8 Mart yaklaşırken, “düşünceleri baskı altında tutulan bir sınıfın ortasında, düşüncesi baskıya rağmen gelişmiş”∗ kadınların hikâyelerini anlatmak için yola çıktık. Hikâyesinin peşine düştüğümüz her bir kadın, kadının özgürleşme pratiğinde önemli bir role sahip. Farkında olsak da olmasak da, her biri aynı hikâyenin farklı paragraflarını tamamlayarak zenginleştirdi yaşamımızı. Bu yüzden de her yazı, birbirinin hikâyesinin devamı olarak gördüğümüz iki kadına dair. Kadının özgürleşme pratiğinde önemli yeri olan çok sayıda kadından, satır aralarında kalanları bulup çıkartmaya özen gösterdik. Yazıları yazarken, biyografik olması kadar; önemsediğimiz, benimsediğimiz, altının çizilmesi gerektiğini hissettiğimiz her bir satırı da kendi dilimizle öne çıkartmaya çalıştık. Direnişte ve sanat pratiğinde önemli rol oynamış kadınların arasına bir de bütün bunların karşısında, her türlü baskı unsuru olan iktidarın yanında yer almış bir kadını ekledik. Her kadının hikâyesi hikâyemiz, mücadelesi mücadelemiz değildi çünkü. Eva Peron, bu karşıtlığı ortaya koymak amacıyla dosyaya dahil edildi. Dosya ortaya çıkmaya başladığında, yazılar üzerinden farklı bakış ve değerlendirmelerimiz de oldu elbette. Ancak, yazıların imzalı yayınlanıyor olmasından dolayı yazarını bağlayacağı fikrinde ortaklaşıp yola devam ettik. Bizi geliştireceğini düşündüğümüz bu tartışmalarıysa, keyifle devam etmek üzere dosya sonrasına bıraktık. Bu dosyada okuyacağınız her bir yazı; yazılmayı, okunmayı, peşinden gidilmeyi hak eden kadınların sadece bir kaçını anlatıyor. Tümünün hikayesi yazılsın, okunsun, peşlerinden gideni çok olsun...