SlideShare une entreprise Scribd logo
1  sur  44
Koruma Düşüncesinin Gelişimi
Koruma bizim için ne
anlam ifade eder?
Koruma
Düşüncesinin
Gelişimi
Koruma
Düşüncesinin
Gelişimi
Koruma
Düşüncesinin
Gelişimi
Koruma
Düşüncesinin
Gelişimi
Koruma
Düşüncesinin
Gelişimi
Safranbolu
Mersin
Bursa
Koruma Düşüncesinin Gelişimi
Koruma Düşüncesinin
Gelişimi
Mimari Eserlerin Korunmasının Tarihi
14.yy. öncesi: Dini inanç ve geleneklerin gereği olarak koruma
14.yy. Sonrası: Siyasal ve kültürel kimlik inşasının aracı olarak koruma
1_ Yapının sürekli hizmet verebilmesi için vakıf
olusturulur ya da vakfın zimmetine alınırdı.
Bugün koruma, tek yapı ölçeğinden, tarihi-
kültürel-doğal niteliklere sahip kentsel ve kırsal
alanları bütüncül olarak korumayı ifade eden
anlam kazanmıştır.
Artık koruma için BM bünyesinde
organizasyonlar kurumsallaştırlan ve ulusların
uygulamakla yükümlü tutulduğu politikalara
tabi uluslar üstü bir nitelik kazanmıştır.
• 2- Bugün tanımladığımız anlamda kültürel mirasın araştırılması ve
korunması 14. yüzyılda yaşayan ve Floransa katedralinin kubbesinin
tasarımıyla da şöhret kazanan bir sanatçı olan Brunelleschi’ye kadar uzanır.
• Hümanizmin doğuşu, İtalyan ulusalcılık akımlarının ortaya çıkmaya
başlandığı bu dönemde birliği simgeleyecek tarihsel referanslara, kültür
birliğini ve sürekliliğine vurgu yapan söylemler eşliğinde sanat biçimlendi.
Avrupa’da Rönesans ve Reform
hareketleri sonrası, Aydınlanma
Çağı’nda
İnsana, topluma ve topluluğun
kültürel birikimine ilgi artmış; 17. ve
18. yüzyıllarda anıtlar belgelenmeye
başlamıştır. 18. yüzyılda eski esere
duyulan ilginin artmasıyla ilk müze
kurulmuştur.
Yine 18. yüzyılda, İtalya’da Pompei
ve Herkulaneum’un kazılması
arkeoloji ilminin gelişmesine büyük
katkılar sağlamış; kazılar sonucu
tarih anlayışı ve koruma bilincinde
yeni bir bilinç gelişmiştir.
Arkeoloji ilminin kurucusu J. J. Winckelmann (1717-1768)’in, Pompei’deki
Arkeolojik kazıları ve sonrası yaptığı çalışmalar, Batılı aydınları etkiledi.
Avrupalı asiller ve burjuvanın Helen ve Roma eserlerine gösterdiği ilgi, tarihi
eserlerin korunması konusunda önlemler almayı gerektirmişti (Akçura, 1973)
1794 tarihinde Fransa Ulusal Anlaşmasında, Anıtların korunması konusunda
konulan yasa maddesi ile birlikte, bugünkü modern anlamıyla mimari
restorasyon kavramı tanımlanmış oldu.
Restorasyon hakkındaki ilk fikirler; özgün parçaları veya reprodüksiyonları
kullanarak iki farklı malzeme arasında fazla bir fark yaratmadan yeniden
kurma ilkesine dayanır.
Başta Roma olmak üzere, tüm Avrupa’da 19. yüzyılın ilk 30 yılında antik
dönem anıtlarının restorasyonları, bu kritere uyularak gerçekleştirilmiştir.
• 18. yy. sonu, 19. yy. başında benimsenen
Romantizm ve Tarihselcilik (Historisizm)
akımları, Avrupa kültüründe geçmişten
öykünme ve bununla ilişkili milliyetçiligin
gelişmesine ön ayak olmuştur.
• “Historisizm çağı” olarak nitelenen 19.
yüzyıl, aynı zamanda Avrupa’da arkeolojik
kazıların büyük sermaye sahiplerince
maddi olarak desteklendiği bir dönemdir.
• Sermaye sahiplerinin Arkeolojik
çalışmalara desteği, aristokrasiye karşı
burjuvazinin kendine bir tarih ve
toplumsal saygınlık kazandırma isteği
olarak yorumlanabilir.
• Bu tarihsel aralık, Tarihsel dönemler
arasında bir üstünlük görülmeden
korunacak mirasın restorasyon
yöntemlerine odaklanılan ve korumanın
özerk bir tartışma ve eylem alanı olarak
geliştiği bir dönemdi.
1818 Hesse-Darmstadt Düku’nün kararnamesini Batı Avrupa’daki en eski
resmi koruma yasası olarak kabul eder. Earl (2003, 42) ise, 1815’te Karl
Friedrich Schinkel (1781-1841)’in Prusya hükümetine savaşlarda hasar gören
Ortaçag kalıntıları hakkında yazdıgı raporu; 1834’te Yunanistan Krallıgı’nda
kabul edilen ilk Yunan anıt koruma yasasını ve Fransa’da 1830’da ülkenin yeni
Eğitim Bakanı’nın tarihi yapılar için görevli bir müfettiş atamasını Avupa’da
koruma alanındaki kayda değer ilk girişimler olarak görmektedir.
Mecma-ı Âsâr-ı Atika (Eski Eserler
Koleksiyonu), Türkiye'deki ilk müze
oluşumudur; günümüzdeki İstanbul
Arkeoloji Müzeleri'nin temelini
oluşturur.
Padişah Abdülmecit, Yalova gezisi
sırasında gördüğü Bizans yazıtlarını
İstanbul'a getirterek eserler, 1846
yılında Osmanlı Devlet adamı Ahmet
Fethi Paşa tarafından o güne kadar
saray deposu olarak kullanılan Aya
İrini'de bu eserler toplatıldı.
Türkiye’de Koruma Tarihi
• Osmanlı İmparatorluğu Dönemi
– Klasik Dönem
– Batılılaşma Dönemi
• Klasik Dönem:
– Başta “Vakıf” kurumu ile onarım ve
değerlendirmede etkin mekanizmalar ve
süreçler işletilmekteydi.
• Batılılaşma Dön.
– Osmanlı’da koruma açısından kuramsal
değerlendirmeden pek söz edilemez.
– Klasik dönemdeki onarım hareketleri devam
etmiştir. Asar-ı Atika ( Eski Eser) olarak
nitelendirilen değerlerin 19.yy. ortalarına
kadar fıkıh kurallarına bağlı olduğu görülür.
– Tanzimat’tan sonra (19.yy. ortalarında)
Modern Koruma tarihi başlamıştır.
Örgütsel ve Yasal Süreç
• 1846 Fethi Ahmet Paşa –Aya İrini kilisesi - ilk müze –
toplayıcılık dönemi
• 1869 “Asar-ı Atika Nizamnamesi”
– Tümüyle arkeolojik kazılara yönelik
• 1873 Müze Çinili Köşk’e taşınır - sergi ve inceleme
dönemi
• 1874 “II. Asar-ı Atika Nizamnamesi”
– İlk kez eski eser tanımı ve sınıflandırılması yapılıyor
– Tarihi anıt anlamı gayet kısıtlı (-)
– Eski eserleri devlet malı olduğu hükmü getirilmiş (+); devletçe
tanınacak haklara temas edilmemiş.
– Arkeolojik kazılardan çıkan eserlerin belli koşullarda yurtdışına
çıkartılması geri bir adımdır.
1873 yılında maarif nazırı
Ahmet Cevdet Paşa'nın
çalışmaları ile genişletilen
müze, Aya İrini'deki nem
oranının eserler zarar
vermeye başlaması üzerine
1875 yılında ve Fatih Sultan
Mehmet tarafından
1472'de yaptırılan Çinili
Köşk’e nakledildi.
• 1877 – Müze komisyonu yeniden örgütleniyor
• 1881 – Osman Hamdi Bey – Müze müdürü; Sanayi-i
Nefise Mektebi Müdürü olarak tüm kültürel değerlerin
korunmasında sorumlu olmuştur.
• 1884 - “III. Asar-ı Atika Nizamnamesi”
– Tanımlar kapsamlı hale gelmiş
– Eski eserlerin yurtdışına çıkarılması önlenmiş
– Taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına ilişkin bazı önlemler
getirilmiş
• 1906 - “IV. Asar-ı Atina Nizamnamesi”
– Eski eser kapsamı genişletilmiş
– Tanımı ayrıntılı yapılmış
– Tahribat ve yapılacak değişiklikler yasaklanmış
– Ağılıklı olarak arkeolojik nitelikli alan, yapı ve eşyalara yönelik
olduğu kesindir. (-)
– Taşınmaz mallarla ilgili hükümlerin kapsamı genişletilmiş ve
Türk-İslam eserlerinin de korunması sağlanmıştır.
Cumhuriyet Dönemi
– 1920 – “Türk Asar-ı Atikası Müdürlüğü” kurulmuştur. 1 yıl sonra
“Hars Müdürlüğü”
– 1922’de Müdürlük 2 ye ayrılıyor “Eski Eserler ve Müzeler
Müdürlüğü” kuruluyor; bu müdürlük korumaya yöneliyor.
– 1931- Bakanlar Kurulu Kararı ile bir Komisyon kuruluyor.
Komisyon “koruma” alanında saptamalarda bulunuyor ve öneriler
getiriyor. Komisyonun raporu üzerine iş programı hazırlanıyor.
– 1930’lu yılların ilk kapsamlı ve örgütlü etkinliği; 1933 yılında 3500
anıt fişi hazırlanmış.
– 1936 – Antikiteler ve Müzeler Umum Müdürlüğü’ne bağlı “Rölöve
Bürosu” kurulmuş.
– 1935 yılında Atatürk Koruma hareketine tekrar ivme kazandırıldı.
Araştırma, tanıtım ve bilinçlendirmeyle desteklenmiş bir koruma
programı öneriliyor.
– Cumhuriyetin 1940-50’lı yılları Kurumsallaşma
açısından daha oturmuş bir dönem.
– Bu dönemde de konuyu benimsemiş ve inanmış bir
kamuoyuna dayanmayan bir “aydınlar kurumu”
sahiplenmiştir.
– “eski eser ve koruma” konusunda düşünce düzeyinin aynı
konudaki uygulamadan daha gelişmiş olduğunu görülür.
– Kültür varlıklarının, çeşitli yasalarla değişik kurum ve
kuruluşların yönetimine bırakılması olumsuz sonuçlar
vermiştir.
– Atılım yapmak zorunda olan Cumhuriyet, koruma
sektörünü ön planda tutmamıştır. Devlet gelirinin büyük bir
bölümünün Osmanlı borçlarına ayrılmıştır.
Türkiye’de 1950’den sonraki süreç
• 2 Temmuz 1951’de 5805 sayılı kanunla kurulan
“Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek
Kurulu” tarihi anıtlarımızın ve kültürel
varlıklarımızın korunması alanında Cumhuriyet
döneminde atılmış en önemli adımdır.
• 24 Eylül 1967 yılında 3674 sayılı yasa ile
Venedik Tüzüğü kararları aynen kabul edilmiştir.
• 1956 de 6785 sayılı imar kanunu ile SİT koruma
ilk defa gündeme geliyor.
– Planlama –Koruma ilişkisini gündeme getiren ilk
düzenleme.
• 25.04.1973’de 1710 sayı “Eski Eserler Kanunu”
Yurdumuzda tarihi eserlerin korunması
konusunda çıkan ilk kanundur.
• 21.07.1983 tarihinde çıkarılan 2863 sayılı yasa
ile bugüne kadar çıkarılmış olan çeşitli yasal
düzenlemeler “Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma
Kanunu” adı altında bir araya toplanmıştır.
– 2863 sayılı yasanın bazı maddeleri 1987 de çıkarılan
3386 sayılı yasa ile değiştirilmiş, bazı maddeleri iptal
edilmiştir.
– 2863 Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu
• Kurul bu yasanın kapsamı içerisine giriyor. Üyeler arasında
bürokrat sayısı çok artmıştır.
• Kurulun adı değişiyor. Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek
Kurulu
• GEEAY kurulunun üstlendiği görev Yüksek Kurul ve Bölge
Kurulları ile hafifletilmeye çalışılmıştır.
• Yeni yasa 19.yy. sonuna kadar yapılmış olanları korunacak
eski eser saymakta, ancak korunmayacaklar için Kurul’un
karar vermesini öngörür.
• 20.yy.da yapılmış taşınmazlardan sadece Kültür ve Turizm
Bakanlığı’nın gerek gördükleri korunmaya layık görülmüştür.
• Yasanın olumlu hükümlerinden biri de “ izinsiz müdahale ve
kullanma yasağı”nın getirilmesidir.
• Not: tespit Kültür ve Turizm Bakanlığınca
Tescil Yüksek Kurul tarafından yapılıyor.
• 17.06.1987 3386 sayılı yasa ile değişiklikler
yapılmıştır.
• Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu, “Koruma
Yüksek Kurulu” oldu.TKTV Bölge Kurulu, “Koruma Kurulu” adını
almıştır.
• Tescil İşlemi Koruma Kurullarına verilmiş. Yapıların
Gruplandırılması yetkisi de Koruma Kurullarına verilmiş.
• 14 Temmuz 2004 tarihli 5226 sayılı “ Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu ile Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunu” çıkarıldı.
• Kültürel mirasın tüm insanlığın ortak malı olduğu
anlayışından hareketle, onun korunmasında yerel
yönetimlerin ağırlıklı olarak yer alması ve yeni birimler
oluşturarak konuya sahip çıkmalarının sağlanması.
• Kısıtlı parasal kaynakların çoğaltılması, özellikle yerel
yönetimlere yeni kaynak sağlaması önemli ve reform
niteliğinde.
– Korumaya yapılacak katkıların teşviki için vergi indirimi
getirilmiş.
– Tescilli yapı malikleri ile proje yapanlara çeşitli
bağışıklıklar tanınmıştır.
1. Koruma’nın Yerelleşmesi ve Yeni Örgütler:
– Belediyelerde – bünyelerinde kültür varlıkları ile ilgili
işlemleri ve uygulamaları yürütmek üzere “Koruma,
Uygulama ve Denetim Büroları (KUDEB)”
kurabileceklerdir.
• Tadilat ve tamiratlar için izin vermek ve denetlemek.
• Koruma amaçlı imar planlarının plan hükümleri çerçevesinde
uygulamasını denetlemek.
• Projesine uygun tamamlanan uygulamalar için kullanma izin
belgesi düzenlemek.
• Ülkenin en yaygın koruma organları olacaklardır.
– KUDEB’na ek olarak il özel idareleri bünyesinde iki
birim daha oluşturulmaktadır.
• Proje Büroları, Eğitim Birimleri
2. Korumada Yeni Parasal Kaynaklar:
– Özel ve Tüzel Kişilere Yapılacak Katkı
– Yerel Yönetimlere Yapılacak Katkı
• 3. Sürece İlişkin Hususlar:
• 4.Bağışlar:
• 5.Teşvikler:
• 2005 tarihli 5366 sayılı “ Yıpranan Tarihi ve
Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek
Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında
Kanun” ile
– Amaç: Yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş;
kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca sit
alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu
bölgelere ait koruma alanlarını,
bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve
restore edilmesiyle, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür,
turizm ve sosyal donatı alanlarının oluşturulması,
tabii afet risklerine karşı tedbirler alınması, tarihi ve
kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve
yaşatılarak kullanılması ile ilgili esas ve usuller
düzenlenmiştir.
Eski eserler, Fransa’da ilk kez 1837 yılında özel bir kanunla devlet eliyle
koruma altına alınmıştır. Endüstri Devrimi sonrası, ülkede kapsamlı ve
sistemli koruma çabalarının başlamasıyla Tarihi Eserleri Koruma Kurulu
(Comission des Monuments Historiques) kurulmustur.
Bunu takiben, 1887’de ülkede ‘Tarihi Anıtlar Kanunu’ kabul edilmistir.
Fransa’yı takiben Avrupa’da pek çok ülkede ilk kapsamlı koruma yasaları çıkarılmaya
başlanmıstır. Koruma alanında bir ilk olarak tespit, tescil ve sınıflandırma işlemleri,
koruma amacıyla kamulaştırma ve özel mülkiyetin sınırlandırılabilmesi gibi çalışma
alanları belirlenmiştir. Korumayla ilgili ilk sivil örgütlenmeler kurulmluştur.
1826’da İngiltere’nin York kentinde bir grup, kentlinin kurmuş olduğu koruma grubu,
Ortaçağa ait kent surunun belediye tarafından yıktırılmasını önleyecek kamuoyunu
oluşturabilmiş ve Yorklular’dan para toplayarak suru onartmıştır.

Contenu connexe

Tendances

Visual merchandising presentation (Görsel Mağazacılık Sunumu)
Visual merchandising presentation (Görsel Mağazacılık Sunumu)Visual merchandising presentation (Görsel Mağazacılık Sunumu)
Visual merchandising presentation (Görsel Mağazacılık Sunumu)Selçuk BALKAN
 
L'art musulman
L'art musulmanL'art musulman
L'art musulmanireari
 
Selimiya complex (dhruvit manek)
Selimiya complex (dhruvit manek)Selimiya complex (dhruvit manek)
Selimiya complex (dhruvit manek)DhruvitManek
 

Tendances (8)

Enduits
EnduitsEnduits
Enduits
 
Visual merchandising presentation (Görsel Mağazacılık Sunumu)
Visual merchandising presentation (Görsel Mağazacılık Sunumu)Visual merchandising presentation (Görsel Mağazacılık Sunumu)
Visual merchandising presentation (Görsel Mağazacılık Sunumu)
 
L'art musulman
L'art musulmanL'art musulman
L'art musulman
 
jardin anglais
jardin anglais jardin anglais
jardin anglais
 
arcauated structure
arcauated structure arcauated structure
arcauated structure
 
Ottomans - Lecture 12
Ottomans - Lecture 12Ottomans - Lecture 12
Ottomans - Lecture 12
 
Garden styles and type (2)
Garden styles and type (2)Garden styles and type (2)
Garden styles and type (2)
 
Selimiya complex (dhruvit manek)
Selimiya complex (dhruvit manek)Selimiya complex (dhruvit manek)
Selimiya complex (dhruvit manek)
 

2014 I korumanın tarihsel gelişimi

  • 2. Koruma bizim için ne anlam ifade eder? Koruma Düşüncesinin Gelişimi
  • 5.
  • 10.
  • 13.
  • 14. Mimari Eserlerin Korunmasının Tarihi 14.yy. öncesi: Dini inanç ve geleneklerin gereği olarak koruma 14.yy. Sonrası: Siyasal ve kültürel kimlik inşasının aracı olarak koruma
  • 15. 1_ Yapının sürekli hizmet verebilmesi için vakıf olusturulur ya da vakfın zimmetine alınırdı. Bugün koruma, tek yapı ölçeğinden, tarihi- kültürel-doğal niteliklere sahip kentsel ve kırsal alanları bütüncül olarak korumayı ifade eden anlam kazanmıştır. Artık koruma için BM bünyesinde organizasyonlar kurumsallaştırlan ve ulusların uygulamakla yükümlü tutulduğu politikalara tabi uluslar üstü bir nitelik kazanmıştır.
  • 16. • 2- Bugün tanımladığımız anlamda kültürel mirasın araştırılması ve korunması 14. yüzyılda yaşayan ve Floransa katedralinin kubbesinin tasarımıyla da şöhret kazanan bir sanatçı olan Brunelleschi’ye kadar uzanır. • Hümanizmin doğuşu, İtalyan ulusalcılık akımlarının ortaya çıkmaya başlandığı bu dönemde birliği simgeleyecek tarihsel referanslara, kültür birliğini ve sürekliliğine vurgu yapan söylemler eşliğinde sanat biçimlendi.
  • 17. Avrupa’da Rönesans ve Reform hareketleri sonrası, Aydınlanma Çağı’nda İnsana, topluma ve topluluğun kültürel birikimine ilgi artmış; 17. ve 18. yüzyıllarda anıtlar belgelenmeye başlamıştır. 18. yüzyılda eski esere duyulan ilginin artmasıyla ilk müze kurulmuştur. Yine 18. yüzyılda, İtalya’da Pompei ve Herkulaneum’un kazılması arkeoloji ilminin gelişmesine büyük katkılar sağlamış; kazılar sonucu tarih anlayışı ve koruma bilincinde yeni bir bilinç gelişmiştir.
  • 18. Arkeoloji ilminin kurucusu J. J. Winckelmann (1717-1768)’in, Pompei’deki Arkeolojik kazıları ve sonrası yaptığı çalışmalar, Batılı aydınları etkiledi. Avrupalı asiller ve burjuvanın Helen ve Roma eserlerine gösterdiği ilgi, tarihi eserlerin korunması konusunda önlemler almayı gerektirmişti (Akçura, 1973)
  • 19.
  • 20.
  • 21. 1794 tarihinde Fransa Ulusal Anlaşmasında, Anıtların korunması konusunda konulan yasa maddesi ile birlikte, bugünkü modern anlamıyla mimari restorasyon kavramı tanımlanmış oldu. Restorasyon hakkındaki ilk fikirler; özgün parçaları veya reprodüksiyonları kullanarak iki farklı malzeme arasında fazla bir fark yaratmadan yeniden kurma ilkesine dayanır. Başta Roma olmak üzere, tüm Avrupa’da 19. yüzyılın ilk 30 yılında antik dönem anıtlarının restorasyonları, bu kritere uyularak gerçekleştirilmiştir.
  • 22. • 18. yy. sonu, 19. yy. başında benimsenen Romantizm ve Tarihselcilik (Historisizm) akımları, Avrupa kültüründe geçmişten öykünme ve bununla ilişkili milliyetçiligin gelişmesine ön ayak olmuştur. • “Historisizm çağı” olarak nitelenen 19. yüzyıl, aynı zamanda Avrupa’da arkeolojik kazıların büyük sermaye sahiplerince maddi olarak desteklendiği bir dönemdir. • Sermaye sahiplerinin Arkeolojik çalışmalara desteği, aristokrasiye karşı burjuvazinin kendine bir tarih ve toplumsal saygınlık kazandırma isteği olarak yorumlanabilir. • Bu tarihsel aralık, Tarihsel dönemler arasında bir üstünlük görülmeden korunacak mirasın restorasyon yöntemlerine odaklanılan ve korumanın özerk bir tartışma ve eylem alanı olarak geliştiği bir dönemdi.
  • 23. 1818 Hesse-Darmstadt Düku’nün kararnamesini Batı Avrupa’daki en eski resmi koruma yasası olarak kabul eder. Earl (2003, 42) ise, 1815’te Karl Friedrich Schinkel (1781-1841)’in Prusya hükümetine savaşlarda hasar gören Ortaçag kalıntıları hakkında yazdıgı raporu; 1834’te Yunanistan Krallıgı’nda kabul edilen ilk Yunan anıt koruma yasasını ve Fransa’da 1830’da ülkenin yeni Eğitim Bakanı’nın tarihi yapılar için görevli bir müfettiş atamasını Avupa’da koruma alanındaki kayda değer ilk girişimler olarak görmektedir.
  • 24. Mecma-ı Âsâr-ı Atika (Eski Eserler Koleksiyonu), Türkiye'deki ilk müze oluşumudur; günümüzdeki İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin temelini oluşturur. Padişah Abdülmecit, Yalova gezisi sırasında gördüğü Bizans yazıtlarını İstanbul'a getirterek eserler, 1846 yılında Osmanlı Devlet adamı Ahmet Fethi Paşa tarafından o güne kadar saray deposu olarak kullanılan Aya İrini'de bu eserler toplatıldı.
  • 25. Türkiye’de Koruma Tarihi • Osmanlı İmparatorluğu Dönemi – Klasik Dönem – Batılılaşma Dönemi
  • 26. • Klasik Dönem: – Başta “Vakıf” kurumu ile onarım ve değerlendirmede etkin mekanizmalar ve süreçler işletilmekteydi.
  • 27. • Batılılaşma Dön. – Osmanlı’da koruma açısından kuramsal değerlendirmeden pek söz edilemez. – Klasik dönemdeki onarım hareketleri devam etmiştir. Asar-ı Atika ( Eski Eser) olarak nitelendirilen değerlerin 19.yy. ortalarına kadar fıkıh kurallarına bağlı olduğu görülür. – Tanzimat’tan sonra (19.yy. ortalarında) Modern Koruma tarihi başlamıştır.
  • 28. Örgütsel ve Yasal Süreç • 1846 Fethi Ahmet Paşa –Aya İrini kilisesi - ilk müze – toplayıcılık dönemi • 1869 “Asar-ı Atika Nizamnamesi” – Tümüyle arkeolojik kazılara yönelik • 1873 Müze Çinili Köşk’e taşınır - sergi ve inceleme dönemi • 1874 “II. Asar-ı Atika Nizamnamesi” – İlk kez eski eser tanımı ve sınıflandırılması yapılıyor – Tarihi anıt anlamı gayet kısıtlı (-) – Eski eserleri devlet malı olduğu hükmü getirilmiş (+); devletçe tanınacak haklara temas edilmemiş. – Arkeolojik kazılardan çıkan eserlerin belli koşullarda yurtdışına çıkartılması geri bir adımdır.
  • 29. 1873 yılında maarif nazırı Ahmet Cevdet Paşa'nın çalışmaları ile genişletilen müze, Aya İrini'deki nem oranının eserler zarar vermeye başlaması üzerine 1875 yılında ve Fatih Sultan Mehmet tarafından 1472'de yaptırılan Çinili Köşk’e nakledildi.
  • 30. • 1877 – Müze komisyonu yeniden örgütleniyor • 1881 – Osman Hamdi Bey – Müze müdürü; Sanayi-i Nefise Mektebi Müdürü olarak tüm kültürel değerlerin korunmasında sorumlu olmuştur. • 1884 - “III. Asar-ı Atika Nizamnamesi” – Tanımlar kapsamlı hale gelmiş – Eski eserlerin yurtdışına çıkarılması önlenmiş – Taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına ilişkin bazı önlemler getirilmiş • 1906 - “IV. Asar-ı Atina Nizamnamesi” – Eski eser kapsamı genişletilmiş – Tanımı ayrıntılı yapılmış – Tahribat ve yapılacak değişiklikler yasaklanmış – Ağılıklı olarak arkeolojik nitelikli alan, yapı ve eşyalara yönelik olduğu kesindir. (-) – Taşınmaz mallarla ilgili hükümlerin kapsamı genişletilmiş ve Türk-İslam eserlerinin de korunması sağlanmıştır.
  • 31. Cumhuriyet Dönemi – 1920 – “Türk Asar-ı Atikası Müdürlüğü” kurulmuştur. 1 yıl sonra “Hars Müdürlüğü” – 1922’de Müdürlük 2 ye ayrılıyor “Eski Eserler ve Müzeler Müdürlüğü” kuruluyor; bu müdürlük korumaya yöneliyor. – 1931- Bakanlar Kurulu Kararı ile bir Komisyon kuruluyor. Komisyon “koruma” alanında saptamalarda bulunuyor ve öneriler getiriyor. Komisyonun raporu üzerine iş programı hazırlanıyor. – 1930’lu yılların ilk kapsamlı ve örgütlü etkinliği; 1933 yılında 3500 anıt fişi hazırlanmış. – 1936 – Antikiteler ve Müzeler Umum Müdürlüğü’ne bağlı “Rölöve Bürosu” kurulmuş. – 1935 yılında Atatürk Koruma hareketine tekrar ivme kazandırıldı. Araştırma, tanıtım ve bilinçlendirmeyle desteklenmiş bir koruma programı öneriliyor.
  • 32. – Cumhuriyetin 1940-50’lı yılları Kurumsallaşma açısından daha oturmuş bir dönem. – Bu dönemde de konuyu benimsemiş ve inanmış bir kamuoyuna dayanmayan bir “aydınlar kurumu” sahiplenmiştir. – “eski eser ve koruma” konusunda düşünce düzeyinin aynı konudaki uygulamadan daha gelişmiş olduğunu görülür. – Kültür varlıklarının, çeşitli yasalarla değişik kurum ve kuruluşların yönetimine bırakılması olumsuz sonuçlar vermiştir. – Atılım yapmak zorunda olan Cumhuriyet, koruma sektörünü ön planda tutmamıştır. Devlet gelirinin büyük bir bölümünün Osmanlı borçlarına ayrılmıştır.
  • 33. Türkiye’de 1950’den sonraki süreç • 2 Temmuz 1951’de 5805 sayılı kanunla kurulan “Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu” tarihi anıtlarımızın ve kültürel varlıklarımızın korunması alanında Cumhuriyet döneminde atılmış en önemli adımdır. • 24 Eylül 1967 yılında 3674 sayılı yasa ile Venedik Tüzüğü kararları aynen kabul edilmiştir.
  • 34. • 1956 de 6785 sayılı imar kanunu ile SİT koruma ilk defa gündeme geliyor. – Planlama –Koruma ilişkisini gündeme getiren ilk düzenleme. • 25.04.1973’de 1710 sayı “Eski Eserler Kanunu” Yurdumuzda tarihi eserlerin korunması konusunda çıkan ilk kanundur.
  • 35. • 21.07.1983 tarihinde çıkarılan 2863 sayılı yasa ile bugüne kadar çıkarılmış olan çeşitli yasal düzenlemeler “Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu” adı altında bir araya toplanmıştır. – 2863 sayılı yasanın bazı maddeleri 1987 de çıkarılan 3386 sayılı yasa ile değiştirilmiş, bazı maddeleri iptal edilmiştir. – 2863 Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu • Kurul bu yasanın kapsamı içerisine giriyor. Üyeler arasında bürokrat sayısı çok artmıştır. • Kurulun adı değişiyor. Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu • GEEAY kurulunun üstlendiği görev Yüksek Kurul ve Bölge Kurulları ile hafifletilmeye çalışılmıştır.
  • 36. • Yeni yasa 19.yy. sonuna kadar yapılmış olanları korunacak eski eser saymakta, ancak korunmayacaklar için Kurul’un karar vermesini öngörür. • 20.yy.da yapılmış taşınmazlardan sadece Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın gerek gördükleri korunmaya layık görülmüştür. • Yasanın olumlu hükümlerinden biri de “ izinsiz müdahale ve kullanma yasağı”nın getirilmesidir. • Not: tespit Kültür ve Turizm Bakanlığınca Tescil Yüksek Kurul tarafından yapılıyor. • 17.06.1987 3386 sayılı yasa ile değişiklikler yapılmıştır. • Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu, “Koruma Yüksek Kurulu” oldu.TKTV Bölge Kurulu, “Koruma Kurulu” adını almıştır. • Tescil İşlemi Koruma Kurullarına verilmiş. Yapıların Gruplandırılması yetkisi de Koruma Kurullarına verilmiş.
  • 37. • 14 Temmuz 2004 tarihli 5226 sayılı “ Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunu” çıkarıldı. • Kültürel mirasın tüm insanlığın ortak malı olduğu anlayışından hareketle, onun korunmasında yerel yönetimlerin ağırlıklı olarak yer alması ve yeni birimler oluşturarak konuya sahip çıkmalarının sağlanması. • Kısıtlı parasal kaynakların çoğaltılması, özellikle yerel yönetimlere yeni kaynak sağlaması önemli ve reform niteliğinde. – Korumaya yapılacak katkıların teşviki için vergi indirimi getirilmiş. – Tescilli yapı malikleri ile proje yapanlara çeşitli bağışıklıklar tanınmıştır.
  • 38. 1. Koruma’nın Yerelleşmesi ve Yeni Örgütler: – Belediyelerde – bünyelerinde kültür varlıkları ile ilgili işlemleri ve uygulamaları yürütmek üzere “Koruma, Uygulama ve Denetim Büroları (KUDEB)” kurabileceklerdir. • Tadilat ve tamiratlar için izin vermek ve denetlemek. • Koruma amaçlı imar planlarının plan hükümleri çerçevesinde uygulamasını denetlemek. • Projesine uygun tamamlanan uygulamalar için kullanma izin belgesi düzenlemek. • Ülkenin en yaygın koruma organları olacaklardır. – KUDEB’na ek olarak il özel idareleri bünyesinde iki birim daha oluşturulmaktadır. • Proje Büroları, Eğitim Birimleri
  • 39. 2. Korumada Yeni Parasal Kaynaklar: – Özel ve Tüzel Kişilere Yapılacak Katkı – Yerel Yönetimlere Yapılacak Katkı • 3. Sürece İlişkin Hususlar: • 4.Bağışlar: • 5.Teşvikler:
  • 40. • 2005 tarihli 5366 sayılı “ Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun” ile – Amaç: Yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş; kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca sit alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma alanlarını, bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilmesiyle, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanlarının oluşturulması, tabii afet risklerine karşı tedbirler alınması, tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması ile ilgili esas ve usuller düzenlenmiştir.
  • 41.
  • 42.
  • 43. Eski eserler, Fransa’da ilk kez 1837 yılında özel bir kanunla devlet eliyle koruma altına alınmıştır. Endüstri Devrimi sonrası, ülkede kapsamlı ve sistemli koruma çabalarının başlamasıyla Tarihi Eserleri Koruma Kurulu (Comission des Monuments Historiques) kurulmustur. Bunu takiben, 1887’de ülkede ‘Tarihi Anıtlar Kanunu’ kabul edilmistir.
  • 44. Fransa’yı takiben Avrupa’da pek çok ülkede ilk kapsamlı koruma yasaları çıkarılmaya başlanmıstır. Koruma alanında bir ilk olarak tespit, tescil ve sınıflandırma işlemleri, koruma amacıyla kamulaştırma ve özel mülkiyetin sınırlandırılabilmesi gibi çalışma alanları belirlenmiştir. Korumayla ilgili ilk sivil örgütlenmeler kurulmluştur. 1826’da İngiltere’nin York kentinde bir grup, kentlinin kurmuş olduğu koruma grubu, Ortaçağa ait kent surunun belediye tarafından yıktırılmasını önleyecek kamuoyunu oluşturabilmiş ve Yorklular’dan para toplayarak suru onartmıştır.