Ce diaporama a bien été signalé.
Le téléchargement de votre SlideShare est en cours. ×

Dünya Gönüllüler Günü Konferansı (2012) Konuşma Notları

Publicité
Publicité
Publicité
Publicité
Publicité
Publicité
Publicité
Publicité
Publicité
Publicité
Publicité
Publicité
TÜRKİYE EĞİTİM GÖNÜLLÜLERİ VAKFI
DÜNYA GÖNÜLLÜLER GÜNÜ KONFERANSI
BM DÜNYADA GÖNÜLLÜLÜĞÜN DURUMU RAPORU LANSMANI
5 ARALIK ...
Oktay Özinci – TEGV
Sayın Misafirler,

Dünya Gönüllüler Günü 26 yıldır kutlanıyor. Dünya Gönüllülük Yılı ilanının da 10. y...
herkese kurumum yani Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı olarak ve
şahsım adına teşekkür ederi...
Publicité
Publicité
Publicité
Publicité
Publicité
Prochain SlideShare
Türkiye'de Gönüllülük
Türkiye'de Gönüllülük
Chargement dans…3
×

Consultez-les par la suite

1 sur 25 Publicité

Dünya Gönüllüler Günü Konferansı (2012) Konuşma Notları

Télécharger pour lire hors ligne

5 Aralık 2011'de gerçekleşen Dünya Gönüllüler Günü Konferansı,
Birleşmiş Milletler Dünyada Gönüllüğünün Durumu Raporu Lansmanı'na ait konuşma notları.

5 Aralık 2011'de gerçekleşen Dünya Gönüllüler Günü Konferansı,
Birleşmiş Milletler Dünyada Gönüllüğünün Durumu Raporu Lansmanı'na ait konuşma notları.

Publicité
Publicité

Plus De Contenu Connexe

Diaporamas pour vous (14)

Les utilisateurs ont également aimé (20)

Publicité

Similaire à Dünya Gönüllüler Günü Konferansı (2012) Konuşma Notları (20)

Publicité

Dünya Gönüllüler Günü Konferansı (2012) Konuşma Notları

  1. 1. TÜRKİYE EĞİTİM GÖNÜLLÜLERİ VAKFI DÜNYA GÖNÜLLÜLER GÜNÜ KONFERANSI BM DÜNYADA GÖNÜLLÜLÜĞÜN DURUMU RAPORU LANSMANI 5 ARALIK 2011 Açılış Konuşmaları: Oktay Özinci Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı Ali Yurtsever Türk Ulusal Ajansı Hansin Doğan UNDP Türkiye Panel Moderatör: Mae Chao Panelistler: Ali Çarkoğlu Koç Üniversitesi Fatma Gelir UNDP Fredrica Cruce AB Türkiye Delegasyonu Nurdan Şahin Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı Uygar Özesmi Greenpeace
  2. 2. Oktay Özinci – TEGV Sayın Misafirler, Dünya Gönüllüler Günü 26 yıldır kutlanıyor. Dünya Gönüllülük Yılı ilanının da 10. yıldönümü, bir de Avrupa konseyi 2011 yılını Avrupa gönüllüler yılı ilan ettiği için bu yıl 5 Aralık ayrı bir önem kazandı. Özellikle TEGV için bu günün önemi çok büyük. TEGV 86 adet etkinlik noktasında yılda 160.000 civarında çocuğu yurt sathına yayılmış 10.000 adet gönüllüsü ile ağırlıyor. Gönüllüleri sayesinde çocukları akılcı, soran, sorgulayan, ayırımcı olmayan, özgüven sahibi 21. yüzyıl insanı olabilmeleri için destek veriyor. Gönüllüğün tanıtılması ve yaygınlaştırılması bizim birinci öncelikli işimiz. Bu vesile ile resmi ve özel kuruluşları ve sivil toplum dünyasını da bu konuda işbirliği ve güç birliğine davet ediyoruz. Şimdi Birleşmiş Milletler Gönüllüleri programı tarafından hazırlanan “Dünyada Gönüllülüğün Durumu Raporu” başlıklı küresel yayını tanıyacağız. İlk defa yapılan bu çalışmayı BM Gönüllüleri programında gönüllülük politikaları danışmanı olarak görev yapan Sayın Mae Chao dünya ile eş zamanlı olarak bizimle paylaşacak. Heyecanla dinleyeceğimiz bu raporun sunulması ve toplantı organizasyonundaki işbirliği için Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı yani Türk Ulusal Ajansı ve Birleşmiş Milletler Gönüllüleri Programı’na teşekkür ederim. Ben bir eğitim gönüllüsüyüm. Bu sayede hayatım yeni bir anlam kazandı ve kendimle gurur duyuyorum. Herkesi de bu güzel duyguyu tatmaya gönüllü işler yaparak farklı olmaya fark yaratmaya davet ediyorum. Saygılarımla. Ali Yurtsever - Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Başkanlığı Herkese merhaba, Çok kıymetli konuklar hepinizi saygıyla selamlıyorum. Konuşmama başlarken selam göndermek istediğim bir başka kitle daha var. Bu yıl ülkemizin yaşadığı çok ciddi bir trajedi var: Van depremi. Van depreminde sivil toplum kuruluşları büyük bir destan yazdılar. O sivil toplum kuruluşlarının çok değerli yöneticilerine ve gönüllülerine buradan selamlar saygılar sunuyorum. Eğer gönüllülükle ilgili bir gönüllü Oscar’ı, gönüllü Nobel’i veya bir uluslar arası ödül var ise bizim Türk Ulusal Ajansı adayımız Van’da canla başla, gece gündüz çalışan ve halen şu an itibarı ile bile soğuktan üşüyerek titreyerek çalışan sivil toplum kuruluşlarının çok değerli gönüllüleridir. Bunu şimdiden buradan duyurmuş olayım. 5 Aralık Dünya Gönüllüler Günü hepimize kutlu olsun. Literatüre baktığınız zaman özgür iradeyle ve dayanışma ruhu içinde herhangi bir maddi karşılık beklemeksizin kamu yararına katkıda bulunmaktır gönüllülük. Dünya Gönüllüler Günü’nü gönüllülük kavramının toplumumuzda daha geniş kitlelere yayılması, günlük hayatımızın doğal bir parçası haline gelmesi ve gönüllü çalışmaların yerel, ulusal ve küresel platformlarda tanıtılması için çok önemli bir fırsat olarak kabul ediyoruz. Bu amaçla biz de gönüllülüğün tanıtılması, yaygınlaştırılması, desteklenmesi ve böylece bireyleri, yaşadıkları topluma karşı daha sorumlu olmaya, bir arada hareket etmeye ve gönüllü olmaya yönlendirmek için bilgi ve deneyimlerin paylaşıldığı, gönüllü çalışmaların teşvik ve takdir edildiği çeşitli etkinliklere destek olduk, oluyoruz, olmaya devam edeceğiz kurum olarak. Şu anda içinde bulunduğumuz etkinlik de bunlardan bir tanesi, bu vesile ile emeği geçen
  3. 3. herkese kurumum yani Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı olarak ve şahsım adına teşekkür ederim. Uluslar arası gönüllülük yeni bir kavram olmakla birlikte küreselleşme çağında yeni biçimler alıyor, yeni boyutlar kazanıyor. Genelde kısa dönemleri kapsayan gönüllülük turizmi veya yaz faaliyetlerini geçirme şeklinde algılanmakla birlikte yenilerde ortaya çıkan gönüllülük genel olarak sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, imaja dayalı örgütlenmeler tarafından artan bir şekilde uygulanmaya başlandı. Uluslar arası gönüllülük faaliyetlerinden bir tanesi de başkanlığımızın yürüttüğü Avrupa Gönüllü Hizmeti. 18 - 30 yaş arasındaki herhangi bir bireyin yaş kriteri hariç hiçbir şeyine bakılmaksızın yalnızca gönüllülük duygularının olup olmadığına bakmak suretiyle faydalanabildikleri bir sistemdir. Bütün masrafların Avrupa Komisyonu ve ulusal ajanslar vasıtası ile Avrupa Komisyonu tarafından karşılandığı bir sistemdir. Bir genç 2 hafta ile 2 yıl arasında herhangi bir Avrupa ülkesinde gönüllülük yapma imkânına sahiptir. Eğer bir genç böyle bir şey hayal ediyorsa ama elinde imkân yoksa o imkânı karşılayan kurum olarak karşılarına çıkıyoruz. Bu sayede toplamda 2665 tane gönüllünün yurt dışında gönüllülük yapmasına imkân sağlamış bulunuyoruz ve yurt dışından da Türkiye’ye gelen 966 tane gönüllü yine bu hizmetlerden faydalandı. Bu zamana kadar 12 milyon Euro civarında bir hibe sağlandı başkanlığımız tarafından. Elbette yapılacak çok güzel işler var, hala da yapılmakta olan çok güzel işler var. 2013’ün sonuna kadar hedefimiz Türkiye’nin 81 vilayetinde akredite edilmiş kuruluşlar oluşmasını sağlamak ve bu sayede her ilimizdeki gençlere bu kuruluşların dokunabilmelerini sağlamak. Genelde gönüllülüğe, özelde ise Avrupa Gönüllü Hizmeti’ne dikkat çekmek için 2011’in Avrupa Gönüllülük Yılı olarak ilan edilmesinin son derece uygun bir araç olarak gören merkezimiz, bu yılın çeşitli etkinliklerde kutlanması için bir proje teklif çağrısında bulunmuş, bu bağlamda gelen tekliflerden, Gönüllü Türkiye Sosyal Katılım ve Değişim Projesini hayata geçirmiştir. Bu sayede, gönüllülüğe hizmet eden gönüllüleri bir araya getiren bu konferansın başarılı geçmesini dilerken başta Birleşmiş Milletler Gönüllüleri programı ve Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın çok değerli yönetici ve çalışanlarına huzurunuzda teşekkür ediyorum. Saygılar sunarım. Hansın Doğan - UNDP Türkiye Birleşmiş Milletler daimi koordinatörümüz Shahid Najam Bey bizim bugün aramızda olamadığı için yerini doldurma niyeti ile buraya geldim. Son 5 - 6 yıldır UNDP’nin İstanbul’daki ofisinin yöneticisiyim. Özel sektörle çalışmak için kurduğumuz bir ofistir ve niyetimiz şu anda karşımda pırıl pırıl gözlerde parlayan ışıltıyı özel sektörde de yakalamak ve özel sektörün de gönüllülük konusunda gönüllülük bilinci içinde gönüllülük ateşiyle kalkınma konularında kamuyla ve sivil toplumla ve üniversitelerle buluşmaya çalışmasını sağlamak. Her biriniz gözlerinizdeki o ışıltıyla çeşitli kalkınma konularında yıllardır özveri ile çalışıyorsunuz. Kiminiz eğitim kalitesini iyileştirmek için, kiminiz arama kurtarma için, barış için, eşitlik için, katılım için canla başla çalışan böyle bir grupla bir arada bulunmak gerçekten büyük mutluluk verici. Birleşmiş Milletler Gönüllüleri programının Birleşmiş Milletler Gönüllülük Günü 10.yıl kutlaması amacıyla TEGV ile birlikte organize ettiği bu buluşmanın temel bir misyonu da gönüllülük bilincini
  4. 4. yaygınlaştırmak. Sadece marjinal, sadece dışarıda kalmış bir takım çalışmalar, katkılar şeklinde görmeyip bütün kurumların iş süreçlerini, bütün kurumların planlamalarını programlarını dahil etmek içselleştirmek amacıyla bu organizasyon yapılmış durumda. 10 yıl önce belli bir misyonla duyurulmuş Gönüllüler Günü. Baktığımız zaman 4 tane temel başlık görüyoruz; birincisi gönüllülüğün tanınması, bilinmesi, bu amaç için çeşitli çalışmaların yürütülmesi; ikincisi ortamı iyileştirecek kurumsal bir takım düzenlemelerle ilgili durumu kolaylaştıracak gönüllülüğü aktive edecek yapıların inşa edilmesi; üçüncüsü gönüllüler arasında bir uluslar arası ve ulusal çeşitli düzeylerde ağların teşkil edilmesi; dördüncüsü de hiçbir ayrımcılığa tabi tutmadan geniş katılımı sağlama, katılım için tanıtım çalışmaları yürütmek. 10 yıl geçtikten sonra baktığımızda önemli gelişmeler var. Tabii yapılacak kat edilmesi gereken daha çok uzun bir yol da var ama bazı önemli sonuçlara ulaşıldığını gözlemliyoruz ve bundan dolayı da mutluyuz. Örneğin geçtiğimiz yıl Bin Yıl Kalkınma Hedefleri Zirvesi’nin çıktı raporuna da gönüllülüğün önemli bir şekilde girdiğini biliyoruz. Yürütülen çalışmalarda sivil toplum kuruluşları ve gönüllü kuruluşlarla işbirliğinin önemi vurgulanmaktadır. Birleşmiş Milletler Gönüllüleri programı bu amaç için 2011 yılında bu sektörlerle, değişik gruplarla çeşitli toplantılar yaparak durumu analiz etmeye çalıştı. Küresel düzeyde bir kere bunun kutlaması yapılacağına, yerel düzeyde değişik alanlarda kutlamaların yapılmasının daha olumlu bir etki uyandıracağı düşünüldü ki bu gün buluşmamıza sebep olan çıktı kararlardan bir tanesi budur. Başkalarından öğrenerek ilham almanın ve aksiyona geçmenin önemi ortaya çıktı. Bu gün buluşmamızda birbirinden değerli katılımcılardan kendi yürüttükleri çalışmalar ve gönüllülüğe bakış açıları ile ilgili görüşlerini alma şansını yakalıyoruz. Birleşmiş Milletler Gönüllüleri programı bu nedenle Avrupa Birliği ile de temaslarda bulundu. Avrupa Birliği içindeki sivil toplum kuruluşları ve diğer kuruluşlarla çeşitli toplantılar yapıldı. Beş bölgesel toplantının bir tanesi Türkiye’de gerçekleşti ve Türkiye’de gerçekleşen toplantıya Ortadoğu’dan, Orta Asya’dan ve Avrupa’dan katılım oldu. Burada bir takım tavsiyeler ortaya çıktı ve mesaj çok açıktı: 1. Gönüllülerin yaptığı çalışmaların kaydının tutulması lazım. 2. Gönüllülüğün etkisinin ölçümleniyor olması lazım. 3. Bu bilgilerin paylaşılması lazım. Bu üç temel eksende katılımcılar hemfikir oldu, tavsiyelerde bulundular, bir yerde bu amaca hizmet etmek üzere Dünyada Gönüllülüğün Durumu Raporu hazırlandı ve bugün bizimle paylaşılacak. Gönüllülükten tabi çok çeşitli faydalar çıktılar oluyor özellikle kalkınma üzerinde, toplumlar üzerinde, yaşam kalitesinin iyileştirilmesi üzerinde büyük etkileri oluyor. Ama her şeyden önce güvene dayalı güçlü bağların da kurulmasına sebep oluyor. Bu gün buradaki buluşma ile bu bağı tekrardan pekiştirmiş oluyoruz. Burada bir araya gelen enerjiyle gelecekte daha güçlenmiş bağlar için yeni işbirlikleri temennisiyle başarılı bir toplantı diliyorum.
  5. 5. Mae Chao – Birleşmiş Milletler Gönüllüleri Hoş geldiniz Sayın Misafirler, Şu anda, bizim burada toplandığımız esnada, Irak’ta bir kadın mülteci başka bir kadın mülteciye destek oluyor, Nambiya’da bir doktor bir HIV hastasını tedavi ediyor ve depremden hasar görmüş Haiti’de bir grup öğrenci evlerin yeniden inşa edilmesine yardım ediyor. Şu anda, Güney Sudan’da yerli bir ebe 13 yaşındaki bir kız çocuğunun doğum yapmasına yardımcı oluyor, bir mühendis Endonezya’daki evinden internet üzerinden çalışarak, Bolivya’daki bir köyde geri dönüşüm merkezinin planını çiziyor, Avustralya’da bir emekli seçmen kayıt listesinin düzenlenmesini yürütüyor. Şu anda, burada, bu ülkede birileri özgür iradesiyle eyleme geçiyor, hayat kurtarıyor ve insanlığın devamlılığını sağlıyor. Bu gönüllülüğün gücüdür. Ben Mae Chao. Birleşmiş Milletler Gönüllülük Programı’nın Gönüllülük Politikaları Danışmanıyım. UNV (Birleşmiş Milletler Gönüllüleri Programı, BMG), dünyada barışı ve gelişimi desteklemek için gönüllüğün değerini artıran bir Birleşmiş Milletler kurumudur. BMG, dünya çapında gönüllülüğü destekleyerek, tarafları gönüllülüğün kalkınma programlarına eklemlenmesine teşvik ederek ve gönüllüleri harekete geçirerek barışa ve kalkınmaya katkı sağlar. Bugün burada, çok önemli bir rapor olan Birleşmiş Milletler Dünyada Gönüllülüğün Durumu Raporu’nun lansmanı için bulunmaktayım. Bu rapor, evrensel çapta gönüllülüğün değerini gösteriyor ve gönüllülüğün yaşamlarımız ve dünyamız üzerindeki etkisinin anlaşılmasının altını çiziyor. Birleşmiş Milletler ilk defa, gönüllülüğün bütün dünyadaki katkısını sunan ve kutlayan böyle kuvvetli ve araştırma odaklı bir rapor yayımlamaktadır. Bugün, sizlerle bu raporun, yaptığımız işle ve onun hepimizin hayatını nasıl etkilediğiyle ilgili bağlantısını ve önemini tartışacağım. Umuyoruz ki, bu rapor sayesinde herkes gönüllülüğün hayatlarımızı daha iyi hale getirmek için vazgeçilmez, ancak yeteri kadar yaygınlaştırılmamış, sürdürülebilir ve yenilenebilir bir kaynak olduğunu anlayacaktır. Bu raporun neden ve nasıl yapıldığına dair biraz daha bilgi verdikten sonra, raporun 3 önemli temasına odaklanıp, bu raporun neden önemli olduğuyla konuşmamı sonlandıracağım. Bu rapor neden önemli ve neden şimdi? 2001 Dünya Gönüllüler Yılı’ndan itibaren, gönüllülüğün başarılarına dair farkındalığımız artmasına rağmen yeterli değil. Binyıl Kalkınma Hedeflerinin gerçekleştirilmesine ağırlık verirken ve gelecek sene Brezilya’da düzenlenecek RIO+20’ya yaklaşırken, gönüllülüğü sürdürülebilir kalkınma söylemlerinin merkezine yerleştirmek ve henüz değerlendirilmemiş bu büyük kaynak hakkında farkındalığı artırmak için şansımız var. Dünya Gönüllüler Günü’nün 10. yıl dönümünü kutlarken, evrensel düzeyde gönüllülüğün önemini ve katkılarını somut verilerle göstermek için ilk kez hazırlanan Dünyada Gönüllülüğün Durumu Raporu’nu lanse ediyoruz. Bu raporun hazırlanma sürecinde, raporun içeriğinin güvenilir, araştırılmış veriler ve katılımcı tekniklere dayanmasının sağlanmasına dikkat edilmiştir. Evrensel ve üst düzey bir danışma kurulu, bu proje için rapora geniş bir vizyon sağlamış ve raporun bağlamının oturtulmasına yardımcı olmuştur. Akademik dünyadan araştırmacıların da içinde bulunduğu araştırma ve yazı ekipleri, çeşitli ülkelerin gönüllülük ve kalkınma uzmanlarından oluşan bir Teknik Danışma Kurulu tarafından yönlendirilmiştir. Gönüllülük, değişik tematik başlıklar ve değişik coğrafi bölgeler üzerine 26 başlık altında incelendi. Biri burada, Türkiye’de olmak üzere, 8
  6. 6. farklı bölgede Avrupa/CIS, Ortadoğu ve Kuzey Afrika için, gönüllülük araştırmacıları, akademisyenler, sivil toplum liderleri, kalkınma uzmanları ve sivil toplumla 9 danışma toplantısı düzenlenmiştir. Gönüllülük, insan ilişkilerinin temel bir ifadesidir. Bu rapor, toplumlarının yararına zamanlarını ve enerjilerini veren milyonlarca, belki de milyarlarca gönüllüye tanınabilirlik sağlar. Pek çoğu, felaket zamanlarında, çevreyle ilgili ya da insanlarla ilgili durumlarda çok önemli barış ve kalkınma hizmeti vermektedir. Dünyanın dört bir yanında, milyonlarca insan zamanlarını ve yeteneklerini adamaktadır. 36 ülkede yapılan bir çalışma, bu ülkelerde belirli bir zaman aralığında tahmini 140 milyon insanın resmi kurullar üzerinden gönüllülük yaptığını göstermiştir. Dünyanın bütün gönüllülerin bulunduğu Gönüllüler Ülkesi diye bir ülke olsaydı, Rusya’nın hemen ardından gelerek dünyanın 9. büyük ülkesi olurdu. Eğer, sosyal hareketler ve kayıt altına alınmamış kişisel yardım ve dayanışma grupları üzerinden, bunun dışında son zamanlarda gördüğümüz üzere, doğal afet zamanlarında direkt olarak ya da politik özgürlük gösterilerinde gönüllülük yapan insanları da sayabilseydik, dünya çapında gönüllülerin toplam sayısı milyarlara ulaşırdı. Potansiyeline nazaran, gönüllülük yeteri kadar tanınmamış ve kullanılmamış bir değerdir. Eğer raporu üç kelimeyle özetlememiz gerekseydi, bunlar evrensel, değerler ve refah olurdu. Raporun bulduğu sonuçlara göre, dünyanın bütün bölgelerinde, gönüllülük; gönüllüleri bireylerin ve toplumun refahına katkıda bulunmaya teşvik eden değerlerin evrensel bir ifadesidir. Gönüllülük, paylaşma, dayanışma ve karşılıklı yarar ilkelerinin evrensel geleneğine dayanır. Güney Afrika’da Ubuntu denir. Swahilice de Harambee. Ekvador ve Peru’da Mingas. İfade biçimleri ve gelenekleri, kültürlere ve inanışlara göre değişse de, özgür iradeyle, ekonomik kazanım için değil kamu yararı adına yapılan gönüllülük her yerdedir. Gönüllüğün ifade biçimleri çeşitlidir, resmi eğitim sağlamak gibi resmi hizmet dağıtımından başlayarak devam eder. Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı örneğini ele alırsak: Her yıl, yaklaşık 10.000 gönüllü, 36 şehirde ve 87 etkinlik noktasında, binlerce çocuğa eğitim desteği sağlamaktadır. Kurulduğu 1995 yılından itibaren TEGV, 50,000 gönüllüsü sayesinde 1,5 milyon çocuğa ulaşmıştır ve böylece devlet tarafından sağlanan resmi eğitime önemli ölçüde destek vermiştir. Gönüllülük, kadın örgütlenmelerinde ve gençlik kulüplerinde görüldüğü gibi karşılıklı yardım ya da tek başına yeterlilik ve taraftarlık ve kampanyalar üzerinden vatandaşlık katılımının gerçekleştirilmesi gibi ifade biçimlerini de kapsar. Rapor, gönüllülüğün gerçek boyutlarını ve etkilerini gizleyen algılara karşı mücadele etmektedir. Gönüllülük, sadece gelişmiş ülkelerde, resmi, yapılandırılmış sivil toplum kuruluşları aracılığıyla ve maddi yeterliliği olan, eğitimli, vasıfsız, yaşça büyük kadınlar tarafından gerçekleştirilmez. Rapor, defalarca gönüllülüğün yerel gruplar üzerinden dünyadaki fakir bölgelerde de gerçekleştirildiğini belgeler. Ulusal gönüllü çalışmaları, defalarca neredeyse eşit kadın ve erkek gönüllü sayısını, resmi ve özel sektörün gönüllülüğe katılımını ve önemli ölçüde gençlerin sosyal katılımını belirtir. Globalleşme ve yeni teknolojiler “voluntourism” gibi yeni ifade biçimleri, özel sektörde işveren destekli gönüllülük, mobil iletişim teknikleri üzerinden harekete geçen gönüllülük ve internet sayesinde, gönüllülüğün evrenselleşmesinin alanını genişletmektedir. Örneğin; gelişmekte olan ve gelişmiş ülkeler arasındaki önemli ölçüdeki internet erişimi farkına rağmen, çevrimiçi gönüllülük artmaktadır. Rashid, Pakistan’da yaşayan ülkesindeki engelli insanlara hizmet etmek için bir STK kurmuş genç bir adamdır ve Rashid, STK işlevini gerçekleştirmek için BMG çevrimiçi gönüllülük hizmetinin parçası olan kişilerden oluşan on kişilik ekibiyle çalışmaktadır. Bu ekip, hibe teklifleri yazmakta, yönergeler oluşturmakta ve strateji planları geliştirmektedir ve bunların hepsi internet
  7. 7. üzerinden başarılmaktadır. BMG programının yürüttüğü çevrimiçi gönüllülük hizmeti sayesinde binlerce insan evlerinde gönüllülük yapabilmektedir. Ve ya, burada İstanbul’da yaşayan Ülgen Türkmen. Türkmen, Euromed Gençlik Araç takımı Peace Bag (Barış Çantaları) için; yedi aydan daha fazla süreyle, dünyanın çeşitli yerlerinden 69 diğer gönüllüyle birlikte taslak yazarak, taslakları gözden geçirerek ve 191 sayfalık yayını 12 dile çevirerek, bunun dışında planını ve internet sürümünü hazırlayarak çok büyük katkılar sağlamıştır. Akdeniz Bölgesinde, yerel ve bölgesel düzeyde barışın değerini artırmak için pratik araçlar sunan Peace Bag, bölgedeki 14 ülkeden 18 genç tarafından yönetilen ve gençliğe hizmet eden örgütü kapsar, katılımcı süreçler izler ve Fundació Catalunya Voluntària tarafından koordine edilir. Gönüllülüğün evrenselliğinden ve eylemlerinden fayda sağlamak için hepimiz, yanlış algıların önüne geçmeliyiz. Bunun için, gönüllülüğün her türlüsünü desteklemeye ve teşvik etmeye, gönüllülerin haklarını korumaya uygun politikalar, kanunlar ve kaynaklara sahip olmak ve bunun dışında hükümet ve toplum sorumluluklarının arasındaki tamamlayıcılığı sağlamak gerekir. Bu raporun kalbinde değerler bulunmaktadır. Gönüllülük, dayanışma, karşılıklılık, karşılıklı güven, aidiyet ve güçlenme gibi değerleri kapsar. Dünyanın her yerinde insanlar, gönüllülük yaptıkları sürece, kendi değerleri için harekete geçmek ve bunun yanında kendileri ve çevrelerindeki insanlar için fakirliği yok etmek, temel sağlık ve eğitimi geliştirmek, daha güvenli su kaynakları ve yeterli sağlık hizmeti sağlamak, çevresel sorunları ve küresel ısınmayı çözmeye çalışmak, doğal afet risklerini azaltmak, sosyal dışlama, çatışma ve şiddetle mücadele etmek vizyonunu geliştirmektedir. Gönüllülük; kadınlar, gençler, yaşlılar, engelliler, göçmenler ve HIV/AIDS ile yaşayan insanlar gibi genelde dışlanan insanları, topluma dâhil etmek için bir yoldur. Türkiye’de yaşayan 8.5 milyon engelli insan, nüfusun, %12,3’ünü oluşturmaktadır. Engelli insanlar, önemli boyutlarda ayrımcılığa uğramakta ve eğitim, sosyal ve ekonomik alanlarda fırsat eşitsizliği yaşamaktadır. 2006 yılında Türkiye, engellilerin sosyal yaşam etkinliklerine tam ve eşit katılımını garanti eden Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’ni imzalamıştır ve sözleşmenin hedefleri, Düşler Akademisi gibi yenilikçi projeler tarafından paylaşılmaktadır. Düşler Akademisi, belkemiğini oluşturan yüzlerce gönüllüsünün desteğiyle, genç engelli insanlara müzik, dans, film ve video yapımı, resim ve fotoğrafçılık sayesinde kendilerini ifade etme ve sosyal hayata katılım şansı sağlamıştır. Hepsi gönüllülerin çabalarıyla organize edilen, Social Inclusion Band (engellilerden oluşan bir müzik grubu), “Düşler Kumpanyası” adlı tiyatro grubu ve Alternatif Spor Kampları sanat ve spor sayesinde sosyal değişimin sağlanmasının örnekleridir. Nepal’de, Chandra Maya isimli bir kadın ve yaklaşık 50,000 Kadın Topluluğu Sağlık Gönüllüleri (Female Community Health Volunteers) sayesinde “Nepal, MDG 4: Anne ölüm oranlarının azaltılması” hedefine ulaşma yolunda ilerlemektedir. Eğitimli bir doğum asistanı olan Chandra Maya, hamile kadınlara ve çocuklara temel hizmetleri sağlamak için, genellikle yürüyerek kırsal alanlara gitmektedir. Bu alanlar, doktorların kolayca erişemediği ve genelde hükümet çalışanları tarafından fazla önemsenmeyen yerlerdir. Chandra Maya bu bölgelere ilaç sağlamakta ve destek vermektedir. Peki ya sonuç? Geçen 17 yılda Nepal’de, anne sağlığı %30 ile 50 oranında gelişmiştir. Bunun yanı sıra, Kadın Topluluğu Sağlık Gönüllüleri, kadının liderliğinin ve köylerinde güçlendirilmelerinin sağlanmasına önemli ölçüde katkıda bulunmuştur. Chandra Maya bir gönüllüdür ve birçokları gibi, onu yönlendiren şey para değil çevresinde olan bu şeylere olan bağlılığıdır.
  8. 8. Refah, “yaşamınızın güzel olması için ihtiyacınız olanlara sahip olma hissi” olarak tanımlanmıştır. İlk Birleşmiş Millet Kalkınma Raporu, “İnsanlar, bir milletin asıl servetidir.” diyerek başlar. Kalkınmanın, insanların sahip olduğu şansları nasıl artırdığından, böylece insanların değer verdikleri yaşamı sürdürebileceğinden ve ekonomik gelişmenin, insanların seçeneklerini artıran araçlardan sadece biri olduğundan bahseder. Sürdürülebilir kalkınma ve MDGs (Binyıl Kalkınma Hedefleri) sonrası tartışmalar bağlamında, gayrı safi yurtiçi hâsılanın sosyal gelişme için yeterli bir veri olmadığına dair yaygın görüşler artmaktadır. Refah, kalkınma politikası forumlarında gittikçe daha çok tartışılmaktadır. Bu yılın temmuz ayında Genel Kongre, üye ülkeleri, kalkınmada mutluluğun ve refahın peşinden gitmenin önemini kavrayan kamu politikaları için adım atmaya çağıran bir kararı kabul etmiştir. Çalışmalar gittikçe artarak, gönüllük yapan insanların fiziksel ve zihinsel sağlıkları üzerindeki pozitif etkileri ve refah duygusunu göstermektedir. Gönüllülük, toplumlarda insanlar arasındaki bağı yaratmakta, sosyal sermayeyi ve toplum esnekliğini artırmaktadır. İlk BM Dünya’da Gönüllülüğün Durumu Raporu; gönüllülüğün dayanışma ve karşılıklı değer ilkelerinin, bireysel, toplumsal ve sosyal refahı artıran dinamiklerin bir parçası olarak tanınmasını ister. Gönüllülük ve refah arasındaki bağ, daha açık hale getirilmelidir. Araştırmacılar ve uygulayıcılar, özellikle gelişen dünyada sadece bireylerin değil, toplulukların ve toplumların refahı için de gönüllü etkinliklerin etkisinin kaydedilmesi ve gönüllülüğün toplumların kazancına katkılarının ölçülmesi adına verilerin tasarlanması için çabalarını birleştirmelidirler Bu rapor neden önemlidir? Çünkü bir milletin serveti insanlardır. Eğer bir milletin serveti insanlarsa, gönüllülük de yeterince tanınmamış yenilenebilir bir değerdir. Daha fazla bu zenginliği görmezden gelemeyiz. Kalkınmanın geleceği için güçlü bir araç olacak bu henüz keşfedilmemiş büyük değeri görmezden gelemeyiz. Buna rağmen, henüz bu güçlü aracı ölçmek için yaygın bir yönteme sahip olmamamız uğraşılması gereken bir alandır. Bu yüzden, bu raporda, gönüllü etkinliği tanımlama ve bir ülkenin refahına gönüllü etkinliklerin katkısını ölçmek için karşılaştırılabilir ölçüler geliştirme konularına da dikkat ettik. Bu rapor önemlidir çünkü sürdürülebilirliği kalkınma etkinliklerinin içerisine alır. Sahiplenmeyi geliştirir. İnsanlar kendi toplumlarının kalkınması için çalıştığında, aitlik ve tanınma hisleriyle kalkınma kazançlarını sürdürme isteği oluşur. Bu rapor önemlidir, çünkü gönüllülük şimdiye kadar barış ve kalkınma gündemlerinden büyük oranda soyutlanmıştır. Dünyada Gönüllülüğün Durumu Raporu, gönüllülüğün potansiyelinin tamamının kullanılabilmesi için, her milletin sosyal sermayesinin gerekli bir öğesi ve güçlü, evrensel bir değer olarak kabul edilmesinin gerektiğini gösterir. Eğer Binyıl Kalkınma Hedeflerini başarmak, RİO+20’ya katılmak ve Binyıl Kalkınma Hedefleri sonrası sürdürülebilir kalkınma gündemini devam ettirmek istiyorsak, insanlarla bağlı çalışmalıyız ve katılımı gerçekleştiren insanları tanımalı ve onlara destek vermeliyiz. Bu rapor önemlidir çünkü gönüllülük, insanların, toplulukların ve toplumların refahına katkı sağlar. Kanıtı, Nepal’de kadın sağlığı korumak için çalışanlardır. Kanıtı, Hindistan’daki öğrencilerdir. Bu rapor önemlidir çünkü kenarda kalmış insanları merkeze dâhil eder; toplumdan dışlanmış insanların topluma katılımını sağlar; insanlara, kendi gelecekleri için söz sahibi olma ve sorumluluk alma şansı verir.
  9. 9. Bu rapor önemlidir çünkü gönüllülük önemlidir. Gönüllüler önemlidir. Bu yüzden, Dünyada Gönüllülüğün Durumu Raporu’nun oluşturulması için harekete geçtik. Şimdi, bu büyük ölçüde değerlendirilmemiş değeri unutmamanız için çağrıda bulunuyorum. Kolu Yassah Johnson, Liberya’da Ulusal Gençlik Hizmeti Gönüllüsü’dür. 2009 yılında, ihtiyaç duyulan bir köprüyü inşa etmek için gönüllülük yaptığı topluluğun yerel gönüllüleri organize eden bir komitenin başkanlığını yapmıştır. Bu köprü belki küçük bir yapı olabilir, fakat bu sayede yıllık su baskınları yaşandığında ilkokul ve ilköğretim okulları açık kalacak, köylüler su sebebiyle oluşan hastalıklarla boğuşmak zorunda kalmadan güvenlice nehri geçebilecektir. Köydeki gönüllüler, Liberya’daki küçük topluluklarının refahını artırmak için bir köprü inşa ettiler. Bizler de, dünyanın dört bir yanındaki sayısız gönüllünün başardığı işlerle daha iyi bir dünya için kurduğumuz hayaller arasında bir köprü kurabiliriz. Barışın ve kalkınmanın sürdürülebilmesi için bu eylemlerin etkisi sayesinde harekete geçebiliriz. Beraber, gönüllülüğün gerekli rolünü tanıyan ve yeni kalkınma paradigmalarında gönüllülüğün vazgeçilmez bir unsur olduğunu garanti altına alan bir söylemin parçası olalım. Sizleri, bu insanların, gönüllülerin bir milletin serveti olduğunu unutmamak için bu söyleme katılmaya davet ediyorum. Dünyada Gönüllülüğün Durumu Paneli Mae Chao – Birleşmiş Milletler Gönüllüleri Şimdi burada Dünyada Gönüllülüğün Durumu Raporu’nu tartışmak ve Türkiye bağlamında ele almak şansına sahibiz. Bugün burada bulunan panelistlerimizden dolayı çok heyecanlıyım ve raporu sunan ve panelistlere bunun hakkındaki fikirlerini, önerilerini ve sadece dünyada değil Türkiye özelinde de bu raporun etkileri hakkında tavsiyelerini soran kişi olacağım. Şimdi sırayla tanıtıma geçiyorum. Fatma Gelir, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye’de yoksulluğun azaltılması ve özel sektörle işbirliği alanlarında program destek sorumlusudur. Siyaset Bilimi ve Uluslar Arası İlişkiler alanında lisansını yapmış olan Gelir, Siyaset Bilimi alanında da yüksek lisans sahibidir. UNDP Türkiye’de altı yıldan fazla süredir değişik alanlarda çalışmakta olan Gelir, daha önce Başkent Üniversite’sinde araştırma asistanlığı yapmıştır. Fakirliğin azaltılması, özel sektörle işbirliği ve kalkınma alanlarında çalışmaktadır ve bu alanlar sosyal politikalar, sosyal hizmetler, destek, sosyal içerme, gençliğin güçlendirilmesi, sürdürebilir turizm konularını kapsamaktadır. Görüyorsunuz ki bunlar rapor hakkında yorumlarınız için söylediğim şeylerle benzer konular. TEGV Genel Müdürü Nurdan Şahin, üniversite öğrenimi Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde tamamlamıştır. Bir süre süren akademisyenlik hayatından sonra, Unilever Türkiye’de ilk şirket ekonomisti olarak özel sektöre geçmiştir. Bu şirkette çeşitli idari pozisyonlarında yer aldıktan sonra bankacılık sektörüne geçmiştir. Fransız-Alman ortaklığında kurulan BNP-AK Dresdner bankasında toplam 19 yıl çalışmış ve son 10 yılında Genel Müdür Yardımcılığı yapmıştır.2001 yılında, Türkiye’deki “bankacılık sektörünün en başarılı kadını” seçilmiştir. Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı’nın yönetim kurulu üyelerindendir. Sivil toplum konusunda sorumluluk sahibi olan, bankacılık kariyeri sırasında da Yabancı Sermaye Kurulu,
  10. 10. Finans Kulübü üyesi olan Şahin Yeni Demokrasi hareketi üyelerindendir. İnanılması güç ama 18 yaşında da bir kız çocuğu vardır. Greenpeace Akdeniz’in Genel Direktörü Uygar Özesmi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ nden mezun olan Özesmi, Ohio State Üniversite’sinde yüksek lisans ve Minesota Üniversitesi’nde Çevre, Kalkınma ve Sosyal Değişim konularında doktora yaptı. New York’ta UNDP Küresel Çevre Fonu’nda uzman olarak çalıştı. Sivil Toplum Geliştirme Merkezi’nin kurucu başkanlarından biridir. 2 yıl boyunca TEMA ‘da Genel Direktör olarak çalışmıştır. Makaleleri ve çevre konularında aktivistliği ile tanınan Özesmi, yıllardır sivil toplumda çalışmaktadır. CIVICUS topluluğunun bir üyesidir ve halen daha Greenpeace Akdeniz’in genel direktörüdür. Koç Üniversitesi Uluslar Arası İlişkiler Bölümü’nden Prof. Dr. Ali Çarkoğlu, lisans ve yüksek öğrenimi Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde tamamlamış ve Binghamton Üniversite’sinde doktorasını yapmıştır. Siyasi partiler ve seçmen davranışları üzerine çalışmaktadır ve makalelerin pek çoğu yayımlanmıştır. Bölgesel işbirliği ve kalkınma alanlarında da çalışmaları bulunmaktadır. Koç Üniversitesi Uluslar Arası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyeliğini sürdürmektedir. Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonunda Bölüm Yöneticisi olan Fredrika Cruce, Mart 2011’den beri sivil toplum ekibiyle çalışmaktadır. Daha öncesinde, Avrupa Komisyonu Genişleme Bölümü’nde ve Stockholm’deki İsveç Dış İşleri Bakanlığı’nda çalışmıştır. İsveç’te, Lund Üniversitesi’nde Politika alanında yüksek lisans ve Ekonomi alanında doktora yapmıştır ve bunun yanı sıra Brugge, Belçika’daki Avrupa Koleji’nde Avrupa Politikaları ve Yönetimi alanında master yapmıştır. Öğrencilik yaşamı boyunca, pek çok öğrenci organizasyonunda ve insani yardım organizasyonlarında aktif gönüllülük yapmıştır. Raporun ana temalarından biri gönüllülüğün evrensel olması. Raporu okuduğumuzda gönüllülük hakkında yanlış algılamaların farkına varıyoruz. İnsanların; gönüllülüğün sadece resmi, hukuksal olarak tanınmış, örgütsel yapılar aracılığıyla gerçekleştirildiği; sadece sivil toplum tarafından yapıldığı; sadece iyi eğitimli ve çok parası olan insanların gönüllülük yaptığı; sadece vasıfsız, gönüllülükten başka bir eylem için tecrübesi olmayan amatörlerin yaptığı; gönüllülerin çoğunun kadın olduğu; gençlerin gönüllülük yapmadığı ya da tersine tecrübesiz oldukları için sadece gençlerin gönüllülük yaptığı; gönüllülüğün devletin ve hükümetin dâhil olmaması gereken bir alan olduğu gibi bazı fikirlere sahip olduğunu görüyoruz. Konuyu daha iyi anlamak ve gönüllülüğün daha iyi tanınmasını sağlamak adına, Türkiye’de bu yanlış algıların bazılarının geçerli olup olmadığını ve bunların neler olduğunu sormak istiyorum. Eğer somut tavsiyeleriniz varsa çok faydalı olacaktır. Fredrika Cruce, AB Türkiye Delegasyonu Öncelikle, hepimiz biliyoruz ki gönüllülüğün evrensel bir tanımı yok; bu yüzden de bu yanlış algıların doğru olup olmadığını söylemek zor. Yaptığınız tanıma göre değişir. Eğer yetmiş yaşında yaşlı bir adam olsaydım ve eğer gönüllülüğün sadece gençler ve kadınlar tarafından yapıldığını düşünseydim, muhtemelen gönüllü olmazdım. İnsanların gönüllü olmasını engelliyorsa, bunlarla savaşmamız gerekiyor demektir. Bunu yapmanın tek yolu da gönüllülük nedir, gerçekte nasıl yürür, kimler gönüllüdür soruları hakkında çalışmaları toplamak ve bunları insanlar arasında yaygınlaştırmaktır. Sivil toplum, burada önemli bir rol oynamaktadır. Bu çalışmaların sonuçlarının, yayımlanan makaleler ve gazeteler aracılığıyla yaygınlaştırılması gerektiğine inanıyorum.
  11. 11. Nurdan Şahin – Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı Bütün ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de bu yanılgıların bir kısmı geçerli. Yılda yaklaşık 10.000 gönüllü ile çalışan bir sivil toplum kuruluşu olarak, gönüllülüğün her türüne ihtiyacımız olduğu kesin, yani iyi eğitimli ve iyi gelirlilere özgü bir durum değil gönüllülük, herkes gönüllülük yapabilir. Sivil toplum kuruluşlarının her türlü gönüllüye ihtiyacı var. Özellikle vakti müsait olan ev kadınları, genç emekliler. Türkiye çok genç bir nüfus; bu genç nüfusun neredeyse %30-40’ı istatistiklerde görünmüyor. Çünkü hem okullara devam etmiyor, hem de iş hayatının içinde değiller. Onların gönüllülük yapması tam bir kazan-kazan durumu. Hem kendileri çok şey kazanırlar hem de sivil toplum kuruluşları. Öte yandan böyle baktığımız zaman vakti bol işi daha az yoğun olan insanlara mı ait? Hayır. Sivil toplum kuruluşlarının, tam tersi, çok da kalifiye gönüllü iş gücüne de ihtiyacı var. Mesela bizim danışmanlık için çok ihtiyacımız oluyor. Gönüllü olarak bize danışmanlık veren hukuk büroları, mali danışmanlar, insan kaynakları danışmanları, reklam ajansları, fotoğrafçılar, kameramanlar, matbaalar, doktorlar, öğretmenler, metin yazarları, basın mensupları var. Bunların hepsine sivil toplum kuruşlarının, tüm gönüllü kuruluşların çok ihtiyacı var. Aslında onlar bize gönüllü destek vermezlerse, biz bunların bedellerini zaten ödeyemeyiz. Cinsiyet dağılımı olarak baktığımızda bizim gönüllülerimizin % 65’i kadın ama bu da bölgelere göre değişiyor. Yani doğuda ve güneydoğuda tam tersi bir oran var: % 65 erkek. Ama kadınların yaptığı gönüllü işler ile erkeklerin yaptığı gönüllü işler ayrı diye bir şey yok. Gönüllülükle ilgili olan her işi herkes yapıyor ve biz her türlü toplumsal cinsiyet ayrımcılığına karşı olduğumuz gibi gönüllülükte de karşıyız. Onun için erkek gönüllülerimizin sayısını arttırmak için azınlıkta olduğu yerlerde çaba sarf ediyoruz. Kadın gönüllülerimizin az olduğu yerlerde de kadın gönüllülerimizin sayısını arttırmak için çaba sarf ediyoruz. Gençler müthiş gönüllülük yapıyor, onlar gerçekten gönüllerini koymuşlar bu işe; vakitlerini, birikimlerini, sevgilerini, akıllarını, her şeylerini koyuyorlar. Bizim gönüllülerimizin %70’i genç. Ama sadece gençler gönüllülük yapmıyor, sadece gençler gönüllülük yapsaydı zaten sınav zamanlarında bizim bütün faaliyetlerimiz dururdu onun için bir kombinasyon gerekiyor. Ayrıca ben gönüllülük yapanların zaten her daim genç olduklarına inanıyorum, çünkü genç kaldıklarına inanıyorum. Gönüllülüğün yaygınlaşması için devletin destek olması, özendirici olması çok önemli ama müdahaleci olmamasında fayda var diye düşünüyorum. Sivil toplum, adı üzerinde sivil kalmalıdır. Yanılgılarla ilgili katılmadığım iki nokta var: Biri gönüllülüğün resmi kuruluşlar dışında da yapılabileceği, diğeri ise gönüllülüğün çok çeşitli yanlarının olduğudur. Komşunuza yardım etmek de bir gönüllülük, hasta bir yaşlının yanına gitmekte bir gönüllülük; ama ben ve kurumum esas olarak gönüllülüğe sivil katılım ve aktif sorumlu yurttaşlık yolunda önemli bir adım olarak bakıyoruz. Bir sivil toplum kuruluşu çatısı altında gönüllülük yapmak önemlidir. İster kamu yararına gönüllülük olsun, ister özel sektör gönüllülüğü, gönüllülüğün, daha verimli olması ve kaynakların daha iyi kullanılabilmesi için ilgili konuda var olan bir sivil toplum kuruluşu vasıtası ile yerine getirilebilmesinin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Sivil toplum kuruluşları olarak düşünülmesi gereken “yanlış algıları yıkmak için ne yapmalıyız?” sorusunun cevabı olmalıdır. Öncelikle iyi işler yapmalıyız. İyi işler yapmak yetmez onları da iyi bir şekilde yapmalıyız. Bu da yetmez yaptığımız iyi işleri anlatmalıyız. Anlatabilecek mecralar bulmalıyız. Aklımıza ilk gelen mecra basında bir takım sıkıntılarla karşılaşmakta, gereken ilgiyi görememekteyiz. Basında sporla, ekonomiyle, siyasetle, dış ilişkilerle ilgili özel bölümler var ancak sivil toplumla ilgili böyle özel bir bölüm bulunmamaktadır. Ancak artık elimizde müthiş bir kaynak var; sosyal medya. Sosyal medyada kendimizi çok iyi anlatabilme yollarını bulabilir ve böylece gönüllüğün artmasına katkı yapabiliriz diye düşünüyorum.
  12. 12. Uygar Özesmi - Greenpeace Akdeniz TEGV gönüllülük konusunda Türkiye’deki en etkin kuruluşlardan bir tanesi. Hatta benimde sürekli kolumu kıvırıp bir tür gönüllülüklere beni angaje ediyor. Bu gönüllülüklerden bir tanesi de TEGV’in desteklediği çok yaratıcı bir lego yarışmasıydı, onun için bugün bu poşuyu giydim çünkü onu bana sizin o muhteşem okullarınızdan bir tanesinden küçük bir kız çocuğu hediye etmişti. Onun ve TEGV’in şerefine bunu bugün takmayı arzu ettim. Ümit ediyorum iyi bir enerji verir hepimize bu güzel toplantıda, çünkü gerçekten çok heyecan verici bir toplantı. Ekleyeceğim çok bir şey yok esasında sadece 1-2 noktaya değinmeyi istiyorum. Burada gerçekten yanlış algılardan bir tanesiyle karşılaşınca irkildim ben. “Gönüllülük devlet müdahalesi dışında kalmalıdır” bir yanlış algıymış. Bence bu yanlış bir algı değil, doğru bir algı. Hatta söz konusu Greenpeace olunca daha da doğru bir algı oluyor çünkü bize sürekli müdahale ediyorlar, kelepçe takıyorlar, hapse atıyorlar, yargılıyorlar vs. dolayısı ile gönüllülük ve aktivizmin gerçekten toplumun yararına ve faydasına devletin müdahalesi dışında kalması gerek diyorum. Ama devletin esas yapması gereken şey müdahale etmek değil, gönüllüğün içinde olmasıdır. Gönüllülüğü teşvik etmesi ve gönüllülüğün gerçekleşebilmesi için gerekli olan bütün hukuki, yasal temeli hazırlaması ve bu konuda da gerekli aktif bir şekilde gönüllülüğü desteklediğini vatandaşa göstermesi lazım ki daha çok gönüllü katılımı olsun. Nitekim bunun yapılması gerektiğini BM dünya gönüllülük raporu da çok açık ve net bir şekilde yazıyor. Dolayısı ile bunu yazdıkları için ben ayrıca BM gönüllülerine teşekkür ediyorum. Ümit ediyorum ki T.C. de bu konudaki önerileri dikkate alır. Ama devletin dikkate almasını sağlamak da yine gönüllülerin görevidir. Yani gönüllü olan herkesin aynı zamanda gönüllülerin hakları için de bir aktivist olacak şekilde hareket etmelerinde fayda var ki devlet de veya hükümet de bunu ciddiye alsın. Mae Chao – Birleşmiş Milletler Gönüllüleri Gönüllülük ve afetler konusundaki fikirlerinizi merak ediyorum. Nurdan Şahin – Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı Afetlerle ilgili temel sorumluluk devlettedir; hiçbir zaman sivil toplum devletin, hükümetin yapacaklarının yerine geçemez, geçmemeli, geçmeye de çalışmamalı. Ancak destek verebilir, iyi örnekler oluşturabilir ve bu iyi örneklerin yaygınlaşmasını sağlayabilir, diğer pek çok konuda olduğu gibi. İki konuda sivil toplumun afetlerle ilgili katkısı var ve olabilir. Birincisi afetler olmadan önce afetlerin olası zarar risklerini azaltmak üzere, eğitimler verilmesi, bir takım savunuculuklar yapılmasıdır. Bu savunuculuklar belli yerlere belli şekilde binaların yapılmaması için, kaynakların sürdürülebilir olması için, deprem yönetmelikleri için ve böyle bir durumda ne yapılacağının eğitimi için olabilir. Afet olduğu zaman da destek verilmesi tabi çok önemlidir. Van’da çok önemli şeyler yaptı sivil toplum kuruluşları gerçekleşen en son afette, ondan önce de pek çok afette sivil toplum kuruluşları yine ön plandaydı. Fakat gerek bizim Van’daki tecrübelerimizden gerekse dünyada yaşanan tecrübelerden bakarsak bu aslında destekler afet yerine gelinceye kadar ilk destek orada oturan insanlardan oluyor, olmak zorunda, onlar oradalar çünkü. Yerel destek için AKUT, GA sitesine bakıldığında görülen Van’daki ekiplerinin yarım saat sonra yardıma ulaşmış, Ankara’dan giden ekip saat 19.00 da orada olabilmiş yani 5 saat sonra, diğer tüm ekiplerin ulaşması ise gece yarısını bulmuş. Bu herkes için geçerli ki bu çok hızlı bir erişim. Dolayısı ile yerelde o kadar çok afet yaşıyoruz ve yaşayacağız ki bir yandan bunları engellemeye çalışalım ama diğer yandan olacaklar için de eğitimli yerel ekiplerin hazırda olmasını sağlayalım. Bahsettiğim yerel ekipler profesyonellerin dışında gönüllüleri ve sağlık ekiplerini kapsamaktadır. Çünkü eğer biz nasıl müdahale edeceğimizi bilmiyorsak, bazen yapılan müdahaleler çok daha tehlikeli sonuçlara yol açabilir. Daha sonra insanların barınma ihtiyacı, zorunlu yaşama ihtiyaçları sağlandıktan sonra ise aslında bu çok uzun soluklu bir iş çünkü yıkılan yerler birdenbire yerine gelmiyor. Yıkılan binalar aynı zamanda insanların içinde çok büyük yıkıntıları oluşturuyor. Çocuklar annelerinin, babalarının nelere uğradığını görüyor, kadınlar aslında
  13. 13. bütün hayatları ev ve çocuklarının yaşamı olan birdenbire evsiz barksız vs. kalıyorlar, insanlar iş üretemiyorlar dolayısıyla desteklerin, gönüllü desteklerinin –devlet desteği zaten devam eder– uzun süreli olması lazım. Biz ne yaptık? Bu anlamda Van’da çok şey yapıldı bir kere arama kurtarma ile ilgili ekipler çok etkin rol aldılar sağlık ekipleri çok etkin rol aldılar, psikologlar ve sosyal hizmet uzmanları hemen oraya koştular ve insanlara destek oldular ve olmaya devam ediyorlar. Çocuklarla, kadınlarla ilgili pek çok sivil toplum kuruluşu orada, TEGV olarak bizim neler yaptığımızı söyleyebilirim. Biz aslında Marmara depreminden iyi tecrübeliyiz. Marmara depreminde çok da işimiz olmayan bir şey, devlet tarafından görevlendirilerek yapıldı. Paralar toplanarak hayat mahalleleri oluşturuldu. İnsanlara yaşam alanları yapıldı. Bunlar daha sonra Peru’ya örnek proje olarak gönderildi. Orada bu projeler yapılırken bir de bütün çocuklara ulaşabilmek amacıyla Umut 2000 otobüsleri yapılmıştı. Belki bunlar depremden bir 6 ay sonra belki 1 yıl sonra çocuklara ulaşabildiler. Ama işte oradan alınan dersle ‘çocukla eğitim hiçbir koşulda aksamamalıymış, çocuklara her zaman ulaşabilmemiz gerekiyor’ dan hareketle bizim mobil etkinlik noktalarımız Ateş Böceklerimiz çıktı ortaya. Nitekim Van’da deprem olur olmaz, gerçekten iletişim ağları da çok önemli ben telefonuma gelen bir mesajla öğrendim 10 dakika sonra Van’da deprem olduğunu hemen parkla iletişim kurduk, biz önce esas görevimiz dışında Van’daki bir eğitim parkımızı barınma ihtiyacı için açtık. Aslında barınmaya uygun bir yer değil ama daha çok küçük okul gibi ama en azından sıcak, elektriği vs. var. Bayrama kadar mülteciler de dâhil olmak üzere 3000’in üzerinde insana geçici barınma sağladık. Kendileri de depremzede olan arkadaşlarımız bizzat orada görev aldılar, İstanbul’dan da yedek kuvvetler gitti. Bütün paydaşlarımız ve bize destek olan kuruluşlar da bir takım katkılarda bulundular. Biz orada yemek çıkarmak gibi faaliyetler yapmadık, onları valilikler yapıyordu, ama hazır çorbalar, hijyen sağlamaya yönelik malzemeler, zorunlu giyim eşyaları gibi bağışçılarımızla birlikte kendi çapımızda bir toparlama ile yaptık bunları. Sonra anında biri Van’a biri Erciş’e olmak üzere 2 Ateş Böceği gönderdik, Ateş Böcekleri hemen 1-2 gün içinde oradaydılar. Çocukların iyi vakit geçirmesi için hemen oyun bazlı kısa etkinlikler geliştirildi, zaten çoğu etkinliğimiz oyun bazlıdır ama hem oynasınlar hem o ortamın dışına çıksınlar, hem öğrenmeye devam etsinler diye. Şu anda Van’da 5 ateş böceğimiz var, ihtiyaç oldukça daha da fazlası gidecek ama gereksiz gönderime de lüzum yok tabi gerçekten çocuklarla dolu olduğu zaman anlamlı. Tabi bu Ateş Böceklerinde sadece TEGV etkinlikleri yapılmıyor çocuklarla ilgili diğer etkinlikler diğer sivil toplum kuruluşları da etkinlikler yapabiliyor. Büyüklere yönelik etkinlikler de yapılabilir dolayısı ile buradaki sivil toplum kuruluşları temsilcilerine de bir kez daha duyuruyoruz. Bizim bütün mekânlarımız her zaman kullanıma açıktır. Belirttiğim gibi sivil toplum kuruluşlarının çok önemli destekleri var her türlü afette. Ama yine ilk cümlemi tekrarlamak istiyorum sivil toplum kuruluşlarının görevi destek olmak devletin yapması gereken hizmetlerin yerini almak değil. Uygar Özesmi – Greenpeace Akdeniz Birkaç kelime söyleyebilirim, bir tanesi gönüllü eğitimi çok önemli. Yani gönüllülerin hakikaten bu afet durumlarında herhangi bir şekilde çalışabilmeleri ve yardımcı olabilmeleri için eğitim ve hazırlık şart. Bu iş “Haydi afet bölgesine gidiyoruz.” diye olmuyor. Bu açıdan mesela deprem olduğunda anında aynı şekilde ekibim haberdar etti ve “Mutlaka gidelim, yardım edelim.” dendi. Bunun üzerine gönüllü koordinatörümüz devreye girdi ve gönüllüler içinden bu tip konularda daha önce tecrübeli, arama kurtarmaya yatkın olabilecek ve hakikaten işe yarayacak insanlardan bir ekip oluşturdu ve ekibi yolladık. Nitekim o ekibin de belirli bir dayanma süresi var bunu unutmamak lazım. Böyle durumlarda zannetmeyin ki gönüllüleri oraya yolluyorsunuz 20 gün çalışıyorlar. Böyle bir şey yok çünkü o koşullarda çalışmak inanılmaz zor. Bunu da değerlendirmek gerekiyor, bu iş Nurdan Şahin’in de söylediği gibi gönüllülerin işi değil. Bu iş devletin ve yetkili kurumların işi; ama tabi ki gönüllüler yedekte bulunan insanlar olarak bu işe zamanını harcayacak insanlar olarak ve sivil toplum kuruluşları zamanı geldiğinde etkin hale gelerek, kriz dönemindeki destek açısından yardımcı olabilirler. Mesela Greenpeace olarak bizim destek olduğumuz bir başka konu da sel afetinde toksik variller kalktı ve etrafa saçıldı, hemen o konuda bizim İngiltere’deki araştırma laboratuarlarımız devreye girdi ve oradaki varillerin içerikleri, riskleri, ne gibi önlemler alınması gerektiği konusunda bilgileri toparlayıp
  14. 14. buradaki yetkililere ilettik. Yani kendi uzmanlık alanlarımızda seçici olarak fayda sağlamamız en doğrusu. Tekrar etmek istiyorum burada en önemli konu eğitim, eğitim, eğitim… Mae Chao – Birleşmiş Milletler Gönüllüleri Yakın zamanda, Japonların tsunami ve deprem sonrası tepkilerini konuştukları bir toplantıya katıldım. Aynı şeyden bahsediyorlardı, mücadele edilmesi gereken sorunlardan biri, insanların normal boyuttaki bir afete hazırlıklı olmalarına rağmen, 9.1 şiddetinde bir depreme karşı hazırlıklı olmamaları. Bu konu araştırıldığında, doğal afetlere hazırlıksız yakalanmamak için eğitimli gönüllülerden oluşan ekiplere sahip olmak, acil eyleme geçmeye hazır olma ve eyleme geçebilme kapasitesine sahip olmak çok kritik. Bu, normalde hazırlık planlarının içinde olmayan bir şey ve çıkarılması gereken bir ders. Teknoloji, özel sektör ve uluslar arası gönüllülük kapsamında gönüllülüğün yeni eğilimleri konusuna geçmek istiyorum. Çünkü görüyoruz ki, ilerlemekte olan teknolojik gelişmeler, mobil iletişim ve internet, insanların katılımları ve dâhil edilmeleri için yeni şanslar yaratmaktadır. Gelişmekte olan diğer bir alan da şirket çalışanlarının gönüllülüğü. Bu, kurumsal sosyal sorumluluğun dışında, kurum çalışanlarının topluma dâhil olması ve gerçekten yapmak istedikleri bir şeyleri yapması anlamına geliyor. Araştırma gösteriyor ki, bu tip programlara katılabildiklerinde çalışanların tatmin duygusu artıyor. Önemli başka bir alan ise, pek çok yerde ve pek çok kurumda gelişmekte olan bir iş olarak gönüllü turizmi (voluntourism). Uluslar arası bakış açısından, pek çok olumlu sonucunun olmasının yanı sıra bu tip gönüllülük hakkında bazı sorular da bulunmaktadır. Panelistlerimizle yeni konuya geçmek istiyorum, Türkiye’de kalkınma planlarına göre yeni trendler, gönüllülük açısından nasıl bir rol oynamaktadır? Teknoloji burada nasıl kullanılmaktadır? Uygar Özesmi – Greenpeace Bu konuda çok kısa birkaç şey söylemek istiyorum. Raporda kliktivizm eleştirisi var. Deniyor ki kliktivizm olduğunda artık insanlar bu yeni internet teknolojileri yüzünden iş yaptıklarını zannediyorlar, gerçek işlerden uzaklaşıyorlar. Ben buna inanmıyorum, niye inanmadığımı da size söyleyeyim: Kliktivizm denilen şeyi aslında yanlış yorumluyorlar, gönüllülerin yaptığı şey sizin gibi benim gibi klikleyen insanların yaptığı ne biliyor musunuz? Onlar yeni bir görev olan bağımsız medya görevini üstlendiler. Türkiye’de şu anda bağımsız medyadan bahsetmek imkânsız, hepsi ya bir şirketin, ya bir ideolojinin, ya da başka bir şeyin güdümünde yer almaktadır. Bakıyorsunuz medyaya öyle bir şey yok ama insanlar ne yapıyor biliyor musunuz? Click click, clicklerle kendi inandıkları doğruları etrafa yayıyorlar. İşte bu bence en önemli gönüllülüklerden bir tanesi, her biri gönüllü birer muhabir oldu klikleyen insanların. Bunun da yani doğru, değerli, paylaşılması gereken bir bilginin paylaşılması olayının, son derece önemli yeni bir gönüllülük alanı olduğunu düşünüyorum. Nitekim bu yüzden biz normalde harekete geçiremeyeceğimiz alanlarda, mesela Anadolu Grubu adında bir şirketler grubu var Gerze’de kömürlü termik santral kuruyorlar, oradaki halk 10.000 kişi ayaklanmasına rağmen, medyada bunu görememekteyiz. Peki, bu bilgiyi yayanlar kimler? Bunu ortaya koyan gönüllüler işte, onlar ifşa ediyorlar bunu, onlar medya bunu görmese de halkın, herkesin bunu görmesini sağlıyor ve bu sayede insanları harekete geçiriyor. Bu gün gururla söyleyebilirim ki Greenpeace Akdeniz’in Türkiye’de 1 milyon böyle gönüllü aktivisti var. Siber aktivist diyoruz biz onlara. Bu siber gönüllüler Facebook’ta 320.000 Twitter’da 95.000 tane. Her biri işte o tıklamalarla haberleri vererek doğruların ortaya çıkmasına katkıda bulunuyorlar. Sadece bununla da kalmıyor bu tıklamalar, bir tweet ile biz Taksim’in göbeğinde 250 gönüllüyü toplayıp nükleere karşı işaret yaptık. Hepsi bir araya geldiler ve bu işareti döktüler, işte ne sayesinde oluyor bu? Siz 250 kişiyi başka hiçbir teknoloji olmadan haydi yarın toplanıyoruz diye nasıl bir araya getirirsiniz? İmkân yok, dolayısı ile bu yeni medyaya ve sosyal alandaki paylaşımlara şükrediyoruz, ümit ederim onu da ele geçirmezler.
  15. 15. Ali Çarkoğlu – Koç Üniversitesi Türkiye’de eksik olan pek çok şeyin yanında bizim açımızdan en önemli eksiklerden bir tanesi temsil eksikliği var, farklı görüşlerin, farklı tercihlerin temsil edildiği bir kamusal alan. Türkiye’de belki 1950- 60’larla karşılaştırdığınız zaman bu gün için çok daha geniş gözükebilir. Ama öyle zannediyorum ki burada yaşayan pek çok kişi için gönüllerinde yatan temsil çeşitliliği Türkiye’de yok. Teknolojinin bize sağladığı olanaklar özellikle burada ortaya çıkıyor. Tercihlerimizin farklı mecralarda dile getirilebilmesi ve bunun anlamlı bir şekilde kanalize edilebilmesi için yeni bir olanak veriyor. Belki en yukarıdan bu şekilde bakmak gerekir buna, açıkçası 19. yüzyıla kadar partiler bu işi yapar diye bakılıyordu. Bugünlere geldiğimizde sivil toplum kuruluşları tercihlerin dile getirilmesinde çok önemli rol oynuyorlar fakat teknoloji şu anda bize birey birey istediğimiz şekilde bir araya gelip, istediğimiz şekilde organize olup, değişime çanak tutma imkânı veriyor. Belki eksiklik olan, fakat Türkiye’de özellikle gönüllülük açısından ihtiyaç duyulan başka tür organizasyonların daha yaygınlaşarak ortaya çıkması gerekir diye düşünüyorum. Biliyorsunuz gönüllülük öncelikle insanların gönül vermesine bağlı olduğu kadar da vakit ayırabilmelerine bağlı. Teknoloji üzerinden yani yeni teknolojik olanaklarla web üzerinden kendi ilgi alanlarına en yakın ihtiyaçların hangi sivil toplum kuruluşlarında bulunduğunu gözleyebilmek, web üzerinden kendisine en uygun olan gönüllülük faaliyetlerine katılabilmek açısından öyle tahmin ediyorum ki pek çok kişinin yardıma ihtiyacı var. Bunun ötesinde web üzerinden yeni teknolojileri kullanarak pek çok gönüllü faaliyeti yerine getirmek bence de mümkün. Doktorlardan tutun hocalara kadar bir yere gitmeden kendi ofisinizden sadece en etkin şekilde ihtiyaç duyan kişilere ulaşmanız mümkün. Şimdi tıklayarak bu işi yapmak gibi uzaktan gönüllülükle bu işleri yapmak pek hoş karşılanmayabilir. Fakat bu açıdan da biraz gerçekçi olmamız lazım, gönüllülük için İstanbul’un bir köşesinden öbür köşesine gitmek bile çoğu zaman mümkün olmayacaktır. Dolayısı ile bu olanağı kullanabilmemiz lazım, bunun için de bir alt yapının hazırlanması lazım. Bu faaliyetleri organize eden sivil toplum kuruluşlarının bu teknolojilerin kullanılabilir bir şekilde gönüllülerine verebilmeleri lazım. Bu açıdan önemli fırsatlar olduğunu düşünüyorum. Belki dikkatle düşünülmesi gereken şey şudur: İyi kullanıldığı zaman bu önemli bir olanaktır, fakat pek çok zaman da bir kirliliğe yol açabilir diye düşünülebilir. Bu tür faaliyetlere biraz eleştirel de bakmaya çalışıyorum, fakat öyle zannediyorum ki gerekli önlemler alındığı takdirde bu kirliliğin önemli bir sorun yaratmadan bertaraf edilebilmesi mümkündür. Gerçekten ihtiyacımız olan şey pek çok kişiyi bir araya toplayabilmek, çünkü unutmayalım ki niye gönüllü olur insanlar diye düşündüğümüz zaman öncelikle kendini toplum içinde güçlendiren, kendi tercihlerine kamusal alanda yer bulmasını sağlayan bir faaliyete katılma imkânı verecektir. Bunu Türkiye demokrasisi için de önemli buluyoruz elbette ama aynı zamanda Türkiye’deki toplumsal hayatın değişimi ve daha dinamik bir yapıya kavuşması için de elbette ki önemli. Bunu sağlayabilmek için teknolojinin kullanılabilmesi çok önemli aksi takdirde eski tekniklerle geniş kitlelere ulaşmak öyle zannediyorum ki artık mümkün değil. Yani meydanlarda toplanalım, şarkılar söyleyelim, yürüyüş yapalım bu önemli fakat unutmayalım ki bu artık 20. yüzyılda kaldı, bu yüzyılda farklı bir eylem zamanı. Mae Chao – Birleşmiş Milletler Gönüllüleri Gönüllüğün ölçülmesi konusuna geçmek istiyorum. Kesin olarak inanıyoruz ki, gönüllülük kalkınmaya önemli katkılar sağlar ve toplum için önemli bir rol oynar. Maalesef, bunun için elimizde çok fazla kanıtımız yok ve bazıları “Eğer sayamıyorsanız, o şey sayılmaz.” der. Pek çok çalışma sonuçlandı, ancak “Avrupa’da gönüllülük nedir?” sorusu cevaplanamadı. Eksiksiz yöntemler bulunması, gönüllülüğün sadece hesaplanabilmesi değil ayrıca gönüllülerin ne yaptığının ve bunların etkisinin tanımlanması mücadele etmemiz gereken alanlar. Rapor, gönüllülüğün değeri ve etkisinin, sadece ekonomik anlamda değil ayrıca sosyal anlamda da ölçülebilmesi için bizi teşvik ediyor.
  16. 16. Ali Çarkoğlu – Koç Üniversitesi Bu noktanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Benim yaptığım çalışmaların pek çoğu zaten bu alanda şekillendi bugüne kadar. Bu işin de aslında ne kadar kolay olmadığını da görmemiz lazım. Karşı karşıya olduğumuz şey görece olarak yeni bir olgudur. Özellikle Türkiye toplumu için biz, Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı önderliğinde geniş bir çalışma yapmıştık bundan birkaç sene evvel Türkiye’de. Rahatça detayları göremiyorum ama gelmeden evvel baktığım rakamlar şöyleydi: Türkiye’de yaklaşık %7 civarında insan bir şekilde kendilerince gönüllülük olduğunu düşündükleri faaliyetlere katıldıklarını bize söylüyorlar. Tabi bu 18 yaş üzeri oy verme yaşında insanlar için geçerlidir. 50 milyon insan olduğu düşünülürse nerden baksanız az bir rakam değildir. Yaklaşık 3,5 milyon insandan bahsediyoruz demektir. Dolayısı ile bu %7’dir çok bir şey değildir diye düşünmemek gerekir. Burada önemli bir güç var, bu insanlarda kendi vakitlerini ve emeklerini bu faaliyetlere verdiklerini bize söylüyorlar. Burada öncelikle ne tür faaliyetlerde gönüllülük zamanlarını ayırdıklarını sorguladığımız zaman, burada pek sürpriz olmayan görüntüler görüyoruz. Öncelikle Türkiye’de cami yaptırma dernekleri gibi ya da farklı dini grupların faaliyetleri için gönüllülük kapsamında çalıştıklarını söylüyor insanlar bize, bu %7’nin yaklaşık 1/3 civarındadır. Yine %10-15 civarında bir insan spor kulüpleri için bu tür faaliyetlere katıldıklarını söylüyor. En az spor kulüpleri kadar belki biraz daha yukarıda olan bir grupta siyasi parti faaliyetlerine katıldıklarını söylüyorlar. Bu resim tabi 5-6 sene öncesinin resmidir. Fakat bunun bize söylediği şey şu aslında bence burada yeterince çeşitlilik gözlenmiyor aslında. Yani faaliyet alanlarının, gönüllülük hizmetlerinin faaliyetlerinin farklı alanlarda gerçekleşebilmesi için fazla olanak yokmuş gibi bir izlenim bırakıyor bu rakamlar bizde. Bu tür araştırmaları yapmak klasik tekniklerle pek kolay değil, niye? Çünkü öncelikle bu iş hangi partiye oy verirsin türünden bir soru ile sorulabilecek bir şey değil, çünkü nadir gözlenen bir şey, nadir gözlenen bu faaliyetlerin gönüllülük kapsamı içerisinde nasıl şekillendiğini derinlemesine insanlarla görüşerek anlamamız gerekiyor. Dolayısı ile burada bir ölçüm sorunumuz var. Ölçüm faaliyetleri çok önemlidir ama kişilerin ne yaptıklarını gerçekten çok iyi anlamış olarak gitmemiz lazım, Türkiye gerçekliği içerisinde. Komşu çocuğuna bakmak bir sosyal sorumluluk çerçevesi içerisinde gerçekleşiyor olabilir, yani mahalle içinde kadınlar kendi aralarında paylaşarak sorumluluğu ihtiyaç duyan çocuklara bakıyor olabilirler bu önemli bir sosyal gönüllülük faaliyetidir. Ama bunu bu şekilde anlatmadığınız takdirde karşı taraftan size bunu komşularla bir işbirliği içindeyiz, o benim çocuğuma bakıyor ben onun çocuğuna bakıyorum bu gönüllülük faaliyeti içinde size bunu söylemeyebilir insanlar. Dolayısı ile burada ne olup bittiğini anlamak için aslında biraz daha emek sarf edip, sahada ne olup bittiğini iyi anlamaya çalışmak daha sonra bunu genelleyebileceğimiz daha klasik yöntemlerle bu işe girişmek gerekebilir diye düşünüyorum. Fakat belki burada en eksik olanını da vurgulamam lazım bu tür araştırmalar her şeye rağmen Türkiye’de hemen hemen hiç yok. Benim bildiğim CIVICUS ve TUSEV’in desteklemiş olduğu bu filantropi araştırması sonrasında da böyle bir araştırma ile ben henüz karşı karşıya gelmedim. Gönüllülük araştırması şu anda duyuyorum, çok memnun oldum ama bunun sistematik bir şekilde periyodik olarak tekrarlanarak takip edilmesi lazım, yakinen bilmemiz gerekiyor hangi dinamiklerle insanlar bu faaliyetlere katılıyorlar. Çünkü burada hem network etkileri, hangi kişilerle ilişki içinde olduğu için insanlar kendilerini bu tür faaliyetlerin ayrılmaz bir parçası olarak görüyorlar ya da hiç bu işlere bulaşmayayım fikrindeler, ya da örneğin pek çok araştırma yurt dışında insanlar toplum içerisindeki saygınlıklarının korunabilmesi için gönüllü faaliyetlerde yer alma ihtiyacı içindeler. Böyle bir durum Türkiye için ne kadar geçerlidir. Bunu sağlamak için nasıl bir toplumsal hareket ve organizasyon gerekir. Bunun üzerine sivil toplum kuruluşlarının kafa yorabilmesi, kendilerine gelen gönüllülerin hangi saiklerle buraya gelip, ne zorlukları aşarak ya da buradaki faaliyetleri sonucunda kendileri ve içinde yaşadıkları toplum için nasıl yararlar elde ettiklerini iyi anlamaları lazım ki bu potansiyeli daha rahat harekete geçirebilsinler. Bu öyle kişisel gözlemlerimizle olacak bir şey değildir, bunu daha sistematik olarak ve cemiyet ruhu ile yapmak gerekir.
  17. 17. Fatma Gelir – UNDP Ben çok yeni bir şey söyleyemeyeceğim ama gönüllülüğü nasıl tanımladığımızla ilgili küçük bir örnek vermek istiyorum. Biz bu yıl birleşmiş milletler kalkınma programı olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olmadan önce, Türkiye çocuk hizmetleri genel müdürlüğü ile başlattığımız bir çalışmada onların doğrudan doğruya bize talebiydi, gönüllü faaliyetlerini kurumlarımızda arttırmak istiyoruz bunlar için dünyadaki modeller nelerdir, birlikte çalışabilir miyiz bu konuyu dediler. Elbette dedik, bir stratejik planları var, bu stratejik planlarında gönüllülüğü arttırma gibi bir hedef konulmuş durumda, %7 arttırma gibi bir hedefi koymuşlar. Bunu nasıl yapıyorsunuz dediğimizde ise karşımıza çıkan şuydu, gelen bağışları rakamsal olarak topluyorlar (sadece bağışları kurumlarına yapılan) ve bu bağışların rakamlarını artırma olarak bir hedef konulmuştu. Ki bunun dışında da gönüllü faaliyetlerini bir şekilde faaliyetlerinin içine alıyorlar; kurumlarına gelen, başvuranlar var. Aslında o kadar farklı algılarımız, çok farklı tanımlamalarımız var ki bu bizim için ilk başta bir sürpriz olmuştu. Yani o zaman sadece rakam mı arttıracağız, bağışçı sayısını mı arttırmaya çalışıyoruz, bağışçı eşittir gönüllü faaliyeti mi gibi. Dolayısı ile şunu söylemekte fayda olabilir elbette ki ölçümleyebilmek, raporu okurken bile eminim hepimize çok çarpıcı sonuçlar vardı, belirli şeyleri kavramsallaştırabilmemiz için ya da anlayabilmemiz için önemli ama burada ekonomik değer kısmına biz biraz takılıyoruz. Şu sebepten dolayı sadece gayri safi milli hâsılanın şu kadarını karşılar, bu kadarını yapar demek değil, herkesin yaptığı faaliyetler bir insanın hayatına dokunuyor ve bu dokunma inanın belki sadece tek başına, tek bir kişi de bir farklılık yaratıyor ama hepsinde bir farklılık yaratıyor, ama hayata bakışını çok farklı değiştirebiliyor. Bu ekonomik ölçümlemeleri yaparken dokunduğunuz hayat hikâyelerini gözden kaçırmamak ve onları sadece rakamsal şeylerde boğmamak gerekiyor, birazcıkta yaptığımız bütün çalışmaların birilerinin hayatında yaptığı değişiklikleri yakalamaya yönelik, hikâyeler yaratmaya yönelik belki de çalışıyor olmamız gerekiyor. Fredrika Cruce – AB Türkiye Delegasyonu Bir şeyi eğer sayamıyorsanız, yapmış sayılmazsınız. Buna, konuştuğumuz şeylere ekonomik açıdan bakmak, her şeyi ekonomik olarak ölçmeye çalışmak, özellikle de gönüllülüğü, bence çok tehlikeli. Gönüllülüğün topluma kattıklarını ölçemeyiz. Gönüllülük, gönüllünün yaptığı görünen işten çok daha fazlasını sağlar. Örneğin, gönüllülük sosyal yaratım, güven ve sosyal sermaye sağlar. Eminim, Robert Putnam’ın İtalya’nın değişik bölgelerinde çalışarak yazdığı kitabı biliyorsunuzdur. Kuzey İtalya’nın daha zengin ve gelişmiş olduğunu belirtir çünkü insanlar toplum yaşamına daha çok katılmakta, gönüllü olarak çalışmaktadırlar. Güney İtalya’da ise böyle bir gelenek görülmez. Yani, her şeyi ekonomik olarak ölçmeye çalışırken dikkatli olmamız gerekir. Bunun yanında, tabi ki toplum için önemli işlevi olan her şey hakkında çalışmalar yapmak, fikir sahibi olmak için kaç insanın gönüllülük yaptığını, bunun ekonomik olarak ne kadar katkı sağladığını ölçmek önemlidir. Burada tartıştığımız rapor, Avustralya’dakine benzer bir şey yapmıştır. Kaç insanın gönüllülük yaptığını ve bunun ne kadar iş gücüne denk geldiğini hesaplamışlardı. Tabi ki bunun önemli olduğunu düşünüyorum ancak, aslına bakarsanız gönüllülüğün özü başka bir şeydir, sadece BM gönüllerinin sağladığı hizmetler değil daha fazlasıdır. Gönüllülüğün, her anlamda önemli olduğunu düşünüyorum. Örneğin, okuma yazma bilmeyen bir çocuğa okumayı öğrettiğinizde, bunu ve bunun etkisini ekonomik olarak nasıl ölçersiniz? Bu çocuk, okula gidebilseydi ne kadar harcanacaktı bunu hesaplayabilirsiniz ancak ayrıca eğer bu çocuk evsiz bir sokak çocuğu olarak terk edilseydi bunun topluma ne kadara mal olacağını da hesaplamanız gerekir. Bunun dışında bu çocuğun gelecekteki işi sayesinde edineceği geliri de hesaplamanız gerekir gibi. Bu çok hileli bir iş, yaparken çok dikkatli olmalıyız. Bunu denemenin önemli olduğunu düşünüyorum fakat limitlere dikkat ederek yapılması gerekir.
  18. 18. Nurdan Şahin – Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı Biz TEGV olarak aslında 10.000 gönüllü ile çalışmaktayız. Bu çok önemli bir şey, onun için 3 tane gönüllülük ile ilgili araştırma yaptırdık. Burada bunu paylaşmak isterim. 2008 de İnfakto ile yaptık. Dr. Emre Erdoğan ile birlikte 2008 de Türk Gençlerinde Gönüllülük ve Sosyal Sermaye diye genel bir araştırmaydı. Hem genel olarak gönüllüler ve gönüllülük yapmayan genç şehirli nüfusla, 2009 da buradan yola çıkarak TEGV gönüllüleri ile yaptığımız Gönüllülük ve Kazanımları. Neler kazanıyorlar ve 2010 da ise yine bunun bir devamı olarak Gönüllülük ve Sürdürülebilirlik. Yani aynen söylediğiniz gibi gönüllülerin kalıcı olması için, daha uzun süre gönüllülük yapmaları için sivil toplum kuruluşlarından bekledikleri gibi konularla ilgiliydi. Bunları belirtmek istedim. Mae Chao – Birleşmiş Milletler Gönüllüleri Ölçülmesi en zor şeylerden biri de gönüllülüğün sosyal içermeye katkısı. Dünya Bankası, sosyal içermeyi fakirlik tehlikesinde bulunan insanları garanti altına alan bir süreç olarak tanımlar ve sosyal içerme; insanlara, bulundukları toplumun normlarına uygun yaşam standardı ve refah seviyesine ulaşmak, ekonomik, sosyal ve kültürel hayata tam olarak katılmak için gereken fırsatları ve kaynakları sağlar. Panelistlere, Türkiye’de gönüllülüğün, insanların etkileşimi, topluma katılımı ve sosyal içerme için neler yaptığını ve daha fazla neler yapılabileceğini sormak istiyorum. Fatma Gelir – UNDP Aslında sosyal içerme dediğimizde o kadar geniş kapsamı içinde barındırıyor ki eğitimden sağlığa, kadın haklarından özürlü/engelli haklarına kadar. Bütün bu kavramların hepsini düşündüğümüzde ve Türkiye’de gönüllülük faaliyetlerine baktığımızda aslında yapılan her iş bir tarafından sosyal içermeyle ilişkili gibi diyebiliriz. Elimizde her ne kadar sınırlı da olsa Türkiye’deki gönüllülük araştırmaları gösteriyor ki insanlar en çok eğitim, sağlık ve sonra çevre ile ilgili olan faaliyetlerde, gönüllü faaliyetlerde bulunmaya devam ediyorlar. Şimdi bunların hepsini düşündüğümüzde, elbette ki Türkiye’deki sosyal içermenin, farklı dezavantajlı grupların, topluma uyabilmeleri, toplumla kaynaşabilmeleri anlamında gönüllülük en önemli aktörlerden bir tanesidir. Aslında bunun bir de iki boyutlu olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor. Yani bir bu faaliyette bulunan kişinin içinde bulunduğu topluma ya da gruba verdiği katkılar bir de o grubun kişinin kendi kişisel gelişimi anlamında onun insan kaynağına yaptığı katkılar anlamında çok ciddi bir önem kazanıyor. Bunun da ötesinde siyaset yapıcılara ve uygulayıcılara neyin öncelikli olması gerektiği ve nasıl yapılması gerektiği ile ilgili çok ciddi bir araç gönüllülük. Yani şöyle ki burada gönüllülük ve aktivizmi biraz bir arada düşünmeliyiz. Çünkü sizler belirli hizmetlere erişimin nasıl olması gerektiğini, bu hizmetlere erişimlerdeki aksaklıkların neler olduğunun, bunların nasıl düzeltilmesi gerektiği ile ilgili en temeldeki politika savunuculuğunu ve farkındalık yaratmayı aslında bu tür aktivist faaliyetlerle gerçekleştiriyorsunuz ve gerçekleştiriyoruz. Dolayısı ile gönüllülük belki de sosyal içermenin gerçekleştirebiliyor olması, tüm farklı gruplara ulaşılabiliyor olması anlamında en temel unsurlardan bir tanesi olarak karşımıza çıkıyor. Şimdi çok gündemde olduğu için söyleyeceğim ama belki de şu anda kadın hareketindeki gerek dünyadaki gelişimi gerek Türkiye’deki gelişimi, siyasal katılımın da ötesinde kadına karşı şiddet konusunda tüm bu toplumdaki farkındalığın arttırılması ile ilgili düşündüğümüzde zaten daha da fazla bir şey söylemeye gerek yok.
  19. 19. Ali Çarkoğlu – Koç Üniversitesi Bu raporu okumayı dört gözle bekleyeceğim. Gönüllü faaliyetlere katılanların toplumun en geniş yelpazesini temsil eden kişiler olduğunu görmemiz lazım. Yani burada en önemli işlerden bir tanesi çok sayıda gönüllü bulmak değil çok sayıda çok farklı toplum katmanından, farklı toplumsal gruplardan ve bunların farklılaşan tercihlerinden insanları bu faaliyetlerin içine katabiliyor olmak önemli. Niye çünkü bu aslında toplum içerisinde yaptığı faaliyet dolayısıyla kendini güçlenmiş hissetme haletiruhiyesini doğuracaktır. Bu faaliyetlerin bu şekilde geniş bir yelpaze içinde yapılabiliyor olması gerçekten çok önemli. İkinci bir konu buradaki notlarda vardı orada belirsiz bir nokta olabilir diye vurgulamak isterim, bu gönüllülük insanları daha mutlu kılar mı? Buradaki zorluk şu gönüllülük mü insanları mutlu kılıyor yoksa mutlu olanlar mı gönüllülük faaliyeti içindeler. Bu klasik sosyal bilimlerdeki bu içsellikten kaçmamız çok zor. Şimdi benzer tür bir şey sivil toplum faaliyetlerine katılanların sosyal kapitalleri yüksek iddiası hep söylenir. Burada ayrıntılı araştırmalar var, yani burada yapılması gereken şey kişiyi girmeden evvel gözlemeniz lazım bu faaliyetlere daha sonra da bu faaliyetlerin içinde bir süre kaldıktan sonra kişideki gelişmeyi gözlemeniz lazım. İşte burada aslında bir değişiklik olmadığı sonucuna varılıyor. Yani sosyal kapitali yüksek olan ya da böyle joker, hiç tanımadığı kişilere dahi güvenen kişiler, zaten bu kişiler giriyorlar bu faaliyeti yapıyorlar ve girdikten sonra da ne kadar çok çalışırlarsa çalışsınlar bu güvenlerinde önemli bir farklılaşma olmuyor. Fakat mutluluk için aynı şey olmayabilir, dolayısıyla bunun bence akademisyenlere bırakılmaması lazım. Sahada bunun tek tek gönüllü faaliyetleri şekillendiren, yönlendiren kurumların kendilerinin önemli bir faaliyet çıktısı olarak ölçmeleri lazım. Ben faaliyetlerime katılan kişilerin hayatlarında ne kadar fark yarattım, bu kişilerin hayatlarında ben bu faaliyetleri düzenleyerek nasıl bir fark yarattım, bunu ancak siz sahada görebilirsiniz; yoksa bizim bunu deneysel yöntemlerle öğrenmemiz gerçekten çok zor, bir de bizi beklerseniz daha çok bekleyebilirsiniz. Fredrika Cruce – AB Türkiye Delegasyonu Gönüllüğün sosyal içermeye katkıda bulunmak için çok önemli bir yol olduğunu düşünüyorum. Sosyal dışlanma tehlikesinde bulunan insanlar gönüllü olarak katılım gerçekleştirmektedir. Aksi halde gerçekleştiremeyecekken, kendilerine olan güvenlerini ve yeteneklerini geliştirebilirler. Bu bence çok önemli bir fırsat. Sosyal dışlanma riskinde olan gruplar, Mae Chao’nun konuşmasında da belirttiği gibi gençler, yaşlılar, kadınlar, HIV ile yaşayan insanlar ve göçmenler. Kendimi bir örnek olarak ele alarak, sizlere öğrencilik yaşamımın gönüllü olarak pek çok etkinlikte bulunduğum birkaç yılından bahsetmek istiyorum. Örneğin, haftada bir kez okuma yazma bilmeyen göçmen kadınlarla buluşarak, onlarla İsveççe konuşuyordum; çünkü İsveç’te yaşıyorlardı ve İsveççe öğreniyorlardı. Bu okuma yazma bilmeyen kadınlar Afganistanlıydılar, onlarla çalışmak benim için çok tatmin ediciydi, umarım onlar için de öyleydi. Bu insanlar, normal koşullarda asla iletişim kuramayacağım insanlardı. Yaptığım başka bir şey de, başka bir kurumla Polonya’ya çalışma ziyaretine gitmekti ve insanların çoğu 75 yaşın üstündeydi. Bu, büyükannem, büyükbabam dışında bu yaş grubu insanlarla iletişim kurduğum tek zamandı. Son olarak, her cumartesi bir grup arkadaşımla evsiz insanlara çorba dağıtıyorduk. Bu evsiz insanların çoğu, madde bağımlısı ve alkolikti ve biz, bu sayede başka türlü tanıma şansına sahip olmayacağımız bu insanları tanıyorduk. Bu, gönüllüğün önemi ve karşılıklı kazanımlarıdır. Ben de genç bir birey olarak sosyal dışlanma tehlikesindeydim, bu karşılıklı fayda sağlayan bir şeydi. Bence, Türkiye’de pek çok gönüllü buna hazır ve Avrupa Birliği tarafı olarak biz, gönüllü çalışmaya dayanan sivil toplumu destekliyoruz. Eğer Türkiye’de insanlar daha fazla katılım gerçekleştirirse, bu toplumun tamamı için faydalı olacaktır.
  20. 20. Mae Chao – Birleşmiş Milletler Gönüllüleri Gittikçe artan şekilde gönüllülük; ekonomik gelişme ve gayri safi yurtiçi hâsılaya ek olarak, kalkınma ve sosyal gelişmenin birer göstergesi gibi görülmektedir. Soru, Türkiye’de bunun bireysel bazda böyle olup olmadığıdır. Bazı çalışmalar, gönüllülük yapan insanların daha sağlıklı olduğunu ve daha uzun yaşadığını göstermektedir. Gönüllülüğün, toplumda ve topluluklarda etkisini tam olarak ortaya çıkaran göstergelere hala sahip değiliz. Kavramsal ve kesin olarak, İngiltere’de olduğu gibi bazı hükümetler sürdürülebilir kalkınmayı ölçme konusunda bu yolda ilerlemek gerektiğini anlıyor. Bu kavramın Türkiye’de işleyip işlemeyeceğini sorusunu gündeme getirmek istiyorum. Nurdan Şahin – Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı Well-being yani iyi olma hali diye Türkçeye çevirebileceğimiz deyimin tam bir tanımı mevcut değil; ama bir sürü kısımdan oluşuyor diyebiliriz. Yani bir takım asgari maddi koşulların olması gerekiyor. Tabii eğitim, hayat boyu öğrenme olanaklarının olması, akıl, ruh ve vücut sağlığının yerinde olması ve koruyucu sağlık önlemleri, bir de öznel iyi olma hali diye bir şey var kendini iyi hissetme. Katılım, kendi ile ilgili kararlara katılım, sosyal ilişkiler ve aile ilişkileri gibi daha pek çok yanı olabilir, pek çok tanım da girebilir. Bunların gönüllülükle arasında bir bağ var mı? Bizim yaptığımız 3 tane araştırmamız oldu, sonuçlarına baktığımızda aralarında bağ var gibi görünüyor ama şu tehlike her zaman var. Yani bu insanlar zaten böyleydi de onun için mi gönüllü oldular yoksa gönüllü olunca bu arttı mı? Yalnız, araştırmaların bir tanesinde şu yapıldı: genel Türkiye’de 18-35 yaş şehirli nüfusla yapılan bir araştırma bu ve TEGV gönüllüleriyle ve diğer gönüllülük yapanlarla da yapıldı. En azından şu görüldü ki TEGV gönüllülerinin genel ekonomik ve sosyal statüsü bu Türkiye şehirli 18-35 yaş nüfustan biraz yukarıda. Dolayısıyla onun içinden ekonomik ve sosyal olarak aynı bazda olanlar seçilip onların durumlarına bakıldı. Onlara göre de ciddi bir fark çıktı ortaya, bunu birey birey yapmak belki çok mümkün değil ama böyle bir şey oldu. Şimdi neler çıktı 2008’de yapılan araştırmada? Türk Gençlerinde Gönüllülük ve Sosyal Sermaye’de, bu 15 ilde yapıldı, 750 kişi ile yüz yüze ve TEGV gönüllüleri ile internet üzerinden, bir kere görünüyor ki gönüllülük genel güveni arttırıyor gibi göründü. Yani Türkiye’de daha önce yapılmış çalışmalar da var, genel olarak katılanların %6’sı ben ailem dışında başkalarına da güvenirim derken, TEGV gönüllülerinde bu %20 çıktı. %20 çok yüksek bir oran değil belki ama %6’nın 3 katı. En azından bu anlamda iyi bir şey diye düşünebiliriz. Anomi duygusu bir şekilde ölçülmeye çalışıldı, yani bir değerlere sahip olmamak, kaybolmuşluk duygusu ki bu da Türkiye’de genel olarak çok yüksek, daha önce Dünya Değerler araştırmasında da galiba yapılmıştı dünyada %40 civarında çıkıyor, bizimkinde de %38 çıktı. TEGV gönüllülerinde bu %13 çıktı, 1/3’ü. Gönüllüler genel olarak kendileri hakkında daha olumlu düşünüyorlar. Açık uçlu sorularla sorulan sorularda bu 2009’da yapılanda temel kazanımlar olarak hepsinin standart olarak söylediği çocuklar tarafından sevilmek. Sevilme duygusu en büyük fark bu, kendini işe yarar hissetmek, sürekli yeni şeyler öğrenmek, yeni insanlarla tanışmak, toplumda saygı görmek, iş hayatında olumlu etkilerini hissetmek, gönüllülük yaptıktan sonra yakın çevrede danışılan bir insan olmak. Şu görüldü ki daha yoğun gönüllülük yapan insanlarda (mesela haftada 2 saat yerine 4 saat yapanlarda) ve gönüllülerle bir iletişimi olanlarda yani sırf gelip gönüllülüğünü yapıp gidenler değil de onlarla birlikte hareket edenler beraber sosyal faaliyet yapanlarda bu kazanımlar daha yüksek çıktı. Yol açtığı değişimler sorulduğunda gönüllülerimize ki belki buradaki gönüllülerimizin bir kısmı bu çalışmaya katılmıştır yine açık uçlu olarak katılanların %93’ü TEGV’ de gönüllülük yapmaya başladıktan sonra değiştiklerini söylüyorlar. Ve nasıl değiştikleri %97 daha sabırlı herhalde çocuklarla birlikte olmaktan ya da bizimle çalışmaktan bilemiyorum, daha anlayışlı, daha iyi iletişim kuran, daha mutlu tam bu öznel mutluluk hali yani kendini öyle hissediyor,
  21. 21. daha sorumluluk sahibi, daha pratik, daha huzurlu %90 ve üzerinde bu oranlar. %89 ve %87 oranlarında da daha esnek ve daha özgüvenli olduklarını söylüyorlar. İletişim yoğunluğu arttıkça biraz önce söylediğim TEGV’ den aldığım tatmin artıyor diyor gönüllüler. TEGV’ den aldıkları tatmin arttığı zaman anomi duyguları biraz daha düşüyor ve hayata dair olumsuz algıları azalıyor. Bu tatmin arttıkça empatileri artıyor ve sosyal sorumluluk duyguları biraz daha gelişiyor. Yani hayata dair olumlu algıları artıyor, olumsuz algılar düşüp olumlu algılar artınca mutluluk üzerine kişinin iyi olma hali üzerinde gerçekten bir olumlu etki çıktığını en azından bir endikatör olarak gördüğümüzü söyleyebiliriz. Bunun olması, olabilmesi için yaygınlaşması için yapılanları paylaşmamız lazım. Kontrol grupları ile birlikte gönüllü gelmeden önce nasıl bir insandı, sonra nasılı yapmak çok mümkün değil ama ancak başladıktan sonra gerçekten bu araştırmaları arttırmak lazım. Step çalışmasında da söylenmişti TÜSEV tarafından gönüllülükte referans olarak alınabilecek bir tek bizim çalışma bulunduğuna dair bunları arttırmak lazım çünkü gönüllülerle çalışan çok kuruluş var. Ve tabi her yerde bunu paylaşmak lazım sosyal medyada başta olmak üzere ve başarı hikâyelerini yaygınlaştırmak lazım sanıyorum. İnsanların iyi durumda olmalarını eğer gönüllülük arttırıyorsa, topluma da bir değer katıyorsa gönüllülüğü yaygınlaştırmak için de bizim bu çabaları gösterebiliyor olmamız lazım. Uygar Özesmi – Greenpeace Akdeniz Yaşam biçimi şimdi benim derdim sadece bizlerin nasıl hissettiği değil. Bu zaten gönüllülüğün tabiatına aykırı, ben nasıl hissediyorum kendimi çok iyi hissediyorum. Sen niye gönüllülük yapıyorsun? Topluma faydası olsun diye gönüllülük yapıyorsun. Demek ki bizim esas derdimiz gönüllülüğün topluma faydası, topluma ne şekilde bir iyi olma hali, well-being, refah sağladığı hali. Bu sebeple ben rapora dönmek istiyorum. Flavia Pansieri’nin girişinden -ki kendisi Birleşmiş Milletler gönüllüler başkanı- bir küçük paragrafı okuyacağım size “Sürdürülemez üretim ve tüketim modellerimizi değiştirmemiz gerektiği gerçeği her gün daha fazla kabul görüyor. Bunun için siyasi bir irade gerekiyor. Aynı şekilde yurttaşların aktif katılımı da şart. Gönüllülük, dünyanın bugünkü problemleri için sihirli bir değnek olmasa da, kalkınmanın sadece ekonomik kazanç terimleriyle ölçülemeyeceğini ve bireylerin sadece kendi çıkarlarıyla değil, aynı zamanda bazı değer ve inançlarla da motive olduğunu kabul eden herhangi bir stratejinin temel bileşenlerindendir” diyor yani bu ne demek? Yeni bir toplumun oluşturulmasında kilit noktalardan bir tanesi de gönüllüler. Tekrar rapora geri dönüyorum, 89. Sayfa “Politika yapma biçimlerimizi geliştirebilmemiz için eşsiz bir fırsat sunuyor ve demokratik sürece yeni bir soluk katıyor” gönüllülük. “Hâkim ekonomi, kişisel çıkar ve rekabet değerlerinin azami derecede doyurulmasını teşvik ederken, refaha odaklanmak, gönüllülüğün iki temel değeri olan duygudaşlığa ve işbirliğine değer vermemiz için daha sağlam gerekçeler sunuyor” neye karşı hâkim ekonomi, kişisel çıkar ve rekabete karşı. “Yaşam kalitesi ve refahla ilgili tartışma ve bu tartışmanın evrim geçiren kalkınma paradigması içindeki yeri, dayanışmayı ve gönüllülüğün karşılıklılık değerlerini, insan refahını arttıran dinamiğin parçası olarak kabul etmek zorundadır” diyor raporun kendisi. Şimdi bu ne demek? Esasında gönüllülük, bu toplumun, gelecekteki toplumun belki, yeni temel taşlarından bir tanesidir. Çünkü mevcut çıkara dayalı, dünyayı tüketen, doğayı yok eden, ekonomik değer ve mevcut paradigmanın karşısındaki en güçlü değer ve karşı duruş olarak gönüllülük kendini gösteriyor. İşte gönüllülüğün gerçek değerlerinden, belki de en önemli değerlerinden bir tanesi de bu diye düşünüyorum.
  22. 22. Mae Chao – Birleşmiş Milletler Gönüllüleri Gönüllülüğün evrenselliğinden ve gönüllülüğün gerçek değerine ulaşmasını engellemesi muhtemel yanlış algılardan bahsettik. Gönüllülüğün afet zamanlarındaki katkısını ve özellikle teknoloji ve kliktivizm ekseninde gönüllülüğün yeni trendlerini konuştuk. Gönüllülüğün sadece sayılarla ve ekonomik anlamda değil aynı zamanda sosyal değer olarak da ölçülmesinin zorluklarını inceledik. Bazı kişisel yaşanmışlıkları da duyarak, sosyal içermenin önemine baktık. Son olarak, gönüllülük ve refah konusunu konuştuk. Size bu başlıklar bağlamında sormak istiyorum. Türkiye’de gönüllülüğün tam olarak yarar sağlanan, önemli bir değer olmasını sağlamak için sivil toplum, hükümet, özel sektör ve akademi tarafından ne yollar izlenmelidir? Önerileriniz, düşünceleriniz ve tavsiyeleriniz nelerdir? Aysu Erdoğdu – Konuk Merhaba, TEGV’ in Ankara Eğitim Parkı’nda lego robot takımı koçluğu yapmaktayım. TEGV’ de taze gönüllüyüm ancak çok uzun süredir sivil toplumcuyum. Şimdiye kadar hiç cami yaptırmadım politikaya da girmedim ama şu an fark ettiğim bir şey birçok kişiyi gönüllü yapma şansım oldu. Ankara’da bugüne kadar pek çok kişi geldi bana hangi dernekte ne yapabilirim, diye sordu. Ben de onlara anlattım. Bu süreçte benim gözlemlediğim iki büyük sorun var: birincisi sanırım geçmişten gelen bir şey hala Türkiye’de STK’ lardan korkulmakta, güvenilmemekte, nerede hangi proje yapılıyor, ne şekilde hedefine ulaşıyor, maalesef birçok kişi hala bilmiyor. Bu demek ki tanıtımlar biraz yetersiz. İkinci sorun da gönüllülük hala ‘vermek’ olarak görülüyor. Nurdan Şahin’in bahsettiği kazanımlardan maalesef insanların haberi yok, bunun da biraz daha duyurulması gerekiyor diye düşünüyorum. Bir de ufak bir benzetmem olacak: Fatma Gelir demişti ki “Bağışlarla yardım yapan gönüllüler var.”, Uygar Özesmi dedi ki “Tıklayarak ulaşan gönüllüler var.” benim gözümde bunlar gönül kapılarını yarım aralamış, yarım gönüllüler. Ama aklını, bedenini, ruhunu, varını, yoğunu hareketin içine katanlarsa bence gönül kapılarını tümden aralayanlar. Yine gözlemlediğim bir şey şu: Gerçekten gönlünü tümden açanlar tekrardan biraz zor kapatıyor. Şu an yüzü gülenler de buradaki tam gönüllüler. Çözüm için de şöyle bir şey söylemek istiyorum. Devletimiz bence biraz yetersiz kalıyor. Örneğin Topluma Hizmet diye bir uygulama konuldu eğitim fakültelerine, ancak uzun vadeli planlaması yapılmamış bir proje gibi geldi bana, yapılan birçok işte olduğu gibi. Bu sebeple çözüm için benim ayrı bir önerim var: Bu Cuma günü Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği ve CSI Europe iş birliğinde, Kurumsal Sosyal Sorumluluk 2011 Pazar Yeri yapılacak. Buna birçok farklı projeleri ile birçok şirket katılacak. Kurumsal sosyal sorumluluk ve sürdürülebilirlik Türkiye’de yeni bir kavram, henüz pek çok kişi farkında değil, ne olduğunu tam olarak bilmiyor. Daha çok hayır işi olarak algılanıyor, ama işin çok daha büyük bir kısmı var. Size soruyorum: Kurumsal sosyal sorumluluk kapsamında çalışanlara aslında gönüllülüğün ne olduğu, neler yapabilecekleri, Türkiye’de hangi dernekler, nasıl işler yapıyor, onlar sadece vermeyecek aslında alacak gibi birçok şey bu kapsamda anlatılabilir mi? Size soruyorum. Konuk Ben well-being ile ilgili bir şey söylemek istiyorum. Belki biraz eleştirel bir bakış açısı olacak ama gönüllülük, sosyal sorumluluk sahibi olmak, sosyal yeşillik bunların hepsi toplum tarafından kabul görmüş ve iyi olarak addedilen terimler. Bu terimler bağlamında insanlar bu toplum tarafından kabul görmüş şeyleri yapınca ve bu çerçevede kendine bir takım kazanımlar elde edince, toplum tarafından da iyi insan olarak addediliyor ve kendini daha iyi hissediyorlar, şöyle diyelim insanların kafasına vurmak iyi bir davranış olarak kabul edilseydi ve herkes birbirinin kafasına vursaydı. Oh ne güzel kafaya vurdum deseydi bu da insanları mutlu hissettirecekti belki. Demek istemiyorum ki gönüllülük kötü bir şeydir. Neden iyi hissettiğine kendimce bir cevabımdır bu, belki bunu negatif veya pozitif anlamda da algılayabilirsiniz, ben de bunu düşünmemeye sevk etmek istiyorum insanları. Çünkü bu
  23. 23. tarz camiada genellikle şunu görüyorum ki insanlar hani toplum tarafından kabul edilen yargılar eşliğinde kendini de toplum tarafından kabul ettirmeye çalışıyorlar. Bir iş yapmıyorken, bir çalışma gütmüyorken yapıyormuş gibi gözükerek, işte ben buyum, sosyal statüm bu, bu kadar insanı tanıyorum, bu kadar çevrem var demeye getiriyorlar. Sadece düşünmenizi istedim. Şafak Akın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı temsil ediyorum. Sayın Mae Chao konuşmasının başlangıcında gönüllülüğün dünyada 26. yılının kutlandığını, Türkiye’de ise daha 10. yılımızı kutladığımızı ifade etti. Bu her şeyden önce benim şahsi görüşüm; gönüllülüğün bir perspektif olması, bir dünyaya bakış olması gerektiğini düşünüyorum. Bunun için de her şeyden önce tanımlanması çok önemli. Burada belirtmek istediğim çok önemli bir başka şey sivil toplum kuruluşlarında gönüllülük tanımlanırken işin içine bir sürü unsur giriyor. Sivil toplum kuruluşlarının geçmişine bakıyoruz, çok da eski değil, çok geriye gidemiyoruz. Gönüllülüğün 10. yılını kutluyoruz. Ayrı bir sektör olarak algılanıp bu sektörün de geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. STK’ lar arasında özellikle koordinasyonun arttırılmasına yönelik çalışmaların üzerinde, çalışmaların arttırılmasının çok önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. Yine bu çalışmalarda demokratik süreçte kamu, özel ve 3. sektörün bir araya gelerek birlikte çalışması çok önemli. Private, public, partnership dediğimiz modellerin daha çoğaltılarak bu tür çalışmalara entegre edilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Benim önerilerim hep yapısal, daha sistemi kuvvetlendirmeye yönelik öneriler burada iyi dileklerden öte. Örneğin Birleşmiş Milletlerin küresel ilkeler sözleşmesi, özel sektörde çok yaygın kullanılan ve bir kriter olarak aranılan bir enstrümandır. Burada belki farklı indikatörlerin bu sözleşmelerin, bu gibi sözleşmelerin içinde yer alması ve hem özel sektörün hem de kamu sektörünün, kamu kuruluşlarının, ilgili bakanlıkların bu kompozisyonun içine alınması çok, çok faydalı olabilir diye düşünüyorum. Yani mekanizmaların içine gönüllülüğün yapısal olarak yerleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Hülya Denizalp Neler yapılabilir de sürdürülebilirlikte çok önemli olduğuna inandığım ama bizim devletin yapısı gereği sürdüremediğimiz geçmiş bir tarihi var gönüllü tarihinin. Bu 1960’lardan başlıyor bildiğim kadarı ile 1970’lerde iyice yukarı çıkıyor ve 12 Eylül 1980’de sona eriyor. Yani gönüllülük bizde yüzyıllardır var olan bir kültür. Bir defa tarihi iyi öğrenmemiz lazım. Onun için ben bir 78 kuşağı olarak diyorum ki biz eğer o günkü demokratik kitle örgütlerinden yeterli ders alabilmiş olsaydık, bugün şu konuştuklarımızın bir kısmı zaten çoktan gelişmiş, bitmiş, hallolmuş olacaktı. Onun için benim önerim gerek kamu, gerek sivil, gerek özel sektör kendi yakın tarihine bir daha göz atıp oradan gerekli dersler, rol modeller çıkarsın. Oktay Özinci – Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı Sivil toplum kuruluşları ile gönüllü kuruluşların bence bir ayırımını yapıyor olmak lazım. Bu nasıl yapılabilir, toplumdaki bu konu, anlayış net değil ve söylendiği gibi geçmiş bazı düşünceler negatif veya farklı düşünülüyor Türkiye’de sivil toplum kuruluşu deyince, bu ayırımı yapmaya çalışmak lazım. İkincisi sayın bakanlık temsilcisinin söylediği gibi yapısal bir şeyin içerisine gönüllülük konulabilirse bu konu sağlam bir destek alıyor olacaktır. Üçüncüsü burada çok temsilci var değişik kuruluşlardan bu güzel bir imkân. Bu gönüllülük konusunda bir platform oluşturmak çok faydalı olur. Bu da bir maddi olarak kast etmiyorum ama bir öncülük bakımından da, devletin desteği olduğu takdirde bu platformda bir araya geliriz, aksi takdirde tabi çok çeşitli çalışmalar yapıyoruz ama seslerimiz cılız çıkıyor.
  24. 24. Mae Chao – Birleşmiş Milletler Gönüllüleri Üzgünüm ancak zaman yüzünden bitirmek zorundayız. Gerçekten bir şeyler söylemek isteyen insanlardan ve panelistlerimizden özür diliyorum; ancak zamanımız yok. Bugün burada konuşulanların çok güzel özetleri olan son birkaç yoruma teşekkür ediyorum, umuyorum ki tartışmayı Türkiye’de ileriye taşıyabildik. Raporun konuları ve yorumlar, açıkça izah edildiği, ilgi uyandırdığı ve tartışma sağladığı için çok mutluyum. Burada belirttiğimiz ve raporda söylediğimiz gibi, kamu, özel sektör ve sivil toplum ortaklığı, gönüllülük alanı için vazgeçilmezdir. Birleşmiş Milletler Gönüllüleri’nin gönüllülük kurumu terimini ele almasının nedeni, aslında gönüllülüğün sadece sivil toplumun katıldığı bir alan olmadığını göstermektir. Kamu ve özel sektörün de katıldığı bir alandır. Bence bu, tartışmayı ileriye taşımak, gönüllülüğün sosyal ve toplumsal ihtiyaçları konusunda rehber olabileceği işbirlikleri ve ortaklıklar alanında ilerlemek için çok heyecan verici bir yol. Kamu, toplum ve özel sektörün etkin olduğu entegre edilmiş bütün konularda, hükümetlerin de sorumlu olduğu belirli alanlar vardır. Bütün panelistlere, katılımları ve konuyu aydınlatan yorumları için teşekkür etmek istiyorum. Yorumlarınız, dikkatiniz ve katılımınız için sizlere teşekkür ediyorum. Buraya davet edilmenin bu özel etkinliğin bir parçası olmasının ayrıcalığı için teşekkür ediyorum ve burada bitiriyoruz, teşekkürler. Nurdan Şahin – Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı TEGV tam 6 yıldır Dünya Gönüllüler Günü Konferansları düzenliyor, bu yıl 6.sını yaptık, giderek artan bir katılım ile yapıyoruz. Bu yıl çok özelliği vardı biliyorsunuz, Uluslar Arası Gönüllüler Yılı’nın 10. Yıl dönümü ve Avrupa Gönüllülük Yılı olması bir başka anlam kattı. Zaten birlikte düzenledik ve dünya ile aynı anda dünyada gönüllülüğün durumu raporunun da lansmanını yapmaktan gerçekten büyük onur duyuyoruz. Bugün burada 30 STK temsilcisi, 21 tane ayrıca üniversite gibi değişik kurum temsilcisi var. Neler konuştuk bugün, raporu dinledik Mae Chao çok güzel özetledi. Gönüllüğün evrenselliğini ve gönüllülerle, gönüllülükle ilgili bazı yanılgıları paylaştık, gönüllülük ve doğal afetleri, gönüllülüğü ölçümlemeyi konuştuk. Çok zor bir iş olduğuna karar verdik ama bu bizi vazgeçirmez tabi ki yapacağız hep birlikte çeşitli reçeteleriyle. Gönüllülük ve sosyal içermeyi konuştuk, gönüllülük ve refahı ve kişinin iyi olma halini ve gönüllülükte yeni trendler öğrendik voluntourism, bunun da raporda bazı eleştirileri var. Ben aslında çok katılmıyorum bu konuya ve bununla ilgili bir şey söyleyeyim; gidilen ülkeye faydalı olması çok önemli ama gidenin o ülkeyi tanıyor olması da çok önemli. Bu aramızdaki sınırları kaldırır, her türlü ötekileştirmeyi engellemeyi sağlayabilir. Çevrimiçi gönüllülük çok önemli bir kavram bu panelde çevrimiçi zaten, olduğu gibi internetten canlı yayınlanıyor. Biraz önce Uygar bir tweet attı konuşurken ‘TEGV dünya gönüllüler panelindeyim’ diye ve 94.000 kişiye ulaştı. Bir cevap geldi ona ‘E biz zaten izliyoruz internetten’ diye. Bu çok hoş bir şey. Kliktivizmin gerçekten güzel bir göstergesiydi. Mae Chao – Birleşmiş Milletler Gönüllüleri Teşekkürler. Birkaç yıldır, Uluslar Arası Dünya Gönüllüler Günü’nde, çevrimiçi gönüllüler hizmeti, geride kalan yılda büyük işler başarmış çevrimiçi gönüllülerinin başarılarını takdirle anmaktadır. Önce aday gösterme süreci gerçekleşir, daha sonra da uluslar arası jüri heyeti tarafından, adayların ve gönüllülerini aday gösteren kurumların incelenmesi yapılır. Konuşmam sırasında, Akdeniz Barış Paktı’nın geliştirilmesi ve çevrilmesi işini gerçekleştiren 70 kişilik çevrimiçi gönüllü ekibinden bahsetmiştim. Bu ekibe Türkiye’den gönüllü olarak katılan Ogün Türkmen bugün aramızda, kendisini sizlere takdim ediyorum.

×