4. EDitörden…
Son dönemde yapılan kanun
değişiklikleri ile daha da önemli
hale gelen yerel yönetimler şüphesiz
demokrasi kavramının özünü
oluşturmaktadır çünkü demokraside
siyasal gücün var oluş nedeni; her
türlü eylemin beraberce, ortak
düzenlenmesinden kaynaklanır.
İmtiyaz Sahibi
Mimar ve Mühendisler Grubu adına Genel Başkan
Murat Özdemir
Sorumlu Yazı İşlerİ Müdürü
Murat Alpay
muratalpay@mmg.org.tr
Yayın Kurulu
Mahmut Çelik, Osman Şahbaz,
Ali Reyhan Esen, Ali Osman Öncel,
Yavuz Sarı, Mehmet Kürşat Çapar
Bu Sayıya Katkıda Bulunanlar
Prof. Dr. Recep Bozlağan,
Doç. Dr. Erbay Arıkboğa,
Ümit Ünal
Yayın Danışma Kurulu
Avni Çebi, Prof. Dr. Nazif Gürdoğan,
Prof. Dr. İlhan Kocaarslan
Prof. Dr. Nizamettin Aydın, Prof. Dr. Zeki Çizmecioğlu,
Yrd. Doç. Dr. Ömer Faruk Kültür, Mehmet Osmanlıoğlu
Yrd. Doç. Dr. Yalçın Boztoprak, Fatih Dönmez,
Yrd. Doc. Dr. İbrahim Güneş, Yakup Güler
İletİşİm Adresİ
Kuştepe Biracılar Sok. No: 7 Mecidiyeköy/İstanbul
Tel: 212 217 51 00
Fax: 212 217 22 63
Web: www.mmg.org.tr
E-posta: mmg@mmg.org.tr
Yayın Koordİnatörü
İsmail Şaşmaz
ismail.sasmaz@abemedya.com
Edİtör
Fatih Göksu
Görsel Yönetmen
Ersan Topuz
Reklam
Serdar Erikci
serdar.erikci@abemedya.com
Eski Osmanlı Sok. Cansun Apt. 5/7
Mecidiyeköy/İstanbul
Tel: 212 273 27 50
Fax: 212 273 27 51
Web: www.abemedya.com
Basım
BİLNET MATBAACILIK
Biltur Basım Yayın ve Hizmet A.Ş.
444 44 03
Yayın Türü
İki ayda bir yayınlanır.
Yerel Süreli Yayın
Ücretsizdir
Yazı ve reklamların içerik sorumluluğu sahiplerine
aittir. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
ABEMEDYA
Seçimlerden henüz çıkmış
olduğumuz şu günlerde
“Yerel Yönetimler” başlığı
altında hazırladığımız
ve Mart-Nisan aylarını
kapsayan Mimar ve
Mühendis Dergisi ile
sizlerle dopdolu bir içerik
ile tekrar birlikteyiz.
Bir önceki paragrafta
bahsettiğim üzere bu
sayımızdaki dosya
konumuzda yerel
yönetimler konusunu
işlemekteyiz. Son
dönemde yapılan kanun
değişiklikleri ile daha da
önemli hale gelen yerel
yönetimler şüphesiz
demokrasi kavramının
özünü oluşturmaktadır
çünkü demokraside siyasal
gücün var oluş nedeni; her
türlü eylemin beraberce,
ortak düzenlenmesinden
kaynaklanır. Bireyin siyasal
topluma katılımı her iki
tarafın da (hizmet sunan
ve alan) faydasınadır.
Katılımın en kolay, etkin,
verimli ve sağlıklı olduğu
alan yerel yönetimlerdir.
Demokratik terbiye
kuruluşları olarak yerel
yönetimler, merkezi
yönetim karşısında
halkın sesini kolaylıkla
duyurabildiği kurumlar
olmuştur. Çünkü
demokratik katılımın
yereldeki işleyişinin, halkın
yerel karar organlarını
seçmesinden, merkezi
idareden bağımsız karar
vermek için gerekli
yerel demokratik
ilkelerin uygulanmasına
zemin hazırlanmasına
kadar birçok ihtiyacı
karşılayabildiği
görülmektedir.
Mimar ve Mühendisler
Grubu için de ayrı bir
öneme sahip olan yerel
yönetimler mevzusunda
birçok akademisyen
ve uzmandan görüşler
almanın haricinde hem
kahvaltılı toplantılarımızda
hem de konferans ve
seminerlerimizde konuyu
enine boyuna tartışma
fırsatı bulduk. Umuyoruz ki
dergimizde yer verdiğimiz
bu önemli yazıları yerel
yönetimler konusunda
kendini sorumlu hisseden
her birey okuma fırsatı
bulur.
Tabi ki dergimiz her
sayımızda olduğu gibi
sinema, kitaplık ve gezi
sayfalarıyla eğlenceli hale
gelirken bu sayımıza da
mimarlık ve şehir üzerine
yazılar koymayı da ihmal
etmedik.
İyi okumalar dileklerim.
5.
6. Mimar ve
Mühendis
76KAPAK26
Yerel yönetim dediğimiz zaman otomatik olarak geniş çaplı bir
örgütlenmeden bahsetmiş oluruz yani her grubun ya da cemaatin kendini
yönetmesi için gerekli olan bir örgütlenme. Türkiye’de köy toplumları ile
başlayan bu yerel yönetim örgütlenmeleri, ulusal yapının ayrılmaz bir
parçası olarak, yurttaşlara en yakın yönetim kademesi olduğunu ve bu
nedenle, yurttaşların yaşama koşullarıyla ilgili kararların alınmasına
katılmalarını sağlamak ve toplumsal gelişmenin hızlandırılması
konusunda onların bilgi ve yeteneklerini seferber etmek bakımlarından
en elverişli konumda bulunduğunu gözönünde tutmalıdır.
İçindekiler
BİZDEN HABERLER
KISA KISA
MAKALE
6
YEREL SEÇİMLER VE ADAYLIK
SÜREÇLERİNİN DEMOKRASİYE
KATKILARI AV.DERYAYANIK
GAZİOSMANPAFLAVEBÜYÜKFLEHİR
BELEDİYESİMECLİSÜYESİ
BELEDİYE MECLİSLERİNDEKİ
KARAR ALMA SÜRECİNDE
KOMİSYONLARIN ROLÜ DOÇ.DR.
TARKANOKTAYİSTANBUL
MEDENİYETÜNİVERSİTESİ,SİYASAL
BİLGİLERFAKÜLTESİ
BELEDİYE MECLİSLERİNİN
GÜÇLENDİRİLMESİNE DAİR
ÖNERİLER DOÇ.DR.ERBAY
ARIKBOĞAMARMARAÜNİVERSİTESİ,
SİYASALBİLGİLERFAKÜLTESİ
KENTSEL DÖNÜŞÜMDE
BARSELONA ÖRNEĞİ
DR.FUNDABUDAK
KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL
BOYUTU DOÇ.DR.NAILYILMAZ
MARMARAÜNİVERSİTESİ
ÖĞRETİMÜYESİ
6360 SAYILI YENİ BÜYÜKŞEHİR
BELEDİYE YASASI ÜZERİNE BİR
DEĞERLENDİRME PROF.DR.HÜSEYIN
GÜLSÜLEYMANDEMİRELÜNİVERSİTESİ
KAMUYÖNETİMİBÖLÜMÜ
BELEDİYELER VE KENT
KONSEYLERİ: TEMSİLDEN
KATILIMA ENESBATTALKESKİN
BURSAKENTKONSEYİGENEL
SEKRETERİ
DİJİTAL BELEDİYECİLİK MEHMET
KÜRŞATÇAPAR
İSTANBUL’DA DEPREM AFET
RİSKİ VE YEREL YÖNETİMLER
PROF.DR.O.METİNİLKIŞIKARAMA
KURTARMAVEACİLYARDIM
DERNEĞİ
KENT İÇİ ULAŞIM VE TRAFİK
SORUNUNUN NEDENLERİ VE
İSTANBUL ÖRNEĞİ PROF.DR.
RAFETBOZDOĞANYALOVA
ÜNİVERSİTESİMÜHENDİSLİK
FAKÜLTESİDEKANI
İSLAM ŞEHİRCİLİĞİNİN İLK
MODELİ OLARAK HZ. MUHAMMED
DÖNEMİNDE ŞEHİRCİLİK VE
BELEDİYE HİZMETLERİ
PROF.DR.VECDİAKYÜZMARMARA
ÜNİVERSİTESİİLAHİYATFAKÜLTESİ
YEREL’DEN YÖNETİM VE
KAYNAKLARIN KULLANIMI
DR.MÜH.MUSTAFAUYSAL
ENVERDER,BURSAŞUBESİBAŞKANI
KALKINMA PLANLARINDA
İSTANBUL PROF.DR.RECEP
BOZLAĞANMARMARA
ÜNİVERSİTESİSİYASALBİLGİLER
FAKÜLTESİDEKANI
CAMİLERİN YAPIMI
ÜZERİNE DÜŞÜNCELER – 2 (*)
MEHMETOSMANLIOĞLUMİMAR
20
88
90
ŞİRKET İÇİ SAKINCALI MUHABBETLER…
SU İLE DANS: RAFTING
MAHMUTÇELİKMMGGENELBAŞKANYARDIMCISI
OSMANARIMAKİNEMÜHENDİSİ
30
64
70
74
80
84
34
38
42
46
50
56
60
7. Kimi zaman gündemi takip eden kimi
zaman da gündem oluşturan dosya
konularımızla hazırladığımız Mimar ve
Mühendis dergimizin Mart-Nisan aylarını
kapsayan 76. sayısını, 30 Mart Yerel seçimleri
münasebetiyle, "Yerel Yönetimler" konusuna
ayırdık.
Yerel yönetimler, sadece seçimleri yapılacağı
için değil güncel hayatımızı doğrudan
etkilediği ve bir açıdan da şekillendirdiğinden,
bizler için oldukça önemli bir konudur.
Ayrıca, Mimar ve Mühendisler Grubu olarak
grubumuzun ilgi alanı içindeki şehircilikten
ulaşıma, altyapı yatırımlarından çevre
konularına kadar bir çok konu bir şekilde yerel
yönetim konusu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Gittikçe artan şehirleşme ve şehir nüfusu
ile birlikte, şehirlerin yapılanması ve
şehir halkının gerek çevresi gerekse
birbirleriyle kurduğu ilişki biçimleri yeniden
tanımlanmaktadır. Bu süreçte, küreselleşme
ve internet çağının getirdiği imkanlar ile
toplumlar ve kişiler arasındaki iletişim ve
etkileşimin payı şüphesiz büyüktür.
Yerel yönetimlerin görevleri ve işlevleri,
sadece ulaşım, su temini, çöp toplamak vs. gibi
teknik belediyecilik hizmetlerini vermenin çok
ötesinde şehir yapılanmasını ve kültürünü
oluşturması açısından da büyük önem arz
etmektedir. Bu teknik hizmetlerin veriliyor
olması, yerel yönetimlerin asli, zaten olmazsa
olmaz görevleri olarak telakki edildikleri için
verildikleri müddetçe ekstra bir hizmet olarak
algılanmamakta, hizmette aksama olması
halinde bir eksiklik veya başarısızlık olarak
değerlendirilmektedir. Yerel yönetimlerden
beklentiler daha ziyade sosyal ve kültürel
alanlarda yoğunlaşmaktadır.
Yerel yönetimler, özellikle şehirlerin
yapılanması, planlanması ve şehre yapılan
yatırımlar neticesinde oluşan şehir rantının
ve hizmetlerin adil bir şekilde dağıtılmasının
sorumluluk ve vebalini de taşımaktadırlar.
Yerel yöneticiler, özellikle seçim dönemlerinde,
söylemlerinde şehre ve yaşayanlarına "hizmet
etmek" şeklinde ifadelerde bulunsalar da, genel
işleyiş hizmet alan-hizmet veren ilişkisinden
ziyade yöneten-yönetilen ilişkisi şeklinde,
daha üst perdeden, hiyerarşik ve buyurgan bir
şekilde yürümektedir.
Oysa gelinen demokrasi anlayışında, özellikle
de katılımcı demokrasi yaklaşımının geldiği
noktada, insanlar kendi yaşam alanları
ile ilgili kararların gerek alınma gerekse
uygulanma aşamalarında bilgi ve söz sahibi
olmak istiyorlar. Modern toplumlarda, insanlar
hizmetin ve şehirle ilgili alınan kararların
niteliğinden ziyade, karar alma süreçlerindeki
katılımlarını önemsiyorlar ki, insanların şehirle
ilgili verilecek kararlarda görüşlerini almak,
günümüzde gelişen iletişim imkanları ile çok
da kolay hale gelmiştir.
Özellikle genç nesilde bireysel özgüvenin
ve buna bağlı olarak ta bu talebin arttığını
ve önemsendiğini görüyoruz. Bu yaklaşım,
toplumsal yapımız içinde bugün için tamamen
belirleyici olmasa da gelecekte daha etkili
olacağı şüphesizdir.
Şehirlerimizin yerel yönetim sistemleriyle
ilgili olarak bugün geldiğimiz noktada, henüz
ideal bir sistem oturttuğumuzu da söylemek
pek mümkün gözükmemektedir. Bu konudaki
arayışımız hala daha da devam etmektedir.
Yereldeki sorunlara müdahale noktasında
bir tarafta ilçe belediyeleri, oldukları yerde
büyükşehir belediyeleri, bunların meclisleri,
büyükşehirlerde kalkmadan önce ayrıca bir
de il genel meclisi ve kaymakamlık ile valilik
makamları...
Birçok konuda birden fazla ilgili taraf olması
nedeniyle yetki ve sorumluluk çakışması...
Yerele yetki verilmesi ama bunun ne kadarının
merkezden nasıl kontrol edilmesi gerektiği...
Belediye meclislerinin güçlendirilmesi,
komisyonların karar alma sürecindeki rolleri
ve meclis üyelerinin sayısı, seçim ve hizmet
kriterleri...
Vatandaşın yerel yönetimlerine katılımlarını
sağlayacak mekanizmalar... gibi konular hala
daha üzerinde tartışılması gereken konular
olarak ortada durmaktadır.
Bunlarla ilgili kurulması gereken
mekanizmalar, uygulanması gereken
yöntemler konunun tüm paydaşlarıyla
yapılacak çalışma ve istişareler neticesinde
olgunlaşacaktır diye düşünüyor ve biz
MMG olarak STK ayağında üzerimize düşen
sorumluluğu yerine getirmeye gayret ediyoruz.
Bu gayretlerimizin devletimiz ve milletimiz
için hayırlara vesile olması duasıyla,
Murat ÖZDEMİR
MMG GENEL BAŞKANI
Yerel yönetimler, sadece
seçimleri yapılacağı
için değil güncel
hayatımızı doğrudan
etkilediği ve bir açıdan
da şekillendirdiğinden,
bizler için oldukça
önemli bir konudur.
Ayrıca, Mimar ve
Mühendisler Grubu
olarak grubumuzun
ilgi alanı içindeki
şehircilikten ulaşıma,
altyapı yatırımlarından
çevre konularına kadar
bir çok konu bir şekilde
yerel yönetim konusu
olarak karşımıza
çıkmaktadır.
YÖNETİM ANLAYIŞI DEĞİŞTİKÇE
ŞEHİRLER DAHA İYİ YÖNETİLECEK
8. KISA... KISA...
Mimar ve Mühendis6
Mimar Mühendisler Grubu “İş Güvenliği
Komisyonu” üyeleri Türkiye’de 1990
yılından bu yana prefabrik ve hafif çelik yapı
sektörünün önde gelen gruplarından biri
olan “Vefa Group” a teknik gezi düzenledi.
MMG “İş Güvenliği Komisyonu” Başkanı,
Harun Urul ve komisyon üyelerinin katılımı
ile gerçekleştirilen inceleme gezisine, firmayı
temsilen Çevre Yüksek Mühendisi ve İş
Güvenliği Uzmanı İlyas Bayraktar eşlik etti.
İş Sağlığı ve Güvenliği Komisyonu tarafından
komisyon üyelerini bilgilendirmek ve tecrü-
be kazanımlarını arttırmak amacıyla düzenli
olarak yapılmaya çalışılan ve İş Güvenliği
Müfettişi, Komisyon Başkanı Harun Urul
öncülüğünde gerçekleştirilen inceleme gezi-
sinde firma yetkililerince önce “Vefa Group”
hakkında bilgiler verildi.
TEKNİK GEZİLERE DEVAM EDİLDİ
Mimar ve Mühendisler Grubu
Sakarya Şubesi, yerel seçimler
öncesinde Sakarya Büyükşehir
Belediye Başkanı ve yeni dönem
başkan adayı Zeki TOÇOĞLU'nu;
Serdivan Belediye Başkanı ve yeni
dönem adayı Yusuf ALEMDAR'ı
kahvaltılı toplantıda misafir
etti. Tüvasaş Sosyal Tesisleri’nde
gerçekleştirilen programa üyelerin
ilgisi ve katılımı hayli yüksek
oldu.
Kahvaltılı toplantıda Sakarya
Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki
Toçoğlu ülkemizde suya fazla
ihtiyaç duymadan tarım yapılabilen
arazilerin korunmasıyla ilgili çok
önceden aldığı ve uygulamaya
geçirdiği tedbirleri anlattı. Topçuoğlu
konuşmasına şöyle devam etti:
“İnsanın toprakla ve doğal
yaşamla irtibatı koparılmadan
yatay büyüme konusunda yaptığı
açıklamalarda hemfikir oluşumuz
bizleri sevindirdi. Nüfusu 800.000
civarında olan Sakarya'nın imar
çalışmalarının bu prensiplere göre
2.500.000 kişiye göre hazırlanmış
olması da ayrıca üyelerimizi
memnun etti. Günümüzde İstanbul,
Ankara gibi şehirlerin nüfus
yoğunluğundan dolayı yaşadığı
sorunların bilindiği, gelecekte
Sakarya’ da yaşanabilecek benzer
problemler için tedbirlerin alındığı
ifade edildi.
Çok yoğun bir maraton içinde olan
Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki
Toçoğlu ile yapılan program, daha
sık bir araya gelinmesi hususunda
sözleşilerek sona erdi.
KAHVALTILI
TOPLANTIDA
SİYASİLERİ
AĞIRLADIK
Mimar ve Mühendisler Grubu Diyar-
bakır Şubesi 19.03.2014 tarihinde
‘’Diyarbakır İlinin Su Potansiyeli ‘’ konulu
bir panel düzenledi. DSİ.10.Bölge Müdür-
lüğü seminer salonunda gerçekleşen ve
çok sayıda davetlinin katıldığı panele DSİ
10.Bölge Müdürü Sn. Okan Bal, Bölge Müdür
Muavini Sn.Veysi Kanat, Meteoroloji 15.Bölge
Müdürü Abidin Aydın, Meteoroloji 15.bölge
Müdür Yardımcısı Dr. M.Latif Gültekin, Dicle
Üniversitesi Mühendislik
Fakültesi İnşaat Mühen-
disliği Hidrolik Anabilim-
dalı Öğretim Üyesi Doç.
Dr. Zeynel Fuat Toprak
katıldı.
DSİ. 10. Bölge Müdürü
Sn. Okan Bal, Diyarba-
kır ilinin yer altı ve yer
üstü su kaynakları ,bu
kaynaklar ile ilgili yapılan
çalışmalar ve projeler hakkında bilgiler verdi.
Ayrıca Silvan Barajı ,Kralkızı Barajı ,Dicle
Barajı ile ilgili istatistiki bilgiler vererek GAP
Projesinin öneminden bahsetti.
Sonrasında söz alan Doç.Dr. Zeynel Fuat
Toprak ise, Diyarbakır ilinin su potansiyeli
ve dağılımını resmi istatistiklerle açık-
layarak, Diyarbakır ilinin çevre barajları
hakkında bilgiler verdi. Ayrıca küresel iklim
değişikliği, suyun önemi, buharlaşma etkisi,
temiz ve sürdürebilir enerji konularına da
değinen Doç.Dr Z.Fuat Toprak suyun dikkatli
kullanılmasının; israf edilmemesinin ileride
doğabilecek su sorunları için bir çözüm
olabileceğini aktardı.
Meteoroloji 15.Bölge Müdür Yardımcısı
Dr.M.Latif Gültekin, Diyarbakır ilinin yağış
verilerini grafiklerle anlatarak ortalama ve
yıllık yağışların etkilerinden bahsetti. Daha
sonra küresel iklim
değişimi ve sebeple-
rinin Diyarbakır’daki
belirtilerine değinen
Dr.M.Latif Gültekin,
fidan dikmenin önemi;
çevre ve atmosferin
korunması ve su israfı
konularında uyarılarda
bulundu.
MMG Diyarbakır Şube
Başkanı Sn. Mesut Işık’ın teşekkür konuşma-
ları ve plaket takdimiyle sonuçlanan panele ,
serbest mühendislerin, kurum memurlarının
ve üniversite öğrencilerinin yoğun katılımı
nedeniyle salonun yetersiz kalması, birçok
kişinin paneli dışarıdan takip etmesine sebep
oldu. Soru cevap bölümün yoğun ve verimli
geçmesi böyle etkinliklere ne kadar ihtiyaç
olduğunu bir kez daha gösterdi.
diyarbakır'da su paneli
10. KISA... KISA...
Mimar ve Mühendis8
Mimar ve Mühendisler Grubu Kayseri Şubesinin 9.
Olağan Genel Kurulu, İlim Yayma Cemiyeti Kayseri
Şubesi Konferans Salonu’nda yapıldı. Açılış ve yoklama
işlemlerinin ardından “Divan Heyeti” seçimiyle devam edi-
len genel kurulda, divan başkanlığına Adnan EVSEN, divan
üyeliklerine ise Özden DOĞU ve Muhammed BİÇİMVEREN
oy birliği ile seçildi. Yeni yürütme organlarının seçimiyle
devam edilen genel kurulda, Mimar ve Mühendisler Grubu
Kayseri şubesinin 9. Dönem Yönetim Kurulu Başkanlığı’na
Tevfik Rıza SÜMER (Elektronik Mühendisi), Başkan
Yardımcılığı’na Hasan ARPACIK (Makine Mühendisi) ve
Yönetim Kurulu asil üyeliklerine ise Adnan EVSEN (Jeoloji
Mühendisi), Mustafa SAÇMACI (Makine Mühendisi), Fatih
KALENDER (Makine Mühendisi), Yaşar BAYRAKDAR (Ma-
kine Mühendisi), Rıza GENGEÇ (Mimar) seçildi.
MMG KAYSERİ ŞUBE’DE DEĞİŞİM
Budapeşte'nin Güneydoğusu'nda 184 km. mesa-
fede Kaposvár Üniversitesi Rektörü Tanácsterem
konferans salonunda ''Gelişen Türk-Macar İlişkileri ve
Türkiye'deki Fırsatlar'' Konulu Macarca sunum yapılan bir
konferans düzenlendi. Konferansa konuşmacı olarak Türk
Macar İşadamları Derneği ( TÜMİŞAD) Başkanı ve Ma-
caristan Kayseri Fahri Konsolosu Osman Şahbaz katıldı.
Konferans moderatörlüğünü üniversite uluslararası eğitim
direktörü Lehőcz Gábor yaptı. Kaposvár Üniversitesi
Rektörü Prof. Ferenc Szavai’nin selamlama konuşmasın-
dan sonra, Hukuk Hocası Dr. Ujkéry Csaba kısaca Osman
Şahbaz'ın özgeçmişini okudu. Fahri Konsolos Şahbaz,
gelişen, büyüyen, yeni Türkiye'yi kısaca tanıttıktan sonra
her iki ülke arasındaki ilişkilere değindi.
OSMAN ŞAHBAZ MACARİSTAN’DA
KONFERANSA KATILDI
Mimar ve Mühendisler Grubu Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen “Bizbize
Konuşmalar’’ etkinliğinin konuğu Fatıma Tuba Andı oldu. Andı'nın
tanışma sohbetinden sonra, “Öfke Kontrolü ve Stres Yönetimi” başlığı altında
yaptığı sunumda, stres nedir, türleri nelerdir, neden kaynaklanır, stresin
vücudumuza etkileri nelerdir, stresli olduğumuzu nasıl anlarız ve stresle
nasıl baş edebiliriz gibi sorulara cevaplar arandı. Misafirlerin interaktif olarak
katıldığı uygulamalarla zenginleşen sunum ilgiyle izlendi.
Stres herkesin hayatı boyunca karşılaştığı, vücudun içten ya da dıştan gelen
uyaranlara (sıkıntı, zorlanma gibi) verdiği tepkisel bir durumdur diyen Andı,
bu süreçte vücut fonksiyonlarındaki değişimleri, kalp, damar, karaciğer ve
dalak gibi organlarda bir takım etkileşimlerin olduğu, göz bebeklerinin bü-
yüdüğünü, sindirimin yavaşladığını, solunumun arttığını örneklerle açıkladı.
Bunlar dışında stresin, yorgunluk, halsizlik, sinirlilik, huzursuzluk ve öfke gibi
ciddi fiziksel sorunlara yol açabileceğinden yola çıkarak, toplumda emniyet
güçlerinin suçla mücadele etmesi ne kadar önemliyse vücutta bağışıklık
sisteminin de stresle mücadelede etkin olmasının önemini vurguladı. “Genel-
likle kişiler stres altındayken bir çözüm üretmek yerine, içinde bulundukları
durumun ne kadar kötü olduğunu, kolay kolay değişmeyeceğini düşünerek
olayları zihinlerinde birçok kez canlandırır. Bu da onların kendilerini çaresiz
ve edilgen hissetmesine neden olur.” diye konuştu.
ÖFKE VE STRESLE BAŞA ÇIKMA YOLLARI
Mimar ve Mühendisler Grubu
Genel Merkezi’nde gerçek-
leştirilen “Bizbize Konuşmalar’’
etkinliğine MMG Şehir Planlama ve
Harita Komisyonu Başkanı Mustafa
Yalçınkaya katılarak ‘’Bilgiye Dayalı
Entegre Şehir Yönetimi’’ konulu bir
seminer verdi. MMG Genel Başka-
nı Murat Özdemir’in de katıldığı
seminerde “bilgi-veri” nedir, hangi
stratejilerle verimli kullanılır, veri
yönetimi şehircilikte nasıl bir önem
arz eder gibi sorulara cevaplar aran-
dı. “Veri, yapılan her işin bilgisa-
yardaki karşılığıdır, mühendislikte
ise veri her şeyimizdir. Verilerin
anlamlı ve kullanılabilir olması,
akıllı stratejiler geliştirilmesi ve
bilgiye dönüştürülmesi ile mümkün
olur. Böylece veriler bize doğru ya
da yanlış yaptığımızı bildirir” diyen
Yalçınkaya, ülkemizde yıllarca “önce
iş, sonra veri” mantığıyla süregelen
şehircilik anlayışında, günümüzde
verilerin hizmetlerle aynı anda
üretilmeye çalışıldığını, bununla
beraber ideal olanın ise veriyi karar
verme sürecinde kullanılır hale
getirmek olduğunu vurgulayarak,
“Gelecek projeksiyonumuz olmadık-
ça, bugünkü çözümümüz, yarınki
problemimiz olacaktır” dedi.
BİZBİZE KONUŞMALAR’DA
ŞEHİR YÖNETİMİ SEMİNERİ
11. APPLIES TO
EUROPEAN
DIRECTIVE
FOR ENERGY
RELATED
PRODUCTS
APPLIES TO
EUROPEAN
DIRECTIVE
FOR ENERGY
RELATED
PRODUCTS
APPLIES TO
EUROPEAN
DIRECTIVE
FOR ENERGY
RELATED
PRODUCTS
APPLIES TO
EUROPEAN
DIRECTIVE
FOR ENERGY
RELATED
PRODUCTS
APPLIES TO
EUROPEAN
DIRECTIVE
FOR ENERGY
RELATED
PRODUCTS
Dünyada doğa harikaları,
WILO’da mühendislik harikaları…
Cebelitarık Boğazı
www.wilo.com.tr
Cebelitarık Boğazı’nda tuz yoğunluğundan dolayı iki denizin birbirine karışmaması gerçek bir doğa harikası. %90’a varan enerji
tasarrufuyla, verimlilik anlamında dünyada benzeri olmayan WILO ürünleri ise mühendislik harikası. Binanızda, teknik performans ve
verimlilik anlamında yeni standartlar belirleyen WILO ürünlerini kullanın, tasarruf edin.
12. Mimar ve Mühendis10
KISA... KISA...
Marmara Üniversitesi Rektörü Prof.
Dr. M. Zafer Gül: “Yerel Yönetimler
Önemli Liderler Yetiştirdi”
Beşikten mezara kadar geniş bir yelpazede
hizmet sunan yerel yönetimler, toplumun
sosyal, ekonomik ve kültürel gelişiminin
çekici gücü niteliğindedir. Bunun içindir ki
gelişmiş ülkelerdeki kamu harcamalarının
neredeyse yarıya yakını yerel yönetimler ta-
rafından yapılmaktadır. Yerel yönetimlerin
kendi doğasından kaynaklanan dinamizmi
ülke kalkınmasındaki önemlerini de artır-
maktadır” sözleriyle konuşmasına başlayan
Zafer Gül, yerel yönetimlerin önemine
değinerek bu bağlamda “Yerel Yönetimler”
ön lisans, lisans ve doktora programlarının
Türkiye’de ilk olarak Marmara Üniversitesi
bünyesinde açıldığını, gelecekte Marma-
ra Üniversitesi olarak yerel yönetimlere
verdikleri önemin artarak devam edeceğini
belirtti.
MMG Genel Başkanı Murat Özdemir:
“Yerel Yönetimlerin Görevi Sadece
Çöp Toplamaktan İbaret Değildir”
Konuşmasına yerel yönetimlerin görevleri
ve yerel yönetimlerden beklentilere vurgu
yaparak başlayan MMG Genel Başkanı
Murat Özdemir “yerel yönetimlerin görevleri
sadece ulaşım, çöp toplama, su temini gibi
teknik görevler değil, şehir yapılanması ve
kültürünü oluşturması açısından da büyük
önem arz etmektedir” dedi. Genel Başkan
konuşmasına şu şekilde devam etti: “Bu
teknik hizmetlerin veriliyor olması yerel
yönetimlerin asli, olmazsa olmaz görevleri
telakki edildiği için verildikleri müddetçe
ekstra bir hizmet olarak algılanmamakta,
hizmette aksama olması halinde bir eksiklik
olarak değerlendirilmektedir. Yerel yönetim-
ler daha ziyade sosyal ve kültürel alanlarda
yoğunlaşmalı. Yerel yönetimler özellikle
şehirlerin yapılanması, planlanması ve
şehre yapılan yatırımlar neticesinde oluşan
şehir rantının ve hizmetlerin adil bir şekilde
dağıtılmasının sorumluluk ve vebalini de
taşımaktadır” dedi.
“Belediye Meclislerinin Güçlendirilmesi” ko-
nusunda sunum yapan Marmara Üniver-
sitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden
Doç. Dr. Erbay Arıkboğa, Belediye
Meclisleri’nin rolleri ve bu rollerin nasıl
güçlendirilebileceği hususları üzerinde
YEREL YÖNETİMLER KONUŞULMAYA DEVAM ETTİ
Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin öncülüğünde Mimar ve Mühendisler
Grubu ile Marmara Belediyeler Birliği’nin ortaklaşa düzenledikleri “Yerel Yönetimler”
konulu konferans Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi – Beykoz Anadolu
Hisarı Kampüsü Konferans Salonu’nda gerçekleşti. Katılımın yoğun olduğu konferans,
Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M. Zafer Gül ve MMG Genel Başkanı Murat
Özdemir’in açılış konuşmalarıyla başladı.
13. Mart - Nisan 2014 11
Yerel yönetimler daha
ziyade sosyal ve kültürel
alanlarda yoğunlaşmalı.
Yerel yönetimler özellikle
şehirlerin yapılanması,
planlanması ve şehre yapılan
yatırımlar neticesinde oluşan
şehir rantının ve hizmetlerin
adil bir şekilde dağıtılmasının
sorumluluk ve vebalini de
taşımaktadır.
dururken bu meselenin temelde siyasi bir
mesele olduğunu; kurumsal düzenleme-
lerin ise bu siyasi bakışın bir yansıması
olduğunu kaydetti.
Sonrasında söz alan İstanbul Mede-
niyet Üniversitesi, Siyasal Bilgiler
Fakültesi’nden Doç. Dr. Tarkan Ok-
tay, “Meclis Komisyonları’nın Karar Alma
Sürecindeki Rolü” başlıklı sunumunda,
karar alma sürecinin teknik boyutu, siyasal
unsurların niteliği ve karar alma sürecine
yaptıkları etkilere değindi. Sunumunda
yerel siyasette karar alma mekanizmaları-
nın işleyişi, bu süreçte etkili olan unsurlar
ve kriterlerin yanı sıra komisyonların
etkinliklerinin geliştirilmesi hususunda
bilgiler verdi.
Konuşmasında Meclis Grup Toplantıları’nın
önemini vurgulayan Gaziosmanpaşa ve
Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi
Av. Derya Yanı, parti politikalarının
Grup Toplantıları’nda şekillendiğini ifade
ederken, toplantıların siyasetin üretilme-
sindeki etkinliğinin altını çizdi. "Siyasette
yapısal sorunlardan bahsederken, çok parti-
li sisteme geçeli henüz 64 yıl olduğunu
unutmamalı" diyen Derya Yanı, “Teori ve
pratik birbirinden farklı diye, teori üretme-
yi bırakacak değiliz” dedi.
“İstanbul Depremi ve Yerel Yönetimler”
başlığı altındaki sunumunda Emekli Öğ-
retim Üyesi Prof. Dr. Metin İlkışık,
olası İstanbul depreminin sonuçlarına ve
bunlara karşın alınacak önlemlere değindi.
Son 50 yılda İstanbul’ un çok hızlı şekilde
büyüdüğüne dikkat çeken İlkışık, 2010 yılı
itibariyle İstanbul’da yaklaşık 1.450.000
bina olduğunu ve yaklaşık olarak her
yüzyılda bir yıkıcı bir deprem yaşandığını
bildirdi.
Konferansta daha sonra söz alan Dr.
Funda Budak, Barselona örneğinden yola
çıkarak Türkiye’deki özellikle İstanbul’daki
kentsel dönüşümün değerlendirmesini
yaptı. Bu dönüşüm ile başlayan yıkım
konusuna değindi. Kentsel dönüşümün
rant arayışlarına da yol açabileceğini söy-
leyen Budak, verdiği Barselona örneğinde
kentsel dönüşüm esnasında şehrin tarihi
ve kültürel dokusunun nasıl korunduğunu
da yaptığı sunumla anlattı.
Kentsel Dönüşümün sosyal boyutlarını ele
alan Marmara Üniversitesi Siyasal
Bilgiler Fakültesi, Dekan Yardımcısı
Doç Dr. Nail Yılmaz “Doğru kentsel
dönüşüm için, doğru toplumsal tanımlama
gerekir, her hastaya aynı ilacı verir gibi
kentsel dönüşüm yapılamaz” dedi. Farklı
gelir gruplarından oluşan yerleşim bölgele-
rinde farklı stratejiler geliştirmek gerek-
tiğini söyleyen Yılmaz, Türkiye’de bunun
ihmal edildiğini ifade ederken ülkemizde
deprem gerçeğinin 17 Ağustos Depremi ile
anlaşıldığını hatırlattı.
Sonrasında sözü alan konuşmacı Yalova
Üniversitesi Müh. Fak. Dekanı ve
Ulaştırma Müh. Bölüm Başkanı Prof.
Dr. Rafet Bozdoğan, “Ulaşım ve Trafik”
başlığı altındaki sunumunda kalıcı ve
sürdürülebilir kent ve ulaşım planlaması-
nın önemi, ulaşım sistemlerinin tek elden
yönetilmesi, efektif ve cazip bir toplu taşı-
ma sisteminin kurulması, optimum ulaşım
alt yapısının inşası, etkin bir trafik yönetim
sisteminin kurulması, trafiğin etkin de-
netiminin kurulması, toplumda ulaşım ve
trafik bilincinin oluşturulması gibi önemli
kent içi ulaşım kriterlerini açıkladı.
Yalova Üniversitesi Müh. Fak. Deka-
nı ve Ulaştırma Müh. Bölüm Başkanı
Prof. Dr. Rafet Bozdoğan ise konuş-
masında: “Bir şehirde nüfus 100.000’ i
geçince toplu taşımaya geçilir, toplu taşıma
ulaştırmanın temelidir. İstanbul’a her yıl,
Samsun gibi, Eskişehir gibi bir şehir daha
ekleniyor” diye konuştu.
Sözlerine Türkiye'de deniz taşımacılığının
zayıflığından bahsederek başlayan Emekli
Genel Müdür ve Öğretim Üyesi Dr.
Muammer Kantarcı ise “Sürdürülebilir
Toplu Ulaşım Sistemleri” başlığı altında
yaptığı sunumda, dünya trafik hacmi ve
Türkiye’nin yeri hakkında bilgiler verdi.
Kantarcı, toplu taşımacılıktaki vizyonun
“müşteri memnuniyeti” değil “insan mem-
nuniyeti” odaklı olması gerektiğini ifade
ederken, “emniyet, dakiklik, hız, temizlik,
konfor, bilgilendirme” gibi konuların öne-
mini vurguladı. İstanbul’da ulaşımın genel
özelliklerini de sıralayan Kantarcı, gelişen,
değişen müşteri ihtiyaçlarını karşılamak
için tek bir geleneksel çözüm değil, çok
seçenekli, kapsamlı, modern çözümlerin
olduğunu ifade etti.
Konferansın son konuşmacısı MMG
Bilişim Teknolojileri Komisyonu
Başkanı Kürşat Çapar oldu. Çapar,
“Dijital Belediyecilik” başlığı altında yaptığı
sunumda dijital belediyeciliğin ne olduğu,
seyri, ihtiyaçları, getirdikleri, sürdürülebi-
lirliği ve geleceği hakkında bilgiler verdi.
Verileri entegre kullanacak dijital alt
yapının oluşturulmasının önemine değinen
Çapar, “Sabıka Kaydı” örneği ile “mo-
demlerin kolaylıkla yapabileceğini, insan
yüklenmemeli, bugün E-Devlet sistemiyle
rahatlıkla alabildiğimiz bir belge için eski-
den ne kadar çok zaman kaybediyorduk”
dedi. ”İşlerimizi halletmek için Belediye’de
çalışan bir tanıdığa ihtiyacımız olurdu,
şimdi ihtiyacımız sadece modemler” diye
konuştu.
Soru–cevap kısmı ve konuşmacılar adına
dikilen üçer fidan sertifikaları ardından çe-
kilen toplu fotoğrafla konferans sona erdi.
14. Mimar ve Mühendis12
ETKİNLİK
KAHVALTILITOPLANTIDA
VALİMİZİ AĞIRLADIK
Seçimlerden hemen önce 23 Mart Pazar günü Barcelo
Eresin Topkapı Hotel’de, Delta İnşaat sponsorluğunda
gerçekleştirilen ve MMG Genel Başkanı Murat Özdemir’in
yanı sıra Eski Genel Başkan Avni Çebi, Marmara
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M. Zafer Gül ile MMG
Yönetim Kurulu üyeleri ve çok sayıda konuğun katıldığı
“Merkezi İdare ve Yerel Yönetimler” Kahvaltılı Çalışma
Toplantısının bu ayki konuğu İstanbul Valisi Hüseyin
Avni Mutlu oldu.
MMG Genel Başkanı Murat Öz-
demir: “Mimar ve Mühendislik
Alanında, MMG Büyük Bir Boşluğu
Doldurmanın Çabası İçindedir”
MMG Genel Başkan Yardımcısı Mahmut
Çelik’in sunuculuğunu ve moderatörlü-
ğünü üstlendiği toplantı, MMG Genel
Başkanı Murat Özdemir’in konuşması ile
başladı.
Konuşmasının başında sivil toplum
yapılanmasının bu toprakların inanç ve
kültür geleneğinde asırlardır var oldu-
ğuna; vakti olanın vaktini, nakdi olanın
nakdini, bilgisi olanın bilgisini paylaş-
tığı bu medeniyetin aslında bir vakıf
medeniyeti olduğuna değinen, MMG
Genel Başkanı Murat Özdemir: “Bizler
yaptığımız etkinliklerimizle sivil toplum
kuruluşu olmanın bir sorumluluğu olarak
değerlendirdiğimiz, önemli gördüğümüz
konuları, kamuoyunun gündemine geti-
rerek, kanun koyuculara ve uygulayıcı-
lara yol gösterme, teşvik etme ve uyarıcı
olmaya çalışıyoruz” dedi.
Bir vatandaş olarak yerel yönetimler-
den beklenenlere de değinen Özdemir,
özellikle katılımcı demokrasi anlayışın-
da, insanların kendi yaşam alanları ile
ilgili kararların gerek alınma gerekse
uygulama aşamalarında söz sahibi
olmak istediğinin altını çizdi. Bunun-
la beraber seçimle gelen idarecilerin,
seçim dönemlerinde çokça kullandıkları
"şehre ve yaşayanlarına hizmet etmeye
geldikleri” söyleminin ardından, vatan-
daşla hizmet alan-hizmet veren ilişki-
sinin yöneten-yönetilen ilişkisine, daha
üst perdeden, hiyerarşik ve buyurgan bir
yönetim tarzına dönüşmemesi gerektiği-
ni vurguladı. Başkan Özdemir “Biz MMG
olarak şehirlerimizin, büyütme fetişizmi-
ne kapılmadan, insani ölçeklerde herkes
için huzur beldeleri olacak şekilde teşkil
edilmelerinin önemini sürekli vurguluyo-
ruz” sözleriyle de dikkat çekti.
“Yönetimler, planlama ve karar alma
süreçlerinde vatandaş, STK katılım ve kat-
kılarını önemsemelidir” diyerek sözlerini
16. Mimar ve Mühendis14
ETKİNLİK
tamamlayan Özdemir, sözü toplantının
moderatörü MMG Genel Başkan Yardım-
cısı Mahmut Çelik’e bıraktı. Başkan Yar-
dımcısı Çelik, kısa özgeçmişini sunduğu,
İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’yu
kürsüye davet etti.
T.C. İstanbul Valisi Hüseyin Avni
Mutlu: “Önemli Olan Münferit
Olarak İller, İlçeler Değil, Millet-
tir”
İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu,
üniversite sınavına giren gençlere
başarı dileklerinde bulunarak, “Gençler
geleceğimizin teminatıdır, onları çok
iyi yetiştirmemiz gerekir ve onları çok
iyi yetiştiren okullarımız var. Ayrıca
böylesine güzel bir grubu oluşturdukları,
böylesine güzel etkinlikler düzenledik-
leri için MMG’ ye teşekkür ediyorum”
ifadelerini kullanarak sözlerine başladı.
Türkiye’de Yerel Yönetimlerin tarihçe-
sinden başlayarak bugüne dek yaşanan
değişimleri anlatan Vali Mutlu, Os-
manlı Dönemi’nden başlayan merkezi
yönetim, mahalli yönetim ayrımının
Cumhuriyet’in ilanı ile tam manada
önem kazanarak, yerel yönetimlerle
ilgili ilk önemli kanunun 1930 yılın-
da yapıldığını, özellikle 2002 yılından
itibaren çok kapsamlı Kamu Yönetimi
reformlarının uygulamaya geçirildiğini,
son düzenlemelerin ise 2012’de yapıldı-
ğını belirtti.
Nüfusun yüzde 75'inin büyükşehirler
kapsamında hizmet aldığını belirten Vali
Hüseyin Avni Mutlu, “En son yasayla,
Ordu vilayetimizin de dahil edilmesiyle
Büyükşehir Belediyelerimizin sayısı 30'u
buldu. Büyükşehirlere yeni yasayla bir-
likte önemli yetkiler de transfer edildi.
Bu yetkilerin en önemlisi ise aslında
kaynak kullanma yetkisidir. Büyükşehir-
lerimiz artık bütçeden vergi gelirlerinin
yüzde 6'sı oranındaki bir payı alabile-
cekler. Bunlar büyükşehir belediyeleri-
nin payı olarak yüzde 1.5 civarında, ilçe
belediyelerinin payı olarak yüzde 4.5
civarında bir şekilde dağıtılacak. Dolayı-
sıyla bundan böyle büyükşehir belediye-
leri devletin vergi gelirleri içerisinde çok
önemli bir kalemi kullanmaya devam
edecek" ifadelerinde bulundu.
Bununla beraber, 1913 tarihli yasa
ile temelleri atılan il özel idarelerinin,
büyükşehir statüsündeki illerde 30 Mart
2014 tarihinden itibaren kaldırılacağını
bildiren Vali Mutlu, diğer illerde ise,
merkezi yönetim, belediyeler ve il özel
idarelerinden oluşan yapının devam
edeceğini belirtti. İl özel idarelerinin
bugüne dek gerek eğitim, gerek gençlik
ve spor etkinlikleri, gerekse sağlık, aile
ve sosyal politikalar alanlarında önemli
hizmetler verdiğinin altını çizen Vali
Mutlu, gelecek dönemde büyükşehir
belediyelerinin bu alanlarda hizmet-
lerinin daha yoğun olacağına dikkat
çekti. Yine büyükşehirlerde il özel
idarelerinin kaldırılmasının, merke-
zi idarenin yatırım ve hizmetlerini
yürütecek, denetleyecek, raporlayacak
bir başka kuruma ihtiyaç doğurduğunu
belirten Vali Mutlu, bunun sonucunda
valilik bünyesinde “Yatırım İzleme ve
Koordinasyon Başkanlığı” adı altında
yeni bir resmi kurum oluşturulduğunu
bildirdi.
Ulaşım, şehir yapılanması, kültürel
faaliyetler, sosyal hizmetler, hukuki
mevzuatlar gibi konuların ele alındığı
törende, Vali Hüseyin Avni Mutlu,
Delta İnşaat Yönetim Kurulu Başka-
nı Nihat Yeşil’e ve İstanbul İl Özel
İdaresi Genel Sekreter Yardımcısı ve
MMG Etik Kurulu Üyesi Ümit Ünal’a
plaketlerini takdim ederken, Delta İn-
şaat adına Sayın Nihat Yeşil ve Mimar
ve Mühendisler Grubu adına Genel
Başkan Murat Özdemir’in katılımların-
dan dolayı Sayın Vali H. Avni Mutlu’ya
teşekkürleri ile toplantı sona erdi.
Bir vatandaş olarak yerel
yönetimlerden beklenenlere
de değinen Özdemir, özellikle
katılımcı demokrasi
anlayışında, insanların
kendi yaşam alanları ile
ilgili kararların gerek
alınma gerekse uygulama
aşamalarında söz sahibi
olmak istediğinin altını
çizdi. Bununla beraber
seçimle gelen idarecilerin,
seçim dönemlerinde çokça
kullandıkları "şehre ve
yaşayanlarına hizmet etmeye
geldikleri” söyleminin
ardından, vatandaşla
hizmet alan-hizmet veren
ilişkisinin yöneten-yönetilen
ilişkisine, daha üst perdeden,
hiyerarşik ve buyurgan bir
yönetim tarzına dönüşmemesi
gerektiğini vurguladı.
18. Mimar ve Mühendis16
ETKİNLİK
GRUBUMUZDAN DEPREM
HAFTASI BİLDİRİSİ
Bildiğiniz gibi, Mimar ve Mühendisler Grubu
olarak faaliyet alanımıza giren konularda hem
kamuoyunu bilgilendirmek hem de başta kanun
koyucular ve yürütücüler olmak üzere, sorumlu
taraflara geliştirdikleri ve geliştirecekleri
projelerde yol gösterici olmak amacıyla çok
disiplinli mühendislik yaklaşımlarına dayalı
proje ve çözüm odaklı çalışmalar yapmaktayız.
Bu kapsamda, DEPREM HAFTASI münasebeti ile
de kamuoyunun ilgisini hepimiz için çok hayati
öneme sahip deprem konusuna çekmek istedik.
Deprem Araştırma Komisyonu'nun
meclise sunduğu rapora göre 'Ülke
topraklarımızın yüzde 96'sı deprem
kuşağındadır ve bunun da yüzde 66'lık
bölümü 1. ve 2. derece deprem bölgesidir.
Bu bölgeler ülke nüfusumuzun %70'ini ve
sanayimizin de % 75'ini kapsamaktadır.
Fakat bu raporun hazırlanmasına esas olan
Deprem Tehlike Haritasının 1996 yılından
günümüze kadar hala güncellenmemesin-
den dolayı güncel deprem kuşaklarında
yapılaşma ve risk durumunun son durumu
bilinememektedir.
Ülkemizde son 30 yılda terör yüzünden
30.000 kişi hayatını kaybetmiştir. 17
Ağustos’ta meydana gelen 7.4 büyüklü-
ğündeki Adapazarı depreminde ise 45
saniyede 18.000 kişi hayatını kaybetmiş
ve yaklaşık 20 milyar dolardan fazla
ekonomik bir zarara neden olmuştur
Bugün Allah'a şükür ki terör afeti çözüm
sürecine girmiştir. Ancak en fazla 1 - 1.5
dakika sürmesi beklenen büyük Marmara
depremlerinden İstanbul’a en yakın olması
düşünülenlerden birinin olması durumun-
da öngörülen 50.000 can kaybı riski hala
daha söz konusudur. Dolayısıyla, deprem
gerçeği hayatımızdaki en büyük afet riski
olarak durmaktadır.
Depremin ne zaman, nerede, nasıl olacağı,
fayın yeri, çalışma ve kırılma mekaniz-
maları gibi daha çok teknik ve akademik
tartışmaları kamuoyunun önünde yapmak
yerine, konunun uzmanlarıyla akademik
çevrelerde tartışıp ortaya çıkan somut
sonuçları kamuoyuyla paylaşmak gerekti-
ğini düşünüyoruz. Bu tip teknik konuların
kamuoyu önünde tartışılması ve konu ile
ilgili olarak çok farklı görüşlerin ortada
dolaşması, kamuoyunun deprem konu-
sundaki algısını sulandırmakta ve konuyu
ciddiyetinden uzaklaştırmaktadır.
Ülkemizin geneli deprem bölgesi altında
bulunduğu, zaman zaman mal ve can ka-
yıplarına neden olan depremleri yaşadığı
halde deprem bilincinin oluşmasının ve
deprem konusunun gündeme gelmesi-
nin miladı 17 Ağustos 1999 Adapazarı
depremi olmuştur. Bunun nedeni olarak da
bu depremi hisseden ve etkilenen nüfus
sayısının önceki depremlere oranla çok
daha fazla olması, depremin İstanbul’a
yakın olması, İstanbul’u da etkilemesi ve
İstanbul’un olası depreminin habercisi
olması gibi faktörler sayılabilir.
Bizim esas yapmamız gereken bu milat-
tan sonra yapılanları ve bundan sonra
yapılması gerekenleri “deprem öncesinde
ve deprem sonrasında yapılması gereken-
ler” olarak, uluslararası mühendislik ve
bilim standartlarına uygun olarak somut
şekilde değerlendirmektir. Bu kapsamda,
öncelikli olarak, depreme karşı hazırlıklı
olmayı sağlayabilmek için, depreme karşı
duyarlılığı arttırıcı kampanyalar yaparak
kamuoyunda zaman içinde kaybolan
deprem riski bilincini arttırmak ve olası
bir deprem öncesinde vatandaş odaklı risk
değişimlerinin izlenmesiyle kentsel dönü-
şümde öncelikli alanların belirlenmesi ve
sonrasındaki erken uyarı odaklı kurtarma
faaliyetlerini de bugünden örgütlemek ge-
rekmektedir. Kentsel Risk bilincinin okul-
lara inmesi açısından Liselere Afet Bilgisi
dersi konarak risk eğitiminin toplumsal
tabanını sağlamlaştırabilir.
Depremden korkmamıza sebep depremin
neden olduğu yıkımdır. Deprem sonra-
sında binalarımızda toptan göçme, ağır
hasar, orta hasar, hafif hasar ve hasarsızlık
durumlarından biriyle karşılaşmaktayız.
Bizim için öncelikli olan, can kaybına
neden olan ve deprem sonrası kullanıla-
maz hale gelen, toptan göçme, ağır hasar
ve orta hasar riski taşıyan binaların tespit
edilebilmesidir. Adapazarı depreminde
Toptan göçme % 6, Ağır hasar % 7 ve Orta
hasar % 12 mertebelerinde gerçekleşmiş-
tir. Yani, öncelikli olarak yapı stokumuz
içinde risk taşıyan % 25'lik yapıyı tespit
etmemiz gerekmektedir. Yapılacak bu
tespitte büyük ve yıkıcı deprem öncesinde
meydana gelen, halkımızı uyaran dep-
remlerin kullanılması yararlı olabilir. Bu
amaçla ALO Deprem Hattı Projesi'yle uya-
rıcı depremleri hisseden vatandaşlardan
internet veya telefon üzerinden toplanacak
büyük deprem öncesi bilgilerle, riskli alan
ve riskli yapılı binaların hızlı ve düşük
maliyetle tespiti yapılabilir. Bu amaçla, İl
AFAD Müdürlükleri vatandaş odaklı öncü
depremleri hisseden vatandaşlardan gelen
bilgilere göre kent içinde zayıf yapı ve alan
odaklarının belirlenmesinde görevlendiril-
mesi gerekir.
Deprem neticesinde oluşan yıkımı etkile-
yen faktörleri basit olarak, depremin ni-
teliği, zeminin özelliği ve binanın kalitesi
olarak sıralayabiliriz. Bunlardan depremin
niteliğine (büyüklüğü, yeri ve derinliğine)
bizim müdahale etmek imkanımız bulun-
mamaktadır. Ancak olması muhtemel dep-
remin niteliğini tahmin edebilmekteyiz.
Zemin kalitesini ise bölgeler itibariyle ge-
nel olarak biliyoruz fakat yer özelliklerinin
çok değişken olmasından dolayı yapılaşma
öncesinde yer inceleme mühendislerinin
incelememesinden kaynaklı, depremlerde
meydana gelen hasarın büyük oranda
zeminden kaynaklandığını da hatırlatmak
istiyoruz. Ancak müstakilen inşaata konu
olacak bölgelerin durumlarının da farklı
19. Mart - Nisan 2014 17
YENİLİK
ARAMA KURTARMA BOTU
TECRÜBE
TEKNOLOJİ VE
DÜNYANIN EN BÜYÜK
KARBON KOMPOZİT
KATAMARAN YOLCU FERİBOTU
STANDARTLARA UYGUN
AÇIK VE KAPALI TESİS
20. Mimar ve Mühendis18
ETKİNLİK
disiplinlerden yer inceleme mühendisleri
(Jeofizik, Jeoloji ve Jeoteknik) tarafından
incelenmesi ve üç farklı mühendislik im-
zasıyla Yer İnceleme Projesi'nin hazırlatıl-
ması zorunlu olmalıdır.
Bina kalitesini de projelerinin uygun-
luğu ile kullanılan malzeme ve işçiliğin
kalitesi belirlemektedir. Binaların durumu
hakkında binaların yapılma yılları, yapım
şekilleri, projeleri ve kullanılan malzeme-
lerden yola çıkarak belli değerlendirmeler
yapmak imkanına sahibiz. Mevcut bütün
binaları aynı anda değerlendirmek imka-
nına sahip olamayacağımız için daha riskli
olanlardan daha az riskli olanlara göre
bir öncelik sırası tespit edip çalışmalara
başlanmalıdır.
Bu kapsamda öncelikli olarak mevcut
yapı stoğumuzu hem zemin hem de bina
kalitesi olarak değerlendirmeliyiz. Zemin
kalitesini, yapılaşmaya elverişli olmayan
bölgeler, zemin iyileştirmesi ile yapılaştır-
maya uygun hale gelebilecek bölgeler ve
yapılaşmaya uygun bölgeler olarak gerek-
çeleri ile beraber ortaya koymalıyız. Mev-
cut yapı stoğumuzu da, bilimsel, teknik ve
mühendislik verileriyle, mümkün mertebe
somut, basit, kamuoyunun anlayabileceği,
ikna olabileceği ve spekülasyona neden
olmayacak şekilde değerlendirmeliyiz.
Binalarımızı üç kısımda sınıflandırabi-
liriz.
a) 1997 yılı Afet Bölgelerinde Yapılacak
Yapılar Hakkındaki Yönetmelik öncesi
yapılar,
b) 1997 yılı Afet Bölgelerinde Yapılacak
Yapılar Hakkındaki Yönetmeliğe göre
yapılan yapılar,
c) 2007 yılı Afet Bölgelerinde Yapılacak
Yapılar Hakkındaki Yönetmeliğe göre
yapılan yapılar.
Bu sınıflandırma kapsamında öncelikli
olarak 1997 deprem şartnamesi öncesin-
de yapılan yapılar ile projesi olmayan ve
hazır beton kullanılmamış olan yapılar ele
alınmalıdır. Yapı stoğumuzun içerisinden
öncelikli olarak belirlenecek toptan göçme
ve ağır hasar riski taşıyan binalar öncelikli
olarak yenilenmelidir. Orta hasar riski ta-
şıyan binalarda ise güçlendirme de çözüm
olarak düşünülmelidir.
Kamuoyunda "Kentsel Dönüşüm Kanunu"
olarak bilinen "6306 Sayılı Afet Riski Altın-
daki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki
Kanun" aslında bu dönüşüm için tarihi bir
fırsat sağlamaktadır. Ancak bu kanunun
çıkış amacı, öncelikli olarak risk taşıyan
binaların yenilenmesi olduğu halde bugün
gelinen noktada, yukarıda bahsettiğimiz
tasnifin öncelikli olarak yapılmaması
nedeni ile, ağırlıklı rant taşıyan binaların
yenilenmesi gerçekleştirilmektedir. Onun
için kanunun teşvik ve istifadeleri öncelikle
riskli binalara uygulanmalı ve bu vesile ile
oluşan imar rantları kamuya aktarılmalıdır.
Öncelikli olarak yapı müteahhitliği herkesin
el attığı bir alan olmaktan çıkarılmalı, belli
teknik eleman, donanım ve mali şartlar
gözetilerek mesleki-kurumsal yeterlilik ve
belgelendirme sistemi getirilmelidir.
Profesyonel mühendislik kavramı yer-
leştirilerek mezuniyet sonrası belli bir
tecrübe ve yetkinlik kazanan mühendisler,
müstakilen proje yapma yetkisine sahip
olmalıdır. İnşaatlarda çalışan işçi, usta
ve kalfalar eğitimden geçirilerek serti-
fikalandırılmalıdır. Yapı ve yer denetim
sistemi geliştirilerek gerek yapılar gerekse
inşaat öncesinde ve sürecinde sorumluluk
alanları için Mali ve Mesleki Sorumluluk
Sigortası ile desteklenmeli ve etkin bir
yapı ve yer denetimi yapılmasının takipçisi
olunmalıdır. İnşaatların özellikle kaba
yapılarının fiili olarak inşaat mühendisi
nezaretinde yapılması sağlanmalı ve konu
ciddi olarak denetlenmelidir. Sektörü
düzenleyen, devlet, yerel yönetimler, üni-
versite ve mesleki sivil örgüt ayakları olan
bir üst kurul oluşturulmalıdır. Üniversite-
lerde yeni İnşaat ve Jeofizik Mühendisliği
bölümleri açılması yerine mevcut bölüm-
ler Yer Bilimleri Mühendislik Fakülteleri
ve Yapı Mühendisliği Fakülteleri şeklinde
fakülte boyutuna taşınarak laboratuar,
öğretim üyesi, derslik vs. gibi ihtiyaçları
giderilerek eğitim kalitesi arttırılmalıdır.
Eski binaların güçlendirilmesi konusunun
da başlı başına bir mühendislik konusu
olduğu, gelişigüzel yapılacak güçlendirme
çalışmaları ile binayı depreme karşı daha
da güçsüz duruma getirilebileceği konu-
sunda da kamuoyu bilgilendirilmelidir.
Bugünden üzerinde çalışılması gereken
bir konu da olası bir deprem sonrasın-
daki kurtarma faaliyetleridir. Kurumlar,
genelde kendi bünyelerindeki elemanları
görevlendirerek kurtarma faaliyetlerini
organize etmektedir. Oysa Adapazarı
depreminde de somut olarak görülmüştür
ki, deprem sonrasında depremi yaşayan
bölge insanının maddi ve manevi durumu
bu tip kurtarma faaliyetlerinde bulunmaya
elverişli olmamaktadır. Adapazarı depremi
sonrasında olduğu gibi bölgedeki kurtarma
faaliyetleri komşu il ve ülkelerden gelen
ekipler tarafından gerçekleştirilmiştir.
Dolayısıyla İstanbul'da olası bir deprem
sonrası kurtarma faaliyetleri için öncelikle
Bursa, Bolu, Edirne, Tekirdağ, Eskişehir,
Kocaeli gibi çevre vilayetlerdeki ekipler
ile bir çalışma öngörülmelidir. Büyük
depremler sonrası kullanılacak transfer
deprem şehirleri kurulması son Van dep-
reminde 1 milyon insanın sokakta kalması
gibi insan vicdanını sızlatan bir durumla
tekrar karşılaşılmamasını sağlayabilir.
TBMM Deprem Araştırma Komisyonu
Başkanı olan Sayın İdris Güllüce'nin şimdi
Çevre ve Şehircilik Bakanı olmasının, bu
konudaki tecrübe, bilgi ve birikimleri ile,
ülkemizin deprem afetine karşı mücade-
lesinde bundan sonraki dönemde daha
fazla etkinlik sağlayacağını ümit ediyoruz.
Ülkemizdeki deprem riskini ciddiye alarak,
yapacağımız inşaatlarda daha dikkatli
ve özenli olup, olası bir şerden, yapı ve
yaşam kalitemizin artmasına vesile olacak,
hayırlar çıkarmanın yollarını aramalı ve
vatandaş, yöneticiler, STK ve basın olarak
konunun takipçisi olmalıyız.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur...
Mimar ve Mühendisler Grubu
21.
22. MİMARLIK
Mimar ve Mühendis20
CAMİLERİN YAPIMI
ÜZERİNE DÜŞÜNCELER – 2 (*)
“Mescidler yeryüzünde Allah’ın evleridir. Gökteki
yıldızların yer ehlini aydınlattıkları gibi, onlar da gök
ehlini aydınlatırlar. (Heysemi, Mecmeuz-Zevaid 117)
llah yeryüzünü müminlere mescit
kılmıştır. İlk mescitten günümüze
sadelik ve tevazu ile inşa edilen tev-
hidin ibadet binaları giderek gelişmiş,
geliştirilirken de iç ve dış mekânı
kimi zaman tam anlamıyla ihtiyaca
müteveccih boyutta inşa edilirken,
kimi zaman da bu sadelik ve ihtiyacı
karşılamaktan öte bir güç yarıştırma-
sına, devletin gücünün, cesametinin
üç boyutlu ifadesine dönüşmüştür.
Günümüzde oldukça abartılı ve gerek-
siz süslemeli, estetik değerden yoksun
ve nispetleri bozuk, ihtiyaçla örtüş-
meyen, projesiz ya da ortada dolaşan
tip projelerle inşa edilen yapıların
çoğunlukta olduğu da bir hakikattir.
İyi bir cami projesini, uygun ölçek ve
mimari tarzda, çevreye değer katacak
anlayışla inşa edebilmek için lüzumlu
bazı kurallar aşağıda belirtilmektedir.
Temennimiz bu kuralların hayata geçi-
rilerek makul ölçekli ve bütçeli, ihti-
yacı karşılayacak cami ve mescitlerin
inşa edilmesidir.
I. Cami Projesine Başlarken
Bir cami projesine başlamak için;
• Önce bu hayrın gerçekleştirilmesin-
de halis niyetle yola çıkacak “müteşeb-
bis heyet”in teşkil edilmesi,
• Buna müteakip yapılacak camiin
kapasitesine uygun bir “parselin”
ayrılmış olması
• Caminin tarzı ve ihtiyaç programının
oluşturulmasında müteşebbis heyetin
yanında gönüllü mimar, mühendis,
ilahiyatçı, sosyolog, tarihçi ve sanat
tarihçilerinden katkı sağlanmalı,
• Son olarak ta finansal kaynağın hazır
olması ya da taahhüt edilmesi gerek-
lidir.
Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim de;
"Allah’ın mescidlerini ancak Allaha ve
âhiret gününe îman eden, namazı dos-
doğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan
başkasından korkmayan kimseler i’mâr
eder. İşte doğru yola ermişlerden olma-
ları umulanlar bunlardır "(Tevbe,18)
buyurmaktadır. Amr İbnu Abese (radı-
yallahu anh) anlatıyor: "Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular
ki:"Kim içerisinde Allah(ın adı) zik-
redilsin diye bir mescid bina ederse,
Allah da ona cennette bir ev bina eder"
[Nesâî, Mesacid 1,(2, 31).] buyurmak-
tadır.
II. Cami Projelerini Hazırlayacak
Mimarlarda Hangi Hususiyetler
Bulunmalı?
Dini yapılar sadece yapı malzemeleri
ve onları yapıya uygulayacak yapım
teknolojilerinden ibaret değildir. Onu
yaptıranların niyet ve amaçları taşa top-
rağa sinerek ibadetle harmanlanır ve
eser vücuda gelir. Camileri tasarlayacak
mimarların İslam öğretilerini iyi bilen,
inanç değerlerini hazmetmiş, İslam
mimarisi hakkında yeterli kanaat ve
bilgi sahibi olmaları zaruridir. Mima-
rın tasarımına ruhundan bir şeyler
katabilmesi için ibadet eylemlerini
yerine getirmesi ve onunla aynileşe-
rek metafizik derinliği içinde hissedi-
yor olması oldukça önemlidir.
Geçmişte Müslüman mimarlarca özgün
Osmanlı mimarisiyle inşa edilen“Bursa
Ulu Camii(1399)”,“Şehzade Meh-
met Camii(1548)”,“Süleymaniye
A
Camii(1558)”, “Selimiye Camii(1575)”,
“Sultanahmet Camii(1616)” ve “Valide
Sultan Camii(Yeni Cami-1663)”lerinde
yapılan ibadetten duyulan vecd, huşû
ve manevî duygu coşkunluğunun gay-
rimüslim mimarlarca batı tarzı barok
ve ampir üslubuyla tasarlanıp- inşa
edilen“Nuruosmaniye Camii”(1755),
Nusretiye Camii”(1826),Küçük
Mecidiye Camii”(1848), Ortaköy
Büyük Mecidiye Camii”( 1853), Dol-
mabahçe Bezmialem Valide Sultan
Camii”(1855), Pertevniyal Valide Sul-
tan Camii” (1871) ve Yıldız Hamidiye
Camii”(1886)lerinde yaşanamaması,
tasarımcının ruhundan esere bir şeyler
katamamasıyla izah edilebilmektedir.
Çünkü yapılan her şey inancın sanat ve
mimariye yansımasından başka bir şey
değildir.
Bunlar içinde “Nuruosmaniye Camii’nin
revaklı avlusu ve Yıldız Hamidiye
Camii’nin hanımlar mahfili"nin kıbleye
müteveccih olmayıp, açılı bir şekilde
tasarlanması Müslümanların ibadet
derinliğinden ve İslâm’ın ruhundan
uzaklaşmanın bariz örneklerindendir.
Halbuki camilerde bahçe de dahil
hemen her şeyin, zemindeki taş döşe-
melerin dahi kıbleye müteveccih ya
da saf düzenine uygun tasarlanması
tevhidî mimarinin esaslarındandır.
Ayrıca "Yıldız Hamidiye Camii'nin
sahın bütünlüğünü ihlâl eden orta
yerdeki iki sütunu ile barok ve ampir
tarzında yapılan son dönem Osmanlı
camilerinin insan ölçeğini bozan
devasa pencereleri Osmanlı cami
mimari geleneğine ziyadesiyle aykırı
bir tutumu yansıtmaktadır.
MEHMET OSMANLIOĞLU MİMAR
23. Mart - Nisan 2014 21
III. Cami Projesi Hazırlanması İçin
Gerekli Belge, Bilgi Ve Raporlar
Bir cami projesinin hazırlanması için;
1. Talep edilen caminin yapılacağı yere
ve mahalli mimari tarza ilişkin bilgiler
Projenin yapılacağı ülke, bölge ve şehrin
tarihî ve kültürel geçmişine ilişkin mimar-
lık mirasına dair bilgi, belge, resim, gravür
ve fotoğraflar ışığında yapılacak tasarımla
ortaya çıkacak eserin bünyesinde evren-
sel değerlerin yanında mahalli karakteri
de barındırması sağlanmalıdır. Teknik ve
sanatsal içerikli bu veriler tümüyle tasarımcı
mimar tarafından elde edilerek müteşebbis
heyete takdim edilmeli ve temel tercihler
ortak aklın değerlendirmeleriyle teşkil edil-
melidir.
2. Proje Tasarım İlkeleri ve Mimari Tarz
Seçimi
Proje Tasarım ilkeleri
• Bir proje esasen hazırlanmış olduğu arsaya
ilişkin konum, yollarla ilişkisi, arazi yapı-
sı, yörenin mimari tarz ve yerel malzeme
imkânlarına göre “o arsa özelinde ve yörenin
ihtiyaçlarına göre tasarlanmış olduğundan
başka bir yerde aynen uygulanması teknik
yönden mümkün değildir.
• Bu nedenle cami projeleri sadece
esas hazırlandığı arsa için –tekrardan
kaçınarak-bir kez uygulanmalı, meslek
ahlâkı gereğince ve cami mimarisinin
sürekli yenilenip gelişebilmesi için
herhangi bir sebep veya şekilde aynen
uygulanmak üzere bir başka proje sahi-
bine satılmamalı, bağışlanmamalı, aynen
uygulatılmamalı ve seri üretim biçiminde
tip proje hazırlanmamalıdır.
• Büyük Usta Mimar Sinan inşa ettiği
hiçbir eserini aynen tekrar etmeden her
seferinde daha da geliştirerek ustalık
eseri olan“Edirne Selimiye Camii ve Külli-
yesi” şaheserine ulaşmıştır.
Mimari Tarz Seçimi
Cami tasarımında tercih edilecek mima-
ri tarzın; yörenin tarihî geçmişiyle irti-
batlı, iklim şartlarına uygun, toplumun
değişen ve gelişen sosyal ihtiyaçlarını
karşılayan, yerel malzeme kullanı-
mına imkân veren, finansal imkânları
aşmayan ve seçilen yapım tekniklerine
uygun olması gereklidir.
Bu çerçevede;
• Klasik/Neoklasik[1]
• Modern
• Post-modern
• Ultra-modern
• Fantastik tarzlardan uygun olanı tercih
edilmelidir.
[1] Osmanlı /Selçuklu tarzı klasik tasa-
rımlarda geçmişin aynen kopyasını inşa
etme yanlışına kapılmadan, günün ihti-
yaçları, yeni malzeme ve yapım teknolo-
jileri ile diğer imkân ve şartlar göz önüne
alınarak tarihî form ve fonksiyonlar
yeniden yorumlanmalıdır.
3. Farklı Büyüklükte ve Özel İhtiyaç
Programlı Cami Alternatifleri;
• Büyük Ölçekli Cami ve Külliyesi /Selâtin
camii (5.000 kişi ve daha fazla kapasiteli)
• Üniversite / Şehir Meydanı Sembol Camii
(1.000-3.000 kişi kapasiteli)
• İlahiyat Fakültesi / İmam-Hatip Lisesi
Tatbikat Camii (500-2.000 kişi kapasiteli)
• Küçük ve Orta Ölçekli Cami(300-1.000
kişi kapasiteli)
• Çeşitli sosyo-kültürel birimlerle beraber
tasarlanan Özel Programlı Cami (500-750
kişi kapasiteli)
• Mahalle Mescidi (150-300 kişi kapasiteli)
24. MİMARLIK
Mimar ve Mühendis22
açan; onlara yararlı bilgiler edindiren;
İslâm dinini anlamayı ve gereklerini hak-
kıyla yaşamayı kolaylaştıran merkezler,
insanların sevgi yumağı hâlinde ilmi pay-
laştıkları; birbirlerinin derdiyle dertlenip,
sevinciyle mutlu oldukları; "Allah" zikri ve
fikri ile huzur buldukları; hoşgörülü insan-
ların toplantı mahalleri ve İnsanlığın ortak
kaderi olan ölüm ötesi yaşam gerçeğine
sevgi ve irfan yollu bir anlayışla hazırlan-
mayı amaç ve hedef edinmiş insanların
toplanma mekânları” olarak tarif edilmek-
tedir.
Memleketimiz dışındaki İslâm coğrafya-
sında camiden çok mescit kelimesi daha
yaygın olarak kullanılmaktadır. Ülkemizde
cuma namazları ayırımı yapılmaksızın
içinde “namaz kılınan yapılar” için yaygın
olarak “câmi” adı kullanılmaktadır. Mekân
boyutları itibariyle daha küçük yapılara
da “mescit” denildiği gözlemlenmektedir.
İslâm geleneğinde, özellikle de mahallî
farklılıklarıyla birlikte Arap dünyasın-
da insanları toplama, bir araya getirme
fonksiyonu itibariyle cuma ve bayram
namazlarının kılındığı ve içinde hatibin
hutbe okuması için minber bulunan mes-
citler cami, minberi bulunmayan yani
cuma namazı kılınmayan küçük mâbetler
ise sadece mescit olarak anılır olmuştur.
V.(miladi XI.) yüzyıl İslâm hukukçularından
Mâverdîve Ebû Ya'lâ da bu ayırımı açıkça
belirtmektedir. Ancak Mescid-i Haram,
Mescid-i Nebevi, Mescid-i Aksa ve genel-
likle mezhep imamlarıyla, ileri gelenlerinin
kabirlerinin bulunduğu camilere de mescit
denilmektedir.
Osmanlılar döneminde padişahlar,
vâlide sultânlar, şehzâdeler tarafından
kişisel servetleriyle inşa ettirilen, iki
minaresi(nadiren ikiden fazla) ve hanedan
ailesinin emniyetle namaz kılabilmesi için
“hünkar mahfili” ve bazılarında “hünkâr
kasrı” olan, sürekli açık bulundurulan,
büyük camilere "selâtin camileri", vezirler
ve diğer devlet ricali tarafından yaptırılan
orta büyüklükteki camilere bânisinin adına
izafeten sadece “cami”, küçük olup minber
bulunmayanlara da“mescit” denilmiştir.
Mescitlerin cuma namazı kılınan cami-
ye tahvili ise berat ve izinle olmaktaydı.
"Namaz kılınan yer" demek olan musalla,
Hz. Peygamber döneminde bayram ve
cenaze namazı kılınan yerler için kullanıl-
• Terminal, Alışveriş Çarşıları ve Site Mes-
cidi (100-150 kişi kapasiteli)
• Akaryakıt İstasyonu/Küçük Ölçekli Ter-
minal Mescidi (10-15 kişi kapasiteli)
4. Cami ve yapılacağı yere ait gerekli
belge ve bilgiler
• Kadastral bilgiler (aplikasyon krokisi,
plan örneği, plan kote)
• Tapu veya arsa/arazi tahsis belgesi
• İmar Durumu
• İnşaat İstikamet Rölövesi
• Hâkim rüzgâr yönü
• Arazi kot kesiti
• Arazi Zemin etüt raporu
• Varsa parsel üzerinden/yanından geçen
enerji nakil hattı koordinatları
• Sit alanı içinde olup/olmadığı
• Parsel plan örneği üzerine harita mühen-
disince işlenmiş kıble istikameti
• Cami kapasitesi ve bina ihtiyaç programı
• Cami arazisinin çeşitli açılardan ve yük-
sekliklerden mevcut halinin fotoğrafları
IV. Cami Projesi Kapsamı
a) Proje
• Mimari Proje
• Statik Betonarme ve Çelik Projesi
• Mekanik Tesisat Projesi
• Elektrik / Aydınlatma Projesi
• Peyzaj Projesi
• İç Mekân Düzenleme Projesi
• Akustik ve Seslendirme Projesi
• Metraj, keşif maliyeti
b) İnşaat Yapımı ve Teknik Danışmanlık
Hizmetleri
• Komple İnşaat Yapımı (Anahtar Teslimi)
• İnce Yapı ve Doğal Taş Kaplama İşleri
• Tezyinat Hat İşleri
• Proje Teknik Danışmanlık Hizmetleri
V. Mimarlık Kültürümüz Ve
Cami Mimarisinin Gelişimi
1. Cami Kavramı; Tanım ve Genel Bil-
giler
Cami terimi etimolojik olarak Arapça
kökenli olup;“dağınık şeyi toplamak,
biriktirmek, birleştirmek, elbise giymek,
müellif, mürettip” kökünden türemiştir.
Arapça "c-m-`a" kökünden türeyen topla-
yan, bir araya getiren" anlamındaki cami'
kelimesi, başlangıçta sadece cuma namazı
kılınan büyük mescitler için kullanılan
el-mescidü'l-câmi" (cemaati toplayan
mescit) tamlamasının kısaltılmış şeklidir,
"el-Mescidü'l-câmi'" tabiri, ünlü hadis bil-
gini Taberâni’nin bir rivayetine göre bizzat
Hz. Peygamber tarafından kullanılmıştır.
Dinî terim olarak, Müslümanların toplu ola-
rak ibâdet ettikleri mekânlara cami denil-
mektedir. Kur'ân ve sünnette câmi “mescit”
kavramı ile ifade edilmiştir. Mescit; secde
edilen yer anlamındadır.
İspanya'da yaşayan İslam uygarlığı
Endülüs’ten miras kalan ve İspanyolca-
da cami demek olan ‘mezquita’ sözcüğü
Arapça ‘mescid’ kelimesinden gelmektedir.
Diğer batı dillerinde cami karşılığı olarak
kullanılan “mosque”, “mosquee”,“moschee”
vb. kelimeleri mescidin farklı dillerdeki
telaffuzundan kaynaklanmaktadır.
Tasavvufi bakış açısıyla cami;“gösterişten
uzak, sâde ama insanların düşünce ufkunu
25. Mart - Nisan 2014 23
şahsiyetlerin türbe ve mezarların yer aldığı
“hazire”ler bulunmaktadır.
Ayrıca cami bahçesinde camiye bitişik
veya ayrık abdestlikler ile kıble tarafında
olmamak kaydıyla bay ve bayan tuvalet-
leri bulunmaktadır. Abdestlik ile tuvalet
yan yana yapılmayacağı gibi, erkeklerde
istibra sağlanması için imkânlar dahilin-
de yekdiğerine 25 m (40 adım) mesafede
konumlanmaktadır.
• Harem/İç Avlu/Revaklı Avlu; Cami bina-
sına bitişik ve giriş istikametinde, iç tara-
fında sütunlar üzerine oturan revaklar yer
alan, tabanı mermer döşeli ve etrafı pen-
cereli yüksek duvarlarla çevrili kısımdır.
Revaklari avluyu dört tarafından çepeçevre
kuşatır ve yüksekçe bir seki şeklinde olup
zeminden yüksektir. İç avlunun ortasında
cemaatin abdest alması için yapılmış bir
şadırvan bulunur Avlu revaklarının cami
ile birleşen taraftaki kısmında ise“son
cemaat mahalli” bulunmaktadır.
İç avlunun ekseni ile cami içinin ekseni
aynı istikamette olup, mihraptan geçen
bu eksenin iç avlu duvarında bir kapı
bulunur. Bu kapıya "cümle kapısı" denir .
Bundan başka Selçuklu’da ortada yer alan
Osmanlı’da ise iç avlunun sağ ve sol yan-
larında, esas mekâna yakın kısımlarında
da birer kapı vardır. Bunlara da "koltuk
kapı" denir. Haremsaraya (merkez sahına)
revakların binaya bitişik olan kısmının
merkezinde yer alan büyük ana kapıdan
girilir. Bu kapının bulunduğu cami duva-
rının iç avluya bakan yüzünde, kapının
sağında ve solunda son cemaat yerinde
namaz kılanların kullanması için birer
“mihrap nişi”(mihrabiye) vardır. Yine bu
duvar üzerinde avluya çıkmalı balkon
şeklinde müezzinlerin kamet veya tekbir
mıştır. Yol boylarındaki üstü açık mescitle-
re ise Farsçada namazgâh denilmiştir.
Geleneksel bir camide; dış avlu, harem
(revaklı avlu), harim (sahın/kubbe altı/
haremsaray), yan ve arka sahınlar, hanım-
lar mahfili, hünkâr mahfili, müezzin mah-
fili, son cemaat mahalli, imam-müezzin
odası, kütüphane, itikâf odası, minare,
mihrap, minber, vaaz kürsüsü, mihrabiye,
hazîre ve şadırvan bölümleri yer almak-
tadır. Günümüzde camilere engelli erişi-
mini kolaylaştırıcı tasarımlar yapılmakta,
ihtiyaca göre ilave olarak bayanlara ait
ibadet ve sosyal hizmet alanları, derslikler,
çok amaçlı salon, aşevi, gıda ve eşya bağış
birimleri, sanal kütüphane ve internet eri-
şim birimleri, sağlık kabini gibi mekânlar
eklenmektedir.
VI. Cami Ana Bölümleri
Osmanlı Camileri genellikle 4 ana bölüm-
den müteşekkildir.
1. Muhavvata da denilen “Dış Avlu”
2. Harem/İç Avlu / Revaklı Avlu
3. Harim/Ana İbadet Mekânı /Haremsa-
ray/Merkez Sahın
4. Son Cemaat Mahalli
• Muhavvata/Dış avlu; Caminin bahçesi-
ni içermekte olup, revaklı avlu ve sahını
çevreleyen, etrafı pencereler açılmış taş
duvarlarla çevrilmiş ve pencerelerine
lokma demir parmaklıklar takılan en dış-
taki avludur. Bu avluya girişi sağlamak
için çeşitli yerlerine kapılar açılmıştır. Bu
dış avlular Selatin Camilerinde çok büyük
olup, peyzaj düzenlemesi yapılmış toprak
zeminli, ağaç ve yeşilin çeşitli renkleriyle
bezenmiş bahçesi ve taş döşeli yaya yolları
yer almaktadır. Muhavvata da denilen
dış avluda bazı camilerde önemli manevi
getirdiği yer manasına gelen mahfillere
de "Mükebbire" (Me’zene) denir.
• Harim/Ana İbadet Mekânı/Sahın;
Caminin içi, ana kubbe altı ve yanların-
da sahınları yer alan, namaz kılmaya
tahsis edilen ve halı kaplı olan ana iba-
det mekânına “harim (merkezi sahın/
sahın)”denilmektedir. Harim Allah’la O’nun
kulu arasında manevî rabıtanın kurul-
duğu mahal olması sebebiyle caminin en
önemli kısmıdır. Namaz dışında eğitim
ve öğretim faaliyetlerine açık olmakla
birlikte, diğer mahallere nispetle cami
âdâbına uygun hareket edilmesi en elzem
olan bir mahâldir. Camiler Allah’ın kur’an-ı
kerimdeki (Bakara,143-144)emri gereği
Mekke’ye/Kâbe istikametine mütevveccih
olarak inşa edilirler. Merkezî ana kubbe
mimari üslûp ve ebadına bağlı olarak
genellikle dört fil ayağı ve sütunlar üzeri-
ne oturur. Merkez sahının iki yanında bir
basamak yüksekliğinde yan sahınlar, kapı
tarafında arka sahın ve cemaatin bazen
bunlara dış avludan doğrudan girebile-
ceği kapılar yer almaktadır. Bazı büyük
camilerde yan ve arka sahınların üzerinde
mahfil katı, “hanımlar mahfili,fevkaniye
veya tabaka” diye tabir edilen ikinci bir
kat daha bulunur. Bu tabakaların padişah-
lara ayrılmış ve dışarıdan ayrı bir kapı ve
merdivenle çıkılan kısımlarına "Hünkar
Mahfili" denir. İlk Osmanlı camilerinde
merkezi sahının ortasında genellikle bir
fıskiye bulunurdu. Bu fıskiyenin üstünde
veya merkez sahının herhangi bir yerinde
yüksekçe bir "Müezzin Mahfili" yer alırdı.
• Son Cemaat Mahalli: Namaza sonradan
gelenlerin cemaate katılmalarını sağlamak
veya namaz vaktinden sonra gelenlerin
saflar teşkil ederek namaz kılabilmeleri
amacıyla yapılan, giriş kapısı önündeki
avludan zemince daha yüksek, revaklı, üstü
kubbe ile örtülü bölümlere “son cemaat
mahalli” adı verilmektedir. Sahın ile iç avlu
arasında olan ve caminin sahın kısmından
bir duvarla ayrılmış bulunan üstü tonoz
veya küçük kubbelerle örtülü, caminin
eninde revaklı uzunlamasına konumlanan
bu mahaller bazen caminin içinde de yer
alabilir.Son cemaat mahalli Osmanlı cami-
lerinde “sahın” denilen asıl namaz kılma
alanına avludan girilen kapının iki yanın-
da kalıp, avluya bakan revak altı mekanı
olup zemini avlu döşemesinden yarım
26. MİMARLIK
Mimar ve Mühendis24
çay/nargile salonu, şark odası, misafirhane,
seminer salonları)
5. Bay/bayan tuvaletleri
6. Bay/bayan duş(birer adet)
7. Bay/bayan abdesthaneler
8. İmam-Müezzin daireleri
9. Dernek Yönetim Odası
10. İlk Yardım Odası
11. Cenaze namazı mahalli/Musalla Taşı
12. Çocuk oyun parkı
13. Fıskiyeli havuz
14. Kameriyeler
15. Peyzaja uygun ağaç, yeşil ve çiçeklen-
dirme alanları, yürüyüş yolları
16. Oturma bankları/oturma grupları
17. Bağış ve Yardım Toplama Standı
18. Otopark (oto ve bisiklet için)
19. Bahçe temizlik ve malzeme odası
20. Jeneratör odası
21. Su deposu
22. Zemin suyu toplama kuyusu
B. Zemin Kat
1. Son Cemaat Mahalli
2. Harim/Merkezi sahın/ana ibadet mekânı
3. Yan ve Arka Sahınlar
4. İmam ve Müezzin Odaları
5. Kütüphane
6. Hanımlar Namaz Kılma Mahalli
7. Çocuk bakımı, emzirme ve oyun odası
8. Kur’an eğitim/öğretim sınıfları
9. Kat temizlik odası
10. Işık/ses kumanda odası
C. Mahfil Katı
1. Hanımlar Mahfili
2. İtikâf Mahalli(İtikâf odaları)
3. Yüksek Güvenlikli Özel Mahfil
4. Kat temizlik odası
5. Yangın Merdiveni
6. Asansör
D. Bodrum Kat
1. Rezerv namaz kılma mahalli/Çok Mak-
satlı Salon
2. İlk yardım odası
3. Malzeme depoları
4. Tesisat Odaları(Elektrik ve mekanik)
5. Afet acil yardım istasyonu
6. Kat temizlik odası
(*) İlki dergimizin 75.sayısında yayınla-
nan yazımızın ikincisini yayınlıyoruz.
metre kadar yüksektedir. Bazı son cema-
at mahallerinde sağ ve sol tarafta birer
mihrabiye bulunur.
VII. Osmanlı Camileri
• Selatin Camiî: Padişah ya da ailesi adına
yaptırılmış camilere denir. Beyazıd Camii,
Fatih Camii, Süleymaniye Camii “Selatin
Cami” örnekleridir.
• Zaviyeli Cami: Osmanlıların ilk dönem-
lerinde gezgin dervişlerin barınma sorun-
larını çözen çok maksatlı camilere denir.
“Tabhaneli Cami”, “Çok İşlevli Cami”,
“Ters T Planlı Cami” gibi isimleri de var-
dır. Bursa’da Yeşil Cami ve Muradiye;
İstanbul’da Mahmut Paşa ve Murat Paşa
camileri bir ana cami mekanına eklenmiş
yan mekanlardan oluşur.Çok işlevli Cami
modeli 16. yüzyılın ikinci yarısından sonra
artık uygulanmaz olmuştur.
• Ulu Cami: Bursa’daki Ulu Cami’yi andı-
ran çok kubbeli camilerin tipine verilen
addır. Bu camilerin kökeni ilk dönem İslam
mimarisinin payeler ve sütunlar üzerine
oturan düz dam ile örtülü avlulu camile-
rine dayanmaktadır. Bu camilerin sıcak
ülkelerde açık bırakılan avlusu, Anadolu’da
küçültülerek caminin içine alınmış ve cami
her yanıyla dışarıya kapatılmıştır. Selçuklu-
lar zamanında bu çeşit camiler düz dam ile
örtülürken, Osmanlılarda çok sayıda kubbe
kullanılmış ve ilk kez abidevî bir mekân
ortaya çıkmıştır. Her şehirde görülen
Ulu Camiler cuma namazlarının kılındığı
yerlerdir. Bu camiler bulunulan yerin Müs-
lüman yurdu olduğunun en büyük ifadesi
sayılırdı. Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu
ve Beylikler döneminde Anadolu'nun dört
bir köşesinde sultanların insanlara güven
vermek, dini vecibelerini yerine getirme-
lerine yardımcı olmak, komşularına mali
ve askeri güçleri ile kültürel ve mimari
zenginliklerini göstermek amacıyla inşa
ettirdiği ulu camiler, bugün ibadet işlevinin
dışındaki yönleriyle pek hatırlanmamak-
tadır. Diyarbakır, Bursa ve Divriği Ulu
Camii bunların önemlilerindendir.'Câmi-i
kebîr' olarak da isimlendirilen ulu câmiler,
inşa edildiği beldede yaşayan halkın cuma
ve bayram namazını bir arada kılmasına
imkân verecek şekilde tasarlandığından,
yapıldığı dönemin şartlarına göre olabildi-
ğince büyük inşa edilmiştir. Çoğunun etra-
fına türbeler, hanedan mezarları (hazire),
medrese, imaret ve hamamlar inşa edil-
miştir. Ulu câmiler, taştan veya taş-tuğla
karışımından sağlam bir şekilde inşa edile-
rek, şehirlerin ortasına, yüksek duvarları,
minaresi, taç kapısı ve kubbesi ile âdeta
hürriyetin bir sembolü olan bayrak gibi
dikilmişlerdir.
• Çok Ayaklı Cami: Namaz kılınan alanın
çatısını taşımak için eş aralıklı dizilmiş
çok sayıda sütundan yararlanılan bir örtü
sistemine sahip cami plan tipidir. (Kûfe Ulu
Camii, Basra Ulu Camii, Sivas Ulu Camii, Sil-
van Ulu Camii, Bursa Ulu Camii …)
• Mescit: Cami-mescit ayırımı yalnız
Türkiye’de vaki olup diğer İslam ülkele-
rindeki mescit sözcüğü Türkçedeki cami
karşılığı olarak kullanılır. Memleketimizde
geçmişte içinde minbersiz tek mekânlı iba-
det yapıları mescit olarak adlandırılırken
günümüzde tümünde minber mevcut olup
Cuma namazı kılınmaktadır.Camiler semt
ölçeğinde hizmet verirken mescitler mahal-
le ölçeğinde ihtiyacı karşılarlar.
VIII. Günümüz Camilerinde Bulunması
Gerekli Mekânlar
A. Bahçe / Dış Avlu
1. Revaklı Avlu
2. Şadırvan
3. Sebil
4. Bay/bayan sosyo-kültürel tesisler( büfe,
28. GİRİŞ • MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞDOSYA: YEREL YÖNETİMLER
Mimar ve Mühendis26
29. Mart - Nisan 2014 27
Yerel yönetim dediğimiz zaman otomatik
olarak geniş çaplı bir örgütlenmeden
bahsetmiş oluruz yani her grubun ya
da cemaatin kendini yönetmesi için
gerekli olan bir örgütlenme. Türkiye’de
köy toplumları ile başlayan bu yerel
yönetim örgütlenmeleri, ulusal
yapının ayrılmaz bir parçası olarak,
yurttaşlara en yakın yönetim kademesi
olduğunu ve bu nedenle, yurttaşların
yaşama koşullarıyla ilgili kararların
alınmasına katılmalarını sağlamak ve
toplumsal gelişmenin hızlandırılması
konusunda onların bilgi ve yeteneklerini
seferber etmek bakımlarından en elverişli
konumda bulunduğunu göz önünde
BULUNDURmalıdır.
demokrasİnİn özü
YEREL YÖNETİMLER
30. GİRİŞ • MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
Mimar ve Mühendis28
DOSYA: YEREL YÖNETİMLER
Yerel yönetimlerin varoluşunun siyasal gerekçesinin
özünde demokrasi yatar. Buna rağmen günümüzde en
çok suistimal edilen kuruluşların başında da yine yerel
yönetimler gelmektedir. Siyasal anlamda her ne kadar
demokrasi inancıyla ortaya çıkmış olsalar da merkezi
idare karşısındaki güçsüzlükleri yerel yönetimlerin
gerektiği gibi çalışmasına engel olabilmektedir.
Günümüz toplum yaşamının en önemli
özelliklerinden birisi, toplum halindeki
yerleşme birimlerinden olan kentlerin
giderek büyümesidir. Sanayi devrimini
izleyen dönemlerde, göçler şeklinde ortaya
çıkan 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren
hızlanarak artan kentleşme hareketi
inanılamayacak boyut ve etkilere sahip
olmuştur. Kentleşmenin bu boyutu yerel
yönetimlerin de önemini artırmıştır. Çünkü
kentleşmenin ulaştığı boyutlar tahminleri
alt üst etmiştir diyebiliriz. Toplum yaşantısı
açısından ürkütücü yönleri de bulunmaktadır.
İvedi bir şekilde çözülmesi gereken, iktisadi,
sosyal, teknik ve mali nitelikteki birçok
problemi de barındırmaktadır.
Yerel yönetimler, ülke sınırları içinde yerleşik
olan değişik büyüklükteki köy, kasaba ve
kent gibi yerleşim yerlerinde yaşayan başta
insan olmak üzere tüm canlıların ortak ve
merkezi hükümetlerin yükünü de
azaltacağına en azından azaltması
gerektiğine inanmak gerekmektedir.
“Sosyal devlet” fikrinin önem kazanması ile
merkezi idare ve mahalli idareler arasındaki
görev paylaşımı yeniden düzenlenmiş;
merkezi idare tarafından yerine getirilen
bazı hizmetler belediyelere devredilmiş ya
da belediyelerce yürütülen bazı hizmetler
merkezi idare tarafından üstlenilmiştir.
Uygulamada yerel yönetimlerin görevlerini
istenilen düzeyde ifa edememesi nedeniyle
YEREL YÖNETİMLER
yerel nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak
amacıyla belli bir hukuk düzeni içinde
oluşturulmuş anayasal kuruluşlardır. Yerel
yönetimler halka en yakın birimler olmaları
ve yerel halkın ihtiyaçlarını yerinde tespit
etmeleri sebebiyle hizmet üretiminde
önemli bir yere sahiptirler. Yerel yönetimler,
gerek demokratik hayatta oynadıkları
roller, gerekse kamu hizmetlerinin halka
sunulmasında ve erişiminde yüklendikleri
fonksiyonlar sebebiyle yerel halkın
yönetime katılmasının ilk aşamasıdır. Yerel
yönetimlerin kuruluş yasalarıyla tanımlanmış
bütün görevleri, kendileri tarafından yerine
getirilmesi esası kabul edilmiştir
Yerel yönetimlerin sayıca fazla
olmasından ziyade niteliklerinin ve hizmet
kapasitelerinin artırılmasına yönelik
yapılacak düzenlemelerin yerel demokrasinin
güçlenmesine yarar sağlayacağı gibi
31. Mart - Nisan 2014 29
Yerel yönetimler, gerek
demokratik hayatta
oynadıkları roller, gerekse
kamu hizmetlerinin halka
sunulmasında ve erişiminde
yüklendikleri fonksiyonlar
sebebiyle yerel halkın yönetime
katılmasının ilk aşamasıdır.
özellikle kurumlar arası işbirliği önem
taşımaktadır. Bu bağlamda başta
üniversitelerimiz olmak üzere, toplumun
diğer yapısal unsurlarına çözümleyici
roller düşmektedir. Yerel yönetimlerde
etkinlik, sosyal adalet ve tarafsızlık, bu
idarelerin görevlerini yerine getirebilecek
düzeyde gelir kaynaklarına sahip
kılınması ile sağlanabilir. Genel eğilim,
yerel yönetimlerin kendi öz sorumluluk
alanlarında etkin, verimli ve özerk
kuruluşlar haline getirilmesi yönündedir.
yeniden yapılandırılmaları gereği kaçınılmaz
olmuş ve buna yönelik arayışlar, hemen
her ülkenin gündeminde önemli bir yer
tutmuştur.
Kamu, özel ve sivil işbirliği pratiklerini
uygulayabilme önemli bir konudur. Siyasi
erk merkezde tek karar verici ve yürüten
olmamalıdır. Yerel yönetimlerin kapasiteleri
geliştirilmediğinde, gerek yerel gerekse
merkezi yönetimine yabancılaşma ve
güvensizlik kaçınılmazdır. Sorunların
çözümünde dayanışma, aktif katılım ve
32. MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞDOSYA: YEREL YÖNETİMLER
Mimar ve Mühendis30
Biz, bu yazımızda yerel seçimler ve bu süreçlerdeki adaylık pratiğinin, demokrasiye
katkılarını incelemeye çalışacağız. Söze, “insanlık tarihi, kendisine en uygun yönetim
biçimini aramakla geçmiştir.” diyerek başlamak kanaatimizce yanlış olmayacaktır.
YEREL SEÇİMLER VE
ADAYLIK SÜREÇLERİNİN
DEMOKRASİYE KATKILARI
arihin başlangıcından bu yana insanlık,
kabile toplumları, site devletleri, monarşi-
ler, meşruti monarşiler, oligarşik yönetim-
ler vb. çeşitli yönetim biçimlerini uzun ve
bazen kanlı- mücadelelerle tecrübe ettik-
ten sonra modern zamanlara geldiğimizde
nihayet demokraside karar kılmıştır.
Demokrasi, kavram olarak her ne kadar
Yunanca “dimokratia” sözcüğünden türe-
miş ve Antik Yunan’daki demokrasi uygu-
lamalarına göndermelerde bulunuyor ise
de, Antik Yunan’ın seçkinler demokrasisi
ile günümüz demokrasisi arasında kıyas
kabul etmeyecek bir ontolojik farklılığın
olduğu da izahtan varestedir.
Her ne kadar “demokrasi”nin anlamı
ve tanımı konusundaki tartışma hala
sürüyorsa da; “demokrasi, tüm üye veya
vatandaşların, organizasyon veya devlet
politikasını şekillendirmede eşit hakka
sahip olduğu bir yönetim biçimidir” şek-
lindeki tanım genel kabul görmüş olanıdır.
Demokrasilerin ortak özelliği “halk”a
dayanmasıdır. Ancak, tarih içinde “halk”
ile kimlerin kastedildiği hususunda da
muhtelif görüş ve uygulama farklılıkları-
nın olduğunu belirtmek gerekir. Demok-
rasi, anayurdu Eski Yunan'daki filozoflar
Aristo ve Eflatun tarafından eleştirilmiş,
halk içinde "ayak takımının yönetimi"
T
Av. Derya Yanık Gaziosmanpaşa ve Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi
33. Mart - Nisan 2014 31
gibi aşağılayıcı kavramlarla nitelendiril-
miştir. (Aradan geçen 3000 yıldan fazla
zamana rağmen hala “çobanın oyuyla
eşit oya sahip olma kompleksinin devam
etmesine bakarak demokrasinin yolunun
daha epey uzun olduğunu söyleyebiliriz.)
Nitekim Antik Yunan demokrasisinde
kadınlar, köleler ve o site devletinde
doğmamış olanlar demokratik haklara
sahip değildir.
Demokrasinin uygulama pratikleri ve
halkın demokratik haklarını kullanma
biçimlerini uzun uzadıya anlatmak bu
yazının konusunu da kapsamını da aşar.
Biz burada sadece, ülkemizde “temsili
demokrasi” modelinin uygulandığını
belirtmekle yetineceğiz. Temsili demok-
rasi, halkın demokratik haklarını seçtiği
temsilciler (meclis, parlamento, senato
vb) eliyle kullanmasıdır.
Burada, ülkemizin demokrasi tarihine
“demokrasi, tüm üye
veya vatandaşların,
organizasyon veya
devlet politikasını
şekillendirmede eşit
hakka sahip olduğu bir
yönetim biçimidir”
kısaca atıfta bulunmak gerekliliğine
inanıyoruz. Üzerinde yaşadığımız coğ-
rafyada, “demokrasi”nin öncülü olarak
“özgürlük” hareketlerini kabul etmek
mümkündür.
Tanzimat Fermanı’yla başlayan tarihsel
süreç, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti-
mizin kuruluşuyla başka ve yepyeni
bir evreye girmiştir. 1923’ten 1950’ye
kadar geçen sürede tek parti iktidarı ile
siyasi hayatını idame ettiren Türkiye,
1950 yılında ilk kez çok partili siyasal
sisteme geçmiştir. (Bu meyanda, Ser-
best Fırka ve 1946 seçimlerinde sonuca
ulaşmayan çok partili seçim denemesini
inceleme dışında tutuyoruz.) Nitekim
uluslararası siyasetin de baskılamasıyla,
ülkemizde, 1950 yılında çok partili sis-
teme geçilebilmiştir. Ne var ki yerleşik
statükonun bu geçişi çok da içselleş-
tiremediğini; halkın teveccüh ettiği
her siyasal hareketi, darbe, muhtıra,
post-modern darbe vb. çeşitli hukuk
ve demokrasi dışı yollarla ortadan kal-
dırmaya çalıştığını biliyoruz. Bu hukuk
dışı müdahalelerin bir kısmına bizler de
tanık olduk.
Genelde seçimler ve özelde yerel seçim-
ler, ülkemizde, halkın kendi iradesine
sahip çıktığı, siyasal sisteme ve/veya
yönetici iradeye deyim yerindeyse
“manifesto” sunduğu dönemlerdir.
Yerel seçimleri, türdeşlerinden ayıran
bazı özellikleri vardır. Bu farklılıkların
öne çıkanları, yerel yöneticinin seçmen
nezdinde diğer seçilmiş olanlara göre
daha geniş bir temas ve tanınırlık ora-
nına sahip olması, adaylık sürecinde
doğrudan ve interaktif iletişime geçme-
si, halkın yerel yöneticiyle seçildikten
sonra da sürekli temas imkanının bulun-
ması, yerel yöneticinin ürettiği (ya da
üretmediği!) her türlü hizmetin halkın
günlük yaşamında kısa sürede etkisinin
görülmesidir. Böyle olduğu için, halk,
yetki ve görev alanında olsun olmasın
her türlü talep ve beklentisini yerel
yöneticiye yöneltmekte beis görmemiş-
tir. Malum olduğu üzere, “Sana Belediye
baksın!” sözü günlük yaşamda epey yay-
gınlık kazanmıştır. Yakın zamana kadar
hal böyle iken, son yıllarda kurumların
şeffaf ve ulaşılabilir hale gelmesiyle
yerel yönetimlerin yükleri bu anlamda
bir parça hafiflemiştir. Özellikle kırsalda,
hala yerel yönetimlerden beklentilerin
yüksekliğini kabul etmek zorundayız.
Ancak bu durum, yerel yöneticiler
için fırsattır. Halkın talep yoğunluğu
ve çeşitliliği yerel yöneticiyi ayırıcı ve
rakiplerinden öne çıkarıcı özelliği de
içinde barındırmaktadır. İyi bir yerel
yönetici, bizim yukarıda açıklamaya
çalıştığımız beklenti ve talep yoğunlu-
34. MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞDOSYA: YEREL YÖNETİMLER
Mimar ve Mühendis32
ğunu, seçmeniyle arasında bir avantaj ve
iletişim biçimine dönüştürme potansiye-
lini de taşıyan/uygulayan yöneticidir.
Yukarıda arz etmeye çalıştığımız
Yerel Seçimleri türdeşlerinden ayıran
farklılıklardan yola çıkarak, seçim ve
adaylık sürecinin;
1) Bir önceki dönem de seçilmiş ve tek-
rar aday olan siyasi için, geride bıraktığı
dönemin “ibra” ve “onanması”,
2) Adayın yönetme stratejisi hususunda
seçmeni ikna çabalarına sahne olması,
3) Adayın hizmet ve projelerini anlatma-
sı, interaktif iletişimle seçmenin talep ve
beklentilerini öğrenmesi,
3) Proaktif yönetim için veri tabanı oluş-
turması olduğunu söyleyebiliriz.
Madde içeriklerini biraz daha açacak
olursak;
Hali hazırda yerel yönetici (Belediye
Başkanı veya Meclis Üyesi) olan siyasi,
tekrar adaylık döneminde, geride bırak-
tığı seçim döneminin halk nezdinde nasıl
değerlendirildiğini, memnuniyet sağlayıp
sağlayamadığını, halkın kendisini onayla-
yıp onaylamadığını da görmüş olacaktır.
Biraz daha teknik bir ifade ile halk, siya-
si ibra sağlayacaktır.
Yine, her seçim dönemi bir ikna çabası-
dır esasında… Aday, halkı, talip olduğu
görevi yapabileceğine, rakiplerinden
daha iyi yapabileceğine ikna etmeye
çalışır. Bu ikna çabası, seçmen profiliyle
doğrudan ilintilidir. Kimi zaman yöne-
tim stratejisi, seçmenle devam edecek
iletişimin boyut ve biçimi anlatılırken,
kimi zaman da seçmenin kısa, orta ve
uzun vadeli beklentilerini nasıl karşıla-
nacağının anlatılması önem kazanır.
Üçüncü olarak, aday, seçmen huzuruna
kendi hazırlığını yapmış olarak çıktı-
ğı halde, seçim çalışmaları ve adaylık
sürecini bir yandan da seçmenin gerçek
ihtiyaç ve beklentilerini öğrenmek,
seçmenin bunları ifade etmesine zemin
hazırlamak olarak kullanır. Yukarıda arz
etmeye çalıştığımız üzere, yerel seçim-
lerde adaylar çoğunlukla seçmen nez-
dinde daha “tanıdık” ve “yakın” aday-
lardır. Hal böyle iken aday ve seçmen
beklentilerinde büyük ölçüde örtüşme
sağlanacağını varsaysak dahi, adaylık
süreci, aday açısından seçmenle doğ-
rudan ve yoğun temas nedeniyle veri
tabanının, hizmet ve proje taslaklarının
sağlamasını yapma imkanı da sunar.
Son olarak proaktif adaylık kavramını
da örneklemek gerektiği kanaatindeyiz.
Her seçim dönemini bir periyot aralığı
kabul edecek olursak, son birkaç döne-
me kadar yerleşik algı, adayların halkın
talep ve beklentilerine uygun hizmet
görmesinin, somut ve tespit edilebilir
ihtiyaçlara cevap vermesinin yeterli ola-
cağı şeklindeydi. Ancak, kentleşmenin
doğurduğu doğal sonuçlar, ülkemizde
göç olgusunun hala devam ediyor olma-
sı, genç nüfus oranının çokluğu gibi
çeşitli etkenler yerel yöneticileri proak-
tif davranmaya zorlamaktadır. Adaylık
süreçleri proaktif veri tabanını oluştur-
mak için en verimli dönemlerdir. Aday,
seçim çalışmaları süresince seçmenin
yaş, cinsiyet, demografik ve kültürel
özellikler, eğitim, sosyal yapı ve benzeri
her türlü kişisel ve toplumsal özellikle-
rini öğrenerek, yönetmeye talip olduğu
süreçte karşısına çıkacak yeni durumları
öngörebilir. Örneğin, seçmen yaş profili-
ne, çocuk sayısına göre yönettiği mahal-
de yeşil alan, park, sosyal mekan vb.
ihtiyaçların neler olacağını planlaması
ve icra etmesi mümkündür.
Seçim ve adaylık süreçleri, siyasilerin
“agora meydanı”dır. Bu meydanda ken-
dini iyi ve doğru ifade eden ipi göğüsle-
yecektir.
Yerel seçimlerde adayların değerlen-
dirilmesi aşamasında, her bir seçmen,
kendi kişisel, sosyo-kültürel, ekonomik,
toplumsal özelliklerine göre birbirinden
farklı kriterler kullanacaktır. İşte biz
bu değerlendirme sürecine, adaylık ve
seçim çalışmalarının demokrasiye kat-
kısı diyoruz. Zira demokrasi tam da bu
sürecin sonunda sandıktan zuhur eden
sonuçtur.
Bu vesile ile yaklaşan yerel seçimlerde
- oluşturulmaya çalışılan her türlü kaos
ortamına rağmen - seçmen iradesinin
tam ve doğru olarak sandığa yansıması-
nı; ülkemize ve milletimize hayırlı olma-
sını temenni ederim.
36. MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞDOSYA: YEREL YÖNETİMLER
Mimar ve Mühendis34
emokrasi açısından temsilcinin seçmenleri
ile aynı özellikleri taşımasından daha çok,
temsil ettiği kesimin taleplerine duyarlı
olması ve onların kamu yararı çerçevesin-
deki çıkarlarını savunması daha önemlidir.
Yerel siyaset, yerel düzeydeki toplumu
bağlayıcı karar alma süreçlerine ilişkin,
siyasal sistem içindeki unsurların rolleri ve
süreci etkileme çabalarının bütünü olarak
tanımlanabilir. Kentlerde yerel siyasetin
odağında belediyeler yer almaktadır. Yerel
düzeydeki siyasal karar alma mekanizma-
sını oluşturan belediyeler, bu durumun bir
sonucu olarak siyasal mücadelenin de odak
noktasında bulunmaktadır. Belediyenin
yönetimini elde etmek, belediyenin kendi
çıkarları doğrultusunda karar almasını ve
uygulamasını sağlamak, belediyenin yürüt-
tüğü yerel düzeydeki kaynak ve değer dağı-
tımı sürecini etkilemek bu siyasal mücade-
lenin temel noktalarını oluşturur.
Belediye meclisleri yerel siyasetin oda-
ğında yer alırken, komisyonlarda belediye
meclisindeki karar alma sürecinin oda-
ğında yer almaktadır. Belediye Kanunu’na
göre nüfusu 10.000 ve aşağı olan belediye
meclislerinde komisyon kurulması isteğe
Yerel yönetimlerde halkın seçimi ile oluşan meclislerin, toplumdaki kesimleri ne
derecede temsil ettiği, yerel siyaset bağlamında temel tartışma alanını oluşturmaktadır.
Bu tartışmanın iki yönü vardır. İlki, tüm boyutları ile seçim sürecinin toplumsal
kesimlerin meclise optimal düzeyde yansımasını sağlamaya elverişli olup olmadığıdır.
İkincisi ise, meclisteki temsilcilerin aldıkları kararlar üzerinde hangi iradenin ne
düzeyde etkili olduğudur. Temsil ettikleri halkın iradesi mi, yoksa halkın iradesinin
önüne geçen oligarşik grupların, bürokratik yapıların veya çıkar gruplarının iradesi mi?
BELEDİYE MECLİSLERİNDEKİ KARAR ALMA
SÜRECİNDE KOMİSYONLARIN ROLÜ
Doç. Dr. Tarkan Oktay İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi
D
37. Mart - Nisan 2014 35
bağlıdır. İl ve ilçe belediyeleri ile nüfusu
10.000'in üzerindeki belediyelerde plan
ve bütçe komisyonu ile imar komisyonu-
nun kurulması zorunludur. Diğer alan-
larda komisyon kurulması ise meclisin
isteğine bırakılmıştır. Belediye meclisi,
üyeleri arasından en az 3 en fazla 5 kişi-
den oluşan komisyon kurabilir. Büyük-
şehir belediye meclisleri için komisyon
üye sayısı en az 5, en çok 9 olarak belir-
lenmiştir.
Meclis ihtisas komisyonu üyeleri, seçil-
dikten sonra ilk toplantılarında kendi
aralarından bir başkan ve bir başkan
vekili seçer. Komisyon, üye tam sayısı-
nın salt çoğunluğu ile toplanır ve toplan-
tıya katılanların salt çoğunluğu ile karar
alır. Belediye meclislerindeki meclis
komisyonlarından bazıları şu şekildedir:
İmar, Plan ve Bütçe, Eğitim ve Kültür,
Gençlik ve Spor, Tarife ve Esnaf, Çevre
ve Sağlık, Hukuk, Sosyal Hizmetler,
Ulaşım ve Trafik, Dış İlişkiler, Halkla İliş-
kiler, Doğal Afet. Ayrıca, belediyenin bir
önceki bütçe yılına ait gelir ve giderleri
ile bunlara ilişkin hesap kayıt ve işlem-
lerin denetlenmesi amacıyla denetim
komisyonu kurulmaktadır.
Belediye meclisi gündeminde gelen
imar ve bütçe ile ilgili konularda karar
alınabilmesi için konunun komisyonda
görüşülmesi zorunlu tutulmuştur. İmar
ve bütçe ile ilgili gündem maddesi önce
ilgili komisyona havale edilir. Komis-
yonda görüşüldükten sonra ortaya çıkan
görüş rapor halinde meclise sunulur.
Komisyon raporundan sonra meclis o
konuda karar alabilir. İmar ve bütçe
dışındaki konuların komisyonlara havale
edilmesi ve komisyonlarda görüşülmesi
ise zorunlu değildir. Meclis üyeleri tara-
fından istenirse ilgili komisyona havale
edilebilir. Gerektiğinde bir konu meclis
başkanınca birden fazla komisyona da
havale edilebilir. Meclis dışında belediye
başkanı ya da başka bir makam, görüşül-
Marmara Bölgesinde 95
belediyedeki 512 komisyon
üzerinde yapılan bir
araştırmada meclis
komisyonu üyeleri ile
ilgili ilginç verilere
ulaşmak mümkündür.
Komisyon üyelerinin
% 49.4’Ü lisans ve
üstü eğitime sahiptir.
İkinci ağırlıklı dilimi
% 25 ile lise mezunları
oluşturmaktadır. %
11’lik ilkokul mezunu
üyenin varlığı da dikkat
çekicidir.
İhtisas komisyonu
üyeleri,
seçildikten
sonra ilk
toplantılarında
kendi
aralarından bir
başkan ve bir
başkan vekili
seçer. Komisyon,
üye tam sayısının
salt çoğunluğu
ile toplanır
ve toplantıya
katılanların salt
çoğunluğu ile
karar alır.
MECLİS
38. MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞDOSYA: YEREL YÖNETİMLER
Mimar ve Mühendis36
mek üzere bir konuyu meclis komisyo-
nuna havale edemez. Belediye meclisi,
ihtisas komisyonlarının raporları doğ-
rultusunda karar almak zorunda değil-
dir. Komisyon raporları alenîdir, çeşitli
yollarla halka duyurulur. Komisyon
raporları, isteyenlere belediye meclisi
tarafından tespit edilecek bedel karşı-
lığında verilir.
Komisyon toplantılarına meclis üyeleri
dışında resmi ve sivil çeşitli kurum
temsilcilerinin ve uzman kişilerin
katılımı sağlanarak görüşlerini aktar-
malarına imkan tanınmıştır. Mahalle
muhtarları ve ildeki kamu kuruluşla-
rının amirleri ile ildeki kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları, üni-
versiteler, sendikalar ve gündemdeki
konularla ilgili sivil toplum örgütleri-
nin temsilcileri komisyon toplantıları-
na katılabilecek kişiler olarak kanunda
belirtilmiştir. Ancak, bu önemli katılım
mekanizmasının uygulamada meclis
komisyonları tarafından etkin kullanıl-
madığı görülmektedir.
Marmara Bölgesinde 95 belediyedeki
512 komisyon üzerinde yapılan bir
araştırmada meclis komisyonu üyeleri
ile ilgili ilginç verilere ulaşmak müm-
kündür. Komisyon üyelerinin %49.4’ü
lisans ve üstü eğitime sahiptir. İkinci
ağırlıklı dilimi %25 ile lise mezunla-
rı oluşturmaktadır. %11’lik ilkokul
mezunu üyenin varlığı da dikkat çeki-
cidir. Sadece büyükşehir belediye mec-
lislerindeki komisyonlara bakıldığında
lisans ve üstü mezunların oranının
%70 gibi yüksek düzeye ulaştığı görül-
mektedir.
Belediye meclislerinin temel komisyo-
nu olan imar komisyonlarının eğitim
profili nispeten orta düzeylerdedir.
Lisans ve üstü eğitimde imar komis-
yonu %57.6’da kalmaktadır. İmar
komisyonundaki ilkokul ve ortaokul
mezunlarının oranı (%20.2) da birçok
komisyondan yüksektir. Buna karşın
sadece büyükşehir belediyelerine
bakıldığında imar komisyonlarında
lisans ve üstü mezun oranının %92
gibi çok yüksek bir düzeye sahip oldu-
ğu görülmektedir.
Komisyon üyelerinin meslekleri genel
olarak incelendiğinde en fazla görülen
ilk beş meslek alanı sırasıyla esnaf,
emekli, mühendislik, ticaret ve avu-
katlıktır. Büyükşehir belediyelerindeki
komisyonlarda ise en fazla görülen
meslek %21 ile mühendisliktir. Meslek
analizi sadece imar komisyonları için
yapıldığında mühendisler %24.8 ile ilk
sırayı almaktadır. İmar komisyonların-
da çok görülen diğer meslekler mimar-
lık (%13.9), esnaf (%12.5), emekli
(%10.9) ve serbest meslek (%5.9)
olarak sıralanmaktadır.
Yerel siyasetle ilgili en önemli soru,
kentin yönetimi ile ilgili kararları
kimin aldığıdır. Karar alma yapısı-
na egemen olan aktörler, kararların
birincil belirleyicileri kimlerdir?
Çoğunluğun ya da halkın karar alma-
da etkisi nedir? Kısaca yerel siyaseti
Baskı Grupları
Belde Halkı
Belediye Birlikleri
Cemaatler
Ekonomik Seçkinler
Etnik Gruplar
Hemşeri Dernekleri
Hükümet Üyeleri
Kanaat Önderleri
Kent Konseyi Üyeleri
Mahalle Muhtarları
Medya
Merkezi Yönetim Bürokrasisi
Meslek Örgütleri
Milletvekilleri
Önemli Aileler
Sivil Toplum Örgütleri
Siyasi Parti Teşkilatları
Spor Kulüpleri
Uluslararası Örgütler
Karar Alma Süreci Üzerinde Etkili Belediye Dışı Unsurlar
Belediye Meclis Kararı Süreci
Belediye Başkanının
Gündemi Belirlemesi
İhtisas
Komisyonları
Meclis Kararı
Belediye Başkanı
Mülki İdare Amiri
Üyelerin
Gündem Önerisi
Meclis
Toplantısı
39. Mart - Nisan 2014 37
kim yönetir. Yerel yönetimlerde en çok
kimin sözü geçer? Burada önemli olan
yerel düzeyde aşağıdaki tabloda yer alan
siyasal unsurların meşru, resmi, şeffaf
ve eşit erişime dayanan mekanizmalar
çerçevesinde karar alma ve komisyon
süreçlerine katılmalarının sağlanma-
sıdır. Aksi durumda gayrı meşru, gayrı
resmi, gizli ve sınırlı kesimlerin ulaşabil-
diği, kamu yararı yerine bireysel men-
faatin öne çıktığı karar alma süreçleri
kurulabilmektedir.
Belediye meclis üyeleri gündemdeki bir
konu hakkında karar verirken bir dizi
rehber ilkeyi göz önüne almalıdır. Mec-
lis kararı ile ilgili bu ilkeleri şu şekilde
sıralayabiliriz: a) vatandaşların hayatına
kısa, orta ve uzun vadede etkileri, b)
kamu yararına uygunluk, c) hizmette
etkinlik ve verimlilik ilkesine uygunluk,
d) stratejik plan ve performans progra-
mına uygunluk, e) kararın bütçeye etki-
leri, f) kabul edilebilir fayda-maliyete
sahip olma, g) etik kurallara uygunluk,
h) kararla ilgili tüm bilgilere açık ola-
rak ulaşılabilmiş olma. Belediye meclis
komisyonlarının hazırladığı raporlar bu
ilkeleri dikkate alan, ilkeler konusunda
meclis üyelerini aydınlatıcı, yeterli bilgi
sağlayıcı ve anlaşılabilir nitelikte olma-
lıdır.
Meclis komisyonlarının etkinliğinin çok
yönlü geliştirilmesi konusunda yararlı
olabilecek genel ve özel bazı öneriler şu
şekilde belirtilebilir.
• Yerel siyasetin demokratik niteliğinin
geliştirilmesi.
• Belediye meclislerinin güçlendirilmesi
ve katılımcı ortamın geliştirilmesi.
• Belediye meclislerine üye olma konu-
sundaki sınırlılıklarının kaldırılması.
• Kent konseylerinin etkinliğinin arttı-
rılması.
• Komisyon çalışmalarına katılımın
genişletilmesi.
• Meslek odalarının ilgili komisyonlarda
KAYNAKLAR
Kaynak: Tarkan Oktay, Yerel Siyaset Bağlamında
Belediye Meclis Komisyonları: Marmara Bölgesi
Örneği, İstanbul: MBB Yayını, 2013. Link: (http://www.
marmara.gov.tr/document/kitap/meclis_komisyonlari.
pdf)
daha etkin hale getirilmesi.
• Komisyon üyelikleriyle ilgili olarak
etik ilkelerin tespiti ve uygulanması.
• Komisyonlar tarafından yazılan
raporların meclis üyelerine karar önce-
sinde yeterli düzeyde bilgi verecek
nitelikte olması.
• Komisyon Raporların web sayfasında
güncel olarak yayımlanması.
• Büyükşehirlerdeki komisyon üyele-
rine yardımcı olmak üzere uzmanların
meclis bünyesinde istihdamının sağ-
lanması.
• Komisyonlar ile bürokrasi arasında
sağlıklı bir ilişki düzeninin kurularak
bilgi akışının etkin işletilmesinin sağ-
lanması.
• Komisyon üyelerine yönelik seçim
sonrasında eğitim ve bilgilendirme
çalışmalarının çok yönlü yürütülmesi.
• Muhalefet üyelerinin çoğunluğa
bakılmadan komisyonlarda yer alması-
nın sağlanması.
Meclis gündemine gelen bir konu üze-
rinde görüş bildirme konumundaki
komisyon üyelerinin, iç çevre yanında
belediye dışındaki çevre ile de sağlıklı
bir ilişki düzeni içinde olması önem
kazanmaktadır. Komisyon üyelerinin,
Belediye Kanunu’nda da öngörülen
çerçevede, toplumun çeşitli kesimle-
rinin, uzmanların, üniversite, kamu
kurumları ve kent konseyi gibi orga-
nizasyonların görüşlerini almaları
raporların niteliğini zenginleştiren bir
yöntemdir. Komisyonlar kendi çalışma
alanlarında belediye paydaşlarının
bilgi ve görüşlerini ifade etmeleri nok-
tasında adeta bir organizatör ve mode-
ratör rolüne sahip olmalıdır. Bu yakla-
şım, “kim yönetir?” sorusuna “halk için
temsilciler yönetir” cevabının verilebil-
mesi için bir ön koşul durumundadır.