2. BASIN YAYIN KAVRAMI VE DOĞUŞU
Geniş anlamda basın belirli zamanlarda basılıp, her
çeşit haberi ve fikirleri topluma ulaştıran tüm yayın
ürünleridir. Genellikle gazete, dergi, radyo
denilmektedir. Dar anlamda ise basın sadece
mevkuteleri kapsayanlardır. Kitaplar broşürler birer
yayındır fakat basın değildir
3. BASIN YAYIN TANIMI ,DOĞUŞU VE TARIHI GELIŞIMI
Gazete, dergi gibi belirli zamanlarda çıkan yazılı yayınların bütünü, matbuata basın
denir. Basılıp satışa çıkarılan kitap, gazete gibi okunan veya radyo, televizyon
aracılığıyla halka sunulan, duyurulan, iletilen şey, neşriyata yayın denir. Tarihin
kaydettiği dönemlere kadar uzanabilen bilgimiz bize insanların toplum içinde
yaşadıklarını insan hayatının toplum hayatıyla birlikte süregeldiğini göstermektedir.
Sosyoloji biliminin kuralına göre toplumda en küçük birim ailedir. insanlar bu en
küçük aile topluluğu içinde dahi ailenin diğer bireyleriyle çeşitli ilişkiler kurarak
yaşamlarını sürdürmektedirler. Toplumun bireyi olan insan daima çevresinde olup
bitenleri öğrenmek kendi başına gelenleri başkalarına duyurmak bunlar üzerinde
düşünmek ve düşündüklerini de başkalarına iletmek ihtiyacı duymuştur. İşte bu
ihtiyaç haberleşme eylemini yaratmıştır. İki nokta arasında haber alıp verme
usullerine bu usullerin tatbiki sırasında yapılan bütün eylemler bütününe de
haberleşme denir. Haberleşme dönem dönem farklılık göstermiş olup tarihle ve
gelen süreç içinde çeşitlilik göstermiştir. İnsan beyni haberleşmenin merkezi
durumundadır insani haberleşme durumlarında. Haberleşme sadece insanlar
arasında oluşmaz
4. BASINI OLUŞTURAN TEKNIK OLANAKLAR İLK VE
ORTAÇAĞDA HABERLERIN TOPLANMASI VE YAYINI
İsrail tarihçisi Flavius Joseph’e babililonyalılarda kamu ile
ilgili olayları günü gününe yazan vakanüvislerden ve
bunları duvar gazetesi halinde şehrin muhtelif köşelerine
asan görevlilerden söz etmektedir. Lauvvere müzesinde
saklı bazı mısır papirüslerinden İsa’dan 1750 yıl önce
3.Thoutmesin bakanlarından birinin bir gazetede çıkan
yazıyı tekzip ettiği anlaşılmaktadır. Orta çağda ise batı
roma imparatorluğunun yıkılması MS.476. ve Hristiyanlığın
Avrupa’ya yayılması ortaçağın başlangıcıdır. Ortaçağda
düzenli haber yayan ve gazete niteliğinde olan yayının
çinde yapıldığını tarihsel belgelerden öğreniyoruz.
Dünyanın en eski gazetesinin miladın 911 yılında pekin
kentinde kurulan ve günümüze kadar yayınını sürdüren
King Pao gazetesi olduğu savunulur
5. MATBAANIN İCADI
Matbaanın icadı damga dönemi blok dönemi ve
müteharrrik harf döneminden daha sonra 15.yy. da
Gutenbergin matbaayı bulmasıyla temelleri atılmış
oldu. Matbaanın bulunmasından sonra birçok
bölgede yayılması uzun bi zaman almadı.
Gutenbergin matbaayı buluşundan günümüze
kadar geçen bu dönem modern basın çağı olarak
adlandırılır
6. YENIÇAĞDA BASIN YAYIN HAREKETLERI
Matbaanın icadı ile birlikte avrupada dini temellere
dayanan kitaplar çoğaltılarak halka dağıtılıyor ve
halkın dini konularda bilinçlenmesi sağlanıyor ve
kilisenin iktidarı zayıflıyor. Bununla birlikte sadece
soyluların ve burjuvanın okuduğu bildiği kitaplar da
basılarak halka sunuluyor ve avrupada aydınlanma
çağı oluşuyor. Bu çağın oluşumundan sonra halkın
bilinçlenmesi ve aralarında bilgi aktarımı oluşması
için çeşitli basın ve yayın hareketleri oluşuyor.
7. BASININ GELIŞMESI
Basının gelişmesinde iki öenmli olay vardır. Bunlardan
birincisi Fransız devrimi diğeri ise Amerikan halkının
İngiliz yönetimine karşı ayaklanmasıdır. Bu olaylar
neticesinde kazanılan hakların yanında basın yönünden
de önemli gelişmeler ve değişmeler vardır. Bir yandan
teknik değişiklikler olurken diğer taraftan da basın
düşünce olarak daha özgür hale getirilmiştir. Yapılan bu
köklü değişiklikler neticesinde basımevleri birer sanayi
kuruluşları haline gelmeye başlamıştır ve bu da basının
günümüze kadar oluşan gelişmelere yol açmıştır. Bunu
tarihçiler iki dönem olarak ele alır. 1789-1815 birinci
dönemi oluştururken 1815-1852 ikinci dönemi oluşturur.
8. BASIN YAYIN TÜRÜ GAZETE VE GAZETECİNİN
TANIMI
İtalyanca “gazetta sözcüğünden gelen ve Fransa’da ilk kez
1631’de yayınlanan “La Gazetta” nedeniyle de yaygınlık
kazanan gazete, çağdaş toplumların kitle iletişiminin en
önemlilerinden biridir. Gazetenin önemi; basılı yazı ve resimleri
kolayca yazdığı kadar, saklanabilir olmasından da doğmaktadır.
Gazetenin bir çok tanımı yapılmıştır.
Ünlü gazetecilerin tanımlarından bazıları şunlardır;
Gazete, insan davranış ve düşüncelerini doğrudan yansıtan kitle
iletişim aracıdır.
Gazete, insan adına konuşan güçlü ve etkili bir sestir
Gazetenin bunun gibi birçok tanımını yapmak mümkündür
Haber ve bilgi vermek, eğitmek ve oyalamak gibi başlıca
vazifeleri olan ve durmadan gelişen gazete dünyanın her yerinde
sabah, öğle, akşam ve gece satılan ve yurtdışlarına haber
ulaştıran üzerinde siyah veya renkli harfler basılı bir beyaz veya
renkli yapraktır.
9. GAZETENIN YAPISI VE İŞLEVLERI
Gazete yapısı içerik, boyut, yayın sıklığı, dağıtım
alanı olarak dört bölümden oluşur. Gazetenin
varoluş sebebi haber vermektir. İnsanların gazete
okuma sebebi haber almaktır. Gazeteciye düşen
görev ise haberi en doğru ve hızlı şekilde objektif
biçimde almak isteyen kitleye ulaştırmaktır.
Gazetelerin ve gazetecilerin destekçileri halktır.
Buna karşın halkı devlete savunma rolunu de
gazeteler ve gazeteciler üstlenir.
10. GAZETECININ TANIMI
Gazeteci bir çok şekillerde tanımlanmakla beraber bunların
birkaçını şöle ifade edebiliriz. Uluslararası Gazeteciler
Federasyonuna göre : “Gazeteci asli ,sürekli ve ücretli bir işi
veya birkaç yazılı veya görsel-işitsel kitle iletişim aracına yazı
ya da fotoğrafla katkıda bulunarak yapan ve kazancının
çoğunu bu işten sağlayan kişidir . Cevat Fehmi Başkut ise
gazeteciyi şöyle tanımlıyor”Yalnız gazetecilikle meşgul olan
uyanık bulunduğu her dakikasını bu mesleğe hasreden yalnız
bu meslek sayesinde geçinen ve yaşayan adamdır. Türkiye
Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesinde ise gazetecinin
tanımı şöyle yapılmaktadır.”Düzenli bir şekilde günlük yahut
süreli bir yazılı, görüntülü, sesli elektronik veya dijital basın ve
yayın organında, kadrolu sözleşmeli ya da telif karşılığı ,
haber alma, işleme , iletme veya görüş , fikir belirtme görevi
üstlenen ve asıl işi ile başlıca geçim kaynağı bu olup çalıştığı
işletmeyle ilgili yasalar karşısındaki konumu bu tanıma uygun
olanlardır
11. GAZETECI ÇEŞITLERI
Gazeteci çeşitlerini üç şekilde sınıflandrabiliriz; bunlar
serbest gazeteci olarak adlandırdığımız bağımsız
çalışan ve gazete ve kitle iletişim araçlarını haber ,
fotoğraf ve ropörtaj vererek geçimini sağlayanlar,
stajyer gazeteci olarak adlandırdığımız isminden de
anlaşılacağı gibi mesleğe yeni girmiş ve deneme
süresince çalışanlar, ve son olarak ta yasal hiçbir
dayanağı olmaksızın ülkemizde sıkça rastladığımız
yalnızca sarı basın kartı alabilmek adına gazetenin
kadrosunda çalışan naylon gazeteciler diye üç
guruptadır.
12. TÜRK HUKUK SISTEMINDE BASIN ÇALIŞANI
KAVRAMI
Türk hukuk sisteminde basın çalışanları kavramını daha iyi
irdeleyebilmek için yasaları incelemek ve iyi analiz etmek gerekmektedir.
Hukuk sistemimizdeki yasaları dört başlık altında inceleyelim.
212 Sayılı Yasayla Değişik 5953 Sayılı Basın İş Yasası
5953 sayılı basın iş kanununun birinci maddesinde belirtilen
Türkiye’de yayınlanan gazete ve süreli yayınlarla haber ve fotoğraf
ajanslarında her türlü fikir ve sanat işlerinde çalışan ve iş kanunundaki
işçi tarifi haricinde kalan kimselerle bunların işverenleri hakkında
uygulanır
5187 Sayılı Basın Kanunu
Bu kanuna göre gazeteci ya da sorumlu müdür olabilmenin altı
şartı vardır. Bunlar ;
-18 yaşını bitirmiş olmak
-Türkiye’de yerleşim sahibi olmak
-.En az ortaöğretim veya dengi bir eğitim kurumundan mezun olmak
-Sıklı veya kamu hizmetlerinden yasaklı olmamak
-Yüz kızartıcı suçlardan mahkum olmamak
-T.C. vatandaşı olmayanlar için karşılıklılık koşulu aramaktır
13. 818.Sayılı Borçlar Kanunu
Serbest gazeteciler borçlar kanunu
hükümlerine göre çalışan gazetecilerdir. Bu kimseler
hiçbir basın kuruluşuna bağlı olmadan borçlar
kanununun 372. Maddesinde düzenlenen neşir
mukavelesi 355. Maddesinde düzenlenen istisna akdi ya
da 386. Maddesinde düzenlenmiş olan vekalet akdine
göre çalışırlar. Bu gazeteciler bağımsız çalıştıkları için
uygulamada serbest gazeteci olarak adlandırılmalarına
rağmen bağımsız gazeteciler olarak da anılmaktadırlar. .
Basın Kartları Yönetmeliğine Göre Basın Çalışanları
Bu yönetmeliğin 4. Maddesinde gazeteci
sayılabilecek kişiler şu şekilde belirtilmiştir:” basın kartı ,
yerli basın yayın kuruluşlarının Türk uyruklu sahip ve
mensuplarına, yabancı basın yayın organlarının Türk
uyruklu mensuplarına ve bu yönetmelikte sayılan kamu
kurum ve kuruluşlarının devlet enformasyon
hizmetlerinde çalışan personeline verilen resmi nitelikte
bir kimlik belgesidir.” .
14. GAZETECİLERİN SOSYAL HAKLARI VE
ÖRGÜTLENME SORUNLARI
Gazetecilerin Sendikalaşma ve Örgütlenmesi
Türkiyedeki basın meslek örgütlerini üç sınıf altında inceleyebiliriz:
1-Sendikalar
2-Cemiyet ve Dernekler
3-Basının Kendi Kendini Denetlemk Amacıyla Kurmuş Olduğu Örgütle
Türkiye’de ilk gazeteci örgütü tıpkı batıdaki gibi siyasal ve hukuksal ortamın dayattğı
bir zorunluluk olsa da dernekler biçiminde karşımıza çıkmaktadır. 1917 tarihli Osmanlı
Matbaa Cemiyeti ilk derneklerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.10 temmuz 1952
tarihinde ise ilk gazeteci sendikası olarak İstanbul Gazeteciler Sendikası kurulmuştur.
Gazeteci Örgütleri ve Sendikaları
Dünyadaki gelişmelere paralel olarak Türkiye’de basın derneklerinin sayısı da büyük
bir şekilde artmış bulunmaktadır. Büyükşehirlerdeki gazeteciler cemiyetlerinin yanında
Anadolu basının sözcülüğünü yapan kuruluşları ve uzmanlık derneklerini örnek
gösterebiliriz.
Gazeteciler Cemiyeti
İlk gazeteciler cemiyeti 1946 yılında İstanbul’da kurulmuştur. Bu örgüt bünyesinde en
fazla sayıda gazeteciyi bulundurun örgüttür. Ankara Gazeteciler Cemiyeti’nin
kurulmasının ardından diğer büyükşehirlerde de gazeteciler cemiyetleri kurulmuştur.
15. TÜRKIYE GAZETECILER SENDIKASI
Ülkemizde kurulan ilk sendikalar arasında yer alan Türkiye Gazeteciler
Sendikası, gazetecileri sendikal bir kuruluş çatısı altında toplamayı
amaçlayan 20 meslekdaşımız tarafından 10 Temmuz 1952'de İstanbul
Gazeteciler Sendikası adı ile kurulmuştur. Diğer illerde de, bulundukları ilin
adını alarak kurulan gazeteciler sendikaları, bir süre sonra Türkiye
Gazeteciler Sendikaları Federasyonu adıyla bir birlik
oluşturmuşlardır. İstanbul Gazeteciler Sendikası, 1957 yılında Türk-İş'e üye
olmuştur.Sendikalar yasasında, milli sendika kurulması olanağını sağlayan
değişikliğin yapılmasından sonra, İstanbul Gazeteciler Sendikası'nın 30
Eylül 1963 günü toplanan olağan genel kurulunda sendikanın adı TÜRKİYE
GAZETECİLER SENDİKASI olarak değiştirilmiştir.
16. BASIN KONSEYI
1967 Yılında Basın şeref Divanının fiilen sona ermesinden sonra,
basının özdenetimi için bir örgütün kurulması konusu birçok kez
tartışıldı. Bunun için çeşitli seminerler ve toplantılar yapıldı.* Bu
toplantılarda basının özdenetimi ve bu alandaki boşluğun doldurulması
konusunda çeşitli fikirler ileri sürüldü. Örneğin bu toplantılardan biri olan
ve 1975 Yılında Basın Yayın Genel Müdürlüğü tarafından Türkiye’de
bulunan çeşitli basın kuruluşları ve gazetecinin katılımıyla
gerçekleştirilen ikinci Türk Basın Kurultayı’na “Basının Görev ve
Sorumlulukları Komisyonu’nca sunulan bir raporda Basının özdenetimi
ile ilgili olarak şu görüşlere yer verilmiştir:
“Komisyon üyeleri basının kamuoyunun oluşturulmasındaki gücünü
dikkate alarak, bu gücü oranında da sorumluluğunun bulunması
gerektiği sonucuna varmıştır. Sorumsuz yayınların, tüm basın
özgürlüğünü ve basına olan saygınlığı yok edebileceğinden endişe
edilerek, basının otokontrol mekanizmasının işler hale gelmesini,
bunun için de,
17. a) Eski tecrübelerden de yararlanarak daha etkin ve güçlü hatta yasal bir
kuruluşun oluşturulmasını,
b) Meslekî kuruluşların dağınıklıklarının sakıncaları dikkate alınarak tek kuruluş
haline getirilmesini,
c) Gazetelerin yayın politikasından, fikir işçilerinin sorumluluğunun bulunması
dolayısıyla yönetime katılmalarının sağlanmasını,
d) Sorumsuz yayın yapan basın organlarına karşı sorumlu basın organları ve
basın kuruluşlarının, zamanında kamuoyunu aydınlatmalarını,
e) Basın özgürlüğünü zedelememek şartı ile gazete sahipliğinin bir disiplin altına
alınmasını,
f) Basın ilân rejiminin, sorumsuz basının sayısını artırıcı yönde olduğu
saptanarak, bu sakıncaları önlemek için bu kuruluşun yeniden düzenlenmesini”,
savunmuştur.
Ayrıca raporda “gazetecilerin birinci görevinin habercilik olduğu dikkate alınarak,
kamuoyuna sunulan haberlerin tarafsız ve objektif olması” gerektiği
vurgulanarak o günkü basında görülen olumsuzluklar hakkında şu görüşler yer
almıştır:
“
18. “a) Aynı olayların çeşitli basın organlarında ayrı şekillerde
verildiği Komisyonca saptanmış, bu davranışın okuyucunun
basına olan saygınlığını yitirmesine neden olabileceği gibi,
basının da habercilik görevini kötüye kullandığı görüşü
benimsemiştir.
b) Bu durum gerek basın özgürlüğüne gerekse basın ahlâkına
ters düşmektedir.
c) Gazetelere verilen doğru haberlerin bazen tahrifata
uğradığı ve habere uymayan başlıklarla yayınlandığı
saptanmıştır. Bu durum birtakım teknik nedenlerle mazur
gösterilemez.
d) Gazete, eğilim ve görüşlerini, haberlerle değil, makaleler
yolu ile kamuoyuna vermelidir.
e) Uydurma habercilik konusunda, yalnız basın kuruluşlarınca
değil, bütün basın mensupları tarafından yerilecek bir ortamın
yaratılmasına çalışılmalıdır.
f) Haberi tahrif edilerek yayınlanan gazeteciye “meslek onuru
koşulu” tanınmalı, yayın organı, ağır tazminatla
cezalandırılmalıdır.”
19. Kurultayda sunulan bu raporun tartışmaları sırasında bir özdenetim kuruluşuna
ihtiyaç duyulduğu delegelerin çoğunluğu tarafından onaylanmış, tartışmalar
daha çok özdenetim kuruluşunun gönüllü ya da tüzel kişiliğe sahip bir kuruluş
mu olması gerektiği ve meslekî kuruluşların tek çatı altında toplanmasını
öngören (b) maddesinin antidemokratik olup olmadığı konusunda
odaklanmıştır .Bu konudaki bütün tartışmalara rağmen, başarısızlıkla
sonuçlanan Basın Şeref Divân’ı denemesinden sonra, uzun süre bir özdenetim
mekanizmasının kurulması konusunda, kayda değer bir gelişme
sağlanamamıştır. Bunun gerçekleşebilmesi için 80’li yılların sonunu beklemek
gerekmiştir. Ülkemizde Basın şeref Divanı adıyla kurulan basının özdenetimi
denemesinden sonra oluşturulan ikinci özdenetim kuruluşu faaliyetini
sürdürmekte olan Basın Konseyi’dir. 1986 yılında kurulan Konseyin kuruluş
çalışmaları ise 1983 yılına kadar uzanmaktadır.
20. DERNEKLER
Belli başlı dernekleri sıralamak gerekirse örnek
olarak Çağdaş Gazeteciler Derneği, Türkiye Spor
Yazarları Derneği, Foto Muhabirleri Derneği,
Ekonomi Muhabirleri Derneği, Türkiye Yazarlar
Sendikası gösterilebilir. Anadolu’daki derneklerle
beraber basın meslek kuruluşlarının sayısı altmışı
aşmaktadır
21. 1980 SONRASI TÜRK BASININDA ÖRGÜTLENME SORUNU
12 Eylül 1980 ihtilali sonrası anayasa ve kanunlarda
meydana gelmiş olan değişiklikler işçi haklarını kısıtlama
iş sendikalara ve yöneticilerine birtakım yasaklar
getirmiştir. Böylelikle sendikalar işverenlere karşı güçsüz
duruma düşmüşlerdir. 1984 yılında sivil hayata
geçilmesinin ardından işçi hareketlerinde de belli
birtakım kımıldamalar gözlenmeye başlamıştır. İşçi
hareketinin zirveye çıktığı dönem olan 1989 yılı bir çok
sermaye kesiminin gözünü korkutmuştur. 1995 yılında
Bakanlar Kurulu Türkiye Gazeteciler Sendikasının
başvurusunu dikkate alarak gazetecilik iş kolundaki 16
işyerinden toplu iş sözleşmesi hükümlerinden
uygulanması maksadıyla “Teşmil Kararı” verdi
22. BASINDA SENDIKASIZLAŞTIRMA HAREKETLERI
Türkiye Gazeteciler Sendikası Anadolu Ajansı’nda Ekim
2004-Eylül 2006 dönemini kapsayan toplu iş
sözleşmesinin 15 Aralık 2004 tarihinde imzalanmasının
ardından bu sözleşmenin 27 gazete, radyo ve televizyon
kuruluşunda çalışmakta olan basın emekçileri için
uygulanması talebini 21 Aralık 2004 tarihinde Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na iletmiştir. Türkiye
Gazeteciler Sendikası ve Medya-Sen de 2006 Temmuz
verileri incelendiğinde toplam işçi sayısı 14494’ tür .Yine
Temmuz 2006 verilerine göre Türkiye Gazeteciler
Sendikasının üye sayısı 3955 sendikalaşma oranı ise
%27.28’dir. Sendikalaşma oranında önceki yıllar dikkate
alındığında düşme söz konusudur.
23. GAZETECILERIN SENDIKAYA KATILMAMA
NEDENLERI
Sendikal hareketi sınırlayan faktörlerin başında işsizlik baskısı
gelmektedir. İstihdam yapısında meydana gelen değişmeler
ve son zamanlarda yaygınlık kazanan esnek çalışma
politikaları sendikalaşmayı krize sokmuştur. Sendikaların
genel olarak emek yoğun temel üzerine oturdukları var
sayılırsa fikir işçisi olarak tabir edilen ve orta ve yüksek vasıf
özelliklerine sahip olan kimselerin sayısının artmasıyla
sendikalaşma oranında düşüş yaratmıştır.
Bireysel ve rekabetçi bir yapı arz eden gazetecilik mesleği ve
gazeteciler arasındaki gelir dengesizlikleri ortak hareket
etmeyi zorlaştırmaktadır. Gazetecilerin örgütlenememesi işten
çıkarmalara karşı etkisiz kalmalarına yol açmıştır. Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı verileri 2001 ekonomik krizinin ilk
yedi aylık döneminde işten çıkarılanların sayısını 738948
olarak gösterirken bunların 2258 tanesi ise gazetecilerden
oluştuğunu bildirmektedir.