4. 4
Meşrû bir hak karşılığı
olmadıkça, Allah’ın haram
(dokunulmaz) kıldığı canı
öldürmeyin. İşte size Allah
bunu emretti ki aklınızı
kullanasınız.” En’am-151
6. Evet bir Müslümanın
bir Müslümanı öldürmesi
asla mümkün değildir,
kaza,
Hata ve
yanlışlıkla öldürmesi müstesna.
6
7. Allah’a ve Resulüne iman edip
(Allah ve Resûlüne) itaat eden ve
ben mü’minim diyen bir kimsenin ,
kendisi gibi iman etmiş bir Müslüman
kardeşini öldürmesi mümkün değildir.
7
9. Kim bir mü’mini kasten öldürürse,
cezası, içinde ebedî kalacağı cehennemdir.
Allah, ona gazap etmiş,
lânet etmiş ve onun için
büyük bir azap hazırlamıştır. Nisa 93
9
10. Kim de bilerek,
isteyerek,
Kasten ve
taammüden
bir Müslümanı öldürürse
onun cezası da
içinde hiç çıkmamacasına,
ebediyen kalacağı cehennemdir.
10
11. Allah ona gazap etmiş,
onu lânetlemiş ve ona
çok büyük bir azap hazırlamıştır.
Bir Müslümanı öldürmek,
işte böyle cezası çok büyük bir günahtır. 11
13. 13
1 - Rasulullah (s.a.s)’ın şöyle buyurmuştur:
“Her kim Allah (c.c) yolunda olan bir gaziyi
techiz ederse işte o kimse
sanki gaza yapmış gibi olur.
Her kim de Allah (c.c) yolunda savaşan
bir gazinin ailesine ve çocuklarına
güzelce bakarsa işte o kimse de
Allah (c.c) yolunda gaza etmiş sayılır.”
(Buhari Müslim)
14. 14
Rasulullah (s.a.s) bu hadiste,
oturduğu, savaş etmediği halde
Allah (c.c) yolunda bir gaziyi
techiz eden kişiye
gazaya katılan kişinin hükmünü vermiştir.
15. 15
Rasulullah (s.a.s),
bir başka hadiste şöyle demiştir:
“Allah (c.c) bir okla
üç kişiyi cennete alır.
Hayır isteyerek onu yapanı,
onu atanı ve atan kimseye vereni.”
(Ahmed, Nesei, Tirmizi rivayet etti ve hasen dedi)
16. 16
Bu rivayetler; Allah (c.c) yolunda
bir gaziye herhangi bir konuda
yardım eden kimsenin onun cihadına
iştirak etmiş olduğunu gösteriyor.
17. 17
Bu durumun aksine kıyas yapılacak olursa;
müslümanlara karşı savaşan kafirlere
herhangi bir yardımda bulunan kimsenin,
tağut yolunda savaşan kafirlerin
yaptığı bir savaşa iştirak ettiğine
ve onlar gibi kafir olduğuna hükmedilir.
18. 18
2 - İslam dininde bir fiili yapan ile
Ona yardımcı olanın hükmü aynıdır.
Çünkü fiili yapan ancak kendisine
yardım eden vasıtasıyla
fiilini yapabilme imkanı bulur.
19. 19
İbni Teymiyye şöyle diyor:
“Savaş açan bir grup ise,
o grupta öldürme fiilini işleyen bir kişidir.
Diğerleri ise ona yardımcıdırlar.
21. 21
Fakat alimlerin çoğuna göre
yüz kişi olsalar bile
hepsi ceza olarak öldürülür.
Çünkü onları öldürme fiilini işleyenle
ona yardım edenin hükmü aynıdır.
23. 23
Ömer b. Hattab, müslümanlara
savaş açan kimselere yardım için
yüksek yere çıkıp
gözcülük yapan kimse hakkında da
savaş açanların hükmünü vererek
onu öldürmüştür.
24. 24
Çünkü savaşta öldürme fiilini
gerçekleştiren kimse
ancak gözcünün yardımıyla
bu fiili yapabilir.
26. 26
Rasulullah (s.a.s)’ın şöyle buyurmuştur:
“Müslümanların kanları eşittir.
Onların en düşüğü
onların adına söz verebilir.
Ve kafirlere karşı bir el gibidirler.
Bir seriyyenin elde ettiği ganimetten
o seriyyeye katılmayan,
oturan erlere de pay düşer.”
(Ebu Davud, İbni Mace)
27. 27
Bu hadis gösteriyor ki
müslüman ordusundan bir grup (seriyye),
bir yere gidip oradan ganimet alırsa
bütün ordu bu ganimete ortak olur.
29. 29
Fakat ganimeti elde eden
seriyyenin dışında kalan ordunun
diğer fertlerine verilen pay nefil payıdır.
30. 30
Rasulullah (s.a.s),
İslam ordusu bir ganimet elde ettiğinde
bu ganimetten savaşa katılan askerlere
verdiği mıktarı kadar
seriyyeye de pay verirdi.
34. 34
Bir gruba yardım eden o grubun
hükmünü alır ve ondan sayılır.
Aynı şekilde hiç bir tevili olmaksızın
batıl yolunda çarpışanların yardımcıları da
onların hükmünü alır.
38. 38
Sahabeler: “Ya Rasulullah! Öldüreni anladık.
Fakat öldürülene ne oluyor?” diye sordular.
Rasulullah (s.a.s) onlara şöyle cevab verdi:
“Çünkü o da kendisini öldüreni
öldürmek istedi.” (Buhari, Müslim)
39. 39
Aynı şekilde her grup,
faili belli olmasa bile fertlerinin nefse
ve mala verdiği zararı tazmin eder.
41. 41
Aynı şekilde müslümanlara karşı
kafirlere yardım eden,
onları destekleyen kimsenin hükmü de
işte onların hükmü gibidir.
42. Ne yazık ki
İslam’a mensub olduğunu
iddia eden bazı insanlar
Suriye’deki Müslüman halkın kanını
ya helal gördükleri ya da
değersiz saydıkları
İçin olsa gerek ,
bu halkın katledilmesine karşı
sesiz kalıyor hatta katile
yardım etmekten bile geri kalmıyorlar.
42
43. İbni Mes’ud efendimizin
rivâyet buyurdukları bir hadislerinde
Allah’ın Rasûlü:
“Müslümana sövmek fısk,
ona karşı savaşmak da küfürdür.” buyurur.43
47. Peki, bir Müslüman ,
bir müslümanı öldürür mü hiç?
Eğer Allah ve Resûlünün
belirlediği yasalar çerçevesinde
bir Müslümanın öldürülmeyi
hak edecek bir cezası varsa
Onu, zaten İslâm devleti yerine getirecektir..
Müslümanın, onu öldürmeye
hakkı ve yetkisi yoktur.
47
48. Allah, insan canına
büyük bir değer vermiş
ve Allah’ın verdiği canı almaya
sadece kendisi yetkilidir.
48
49. Bakın Allah diyor ki:
bile bile,
şer’an öldürülmeyi hak etmemiş
bir Müslümanın canını alan kişi
ebediyen cehennemde kalacaktır.
49
50. İslâm’da insanın hayatı
işte bu kadar değerlidir,
şereflidir ve dokunulmazdır.
İslâm, hiç kimseye, ona
kast etmesine izin vermez.
50
51. Abdullah İbn-u Ömer şöyle buyurmuştur:
Rasulullah Sallahu Aleyhi Ve Sellem'i
Kâbe'yi tavaf ederken şöyle dediğini işittim:
51
52. "(Ey Kâbe) Sen ne güzelsin
ve senin kokun ne güzel!
Sen ne büyüksün
ve senin kutsiyetin ne büyük!
(İbni Mace)
52
53. Muhammed'in nefsini elinde bulundurana
yemin olsun ki müminin kutsiyeti,
malı ve canı Allah katında
senin kutsiyetinden daha büyüktür.
Onun hakkında hayırdan başka
bir zanda bulunmayız." (İbni Mace)
53
54. Çünkü yeryüzünde dinin varlığı
mü’minin varlığına bağlıdır.
Yeryüzünde dinin yaşanması
mü'minin varlığına bağlıdır.
Yeryüzünde bin mü'min varsa
bilelim ki yeryüzünde
bin mü’minlik bir din var demektir.
54
55. Öyleyse bunlardan birinin yok edilmesi,
yeryüzünde bir mü’minin
canına kıyılması demek,
yeryüzünde Allah’ın dininin
eksiltilmesi demektir.
55
56. şunu da unutmayalım ki
Allah katında bir mümin ile
bin müminin arasında farkı yoktur.
56
57. Yine Kur’an’da
anlatıldığına göre yeryüzünde
haksız yere bir mü’mini öldüren kişi
sanki yeryüzündeki tüm mü’minleri,
tüm insanları öldürmüş gibidir. 57
59. “Kim, bir insanı, bir can karşılığı
veya yeryüzünde
bir fesad çıkarmak karşılığı olmaksızın
öldürürse, o sanki
bütün insanları öldürmüştür. Maide-32
59
60. Binaenaleyh bir mü’minin canına kastetmek
yeryüzünde onun Allah’a kulluğunu
yok etmek demektir.
Bunu yapmaya kimin cesareti vardır?.
60
61. Çıkar için, para için, kin için öfkeyle
veya herhangi helal olmayan bir sebeple
bir mü'mini öldürmenin cezası ölümdür.
ve ebediyen cehennemde kalmaktır.
61
62. Böyle bir mü’minin
cehennemden kurtulması
kendisine Allah’ın belirlediği biçimde
kısasın uygulanmasıyla
Allah’ın rahmeti sebebiyle
mümkün olabilecektir.
62
63. Öldüren kişiye Allah’ın istediği biçimde
kısas uygulandığı zaman
bu onun arınmasına,
cehennemden kurtulup cennete gitmesine,
hayat kazanmasına sebep olacaktır.
İnşaallah.
63
64. Öldüren kişiye Allah’ın
emrettiği kısas uygulandığı zaman
Toplumda, insan değer kazanacaktır.
Ve cinayet işleme oranları birden bire
sıfıra kadar inebilecektir.
64
65. Bakıyoruz bugün,bir
adamın tavuk kadar değeri yoktur.
Yüz bin lira karşılığında
adam öldürülüyor. Niye?
Çünkü ölüm yok ya!
Artık öldüren de idam edilmiyor.
65
66. Üç – beş sene yatar,
çıkarım diyor, adam
ve hiç çekinmeden
basit bir şey yüzünden adam öldürebiliyor.
Halbuki eğer kısas uygulansaydı
eller öyle rahat rahat tetiğe gidemeyecekti.
66
67. Eğer bir toplum kısası uygulamayarak
insan hayatına gereken kutsiyeti vermez,
katili korumaya çalışırsa,
bu suça pirim vermiş
ve binlerce insanın hayatını
tehlikeye atmış demektir.
67
68. Ölüm cezasını tamamen kaldırarak
cinâyetleri teşvik etmek
insan hayatına karşı işlenmiş
en büyük insanlık suçlarından biridir.
68
69. Ve yıllardır ,şu bizim toplumda
bu suç işlenmektedir.
Öyleyse ey mü’minler!
Ey Allah’ın bu âyetlerinin
bilincine eren müminler:
69
70. Allah yolunda adım attığınız zaman,
Allah’ın dininin egemenliğini yaymak,
yeryüzünde fitneyi kaldırıp
Allah’ın istediği adâleti
gerçekleştirmek üzere
bir mücadelenin içine
girdiğiniz zaman araştırın. 70
71. Yani bir Müslümanın
bir Müslümanı öldürmesinin
ne anlama geldiğini?
Ona neye mal olduğunu?
Bunun ne kadar önemli olduğunu?
71
72. Bir Müslümanın hayatının
ne kadar değerli olduğunu?
Bir Müslümanı öldürmenin
kâinatı öldürmekle eş değerde olduğunu
bilin ve anlayın artık.
72
73. Bütün bunları bilen sizler,
bunun bilincine varan sizler
artık çok dikkatli olmak zorundasınız.
Onun için Allah adına,
şüpheli olan bir kimseyi
sakın öldürmeye kalkışmayın.
73
74. Karşınıza çıkan bir kimse
Müslümanlığını ikrar ettiği andan itibaren,
ben de sizin gibi Müslümanım,
dediği andan itibaren
ona hiçbir zaman kılıç kaldırılmayacaktır.
Hiçbir zaman böyle bir kimse
öldürülmeyecektir
74
75. Ama şunu hiç unutmayalım
Mümin, uyanık bir kimsedir.
Mümin Allah’ın nuru ile bakan bir kimsedir.
Müslüman olduğunu ikrar eden bir kimseyi
elbette başta onun iddiasını
kabul etmek zorundadır.
75
76. Ama daha sonra mutlaka
onun iddiasını araştırmalı
İddiasında ve imanında
samimi olup olmadığına bakmalıdır.
76
77. Yoksa müminlere zarar vermek için
bu takiyyeyi yapan bir çok münafık kişiler
ve topluluklar vardır.
Allah hepimizi onların şerrinden
ve şerli niyetlerinden korusun.
77
79. Evet kim bir mü’mini kasıt olmaksızın
hatayla öldürmüşse
hataen öldürdüğü mü’mine karşılık
bir köle azad edecek
ve bir de ölenin ailesine,
ehline teslim edilecek
bir diyet ödemesi gerekir.
79
80. Ama ölen mü’minin ailesi bu diyeti bağışlar,
almaktan vazgeçerse bu müstesnadır.
Değilse ölenin ailesi
onu bağışlamadığı zaman
öldüren kişi onu
maktulun ailesine ödemek zorundadır.
80
81. Bilindiği gibi kasten öldürme olayında
“kısas” gündeme gelir.
Kısas cezâsında,
hem Allah’u Teâlâ’nın hukuku,
hem kul hukuku bir aradadır.
81
84. Haklı bir sebep olmadıkça,
Allah’ın, öldürülmesini
haram kıldığı cana kıymayın.
Kim haksız yere öldürülürse,
biz onun velisine yetki vermişizdir.
Ancak o da (kısas yoluyla) öldürmede
meşru ölçüleri aşmasın.
Çünkü kendisine yardım edilmiştir.
(17/İsrâ, 33)
84
86. Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)’e “kısas”la ilgili
herhangi bir mesele arz olunduğu zaman,
maktûlün velîlerine,
affetmelerini tavsiye buyurmuştur.
(Ahmed bin Hanbel, III/213)
86