1. FORETOLD
HOMECOMİNG (EVE DÖNÜŞ)
*Richelle Mead tarafından yazılmış , Vampir Akademisi baş karakterleri Dimitri
ve Rose’un Rusya’ya yani Dimitri’nin ailesinin yaşadığı yere ziyarette gittiği
zamanı anlatan kısa bir öyküdür. Foretold , 14 farklı yazarın yazdığı 14 hikayeyi
barındıran bir kitaptır.
Kitabın ön okuması – onokumalar.com – tarafından çevirilmiştir.Tamamen
tanıtım amaçlı olup , kişisel ya da yasal olmayan amaçlar doğrultusunda
kullanmayınız.
BÖLÜM BİR
Rusya’ya bu kadar erken dönmeyi beklemiyordum. Dönmeyi istemediğim ise
kesindi. Rusya’ya karşı bir aksi tutumum olduğu için değil. Burası gökkuşağı
renklerindeki mimarisi ve bir roket yakıtı olarak kullanılabilecek kadar sert
votkasıyla güzel bir ülkeydi.Bu özelliklerini seviyordum. Benim sorunum geçen
sefer burada olma sebebimdi. Geçen sefer buradayken neredeyse
öldürülüyordum (bir çok kere üstelik) Sonunda ise uyuşturulup vampirler
tarafından kaçırılmıştım.Eğer sizinde başına aynısı gelseydi sizde herhangi bir
yere aksi tutum sergileyebilirsiniz.
Yine de , uçağım Moskova’ya iniş yaparken geri gelmenin en doğru hareket
olacağını biliyordum.
‘’ Şurayı görüyor musun , Rose?’’ Dimitri pencerenin camına vurdu. Yüzünü
göremiyordum ama sesindeki merak bana çok şey anlatıyordu. ‘’St Basil’’
Ona doğru uzanıp baktığımda ünlü , çok renkli kilise St Basil’i gördüm. Kilise
öyle renkliydi ki sanki Şeker Ülkesinin ait olabileceği bir kiliseymiş gibi
duruyordu , Kremlin’nin değil.Benim tepkim bir turistin tepkisi gibiydi ama
Dimitri için çok şey ifade ettiğini biliyordum. Bu onun için eve dönüştü.Bir daha
asla güneşin altında göremeyeceğine , yaşayan gözlerle bakamayacağına
inandığı yuvasıydı. Evler , bu şehir onun için kartpostallardan çıkmış bir yer
değildi. Bu ona verilen ikinci hayattı , ikinci yaşama şansını hatırlatıyordu.
Gülümseyerek yerime oturdum. Orta kısımda oturmaktaydım ama onun
2. oturduğunun yarısı kadar rahatsız değildim. Neredeyse iki metrelik bir adamın
pencere kenarına sığmasını beklemek tam bir zalimlikti. Ama bütün uçuş
boyunca bir bile şikayet etmedi. Hiç.
‘’ Buralarda gezecek zamanımızın olmaması çok kötü. ‘’ dedim. Moskova
sadece geçiş güzergahımızdı. ‘’ Bütün gezimizi Sibirya’ya saklamamız
gerekecek. Biliyorsun , tundra’lar , kutup ayıları.’’
Dimitri pencereden bana doğru döndüğünde yüzünde hafif bir gülümseme
bekliyordum. Ama onun yerine Sibirya’dan sonrasını duymamış olduğunu belli
eden bir ifade vardı. Sabah ışığı yüzünün kıvrımlarına vururken , kahverengi
saçlarını parlatıyordu ama yüzünde dışarıdaki ışıkla alakası olmayan bir
aydınlama vardı. ‘’ Baia’yı görmeyeli uzun zaman oldu.’’ diye fısıldadı. Gözleri
anılar ile dolmuştu. ‘’ Onları görmeyeli çok uzun zaman oldu. Sence ...’’ Bana
baktığında yüzünde bütün yolculuk boyunca beklediğim endişe bulutlarını
gördüm. ‘’ Sence beni gördüklerine memnun olucaklar mı?’’
Elleini sıkarken , göğüsümde hafif bir sızı hissetim. Dimitri’yi bir şey hakkında
böyle kendinden emin görmemek çok nadirdi. Onu kaç kere savunmasız
gördüğümü hatırlamıyordum bile. Tanıştığımız andan beri her zaman insanları
ikna eden , sapasağlam duran birisiydi o. Kendi hayatını riske atmak pahasına
bütün tehtitlere gözünü kırpmadan giren , aksiyon insanı. Şimdi bile eğer kana
susamış bir canavar içeriye atlasa , Dimitri sakince , cüzdanında sadece bilet
olmasına rağmen savaşa girerdi. Ölümüne savaşlar onu endişelendirmiyordu.
Ama kötü bir vampir olarak biraz zaman geçirdikten sonra ailesi ile görüşecek
olmak? Evet , bu onu korkutuyordu.
‘’ Elbette , memnun olacaklar.’’ diye garanti verdim.İlişkimizdeki roller adeta
değişmişti. Onun öğrencisi olarak başlamıştım , ihtiyaç duyduğu güvencesi.
Onun sevgilisi ve eşitti olarak mezun olmuştum. ‘’ Geldiğimizi biliyorlar. Hey ,
senin öldüğünü sandıklarında verdikleri yas partisini görmeliydin. Gerçekten
hayatta olduğunu biliyorlar , bir de şimdi verecekleri kutlama partisini hayal et ,
yoldaş.’’
Bana , kalbimi sıcacık eden , ender verdiği gülümsemelerinden birini gösterdi. ‘’
Umarım.’’ dedi ve tekrar pencereye döndü . ‘’ Umarım.’’
Moskova’dayken gördüğümüz tek şey , diğer uçağımızı beklerken oturduğumuz
hava alanıydı.Gelen uçak , bizi Sibirya’nın orta kesimindeki küçük bir şehir olan
Omsk’a götürdü. Oradan sonrası için bir araba kiraladık ve yolculuğumuza
karadan devam ettik. Gideceğimiz yerde uçak yoktu. Tundra şakalarımı boşa
çıkaran mutşeme bir manzara eşliğinde çok güzel bir yolculuk geçirdik.
Bütün yolculuk boyunca Dimitri’nin ruh hali gerginlik ve nostajı arasında
geçerken ,kendimi dinlenmeden gideceğimiz yere gitmek isterken buldum. Ne
kadar erken oraya varırsak , o kadar erken Dimitri endişelenmekten
vazgeçecekti.
Baia Omsk’dan bir gün uzaktaydı ve en so ziyaret ettiğimden farksız bir şekilde
bulmuştum. Neredeyse hiç bir şey değişmemişti. Bia yoldan geçerken kazayla
3. bu yeri bulamayacağınız kadar uzaktaydı. Eğer Bia’ya gidiyorsanız mutlaka bir
nedeniniz olurdu. Bir çok dhampir burada yaşıyordu. Benim ve Dimitri gibi
dhampir’ler yarı insan – yarı vampir bir ırktı.Ve benim ve Dimitri’nin aksine bir
çoğu Moroi’lerden ayrı yaşamayı tercih ediyordu. İkimiz Moroi’leri
Strogoi’lerden koruya garidyanlardandık. Moroi’ler yaşayan , büyülü
vampirlerdi. Strogoi’ler ise şeytani , ölümsüz bütün isteği öldürmek olan
vampirlerdi.
Yazın bu evresinde günler daha uzundu ve Dimitri’nin evine vardığımızda güneş
yeni batmaktaydı. Strogoi’ler nadiren Baia’da kendilerini gösterirlerdi. Daha çok
kasabaya yakın olmayı tercih ediyorlardı.Yeni solmaya başlayan güneş ışıkları
Dimitri’nin evini güzel göstermekteydi. Vardığımızda arabayı durdurup uzun bir
süre eski , iki katlı evine baktı.Kızıl ve altın renkli ışık eve başka bir dünyaya
aitmiş izlenimi veriyordu. Eğilip , onu öptüm.
‘’ Şov zamanı , yoldaş. Ailen bizi bekliyor.’’
Bir kaç saniye daha öylece durdu. Sonra başını sallayarak, savaşa hazırlanan
savaşçı misali ciddi bir yüz ifadesiyle arabadan indi. Arabdan inip , bahçenin
yarısını geçmiştik ki ön kapı aniden açıldı. Işık , kapının hareketi ile saçılan
tozların görünmesini sağlarken, kapıdan genç bir kadın figürü fırladı.
‘’ Dimka!’’
Eğer bir Strogoi böyle koşup ona saldırsaydı Dimitri’nin refleksleri anında tepki
verirdi ama küçük kız kardeşi onun kollarına atlarken , inanılmaz refleksleri
gardını düşürmüş gibiydi.Viktoria kollarına dolup , benim anlayamayacağım
kadar hızla Rusça konuşmaya başladığında Dimitri öylece donup kalmış gibiydi.
Dimitri’nin kendine gelmesi saniyelerini aldı. Toparlanıp , hayatta döndüğünde
aynı Rusça ile kardeşine cevap verirken , öylece durma sırası bendeydi. Kendimi
garip bir ana tanıklık eden yabancı gibi hissediyordum. Ta ki Viktoria beni bir
çığlık atarak fark edene dek. Neşeli çığlığı ile ağabeyine verdiği sıcak
karşılamadan bende nasibimi aldım.
İtiraf etmem gerekirse bende en az Dimitri kadar şok olmuştum. En son buradan
ayrıldığımda Viktoria ile aramız bozuktu. Onun bir Moroi herifi ile ilişkisini
onaylamamıştım. O da bana benim fikrimi bir tarafına takmadığını açıklamıştı.
Anlaşılan her şey unutulmuştu. Şimdi bana konuştuğu Rusça’yı anladığımı
söyleyemezdim ama Dimitri’yi kurtardığım için teşekkür ettiği izlenimine
kapıldım. Viktoria’nın çıkışını diğer Belikov ailesi de izledi. Dimitri’nin diğer
iki kız kardeşi , Karolina ve Sonya’da Viktoria’nın beni ve Dimitri’yi utandırma
seansına katıldılar. Anneleri ise tam arkalarındaydı. Rusça kelimeler havalarda
uçuşuyordu. Normalde böyle duygusal gösterilerde gözlerimi yuvarlamadan
yapamazdım ama şimdi nerdeyse göz yaşlarına boğulacaktım.
Hepimiz çok şeyler yaşamıştık ve dürüstçe söylemek gerekirse hiç birimiz bu
anı paylaşacağımıza inanmıyorduk.
En sonunda Dimitri’nin annesi Olena kendini toparladı ve gülerek göz yaşlarını
sildi. ‘’İçeri girin , içeri. ‘’ dedi benim pek fazla Rusça bilmediğimi hatırlayarak.
‘’ Oturup , konuşacak çok şeyimiz var.’’
4. Daha fazla gülümseme ve göz yaşı ile eve , oturma odasına doğru yol aldık.
BİRİNCİ BÖLÜMÜN SONU
İKİNCİ BÖLÜM
Ev en son ziyaret ettiğim gibiydi. Sıcak kahverengi tahta paneller , Cyrillic
başlıklı kitaplarla dolu kitaplık. İçeriye girdiğimizde ailenin diğer üyelerini de
gördük. Karolina’nın oğlu Paul dayısına büyülenmiş gibi bakıyordu. Paul,
Dimitri’yi tam olarak tanımıyordu , o daha dünyaya gelmeden Dimitri gitmişti
ama anlatılan hikayeler yüzünden dayısının kahraman olduğunu biliyordu.
Battaniyenin üzerinde Paul’un bebek kız kardeşi ve onun yanında daha zayıf bir
bebek daha vardı. Sonya’nın bebeği. Sonya ben ziyarette geldiğimde hamile
olmalıydı.
Normalde genelde hep Dimitri’nin yanında yerimi alırdım ama bu ou biraz
salmam gerektiği zamanlardan biriydi. Koltuğa oturdu ve Karolina ile Sonya
hemen yanında yerini aldılar. Yüzlerindeki ifadeye bakılırsa Dimitri’yi
gözlerinini önünden ayırmaya niyetleri yoktu. Viktoria koltuktaki yerleri
kapamadığı için yere , Dimitri’nin dizine oturup , başını ona yasladı. On yedi
yaşında , benden bir yaş daha gençti ve ağabeyine hayranlıkla bakınca dahada
genç gözüküyordu. Bütün kardeşler bir araya gelince tam bir aile tablosu
oluşturmuşlardı. Hepi kahverengi saçlı , çikolata gözlüydü.
Olena rahat olduğumuz konusunda onu ikna edince yerini aldı. Dimitri’nin
karşısındaki sandalyeye oturup , ellerini kucağında birleştirdi. Biraz öne eğildi.
Hevesle Bu bir mucize'' dedi. '' Mesajı aldığım zaman buna inanmamıştım. Bir
hata ya da şaka sanmıştım. '' Mutlu bir şekilde iç çekti. '' Ama, buradasın.
Hayatta , aynısın.''
''Aynıyım.'' diye güvence verdi Dimitri.
'' İlk hikaye şey mi...'' Karolina duraksadı. Cümlelerini seçerken dikkatli olmaya
çalışıyordu. '' İlk hikaye bir hata mıydı yani? Sen gerçekten şey , Strigoi değil
miydin? ''
Kelimeler havada bir an asılı kaldı , yaz aşkamına soğuk rüzgarlar getirmişti.
Bir kalp atışı kadar nefes alamadım. Birden evden uzaklaşmış , başka bir anıya
dalmıştım. Bambaşka bir Dimitri ile bambaşka bir evdeydim. O zaman
ölümsüzdü, beyaz tenli , kırmızı gözlü. Hızı ve güçü şimdikinden daha fazlaydı.
Kurbanlarını yakalayıp , kanlarını içmek için kullanıyordu o güçleri.
Korkutucuydu - ve neredeyse beni öldürüyordu.
Bir kaç dakika sonra tekrar nefes almaya başladım. O Dimitri gitmişti. Bu -
sıcak kanlı , aşk dolu ve yaşayan adam - buradaydı şimdi. Yine de cevap
vermeden önce , karanlık gözleri benimle birleşti. Aynı şeyleri düşündüğümüzü
o dakika anlamıştım. Geçmiş korkunçtu , arkada bırakmak ise zordu.
'' Hayır.'' dedi. '' Gerçek bir Strigoi idim. Ve korkunç .. şeyler yaptım''
5. Cümlesinin ortasındaki ses tonu olan şeyleri yansıtıyordu adeta. Ailedeki bir çok
yüz adeta ayıldı.'' Kaybolmuştum. Umut bile yoktu.Yine de ... Rose bana inandı
ve asla vazgeçmedi. ''
'' Aynı benim ön gördüğüm gibi.''
Yeni bir ses oturma odasına girdi. Hepimiz başımızı kaldırdığımızda yaşlı bir
kadının kapı ağzında durduğunu gördük.Kadın benden daha kısaydı ama bütün
odayı dolduracak bir kişiliğe sahipti.
O Yeva , Dimitri'nin büyükannesiydi. Kısa toplanmış beyaz saçları ile kendini
ön görüşlü ya da cadı bir kadın sanıyordu. Yeva'yı düşündüğüm zaman ise
aklıma 'cadı' ile alakası olmayan kelimeler geliyordu.
'' Sen hç bir şeyi ön görmedin.''dedim kendimi durduramadan. '' Bana tek
söylediğin buradan gidip başka bir şey yapmamdı.''
'' Aynen.'' dedi gizemli bir gülüşle. '' Gidip benim Dimka'mı geri getirmen
gerekiyordu.''
Odayı geçmek için ilerlerken Dimitri kalkıp onunla ortada buluştu. Kollarını
dikkatlice ona doladı ve Rusya'da 'Büyükanne' anlamına geldiğini düşündüğümü
bir kaç kelime söyledi.
Boylarının değişikliği komik bir sahneye yol açıyordu.
'' Ama asla bunu yapmam gerektiğini söylemedin.'' diye tartışmaya başladım ,
sandalyeye geçtiğinde.
Biliyorum , tartışmayı bırakmam gerekirdi ama Yeva'daki bir şey hep beni
yanlış şeyi yapmaya zorluyordu. '' Kendine bundan pay çıkaramazsın.''
'' Biliyorum.'' Kahverengi gözleri direk benimki ile buluştu.
''O zaman neden direk bana ne yapmam gerektiğini söylemedin?''
Yeva bir an cevap için düşündü. '' Çok basit. Bunun için çalışman gerekiyordu. ''
Çenem resmen düştü. Odanın karşısında Dimitri'nin bakışlarını yakaladım.
Yapma Rose diyordu. Bırak konuyu.
Yüzündeki gizli gülümseme bana eski öğrenci - öğretmen günlerimizi hatırlattı.
Beni çok iyi tanıyordu. Bana bir şans verse büyükanne ile pes ettirene dek
konuşacağımı biliyordu. Büyük olasılıkla kaybederdim. Başımı salladım ,
çenemi kapattım. Tamam , cadı. Bu seferlik sen kazandın.
Yeva utanmaz şekilde sırıttı.
'' Peki ama nasıl oldu bu?'' sordu Sonya konuyu daha az tehlikeli sulara çekmeye
çalışarak. '' Dhampir'e tekrar dönüşmen demek istiyorum.''
Dimitri ile tekrar bakıştık. '' Ruh.'' dedi sessizce. Kızlar nefeslerini ttular.
Moroi büyüleri elementler ile bağlanmışlardı. Ama çoğu sadece dört elementi
kullanıyordu. Toprak , hava , ateş ve su.
Son zamanalarda ise başka bir elementin varlığını keşfetmiştik. Daha ender
elementin : ruh. Fiziksel yeteneğe , iyileştirme gibi özelliklere sahipti ve diğer
Moroi , Dhampir'e bunu kabul etirmekte baya zorlanmıştık.
'' Dostum Lissa , ben - ah - onu kazıklarken ruh'u kullandı. '' diye açıkladım.
6. Ve eğer Dimitri'yi kurtaracaksa bunu seve seve tekrar yapardım. Dimitri'yi
kazıklarken ki görüntüsü hala bana zor anlar yaşatıyordu.Son ana kadar hiç
birimiz bunun işe yarayıp yaramayacağını bilmiyorduk.
Paul'un gözleri açıldı. '' Lissa? Kraliçe olan mı?''
''Ah , evet. '' dedim. '' O'' Anaokullundan beri en iyi arkadaşım olan Lissa'nın
şimdi kraliçe olduğunu bilmek bazen garip geliyordu. Onu düşünmek bile
tedirgin olmama yetti. Düşmanlarından bazısı Lissa'nın zayıf olmasından
yararlanmak istiyordu ve şimdi yanında yokken neler olabileceğini düşünmek
beni endişendiriyordu. Tabii korumalarla cevrilmişti ama eğer Dimitri'nin
ailesini ziyaret etmek konusunda acelesi ve haklı sebepleri olmasaydı onu asla
bırakmazdım.
Belikov'lar ve ben gece geç saate kadar kalıp bazı soruları yanıtladık. Strogoi
olmadan önce bile Dimitri evinden uzaktı. Bu yüzden ailesindeki bütün eni
haberleri merak etse de diğerleri kendi hayatlarının önemli olduğunu
düşünmüyor gibilerdi. Dimitri onların mucizesiydi. Ve hala ona
doyamamışlardı.
Onları suçlayamazdım , bu hissi bende biliyordum.
Paul ve kız kardeşi yerde uyuya kalınca herkes saatin geç olduğunu fark etti.
Yarın büyük gün olacaktı. Dimitri ile onun için büyük bir parti vereceklerini
söyleyerek alay etmiştim ama anlaşılan haklıymışım.
'' Herkes seni görmek istiyor.'' diye açıkladı Olena , bize yatak odamızı
gösterirken.
Herkes derken Baia'nın Dhampir komitesinden bahsettiğini biliyordum. '' Bizim
için bu ne kadar inanılmazsa onlar için daha inanılmaz. Bu yüzden yarın
gelmelerini söyledik. Herkes geliyor.''
Nasıl yanıt vereceğini merak ederek Dimitri'ya baktım. İlgi merkezi olmayı hiç
sevmeyen birisiydi. Bu yüzden korkunç bir travma geçirdiğini tahmin
ediyordum. Bir an yüzü ifadesiz , duygusuzdu. Sonra hafifçe gülümsedi.
'' Tabii olur. Merakla bekliyorum.''
Olena gülümseyip , bizi yanlız bırakınca Dimitri yatağın kenarına çöktü ve
Rusça bir şeyler mırıldandı. Tam olarak ne söylediğini bilmesem de '' Neyin
içine girdim böyle?'' dediğini tahmin ediyordum.
Ona doğru yürüyüp , kollarımı boynuna sardım. '' Bu surat ne böyle , yoldaş?''
'' Ne olduğunu biliyorsun?'' Saçlarıyla oynamaya başladı. '' Şimdi durmadan o ..
o zamandan bahsetmek zorunda kalacağım.''
Sempati bedenime doldu. Strigoi iken yaptıkları yüzünden suçluluk hissettiğini
biliyordum ve son zamanlarda bunun kendi hatası olmadığını kabul edebilmişti.
Başka bir Strigoi onu zorla dönüştürmüştü ve bu kontrolünün dışında gelişen bir
şeydi. Yine de bu ona zor anlar yaşatıyordu.
‘’ Doğru.’’ Dedim. ‘’Ama onlar hikayenin başka bir yanına odaklanacak. Kimse
senin Strigoi iken yaptıklarını düşünmeyecek. Seni nasıl geri kazandıklarını
düşünecekler. Ve bu bir mucize. Bu insanlar ile tanıştım. Hepsi sen öldüğün için
7. yas tutular. Şimdi yaşıyor olmanın şerefini kutlayacaklar. ‘’ Dudaklarımı onun
dudaklarına değdirdim. ‘’ İşte bu benim hikayede en sevdiğim bölüm.’’
Beni daha yakınına çekti. ‘’ Benim en sevdiğim bölümse ne zaman kendimden
şüphe duysam ne kadar saçmaladığımı yüzüme vurduğun bölüm.’’
‘’Yüzüne vurmak? Tam olarak böyle hatırlamıyorum.’’ Doğrusu pek çok kez
birbirimizin yüzüne vurmuştuk ama bu gardiyan eğitiminin bir parçasıydı. Ama
aynı zamanda otel odasında , kıyafetlerimizi çıkarıp iyileşme sürecine yardım
ettiğimiz kısımlarda vardı.
Dimitri yatağa kollarında ben varken uzandı. Anında buna benzer bir anı aklıma
geldi. ‘’Belki de hatırlamam için bana biraz yardım etmen gerekiyor. ‘’
‘’ Hatırlaman için , öyle mi? ‘’ Koluna hafifçe vurdum ve endişeli bir şekilde
kapıya baktım. ‘’ Annenin evinde olduğumuz için yeterince kötü hissediyorum.
Sanki terbiyesiz bir şeyler yapıyormuşuz gibi.’’
Yüzümü avuçlarına aldı. ‘’ Onlar çok açık fikirlidirler. ‘’ dedi .’’ Ayrıca
atlatığımız onca şeyden sonra? Bence çoğu bizi evli gibi görüyor. ‘’
‘’ Aynı şeyi bende düşünmüştüm.’’ Diye itiraf ettim. Dimitri burada değilken
pek çok Dhampir bana onun duluymuşum gibi davranıyorlardı. Dhampir
ilişkileri pek düğün gerektirmezdi.
‘’ Kötü fikirde değil hani.’’ Dedi alay ederek.
Dirsek atmaya çalıştım ama yatakta olduğumuz için pek başarılı olamadım. ‘’
Hayır. Hiç o kısımlara girme , yoldaş.’’
Dimitri’yi seviyordum ama yaşımın başında ‘’2’’ olmadan evlenmeye niyetim
olmadığını ona söylemiştim. Benden yedi yaş daha büyüktü bu yüzden evliliğe
daha yakın bakıyordu. Benim içinse , istediğim başka bir erkek olmasa bile bu
yaşta evlenmek için daha çok erkendi.
‘’ Şimdilik bunu söylüyorsun.’’ dedi gülmemeye çalışarak. ‘’ Ama bir gün pes
edeceksin. ‘’
‘’ Hayatta olmaz.’’ Dedim , parmağımla boyundan aşağıya doğru inerken. ‘’
Bana bir kaç kere söylenişte bulundun ama beni kazanmak için hala çok yolun
var.’
‘’ Aslında tam olarak denemedim bile. ‘’ dedi hafif kendini beğenmiş bir
şekilde. ‘’ Bir şeyi istediğim zaman , oldukça ikna edici olabiliyorum. ‘’
‘’ Öyle mi? Kanıtla bakalım.’’
Eğilip , dudaklarını bana değdirdi. ‘’ Bende tam bunu söylemeni umuyordum. ‘’
İKİNCİ BÖLÜM SONU
8. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İlk misafirler erkenden gelmeye başlamıştı. Elbette Belikov kadınları ben ve
Dimitri’den önce kalkoğ hazırlanmışlardı bile. Bize hala zaman farkına
alışamamıştık. Mutfaktan ağzı sulandıran kokular taşıyor du. Herkes bir şeyler
yapmaya çalışıyordu. Normalde Rus yemekleri benim pek ilgimi çekmezdi ama
Olena’nın yaptıkları adeta bağımlılık yapıyordu. O ve kızları pişiriyor ,
karıştırıyor , ymek yapıyorlardı. Yanlarına uğrayan herkes ise bulaşık
yıkamadan kaçamıyordu.
Dimitri’nin anısına yaptıkları o parti aklıma geldi. O zamanda aynı böyle bir
telaş vardı.
Önce gelen herkes de gariplik vardı. Dimitri işin olumlu tarafına bakmaya
çalışsa da Strigoi olduğu zamanı merak ettikleri zaman morali
bozuluyordu..Sanki hepimiz büyük bir yanlış yaparak kana susamış bir katili
aramıza sokmuşuz gibi bazı misafirler aynı derecede gerginlerdi. Tabii
misafirler onunla bir beş dakika geçirince bunun doğru olmadığını görüp
rahatlıyorlardı. Dimitri herkesi çocukluktan beri tanıyor , gördüğü tanıdık yüzler
sayesinde seviniyordu. Herkes gibi o da bir müddet sonra gülümsemeye başladı.
Bense bu toplanmayı daha çok kenardan seyrediyordum. Bir çok misafirle
tanıştım ve onlarda beni sevinçle selamladılar ama Dimitri bugünün şeref
misafiriydi.
Bir çok konuşma Rusçaydı ama benim için oturup onun yüzünü görmek
yeterliydi. Bir kere ailesi , arkadaşları ile torup aradaki gerginliğin kaybolmasına
izin verdikten sonra Dimitri’nin bedeni gevşedi ve inanılmaz bir zaman geçirdiği
yüzünden anlaşılıyordu. Onu böyle görmek kalbimi adeta eritti.
‘’Rose?’’
Dimitri’ye ciddi bir şeyler anlatan çocukları izlerden adımın seslenilmesiyle
döndüm. İki tanıdık yüz karşımda duruyordu.
‘’ Mark , Oksana!’’ Çifti kollarım açık karşıladım. ‘’ Burada olacağınızı
bilmiyordum.’’
‘’ Nasıl olmayalım?’’ ded Oksana. Oksana bir Moroi idi. O da bildiğimiz sayılı
ruh kullanıcılarından biriydi. Kırklı yaşlarında olmasına rağmen çok güzel
görünüyordu. Yanında kocası Mark bana bakıp gülümsedi. O ise bir dhampirdi
ki bu ilişkilerini skandal bir olay yapıyordu. Oksana güçlerini Mark’i geri
getirmek için kullanmıştı. Buna gölge – öpücüğü deniliyordu.
‘’ Seni tekrar görmek istemiştik.’’ Dedi Mark.
Başını Dimitri’ye doğru çevirdi. ‘’ Tabii bu mucizeyi de görmek istedik. ‘’
9. ‘’Başardın.’’ Dedi Oksana , yüzünü meraklı bir ifade kapladı. ‘’ Her şeye
rağmen onu kurtardın.’’
‘’ Üstelik orijinal planıma sağdık kalmadan.’’ Dedi. Rusya’ya ilk geldiğimde
amacım Dimitiri’nin ruhunu karanlıktan kurtarmak için onu avlayıp öldürmekti.
O zamanlar bir alternatif olduğunu bilmiyordum.
Oksana’nın merakı Dimitri’nin kurtuluşunda büyük rol oynamıştı . Bu yüzden
ona verebileceğim bütün bilgileri verecektim. Zaman uçup giderken. Saatler
akşam üstünü vurdu ve insanlar votkaları çıkarıp kutlamaya devam ediyorlardı.
Mark ve oksana benimle şakalaşırken arkadan yeni bir sesin geldiğini duydum.
Sesin sahibi benimle konuşmuyordu ama onu hemen buluverdim çünkü adam
ingilizce konuşuyordu.
‘’ Olena? Olena? Neredesin? Seninle Kan Kralı hakkında konuşmamız lazım.’’
Sesi takip ettiğim zaman benden beş yaş büyük bir adamın kalabalığı yararak
geçmeye çalıştığını gördüm. Olena oğlunun yanında duruyordu. Pek çok misafir
adama pek dikkat vermediler , bir kaçıda benim şaşırdığım gibi şaşkın bir ifade
ile ona bakıyordu. Çünkü bu adam bir insandı. Hatta odadaki tek insandı.
İnsanlar ve dhampirler birbirlerine çok benzerler ama benim ırkımım ayrım
yapabilme gibi bir kabiliyeti vardır.
‘’ Olena. ‘’ Adam en sonunda nefessiz bir şekilde Olena’ya ulaştığında onu daha
net görebildim. Saçlarını arkaya doğru takamıştı. Üstünde gri bir takım elbise
vardı. İri yapılı değildi ama forumda bir bedene sahipti. Yanağında ise altın
zambak dövme vardı. Bunun anlamı adam bir simyacıydı.
Olena kapı komşusu ile konuşurken nihayet adama döndü. Olena kibar bir
şekilde gülümsüyordu ama gözlerindeki bitkin bakışı yakalayabilmiştim.
‘’ Henry’’ dedi. ‘’ Seni tekrar görmek ne güzel.’’
Gözlüklerini düzeltti. ‘’ Seninle Kan Kral’ı hakkında konuşmalıyız. ‘’ Adam
konuştukça ingiliz aksağınına sahip olduğunu fark ettim.
‘’ Şimdi biraz zor.’’ Dedi Olena. Dimitri’yi göstererek. ‘’ Oğlum beni ziyarette
gelmiş. Yıllardır onu göremiyordum.’’
Henry Dimitri’yi başıyla selamladı. ‘’ Senin için asla uygun bir zaman olmuyor.
Bu konuşmayı ne kadar çok ertelersek o kadar insan zarar görecek. Dün başka
bir insan daha öldürüldü , biliyor musun? ‘’
Bu açıklama bir kaç kişinin susmasını sağladı. Bense hemen Dimitri ve
olena’nın yanına geldim. ‘’ Kim öldürüldü?’’ dedim. ‘’ Ve kim öldürdü?’’
Henry beni baştan aşağıya süzdü. Bu karşındaki kadının ateşli olup olmadığını
ölçe bir süzme değildi. Bu daha çok vereceğe cevabı hak edip hak etmiyor
muyum diye bakma süzmesiydi.
10. Anlaşılan beni uygun bulamadı ki tekrar Olena’ya döndü.
‘’ Bir şeyler yapmalısın.’’ Dedi.
Olena ellerini kaldırdı. ‘’ Neden benim bir şeyler yapmam gerektiğini
düşünüyorsun ki? ‘’
‘’ Çünkü ... Çünkü sen burada bir tür lider gibisin Sen olmazsan kim dhampirleri
bu meseleyi halletmeleri için toplayabilir ki?’’
‘’ Kimseye liderlik etmiyorum.’’ Dedi Olena başını sallayarak. ‘’ Ve buradaki
insanlar ... Onlara tutup savaşmalarını emredemem. ‘’
‘’ Ama siz nasıl dövüşeceğinizi biliyorsunuz.’’ Dedi Henry. ‘’ Bir gardiyan
olmasanızda hepiniz eğitildiniz. ‘’
‘’ Biz sadece kendimizi korumak için eğitildik.’’ Diye düzeltti. ‘’ Eğer bir
Strigoi kasabamıza gelirse onu alaşağı etmek için herkes elinden geleni yapar.
Ama gidip bela aramayız. Şey , İşaretsizler grubu hariç. Onlarda şuan burada
değiller. Geri döndükleri zaman , bu söylediklerini onlara ilettirim. ‘’
Henry kızgınlıkla soludu. ‘’ O zamana kadar bekleyemeyiz. İnsanlar şuan
ölüyorlar.’’
‘’ İnsanlar belanın dışında duramayacak kadar salaklar.’’ Dedi bir başka
dhampir kadın.
‘ Şu Kan Kral , basit bir Strigoi. ‘’ dedi başka bir adam. ‘’ Bir özelliği yok.
İnsanlar sadece ondan uzak dursunlar yeter. Bir süre sonra gidecektir. ‘’
Tam olarak burada neler döndüğünü bilmiyordum ama parçalar yerine oturmaya
başlamıştı. Simyacılar bizim varlığımızı bilen ve insanların bizi bilmelerine
engel olmaya çalışan bir gizli gruptu. Simyacılar bütün vampirlerin ve
dhampirlerin karanlık , şeytani ve doğal olmayan bir yaratık olduğuna
inanırlardı. Sonuç olarak onlar bizi rahat bırakır , saklı kalmamıza Strgoi’lerin
cesetlerinin kaybolmasına yardımcı olurlardı. Ama her şeye rağme onların
birinci görevi insanları bizden uzak tutup korumaktı. Eğer dışarda birisi insanları
öldürüyorsa Henry’nin koşup buralara kadar gelmesi şaşırtıcı değildi.
‘’ Baştan başla.’’ Dedi Dimitri öne çıkarak. O da sabırlı bir şekilde konuşmayı
dinlemişti ama sabırda bir yere kadardı. ‘’ Birisi şu Kan Kral’ın kim olduğunu
ve niye insanları öldürdüğünü açıklasın.’’
Henry daha önce bana verdiği bakışın aynısı Dimitri’ye de yaptı ama benim
aksime o testen geçti. ‘’ Kan Kral buranın kuzeyinde yaşatan bir Strigoi. Orada
mağaralar , bazı geçitler olan bir tepe var. Kan Kral’da orayı mesken tutmakta.
Hangi mağrada olduğunu tam olarak bilmiyoruz ama kanıtlar adamın yaşlı ve
çok kuvvetli olduğunu gösteriyor. ‘’
‘’ Peki , ne yapıyor? Yakındaki dağçı insanları mı avlıyor?’’ diye sordum.
11. Soruma şaşırmış gibi olsa da cevap verdi. ‘’ Hayır , merak yüzünden. İnsanlar
onu arıyorlar. Yakındaki köylüler onu bulup yakalamaya çalışıyorlar. Ona Kan
Kral deyip bir tür efsane uydurdular. Tabii onun tam olarak ne olduğunu
bilmiyorlar. Her neyse , canavarın tek yapması gereken oturup beklemek.
Eninde sonunda birisi Kan Kral’ı yenen kişi olmak için o tepeye gidip
mağaralara giriyor. Ve tabii ki asla geri dönmüyor. ‘’
‘’ Aptallar.’’ Dedi daha önce konuşan kadın.
‘’ Bir şeyler yapmalıyız.’’ Dedi Henry. Bu sefer konuşurken herkese bakıyordu.
‘’ Benim insanlarım Strigoi’leri öldüremez. Sizin yapmanız gerek. Şehirdeki
gardiyanlarlada konuştum ama Moroi’lerini bırakıp buraya gelmeyecekler.
Burada oturanlar olarak bu iş size kalıyor. ‘’
‘’ Belki gidenlerin dönmediğini görünce insanlar oradan uzak dururlar.’’ Dedi
Olena.
‘’ Bizde bunu umuyorduk ama uzak durmuyorlar.’’ Dedi Henry. Bitkin
konuşması onun uzun zamandır bunu söylediğini düşünmeme sebep oldu. Eğer
böyle kendini beğenmiş birisi olmasaydı onun için üzülebilirdim. ‘’ Ve biriniz
söylemeden ekleyeyim. Hayır. Bir insanın şanslı olup , Kan Kral’ı
öldürebileceğini sanmıyorum. ‘’
‘’ Elbette öldüremez.’’
Bu noktada odaya sessizlik çöktü. Yeva’da tam o zaman odaya girdi. Nasıl olup
da bu kadın sinsice içeriye girebiliyordu?İnsanları ite kaka ortaya doğru ileredi
ve Henry’e baktı.
‘’ Sadece ölümün yolundan geçmiş birisi Kan Kral’ı öldürebilir.’’ Dedi dramatik
bir şekilde. ‘’ Bunun görüyorum.’’
Kalabağın yüz ifadesinden kimsenin onu sorgulamayacağı anlaşılıyordu. Her
zamanki gibi iş bana düşmüştü. ‘’ Ah , Tanrı aşkına.’’ Dedi. ‘’ Bu binlerce
anlama gelebilir.’’
Henry kaşlarını çattı. ‘’ Katılıyorum. Ölümün yolunda yürümüş demek bir çok
şey olabilir. Az kalsın ölmüş biri , az kalsın öldürülmüş birisi , herhangi bir
savaşçı ta da kavgaçı biri ...’’
‘’ Dimka.’’ Dedi Viktoria. Yanımızda durduğunu fark etmemiştim. ‘’
Büyükannem Dimka’dan bahsediyor. O ölümün yolundan yürüdü ve geri
döndü.’’
Oda daki bütün gözler Dimitri’ye döndü. Bazıları Viktoria’nın dediklerini
onaylıyordu bile. Bir adam. ‘’ Dimitri olmalı.’’ Dediğini bile duydum. ‘’ Kan
Kral’ı öldürmek onun kaderi. ‘’
12. Bu adam daha önce Kan Kral’ın basit bir canavar olduğunu söyleyenle aynı
adam olduğuna emindim. ‘’ Yeva Belikova böyle olduğunu gördü. ‘’ dedi bir
başkası. ‘’ O asla yanılmaz.’’
‘’ O böyle bir şey söylmedi. ‘’ diye bağırdım.’’
‘’ Yapacağım.’’ Dedi Dimitri. ‘’ Şu Strgoi’yı öldüreceğim.’’
Herkes alışlamaya başladığı için bağırmak zorunda kaldım. ‘’ Ama yapmak
zorunda değilsin! Kadın öyle bir şey demedi yahu!’’
Sadece bir kişi beni duydu. ‘’ Roza.’’ Dedi sesin üstünden. Sadece bir laf. Ama
onun ne demek istediğini anlamıştım. ‘’ Bunu sonra konuşacağız.’’
‘’ Seninle gelmek istiyorum.’’ Dedi Mark. ‘’ Tabii sende istersen.’’
Saçındaki beyazlara rağmen Mark , kaslı ve gösterişli bir adamdı.
‘’ Onur duyarım.’’ Dedi Dimitri. ‘’ Ama sadece sen.’’ Diye eklemek zorunda
kaldı çünkü odanın yarısı Dimitri ile gitmek için gönüllü oluyorlardı.
‘’ Peki ya ben?’’ dedim.
Dimitri gülümsedi. ‘’ Seni çoktan saymıştım.’’
ÜÇÜNCÜ BÖLÜMÜN SONU