1. CEMAL SÜREYA
(1931-1990)
SİZİN HİÇ BABANIZ ÖLDÜ MÜ?
Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü kör oldum
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
Şöylelemesine maviydi kör oldum
Taşlara gelince hamam taşlarına
Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
Taşlarda yüzümün yarısını gördüm
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
Yüzümden ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?
ESKİDENDİ ÇOK ESKİDEN
Hani erken inerdi karanlık,
Hani yağmur yağardı inceden,
Hani okuldan, işten dönerken,
Işıklar yanardı evlerde,
Eskidendi, çok eskiden.
Hani ay herkese gülümserken,
Mevsimler kimseyi dinlemezken...
Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,
Eskidendi, çok eskiden.
Hani hepimiz arkadaşken,
Hani oyunlar tükenmemişken,
Henüz kimse bize ihanet etmemiş,
Biz kimseyi aldatmamışken,
Eskidendi, çok eskiden.
Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken,
Hani körkütük sarhoşken gençliğimizden,
Daha biz kimseye küsmemiş,
Daha kimse ölmemişken,
Eskidendi, çok eskiden.
Şimdi ay usul, yıldızlar eski
2. Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden
Geçen geçti,
Geçen geçti,
Geceyi söndür kalbim
Geceler de gençlik gibi eskidendi
Şimdi uykusuzluk vakti.
MURATHAN MUNGAN
SENİ SEVEN MEHMETİN
Sana çiçek getirdim dikkatini çekmek için,
Her sabah karşıladım bir gülücük görmek için,
Selam durdum en önde bir günaydın bekledim,
Okan'a gülümsedin bana selam vermedin.
Seni sevdim öğretmenim , yine de sevdim,
Bisikletim olsaydı inan sana verirdim,
Sabah kırağıda geldim, buzda, karda hep gelgim,
Çok üşüdüm öğretmenim 'üşümüşün' demedin.
Didem hastalanmıştı 'dideeem' dedin 'şebnem' dedin,
Züleyha'yı, Tolga'yı her fırsatta severdin,
Hasta oldum bilerek, bunu hiç fark etmezdin,
Sevgini kazanmayı birtek ben beceremedim.
'Yedi binlere kadar birer birer yazın' dedin,
Parmacıklarım tutuldu yazmaktan vazgeçmedim,
Defterine baktın Altuğ ile Fige'nin,
Dokuz yaprak doldurdum ödevimi görmedin,
Şiir verdin Nalan'a, Zuhal'in resmini övdün
Süreyya'ya güven verdin beni hiç mi sevmedin,
Gücensemde öğretmenim hiç kızmadım, renk vermedim,
Arka sıradaki Mehmet, seni seven Mehmetin.
Merhamet hür Dünyaya bu kadar mı IRAK'tı?
Ben Basralı Ömer,
Belki haberin yoktur diye yazıyorum Mr.Franks.
Önce demokrasi yağdı göklerimizden,
Sonra özgürlük geçti üstümüzden Palet palet.
Ve insan hakları Namlularından
Saniyede bilmem kaç adet.
3. Demokrasi bizim eve de isabet etti
Bir gün sonra anladım koptuğunu ayaklarımın.
Tam on sekiz adet insan hakları saymışlar Vücudunda babamın.
Annem yoktu zaten
Ben doğarken ilaç yokluğundan ölmüş
Ambargo falan dediler ya Anlamadım
çocukluk akli iste
Oluşmadan sökülmüş.
Sizde de barış böyle midir Mr. Franks?
insan hakları çocukları yetim
Ve ayaksız bırakır mı orda da?
Düşer mi ayin kan gölüne aksi
Güpegündüz düşer mi Pazaryerine demokrasi?
Zenginlik
insanları korkudan uykusuz bırakır
Kuşlar gökyüzünü terk eder mi orda da?
Babamla mırıldandığım son dua dilimde
ayaklarım hastanede Ve giymeye
kıyamadığım pabuçlar Kaldı elimde.
Çocukların var m? Mr. Franks?
Al, oğluna götür onlar? Bari işe yarasın
Kim bilir belki baktıkça
Bazen beni hatırlasın.
Bu nasıl demokrasi Mr. Franks?
Düştüğü yeri yaktı
Merhamet hür Dünyaya
Bu kadar mı IRAK'tı? Size
4. Güle Güle Git Baba
Ağır geldi sanırım dünyanın çilesi sana,
Ve bıktıysan artık benden,mecbur tutulmuşsun belli ki
Yolculuğa çıkıyorsun,daha erkenden.
Demir aldı bak gemi,
Son düdüğünü çaldı tren,
Gideceksin bilirim çare değildir sana ısrar da etsem,
Bütün sevgilerime rağmen,
Bütün yaşananlara rağmen,
Biliyorum gideceksin babam benim,
Git sevdiğim,git babam baban,
Git durmayacak zira zaman,
Zamansızda olsa gidişin çare değil,dilemek aman…
Hava sıcak olsun,
Saatlerin gongu amaçsızca, çalmasın dursun,
Ayrılı olsun aramızda ama,
Allah seni hiç unutturmasın,
Say ki sevmedik birbirimizi,
Say ki senin kazancın doyurmadı ikimizi,
Say ki hiç tutmadık ellerimizi.
Git Babam git,Demir aldı bak gemi,
Son düdüğünü çaldı tren,
Biliyorum şimdi gideceksin,mecburiyetten,
Bir evlada bile diyemeden….
Yaşanmamış bir ömür oldu sanki,seninki
Bir mayıs akşamı bizi bırakıp ta giderken,
Yüreğime acıları salarken,
Öyle acılar çekiyorum ki, sana gitme ne olur diyememekten…..
Git baba git,belli ki memnun kalacaksın gittiğin yerden,
Bize başka bir şey bırakmıyorsun zaten,
Senin için dua etmekten…
Sevdamız hafif geldi dünyada sana
Kavuştun seni sevenine,o dünyada gerçekten
Selahattin Ölmez
BEN SANA MUCBURUM
ben sana mecburum bilemezsin
adını mıh gibi aklımda tutuyorum
büyüdükçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum
ağaclar sonbahara hazırlanıyor
bu şehir o eski Istanbul mudur
karanlıkta bulutlar parçalanıyor
sokak lambaları birden yanıyor
5. kaldırımlarda yağmur kokusu
ben sana mecburum sen yoksun
sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir akşamüstü ansızın yorulur
tutsak ustura ağzında yaşamaktan
kimi zaman ellerini kırar tutkusu
birkaç hayat çıkarır yaşamasından
hangi kapıyı çalsa kimi zaman
arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
eski zamanlardan bir cuma çalıyor
durup köşe başında deliksiz dinlesem
sana kullanılmamış bir gök getirsem
haftalar ellerimde ufalanıyor
ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
ben sana mecburum sen yoksun
belki Haziran'da mavi benekli çocuksun
ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
bir şileb sızıyor ıssız gözlerinden
belki Yesilköy'de uçağa biniyorsun
bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
belki korsun kırılmışsın telaş içindesin
kötü rüzgar saçlarını götürüyor
ne vakit bir yaşamak düşünsem
bu kurtlar sofrasında belki zor
ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
ne vakit bir yaşamak düşünsem
sus deyip adınla başlıyorum
içimsıra kımıldıyor gizli denizlerin
hayır başka türlü olmayacak
ben sana mecburum bilemezsin.
Atilla İlhan