3. İzmir Çevre Gönüllüleri Platformu önceliği
eğitimdir. Uzmanlaşmış eğitimci kadromuz bu
farkındalığı, her yaştan ve her disiplinden
kişilere, çevre bilgisini yayarak yaptığı gibi,
çevre konularında uzman olmuş kişilere,
hocalara, çeşitli eğitim talepleriyle gider ve her
ayın 3. Çarşambası İZÇEP’de konferans verilir.
Çevreyi tanımayanlar, çevreyi koruyamazlar.
Çevre , barındırdığı yaşam formlarıyla bir
bütündür.
Çevre farkındalığı yaratmak
4. Çevre: Tüm canlıların yaşamlarını
sürdürdükleri doğal ortamlardır. Yaşamın
dışında olan ama yaşamı sağlayan
değerlerin toplamıdır.
Canlı ve cansız varlıkların, sorunsuz bir
arada bulundukları, birbirleriyle madde alış
verişini gerçekleştirdikleri ortama da:
EKOSİSTEM denir.
ÇEVRE - 1
5. Güneş, Hava, su, toprak : yaşamı var eden doğal varlıklardır.
Tüm yaşam formlarının ortamlarını oluşturur. Güneş, kozmik bir
varlık olup, bir kaç milyar yıl daha dünyaya yaşam sağlayacaktır.
Ona dokunamayız. Ama diğer doğal varlıkların temiz ve
güvenilir olmaları yaşamın garantisi demektir. Onları örseleyen
hiç bir zehir kabul edilemez.
İnsanoğlunun yarattığı ekonomik düzen, doğal varlıklarımızın
hepsini sonsuz kaynak varsayarak, insanı en merkeze yerleştirip
, doğayı çıkarı uğruna, rant uğruna yağmalamaya başlamıştır.
Bu emperyalizmin, insanı vahşi tüketime yönlendirerek akıl
almaz bir şekilde yükselişi ile olmaktadır. İşte doğal varlıkları
kirleten, tüketen bu anlayıştır.
DOĞAL VARLIKLAR
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14. ÇEVRE HAKKI
Çevre hakkı Anayasamızın 56.
Maddesinde düzenlenmiştir.
Buna göre:
“Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede
yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi
geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve
çevre kirlenmesini önlemek devletin ve
vatandaşın ödevidir.”
15. Doğa kendini devamlı temizler ve yeniler.
Bir gurup canlının artığı, bir başka canlı gurubunun
gereksinimlerini oluşturur.
Doğada: Üreticiler , tüketiciler ve ayrıştırıcılardan
oluşmuş canlı gurupları vardır.
Ve bu canlı gurupları besin zincirleri oluşturarak,
diğer canlılarla, ürünleriyle bazen de çöpleriyle
beslenir, büyür ve çoğalırlar.
Üreticiler üretir. Tüketiciler tüketir. Hepsinin çöpünü ,
ayrıştırıcılar temizler. .Her gurubun karnı doyar .
Doğanın çöpü olmaz
17. Bergama Ovacık’da, Uşak Eşme’de, Kozak
Yaylasında, Kazdağları’nda, siyanür liçiyle
yapılan altın işletmeciliği, Efemçukuru altın
işletmeciliği( siyanürsüz)
Manisa Turgutlu Çaldağ’da, Gördes’de
sülfürik asit liçiyle yapılan nikel işletmeciliği.
Hepsinin adı, doğaya zarar veren vahşi
nadenciliktir.
VAHŞİ MADENCİLİK
18. Efemçukuru köyü, İzmir’e 20 km mesafede, bu
köye gelen Kanadalı Tüprag A.Ş. Köyün
zengin altın yataklarını duydu ve 2009’dan
beri burada işletmesini kurmak için uğraştı.
Gerekli izinler verildi. İBŞB , o bölgede Çamlı
Barajı ÇED iznini almak için uğraştı. İzin
verilmedi. Eğer verilseydi, maden orada
çalışamazdı. Köylülerin toprakları
kamulaştırıldı. Hukuk savaşıyla davalar
kazanıldı. Ama, bir kişi hariç, köylüler tekrar
yüksek fiyata topraklarını sattı.
Efemçukuru altın madeni
gerçeği-1
19. İBŞB Başkanı Aziz Kocaoğlu, köyde
düzenlenen Üzüm Festiva’inde, burada,
altın madeninin, çalışıp, çevreyi
zehirlemesine izin veremeyiz diyerek,
şirketin açtığı galerileri mühürledi. Ama,
kısa bir süre sonra, İZİN YETKİSİ Özel
İdare’ye devredilerek, galeri mühürleri
açıldı. Maden 2011 yılında çalışmaya
başladı. Binlerce ağaç kesildi. Köylülerin
çoğu madene işçi olarak alındı.
Efemçukuru altın madeni
gerçeği-2
20. Yetmedi, şirket çalışma alanını 2,5 kat arttırmak için, yeni ÇED izni
aldı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan
EGEÇEP, ELELE Hareketi, ÇMO, İTO Av.Arif Ali Cangı Ahmet
Karaçam ve bireysel katılımlarla İzmir 1.İdare Mahkemesi’nde
dava açıldı. Mahkemenin saptadığı, üç ayrı üniversiteden üç ayrı
bilim insanının , yaptıkları incelemeler sonucunda sundukları
bilirkişi raporunda, toprak, pasa, yer altı ve yer üstü sularının
tahlil raporlarında, normalin çok üzerinde ağır metal( Cd, Cu, Pb,
Mn, Fe, arsenik ve kanserojen bileşikler(NO3) tespit edildi. (AMD)
Asit-maden drenajı yaratan sülfürlü bileşikler, tespit edildi. Bu
durumun ağır metalleri masum hallerinden çıkarıp,
serbestleştireceği ve suların yaşamı tehdit edecek boyutta
kirletileceği mahkemeye sunuldu. İzmir 1. İdari Mahkemesi ÇED
iznini iptal etti ve kapasite arttırımını durdurdu. (16.04.2014)
Efemçukuru altın madeni
gerçeği-3
21. "2012 ÇED Olumlu Belgesi"nin iptaline ilişkin Mahkeme Kararı,
Anayasa'nın 138. Maddesine göre derhal, İdari Yargılama Üsulü
Kanunu'na göre de en geç 30 gün içinde uygulanması gerekirken,
Şirket Mahkeme’nin iptal ettiği 2.5 kat kapasite artışı ve 5 yıl ek
işletme süresi sağlayan ÇED Raporu’nu yeniden gündeme getirmiştir.
Şirketin talebi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından jet hızıyla işleme
konulmuş, Halkın Katılımı Süreci atlanarak İnceleme Değerlendirme
Komisyonu (İDK) toplantısı ile ÇED süreci başlatılmış, 20 Ağustos 2015
tarihinde toplanan İDK'da Mahkeme Kararı ve İzmir'in sağlığı
umursanmadan , Çevre Bakanı'nın yayınladığı bir genelgeye (2009/7
sayılı) dayanılarak, mahkeme kararı yok sayılarak, 17 Kasım 2015
tarihinde kapasite arttırımı projesi için yeniden ÇED izni verilmiştir.
Konu, sağlık ve çevre yanında, hukuk ve mevzuat ihlalleri açısından da
büyük bir sorundur. Egeçep, Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi ve
İzmirli yurttaşlar olarak bu karara itiraz etmiş ve yaşamımızı ve
gelecek kuşakların yaşamını tehdit eden bu Maden’in derhal
kapatılmasını talep etmişlerdir.
EFEMÇUKURU TÜPRAG A.Ş. HUKUK DİNLEMİYOR
22. Kendisine , çok miktarda para teklif edildiği
halde ,tek bir kişi toprağını satmadı. TBB,
bu yılki Noyan Özkan Çevre Ödülü’nü bu,
kıyasıya yaşamı savunan, keçi sürüsünü
dağlarda otlatarak geçimini sürdüren, Yalnız
Efe’ye verdi.
Neden satmadın diye sorulduğunda, o, “
Doğa için, sağlık için, hava, su ve toprak
için.” Diye cevap verdi.
Efemçukuru altın madeni
gerçeği-4
25. Maden kapasitesini 2.5 kat arttırmak ve işletme süresini 5 yıl
uzatmak için ÇED iznini aldı. EGEÇEP, ÇMO,İTO, A.Karaçam ve
vatandaşlar A. Ali Cangı, 2012 ÇED iptali için dava açtı. Dava
kazanıldı. Ama yeni ÇED izni verildi-2015 . İtiraz edildi.
31. 1970 yılında MTA bu bölgede nikel madenini keşfetti ve bölge
toprağının çok gevşek ve yumuşak (lateritik) olmasından dolayı,
erozyonu önlemek için bölgeye 2 milyon ağaç fidanı dikilmesini
sağladı.
İngiliz şirketi Bosporus bu bölgede nikel işletmesi yapmak istedi.
Dönemin Çevre Bakanı Osman Pepe buna izin vermedi.
Bakan değişti. Şirket adı Sardes oldu. Yeni bakan Veysel Eroğlu
ÇED raporunu imzaladı ve çalışmalar başladı. Bölgeye önce bir
sülfürik asit fabrikası kurulacak, kayaç kırıklarından oluşan yığına
açık havada (açık liç) , yılda 1 800 000 ton sülfürik asit
boşaltılacak, gediz ovası kısa sürede asit yağmurlarıyla çölleşek;
Gediz’den milyonlarca ton su çekilecek, maden için kullanılacaktı.
ÇALDAĞ VAHŞİ MADENCİLİĞİ
32. 2. ÇED İtirazı sonrası mahkeme bilirkişi heyeti oluşturdu ve maden
bölgesinde araştırmalara başladı. Turgutlu ve bölgedeki sivil toplum
kuruluşlarının da hazır bulunduğu incelemelerde bilirkişi heyetinin
başında bulunan hakim davalı ve davacı tarafları dinledi. CHP, MHP,
HDP ile Kimya Mühendisleri Odası, Ziraat Mühendisleri Odası,
Metalürji ve Jeoloji Mühendisleri Odası, Çevre Mühendisleri Odası gibi
birçok oda, sivil toplum kuruluşları incelemelerin yapılacağı alanda
hazır bulundu. TURÇEP, siyasiler, oda başkanları, köylüler gibi bir çok
farklı bileşen Çaldağı’nda gelişmeleri yakından takip etti.
CHP Manisa Milletvekili Hasan Ören, Özgür Özel, CHP Manisa
Milletvekili adayı Tur Yıldız Biçer, CHP Turgutlu İlçe Başkanı Erk
Kayabaş, HDP Turgutlu İlçe Başkanı Selahattin Dağlı, MHP’liler,
Turgutlu Çiftçi Malları Koruma Başkanı Mahmut Çetin, oda başkanları
bölgede madenle ilgili çalışmaları takip etti.
VAHŞİ MADENCİLİĞE BÜYÜK İTİRAZ
35. Aliağa, ülkenin en kirli bölgesi. Petro kimya
tesisleri, demir çelik haddehaneleri, tehlikeli gemi
söküm tesisleri, filitrelerini çalıştırmayan fabrikalar
ve termik santrallar.
Havada, tehlikeli gaz ve ağır metal emisyonları
hayli fazla. Daha fazla kirlilik kaldıracak durumda
değil. Havadan, toprağa, topraktan suya ve
canlılara taşınan , yaşam düşmanı olan bu
maddeler sağlık açısından tehlikeli ve hepsi
kanserojen. Bölgede kansere yakalananların
yüzdesi arttı.
Aliağa Gerçeği-1
36. ODTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü öğretim üyelerinden Prof.
Dr. Gürdal Tuncel, Aliağa'daki 55 nokta üzerinde çalıştıklarını,
40 kadar uçucu organik bileşik tespit ettiklerini bunların içinde
kansere neden olan maddelerin de bulunduğunu söyledi.
Prof. Tuncel, "Aliağa'da uzun yıllar çok ciddi hava kirliliği
vardı. Bu kirlilik zemine çökerek toprak kirliliği oluşturdu.
Aliağa'da ağır metallerin oluşturduğu toprak kirliliği ciddi
boyutlara ulaştı. Bölgede yetişen tarım ürünlerinin çok iyi
kontrol edilmesi gerekli" dedi.
Bölgede, kanserden ölüm olaylarının arttığı TUBİTAK
Raporuyla onaylandı.
Aliağa Gerçeği -2
38. Kömür Santrallerinde bir kW / saat elektrik üretmek için
atmosfere,1 kg CO2 veriliyor. Bu değer petrol için
650gr ve doğal gaz için de 450 gr CO2 üretiliyor demektir.
45. Yeni yeni termik santrallar ülkenin dört bir tarafında birer
birer kuruluyor. En son, Aliağa’da üç yıldır çalışan İzdemir
Termik Santrali ‘nin, ÇED sürecine uygun çalışmadığı,
kamu yararı için değil, şirket menfeati için çalıştığı
gerekçesiyle çalışması mahkeme kararıyla durduruldu.
Ama hukuk tanımamazlık devam ediyor. Santral çalışmaya
devam ediyor.
Muğla’nın Yatağan ilçesinin Turgut beldesinde ve kömür
çıkarılacak alan Lagina antik kentine yakın, 300 000 zeytin
ağacı katledilerek, araziler kamulaştırılarak yeni bir termik
santral kuruluyor.
AMA DURMADILAR.
46. Manisa Köprübaşı ilçesinde eski bir uranyum
yatağında dudak uçuklatan değerler bulundu.
Manisa’da normalin 140 katı
radyasyon ölçüldü
47. Fırat Üniversitesi Jeoloji Bölümü hocalarından Prof. Dr.
Ahmet Şaşmaz, bu bölgede 2008 yılında incelemelerde
bulunmuş ve sunduğu raporda, bölgedeki toprak ve su
kirliliğine dikkat çekmiş, derhal önlem alınıp, bu
bölgenin rehabilite edilmesini söylemiştir.
Ahmet hoca, derelerde ve kuyularda, bitkilerde
uranyum ve ağır metal kirliliğini rapor ederek, bölge
halkının bu suları, içme, temizlik ve sulama amaçlı
kullandığını, kirliliğin, çaylarla Demirköprü Barajına,
oradan da Gediz ile İzmir Körfezine ulaşacağını
söylemiştir.
Köprübaşı eski uranyum
yatakları
48. Çernobilden fazla
Bu değerleri yorumlayan Yrd. Doç. Dr. Enver Yaser
Küçükgül, “ Biz alanda Gama ışınlarını ölçtük. Elde
edilen değerler Birleşmiş Milletler Atom Enerji
Komisyonunun tanımladığı yıllık değerin 140 katı.
Biz 16 mikrosivert ölçtük.
Bu sayı Fukişima'da 40. Çernobil'in Karadeniz
kıyılarına yıllık etkisi 0.50 mikrosivert düzeyinde.
Karadeniz’deki kanser oranının yüksekliğinin
Çernobil nükleer felaketiyle olan ilişkisi yıllardır
biliniyor” diye konuştu.
49. Amerika’da yaşayan nükleer fizik çi Prof.
Dr. Hayrettin Kılıç, Nükleer Savaşa Karşı
Uluslararası Hekimler Birliğinin Almanya
Seksiyonu Üyesi Radyolog Doktor Alper
Öktem ve Dokuz Eylül Çevre Mühendisliği
Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Enver Yaser
Küçükgül’ün, üç farklı aletle üç farklı yerde
yaptığı ölçümler ayni değerdeydi.
Köydeki evlerin duvarlarında da yüksek
radyasyon değerleri bulundu. Köyde kanser
vakaları çok fazla.
Söke Kisir köyde normalin 450
katı radyasyon ölçüldü.
51. Bölgedeki uranyum arama tesislerinde yıllarca
çalıştıktan sonra emekli olan Kasar köylüsü Adil
Mergen, radyasyonun köyüne ve civara etkileri ile
ilgili herhangi bir sağlık taraması yapılmadığını
söyledi. Alanda hala MTA tarafından çeşitli
dönemlerde ölçümler yapılarak uranyum
arandığını iddia eden Mergen, uranyum
yataklarının bulunduğu alandan geçen derenin
ucundaki komşu köyde çok sayıda kanser vakası
olduğunu da ileri sürdü.
KOMŞU KÖYDE ÖLÜMLER FAZLA
52. Tesisin tam adı Aslan Avcı Döküm Sanayi ve Tic.
A.Ş. İzmir’deki fabrika, 60 yıldan fazla Gaziemir
Akçay Caddesi üzerinde, şehrin tam göbeğinde
kurşun üretimi yaptı. Külçe kurşun elde etmek için
ömrünü tamamlamış akü ve hurda kurşun
kullanıldı. Fabrikanın 70 dönümden fazla arazisi
var. Kaderine terk edilmiş makineler, depolar, asit
havuzları... Fabrika 4 yıldır terk edilmiş halde.
Burası, Türkiye’nin bilinen ‘ilk’ nükleer çöplüğü ve
belgelere göre, fabrikadaki ‘sadece görünen’
tehlikeli atıkları bertarafın bedeli en az 12
milyon lira
Türkiye’nin bilinen ilk nükleer
çöplüğü İzmir Gaziemir’de
53. İlk tespit Türkiye Atom Enerjisi (TAEK)
tarafından 3 Nisan 2007’de yapıldı. TAEK,
fabrikada radyasyonlu atık gömülü alan tespit
etti. Bu atıkların Europium 152 kaynaklı olduğu
belirtildi.
17 Haziran 2008’de Çevre ve Orman
Müdürlüğü bir depoda 200 ton atık tespit etti.
Atıkların bertarafa gönderilmesi istendi.
Denetçiler, Temmuz 2008’de tekrar fabrikaya
gittiğinde 180 ton tehlikeli atık daha buldu.
Gaziemir eski kurşun
fabrikasında tehlikeli atıklar
56. İzmir’in Çernobil’inde davaya sahip çıkanlar :
Doç.Dr Hür Hassoy, Av. Arif Ali Cangı ve Doç.Dr.
Enver Yaser Küçükgül
57. Rüzgardan enerji eldesi, temiz ve
yenilenebilir enerjilerdir. Her zaman ;
“Rüzgar, güneş bize yeter, nükleere hayır!”
Dedik.
Ama, tarım ve yaşam alanlarına, ormana,
kuş göç yolları üzerine kurulunca, yaydıkları
elektro manyetik alanlarıyla, ultrasesle,
Flora ve faunaya zarar veriyorsa
kirli enerji oluyor
RES’LER , KARABURUN, ÇEŞME,
URLA, KEMALPAŞA, KUŞADASI’NDA
58. Hazırlanan raporda, bölgede, 81 familyanın 357 cinsine
ait 589 tür saptanmış olup, bunların 9 tanesi endemiktir.
( Güven Görk, Yusuf Gemici, Lütfi Bekat ve Çiğdem
Yılmazer)
Yaşam alanlarına kurulan bu rüzgar pervanelerinin
bölgedeki floraya vereceği zarar nedeniyle pek çok türün
yaşamları tehdit altındadır.
30.04.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Bakanlar
Kurulu’nun kararına göre, Karaburun’da: Eylenhoca,
Yaylaköy, Urla’da Nohutalan ve Barbaros köylerinde bazı
taşınmazlar TEDAŞ Genel Müdürlüğü adına EPDK (Enerji
Piyasası Dentleme Kurumu) tarafından acele
kamulaştırılacak.
www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/04/20140430-8.htm
1996 Yılnda E.Ü Fen Fak. Botanik
Bölümü’nün çalışmasında:Urla ve
Çeşme yarımadası için
71. Ovacık Köyü bölgesi ormanlık alanda, Demirciler, Yağcılar ve Kuşcular
kırsallarında kurulacak RES’ler için, Bilirkişi Raporu’na göre: “Bölge
1.Derece sit alanı olup, burada yapılacak bu proje, alanın doğal
bütünlüğünü ve SİT özelliğini bozacaktır." Sonucuna göre, mahkeme,
temmuz ayında esastan yürütmeyi durdurma kararı verdi.(2015)
Ama daha sonra, mahkeme heyeti değişti ve verilen karar , ayni mahkeme
tarafından bozuldu.
Yöre halkının itirazlarına rağmen, meyve ve zeytin ağaçlarının olduğu
köylülerin tapulu toprakları acele kamulaştırılarak, eko turizm alanları, çam
ormanları, keçi sürülerin yayıldığı yerlere ÇED muafiyeti verildi.
Hukuka aykırı Orman kesim izni için açılan dava halen devam ederken
ve RES porjesi için verilen ÇED gerekli değildir belgesinin süresi dolmuşken,
uygulanamayacak bir proje için 19.01.2016 saat 09:00 itibariyle, çevre
gruplarının ve köylülerin itirazlarına rağmen , ağaçlar yoğun olarak
kesilmeye başladı. 12 RES projesi için, Orman Müdürlüğü tarafından 1800
çam ağacı kesildi. Doğrandı. İstiflendi.
İzmir 2.İdare Mahkemesi kararı
değişti
75. Karaburun, senelerdir RES şirketlereiyle mücadeleyi sürdürüyor.
Toplam yüzölçümünün yarısından fazlasını RES alanları
kapsamaktadır. Bölgedeki türbin sayısının 166’yı bulacaktır. Bölge
ekosistemine vereceği zarar, yaşam alanlarıyla iç içe olması
nedeniyle çok kesindir. Davalar sürmektedir.
Valilik tarafından Karaburun Yarımadası’nda 252 kilometrelik bir
alana yayılan Lodos Şirketi’ne ait Karaburun RES Projesi için çıkan
47 tribünlük kapasite artışına yargı freni geldi (mart 2015).
Yaylaköy sakinleri, Karaburun Yarımadası 13 köy ve mahalle
muhtarının üyesi olduğu Karaburun Çevre Kültür ve Turizm Birliği
ile Karaburun Kent Konseyi temsilcileri davacı oldu. Kent Konseyi
müdahil sıfatıyla davaya katılırken. Davayı ÇEHAV ‘dan 34 avukat
gönüllü olarak üstlendi. Davada Ankara Bölge İdare Mahkemesi,
“Hukuka aykırı olduğu ve uygulanması halinde davacının, telafisi
güç zararına yol açacağı açık bulunan dava konusu işlemin, dava
sonuna kadar ve teminat aranmaksızın yürütmenin
durdurulmasına karar verdi.
KARABURUN RES’LERİ
77. Dereköy’de kurulmaya başlayan RES’lere halkın
tepkisi çevre gruplarıyla birlikte protestoya
dönüştü.
“Dağlara, yol açmaya başladılar. Merak ettik.
Sorduk. Yangın için yol açıyoruz. Ateş atlayıp, tüm
ormanı yakmasın diye.” Dediler . İnandık. İyi bir
şeydi. Daha sonra, o yollarda, demir rüzgar gülleri
gelip, taşınmaya başladılar.
Ağaçlar kesilip, yerlerine beton dökülüp,
türbinler dikildi. Keçilerimiz, zeytinimiz, arılarımız
zarar gördü. Arı kovanlarımızı Afyon’a taşıyoruz.
Dediler.”
Kemalpaşa Mahmut Dağı’nda
RES’ler
78.
79.
80.
81.
Urla Yağcılar köyünde 2000 yılından beri faaliyette olan taş ocakları,
şu anda 4 ayrı şirket tarafından işletilmekte, “ÇED gerekli değildir .”
söylemiyle başlatılan taş ocakları, kırma – Eleme tesisleriyle, ilkel
yöntemlerle işletilmekte, giderek kapasitelerini arttırarak devam
etmekte, orman ağaçlarına, zeytin ağaçlarına zarar vermekte, tarım
ve yerleşim alanlarına uzaklıkları yeterli olmayıp, defalarca görülen
mahkemelerle iptal edilmekte daha sonra, şirketin yeniden ÇED
olumlu kararı almasıyla işletime açılmaktadır.
Aynı olay, Çeşme Germiyan köyünde de 34 yıldır devam etmektedir.
Şu anda her iki bölgedeki taşocakları mahkeme kararlarıyla işletime
kapatılmıştır.
Özbek ve Nohutalan köylerinde ve Karaburun’da da şirketlerin
talepleri ve faaliyetleri zaman zaman devam etmektedir. Bölgede
zeytin, bağ, enginar, nergis, sümbül, mandalina ve orman ve maki
alanlarının ekolojisine zarar veren bu işletmeler derhal kapatılmalıdır.
Tarım ve alternatif turizm faaliyetleri zarar görmektedir.
Urla – Çeşme -Karaburun bölgelerindeki
taş ocakları
92. Narlıdere’den, Çiğli’ye uzanan, bir kısmı
deniz altından, bir kısmı da deniz üzerinden
köprü ile, iki yakayı birbirine bağlayacak
proje, körfez ekosistemini alt üst edecek,
sirkülasyonu önleyecek ve sulak alanları
bozacaktır.
Körfez geçiş projesi bir çevre
sorunudur
93. DAVALAR AÇILDI
Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP),
Doğa Derneği ve 85 kişi birlikte, Türk
Mühendis ile Mimar Odaları Birliği (TMMOB)
ise yeni bir dava açtı.
Davada, projenin fizibıl olmadığı, imar
planlarında yer almadığı, körfezi kirleteceği,
sulak ve doğa alanlarına zarar vereceği ifade
edildi. Dava raporunda ÇED olumlu kararının
yürütmesinin durdurulması ve iptali istendi.
94. Narlıdere’den tünelle gelen tüp (1,8 km), yapay adadan(0,8 km)
yüzeye çıkacak ve köprü ile Çiğli’ye ulaşacak. Her iki yandaki
sulak alanlar mahvolacaktır. Ramsar Sözleşmesi göz ardı
ediliyor.
96. Senelerdir, Karaburun ve Seferihisar’da balık çiftliklerinin
karaya çok yakın olması, su sirkülasyonunun sağlanmaması
nedeniyle kullanılan antibiyotikli yemler, ilaçlar, hormonlar
deniz ekosistemini bozarak, posidonia çayırlarına,
mercanlara zarar vermiştir. Akdeniz fokunun yaşam alan
olan Karaburun suları kirlenmiş, davalarla bazı çiftlikler
derin denize çekilmiş, Gerence körfezindekiler kıyıya yakın
bırakılmıştır .
Seferihisar ve Urla birlikte hareket ederek (YADEM),
Yağcılar köyü Muhtarlığı, AKKOY (Altınköy Koruma Derneği)
ve Seferihisar Belediyesi’nin açtığı, toplam 14 davada
Danıştay 14. Dairesi , yürütmeyi durdurma ve onama kararı
vermiştir.
BALIK ÇİFTLİKLERİ
97. Gerence koyu’nda, 9600 m2’lik alanda
yılda 900 ton levrek , çipura üreterek,
denizde yaşamı bitiren, Tabaoğlu üretim
firması, o bölgede kapasite artışına izin
alamadığı için, çipura, levrek üretimine
glanyöz de ilave etmek amacıyla, Demircili
koyu’nda 264 000 m2’lik alanda yılda
8850 ton üretim yapabilmek için, Çevre
ve Şehircilik Bakanlığına müracaat
ederek, 2016’da, Halkı Bilgilendirme
Toplantısı yapmıştır.
BALIK ÇİFTLİKLERİ
99. Balık çiftlikleri açık alanlara, su sirkülasyonunun
olduğu alanlara kurulmalı, kıyıdan en az 1100
metre, su derinliği 80 metre olmalıdır. Sığacık ve
demircili koyları bu özellikleri taşımıyor.
104. Urla Zeytineli mevkiinde 1.Dereceden Sit alanı olarak tescil
edilen alana villalar yapılmış, ama oturma ruhsatı
alınamamıştır.
Hacılar koyundaki bu yapılaşmalar için, İzmir İl Özel İdaresi İl
Encümeni’nin 15.09.2010 613614615616,617 ve 618 sayılı
kararı ile para cezaları kesinleşmiş. Keza yine İl Encümeni’nin
05.10.2011 tarih ve 710 sayılı kararı ile, 29.02.2012 tarih ve
255, 256 sayılı yıkım kararları verilmiştir. 29.02.2012 tarih ve
739 sayılı kararı ile yıkımın gerçekleşmesi için de ödenek
çıkartılmıştır. Parsel malikleri, İzmir 4.İdare mahkemesine
açtıkları dava ile, 16 adet yapının yıkımının iptalini istemişler.
Ama davaları, 2012/1027 E-2012/2502 K sayılı ve 31.12. 2012
tarihli karar ile reddedilmiştir.
KAÇAK VİLLALAR
106. 1 Ekim 2013 – 1 Kasım 2013 tarihleri
arasında 5 akademisyenin hazırladığı
Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma
Raporu’na göre, “Koruma alanlarının Tesbit,
Tescil ve Onayına ilişkin Usul ve Esaslara
Dair Yönetmeliğin 14. Maddesi gereğince,
“Sürdürülebilir, Koruma ve Kontrollü
Kullanım Alanı “ ilan edilip, bölgenin bir
bölümünün Sit derecesi düşürülerek,
3.Derece Sit Alanı ilan edilmiştir.
Bilimsel Rapor hazırlandı
109. 26 Nisan 2014 günü, Türkiye Barolar Birliği Çevre ve Kent
Hukuku Komisyonu üyeleri, İzmir Barosu üyeleri, Çevre ve
Ekoloji Hareketi avukatları, davacı olan 3 yurttaş, dava
konusu yeri görmek ve inceleme yapmak üzere Hacılar
Koyu’a gittiklerinde, karşılarında , kadastral yolun denize
uzanmadan bir kaç kilometre önce yollarını bir demir kapı
kesmiştir.
Mülk sahibi olduğunu bildiren biri kendilerine hakaret edip,
arabalarını taşlamış ve jandarmaya şikayet etmiştir.
Jandarma, ekibi dönüş yolunda durdurarak 24 kişi (21’i
avukat) karakola götürmek istemiş, avukatların, İlçe
Savcısı’nın buraya gelmesi gerekir.” Söylemeleri ve
İtirazları sonunda 3 saat arazide bekletilmişlerdir.
HUKUKÇULARIN ÖNLERİ KESİLDİ
110. İŞTE DENİZE UZANAN YOLU KAPAYAN DEMİR KAPI
3621 sayılı Kıyı Kanunu Madde 5) Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu
altındadır . Kıyılar herkesin eşitlik ve serbest olarak yararlanmasına açıktır.
Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada kamu yararı gözetilir. ( Deniz
kenarına giden yol bu kapı ile halka kapatılmıştır)
112. İş adamı Latif Topbaş’ın Hacılar Koyu’nda
yaptırdığı lüks villalar için, İzmir
2.Mahkemesi, SİT Derecesi düşürülerek
yapılaşmaya izin veren SİT değişikliğinin
yürütmesini, temmuz 2015’de durdurdu.
Ardından Danıştay’dan yıkım kararı çıktı.
Şimdi, yıkım için Danıştay’dan Temyiz
başvurusunun sonucu beklenmektedir.
YARGI KARARINI VERDİ
113. SÖZCÜ CAZETESİ’nin ulaştığı taslak metnin 13'üncü
maddesinde yer alan ifadeye göre, 1985 yılında çıkartılan
3194 sayılı İmar Kanunu'na geçici bir madde eklenecek.
O madde ise şu cümlelerle başlıyor: “Afet risklerine hazırlık
kapsamında ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı
yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması
amacıyla, 30 Eylül 2017 tarihinden önce yapılmış yapılar
için Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleri'ne 31 Aralık 2018
tarihine kadar başvurulması ve bu maddedeki şartların
yerine getirilmesi halinde Yapı Kayıt Belgesi verilebilir.”
İmar affı. Yıkım kararları ve
cezalar iptal