2. İstiklal Marşımızın Şairi Mehmet Akif Ersoy, 1873 yılında İstanbul’da doğdu. Akif doğduğunda babası ona Ragif adını vermişse de, bu ad yaygın olmadığı için “Akif ” şeklinde söylenmiştir.
3. Dört yaşında okula başlayan Akif, ilk öğreniminden sonra Fatih Merkez Rüştiyesi ile Mekteb-i Mülkiye’nin idadi (lise) kısmını bitirdi.
4. Bu mektebin yüksek kısmına –yani şimdiki Siyasal Bilgiler Fakültesine- geçti.
5. O yıl babası öldü ve Sonra da Sarıgüzel’deki evleri yandı.
6. Bu yüzden onu yatılı Halkalı Baytar Mektebi’ne verdiler. Her hafta Halkalı ile Fatih arasındaki 17 kilometrelik yolu yürüyerek gidip geldi. Mehmet Akif’in şiirle ilgisi bu mektep sıralarında başlamıştır.
8. Ayrıca bu sırada Kur’an’ın tamamını Filibeli Hafızın kontrolünde altı ayda ezberlemiştir.
9. 1893’te Baytar Mektebi’ni birincilikle bitiren Mehmet Akif, mesleğiyle ilgili bir memuriyete tayin edilerek üç dört yıl Rumeli, Anadolu ve Arabistan’da bulaşıcı hayvan hastalıklarını tedavi etmek için dolaştı.
10. 1894 yılında evlendi. Halkalı Ziraat Mektebi ve Çiftçilik Makinist Mektebi’nde hocalık yaptı. Daha sonra Darülfünun Edebiyat-ı Umumiye müderrisliğine getirildi (1908).
11. Birinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’daki Müslüman esirleri görmek için Alman hükümetinin daveti üzerine Teşkilat-ı Mahsusa tarafından Almanya Berlin’e gönderildi.
12. Yine aynı teşkilat tarafından Yemen Necid’e gönderildi. Akif’in bu seyahatleri, edebiyatımıza unutulmaz seyahat şiirleri kazandırmıştır.
14. 23 Nisan 1920 ‘de Birinci Büyük Millet Meclisine Burdur Mebusu olarak katılan Akif, bir yandan da Ankara’da yayınlanan Sebilür-Reşad’da makaleler yazdı.
15. Bu sırada, o zamanki Maarif vekaleti (şimdiki Milli Eğitim Bakanlığı), milletin heyecanını dile getirecek bir İstiklal Marşı için bir yarışma açmıştı.
16. Yarışmaya katılan 724 şiir, İstiklal duygusunu hissettirmesine rağmen, milletin iman ve heyecanını yansıtamamıştı. Mehmet Akif, 500 Lira mükafat konduğu için yarışmaya katılmamıştı.
17. Fakat, Maarif vekili Hamdullah Suphi Bey’in ricası üzerine, Taceddin Dergahına kapandı. Ve İstiklal Marşını yazarak “Kahraman Ordumuza” sundu ve millete hediye etti.
26. Mehmet Akif, 27 Aralık 1936’ da vefat etti ve İstanbul’da Edirnekapı Şehitliği’ne defnedildi.
27. Mehmet Akif’i her bakımdan yücelten ve onu günden güne unutulmaz bir şahsiyet yapan en önemli özelliği, katıksız ve tavizsiz bir Müslüman oluşudur.
28. Gerçek dindarlara sonsuz bir sevgi besleyen, Müslüman milletimiz, şuurlandıkça onu ve onun davasını bayraklaştıranları daha çok sahiplenecek ve daha çok bağrına basacaktır.
29. Mehmet Akif, çocukluğundan itibaren iyi bir dini eğitim görmüş, bu terbiyenin tesirlerini ömür boyu unutmamış bahtiyarlardandır.
30. Akif düşüncelerinde iki şeyi ön sıraya almıştır. Biri milleti, diğeri İslamiyet. Bu iki konu onda adeta bir tutku halindedir.
31. Akif daima milletinin refah ve selametini istemiş, onu dindar görmeyi ve İslamiyeti çöküntüden kurtarmayı hedef almıştır.
32. Bütün isteği bu iki unsuru bünyesinde toplayan, geleceğinden emin, sağlam, ahlaklı ve imanlı bir neslin olmasıdır.
33. Onda Kur’an-ı Kerim’den hareketle cemiyet meselelerine yönelişi bulurken; Müslüman olmanın onurunu, mazimizin muzafferiyetlerini, imanlı bir Müslüman'ın bütün insanlık için şefkat ve ıstırapla çarpan kalbini buluruz.
34. Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz Gelmişiz dünyaya milliyyet nedir göstermişiz.
35. Mehmet Akif’i bazen milletin gündelik ıstıraplarıyla dolu; bazen milletinin dertlerine milliyet hissi içinde tercüman; bazen Allah’ın Azameti karşısında nutku tutulmuş bir mümin;
36. … bazen haksızlık ve zulüm karşısında coşkun denizler gibi şahlanan bir haksever; bazen irşad edici bir vaiz; bazen da samimi, ağlamaklı, coşkun söyleyişi içinde ruhları kavrayan bir milli şair olarak görürüz.
37. Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım - Boğamazsın ki, - Hiç olmazsa yanımdan kovarım!
38. Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim. Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim Adam aldırmada geç git, diyemem, aldırırım Çiğnerim,çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.
39. O toplumdaki her türlü yaraya parmak basıyordu. Bununla ilgili “Hasta”, “Küfe”, “Seyfi Baba”, “Mahalle Kahvesi”, gibi şaheserler meydana getiriyordu.
40. “ Köse İmam” ile aile hayatının çöküntülerine karşı koyarken, “Asım” ile örnek gençliğin portresini çiziyordu.
41. Akif , cemiyetin selamet sahiline çıkabilmesi için bilgi ile beraber, daha çok imana ihtiyaç duyuyordu. “ Sevdim Allah’ı da Peygamberi de O alay kaldı bugün hep geride.” Yine Kuran’a “ Yırtılır ey Kitab-ı Köhne yarın, Maktel-i fikr olan sahifelerin.” diyen “Tarih-i Kadim” sahibi Tevfik Fikret ile olan kavgası da buna dayanıyordu.
42. İmandır o cevher ki, ilahi ne büyüktür. İmansız olan paslı yürek sinede yüktür.
43. Yüreği iman dolu fertlerden meydana gelen millet, kurtuluşa ererdi. Bu imanı taşıyan kahraman ordu, Çanakkale’de kendisinden kat kat üstün maddi güçlerle saldıran cihan devletlerini darmadağın ediyordu.
44. Mehmet Akif ahlakın başlıca prensibini Allah’a bağlılık, Allah korkusu, dolayısıyla kuvvetli bir iman olarak gösteriyordu. O mutaassıp ve körü körüne dine bağlı biri değildi:
45. Ne irfandır veren ahlaka ulviyet, ne vicdandır, Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.
46. Akif, hayatı boyunca gericilikle, cahillikle, tembellikle mücadele etti. Yanlış bir tevekkül inancını daima eleştirdi:
47. “ Allah’a dayandım” diye sen çıkma yataktan.. Manay-ı tevekkül bumu dur? Hey gidi nadan! Ecdadını zannetme asırlarca uyurdu; Nerde bulacaktın o zaman eldeki yurdu?
48. Mehmet Akif 19. Yüzyılın ikinci yarısında yaygınlaşmaya başlayan İslamcılık Ekolünün en önemli temsilcilerinden biridir.
49. O günlerde en önemli mesele, batıda gelişen ilim ve teknoloji karşısında İslam ülkelerinin uğradığı zaaf ve geriliktir.
50. Mehmet Akif ve diğer İslamcılar, gerilik ve sefalet içinde kıvranan Müslüman milletleri uyandırmaya çalışıyor, Batının teknolojisini benimsememiz gerektiğini, fakat manevi ve kültürel değerlerde İslam’a sadık kalmak zorunda olduğumuzu savunuyorlardı.
51. Alınız ilmini Garb’ın alınız sanatını Veriniz hem de mesainize son süratini Çünkü kabil değil artık yaşamak bunlarsız Çünkü milliyeti yok sanatın, ilmin; yalnız.
52. Mehmet Akif’e göre Müslüman milletler, din yerine, bir sürü hurafeye inanıyor, gerçek İslamı tanımıyorlardı.
54. Bundan başka çare yoktu, Batılılar gibi durup dinlenmeden çalışmamız gerekirdi. Akif bu fikirlerini hemen hemen bütün eserlerinde, özellikle “Süleymaniye Kürsüsünde” ve “Fatih Kürsüsünde” adını verdiği manzum vaazlarında işledi.
55. Milli mücadeleye fiilen katılan Mehmet Akif, bu mücadelenin İslam alemine hizmet edeceğine inanıyordu.
56. 1936 yılında kaybettiğimiz Mehmet Akif Ersoy, ölümünden sonra bile, hala yeri doldurulamamış edebiyatçılarımız-dandır.
57. Safahat, şiirlerinin toplandığı en önemli eseridir. Dindarlığı, İslam düşüncesi bakımından görüşü ve hepsinin üzerinde edebi kişiliği, karakteri ve şairliği, onu kalbimizde ebediyete kadar yaşatacaktır.
58. Hele her dalgalanışında, varlığımızı bütün dünyaya dalga dalga ilan eden bayrağımızın kanat seslerine uyarak, hep bir ağızdan söylediğimiz “İstiklal Marşı”,
59. … onun ruhuna, kalbimizden koparak ulaşan bir Fatiha gibidir.