VERGİLEMENİN SINIRLARI VE ANAYASAL KURAL ÖNERİLERİ
Kamu Tercihi Perspektifi: SEÇİM VE OYLAMA
1. Bu sunum aşağıdaki kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmıştır: Coşkun Can Aktan, Kamu Tercihi İktisadı,
Ankara: Seçkin Yayınları.
Sunumu Hazırlayan: Öznur Hisarlık
Kamu Tercihi Perspektifi:
SEÇİM VE OYLAMA
PROF.DR. COŞKUN CAN AKTAN
2. ‘’Demokrasinin esas prensibi, halkın
egemenliğidir. Ama milletin
yönetecekle iyi seçebilmesi için,
yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması
şarttır. Eğer bu sağlanamazsa
demokrasi, otokrasiye geçebilir. Halk
övülmeyi sever. Onun için, güzel sözlü
demagoglar, kötü de olsalar, başa
geçebilirler. Oy toplamasını bilen
herkesin, devleti idare edebileceği
zannedilir.’’ Platon
3. O Kamusal karar alma sürecinde alınan kararların, bu sürece katılan
bireylere bir maliyeti söz konusudur. Bu maliyetler karar alma
yöntemlerine göre farklılıklar göstermektedir. Genel olarak oylamanın
iki tür maliyeti vardır:
Birincisi dışsal maliyetlerdir; yani oylama sonucunda karar beğenmeyenlerin katlandıkları
maliyetlerdir.
İkincisi ise karar alma maliyetidir; yani oylamaya katılan bireyler için yapılan zaman ve
diğer masraflardır.
4. Toplumda oylamaya katılacak birey sayısının fazla olması halinde karar alma
maliyeti de artar. Buna karşın dışsal maliyetler azalır. Nedeni oylamada
oybirliği ilkesine doğru yaklaşılmasıdır. Oybirliği halinde dışsal maliyetler sıfır
olur. Bu durumu şekil yardımıyla açıklamaya çalışalım.(Bakınız Şekil-)
Oylamaya katılan birey sayısı arttıkça 0D eğrisi yükselmektedir. Bunun anlamı,
karar alma maliyetinin artmasıdır. Oylamaya katılan birey sayısı arttıkça CN eğrisi
de azalmaktadır. Yani dışsal maliyetler azalmaktadır. N noktasında oybirliği ilkesi
geçerli olduğundan dışsal maliyetler sıfırdır.
5. Seçmenlerin katlanacakları karar
verme maliyetlerinin en az düzeyde
olması gerekir. Aksi takdirde
rasyonel seçmenlerin ilgisizliği adı
verilen durum ortaya çıkar ve bu da
optimal bir millet iradesine
ulaşılmasını engeller.
İkinci olarak dışsal maliyetlerin de
en az düzeyde olması gerekir. Seçim
sandığından basit oy çoğunluğuna
dayalı bir sonuç çıkması halinde
bunun ‘’millet iradesi’’ olarak kabul
edilmesi imkanı yoktur.
6. Sonuç olarak şu iki hususun önemi ortaya çıkmaktadır:
Oybirliği kuralı optimal oylama kuralıdır. Basit çoğunluk kuralı ise genel iradeyi kapsamaz. Yani, oy
çokluğu kuralının geçerli olduğu bir oylamada netice olarak ‘’seçmen çoğunluğunun iradesi’’ geçerli
olur ve bunu millet iradesi olarak değerlendirmek yanlıştır. Bu durumda azınlıkta kalan seçmenler
dışlanabilirler.
Karar alma maliyeti ve diğer maliyetler önem taşır. Eğer bu maliyetler yüksekse seçmen ilgisizliği
görülür. Düşük siyasal katılımlı bir seçimde sonuç ‘’millet iradesi’’ olarak kabul edilemez.
7. Şekil-4 Optimum Oylama
Maliyetler
Toplam Maliyet
C+D
D
(Karar Alma
Maliyeti)
C
(Dışsal
Maliyetler)
0 1 No Nı Nmak
Oylamaya Katılan Birey Sayısı
Şekilde 0D eğrisi karar alma maliyeti eğrisini
göstermektedir.
CN ise dışsal maliyetler eğrisini göstermektedir.
C + D ise toplam oylama maliyetini ifade
etmektedir.
Bu iki eğrinin dikey olarak toplanmasıyla C + D
toplam maliyet eğrisi bulunmuştur.
8. OY VERME DAVRANIŞI ve MİLLET İRADESİ
‘’…Toplum iradesi daima haklıdır; genel irade hata yapmaz. Oy verme
zamanı geldiğinde, seçmenin zekasından şüphe edilmez. Onun
iradesine ve yerinde seçim yapma yeteneğine duyulan güven tamdır.
Millet hiç kandırılabilir mi? Aydınlanma çağında yaşamıyor muyuz? Millet
oylarını sürekli olarak başkalarına mı verecektir? O, haklarını büyük ve
özverili mücadeleler sonunda kazanmadı mı? Ne kadar akıllı ve basiretli
olduğunu yeterince kanıtlamadı mı? Kendi çıkarının ne olduğunu ondan
başka kim bilebilir? Ancak kanun koyucu, seçilmeden önce yere göğe
sığdıramadığı millet tarafından bir kere seçilmeye görsün, nutuklarındaki
ton derhal değişir. Bundan böyle kendisi mutlak hakim, millet ise
edilgen, miskin ve şuursuzdur. Milletin harekete geçirilmesi,
yönlendirilmesi, güdülmesi ve örgütlenmesi artık onun işidir. İnsanlık
sadece boyun eğecektir. Artık despotizmin saati çalmıştır.’’
Frederic Bastiat
9. Kamu tercihi literatüründe seçmen iradesini belirleyen en önemli etkenin ‘’rasyonalite’’ prensibinden
hareketle ‘’çıkar maksimizasyonu’’ olduğu savunulur. Seçmen her daim kişisel fayda ve maliyetlerinin bir
karşılaştırmasını yapar ve faydasına yönelik tercihlerde bulunur.
Yine seçmenlerin ait oldukları sosyolojik tabanda muhtelif aidiyet unsurları oy verme davranışında etkili
olur. Bunlar; seçmenin yoksul, orta sınıf ya da zengin sınıfa olan mensubiyet hissiyatları; aidiyet
hissettikleri etnik topluluk ve etnik kimlik; geleneklere olan bağlılık ve muhafazakarlık vs. etkenlerdir.
Tüm bu etkenler dışında seçim yaklaştıkça konjonktürde ortaya çıkabilecek ani gelişmeler ve olaylar da
bazen ‘’algıda seçicilik’’ yönünden çok kuvvetli bir etki yaratabilirse seçmen iradesini değiştirmiş olur.
10. Millet iradesinin belirlenmesinde
etkili olan siyasal faktörleri oy verme
davranışı teorileri ile de
açıklayabiliriz. Oy verme davranışında
pek çok faktör söz konusu olmakla
birlikte biz burada sadece dört temel
faktör üzerinde duracağız. (Şekil-5)
11. Oy Verme Davranışında Hakim Olan Etkenler
SOSYOLOJİK ALTYAPI RASYONEL TERCİH
PARTİZANLIK:PATİYE
BAĞLILIK
KONJONKTÜR VE
ŞARTLAR
Oy verme davranışında
hakim olan etkenler
seçmenin mensubu
olduğu sınıf, etnik
kimlik sosyal ve dini
gruplardır.
Oy verme davranışında
temel etken seçmenin
menfaatidir. Seçmen
mevcut ve beklentisel
menfaatlerine göre oy
kullanır.
Oy verme davranışında
hakim olan etken
seçmenin bağlılık
hissettiği parti kimliğidir.
Partizanlık kadar lidere
bağlılık da önem arz
edebilir.
Oy verme davranışında
hakim olan etkenler
konjonktüre ve şartlara
göre değişiklik
gösterebilir.
12. SONUÇ
‘’Siyasal düşüncedeki 19. ve 20. yüzyıl safsatası, seçim
sisteminin gerçekte devletin gücünü kontrol altına almak
hususunda yeterli olduğu varsayımına dayanıyordu.
Periyodik ve serbest seçimler konusunda anayasal
güvenceler olduğu sürece devlet faaliyetlerinin alanı ve
kapsamının kontrol altına alınabileceğine inanılıyordu.
Seçim sistemlerindeki sınırlamaların devleti ifade edilen
‘’sosyal sözleşme’’ içerisinde tutmadığını, ancak yüzyılın
başlarında anlamaya başladık.’’ James M. Buchanan
13. • Millet iradesini ‘’seçmen çoğunluğunun siyasal tercihi’’ olarak ele
aldığımızda temelde sorulması gereken soru şudur:
Seçmen çoğunluğu doğru
ve tutarlı bir tercihte
bulunabilir mi?
Seçmen çoğunluğunun
iradesi sağlam ve
güvenilir olarak kabul
edilebilir mi?
14. .
Seçim ve oylama sürecinde millet hiç bir zaman
tam enformasyona sahip olmadığından doğru
seçim yapamaz. Siyasal toplumda her zaman bir
‘’eksik enformasyon’’ var olacaktır.
Seçim ve oylama sürecinde tam enformasyon
şartları mevcut olsa dahi muhtelif siyasal
faktörler dolayısıyla seçmenlerin iradelerinde pek
çok yetersizlikler ve tutarsızlıklar ortaya çıkar.
Siyasal süreçte her zaman bir yanlış ve taraflı
enformasyon mutlaka var olacaktır
15. Bu bilgi sapmalarından hareketle milletin doğru, tutarlı ve güvenilir bir
seçim yapmasının önünde pek çok engelin bulunduğunu bu nedenle ‘’millet
iradesi’’ nin yüceltilmesinin içi-boş siyaset dili olduğunu söyleyebiliriz.
Buradan hareketle şu önermelerde bulunabiliriz:
Hiçbir iktidar halkın iradesinin sağlam, doğru ve tutarlı bir irade olduğu iddiasında
bulunamaz.
Hiçbir iktidar, iktidarının meşruiyetinin millete dayandığını iddia ederek hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri dışında hareket edemez.
16. Seçim demokrasinin gerekli bir koşuludur. Fakat yeterli bir koşul değildir. Seçimle
işbaşına gelmiş olan bir hükümet evrensel demokrasi ilkelerine ve kurallarına tabi
olmak zorundadır.
Demokrasilerde en büyük tehlikelerden birisi seçime dayalı bir
despotizm ortaya çıkarabilmesidir.
Seçime dayalı bir despotizmi ortadan kaldıracak yegane çözüm siyasal
gücü etkin biçimde sınırlayacak kurallar ve kurumların oluşturulmasıdır.