Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
Türkiye Gazetesi ile İhlas Kolejinden Ortak Eğitim Kültür Eki 3.Sayi
1. Kurşunkalem
“TÜRKİYE’NİN EĞİTİM PLATFORMU”
’NİN KATKILARIYLA... kursunkalem@tg.com.tr 28 MART 2010 PAZAR
9
Ona cıss, buna cıss! AZMİ
AKSOY
Nasıl öğrensin
Etkiliyorum
Süt şişesi
Ç
ocukluğumuzda süt ve yoğurt bugünkü
gibi karton kutularda değil, cam şişe-
bu çocukcağız
lerde satılırdı. Boş şişeyi iadede depozito
alırdık. Bunları bakkala ben götürür,
sıkıca tembihlenmeme rağmen yolda oyun falan
derken arada bir kırar ve azar işitirdim.
Bir yaz tatilinde, hayatı öğrensin diye beni
tanıdık bir tuhafiyecinin yanına verdiler. Yaptığım
da ufak tefek getir götür işi filan... Kırılacak bir
şey yok, bu nedenle rahatım. Birkaç hafta geç-
mişti, bir gün dükkân sahibi bir poşet içinde
lastikle tutturulmuş birkaç deste para ve bir
hesap cüzdanı verdi bana. “Oğlum, bu parayı
al, ilerideki bankaya götür ve hesaba yatır.”
Turgut Evrankaya
Rehber Öğretmen
Bir insanın mutlu ve başarılı dedi ve işine döndü. Adam, benim süt şişesi
vukuatını bilse boş poşeti bile teslim etmezdi.
bir hayat sürmesi için tabiatı O an benim de dilim tutuldu galiba, adama bir
A
nne ve babaların en büyük arzusu, çocukla-
rının yetişkin olduklarında toplum içinde gereği güven duygusuna ihti- şey diyemedim, mecburen poşeti alıp çıktım.
Durum çok vahim, bir anda ter bastı, sanki
saygın bir yer edinmesidir. Aileler her zaman
çocuklarını en iyi yerlerde görmek ister.
yacı vardır. Ancak çocukken kalbim kulağıma yakın bir yerde atmaya başladı.
Poşete bir yapıştım, o an iri yarı biri gelse söküp
Özgüven, bebeklik çağında iken kazanıl- fanus içinde pamuklar arasın- alamazdı onu benden. Veznenin önüne geldi-
ğimde her tarafım ağrıyordu, terden sırılsıklam
ması gereken bir gelişim ögesi olduğu için
bu gelişimin ilk basamağı anne karnında
da bitki yetiştirir gibi aşırı ko- olmuştum. Vaziyetime veznedar da şaşırdı.
Uzatmayalım, kırık dökük de olsa derdimi anlatıp
başlamaktadır. Ebeveyn olarak bu noktada rumacı davranmak özgüven- parayı hesaba yatırmaya muvaffak olmuştum.
Bankadan çıktım, büyük bir iş başarmış olmanın
çocuklarımızla iletişime geçerken bazı hu-
susları gözden kaçırabiliyoruz. Onlara, yaş- sizliğe sebep olur. keyfiyle derin bir nefes aldım. Süt şişesi kıran o
çocuğun dönüş yolundaki çalımlı yürümesini gör-
larına göre değil beklentilerimize ya da meliydiniz. Bu yürüme, süt şişesinden bankaya
kendi yetiştiğimiz dönemde kazandığımız para yatırmaya terfi etmenin keyfiydi. Artık değil
tecrübelere göre davranıyoruz. Durum böyle para yatırmayı, bankanın merkez şubesine para
olunca söylediklerimiz ve davranışlarımız transferini bile üstlenebilirdim. O an kendimde
öyle bir enerji ve güven hissettim ki biri elime bir
çocuğa özgüven kazandıracakken tam tersi toplu iğne verip koca bir dağı göstererek: “Şu
durumlar oluşabiliyor. Kendi çocukluğumuzu dağı delip karşı tarafa geçebilir misin?” diye
hiç göz önüne getirmediğimiz için çocukla- sorsa, hiç tereddütsüz “evet” derdim.
Yaşına uygun görevler verin
rımız hata yaptığı zaman bunu normal kar- Özgüven denilen şey insana güç veriyor,
şılamıyoruz. Bu sebeple, hata yapmak ço- enerjisini artırıyor ve onu daha fazla gayret et-
meye özendiriyormuş. O gün çocuk yaşımda
cuktan beklenmeyen anormal bir davranışmış bunları anlayabildim. Bir işi başarmak, insana
gibi, bizde suni ve sağlıksız bir anlayış olu- ∂ Sorumluluk alabilen çocuk- mızda dört dörtlük bir delikanlı
hem keyif veriyor hem de bir sonraki iş için in-
şuyor. Yani, sıfır hata ile yaşama anlayışı... lar yetiştirmek istiyorsak, onlara ve genç kız görmek istiyorsak şu sanın cesaretini artırıyor.
Oysa bu mümkün değil. yaşlarına uygun küçük görevler anlayışı benimsemek zorundayız: Bu anlamda 8800 metre yükseklikteki Everest
vererek özgüvenlerini pekiştir- “Her şeye rağmen sen bizim göz- Tepesi’ne tırmanan bir dağcı ile koltuğa çıkmaya
ŞEMSİYE TUTMAYIN meliyiz. Ah, onları olduğu gibi bebeğimizsin. Oynarken etrafı da- çalışan bir bebek arasında hiçbir fark görmüyo-
rum. Fakat zirveye çıkınca biri orada olmanın
kabul edebilsek ve onlara biraz ğıtabilir ve oyuncaklarını kırabi- keyfini yaşayacak; diğeri ise hiçbir çaba göster-
Özellikle yürümeye yeni baş- lirsin. Bunları yapıyorsun diye
sabır gösterebilsek!.. Ama ço- meden erken gelen yardımla koltuğa çıkacak.
layan bir bebek yere düşünce ğunlukla bunun tam tersini, hem sana sürekli kızamayız. Biz de İşin kötüsü de bundan sonraki zirveye çıkışlarda
hep birlikte bağırıyor veya çay- de çocuk doğduğundan itibaren böyle yaparak öğrendik. Kaldı ki sürekli destek beklentisi olacak. İleride yapamadığı
danlığa yaklaştığı an “cıss!” yapıyoruz. Koltuğa çıkma, koş- yetişkin olmamıza rağmen biz de her iş için “beceriksiz” damgası yemesi de
diye hemen atılıyoruz. Hâlbuki cabası. Bir düşünün, dağcıya iyilik yapmak için
ma, düşersin, elleme, dokunma!.. hatalar yapabiliyoruz.” Aradaki onu 6000’inci metrede bir helikoptere alıp zirveye
çocuğun genel sağlığına zarar Sonu “-me, -ma” ile biten bin- tek fark şu: Sen kırınca “sakar” çıkarsak... Nasıl kızar ve sinirlenirdi değil mi?
vermeyecek, küçük acı tecrübeleri lerce olumsuz emir cümleleri... oluyorsun, biz kırınca “bunu kim Bunlar bizim çocuklarımız, yanlış ve doğrularıyla
yaşaması “eğitimde yaparak, yaşa- hayatı onlarla paylaşmaya devam edeceğiz.
Eğer büyüdükleri zaman karşı- koydu buraya?” oluyor.
yarak öğrenmenin” temelidir. Tabi Olumlu düşünmeyi bir hayat tarzı olarak be-
kontrol ve takibi elden bırakma- nimseyip doğru ve iyi olanı takdir; yanlış olanı
dan... Çocuk, eline kaşık alıp yemek kırmadan, dökmeden düzeltme çabasını hiç
yemeğe çabaladığı zaman anne elden bırakmayalım. Gelişme ve özgüven böyle
olur. İnanın, herkesin iyi yapabildiği bir şey
hemen kendi yedirmeye başlar. mutlaka vardır. Hareket noktası bu olursa
Kırılacak bir eşyaya dokunacak devamı çok kolay gelir.
olsa kırılmama ihtimalini hiç ak- Ha, söylemeyi unuttum, o zamanlar bir daha
lımıza bile getirmeden hemen mü- hiç süt şişesi kırmadım. Şimdikiler ise kartondan
dahale edip “Elleme, kırarsın!” zaten.
kesin hükmünü ortaya koyarız. Bü-
tün bunları yaparken biz, çocuğa, farkında
olmadan: “Sen yapamazsın, edemezsin, ba-
Anne babalara SBS için aspirin tavsiyeler
şaramazsın!” gibi olumsuz mesajlar verir,
çocuk büyüdüğünde onun başına yağacak
“başarısızlık yağmurunun” bulutlarının oluş-
masını sağlarız. Neticede çocuğa şemsiye
tutmak da yine bize kalır. Bundan sonra
çocuk, başarısızlığı normal görmeye başlar. A. Faruk Levent / Psikolojik Danışman anne-baba olarak bazı noktalara dikkat et- ∂ Çocuğumuzun bir ders çalışma programının olarak, okuldaki davranışları ve ders durumu
memiz gerekiyor. olmasına ve bu programa düzenli olarak uy- hakkında bilgi sahibi olmalıyız.
∂ Geçen hafta SBS başvurularıyla ilgili
DOZU AŞMADAN kısa açıklama yapıp bu imtihan döneminin
Bu dönemde anne-baba olarak çocuklarımıza
nasıl davranmalıyız?
masını sağlamalıyız.
∂ Çocuğumuzun, okulda işlenilen konuları düzenli
∂ Çocuğumuzun televizyona ayırdığı vakte ve bil-
gisayarı bilinçli kullanmasına dikkat etmeliyiz.
Toplumumuzun genel aile yapısında ve anne ve babaların işini daha da zorlaştırdığını ∂ Çocuğa, evde huzurlu ve rahat olabileceği bir olarak tekrar etmesini kontrol etmeliyiz. ∂ Hafta sonları çocuğumuza özel zaman ayırarak onun
şark kültüründe aşırı korumacı ve himaye ifade etmiştik. Gerçekten de çocukların ortam hazırlamalıyız. Gerginlik ve huzursuzluğun ∂ SBS, daha çok, öğrencilerin okuduğunu anlaması sevdiği faaliyetleri birlikte yapmaya çalışmalıyız.
her sene sınavlara yüksek performansta ha- yaşandığı bir evde verimli ders çalışılamaz. ve yorum yapmasına dayalı bir sınav olduğu ∂ Çocuğumuzu çok sevdiğimizi ve onu önemsediğimizi
edici bir özellik var. Çocuklarımıza gerek- için çocuğumuzun düzenli kitap okumasını sağ- ona hissettirmeliyiz. Onun SBS’den alacağı puanın
zırlanmalarını sağlamak, bunun yanında er- ∂ Çocuğumuzun kapasitesini çok iyi bilmeliyiz
tiğinde elbette müdahale etmemiz gerekir, ve ondan kapasitesinin üstünde bir başarı bek- lamalıyız. Tabi, bu konuda bizim de kitap okuyarak ya da sonucun bu sevgimizi kesinlikle değiştirme-
ama bu müdahalede dozu iyi ayarlayamazsak genlik problemleriyle uğraşmak oldukça lememeliyiz. ona örnek olmamız gerekir. yeceğini sözlü olarak ona ifade etmeliyiz.
farkında olmadan çocuğa fayda yerine zarar güç bir mesele. Bu noktada hem sosyal ve ∂ Çocuğumuzu başkalarıyla kıyaslamamaya dikkat ∂ Çocuğumuzun beslenmesine ve uyku durumuna ∂ Çocuğumuzun fiziksel ve duygusal sağlığının -
gelebilir. Onları korumak mı? Tabii ki, duygusal gelişimlerini aksatmamak hem de etmeliyiz, çünkü hiçbir insan başka biriyle karşı- özen göstermeliyiz. sınav başarısı dâhil- her şeyden daha önemli
hem de ömür boyu gücümüz yettiği ölçüde, SBS’de başarı göstermelerini sağlamak için laştırılmak istemez. ∂ Çocuğumuzun öğretmenleriyle iletişim içinde olduğu unutmamalıyız.
ama asla korkutarak değil.
DERS KİTAPLARINDA İŞ HAYATI Tavsiye
HATIR LI ∂ İnternette gezinirken İngiltere’de ilkokullarda Ördek cevaplamış: “Ben yardım edemem, yardım edecek?
filmler
okuma kitabı olarak okutulan bir kitap dikkatimi ancak istersen sana kahve tohumu satabilirim. Ördek: “Ben yardım edemem, ancak kahvenin “Hayat Güzeldir-
TAHTA çekti. Araştırıp öğrendiğime göre kitapta geçen
masalların amacı, çocuklara iş dünyasını öğ-
Buğday yerine kahve ekersen, çok para kazanır
ve istediğin kadar buğday alırsın.”
çabuk büyümesi için gereken gübreyi sana sa-
tabilirim”, demiş.
Life is beatiful”
1999 yapımı, 7
MEHMET ALİ DOĞAN retmekmiş. Ticareti, ekonominin işleyişini, hay- At oradan seslenmiş: “Ben de yardım edemem, At: “Ben kahve yetiştirmekten anlamam, ancak dalda Oscar ödüllü
vanlar üzerinden anlatmışlar. “Ders kitaplarında ancak kahve ekersen ürünlerini satın alırım.” kahveleri zararlı böceklerden korumak için ilaca ih- bu film, savaş gibi
iş hayatı” örneğini hep beraber okuyalım: Fare hemen atlamış: “Ben buğday eki- tiyacın var, istersen sana satarım”, demiş. çirkin ortamda bile
1. BÖLÜM minden anlamam, ancak kahve ekmek için Fare: “Gübre ve ilaç için gereken parayı is- çocuğuna olumlu
Zamanın birinde bir çiftlikte, kırmızı ibikli küçük gereken parayı sana borç verebilirim.” tersen borç veririm”, demiş. bakış açısını en gü-
bir tavuk yaşarmış. Tavuk, kendi yiyeceğini kendi Ticaretten ve tarımdan anlamayan kır- Sonunda kırmızı ibikli tavuk çalışmaya zel şekilde öğreten
"Bir Türkçe kelime, 17 İngiliz bulur ve bu güzel çiftlikte çok mutlu bir hayat ya- mızı ibikli şirin tavuk, bu sözler başlamış, çalışmış da çalışmış. Kahve ye- bir babanın çok et-
kelimesine bedeldir." şarmış. Bu tavuk bir gün buğday taneleri bulmuş sonrasında kahve ekmeye karar tiştirmek, buğday yetiştirmekten daha zor- kileyici hikâyesini
∂ Türkçe kelime: "Afyonkarahisarlılastıra- ve bunları ekerek daha çok yiyecek elde edeceğini vermiş ve buğdaydan vazgeçmiş. muş ve daha çok gübre ve ilaç gerekiyor- anlatıyor. Öğret-
madıklarımızdan mısınız?" düşünmüş. Ancak buğdayı nasıl ekeceğini bilmediği Ancak kahve nasıl ekilir bilmedi- muş. Ama tavuğumuz sonunda çok zengin BİR GÜZEL SÖZ: men, öğrenci ve
∂ İngilizce tercümesi: "Are you one of those için arkadaşlarından yardım istemiş: “Bu buğday ğinden yine yardım istemiş: olacağını hayal ederek sabretmiş... Deva- “Öğretim, öğrenciye saygı duymaktır; öğre- velilere kesinlikle
people whom we unsuccessfully tried to make tanelerini ekmek için bana kim yardım edecek?” -Kahve ekmek için bana kim mı haftaya tavsiye ediyorum.
resemble the citizens of Afyonkarahisar?"
nim, öğretmene saygı duymaktır.” EMERSON