesi, yatırım kararlarının en önemlisidir. Bu yatırımlar uzun süreli ve geri
dönüşümü çok zor olduğundan, büyük miktarda finansman gerektirdiğinden daha yüksek risk içerirler.
İşletmenin başarısında uzun vadeli yatırımların payı çok fazladır. Bu nedenle bu tip kararları almadan önce
analizlerin çok iyi yapılması, daha fazla özen gösterilmesi gerekir.
Sermaye bütçelemesi faaliyetleri sadece sabit varlıklarla ilgili harcamalar için değil, araştırma geliştirme
harcamaları, reklam kampanyaları, kiralama, satınalma, diğer işletmelerle birleşme gibi işletmeye uzun
dönemde fayda sağlayan yatırımlarla ilgili kararları da kapsar.
7. UZUN VADELİ FİNANSMAN KARARLARI
Finansman kararları yatırımların finansmanında gerekli olan fonların sağlanmasına yönelik kararlardır. Bu tip
kararlar işletmenin sermaye yapısı ile ilgilidir. Sermaye yapısı (Finansal yapı), işletmenin faaliyetlerinde
kullanılan öz kaynakların ve yabancı kaynakların bileşimini ifade eden bir kavramdır.
Finansman kararı alınırken finanslama prensibine uyulmalıdır. Finanslama prensibi; kısa vadeli varlıkların
(dönen varlıkların) kısa vadeli kaynaklarla, uzun vadeli varlıkların (duran varlıkların) uzun vadeli kaynaklarla
finanse edilmesidir.
Uzun vadeli kaynaklar, iç ve dış kaynaklardan sağlanır. İç kaynaklar; öz sermaye, ayrılan yedekler ve
dağıtılmamış karlardan oluşurken, dış kaynaklar ise uzun vadeli sağlanan krediler ile işletmelerin ihraç ettiği
uzun vadeli borçlanma senetlerinden oluşmaktadır.
8. ÇALIŞMA SERMAYESİ KARARLARI
Kısa vadeli varlıklar ve kısa vadeli yabancı kaynaklarla ilgili kararlar çalışma sermayesi yönetimi olarak
adlandırılır. Net çalışma sermayesine dönen varlıklardan kısa vadeli yabancı kaynakların çıkarılması ile
ulaşılır. Çalışma sermayesi ile ilgili şu sorulara cevap aranır:
İşletmenin varlıklarının ne kadarlık kısmı dönen varlıklardan oluşacak. Dönen varlıkların kendi içinde
dağılımı ne şekilde yapılacak?
Kısa vadeli kaynaklar nereden ve nasıl temin edilecek?
9. YATIRIM VE FİNANSMAN KARARLARI
DÖNEN KISA VADELİ
VARLIKLAR YABANCI KAY.
YATIRIM UZUN VADELİ FİNANSMAN
KARARLARI YABANCI KAY. KARARLARI
DURAN
VARLIKLAR ÖZ KAYNAKLAR
10. İŞLETMELERDE FİNANS YÖNETİCİSİNİN GÖREVLERİ
İşletmelerin büyüklüğü, faaliyet bölgesi ve faaliyet alanına göre finans yöneticilerinin görevleri değişiklik
gösterebilir. Küçük işletmelerde finans yöneticileri aynı zamanda muhasebe işlevini de yerine getirir. Temel
olarak kaynak temin etmek, gerekli hammadde ve mal alışlarını düzenlemek, vergisel yükümlülükleri yerine
getirmek gibi görevleri üstlenir. İşletmenin hacmi büyüdükçe, finans yöneticisinin görevlerinde de artış olur.
Plan ve bütçeler yapmak, yeni yatırım fırsatlarını değerlendirmek, alacakları yönetmek, finans kuruluşlarıyla
olan ilişkileri düzenlemek gibi ek görevler üstlenir. Yabancı ülkelerle ilişkisi olan, ithalat-ihracat yapan
işletmelerde ise finans yöneticisi makro ekonomik analizler yapmak, yabancı paraların yönetimini
gerçekleştirmek zorunda kalır. Ticaret işletmelerinde stok yönetimi önem kazanırken, üretim işletmelerinde
üretim maliyetlerinin kontrolü de finans yöneticisinin görev kapsamı içerisinde yer alır.
11. İŞLETMELERDE FİNANS YÖNETİCİSİNİN GÖREVLERİ
Finans yöneticisinin görevlerini özetleyecek olursak:
İşletmenin ihtiyaç duyduğu fonları en uygun koşullarda sağlamak.
Yatırım kararları almak.
Finansal planlama ve bütçeler yapmak.
Finansal analiz ve denetimi gerçekleştirmek.
Başka işletmelerle birleşme, satın alma gibi özel durumlarda çözümler üretmek.
Risk yönetimi yapmak.
12. İŞLETMELERİN AMAÇLARI
İşletmelerin birçok hedefi, amacı olabilir. Bu amaçlardan bir kısmı işletmenin kârlılığını artırmaya yönelikken,
bazıları sosyal amaçlı, bazıları prestij yükseltici, bazıları çalışanlarının çalışma koşullarını iyileştirmeye yönelik,
bazıları da yasal olarak yerine getirmesi gereken amaçlar olabilir. İşletmelerin temel amaçlarını aşağıdaki gibi
özetleyebiliriz:
Mal ve hizmet üreterek toplum refahını artırmak
İşletmede istihdamı sürekli kılmak
İşletmenin sürekliliğini sağlamak
Üretim ve satışları artırmak
İşletmenin piyasa payını artırmak
İşletmenin büyümesini sağlamak
İşletmenin karını en yükseğe çıkarmak
İşletmenin piyasa değerini en yükseğe çıkarmak
13. İŞLETMELERDE FİNANSAL YÖNETİMİN TEMEL HEDEFİ
Büyük şirketler ile halka açık anonim şirketlerde genelde işletme sahipleri ile yöneticiler
birbirinden farklıdır. Finansal yöneticiler kararlarını işletme sahiplerinin ya da hissedarların
beklentileri doğrultusunda alırlar. Başarılı finans yöneticileri kararlarını finansal ve profesyonel
amaçlarına uygun olarak verir.
Finansal yönetimin temel amacının ne olması gerektiği geçen zaman içerisinde ekonomik
anlayışta ve hissedarların beklentilerindeki değişim nedeniyle değişim göstermiştir. Önceleri
işletmelerde temel amacın kârı en yükseğe çıkarmak olması gerektiği benimsenmişken,
günümüzde işletmelerde finansal yönetimin temel amacının işletmenin piyasa değerini en
yükseğe çıkarmak ya da hissedarların varlığını en yükseğe çıkarmak olarak kabul edilmektedir.
14. Kârı En Yükseğe Çıkarmak
Birçok insan işletmenin amacının kârı en yükseğe çıkarmak olduğuna inanırlar. Bu amacı
gerçekleştirmek için finans yöneticileri sadece işletmenin toplam kârlılığını artıracak kararlar
almalıdır. İşletmeler genellikle kârlılığı hisse başına kâr ile ölçerler. Hisse başına kâr; belirli bir
dönemde elde edilen toplam kârın hisse senedi sayısına bölünmesiyle bulunan, her hisse
sahibinin payına düşen kârdır.
Örnek: Bir işletmenin finans yöneticisi iki yatırım alternatifinden birini tercih edecektir. Aşağıda
yatırım alternatiflerinin gelecek üç yılda sağlayacağı beklenen hisse başı kârlar yer almaktadır:
Hisse Başı Gelir (TL)
Yatırım 1.Yıl 2.Yıl 3.Yıl Toplam
A 1,40 1,00 0,40 2,80
B 0,60 1,00 1,40 3,00
15. Kârı En Yükseğe Çıkarmak
Kârı en yükseğe çıkarma yaklaşımına göre B yatırımının tercih edilmesi gerekir. Çünkü üç yıllık
dönemde B yatırımı A’ya göre daha fazla hisse başı gelir sağlayacaktır. Ancak kârın en yükseğe
çıkarılması amacı gerçekçi bir yaklaşım mıdır? Karın en yükseğe çıkarılması amacı üç açıdan
eleştirilmektedir?
Zamanlama
Zamanlama, büyük ölçüde paranın zaman değeri ile ilgilidir. Bugün elde edilecek 1 TL, her zaman
gelecekte elde edilecek 1 TL’den daha değerlidir. Bu nedenle kazanç miktarı kadar ne zaman elde
edildiği de çok önemlidir.
A yatırımından üç yılda toplam 2,80 TL, B yatırımından 3,00 TL hisse başı gelir elde edilmektedir. İlk
bakışta B yatırımı daha fazla gelir sağladığı için A yatırımına göre daha avantajlı görülmektedir. Ancak A
yatırımından ilk iki yılda daha fazla getiri sağlanmaktadır. Elde edilen bu gelirler verimli alanlarda
kullanılarak toplamda daha fazla gelir sağlanabilir. Bu nedenle toplam kârlılığa değil, zamanı da göz
önüne alarak, kârın bugünkü değerine bakmak daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
16. Kârı En Yükseğe Çıkarmak
Nakit Akışları
Hisse senedi yatırımlarından iki tür gelir sağlanabilir. Birincisi kâr payı almak, ikincisi hisse
senedinin alış fiyatı ile satış fiyatı arasındaki olumlu farktan kazanç sağlamak. İşletme hisse
senedi ihracı ile sağladığı fonları kullanarak kârını artırabilir. Ancak hisse senedi sayısı da artmış
olduğundan hisse başına düşen kârda azalmış olur. İşletme daha fazla kâr elde ettiğinde, hisse
başına düşen kâr da artmış olur. İşletme yönetimi elde edilen kârı her zaman hisse senedi
sahiplerine dağıtmayabilir. Bu durumda işletme yüksek kâr elde etmiş olmasına rağmen, hisse
senedi sahibinin eline bir şey geçmemiş olacaktır. İşletme yönetimi kârı bünyede bırakarak, kârlı
yatırımlarda bulunabilir. Bunun sonucu olarak işletmenin hisse senetlerinin fiyatı yükselir. Kârın
tamamının dağıtılması durumunda ise, işletme büyüme, gelişme imkanı bulamayabilir. Bu
durumda ise, hisse senetlerinin piyasa fiyatı düşük kalacaktır.
17. Kârı En Yükseğe Çıkarmak
Risk
Kârın en yükseğe çıkarılması amacı riski ihmal eder. Risk, beklenen getiri ile gerçekleşen getirinin
aynı olmaması ihtimalidir. Finansal yönetim risk ile getiri arasında ilişki olduğunu savunmaktadır.
Risk ve getiri hisse fiyatını, başka bir deyişle hissedarların servetini etkileyen iki önemli
bileşendir. Risk ve getiri arasında doğru yönlü bir ilişki vardır. Risk arttıkça kâr beklentisi artarken,
risk düştükçe kâr beklentisi de düşer. İşletme yönetimi kârı artırma pahasına çok riskli
yatırımlarda bulunabilirler. Ancak yatırımın başarısız olması durumunda, çok büyük zararlarla da
karşılaşılabilir. Bu nedenle finans yöneticileri yatırım kararlarında risk ve kârlılık arasında bir
denge kurmalıdır.
18. İşletmenin Piyasa Değerini En Yükseğe Çıkarmak
İşletmenin dolayısıyla yöneticilerin ve çalışanların temel amacı, işletme sahiplerinin,
hissedarların servetini en yükseğe çıkarmak olmalıdır. Hissedarların serveti, hisse senedi fiyatı ile
ölçülür. Bir finansal karar alınırken, bu kararın işletmenin hisse senedi fiyatına etkisinin ne olacağı
iyi değerlendirilmelidir. Finans yöneticileri sadece hisse senedi fiyatını artıracak kararları kabul
etmelidir. Hisse senedi fiyatlarının yükselmesi, hissedarların servetinin de artmasına yol açar.
Hisse senedi fiyatlarının en yükseğe çıkarılmasıyla ilgili iki önemli konu Ekonomik Değer Artışı
(EVA) ve Paydaş Odaklı Yaklaşımdır.
19. Ekonomik Değer Artışı (EVA)
EVA, işletme yatırımlarının hissedarların servetine olumlu katkıda bulunup bulunmadığını
belirleyen popüler bir ölçüttür. EVA, vergi sonrası kârdan, yatırımda kullanılan fonların maliyeti
çıkartılarak hesaplanır. Yatırımın EVA’sı pozitif ise hissedarların serveti artar, negatif ise düşer.
Kısaca sadece pozitif EVA’ya sahip yatırımlar ilgi çekicidir. Örneğin; bir yatırımdan elde edilen
vergi sonrası kâr 410.000 TL, finanslama maliyeti 375.000 TL ise bu yatırımın EVA’sı 35.000 TL
olur. Sonuç pozitif çıktığından, bu yatırımın hissedarların servetini artırması beklenir.
20. Paydaş Yaklaşımı
İşletme yönetiminin temel amacı hissedarların servetini en yükseğe çıkarmak olmasına rağmen,
hissedarlar kadar paydaşların da beklentilerini karşılamak zorundadır. Çalışanlar, müşteriler,
tedarikçiler, kreditörler ve işletmeyle doğrudan ekonomik bağlantısı olanlar kısaca paydaş olarak
adlandırılabilir. İşletmeler bilinçli olarak paydaşlarının aleyhine olacak girişimlerden kaçınabilir.
Bu yaklaşım paydaşların servetlerini en yükseğe çıkarmaya yönelik değildir. Ancak paydaşlarla iyi
ilişkilerin devam ettirilmesi açısından önemlidir.
Paydaşlarla iyi ilişkilerin kurulması sosyal sorumluk anlayışının da bir parçasıdır. Paydaşlarla
olumlu ilişkilerin varlığı uzun vadede hissedarların lehine olacaktır. Olumlu ilişkilerin devam
etmesi çıkar sahipleri devir hızını, çatışmaları ve hukuki anlaşmazlıkları en aza indirecektir.
Kısaca, işletme yöneticileri hissedarların servetini en yükseğe çıkarma amacına ulaşmak için
paydaşlarla çatışmak yerine işbirliğini geliştirmelidir.