2. •Minyatür, çok ince
işlenmiş ve küçük
boyutlu resimlere ve bu
tür resim sanatına
verilen addır…….
3. • Daha çok muhafazakar kesimin sanatı
olarak algılanan minyatür aslında
yozlaşmaya ve ayağı yere basmayan taklit
dönüşümlere, zevksizliğe karşı duruştur,
yaşama ve dünyaya saf bir çocuğun
kirlenmemiş temiz bakışıdır…der Gülçin
ANMAÇ…..
7. • Orta Çağda Avrupa'da elyazması
kitaplarda baş harfler kırmızı bir
renkle boyanarak süslenirdi. Bu iş
için, çok güzel kırmızı bir renk veren
ve Latince adı “minium” olan kurşun
oksit kullanılırdı. Minyatür sözcüğü
buradan türemiştir.
8. • Bizde ise eskiden resme “nakış”
ya da “tasvir” denirdi. Minyatür
için daha çok nakış sözcüğü
kullanılırdı. Minyatür sanatçısı için
de “resim yapan, ressam”
anlamına gelen nakkaş ya da
musavvir denirdi.
9.
10. •Minyatür, doğu ve batı
dünyasında çok eskiden
beri bilinen bir resim
tarzıdır
11. • Minyatür, kitapları resimlemek amacıyla
yapıldığından boyutları küçük tutulmuştur
• Bu minyatürlerin çevresi çoğu kez "tezhip“
denen bezemeyle süslenirdi
• Minyatürde sulu boyaya benzer bir boya
kullanılırdı. Yalnız bu boyaların karışımında bir
tür yapışkan olan arapzamkı biraz daha
fazlaydı.
12. • Çizgileri çizmek ve ince ayrıntıları
işlemek için yavru kedilerin
tüylerinden yapılan ve
"tüykalem“ denen çok ince
fırçalar kullanılırdı. Boyama işi
için de çeşitli fırçalar vardı…
13.
14. • Resim yapılacak kâğıdın
üzerine arapzamkı katılmış
üstübeç sürülürdü. Renklere
saydamlık kazandırmak için de
bu yüzeyin üzerine bir kat da
altın tozu sürüldüğü olurdu.
15. • Bilinen en eski minyatürler
Mısır'da rastlanan ve MÖ 2.
yüzyılda papirüs üzerine yapılan
minyatürlerdir. Daha sonraki
dönemlerde Yunan, Roma, Bizans
ve Süryani elyazmaları'nın da
minyatürlerle süslendiği görülür
16.
17. • Hıristiyanlık yayılınca minyatür özellikle
elyazması İncil 'leri süslemeye başladı.
[Avrupa]'da minyatürün gelişmesi 8. yüzyılın
sonlarına rastlar. 12. yüzyılda ise minyatürün,
süslenecek metinle doğrudan doğruya ilgili
olması gözetilmeye ve yalnızca dinsel konulu
minyatürler değil dindışı minyatürler de
yapılmaya başlandı…..
18. • Baskı makinesinin bulunuşuna
kadar Avrupa 'da çok güzel ve
görkemli minyatürler yapıldı.
Bundan sonra minyatür daha çok
madalyonların üzerine portre
yapmak için kullanıldı.
19. • . Selçuklular döneminde de minyatüre önem
verildi. Selçuklular'ın İran ile ilişkileri nedeniyle
minyatür sanatı İran etkisinde kaldı. Mevlana 'nın
resmini yapan Abdüddevle ve başka ünlü
minyatür sanatçıları yetişti. Osmanlı Devleti
döneminde ise 18. yüzyıla kadar İran ve Selçuklu
etkisi sürdü. Fatih döneminde, padişahın resmini
de yapmış olan Sinan bey adlı bir nakkaş, II.
Bayezid döneminde de Baba Nakkaş diye tanınan
bir sanatçı yetişti.
20. • Osmanlı devletinde minyatür
sanatı 15. yüzyıl ortalarında önem
kazanmaya başlamıştır. II.
Mehmed'in minyatür sanatına
olan ilgisi bu sanatın gelişiminde
önemli rol oynamıştır…
23. • Figür dikey gelişen dikdörtgen bir form içinde dörtte üç
profilden ve tam boy portre olarak tasarlanmıştır. Arka
fon zemin renginin belirleyiciliğinde boş bırakılmış;
sarığın çevresi kaftanın renginde maviyle
gölgelendirilerek denge sağlanmış ve figürün baş kısmı
ön plana çıkarılmıştır. Bağdaş kurmuş halde resmedilen
figürün anatomisinde sitilizasyon yapılmıştır. Böylece
oturma biçiminden kaynaklanan derinlik ilgileri yüzeye
çekilerek şemalaştırılmıştır. Figürün üst tarafı ise yine
yüzeyin belirleyiciliğinde üç boyut yanılsaması
oluşturan iki boyutlu bir tasarımla biçimlendirilmiştir.
Kıyafetin kıvrımlarında uygulanan ışık gölge çalışmaları
ile de bu yanılsatma çabası desteklenmiştir…..
24. • Portrenin ikonografisine ilişkin
yorumlarda, doğu batı sentezini yansıttığı
görüşü ileri sürülmüştür. Araştırmacılara
göre bu sentezin doğulu bileşeninin
kökeninde hem Osmanlı, hem de
Timurlu, Türkmen saraylarında gelişen
yerleşik Timurlu saltanat ikonografisi
vardır….
25.
26. • Tasvir edilen büyük hükümdar sade
görünüş altında yalnız çok ince yüz hatları
ile haşmetli bir etki yapmaktadır. Anatomi
çalışmalarına, el ve ayaklara önem
verilmediğinden bunlar ihmalkâr şekilde
çizilmiş vücut ve kol elbiseler altında
ustalıkla kapanmıştır…..
27. • 16. yüzyılda Reis Haydar diye
tanınan Nigari
• ,Ahmetcan Barlas,Haydar Kay,
İsmail Can, Gazi Capır, Nakşî ve
Şah Kulu ün yaptılar.
28. • Levnî, Türk minyatür sanatında bir
dönüm noktasıdır. Levnî, geleneksel
anlayışın dışına çıktı ve kendine özgü
bir biçim geliştirdi. 19. yüzyıl
başlarında yenileşme hareketleriyle
birlikte minyatürde de batı resim
sanatının etkileri görüldü.
29. Günümüz minyatürü
• Minyatür yerini yavaş yavaş
bildiğimiz anlamda çağdaş resme
bırakmaya başladı. Ama batıda
olduğu gibi ülkemizde de
geleneksel bir sanat olarak
varlığını sürdürmektedir……
30. • Birkaç yüzyıllık kesintiden sonra Prof. Dr.
Süheyl Ünver’in çabalarıyla tekrar günyüzüne
çıkmıştır.
• Günümüzde Günseli Kato, Nusret Çolpan,
Gülbün Mesera, Gülçin Anmaç, Taner Alakuş
ve yetişmekte olan birçok genç sanatçı
tarafından icra edilmektedir.
31.
32. • SİNEMADA GÖSTERİLEN
FİLMLER DE ARKA PLANDA
HAYAT BULAN MİNYATÜR
KONUSUNA EN GÜZEL
ÖRNEK ;
33. Cenneti Beklerken
• Cenneti Beklerken,
yönetmenliğini Derviş Zaim'in
yaptığı 107 dakikalık Türk-Macar
ortak yapımı sinema filmi. 2005
yılında çekilen film Türkiye'de
Aralık 2006'da gösterime girdi.
34. • minyatür sanatını hem bir
yan tema olarak
kullanması, hem
çekimlerde bu sanattan
yararlanılmasıyla dikkat
çekti.
35. • Bu filmde aslında bu sanatın
islamiyette yasak olması teması,suret
çizildiğinde suç olacağı ama olayları
tarihe kaydetmek için tasvir
yapıldığında suç sayılmayacağı arka
plan da işlenmiştir.
36.
37. Filmden alıntılar:
• Nakkaşlık, hayali dondurup resmetmektir. Eğer
dönmezsem beni nakşet. (Eflatun, çırağı
Gazal’a)
• Nakkaş gördüğünü değil zihnindekini nakşeder.
(Eflatun, emirkulu Osman’a)
• Ben rüyamın peşinden gidiyorum. Şayet
başarısız olursam, hikâyemi nakşet ki bunca
çaba boşa gitti sanılmasın. (Şehzade Danyal,
Eflatun'a)
38. • Resim hem yapanın, hem bakanındır.
(Eflatun, Kervansaray'daki çoban'a)
• Resim yapman karşılığında hayatını
kurtardın. Sen mi onlarınsın, onlar mı
senin? (Vezir, Eflatun'a)
• Sen, baktığım tek suretsin... Gitme!
(Leyla, Eflatuna)
39.
40.
41. FARKLI BİR TARAFTAN BAKALIM :
• İSLAMİYETTE RESİM
GÜNAH İSE NEDEN BU
MİNYATÜRLERİN
YAPILMASINA MÜSAADE
EDİLDİ?
42. • Müslümanlar ilahi güzellik
konusunda teşbihten çok tenzihi
tercih ettiler. Zira teşbihî
yaklaşımların nihayetinde
putperestliğin kaynağı haline
geldiklerinin çok iyi
farkındaydılar…….
43. tenzih etmek :kusurlu ve kabahatli
olmadığını, kötü vasıflardan
soyutlandırıldığını, dışında tutulduğunu
bildirmek…..
Teşbih : sözün anlamını
kuvvetlendirmek için aralarında
benzerlik bulunan iki kavramdan zayıf
olanın güçlüye benzetilmesidir…..
44. • minyatürün asıl amacının eşlik ettiği yazıtlardaki
savaşları, fetihleri, özel olayları resmetmesinden,
ve bir yerde "döküman" işlevi kazanmasındandır.
bir minyatüre bakınca bunu anlayabilirsiniz zaten,
her şey "orda"dır, resim dışında bir dünyanın
işliyor olduğuna kanaat getirmezsiniz, zira
gösterilmek istenen savaştır, savaşın resmedilişi
değil. yoksa yasak olan perspektif değil, insan
suretini görüldüğü gibi aktarılmasıdır islamda,
böyle bir uygulamaya gidilmesi ise yorum veya
tercih sonucu olabilir…..
45. • minyatür'de figürler ve mimari öğeler
genellikle kuş bakışı ve yassı
biçimlerle temsil edilir. evet bu
açıdan islam sanatı perspektifinin,
batı sanatındaki perspektif
anlayışından bariz bir şekilde farklı
olduğu zaten ortadadır…..
46. • minyatürdeki kuş bakışı ve o yassı temsil
anlayışının tercih edilişine gelince; bu kuş
bakışı biraz tanrı gözü gibidir, amaçlanan da
temsilin içinde yer alan bütün öğelerin
"uzay"da belirlenen bir merkez noktaya eşit
uzaklıklarda durduğunu hissettirmektir.
minyatürdeki tüm figürler, tüm mimari öğeler
arasında "eşitlik" vardır…..
49. MİNYATÜR BİR AŞK SANATI MI?
• Eğer bir işin başında siz anlamadan gün
ağarıyorsa, o iş değil aşk oluyor. Bir işi aşk ile
yaptığınızda ise kazanç, hırs, hesap, çıkar gibi tüm
maddi kavramların dışına çıkıyorsunuz. Benim
sanat aşkım, hayata geçmeyi bekleyen fikirlerin
baskısı ve üretme azmi ile birleşince güçlü bir
isteğe dönüşüyor. Her zaman minyatür çalışırken
mutlu olurum, elime fırçamı aldığım an nefes
almaya başlarım’ diye açıklıyor saflığı, çizgi ve
renkleri sabırla nakışlayan Gülçin Anmaç…..
50.
51. Aslında minyatürün özü…..
• Her şey doğru çizilir ama
aynen çizilmekten kaçınılır,
soyutlama büyük bir uyum
içinde kullanılır….
52. • Bu sanatı gerçekleştiren nakkaş,
yaptığı her çizimde doğayı, canlıları
birebir ve aynen kopyalamaktan
özellikle imtina ederek, gölge ve
derinlikten kaçınarak ve belli
oranlarda da onları stilize ederek
anlatmak istediğini resmeder….
53. • Her şey kontürle belirtilerek canlı, parlak
renkler ile boyanır. Figürler, objeler birbirini
kapatmayacak şekilde ve aynı büyüklükte
istiflenerek yerleştirilir, bütün detaylar en ince
ayrıntısına kadar işlenir. Minyatür sanatının
tüm bu özellikleri, bir konunun tam ve gerçekçi
olarak anlatılmasını mümkün kılar……
54. • Bir hikayeyi resmetmek için figür
çizilebilir ama onu ete, kana
bürünmüş hale getirmekten
çekinilmiştir. Derinlik vermeden, ışık
gölge etkisi olmadan, cansız gibi
görünen ve hatta stilize olan figürler
kullanılmıştır.
55. • Tasvir edilen büyük hükümdar sade
görünüş altında yalnız çok ince yüz hatları
ile haşmetli bir etki yapmaktadır. Anatomi
çalışmalarına, el ve ayaklara önem
verilmediğinden bunlar ihmalkâr şekilde
çizilmiş vücut ve kol elbiseler altında
ustalıkla kapanmıştır…..
56. • Minyatürde her şey çizgi ile sınırlıdır…
• Minyatürde genelde bütün konulara kuşbakışı
bakılır ama objeler önden görülür ve nesneler
birbirinden bağımsız birimler olarak ele alınarak
her biri en iyi anlatılacak bakış açısıyla verilir…
• eserde konu olarak önem taşıyan nesne ya da
figürler (Padişah gibi) ötekilerden daha büyük
gösterilir..
• Minyatürde perspektif olmayışı eksiklik değil,
bütün ayrıntıyı olduğu gibi yansıtabilme
üstünlüğünü sağlamaktadır….
57. • İnsanların ruhuna yakın olan
sanat, kalpleri yumuşatır,
zıtlaşmayı ortadan kaldırır,
sanat ruhun inceldiği
yerdir.Minyatür bir
aşktır,sevme sanatıdır….