1. Bugün bütün dünyayı bir bilgisayar ekranına sığdırıp, uzağı yakınlaştırabildiğimiz, hatta iki
parmakla var olduğumuz dünyanın gidişatını değiştirebileceğimiz bir ağ ortamında
yaşamaktayız. Bundan yüzlerce yıl önce dünyanın bir bilgisayar ekranına sığabileceğini ya da
bize çok karmaşık gelen problemleri bir makinenin çözebileceği söylendiğinde, ancak
filmlerde olur deyip geçerdik. Tıpkı Ayn Rand’ ın fantastik kitaplarında olduğu gibi.
Makinelerin ve bilgi teknolojilerinin gelişimi insanların hayal güçlerinden ve her yeniliğin
ortaya çıkarmış olduğu yetmezlikten doğmuştur. Yetmezlik olarak ifade ettiğim şey şudur;
ortaya çıkan ve hayatımıza kolaylık katan bu makineleri hiçbir zaman yeterli olarak
görmememizdir. İnsanoğlu ortaya koymuş olduğu her yeniliği, her icadı hayal gücü, akıl ve
mantığın bize sunmuş olduğu olanaklarla her seferinde daha geliştirmiştir.
Dünya geneline baktığımız zaman; sürekli bir değişime, sürekli bir gelişme yaşanmaktadır.
Güçlü olan toplumlar; ekonomik açıdan refah bir düzeye ulaşmış, politik açıdan belli bir
standardı yakalamış, sürekli olarak gelişen, değişen ve hala gelişmekte değişmekte olan bilgi
teknolojilerine ayak uydurabilen toplumlar bugün varlıklarını sürdürebilmektedirler. (ABD
gibi). Fakat özellikle ekonomik açıdan gelişemeyen ve politik açıdan boşlukta olan toplumlar,
bu yeni bilgi teknolojilerine ayak uydurmakta güçlük çektiklerinden dolayı, amiyane bir
tabirle geri kalmaya ve daha güçlü toplumların sözde korumaları altında sömürülmektedir.
(Filmdeki Endonezya örneği gibi).
Teknoloji bir anda ilerleme gösteren bir olgu değildir, tıpkı hükümet politikaları gibi. Yeni
bir teknolojinin yayılabilmesi, topluma adapte edilebilmesi için belli bir süreç gerekmektedir.
Yeniliği kabul etmek kolaydır, fakat uygulamak zordur. Rand’ ın röportajında ifade ettiği gibi
bencil olmamak gereklidir, küreselleşen dünyayla beraber paylaşımcılığın artması
kaçınılmazdır.
Bana göre yapılan her yeniliğin ardından; ister politik anlamda yenilik (American
Revolution) ister şuan hayatımız her alanında var olan yeni teknoloji anlamında ortaya çıkan
iki sonuç vardır. (Postman (1992: 4-5) "…her teknolojik yeniliğin tek taraflı etkisi olduğunu
varsaymak bir hatadır. Her teknoloji hem bir külfet, hem de nimettir…" demektedir). Birincisi,
yeniliği gerçekleştiren toplum en kârlı toplumdur. Neden? Çünkü; bu toplumda ortaya
konulan yenilikle ilgili yeni bir “Ürün” ve “Pazar” ortaya çıkmış olacaktır. Ortaya konulan ürün
toplumun dikkatini çekebilecek bir ürün ise talep artar. Talep attıkça, yeniliği gerçekleştiren
toplum kalkınmaya başlar. Yeniliği gerçekleştiren toplum kalkındıkça daha çok alternatif
üretebilir. Zaten bugün üretebilen toplumlar sorunsuz bir şekilde yaşamlarını devam
ettirebilmektedirler. İkinci olarak ise; yeniliği gerçekleştirmek yerine yeniliği adapte olmaya
çalışan toplumlardır. Bu toplumlar yeniliği tüketen yani “Pazar” olarak nitelendirdiğimiz ve
genelde üreten topluma göre zararlı olan toplumlardır. Bu toplumlardan politik, siyasi ve
ekonomik anlamda çöküntü yaşayanlar en zararlı olanlardır. Olası bir kriz halinde büyük
devletlerin hâkim olmaya ve kendi bünyelerine dahil etmeye çalıştıkları toplumlardır.
(Endonezya gibi).
2. 1990’ lı yıllardan itibaren hayatımıza büyük ölçüde etki etmeye başlayan ve 2000’li yıllardan
itibaren de tam olarak hayatımızın merkezine yerleştirdiğimiz ağ ve bilgi teknolojileri
dünyamızın küreselleşmesinde önemli bir yere sahiptir. İnsanlar bu ağ ve bilgi
teknolojilerinin sayesinde artık zamandan ve mekândan bağımsız olarak birbirileri ile iletişim
kurabilmekte, bilgi edinebilmektedirler. Bugünlerde aşırı talep görmekte olan soysal ağlar
üzerinde “7/24” zaman geçirmekte hayatlarının her anını sanal ortamda teşhir etmektedirler.
Ayrıca yaşanan bilgi patlaması dolayısıyla insanlar her türlü bilgiyi, özel yaşamları dahil olma
üzere “bulut” olarak nitelendirilen internet ortamında depolamaya başlamışlardır. Evet, bu
ortama istediğimiz kadar bilgi yükleyebiliyoruz; fakat hiç kimse bu ortamın güvenli olduğu
yada kalıcı olup olmadığına dair garanti veremiyor. Yani bir gün “bulut” ortamına
yüklediğimiz bilgilerin ortadan kayıp olması mümkün.
Sonuç olarak, ağ ve bilgi teknolojileri geçmişten günümüze yavaş yavaş girmiş olup, bugün
de hayatımızın her alanında var olup, bir nevi dünyamızın sanal ortamda küçülmesine neden
olmaktadır. Hayatımızı kolaylaştıran bu teknolojiler iyi niyetle kullanılsa da kullanılmasa da,
iyi ve kötü olarak çift yanlı sonuçlar ortaya koyarak giderek gelişmektedir. Bu gün bütün
disiplinlerin bu teknolojilerle iç içe olduğu düşünülürse, teknolojisiz bir yaşamın mümkün
olmadığı ve olmayacağı ortadadır.