SlideShare une entreprise Scribd logo
1  sur  69
Kınalızâde  1510 tarihinde Isparta’da
 doğmuştur. Bu
 tarihde, askeri, siyasi, kültürel ve
 ekonomik anlamda zirve dönemine erişmiş
 Osmanlı medeniyetin üyesi olarak
 dünyaya gelmiştir. Zenbilli Ali Efendi
 (1525), İbn Kemal (1536), Koca Nişancı
 Celâl-zâde Mustafa Bey (1567), Ebu Suud
 Efendi (1574) gibi âlimlerin, Fuzulî
 (1556), Bâkî (1600), Hayalî gibi şairlerin
 yetişmesini sağlayan bu çağda yaşamış ve
 eserlerini kaleme almıştır. Nikris hastalığı
 sebebiyle 1572 günü vefat etmiştir. (62
 yaş)
Bilge     bir şahsiyet olan Kınalızâde Ali
    Efendi’nin yetiştiği çevre kendisine
    ilim ve ahlâkla temayüz etme
    imkânını sağlamıştır. Kınalızâde
    lakabı, dedesi Abdülkâdir Hamîdî’nin
    sakalına kına sürmesi olarak
    gösterirler. Dedenin bu âdeti
    çocukları ve torunlarının Kınalızâde
    adıyla anılmasına sebep olmuştur.
   OKTAY, Ayşe Sıdıka, Kınalızade Ali Efendi ve Ahlâk-ı
    Alâi, İz Yayıncılık, İstanbul, 2005
 Kınalızâde   ilimle iştigal eden bir ailenin üyesi
  olarak yetişmiştir. Kınalızâde ailesinin
  bulunduğu konum gereği iyi bir eğitim görmüş,
  devrinin ileri gelen âlimlerinden ders
  almıştır.Genç yaşlarda eğitim için İstanbul’a
  gelmiş. Kadri Efendi’nin hanesinde başlamış ve
  onun terbiyesinden geçmiştir. Mahmut Paşa
  Medresesi müderrisi Ma’lul Emir Efendi’den
  mezun olduktan sonra Davut Paşa Medresesi
  müderrisi Sinan Efendi’den ders almış; ardından
  Sahn Medresesi müderrisi Kara Salih Efendi’nin
  derslerine devam etmiştir. Ebu Suud Efendi
  tarafından Edirne’deki Hüsam Efendi medresesi
  Müderrisliğine atanmıştır.”
 Fahri Unan, İdeal Cemiyet, İdeal Devlet, İdeal Hükümdar, s.XIX
Edirne,  Bursa, Kütahya, İstanbul gibi
 önemli şehirlerin medreselerinde
 müderrislik yapmış ve buralarda bazı
 haşiyeler, risaleler, müdevven şiirler
 (“eş’âr-ı şerîfe”, “muamma”) kaleme
 almıştır. Ayrıca
 Şam, Kahire, Bursa, Edirne, İstanbul
 gibi önemli şehirlerde kadılık
 görevinde ve son olarak ise
 kazaskerlik görevinde bulunmuştur.
Tüm  bu ilmi ve idari tecrübeler
Ahlâk-ı Alâi adlı eserinin
oluşumuna katkı sağlamıştır.
Zira hem pedagojik hem de
idari bir uzman olarak
Kınalızâde eserinde birey, aile
ve devlet yapıları üzerine
felsefi, psikolojik ve politik
analizler yapmıştır.
KĠġĠLĠĞĠ
Ahlâki Yapısı
Kınalızâde      Ahlak-ı Alâi gibi bir eseri
    yazabilecek ilmi ve idari bir deneyime
    sahipti. Ahlâki donanımlara da
    haizdir. Birçok kaynakta ahlâki
    meziyetleriyle övülmüştür.
    Kınalızâde’nin özelliklerinden birisi de
    toplantılarında ilmî konuşmalar ve
    şakaların yapılmasıdır. Ancak bu
    toplantılarda orada olmayan kişilerin
    arkasından konuşmazdı.
   Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-şuarâ, II, s.678.
Kınalızâde’nin  yumuşak ve
 sakin tavrına rağmen
 haksızlıklara karşı çıkmaktan ve
 hakkını istemekten
 çekinmeyen, bu konuda lafını
 esirgemeyen, ayrıca başkasına
 minnet edip kendisini
 kayırmasını istemek yerine
 hakkını bizzat almayı tercih
 eden bir karaktere sahipti.
 Müderris olmak için uzun zaman beklediği
 halde bir netice alamayan Kınalızâde,
 Ebussuûd Efendi’nin huzuruna çıkmış ve
 arkadaşları emellerine ulaşmak için kapı kapı
 dolaşıp kendilerini tayin ettirecek birisini
 ararken, kendisinin kitaplarla meşgul
 olduğunu, bunlardan başka kendisine şefaat
 edecek kimsesi olmadığını belirterek “zaman-ı
 devletinizde bir şeye nâil olamayacak isek bari
 bu kapuyı kapayup başka bir kapuya
 mürâcaat edelim” demiş ve yazdığı kitapları
 göstermiş…
…Ebussuûd         Efendi de Kınalızâde’nin
    bu sözlerinden alınmamış aksine
    yanında bulunanlara “İşte insân olan
    böyle fi’len isbât-ı ehliyet sûretiyle
    hakkını istishâl eder. Nâil-i emel
    olmak içün şunun bunun delâletine
    mürâcaat etmek insanlık değildir”
    diyerek büyüklüğünü göstermiştir.
   Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-şuarâ, II, s.664-665
Kınalızâde’nin      ahlâk kitabında
    tavsiye ettiklerine benzer bir hayat
    yaşamaya çalıştığını, örnek alınacak
    bir hayatı olduğunu görüyoruz. Bir
    anlamda kendi hayatında
    uygulayarak tavsiye-lerinin
    geçerliliğini, yapılabileceğini, başarıla
    bileceğini göstermiştir. Ayrıca
    arzuladığı gibi ilmiyle amel eden âlim
    konumuna da ulaşmıştır.
   (5) OKTAY, Ayşe Sıdıka, Kınalızade Ali Efendi ve Ahlâk-ı Alâi, İz
    Yayıncılık, İstanbul, 2005 s. 55.
Ġlmi
     ve
Edebi KiĢiliği
Kuvvetli      hafızasıyla bilinen
    Kınalızâde’nin eserini üç dilde:
    Arapça, Farsça, Türkçe şiirlerle
    süslemiş. Zamanında
    medreselerde okutulan bütün
    ilimleri tahsil etmiş, tefsir ve hadis
    ilimlerinde ihtisas sahibi olmuştur.
    Dinî ilimler dışında matematik ve
    astronomi ilimlerinde malumatı
    olmuştur.
   OKTAY, Ayşe Sıdıka, Kınalızade Ali Efendi ve Ahlâk-ı
    Alâi, İz Yayıncılık, İstanbul, 2005 s. 57.
AHLÂK-I
NÂSIRĠ VE
AHLÂK-I
 CELÂLĠ
Kınalızade’nin Ahlâk-ı  Alâi adlı
 eserini anlamak öncelikle bu eserin
 Ġslam Ahlak DüĢüncesi’ndeki yerini
 ve çizgisini belirlemekle mümkündür.
 Bu noktada Ahlâk-ı Alâi’nin temel iki
 kaynağı olan Nasır’uddin-i Tûsi’nin
 Ahlâk-ı Nasîri’si ile Cemaleddin
 Devvâni’nin Ahlâk-ı Celâli’si
 önemlidir. Biz bu özet çalışmamızda
 bunlara değinmeyeceğiz.
AHLÂK-I
ALÂĠ Yazılış
Sebebi
“Bârihâ  hâtır-ıâtıra endişe ve
 hâtıra olurdı ki zebân-ı Türkî-i
 Rum üzere bir kitâb merkûm
 olaydı ki makâsıd-ı hikmet-i
 ameliyyeyi bi’t-temâm câmi’ ve
 kütüb-i selaseye râbi’ olaydı.”
 sözleriyle ifade eder.
 Kınalızâde, Ahlâk-ı Alâi, s.38, A.Sıdıka Oktay,
 a.g.e. s. 67-68
Kınalızâde   kitabına Ahlâk-ı Alâî
 adını vererek ahlâk ilminin yüksek
 ve şerefli bir ilim olduğunu
 vurgulamış olmakta, ayrıca
 eserinin diğer ahlâk kitaplarından
 daha fazla kabul görmesini ve
 daha yüksek bir mevkide olmasını
 ummaktadır.
 Kınalızâde,Ahlâk-ı Alâi, s.38, A.Sıdıka
 Oktay, a.g.e. s. 42
Muhtevası
 Kınalızade   eserinin girişinde hikmetin tanımını
  vermektedir: “mevcudat-ı hariciye nefsü’l
  emrde ne halde ise ol hal üzerine
  bilmektir, velakin takat-ı beşeriyye vefa ettikçe
  ve kudret-i insanide mümkin olduğu mikdar”
 Yani insanın gücü yettiği nispette dış varlıkları
  bizzat bulundukları durumda ne halde iseler o
  şekilde bilmek olarak tanımlar.Ve kendi
  görüşünü destekler nitelikte Tûsî’nin hikmet
  tanımına yer verir: “Hikmet eşyayı layık ne ise
  eyle bilmek ve ef’ali layık nice ise eyle
  kılmaktır”
 Kınalızâde,Ahlâk-ı Alâi, s.38, A.Sıdıka
 Oktay, a.g.e. s. 47
Bundan       sonra Kınalızâde
    hikmetin, tanımında yer
    alan mevcudat-ı hariciyenin
    tasnifine paralel olarak,
    taksim edildiğini belirtir.
    Ona göre mevcudat-ı
    hariciye iki kısımdır:
   Kınalızâde, Ahlâk-ı Alâi, s.38, A.Sıdıka Oktay,
    a.g.e. s. 48-49
“Kısm-ı  evvel oldur ki anın
 vücudunda bizim kudret ü
 iradetimizin asla medhali
 yoktur, zemin ü asuman ve eşhas-ı
 insan ve hayvan gibi” yani
 yeryüzü, gökyüzü, şahıslar, insan
 ve hayvan gibi var oluşlarında
 bizim kudret ve irademizin
 müdahalesi olmayan varlıklardan
 bahseden kısma nazari
 hikmet(teorik felsefe).
“Kısm-ı   sani oldur ki anın vücudunda
 bizim kudret ü iradetimizin medhali
 mukarrer ve anlarsız vücudu na-
 müyesserdir. Bizden sadır ef’al ü
 harekat u a’mal gibi” yani bizden
 çıkan fiil ve ameller, hareketlerimiz,
 davranışlarımız gibi mevcudiyetinde
 bizim kudret ve irademizin kesinlikle
 müdahalesi olan kısma ameli hikmet
 (pratik felsefe).
Daha  sonra Kınalızâde bu nazari
 hikmet ile ameli hikmeti de
 eserinde kısımlara ayırmaktadır.
 Ona göre nazari hikmet üç kısma
 ayrılmaktadır:
       1- İlm-i ilahi (ilm-i a’la)
       2- İlm-i riyazi (ilm-i evsat)
       3- İlm-i tabiî (ilm-i esfel).
 Kınalızâde, Ahlâk-ı Alâi, s.38, A.Sıdıka Oktay,
 a.g.e. s. 49-50
Kınalızade    bizim kudret ve
 irademizin müdahalesi ile
 meydana gelen şeyler olarak
 tarif ettiği ameli hikmeti de üç
 kısma ayırır:
 1- Ahlak ilmi
2- Aile Ahlakı
3- Devlet Ahlakı
 1-Ahlâk İlmi: “Ol ef’al ü a’maldir ki ademiden şahs-ı
 vahid olduğu cihetten sadır olup gayr-ı şahıs
 mülahaza olunmadığı zahir olur. Bu makuleden
 bahs eden hikmet-i amelliye ilm-i ahlak derler”
 yani bir şahıstan meydana geldiği ve başka şahsa
 ait olmadığı açık olan fillerden ve amellerden
 bahseden ameli hikmete ilm-i ahlak denir. Her
 şahsın güzel ve çirkin ahlakından bahsedilir.
 Burada o, kişinin topluluk içinde veya tek başına
 olmasının önemli olmadığına dikkat çekerek
 yalnızken de yumuşak huylu, cömert, iffetli olup
 hiddetli, cimri ve hafif olmaması gerektiğine işaret
 eder.
 Kınalızade, a.g.e, s. 50, A. Sıdıka Oktay, a.g.e. s,
 101
Ahlâk  ilmi, ameli hikmetin birinci kısmı
 olarak insan nefsinin fiilleri, eylemleri ve
 huyları üzerine inceleme yapan bir ilimdir.
 Buna göre ahlâk ilmi insanın yapması
 gereken övülen ve istenilen davranışları
 ile kaçınması gereken kötü ve
 beğenilmeyen davranışları inceler. Hoca
 Nâsırî’den naklettiği bir tarifle, insan
 nefsinden güzel ve beğenilen fiillerin
 meydana gelebilmesi için hangi huyların
 kazanılması gerektiğini bilme ilmidir.
Bu    durumda ahlak ilminde övülen
 güzel fiiller ile beğenilmeyen kötü
 fiillerin ihtiyari olarak meydana
 gelmesi konusunda insanın bizzat
 kendisi incelenir ve her şahsın kendi
 davranış sınırları içinde yaptıklarına
 itibar edilir. Ev ve ülke halkıyla olan
 ilişkiler dikkate alınmaz. Bu sebeple
 ahlak ilmi tekil konumundadır.
 Kınalızade,   a.g.e, s. 62-63, A. Sıdıka Oktay, a.g.e,
 s.104
Kınalızâde   ahlâk ilmi ile tıb ilmi arasında
 bir yakınlık görüp ahlâk ilmine tıbb-ı rûhânî
 adını vermiştir. Çünkü ahlâk ilmi insan
 nefsinden bahseden bir ilimdir. Tıb sanatı
 ile cismani bir ilim olarak bedenin sıhhatini
 korumak ve devam ettirmek, hastalıkları
 gidererek tekrar sağlığına kavuşturmak
 mümkün olduğu gibi tıbb-ı rûhânî adı
 verilen ahlâk ilmiyle de insan nefsinin
 çirkin huylarını gidermek, iyi ahlâkını
 devam ettirmek mümkün olur.
 Kınalızade,a.g.e, s. 55, A. Sıdıka
 Oktay, a.g.e, s. 104
Kınalızâde   eserinde, huyun değiştirilip
 değiştirilemeyeceği tartışmalarına yer
 vermektedir. Bu konuda üç görüşün
 olduğunu aktarır:
1) Hiçbir şekilde değiştirilemez,
2) Kısmen değiştirilebilir ve kısmen
 değiştirilemez,
3) Değiştirilebilir.
Ona göre huy değiĢtirilebilir. Eğer
 değiştirilemeseydi peygamberlerin
 gönderilmesi gereksiz, ahlâk ilmi ise
 faydasız olurdu.
Nasıl  ki tabib tüm fiziki
 rahatsızlıkları tedavi edemiyorsa
 yahut her ilaç deva olmuyorsa,
 ahlâk ilminin de tesir etmediği
 insanlar mevcuttur. Fakat kısmi
 bir tedavi sağlasa bile bu ahlâk
 ilminin öğrenilmesinin gerekli kılan
 yeterli bir sebeptir.
 Kınalızade,   a.g.e, s. 55-59
 Kınalızâde   insanın ontolojik özelliklerini ortaya
 koymaya çalışır. Öncelikle cisimleri basit ve
 mürekkep varlıklar olarak iki kısma ayırır. Basit
 cisimleri dört kısma ayırır (anâsır-ı erbaa-
 ümmehât): Ateş, hava, su, toprak. Mürekkep
 cisimleri de: Kısa süreli bileşikler
 (kar, bulut, çiğ gibi) ve Kalıcı tam bileşikler
 (maden, bitki, hayvan) olarak iki kısma ayırır.
 Bileşiklerin de içerdikleri unsurların itidaline ve
 insicamına göre derecelendiklerini ifade eder.
 Bu anlamda insan unsurlarının uyumu ve
 itidali açısından varlıklar içersinde en
 mükemmel olanıdır.
Kınalızâde,  sürekli insanın
 mükemmeliyetini ispata çalışır.
 Amacı insanın bu üstün
 yaratılışına uygun bir hayatı
 yaşaması ve güzel huyları
 kazanması için yeterli
 donanımda yaratıldığını
 göstermek ve ahlâk ilminin
 gerekliliğini vurgulamaktır.
 Kınalızade,   a.g.e, s. 63-104
Ahlâk  ilmi: “Beğenilen güzel fiilleri
 yapıp, beğenilmeyen kötü fiillerden
 kaçınmayı sağlayan nefs-i
 insaniyenin fiillerinden ve
 huylarından bahseden bir ilim”
 olup, bu tanımdaki güzel
 davranışları erdemler, kötü
 davranışları reziletler olarak
 açıklamıştır.
 A.   Sıdıka Oktay, a.g.e, 167
Peki,  bu erdemler ve reziletler neye göre
 belirlenecekti? Bu sorunun cevabı olarak:
 İnsan nefsinin güçlerini taksim eder ve bu
 güçlerden sadır olan eylemlerin niteliğine
 göre bunların erdemli yahut rezil olduğunu
 belirler. İnsanda nefs-i meleki, nefs-i seb’i,
 nefs-i behimî olmak üzere üç kuvvet vardır
 ve bu üç kuvvete üç nefs adı verilir. Daha
 doğru ve uygun olan erdem ve rezilet
 sınıflaması bu üç güce dayanmalıdır.
 Bunlar:
 Kınalızade,   a.g.e, s. 102-103
Nefs-i  meleki, meleki
nefs, temyiz ve idrak
gücünün kaynağıdır.
Meleki güç i’tidal
sınırında olup ifrat ve
tefritine meyletmezse o
huy hikmettir.
Nefs-i seb’i, yırtıcı veya
saldırgan nefs, makam,
üstünlük, tasallut, intikam ve
öfke güçleri bu nefse aittir.
Yırtıcı güç, i’tidalde olursa
bundan meydana gelen huy
şecaat ( cesaret) adını alır.
Nefs-i   behimî, hayvani
nefs, lezzetlere
sürükleyen, yeme, içme
ve cinsel hayat gibi
isteklere yönelten bir
aracıdır. Hayvani nefsin
i’tidali iffettir.
Bu sınıflandırmanın sonucunda üç
asıl erdem meydana gelir.
Hikmet, iffet ve casaret.“bu üçünün
mecmu’ına adalet dirler” diyerek
adalet bu üç nefsin toplamına
denildiğini ve bu üç erdem bir şahısta
ilahi yardım ve sonsuz saadetle
toplanırsa o şahsın adil olduğunu
söyler. Adaletin zıddı cevr, zulümdür
ve bu üç faziletten birisinin yok
olmasıyla meydana gelir.
Bu  sınıflandırmanın sonucunda üç
asıl erdem meydana gelir. Hikmet,
iffet ve casaret.“bu üçünün
mecmu’ına adalet dirler” diyerek
adalet bu üç nefsin toplamına
denildiğini ve bu üç erdem bir şahısta
ilahi yardım ve sonsuz saadetle
toplanırsa o şahsın adil olduğunu
söyler. Adaletin zıddı cevr, zulümdür
ve bu üç faziletten birisinin yok
olmasıyla meydana gelir.
Rezilet  ve faziletlerden
 bahsettikten sonra, bu
 faziletlerin nasıl
 korunacağına dair bilgiler
 vermekte, ayrıca ahlâki
 hastalıkların nasıl tedavi
 edileceğine dönük reçeteler
 sunmaktadır.
 Kınalızade,   a.g.e, s.149-351
İnsanın     saadet ve kemale
    ulaşılabilmesi için bir arada
    yaşamak ve insanlarla
    kaynaşmak zorunda olduğunu
    da dile getirir. Çünkü insanın
    mutlu olması ve yetkinliğini
    kazanabilmesi için diğer
    insanların yardımına ihtiyacı
    vardır.
   Kınalızade, a.g.e, s. 325
Bu      bize kişinin kemal ve
    saadete erişmesinde
    çevresinin de etkili olduğunu
    gösterir. Buradan mutluluk ve
    yetkinliğin elde edilmesinin
    fertten aileye, aileden topluma
    doğru, genişleyen bir açılımla
    mümkün olduğu ifade edilir.
   A. Sıdıka Oktay, a.g.e, 313
 1-Aile Ahlâkı :
Kınalızâde aile ahlâkı ilminin tanımını vermekte
 ve onun gerekliliğinden ve faydalarından söz
 eder. Aile ahlâkı; bir ilimdir ki, onunla aile
 arasındaki nizam ve intizam ve düzgün
 yaşama keyfiyeti bilinir. Çünkü insan, diğer
 canlılardan üstündür. Ev halkı eş ve çocuklarla
 hizmetçiler ve öteki yakınlardan ibarettir.
 Yukarıda zikrolunduğu gibi, bir araya gelen
 kimselerin, dünyada haysiyeti ve ahirette
 saadeti temin edecek metot, kaide ve
 kanunlara göre hareket etmeleri gereklidir…
…Bu   kaide ve metotlar, herkesin
 sadece aklını kullanarak, elde
 edilecek şekilde açık ve seçik
 değildir. Çoğu nazari (teorik)’dir.
 Ahlâkçılarla Filozoflar onları delil
 ve kaynaklardan çıkarıp bir araya
 getirmişler, bunların toplamına da
 <Aile Ahlâkı> adını vermişlerdir.
 Kınalızâde,
           Devlet ve Aile Ahlakı, (haz. Ahmet
 Kahraman), s. 11
Aile  üyelerinin birbirlerine karşı görev
 ve sorumluluklarından bahseder.
 Toplumsal bir varlık olarak insanın
 uzletten uzak durması gerektiğini
 düşünür. İnsanın, tabiatı gereği
 medeni bir varlıktır. Bu nedenle
 insanın toplum içersinde
 yaşayabilmesinin ve nesli devam
 ettirebilmesi için en temel ihtiyacın
 mesken (menzil) olduğunu belirtir.
 Kınalızâde,   a.g.e, s. 13-14
Aile ortamındaki düzenin nasıl tesis
 edileceği üzerinde durarak, ailede
 babanın önemine vurgu yapar. Evde
 hâkim olması gereken kişi ailenin reisi
 olan kocadır. Fakat erkeğin
 üstünlüğünü vurgularken kadının
 önemine de vurgu yapmayı ihmal
 etmez. Daha sonra hangi kadınlarla
 evlenilip hangi kadınlarla
 evlenilmemesi gerektiği hususları
 üzerinde durur.
Evlilik sonrasında kadın-koca ilişkisine
 ve birbirlerine olan görev ve
 sorumluluklarına değinir. Çok eĢliliğe
 karĢı çıkar ve evde nizamın ve
 adaletin tesisi adına tek evliliğin
 daha evla olduğunu söyler. Çok
 evlilikten kaçınmanın en önemli
 gerekçesi olarak da adaletin eşler
 arasında sağlanamayacağı
 düşüncesidir.
 Kınalızâde,   a.g.e, s. 39-59
Evlilik   kurumunun neslin idamesi için
    önemine vurgu yaparak, evde
    huzurun bozulması durumunda
    boşanmanın gerekli olduğuna değinir.
    Fakat kimi durumlarda çocukların zor
    duruma düşmemesi adına sabretmek
    daha evladır. Ayrıntılı bir şekilde
    çocuğun yaşına göre nasıl bir
    terbiyeden geçmesi gerektiği
    konularına değinir.
   Kınalızâde, a.g.e, s. 60-84
Devlet Ahlâkı’nı da anlatır.
Devlete ait konuları neden aile
konusu içersinde incelediği
önemli bir sorudur. Zira, devleti
ailenin bir uzantısı olarak
görmesi, bireysellikten topluma
doğru genişleyen bir
sosyalleĢme anlayışının bir
sonucudur.
Aile    ahlâkı bölümünde cemiyet
    düşüncesi dikkate alınmış, toplumu
    meydana getiren bireyler, bunların bir
    arada yaşama zorunluluğu, bu
    zorunluluk sırasında sağlanılması
    gereken düzen üzerinde durmuştur.
    Devlet, toplumda düzeni sağlayan ve
    toplumdaki insanları mutluluğa
    götüren kurum, devlet başkanı ise
    toplumda düzeni sağlayan kişi
    konumundadır.
   A. Sıdıka Oktay, a.g.e, s. 425
 Dolayısıyla  cemiyeti daha büyük ve geniş bir
  aile olarak düşünmüştür. Nitekim bu büyük
  ailede devlet baĢkanı, baba rolünü
  oynamakta, toplumun diğer fertleri de aile
  bireylerinin yerini almaktadır. Onun devlet
  başkanının halka olan sevgisini “babanın
  oğluna olan sevgisi”ne benzetmesi bu
  anlayışın bir ürünüdür.
 Dolayısıyla fertten aileye, aileden topluma
  doğru gittikçe genişleyen bir ahlâk anlayışı
  Kınalızâde tarafından ortaya konulmaktadır.
 Kınalızâde,   a.g.e, s.188, A. Sıdıka Oktay, a.g.e, s.
 425
3- Devlet Ahlâkı:
Bu bölümde devlet ve toplum anlayışını
 yansıtmaktadır. Bireyin temeddüne ?
 duyduğu ihtiyaç, bu temeddünün doğal bir
 sonucu olarak Tedbir’ül Medine’ye yani
 siyasete ve hükümdara duyulan
 ihtiyaç, devletin psikolojik zemini
 oluşturacak ve cemiyeti bir arada tutacak
 muhabbete ihtiyaç, fazıl insanlar diyarı
 olan Medine-i Fâzıla’nın tarifi, devletlerin
 türü, hükümdar ve reayanın görev ve
 sorumlulukları gibi birçok mühim konuyu
 işler.
 Kınalızâde   bu konuların temeline bireyin
  temeddüne duyduğu ihtiyacı koyarak meseleyi ele
  alır. Ona göre insan bi’t-tâb yani tabiatı gereği
  toplum içinde yaşamaya zorunludur. Bu zorunluluk
  insanları bir arada yaşamaya zorlar. Bu cemiyet
  yaşantısının sağlıklı bir şekilde sağlanması için ise
  tedbir yani siyaset zorunludur. Çünkü insan bir
  arada yaşamaya ihtiyaç duymakla beraber istediği,
  arzu ettiği bir şeyi elde etme hususunda da sınırsız
  bir isteğe sahip hâris bir varlıktır. Bu ise cemiyetin
  huzurunu kaçırabilecek hatta onun zabtını halele
  uğratacak bir durumdur. Bu durum yukarıda da
  söylediğimiz gibi tedbi’ül medine’yi zorunlu
  kılmaktadır.
 Kınalızâde, a.g.e, s.140, F.Unan, a.g.e, s. 97
 Bireyin   temeddüne zorunluluğu ise aslında
  diğer bir zorunluluğa dayanmaktadır: bireyin
  ihtiyaçlarını giderme zorunluluğu. Aslında
  Allah bireyleri kendi
 ihtiyaçlarını giderebilme kabiliyetinde
  yaratmıştır, fakat bireyleri ihtiyaçlarındaki
  çeşitlilik onlara iş bölümü yapmalarını zorunlu
  kılmıştır. Hal böyle olunca her birey kendisi
  hangi meslek dâhilinde çalışıyorsa onu en iyi
  bir şekilde yerine getirmeli ve kendi istihdam
  alanını terk etmemelidir.
Bu   toplum ve işbölümü anlayışı aynı
 zamanda Osmanlı Devleti’nin temel
 hususiyetlerinden biridir. Osmanlı
 idaresi, cemiyeti oluşturduğu
 varsayılan sosyal zümrelerin, hangi
 meslekleri icra ediyorlarsa orada
 istihdamları ve sınıf atlamaya
 çalışmamaları – en azından nazari
 planda – vazgeçilmez bir ilke olarak
 görülecektir.
      Fahri, İdeal Cemiyet İdeal Devlet İdeal
 UNAN,
 Hükümdar, Lotus Yayınevi, Ankara, 2004 s.100
 İnsanlar  ihtiyaçları gereği bir arada yaşamak
  zorundadırlar. Bu zorunlu yaşamın sağlıklı bir
  şekilde idamesi ancak bir hükümdarın
  varlığıyla mümkündür. Yani bir tedbir–siyaset
  gerekli idi. Öyle bir tedbir gereklidir ki neticede
  bütün insanlar ondan faydalanmış, kötülükler
  ortadan kalkmış, bir araya gelme (ictima’ ve
  temeddün) layıkıyla ve arzulanan şekilde
  gerçekleşmiş, herkesin müstahak olduğu şey
  ile yetinmesi sağlanmış olsun. Bu tedbir orjinal
  ifadesi ile “siyaset-i uzmâdur ki bununla ictima’
  mümkin ve fesad mündefi’ olur”
 Kınalızâde, a.g.e. s. 132, F. Unan, a.g.e, s. 100
Bu  siyaset-i uzmâ’yı
gerçekleştirmek için
   üç şeye mutlak
 ihtiyacın olduğunu
    belirtir. Bunlar
        kısaca:
1-Namus-ı     Şari’:
Siyasetin vazgeçilmez aracı olan
 namus-ı şari’, şeri’at-i ilahidir. Şeri’at-i
 ilahi ise ihtiva ettiği emirler (evamir),
 yasaklar (nevahi), engellemeler
 (zavacir), hadler – sınırlar (hudûd),
 hükümler(ahkam) ve siyasetten
 ibarettir. Bu kuralları uygulamayı
 peygamberler ve Allah’ın
 yeryüzündeki gölgesi olan sultanlar
 yüklenmiştir.
   Kınalızâde, a.g.e. s.132-133, F.Unan,
2-Hâkim-i  Mâni’: Men’
 edici, engelleyici, hâkim hükümdardır. O
 tedbir almaya, kanunlar koymaya, bunları
 uygulamaya, bunlara karşı gelenleri
 engellemeye ve cezalandırmaya muktedir
 bir şahsiyettir. Bu hâkim-i mâni’ cemiyetin
 huzurunu sağlamak için şeri’at-i ilahiyi
 (nevamis-i ilahi) uygulamak zorundadır.
 Bunun yanında şeri’ate mugayir olmamak
 kaydıyla kendi yasalarını (yasağ-ı
 padişahî) çıkarma hakkına da sahiptir.
 Kınalızâde,   a.g.e. s.133, F.Unan, a.g.e. s.108
3-Dinâr-ı    Nâfi’:
 Faydalı ya da meşru kazanç
 anlamına gelen bu kavram siyasetin
 üçüncü önemli unsurlarındandır.
 Halkın birbirine karışması birbirleriyle
 ticari ilişkileri zorunlu kılmaktaydı. Bu
 ise siyasetin temel dayanağı,
 olmazsa olmazı olan ekonominin
 temini anlamına gelir.
 F.   Unan, a.g.e. s.118
Toplumun   düzen içerisinde birliğini
sağlayan siyasi normları
sıraladıktan sonra toplumun huzur
içinde bir arada olmasının sadece
bu tarz normatif unsurlarla
sağlanamayacağını aynı zamanda
cemiyetin tüm fertleri arasında
paylaĢılan bir sevginin olması
gerektiğinden bahseder.
 Kınalızâde’nin   bilhassa Fârâbi’den etkilenerek,
 devlet ahlâkı başlığında, faziletli şehrin/ devletin
 (Medine-i fâzıla) tarifini yapmış ve bu şehrin
 üyelerini bize tanıtmıştır. Ona göre bir şehre
 (veya devlete) erdemli, ideal, model şehir
 (Medine-i fâzıla) denilebilmesi için, kuruluşunun
 sebeb-i hikmeti (asıl sebebi) onu ortaya çıkaran
 asıl sâik iyilikler (hayrât) ve güzellikler (mesalih)
 olmalıdır. Orijinal ifadesiyle:
 “Medine-i fâzıla oldur ki anda olan temeddün ü
 ictima’un sebebi hayrat u mesalih ola.”
   Kınalızâde, a.g.e. s.175, , F.Unan, a.g.e. s.148
Medine-i   fâzıla tarifine yer
 verdikten sonra Medine-i gayr-i
 fâzıla konusuna değinir. Erdemli
 şehirle zıt özelliklere sahip olan bu
 toplum yapısını Kınalızâde de
 selefleri gibi kısımlara (Medine-i
 cahile, fâsıka, dâlle gibi) ayırır.
 Fakat aynı taksimi erdemli şehir
 için yapmaz zira o özünde vahdeti
 içermektedir.
Erdemli  şehrin üyelerini idrak
 yeteneklerine ve mesleklerine göre ayırır.
 Böyle bir tasniften sonra ise erdemli şehrin
 erdemli kralından (idareci) bahseder. Onun
 özelliklerinin, halka karşı sorumluluklarının
 ne olduğunu anlatır. Eflatun ve Farabi de
 olduğu gibi bize bir filozof-kral portresi
 çizer. Fakat unutulmamalıdır
ki Kınalızâde bu ideal devlet yapısını tarif
 ederken hep Osmanlı Pratiğini göz
 önünde bulundurmuĢtur.
Demek    ki bütün bilim dalları
  Toplum Pratiği ve Geçerliliği göz
     önüne alınarak anlaşılmalıdır.
               Saygılar…
     Nazlım & Atalay & Gündüz
* Dr. Hasan OCAK hocamıza bize bu
  fırsatı verdiği için sizlere de sabısla
    dinlediğiniz için teşekkür ederiz.

Contenu connexe

Tendances

Hikaye Anlatımı ve Yakınsama Kültürü
Hikaye Anlatımı ve Yakınsama KültürüHikaye Anlatımı ve Yakınsama Kültürü
Hikaye Anlatımı ve Yakınsama KültürüGuven Celikkaya
 
Dini hikayeler 1
Dini hikayeler 1Dini hikayeler 1
Dini hikayeler 1gelresule
 
Türk Eğitim Tarihi Önemli Kişiler
Türk Eğitim Tarihi Önemli Kişiler Türk Eğitim Tarihi Önemli Kişiler
Türk Eğitim Tarihi Önemli Kişiler Ercan Aksoy
 
10. ataturk konu anlatimi
10. ataturk konu anlatimi10. ataturk konu anlatimi
10. ataturk konu anlatimiYiğitcan BALCI
 
Ayasofya sunum
Ayasofya sunumAyasofya sunum
Ayasofya sunumali arzawa
 
Mülakat teknikleri ve kariyer hataları
Mülakat teknikleri ve kariyer hatalarıMülakat teknikleri ve kariyer hataları
Mülakat teknikleri ve kariyer hatalarıHaluk Tatar
 
Joe Navarro - Beden Dili - horozz.net
Joe Navarro - Beden Dili - horozz.netJoe Navarro - Beden Dili - horozz.net
Joe Navarro - Beden Dili - horozz.netAdnan Dan
 
Hüsametti̇n Yılmaz (Coldwell Banker)
Hüsametti̇n Yılmaz  (Coldwell Banker)Hüsametti̇n Yılmaz  (Coldwell Banker)
Hüsametti̇n Yılmaz (Coldwell Banker)mfurkanert
 
Müşteri Sadakat Programları ve Faydaları
Müşteri Sadakat Programları ve FaydalarıMüşteri Sadakat Programları ve Faydaları
Müşteri Sadakat Programları ve FaydalarıEmarsys Türkçe
 
Slayt türkdilii
Slayt türkdiliiSlayt türkdilii
Slayt türkdiliiUğur Uysal
 

Tendances (16)

Hikaye Anlatımı ve Yakınsama Kültürü
Hikaye Anlatımı ve Yakınsama KültürüHikaye Anlatımı ve Yakınsama Kültürü
Hikaye Anlatımı ve Yakınsama Kültürü
 
Dini hikayeler 1
Dini hikayeler 1Dini hikayeler 1
Dini hikayeler 1
 
Türk Eğitim Tarihi Önemli Kişiler
Türk Eğitim Tarihi Önemli Kişiler Türk Eğitim Tarihi Önemli Kişiler
Türk Eğitim Tarihi Önemli Kişiler
 
Arçelik sunum
Arçelik sunumArçelik sunum
Arçelik sunum
 
10. ataturk konu anlatimi
10. ataturk konu anlatimi10. ataturk konu anlatimi
10. ataturk konu anlatimi
 
Ağirlama teknikleri
Ağirlama teknikleriAğirlama teknikleri
Ağirlama teknikleri
 
Farklılıkların Yönetimi
Farklılıkların YönetimiFarklılıkların Yönetimi
Farklılıkların Yönetimi
 
Ayasofya sunum
Ayasofya sunumAyasofya sunum
Ayasofya sunum
 
İş Etiği
İş Etiğiİş Etiği
İş Etiği
 
Mülakat teknikleri ve kariyer hataları
Mülakat teknikleri ve kariyer hatalarıMülakat teknikleri ve kariyer hataları
Mülakat teknikleri ve kariyer hataları
 
Girişimcilik sunum
Girişimcilik sunumGirişimcilik sunum
Girişimcilik sunum
 
Joe Navarro - Beden Dili - horozz.net
Joe Navarro - Beden Dili - horozz.netJoe Navarro - Beden Dili - horozz.net
Joe Navarro - Beden Dili - horozz.net
 
Hüsametti̇n Yılmaz (Coldwell Banker)
Hüsametti̇n Yılmaz  (Coldwell Banker)Hüsametti̇n Yılmaz  (Coldwell Banker)
Hüsametti̇n Yılmaz (Coldwell Banker)
 
Müşteri Sadakat Programları ve Faydaları
Müşteri Sadakat Programları ve FaydalarıMüşteri Sadakat Programları ve Faydaları
Müşteri Sadakat Programları ve Faydaları
 
Yunus Emre
Yunus EmreYunus Emre
Yunus Emre
 
Slayt türkdilii
Slayt türkdiliiSlayt türkdilii
Slayt türkdilii
 

Similaire à Kinali zade ali efendi

Tasavvufun Tarifi ve Kaynağı
Tasavvufun Tarifi ve KaynağıTasavvufun Tarifi ve Kaynağı
Tasavvufun Tarifi ve KaynağıRecep Çarpar
 
Is dunyasi yonetim ve bilgi turk yonetim felsefesi
Is dunyasi yonetim ve bilgi turk yonetim felsefesiIs dunyasi yonetim ve bilgi turk yonetim felsefesi
Is dunyasi yonetim ve bilgi turk yonetim felsefesiLevent Ağaoğlu
 
Mustafa şevket efendi̇’ni̇n ri̇salesi̇ işiğinda zi̇hi̇n, hâri̇c ve nefsü’l em...
Mustafa şevket efendi̇’ni̇n ri̇salesi̇ işiğinda zi̇hi̇n, hâri̇c ve nefsü’l em...Mustafa şevket efendi̇’ni̇n ri̇salesi̇ işiğinda zi̇hi̇n, hâri̇c ve nefsü’l em...
Mustafa şevket efendi̇’ni̇n ri̇salesi̇ işiğinda zi̇hi̇n, hâri̇c ve nefsü’l em...bayconi
 
Kolaylık dini islam. turkish (türkçe)
Kolaylık dini islam. turkish (türkçe)Kolaylık dini islam. turkish (türkçe)
Kolaylık dini islam. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Allah'ın fiillerinde hikmet
Allah'ın fiillerinde hikmetAllah'ın fiillerinde hikmet
Allah'ın fiillerinde hikmetYakup Hafızoğlu
 
Deniz altındaki muhteşem dünya. turkish (türkçe)
Deniz altındaki muhteşem dünya. turkish (türkçe)Deniz altındaki muhteşem dünya. turkish (türkçe)
Deniz altındaki muhteşem dünya. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
İmam gazâli ve i̇man küfür sınırı faysalu't-tefrika beyne'l-i̇slam ve'z-zend...
İmam gazâli ve i̇man küfür sınırı faysalu't-tefrika beyne'l-i̇slam ve'z-zend...İmam gazâli ve i̇man küfür sınırı faysalu't-tefrika beyne'l-i̇slam ve'z-zend...
İmam gazâli ve i̇man küfür sınırı faysalu't-tefrika beyne'l-i̇slam ve'z-zend...Selçuk Sarıcı
 
İSLAM DÜŞMANLARINA KESİN CEVAP
İSLAM DÜŞMANLARINA KESİN CEVAPİSLAM DÜŞMANLARINA KESİN CEVAP
İSLAM DÜŞMANLARINA KESİN CEVAPguest9f62957
 
Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)
Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)
Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Kuran'da münafık karakteri. turkish (türkçe)
Kuran'da münafık karakteri. turkish (türkçe)Kuran'da münafık karakteri. turkish (türkçe)
Kuran'da münafık karakteri. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri - Ahmet Yaşar Ocak
Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri   -  Ahmet Yaşar OcakAlevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri   -  Ahmet Yaşar Ocak
Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri - Ahmet Yaşar OcakenEntelektüel
 
Kuran'a göre gerçek akıl. turkish (türkçe)
Kuran'a göre gerçek akıl. turkish (türkçe)Kuran'a göre gerçek akıl. turkish (türkçe)
Kuran'a göre gerçek akıl. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Resullerimiz diyor ki. turkish (türkçe)
Resullerimiz diyor ki. turkish (türkçe)Resullerimiz diyor ki. turkish (türkçe)
Resullerimiz diyor ki. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
OSMANLI TOPLUMUNDA KURan KÜLTÜRÜ ve TEFSiR ÇALIŞMALAR.pdf
OSMANLI TOPLUMUNDA  KURan KÜLTÜRÜ  ve  TEFSiR ÇALIŞMALAR.pdfOSMANLI TOPLUMUNDA  KURan KÜLTÜRÜ  ve  TEFSiR ÇALIŞMALAR.pdf
OSMANLI TOPLUMUNDA KURan KÜLTÜRÜ ve TEFSiR ÇALIŞMALAR.pdf1Hmmtks
 
Kuran'ın bazı sırları. turkish (türkçe)
Kuran'ın bazı sırları. turkish (türkçe)Kuran'ın bazı sırları. turkish (türkçe)
Kuran'ın bazı sırları. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Hukukc3a7u bir-sc3bbfinin-ibnc3bc l-arabc3ae-mc3bcdafasi-imam-c59farani-c3b6r...
Hukukc3a7u bir-sc3bbfinin-ibnc3bc l-arabc3ae-mc3bcdafasi-imam-c59farani-c3b6r...Hukukc3a7u bir-sc3bbfinin-ibnc3bc l-arabc3ae-mc3bcdafasi-imam-c59farani-c3b6r...
Hukukc3a7u bir-sc3bbfinin-ibnc3bc l-arabc3ae-mc3bcdafasi-imam-c59farani-c3b6r...haylaz53
 
Resullerin mücadelesi. turkish (türkçe)
Resullerin mücadelesi. turkish (türkçe)Resullerin mücadelesi. turkish (türkçe)
Resullerin mücadelesi. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 

Similaire à Kinali zade ali efendi (20)

Tasavvufun Tarifi ve Kaynağı
Tasavvufun Tarifi ve KaynağıTasavvufun Tarifi ve Kaynağı
Tasavvufun Tarifi ve Kaynağı
 
Is dunyasi yonetim ve bilgi turk yonetim felsefesi
Is dunyasi yonetim ve bilgi turk yonetim felsefesiIs dunyasi yonetim ve bilgi turk yonetim felsefesi
Is dunyasi yonetim ve bilgi turk yonetim felsefesi
 
Mustafa şevket efendi̇’ni̇n ri̇salesi̇ işiğinda zi̇hi̇n, hâri̇c ve nefsü’l em...
Mustafa şevket efendi̇’ni̇n ri̇salesi̇ işiğinda zi̇hi̇n, hâri̇c ve nefsü’l em...Mustafa şevket efendi̇’ni̇n ri̇salesi̇ işiğinda zi̇hi̇n, hâri̇c ve nefsü’l em...
Mustafa şevket efendi̇’ni̇n ri̇salesi̇ işiğinda zi̇hi̇n, hâri̇c ve nefsü’l em...
 
Kolaylık dini islam. turkish (türkçe)
Kolaylık dini islam. turkish (türkçe)Kolaylık dini islam. turkish (türkçe)
Kolaylık dini islam. turkish (türkçe)
 
Allah'ın fiillerinde hikmet
Allah'ın fiillerinde hikmetAllah'ın fiillerinde hikmet
Allah'ın fiillerinde hikmet
 
Deniz altındaki muhteşem dünya. turkish (türkçe)
Deniz altındaki muhteşem dünya. turkish (türkçe)Deniz altındaki muhteşem dünya. turkish (türkçe)
Deniz altındaki muhteşem dünya. turkish (türkçe)
 
İmam gazâli ve i̇man küfür sınırı faysalu't-tefrika beyne'l-i̇slam ve'z-zend...
İmam gazâli ve i̇man küfür sınırı faysalu't-tefrika beyne'l-i̇slam ve'z-zend...İmam gazâli ve i̇man küfür sınırı faysalu't-tefrika beyne'l-i̇slam ve'z-zend...
İmam gazâli ve i̇man küfür sınırı faysalu't-tefrika beyne'l-i̇slam ve'z-zend...
 
İSLAM DÜŞMANLARINA KESİN CEVAP
İSLAM DÜŞMANLARINA KESİN CEVAPİSLAM DÜŞMANLARINA KESİN CEVAP
İSLAM DÜŞMANLARINA KESİN CEVAP
 
Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)
Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)
Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)
 
Kuran'da münafık karakteri. turkish (türkçe)
Kuran'da münafık karakteri. turkish (türkçe)Kuran'da münafık karakteri. turkish (türkçe)
Kuran'da münafık karakteri. turkish (türkçe)
 
Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri - Ahmet Yaşar Ocak
Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri   -  Ahmet Yaşar OcakAlevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri   -  Ahmet Yaşar Ocak
Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri - Ahmet Yaşar Ocak
 
Kuran'a göre gerçek akıl. turkish (türkçe)
Kuran'a göre gerçek akıl. turkish (türkçe)Kuran'a göre gerçek akıl. turkish (türkçe)
Kuran'a göre gerçek akıl. turkish (türkçe)
 
Resullerimiz diyor ki. turkish (türkçe)
Resullerimiz diyor ki. turkish (türkçe)Resullerimiz diyor ki. turkish (türkçe)
Resullerimiz diyor ki. turkish (türkçe)
 
OSMANLI TOPLUMUNDA KURan KÜLTÜRÜ ve TEFSiR ÇALIŞMALAR.pdf
OSMANLI TOPLUMUNDA  KURan KÜLTÜRÜ  ve  TEFSiR ÇALIŞMALAR.pdfOSMANLI TOPLUMUNDA  KURan KÜLTÜRÜ  ve  TEFSiR ÇALIŞMALAR.pdf
OSMANLI TOPLUMUNDA KURan KÜLTÜRÜ ve TEFSiR ÇALIŞMALAR.pdf
 
Ahmed Yesevi
Ahmed YeseviAhmed Yesevi
Ahmed Yesevi
 
20sorudaevrim
20sorudaevrim20sorudaevrim
20sorudaevrim
 
Kuran'ın bazı sırları. turkish (türkçe)
Kuran'ın bazı sırları. turkish (türkçe)Kuran'ın bazı sırları. turkish (türkçe)
Kuran'ın bazı sırları. turkish (türkçe)
 
Hukukc3a7u bir-sc3bbfinin-ibnc3bc l-arabc3ae-mc3bcdafasi-imam-c59farani-c3b6r...
Hukukc3a7u bir-sc3bbfinin-ibnc3bc l-arabc3ae-mc3bcdafasi-imam-c59farani-c3b6r...Hukukc3a7u bir-sc3bbfinin-ibnc3bc l-arabc3ae-mc3bcdafasi-imam-c59farani-c3b6r...
Hukukc3a7u bir-sc3bbfinin-ibnc3bc l-arabc3ae-mc3bcdafasi-imam-c59farani-c3b6r...
 
İbn Rüşd
İbn Rüşdİbn Rüşd
İbn Rüşd
 
Resullerin mücadelesi. turkish (türkçe)
Resullerin mücadelesi. turkish (türkçe)Resullerin mücadelesi. turkish (türkçe)
Resullerin mücadelesi. turkish (türkçe)
 

Plus de Bilal Gündüz (20)

Kutlu doğum anısına 40 hadisi
Kutlu doğum anısına 40 hadisiKutlu doğum anısına 40 hadisi
Kutlu doğum anısına 40 hadisi
 
Seferilik slayt
Seferilik   slaytSeferilik   slayt
Seferilik slayt
 
Nafaka slayt
Nafaka slaytNafaka slayt
Nafaka slayt
 
Evlilik ve aile hukuku slayt
Evlilik ve aile hukuku  slaytEvlilik ve aile hukuku  slayt
Evlilik ve aile hukuku slayt
 
Harflerin sıfatları
Harflerin sıfatlarıHarflerin sıfatları
Harflerin sıfatları
 
Kadın ve ilim
Kadın ve ilimKadın ve ilim
Kadın ve ilim
 
Kiraat tarihi
Kiraat tarihiKiraat tarihi
Kiraat tarihi
 
Mahrecler
MahreclerMahrecler
Mahrecler
 
Muta
MutaMuta
Muta
 
Islam ve çevre
Islam ve çevreIslam ve çevre
Islam ve çevre
 
Kurban bayram
Kurban bayramKurban bayram
Kurban bayram
 
Insaninyapisivesagligimiz
InsaninyapisivesagligimizInsaninyapisivesagligimiz
Insaninyapisivesagligimiz
 
Hicretsunum
HicretsunumHicretsunum
Hicretsunum
 
Güzel ahlak
Güzel ahlakGüzel ahlak
Güzel ahlak
 
Ibni miskeveyh
Ibni miskeveyhIbni miskeveyh
Ibni miskeveyh
 
Fârâbî’nin ahlak anlayışı
Fârâbî’nin ahlak anlayışıFârâbî’nin ahlak anlayışı
Fârâbî’nin ahlak anlayışı
 
Amellerniyetleregoredir
AmellerniyetleregoredirAmellerniyetleregoredir
Amellerniyetleregoredir
 
Alkolveuyusturucu
AlkolveuyusturucuAlkolveuyusturucu
Alkolveuyusturucu
 
üç Talak meselesi slayt
üç Talak meselesi slaytüç Talak meselesi slayt
üç Talak meselesi slayt
 
40 hadis
40 hadis40 hadis
40 hadis
 

Kinali zade ali efendi

  • 1.
  • 2.
  • 3.
  • 4. Kınalızâde 1510 tarihinde Isparta’da doğmuştur. Bu tarihde, askeri, siyasi, kültürel ve ekonomik anlamda zirve dönemine erişmiş Osmanlı medeniyetin üyesi olarak dünyaya gelmiştir. Zenbilli Ali Efendi (1525), İbn Kemal (1536), Koca Nişancı Celâl-zâde Mustafa Bey (1567), Ebu Suud Efendi (1574) gibi âlimlerin, Fuzulî (1556), Bâkî (1600), Hayalî gibi şairlerin yetişmesini sağlayan bu çağda yaşamış ve eserlerini kaleme almıştır. Nikris hastalığı sebebiyle 1572 günü vefat etmiştir. (62 yaş)
  • 5. Bilge bir şahsiyet olan Kınalızâde Ali Efendi’nin yetiştiği çevre kendisine ilim ve ahlâkla temayüz etme imkânını sağlamıştır. Kınalızâde lakabı, dedesi Abdülkâdir Hamîdî’nin sakalına kına sürmesi olarak gösterirler. Dedenin bu âdeti çocukları ve torunlarının Kınalızâde adıyla anılmasına sebep olmuştur.  OKTAY, Ayşe Sıdıka, Kınalızade Ali Efendi ve Ahlâk-ı Alâi, İz Yayıncılık, İstanbul, 2005
  • 6.  Kınalızâde ilimle iştigal eden bir ailenin üyesi olarak yetişmiştir. Kınalızâde ailesinin bulunduğu konum gereği iyi bir eğitim görmüş, devrinin ileri gelen âlimlerinden ders almıştır.Genç yaşlarda eğitim için İstanbul’a gelmiş. Kadri Efendi’nin hanesinde başlamış ve onun terbiyesinden geçmiştir. Mahmut Paşa Medresesi müderrisi Ma’lul Emir Efendi’den mezun olduktan sonra Davut Paşa Medresesi müderrisi Sinan Efendi’den ders almış; ardından Sahn Medresesi müderrisi Kara Salih Efendi’nin derslerine devam etmiştir. Ebu Suud Efendi tarafından Edirne’deki Hüsam Efendi medresesi Müderrisliğine atanmıştır.”  Fahri Unan, İdeal Cemiyet, İdeal Devlet, İdeal Hükümdar, s.XIX
  • 7. Edirne, Bursa, Kütahya, İstanbul gibi önemli şehirlerin medreselerinde müderrislik yapmış ve buralarda bazı haşiyeler, risaleler, müdevven şiirler (“eş’âr-ı şerîfe”, “muamma”) kaleme almıştır. Ayrıca Şam, Kahire, Bursa, Edirne, İstanbul gibi önemli şehirlerde kadılık görevinde ve son olarak ise kazaskerlik görevinde bulunmuştur.
  • 8. Tüm bu ilmi ve idari tecrübeler Ahlâk-ı Alâi adlı eserinin oluşumuna katkı sağlamıştır. Zira hem pedagojik hem de idari bir uzman olarak Kınalızâde eserinde birey, aile ve devlet yapıları üzerine felsefi, psikolojik ve politik analizler yapmıştır.
  • 10. Kınalızâde Ahlak-ı Alâi gibi bir eseri yazabilecek ilmi ve idari bir deneyime sahipti. Ahlâki donanımlara da haizdir. Birçok kaynakta ahlâki meziyetleriyle övülmüştür. Kınalızâde’nin özelliklerinden birisi de toplantılarında ilmî konuşmalar ve şakaların yapılmasıdır. Ancak bu toplantılarda orada olmayan kişilerin arkasından konuşmazdı.  Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-şuarâ, II, s.678.
  • 11. Kınalızâde’nin yumuşak ve sakin tavrına rağmen haksızlıklara karşı çıkmaktan ve hakkını istemekten çekinmeyen, bu konuda lafını esirgemeyen, ayrıca başkasına minnet edip kendisini kayırmasını istemek yerine hakkını bizzat almayı tercih eden bir karaktere sahipti.
  • 12.  Müderris olmak için uzun zaman beklediği halde bir netice alamayan Kınalızâde, Ebussuûd Efendi’nin huzuruna çıkmış ve arkadaşları emellerine ulaşmak için kapı kapı dolaşıp kendilerini tayin ettirecek birisini ararken, kendisinin kitaplarla meşgul olduğunu, bunlardan başka kendisine şefaat edecek kimsesi olmadığını belirterek “zaman-ı devletinizde bir şeye nâil olamayacak isek bari bu kapuyı kapayup başka bir kapuya mürâcaat edelim” demiş ve yazdığı kitapları göstermiş…
  • 13. …Ebussuûd Efendi de Kınalızâde’nin bu sözlerinden alınmamış aksine yanında bulunanlara “İşte insân olan böyle fi’len isbât-ı ehliyet sûretiyle hakkını istishâl eder. Nâil-i emel olmak içün şunun bunun delâletine mürâcaat etmek insanlık değildir” diyerek büyüklüğünü göstermiştir.  Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-şuarâ, II, s.664-665
  • 14. Kınalızâde’nin ahlâk kitabında tavsiye ettiklerine benzer bir hayat yaşamaya çalıştığını, örnek alınacak bir hayatı olduğunu görüyoruz. Bir anlamda kendi hayatında uygulayarak tavsiye-lerinin geçerliliğini, yapılabileceğini, başarıla bileceğini göstermiştir. Ayrıca arzuladığı gibi ilmiyle amel eden âlim konumuna da ulaşmıştır.  (5) OKTAY, Ayşe Sıdıka, Kınalızade Ali Efendi ve Ahlâk-ı Alâi, İz Yayıncılık, İstanbul, 2005 s. 55.
  • 15. Ġlmi ve Edebi KiĢiliği
  • 16. Kuvvetli hafızasıyla bilinen Kınalızâde’nin eserini üç dilde: Arapça, Farsça, Türkçe şiirlerle süslemiş. Zamanında medreselerde okutulan bütün ilimleri tahsil etmiş, tefsir ve hadis ilimlerinde ihtisas sahibi olmuştur. Dinî ilimler dışında matematik ve astronomi ilimlerinde malumatı olmuştur.  OKTAY, Ayşe Sıdıka, Kınalızade Ali Efendi ve Ahlâk-ı Alâi, İz Yayıncılık, İstanbul, 2005 s. 57.
  • 18. Kınalızade’nin Ahlâk-ı Alâi adlı eserini anlamak öncelikle bu eserin Ġslam Ahlak DüĢüncesi’ndeki yerini ve çizgisini belirlemekle mümkündür. Bu noktada Ahlâk-ı Alâi’nin temel iki kaynağı olan Nasır’uddin-i Tûsi’nin Ahlâk-ı Nasîri’si ile Cemaleddin Devvâni’nin Ahlâk-ı Celâli’si önemlidir. Biz bu özet çalışmamızda bunlara değinmeyeceğiz.
  • 20. “Bârihâ hâtır-ıâtıra endişe ve hâtıra olurdı ki zebân-ı Türkî-i Rum üzere bir kitâb merkûm olaydı ki makâsıd-ı hikmet-i ameliyyeyi bi’t-temâm câmi’ ve kütüb-i selaseye râbi’ olaydı.” sözleriyle ifade eder.  Kınalızâde, Ahlâk-ı Alâi, s.38, A.Sıdıka Oktay, a.g.e. s. 67-68
  • 21. Kınalızâde kitabına Ahlâk-ı Alâî adını vererek ahlâk ilminin yüksek ve şerefli bir ilim olduğunu vurgulamış olmakta, ayrıca eserinin diğer ahlâk kitaplarından daha fazla kabul görmesini ve daha yüksek bir mevkide olmasını ummaktadır.  Kınalızâde,Ahlâk-ı Alâi, s.38, A.Sıdıka Oktay, a.g.e. s. 42
  • 23.  Kınalızade eserinin girişinde hikmetin tanımını vermektedir: “mevcudat-ı hariciye nefsü’l emrde ne halde ise ol hal üzerine bilmektir, velakin takat-ı beşeriyye vefa ettikçe ve kudret-i insanide mümkin olduğu mikdar”  Yani insanın gücü yettiği nispette dış varlıkları bizzat bulundukları durumda ne halde iseler o şekilde bilmek olarak tanımlar.Ve kendi görüşünü destekler nitelikte Tûsî’nin hikmet tanımına yer verir: “Hikmet eşyayı layık ne ise eyle bilmek ve ef’ali layık nice ise eyle kılmaktır”  Kınalızâde,Ahlâk-ı Alâi, s.38, A.Sıdıka Oktay, a.g.e. s. 47
  • 24. Bundan sonra Kınalızâde hikmetin, tanımında yer alan mevcudat-ı hariciyenin tasnifine paralel olarak, taksim edildiğini belirtir. Ona göre mevcudat-ı hariciye iki kısımdır:  Kınalızâde, Ahlâk-ı Alâi, s.38, A.Sıdıka Oktay, a.g.e. s. 48-49
  • 25. “Kısm-ı evvel oldur ki anın vücudunda bizim kudret ü iradetimizin asla medhali yoktur, zemin ü asuman ve eşhas-ı insan ve hayvan gibi” yani yeryüzü, gökyüzü, şahıslar, insan ve hayvan gibi var oluşlarında bizim kudret ve irademizin müdahalesi olmayan varlıklardan bahseden kısma nazari hikmet(teorik felsefe).
  • 26. “Kısm-ı sani oldur ki anın vücudunda bizim kudret ü iradetimizin medhali mukarrer ve anlarsız vücudu na- müyesserdir. Bizden sadır ef’al ü harekat u a’mal gibi” yani bizden çıkan fiil ve ameller, hareketlerimiz, davranışlarımız gibi mevcudiyetinde bizim kudret ve irademizin kesinlikle müdahalesi olan kısma ameli hikmet (pratik felsefe).
  • 27. Daha sonra Kınalızâde bu nazari hikmet ile ameli hikmeti de eserinde kısımlara ayırmaktadır. Ona göre nazari hikmet üç kısma ayrılmaktadır: 1- İlm-i ilahi (ilm-i a’la) 2- İlm-i riyazi (ilm-i evsat) 3- İlm-i tabiî (ilm-i esfel).  Kınalızâde, Ahlâk-ı Alâi, s.38, A.Sıdıka Oktay, a.g.e. s. 49-50
  • 28. Kınalızade bizim kudret ve irademizin müdahalesi ile meydana gelen şeyler olarak tarif ettiği ameli hikmeti de üç kısma ayırır:  1- Ahlak ilmi 2- Aile Ahlakı 3- Devlet Ahlakı
  • 29.  1-Ahlâk İlmi: “Ol ef’al ü a’maldir ki ademiden şahs-ı vahid olduğu cihetten sadır olup gayr-ı şahıs mülahaza olunmadığı zahir olur. Bu makuleden bahs eden hikmet-i amelliye ilm-i ahlak derler” yani bir şahıstan meydana geldiği ve başka şahsa ait olmadığı açık olan fillerden ve amellerden bahseden ameli hikmete ilm-i ahlak denir. Her şahsın güzel ve çirkin ahlakından bahsedilir. Burada o, kişinin topluluk içinde veya tek başına olmasının önemli olmadığına dikkat çekerek yalnızken de yumuşak huylu, cömert, iffetli olup hiddetli, cimri ve hafif olmaması gerektiğine işaret eder.  Kınalızade, a.g.e, s. 50, A. Sıdıka Oktay, a.g.e. s, 101
  • 30. Ahlâk ilmi, ameli hikmetin birinci kısmı olarak insan nefsinin fiilleri, eylemleri ve huyları üzerine inceleme yapan bir ilimdir. Buna göre ahlâk ilmi insanın yapması gereken övülen ve istenilen davranışları ile kaçınması gereken kötü ve beğenilmeyen davranışları inceler. Hoca Nâsırî’den naklettiği bir tarifle, insan nefsinden güzel ve beğenilen fiillerin meydana gelebilmesi için hangi huyların kazanılması gerektiğini bilme ilmidir.
  • 31. Bu durumda ahlak ilminde övülen güzel fiiller ile beğenilmeyen kötü fiillerin ihtiyari olarak meydana gelmesi konusunda insanın bizzat kendisi incelenir ve her şahsın kendi davranış sınırları içinde yaptıklarına itibar edilir. Ev ve ülke halkıyla olan ilişkiler dikkate alınmaz. Bu sebeple ahlak ilmi tekil konumundadır.  Kınalızade, a.g.e, s. 62-63, A. Sıdıka Oktay, a.g.e, s.104
  • 32. Kınalızâde ahlâk ilmi ile tıb ilmi arasında bir yakınlık görüp ahlâk ilmine tıbb-ı rûhânî adını vermiştir. Çünkü ahlâk ilmi insan nefsinden bahseden bir ilimdir. Tıb sanatı ile cismani bir ilim olarak bedenin sıhhatini korumak ve devam ettirmek, hastalıkları gidererek tekrar sağlığına kavuşturmak mümkün olduğu gibi tıbb-ı rûhânî adı verilen ahlâk ilmiyle de insan nefsinin çirkin huylarını gidermek, iyi ahlâkını devam ettirmek mümkün olur.  Kınalızade,a.g.e, s. 55, A. Sıdıka Oktay, a.g.e, s. 104
  • 33. Kınalızâde eserinde, huyun değiştirilip değiştirilemeyeceği tartışmalarına yer vermektedir. Bu konuda üç görüşün olduğunu aktarır: 1) Hiçbir şekilde değiştirilemez, 2) Kısmen değiştirilebilir ve kısmen değiştirilemez, 3) Değiştirilebilir. Ona göre huy değiĢtirilebilir. Eğer değiştirilemeseydi peygamberlerin gönderilmesi gereksiz, ahlâk ilmi ise faydasız olurdu.
  • 34. Nasıl ki tabib tüm fiziki rahatsızlıkları tedavi edemiyorsa yahut her ilaç deva olmuyorsa, ahlâk ilminin de tesir etmediği insanlar mevcuttur. Fakat kısmi bir tedavi sağlasa bile bu ahlâk ilminin öğrenilmesinin gerekli kılan yeterli bir sebeptir.  Kınalızade, a.g.e, s. 55-59
  • 35.  Kınalızâde insanın ontolojik özelliklerini ortaya koymaya çalışır. Öncelikle cisimleri basit ve mürekkep varlıklar olarak iki kısma ayırır. Basit cisimleri dört kısma ayırır (anâsır-ı erbaa- ümmehât): Ateş, hava, su, toprak. Mürekkep cisimleri de: Kısa süreli bileşikler (kar, bulut, çiğ gibi) ve Kalıcı tam bileşikler (maden, bitki, hayvan) olarak iki kısma ayırır. Bileşiklerin de içerdikleri unsurların itidaline ve insicamına göre derecelendiklerini ifade eder. Bu anlamda insan unsurlarının uyumu ve itidali açısından varlıklar içersinde en mükemmel olanıdır.
  • 36. Kınalızâde, sürekli insanın mükemmeliyetini ispata çalışır. Amacı insanın bu üstün yaratılışına uygun bir hayatı yaşaması ve güzel huyları kazanması için yeterli donanımda yaratıldığını göstermek ve ahlâk ilminin gerekliliğini vurgulamaktır.  Kınalızade, a.g.e, s. 63-104
  • 37. Ahlâk ilmi: “Beğenilen güzel fiilleri yapıp, beğenilmeyen kötü fiillerden kaçınmayı sağlayan nefs-i insaniyenin fiillerinden ve huylarından bahseden bir ilim” olup, bu tanımdaki güzel davranışları erdemler, kötü davranışları reziletler olarak açıklamıştır.  A. Sıdıka Oktay, a.g.e, 167
  • 38. Peki, bu erdemler ve reziletler neye göre belirlenecekti? Bu sorunun cevabı olarak: İnsan nefsinin güçlerini taksim eder ve bu güçlerden sadır olan eylemlerin niteliğine göre bunların erdemli yahut rezil olduğunu belirler. İnsanda nefs-i meleki, nefs-i seb’i, nefs-i behimî olmak üzere üç kuvvet vardır ve bu üç kuvvete üç nefs adı verilir. Daha doğru ve uygun olan erdem ve rezilet sınıflaması bu üç güce dayanmalıdır. Bunlar:  Kınalızade, a.g.e, s. 102-103
  • 39. Nefs-i meleki, meleki nefs, temyiz ve idrak gücünün kaynağıdır. Meleki güç i’tidal sınırında olup ifrat ve tefritine meyletmezse o huy hikmettir.
  • 40. Nefs-i seb’i, yırtıcı veya saldırgan nefs, makam, üstünlük, tasallut, intikam ve öfke güçleri bu nefse aittir. Yırtıcı güç, i’tidalde olursa bundan meydana gelen huy şecaat ( cesaret) adını alır.
  • 41. Nefs-i behimî, hayvani nefs, lezzetlere sürükleyen, yeme, içme ve cinsel hayat gibi isteklere yönelten bir aracıdır. Hayvani nefsin i’tidali iffettir.
  • 42. Bu sınıflandırmanın sonucunda üç asıl erdem meydana gelir. Hikmet, iffet ve casaret.“bu üçünün mecmu’ına adalet dirler” diyerek adalet bu üç nefsin toplamına denildiğini ve bu üç erdem bir şahısta ilahi yardım ve sonsuz saadetle toplanırsa o şahsın adil olduğunu söyler. Adaletin zıddı cevr, zulümdür ve bu üç faziletten birisinin yok olmasıyla meydana gelir.
  • 43. Bu sınıflandırmanın sonucunda üç asıl erdem meydana gelir. Hikmet, iffet ve casaret.“bu üçünün mecmu’ına adalet dirler” diyerek adalet bu üç nefsin toplamına denildiğini ve bu üç erdem bir şahısta ilahi yardım ve sonsuz saadetle toplanırsa o şahsın adil olduğunu söyler. Adaletin zıddı cevr, zulümdür ve bu üç faziletten birisinin yok olmasıyla meydana gelir.
  • 44. Rezilet ve faziletlerden bahsettikten sonra, bu faziletlerin nasıl korunacağına dair bilgiler vermekte, ayrıca ahlâki hastalıkların nasıl tedavi edileceğine dönük reçeteler sunmaktadır.  Kınalızade, a.g.e, s.149-351
  • 45. İnsanın saadet ve kemale ulaşılabilmesi için bir arada yaşamak ve insanlarla kaynaşmak zorunda olduğunu da dile getirir. Çünkü insanın mutlu olması ve yetkinliğini kazanabilmesi için diğer insanların yardımına ihtiyacı vardır.  Kınalızade, a.g.e, s. 325
  • 46. Bu bize kişinin kemal ve saadete erişmesinde çevresinin de etkili olduğunu gösterir. Buradan mutluluk ve yetkinliğin elde edilmesinin fertten aileye, aileden topluma doğru, genişleyen bir açılımla mümkün olduğu ifade edilir.  A. Sıdıka Oktay, a.g.e, 313
  • 47.  1-Aile Ahlâkı : Kınalızâde aile ahlâkı ilminin tanımını vermekte ve onun gerekliliğinden ve faydalarından söz eder. Aile ahlâkı; bir ilimdir ki, onunla aile arasındaki nizam ve intizam ve düzgün yaşama keyfiyeti bilinir. Çünkü insan, diğer canlılardan üstündür. Ev halkı eş ve çocuklarla hizmetçiler ve öteki yakınlardan ibarettir. Yukarıda zikrolunduğu gibi, bir araya gelen kimselerin, dünyada haysiyeti ve ahirette saadeti temin edecek metot, kaide ve kanunlara göre hareket etmeleri gereklidir…
  • 48. …Bu kaide ve metotlar, herkesin sadece aklını kullanarak, elde edilecek şekilde açık ve seçik değildir. Çoğu nazari (teorik)’dir. Ahlâkçılarla Filozoflar onları delil ve kaynaklardan çıkarıp bir araya getirmişler, bunların toplamına da <Aile Ahlâkı> adını vermişlerdir.  Kınalızâde, Devlet ve Aile Ahlakı, (haz. Ahmet Kahraman), s. 11
  • 49. Aile üyelerinin birbirlerine karşı görev ve sorumluluklarından bahseder. Toplumsal bir varlık olarak insanın uzletten uzak durması gerektiğini düşünür. İnsanın, tabiatı gereği medeni bir varlıktır. Bu nedenle insanın toplum içersinde yaşayabilmesinin ve nesli devam ettirebilmesi için en temel ihtiyacın mesken (menzil) olduğunu belirtir.  Kınalızâde, a.g.e, s. 13-14
  • 50. Aile ortamındaki düzenin nasıl tesis edileceği üzerinde durarak, ailede babanın önemine vurgu yapar. Evde hâkim olması gereken kişi ailenin reisi olan kocadır. Fakat erkeğin üstünlüğünü vurgularken kadının önemine de vurgu yapmayı ihmal etmez. Daha sonra hangi kadınlarla evlenilip hangi kadınlarla evlenilmemesi gerektiği hususları üzerinde durur.
  • 51. Evlilik sonrasında kadın-koca ilişkisine ve birbirlerine olan görev ve sorumluluklarına değinir. Çok eĢliliğe karĢı çıkar ve evde nizamın ve adaletin tesisi adına tek evliliğin daha evla olduğunu söyler. Çok evlilikten kaçınmanın en önemli gerekçesi olarak da adaletin eşler arasında sağlanamayacağı düşüncesidir.  Kınalızâde, a.g.e, s. 39-59
  • 52. Evlilik kurumunun neslin idamesi için önemine vurgu yaparak, evde huzurun bozulması durumunda boşanmanın gerekli olduğuna değinir. Fakat kimi durumlarda çocukların zor duruma düşmemesi adına sabretmek daha evladır. Ayrıntılı bir şekilde çocuğun yaşına göre nasıl bir terbiyeden geçmesi gerektiği konularına değinir.  Kınalızâde, a.g.e, s. 60-84
  • 53. Devlet Ahlâkı’nı da anlatır. Devlete ait konuları neden aile konusu içersinde incelediği önemli bir sorudur. Zira, devleti ailenin bir uzantısı olarak görmesi, bireysellikten topluma doğru genişleyen bir sosyalleĢme anlayışının bir sonucudur.
  • 54. Aile ahlâkı bölümünde cemiyet düşüncesi dikkate alınmış, toplumu meydana getiren bireyler, bunların bir arada yaşama zorunluluğu, bu zorunluluk sırasında sağlanılması gereken düzen üzerinde durmuştur. Devlet, toplumda düzeni sağlayan ve toplumdaki insanları mutluluğa götüren kurum, devlet başkanı ise toplumda düzeni sağlayan kişi konumundadır.  A. Sıdıka Oktay, a.g.e, s. 425
  • 55.  Dolayısıyla cemiyeti daha büyük ve geniş bir aile olarak düşünmüştür. Nitekim bu büyük ailede devlet baĢkanı, baba rolünü oynamakta, toplumun diğer fertleri de aile bireylerinin yerini almaktadır. Onun devlet başkanının halka olan sevgisini “babanın oğluna olan sevgisi”ne benzetmesi bu anlayışın bir ürünüdür.  Dolayısıyla fertten aileye, aileden topluma doğru gittikçe genişleyen bir ahlâk anlayışı Kınalızâde tarafından ortaya konulmaktadır.  Kınalızâde, a.g.e, s.188, A. Sıdıka Oktay, a.g.e, s. 425
  • 56. 3- Devlet Ahlâkı: Bu bölümde devlet ve toplum anlayışını yansıtmaktadır. Bireyin temeddüne ? duyduğu ihtiyaç, bu temeddünün doğal bir sonucu olarak Tedbir’ül Medine’ye yani siyasete ve hükümdara duyulan ihtiyaç, devletin psikolojik zemini oluşturacak ve cemiyeti bir arada tutacak muhabbete ihtiyaç, fazıl insanlar diyarı olan Medine-i Fâzıla’nın tarifi, devletlerin türü, hükümdar ve reayanın görev ve sorumlulukları gibi birçok mühim konuyu işler.
  • 57.  Kınalızâde bu konuların temeline bireyin temeddüne duyduğu ihtiyacı koyarak meseleyi ele alır. Ona göre insan bi’t-tâb yani tabiatı gereği toplum içinde yaşamaya zorunludur. Bu zorunluluk insanları bir arada yaşamaya zorlar. Bu cemiyet yaşantısının sağlıklı bir şekilde sağlanması için ise tedbir yani siyaset zorunludur. Çünkü insan bir arada yaşamaya ihtiyaç duymakla beraber istediği, arzu ettiği bir şeyi elde etme hususunda da sınırsız bir isteğe sahip hâris bir varlıktır. Bu ise cemiyetin huzurunu kaçırabilecek hatta onun zabtını halele uğratacak bir durumdur. Bu durum yukarıda da söylediğimiz gibi tedbi’ül medine’yi zorunlu kılmaktadır.  Kınalızâde, a.g.e, s.140, F.Unan, a.g.e, s. 97
  • 58.  Bireyin temeddüne zorunluluğu ise aslında diğer bir zorunluluğa dayanmaktadır: bireyin ihtiyaçlarını giderme zorunluluğu. Aslında Allah bireyleri kendi  ihtiyaçlarını giderebilme kabiliyetinde yaratmıştır, fakat bireyleri ihtiyaçlarındaki çeşitlilik onlara iş bölümü yapmalarını zorunlu kılmıştır. Hal böyle olunca her birey kendisi hangi meslek dâhilinde çalışıyorsa onu en iyi bir şekilde yerine getirmeli ve kendi istihdam alanını terk etmemelidir.
  • 59. Bu toplum ve işbölümü anlayışı aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin temel hususiyetlerinden biridir. Osmanlı idaresi, cemiyeti oluşturduğu varsayılan sosyal zümrelerin, hangi meslekleri icra ediyorlarsa orada istihdamları ve sınıf atlamaya çalışmamaları – en azından nazari planda – vazgeçilmez bir ilke olarak görülecektir. Fahri, İdeal Cemiyet İdeal Devlet İdeal  UNAN, Hükümdar, Lotus Yayınevi, Ankara, 2004 s.100
  • 60.  İnsanlar ihtiyaçları gereği bir arada yaşamak zorundadırlar. Bu zorunlu yaşamın sağlıklı bir şekilde idamesi ancak bir hükümdarın varlığıyla mümkündür. Yani bir tedbir–siyaset gerekli idi. Öyle bir tedbir gereklidir ki neticede bütün insanlar ondan faydalanmış, kötülükler ortadan kalkmış, bir araya gelme (ictima’ ve temeddün) layıkıyla ve arzulanan şekilde gerçekleşmiş, herkesin müstahak olduğu şey ile yetinmesi sağlanmış olsun. Bu tedbir orjinal ifadesi ile “siyaset-i uzmâdur ki bununla ictima’ mümkin ve fesad mündefi’ olur”  Kınalızâde, a.g.e. s. 132, F. Unan, a.g.e, s. 100
  • 61. Bu siyaset-i uzmâ’yı gerçekleştirmek için üç şeye mutlak ihtiyacın olduğunu belirtir. Bunlar kısaca:
  • 62. 1-Namus-ı Şari’: Siyasetin vazgeçilmez aracı olan namus-ı şari’, şeri’at-i ilahidir. Şeri’at-i ilahi ise ihtiva ettiği emirler (evamir), yasaklar (nevahi), engellemeler (zavacir), hadler – sınırlar (hudûd), hükümler(ahkam) ve siyasetten ibarettir. Bu kuralları uygulamayı peygamberler ve Allah’ın yeryüzündeki gölgesi olan sultanlar yüklenmiştir.  Kınalızâde, a.g.e. s.132-133, F.Unan,
  • 63. 2-Hâkim-i Mâni’: Men’ edici, engelleyici, hâkim hükümdardır. O tedbir almaya, kanunlar koymaya, bunları uygulamaya, bunlara karşı gelenleri engellemeye ve cezalandırmaya muktedir bir şahsiyettir. Bu hâkim-i mâni’ cemiyetin huzurunu sağlamak için şeri’at-i ilahiyi (nevamis-i ilahi) uygulamak zorundadır. Bunun yanında şeri’ate mugayir olmamak kaydıyla kendi yasalarını (yasağ-ı padişahî) çıkarma hakkına da sahiptir.  Kınalızâde, a.g.e. s.133, F.Unan, a.g.e. s.108
  • 64. 3-Dinâr-ı Nâfi’:  Faydalı ya da meşru kazanç anlamına gelen bu kavram siyasetin üçüncü önemli unsurlarındandır. Halkın birbirine karışması birbirleriyle ticari ilişkileri zorunlu kılmaktaydı. Bu ise siyasetin temel dayanağı, olmazsa olmazı olan ekonominin temini anlamına gelir.  F. Unan, a.g.e. s.118
  • 65. Toplumun düzen içerisinde birliğini sağlayan siyasi normları sıraladıktan sonra toplumun huzur içinde bir arada olmasının sadece bu tarz normatif unsurlarla sağlanamayacağını aynı zamanda cemiyetin tüm fertleri arasında paylaĢılan bir sevginin olması gerektiğinden bahseder.
  • 66.  Kınalızâde’nin bilhassa Fârâbi’den etkilenerek, devlet ahlâkı başlığında, faziletli şehrin/ devletin (Medine-i fâzıla) tarifini yapmış ve bu şehrin üyelerini bize tanıtmıştır. Ona göre bir şehre (veya devlete) erdemli, ideal, model şehir (Medine-i fâzıla) denilebilmesi için, kuruluşunun sebeb-i hikmeti (asıl sebebi) onu ortaya çıkaran asıl sâik iyilikler (hayrât) ve güzellikler (mesalih) olmalıdır. Orijinal ifadesiyle:  “Medine-i fâzıla oldur ki anda olan temeddün ü ictima’un sebebi hayrat u mesalih ola.”  Kınalızâde, a.g.e. s.175, , F.Unan, a.g.e. s.148
  • 67. Medine-i fâzıla tarifine yer verdikten sonra Medine-i gayr-i fâzıla konusuna değinir. Erdemli şehirle zıt özelliklere sahip olan bu toplum yapısını Kınalızâde de selefleri gibi kısımlara (Medine-i cahile, fâsıka, dâlle gibi) ayırır. Fakat aynı taksimi erdemli şehir için yapmaz zira o özünde vahdeti içermektedir.
  • 68. Erdemli şehrin üyelerini idrak yeteneklerine ve mesleklerine göre ayırır. Böyle bir tasniften sonra ise erdemli şehrin erdemli kralından (idareci) bahseder. Onun özelliklerinin, halka karşı sorumluluklarının ne olduğunu anlatır. Eflatun ve Farabi de olduğu gibi bize bir filozof-kral portresi çizer. Fakat unutulmamalıdır ki Kınalızâde bu ideal devlet yapısını tarif ederken hep Osmanlı Pratiğini göz önünde bulundurmuĢtur.
  • 69. Demek ki bütün bilim dalları Toplum Pratiği ve Geçerliliği göz önüne alınarak anlaşılmalıdır. Saygılar… Nazlım & Atalay & Gündüz * Dr. Hasan OCAK hocamıza bize bu fırsatı verdiği için sizlere de sabısla dinlediğiniz için teşekkür ederiz.