Davranisin norobiyolojik kokenleri (fazlası için www.tipfakultesi.org)
1. Davranışın nörobiyolojik kökenleri
İnsan davranışlarının kökenlerinin neler olduğuyla ilgili sorular ve bu sorulara yanıt bulma çabaları çok
eskilere dayanır. Hipokrat tüm davranışları,duyguları, düşünceleri, algıları beyne bağlamıştır.
Beynin işlevlerini anlamaya yönelik çabalar ve ilgili teknikler arasındaki ilk uygulamalar beynin bazı
bölgelerinin elektriksel olarak uyarılması ve beyin dokusunun çıkarılmasıdır. Ancak bu tekniklerle sağlanan
bilgiler beynin karmaşık anatomik yapısıyla ilgilidir.
19. Yüzyılda davranışın kökeninin beyin olduğu görüşünde ilk odaklaşanlardan biri F. Gall’di. Gall bireysel
ruhsal niteliklerle beyin içindeki özgül yapıları korele eden bir kuram geliştirdi. 1861’de Broca söylenenleri
kavrayabilen fakat konuşma yeteneğini kaybeden bir olgu bildirdi. Otopside beynin 3. sol kıvrımında hasar
olduğunu gösterdi böylece konuşma merkezi beynin bu bölgesinde lokalize edildi. 1870’de iki askeri hekim
olan Fritsch ve Hetzig motor ve duyusal belirtilere neden olan beyin yaralanmalı iki olgu bildirdi. Bu
olgulardan biri başının sağ yanından yaralanmıştı ve sol yanında konvulsiyonlar vardı. Hetzig daha sonra
köpeklerde beynin bir tarafından frontal loba elektrik akımı uygulanmasının karşı taraftaki organlarda hareket
yarattığını gösterdi.Böylece beynin sağ yarısının bedenin sol yarısını kontrol ettiği anlaşıldı.
HAYVAN DENEYLERİ
20. Yüzyılda çeşitli hayvan deneylerinin sonucunda bazı özgül davranışların beynin belirli alanlarıyla ilgili
olduğu bulundu. Pavlov köpeklerle yaptığı çalışmalarıyla uyaranları eşleştirerek beynin farklı işlevsel
merkezleri arasında geçici bağlantılar kurulabileceğini gösterdi.
Beynin işlevlerini anlamaya yönelik ilk çalışmalar korteksle sınırlıydı.Daha sonra korteksteki gibi subkortikal
alanlarında işlevsel olarak düzenlendiği görüldü. Bu alanlardan bazılarının duygusal davranışları ortaya
çıkardığı bulundu. Bard, Hess ve başka araştırmacılar hipotalamusun öfke, korku gibi duygusal davranışları ,
yeme ve cinsel davranışı, hipofiz bezi hormonunun düzenlenmesini etkilediğini, nabız, kan basıncı, solunum
ve beden sıcaklığı gibi iç organların çeşitli işlevlerinde de değişiklik yarattığını buldular.
Klüver ve Bucy hipotalamusla güçlü bağlantıları olan beyin sapını çevreleyen limbik sisteminde duygusal
davranışların düzenlenmesinde rol oynadığını gösterdiler.
2. SİNİR SİSTEMİ
İnsanın yaşamını sürdürebilmesi için çevresiyle sürekli olarak ilişkide bulunması ve alt sistemlerinin
arasındaki etkileşimlerin sürmesi gerekir. Bunu yapan bütünleştirici sistemlerin en önemlisinin sinir sistemi
olduğu bilinmektedir. Sinir sistemi bedenin her noktasına yayılmış olan ve bu noktalar arasındaki
bağlantıları sağlayan elektriksel ve kimyasal bir yapıdır.
NÖRON
Sinir sistemini oluşturan özgül yapısal ve işlevsel birimlere nöron adı verilir. Nöronlar organizmanın her tür
işleminde yer alan, büyüklük ve işlevleri farklı özgül yapıları ve davranışları olan temel birimlerdir. Dış
dünyadan gelen uyaranlara yanıt vermede rolü olduğu gibi iç organların davranışlarında da rolü vardır. Her
insanda doğduğunda tüm nöronlar vardır. İnsan büyüdükçe beyninin de büyümesi ve ağırlığının artması,
beyindeki hücrelerin büyümesine(nöronların) aralarındaki bağlantıların çok artmasına bağlıdır.
Nöronlar ölünce yenilenmez. Nöronların diğer hücrelerden farklı olmasının yanı sıra kendi aralarında da
büyüklük ve karmaşıklık yönünden farklılıklar görülür. Nöronlar bir gövde, bir akson ve çok sayıda
dendritten oluşur. Nöronun gövdesi farklı biçimlerde de olsa hepsi hücre çekirdeği, hücre sıvısı ve hücre
zarından oluşur. Dendritler uzun, kısa, ince kıvrımlı olur. Aksonun boyu nöronun işlevine göre 1mm, daha
kısa ya da daha uzun olabilir. Aksonun ucunda iplikcik ya da uç fırça denen uzantılar bulunur. Nöronlar
çeşitli uzantılarıyla diğer hücrelerden kimyasal ya da elektriksel yolla kodlanan bilgileri alan diğer hücrelere
gönderen iletim birimleridir. Diğer hücrelerden bilgiyi çeşitli bağlantılar aracılığıyla dendritler alır, bilgi diğer
hücrelere aksonlar aracılığıyla gönderilir. Sinir sisteminde bilgiler sinir uyarıları biçiminde aksonlar boyunca
iletilir. İletim hızı akson çapıyla doğru orantılıdır.
3. SİNAPS
Nöronlar arasında iletim özelleşmiş yapılar aracılığıyla olur. İletim iletici nöronların aksonlarından alıcı
nöronların dendritlerine doğrudur. Aksonun ucundaki iplikçikler sinaptik kesecikler taşır. Bu keseciklerde
nörotransmitter denen sinirsel aktarıcılar yer alır. Bu maddeler sinirsel akımın iletici nörondan alıcı nörona
iletilmesinde ya da iletilmemesinde görevlidir. Sinirsel akımın bir nöronun aksonundan bir başka nöronun
dendritine geçirildiği bu özgül birleşme yerlerine sinaps denir.
Sinaptik iletimdeki olaylar şöyle özetlenebilir:
1. Nöronlar tarafından nörotransmitter üretilmesi
2. Nörotransmitterlerin akson uçlarındaki sinaptik keseciklerde depolanması
3. Sinirsel uyarıyla sinaptik keseciklerden nörotransmitter salınması
4. Alıcı nöron zarının özgül bir reseptör parçasıyla etkileşimi ve sinaptik aralıktan geçen
nörotransmitterin yayılması
5. Alıcı nöron zarındaki enzimatik azalmayla, iletici nöron ucuna geri alımla, sinaptik aralıktaki
yayılmayla, normal nöron zarı bütünlüğünün düzenlenmesinin ardından nörotransmitter salınmasının
durdurulması
GLİA HÜCRESİ
Sinir sisteminde yer alan nöronların beslenmelerini sağlayan onları belli bir düzen içinde tutan beynin ve
omuriliğin destek hücreleridir. Glia hücrelerinin hangi işlevleri üstlendiği tam olarak bilinmemekle birlikte
özellikle bellek işlevlerinde önemli rollerinin olduğu kabul edilir.
NÖRON GRUPLAŞMALARI
Nöron gövdelerinin gruplaşması beynin ya da omuriliğin içinde olursa nukleus(çekirdek) adını alır.
Çekirdekler bir araya gelerek beyin yapılarını oluştururlar. Nöron gruplaşması beynin ve omuriliğin dışında
olmuşsa ganglion adını alır. Akson ya da dendritler beyin ya da omurilik içinde gruplaşırsa trakt ya da yol
bunların dışında gruplaşırsa sinir adını alır.
4. Sinir Sisteminin Yapıları
Sinir sistemi bedenin her yanına yayılmış çeşitli yapılardan oluşur ve bir bütünlük içinde çalışır. Sinir sistemi
iki büyük grupta incelenebilir fakat otonom sinir sistemini ayrı bir grup olarak kabul edenler de vardır.
1. Merkezi sinir sistemi
2. Periferik sinir sistemi
MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ
Beyin ve omurilikten oluşur. Bu iki yapı arka beyinde medulla da birbirine bağlanır.
1.Beyin: Sinir sisteminin en önemli ve en karmaşık yapısıdır. Beden ağırlığının %2’si kadar bir ağırlığı
vardır. Kafatasını dolduran beyin 2 hemisferden oluşur. Beynin yapıları klasik olarak üçe ayrılarak incelenir.
a.Arka beyin: Medulla, serebellum ve ponstan oluşur. Medulla beyinle omuriliğin bağlantı yaptığı
yerdir. Afferent ve efferent nöronlar buradan geçerek beyinle ilişki kurarlar. Serebellum beynin dörtte biri
kadar büyüklükte dengeyi, tonusu ve kas hareketlerinin eşgüdümünü düzenleyen yapıdır. Pons serebellum
un iki yarısı arasındaki ilişkiyi sağlar.Solunum, yutma, sindirim gibi işlevler üzerinde etkisi vardır.
b. Orta beyin: Arka ve ön beyin arasında yer alır. Burada işitme ve görmeyle ilgili işlevleri üstlenmiş
nöronlar yer alır.
Beyin sapı: Arka, orta ve ön beyinle ilişki halinde olan bir yapıdır. Beyin sapında yer alan nöronlar refleks
hareketlerle ilgilidir.
Retiküler aktive edici sistem: Her üç beyinle de ilişki içinde olan uyanıklık ve dikkat düzeyini düzenleyen
sistemdir.
c. Ön beyin: Ön beyin talamus, hipotalamus, limbik sistem, beyin ve beyin kabuğunu(korteks) kapsar. Ön
beyin insanda diğer hayvanlara göre daha çok gelişmiştir. İnsan beyniyle daha alt düzeydeki hayvan
beyinleri arasındaki en önemli fark insanda korteksin gelişmiş olmasıdır.
5. Talamus duyu organlarından omurilik aracılığıyla beyne gelen uyaranların beyin kabuğuyla ilişkisini
sağlar. Buradan gelen uyarılarda talamus aracılığıyla omuriliğe ve ilgili organlara gönderilir. Görme,
işitme, dokunma, pozisyon duyumlarıyla ilgilidir.
Hipotalamus yeme, içme, saldırgan ve cinsel davranışları, beden sıcaklığını ve iç salgı bezlerini
denetleyen merkezdir.
Limbik sistem heyecan, korku, kaçma-saldırma, duygusal anlatım, cinsellik, kişilik özellikleriyle ilgili
yapıdır. Bellek ve koklama işlevleriyle de ilişkisinin olduğu bulunmuştur.
Serebrum sinir merkezlerinin en büyük ve en gelişmiş yapısıdır. Görme, işitme gibi duyusal
algıların;düşünme, öğrenme, bellek, istemli davranışlarda bulunma gibi üst düzeyde işlevlerin;kişilik ve
bilinç gibi yetilerin merkezidir. Serebrum kıvrımlarla kendi üzerine katlanmış ve kapladığı hacmi
küçültmüştür. Serebrumu örten bu yüzeye serebral korteks(beyin kabuğu) denir. Serebrum ve serebral
kortex evrimleşmenin bir göstergesi olarak kabul edilir. İnsan davranışlarıyla ilgili en önemli süreçler
burada gerçekleşir. Kortex motor ve duyusal kortex olarak ikiye ayrılır. Görme,işitme, beden
duyumları, hareket, öğrenme, düşünme, konuşma gibi en karmaşık ve önemli işlevlerin merkezleri
buradadır.
2. OMURİLİK: Omur denen kemik halkaların oluşturduğu kanal içinde uzanır. Omurilik hem bir merkez
hem de bir iletim organı olarak düşünülmelidir. Omurilik bir merkez olarak istem dışı ve kendiliğinden
ortaya çıkan refleksleri yönetir. İletim organı olarak duyu organlarından gelen uyaranları beyne,
beyinden gelen emirleri kaslara gönderir. Omurilik hem istemli hem de istemsiz davranışlarda önemli
rol oynar.
6. PERİFERİK SİNİR SİSTEMİ
Bu sistem duyu organlarının, iç organların, salgı bezlerinin merkezi sinir sistemiyle(beyin ve omurilik) ilişkisini
sağlar. Bir yandan beyne uyarı iletirken, bir yandan da beyinden gelen emirleri ilgili organlara götürür.
Çevresel sinir sistemi iç organlar arasındaki iletişimi sağlarken insan dış dünyadan da haber alır.Sinir
sisteminin bu bilgileri işlemesiyle insan çevre üzerinde denetim sağlar, değişiklik yaratabilir. Çevresel sinir
sisteminin dış çevreyle ilgili bölümüne somatik, iç organlarla ilgili bölümüne otonom sinir sistemi denir.
Somatik sinirler getirici ve götürücü nöronlardan oluşur.
Otonom sinir sisteminin hedefleri kalp kası, iç salgı bezleri, organların düz kaslarıdır; bunların işleyişlerinden
sorumludur. Otonom sinir sistemi bedenin iç çevresinin sürekliliğini, yani homeostazisini sürdürmesine
yardım eder.
Otonom sinir sistemi iki bölümde incelenir. Sempatik ve parasempatik sinir sistemi.Bu iki sistem birbirine ters
etkinlik gösterir.genel olarak sempatik sistem insanın heyecan, korku, hareket durumlarında iç organların
çalışmasını hızlandırır. Dinlenme, rahatlama, uyku gibi etkinlikler sırasında parasempatik sistem etkindir.
Endokrin sistemin salgı bezlerinden bazıları aşağıda kısaca gözden geçirilmiştir.
1.Hipofiz bezi: iç salgı bezlerinin çalışmasını düzenlediğinden en önemli salgı bezidir. Hipofiz bezi
hipotalamusun denetimindedir.Antidiüretik hormon, oksitosin, büyüme hormonu gibi çeşitli hormonlar üretilir.
7. ENDOKRİN SİSTEM
Endokrin sistem sinir sistemiyle yakın ilişki içinde çalışan önemli bir bütünleştirici sistemdir. Endokrin
sistemi oluşturan iç salgı bezlerinin bedenin fizyolojik tepkilerinde ve dengesinde önemli rolü vardır. İç salgı
bezleri hormon adı verilen kimyasal maddeler salgılar. Bu maddeler kan ile merkezi sinir sistemine, diğer
salgı bezlerine, bedenin çeşitli organlarına taşınır, beden organları bunlara özgü tepkiler gösterir.
Endokrin sistemin salgı bezlerinden bazıları aşağıda kısaca gözden geçirilmiştir.
1.Hipofiz bezi: İç salgı bezlerinin çalışmasını düzenlediğinden en önemli salgı bezidir. Salgı bezleri
dışında da bazı organ işlevlerini etkiler. Hipofiz bezi hipotalamusun denetimindedir. Antidiüretik hormon,
oksitosin, büyüme hormonu gibi çeşitli hormonlar üretir.
2.Troid bezi: Troksin adı verilen bir hormon üretir. Bu hormon bedenin metabolizmasıyla,sıcaklığıyla ve
oksijen kullanımıyla ilgilidir. Fazlalığında (hipertroidizm) hareketlilik, terleme, taşikardi, zayıflama, gerginlik
gibi belirtiler görülür. Azlığında ise(hipotroidizm) hareketlerde yavaşlama, durgunluk, çabuk yorulma,
ağırlıkta artma gibi belirtiler görülür. Çocukluktan bu yana hipotroidizm varsa zihinsel ve bedensel gelişme
geriliği ortaya çıkar.
3. Adrenal bezler: Böbreküstü bezleri olarak da bilinir, çeşitli hormonlar üretir. Kortizol karaciğerde
depolanmış şekerin bırakılmasını sağlar. Adrenalin ani durumlarda tepki göstermeye yarar, taşikardi, kan
basıncında artma görülür. Noradrenalin bir nörotransmiterdir, sinir sisteminin çalışmasında rol oynar. Hem
erkeklerde hem de kadınlarda olan hormonlardan androjen erkeklerde, östrojen kadınlarda daha çok var
olan cinsiyet hormonlarıdır.