2. DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM
Bandura’nın görüşünü daha iyi anlamak için bu
görüşün temellendiği yaklaşımları da gözden
geçirmek gerekmektedir.
Davranışçı yaklaşım insanın gözlenebilen ve
ölçülebilen, yani deneyselliğe elverişli
davranışlarının incelenebileceğini, diğerlerinin
bilimsel araştırma kapsamında ele alınamayacağını
söyler. Bu yaklaşıma göre iki tür öğrenme
bulunmaktadır
3. • Birincisi Klasik şartlanmadır. Bu nötr bir
uyarıcının şartsız bir uyarıcı ile eşleştirilmesi ile
olur. Pavlov’un bilinen deneyinde köpek zil sesi
ile et uyarıcılarını eşleştirerek zil sesine salya
tepkisi verir. Bu şartlanma ile ilgili olarak
sönme, pekiştirme, kendiliğinden geri
gelme, genelleme, ayırt etme, korku
şartlanması, üst düzey şartlanma vb.
kavramlar geliştirilmiştir
4. Thorndike “egzersiz ve etki” kanunlarını
geliştirerek davranışçı görüşün gelişmesine
katkıda bulunmuştur.
Davranışçı yaklaşımda bir diğer öğrenme ya da
şartlanma da edimsel (Operant) şartlanmadır.
Skinner’in kuramlaştırdığı edimsel şartlanma
organizmanın davranış repertuarında bulunan bir
davranışın pekiştirilerek tekrarlanma olasılığının
artırılmasını açıklar. Zamanlama, genelleme ve
ayırt etme klasik şartlanma ile edimsel
şartlanmada ortak önemli kavramlardır
5. ALBERT BANDURA’ NIN GÖRÜŞÜ
Davranışçı yaklaşımı benimseyen kuramcılar
kişiliği öğrenme alanının bir dalı olarak görür
ve incelerler. Buna bağlı olarak kişilik kuramları
geliştirirler. Bandura’nın”Sosyal Öğrenme
Kuramı” da davranışçılık akımının etkisiyle
gelişmiştir. Ama Bandura’ya göre
davranışsal, bilişsel ve çevresel etkilerin sürekli
birbiriyle etkileşimi sonucunda kişilik oluşur.
Gözlemsel öğrenme davranışların kazanılması
bakımından önemli bir olgudur
6. Bandura’nın kuramında gözlem yoluyla
öğrenme yalnızca bireyin diğerlerinin
davranışlarını taklit etmesi değil, aynı zamanda
etrafındaki olayları bilişsel süreçlerle
kavramasıyla oluşan bilgidir. Burada gözlem
yoluyla öğrenme ile taklit yoluyla
öğrenme, birincisinin diğerini bazen içerip
bazen içermediği farklı kavramlardır
7. Bandura, Skinner’in klasik ve edimsel şartlanma
ile ilgili görüşlerine karşı çıkmamaktadır ama
insanın öğrenmesinin sosyal bir çevre içinde
olduğunu, çocukların önemli davranış kazanma
yaşantılarının başkalarını gözlemleyerek
oluştuğunu söylemekte ve buna da “Gözlem
Yoluyla Öğrenme” adını vermektedir. Çocuğun
öğrendiği davranışı için ödüllendirilmesi gerekmez
ve bu davranışı sürekli yapması gerekmez. Bu
görüşe göre kişilik, başkalarının davranışını
gözleme yoluyla öğrenilmiş davranışlar
örüntüsüdür
8. Bandura’nın Sosyal Öğrenme Kuramı klasik ve
edimsel şartlanmayı iki temel öğrenme türü
olarak kabul ettikten sonra, gözlem yoluyla veya
modelleme yoluyla öğrenme adını verdiği özel bir
ayırt etme öğrenmesi üzerinde durur. Birey
herhangi bir duruma tepki vermeyi, uygun
davranımı yapmayı, başkalarını gözlemleyerek
öğrenir ve kişiliği böylece şekillenir
9. Modelleme (veya gözlem) yoluyla öğrenmeyi
kuramsal olarak açıklayıp önemine ilk dikkati
çeken kişi olan Bandura’nın görüşünü destekleyen
araştırmalardan 1977’de yapılan bir tanesinde;
Okul öncesi düzeyindeki çocuklardan bir gruba
şişirilmiş oyuncaklarla oynayan çocukların yer
aldığı bir film gösterilmiştir
10. Bu filmdeki çocuklar oyuncakları patlatmış ve
cezalandırılmamışlar, ikinci gruba gösterilen
filmde de oyuncakları patlatan çocuklar
cezalandırılmışlardır. İkinci gruptaki çocukların
filmdeki benzer oyuncaklarla dolu bir ortama
alındıklarında birinci grubun aksine
olarak, oyuncakları patlatmaktan kaçındıkları
gözlenmiştir Bandura’ya göre
davranışsal, bilişsel ve çevresel etkilerin
kişiliğin örüntüsünü oluşturduğunu anlıyoruz.
11. Albert Bandura 1966’da Moskova’da yapılan
XVIII. Uluslararası Psikoloji Kongresinde
“Kişiliğin Gelişmesinde Başkasının Etkisiyle
Olan Öğrenmenin Rolü” başlıklı makalesinde
şunları söylemiştir :
12. • “Sosyal Öğrenme Kuramına dayanarak yapılan
araştırmalardan elde edilen son bulgular şunu
göstermektedir; virtüel olarak bütün öğrenme
olayları başkalarının tesirine bağlı bir temel
üzerinde oluşur; bu temel, sosyal modellere
bağlı davranışın ve bunun pekiştirici
sonuçlarının gözlenmesiyle kurulur. Bu
sonuçlar, kişiliğin bazı örüntülerinin
başlangıçta taklit ya da özdeşleşme yollu
öğrenme ile kazanıldığını kabul eden
kuramların gelişmesini destekler içeriktedir.
13. Örneğin, deney yoluyla kanıtlanmıştır
ki, saldırganlık, başarı standartları, peşin yargı
davranışı, şartlanmış heyecan tepkileri, etik
yönelmeler, sapmalara karşı direnç, ödülün
ertelenmesinde iyi niyet... bütün bunlar yetişkin ya
da akran modellerin davranışını görüp etkisinde
kalma yoluyla aktarılmış olur. Bir de şu bulgu
vardır; gerçek yaşamdan alınmış modeller kadar
bunların betimlenmeleri de aynı şekilde etki
yapmaktadır, bu da şu düşünceye götürür: Radyo
ve televizyon, sosyal davranışlar, durum alışlar ve
değerler üzerinde, kişilik gelişmesi kuramlarında
sanıldığından daha çok etkili bir kaynak olur.
14. Çocuklar, ilişkide bulundukları her modelin
kişilik karakteristiklerini tekrarlamadıkları
gibi, yöneltici kimselerin gösterdikleri her
elemanı da taklit etmezler. Benzetilen
davranışın içerik ve derecesinin
belirlenmesinde, modelin saygınlığının, eğitim
ile elde edilen niteliklerin, sosyal
güçlerin, modelin davranışı sonucu olarak ceza
ve ödülün çok etkili olduğu görülmüştür....”.
15. A. Bandura’ya göre insanın
davranışlarını, davranışçı yaklaşımların yaptığı gibi
yalnızca pekiştirme yoluyla biçimlendirme olarak
veya zincirleme yoluyla pekiştirerek değil;
bilişsel, davranışsal ve çevresel faktörlerin karşılıklı
etkileşimleri ile açıklayabiliriz. Birey günlük
yaşamda her aşama için uzun uzun uğraşmayıp
ilgili davranışı yapan birisini model alarak öğrenir.
Bu da gözlem yoluyla öğrenmedir
16. Gözlem yoluyla öğrenme Bandura’ya göre, Miller ve
Dollard’ın savunduğu , pekiştirilen bir davranışın
taklit edilmesi kadar basit bir olgu değildir. Gözlemin
ayrıca bireyi bilgilendirme işlevi de vardır; birey
gözlemlediği davranışlardan sonuçlar
çıkararak, kendine yararlı olacak durumlarda
davranışı göstermektedir.
17. Model alınan davranışlar saklanabildiğine ve
değiştirilebildiğine göre gözlediği davranışların
bireyin belleğine kodlanması ve kullanacağı
zaman hatırlanması gerekmektedir. Bu yüzden
gözlem yoluyla öğrenmenin bilişsel boyutu da
önem kazanmaktadır Bandura’nın gözlem
yoluyla öğrenmeyi etkileyen bileşik
süreçleri, aşağıdaki şu şema ile
gösterilmektedir:
19. Dikkat Süreci: Bu süreçte birey dikkatini
duygularıyla birlikte model davranış örüntüsüne
yönlendirmektedir. Burada dikkat, model davranış
örüntüsünün ayrıntılarıyla birlikte algılanmasını
sağlar
Akılda Tutma Süreci: Bireyin model alabilmesi için
buna istekli olması ve modelin davranışlarını
belleğine kodlaması gerekmektedir. Çünkü bireyin
davranışı, gözlemden hemen sonra ortaya
çıkmayabilir. Ya da birey bunu yeri geldiğinde
kullanmak isteyebilir. Bu kodlama belleğe
görsel, işitsel, ya da sembolik olarak yapılabilir
20. Davranış Üretim Süreci: Bireyi bir önceki süreçte
belleğine kodladığı davranış örüntüsünü harekete
geçirmesi, uygulaması, davranışa
dönüştürme, davranışı yapma sürecidir.
Güdülenme Süreci: Model davranışın
öğrenilmesi, bireyin davranış örüntüsünü
oluşturması için, davranışın pekiştirildiği süreçtir.
Ödüllenme, davranışın süreklilik kazanmasına
neden olur. Tersi ise durmasını sağlar. Doğrudan
pekiştireç, gözlenen pekiştireç ya da bireyin kendini
pekiştirmesi ile öğrenme gerçekleşir.