2. KELİME BİLGİSİ Nedir bu “kelime”den çektiğimiz yahu! Cümlenin anlamlı en küçük birimlerine ya da tek başına anlamı olmadığı hâlde cümle içinde anlam kazanan anlatım birimlerine kelime denir. Kelime, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan dilin anlamlı en küçük parçasıdır.
3. KELİMEDE ANLAM Kelimeler de dil gibi canlı varlıklardır . Sahip oldukları anlamların dışında zamanla yeni anlamlar kazanabildikleri gibi bir anlamda birkaç kelime de kullanılabilir. Burada kelimelerin anlam özelliklerinin yanı sıra kelimeler arasındaki anlam ilişkileri de karşımıza çıkmaktadır. Kelimeler tek başlarına anlamlı olabildikleri gibi cümlede veya söz içinde kullanılışlarına göre yeni anlamlar da kazanabilirler, aralarında anlamdaşlık sesteşlik vb. gibi ilişkiler de barındırabilirler.
5. 1. GERÇEK ANLAM (çerez bunlar, çerez) a. TEMEL ANLAM * Kelimelerin taşıdıkları ilk ve genel anlama gerçek anlam denir. * Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. * Kelimenin gerçek anlamı, herkesçe bilinen yaygın anlamıdır.
6. Soğuktan su boruları patlamış. Ayağında eski bir spor ayakkabı var. Biraz sonra toprak bir yola girdik. Kanadı kırık bir martı gördüm. Soğuk sudan boğazı şişmişti. Yataktan kalkarken başımı duvara arptım. Dün gece erken yattım. Sıcak çorbayı içince rahatladım . Bunlar da örnek mi hocam! Diyenlere, “korkutmayalım” “kazıkları” sonlara sakladım derim.
7. Dolaptan temiz elbiselerini çıkardı. Ahmet’in burnu iyi koku alır. Ağzında yaralar oluşmuştu. Elini hırsla masaya vurdu. İri hantal gövdesini zorlukla sürüklüyor gibiydi. Gölün kıyılarını yapraksız, bodur ağaçlar kuşatmıştı. 11.Sınıfları “ürkütmeyelim” değil mi? Düşük perdeden devam
8.
9. b. YAN ANLAM * Çok güzel, faydalı bir anlamdır; her eve lazımdır * Temel anlamıyla bağlantılı olarak zamanla ortaya çıkan değişik anlamlara yan anlam denir. * Sözcüğün gerçek anlamının dışında, ancak gerçek anlamıyla az çok yakınlık taşıyan yeni anlamlar kazanması yan anlamı oluşturur. Bir sözcüğün yan anlam kazanmasında genellikle yakıştırma ve benzerlik ilgisi etkili olmaktadır.
10. Meselâ “göz” dendiğinde akla ilk gelen, kelimenin temel anlamı olan organ adıdır. Ama “ iğnenin gözü ”, “ çantanın gözü”, masanın gözü ” tamlamalarındaki anlamlar benzetme yoluyla kazandırılmış yeni anlamlardır. Bunlara da yan anlam denir. Ah nerede o eski ilkokul günlerim, siyah önlüğüm, ablamın yakası Onlar yok ama ilkokul kitaplarından bilgiler var; yarar mı? Geç bunları geç.
11. Ama “düşmek” kelimesine bakalım: “Meyveler tek tek yere düştü” “Çocuğun pantolonu düşüyordu”, “Bu yılın ilk karı düştü” “Kavakların gölgesi yola düştü”
12. Beşiktaş sırtlarına ağaç dikiyorlar. (arka taraf) Uçağın kanadı havada parçalanmış. Başı kırık bir çiviyi sökmeye uğraşıyor. Bu dalda başarılı olabileceğimi sanıyorum. Köprünün ayağına bomba koymuşlar. Şişeyi boğazına kadar doldurdu. Kapının kolunu kırınca babamdan azar işittim. Benim yetiştirdiğim öğrenciler daha başarılı. Yokuşun başına kadar koştuk.
13. Yakıştırmaca Anlam da diyoruz; sahi neye diyoruz? Kendi adı olmayan ya da adı olduğu hâlde bilinmeyen varlıklar çeşitli özellikleri nedeniyle uygun olan kelimelerle adlandırılır. Uçağın kanadı, masanın gözü, ayakkabının burnu vb…
14.
15.
16. Bak bu anlamı çok severim işte. ÖSYM’de sever ha, tikkat: 3. MECAZ ANLAM * Hani bizim suya atılan bir taş vardı, ne oldu ona? * Bir sözcüğün gerçek anlamından bütünüyle uzaklaşarak kazandığı yeni anlama mecaz anlam denir. Bu kullanımda anlatımı renklendirmek ve kuvvetlendirmek esastır.
17.
18. Bu konuyu bir daha açmayacağım . İşsizlik sorunu hükümeti terletecek . Derdim çoktur, hangisine yanayım. Doktora boş gözlerle bakıyordu. Bu şarkıya bayılıyorum. Tatlı sözlerle babasının gönlünü aldı. Yakında savaş patlayacak. Hepimiz onun hafif biri olduğunu biliyorduk. İnce işlere aklım pek ermiyor.
19. Mecaz anlamlar, benzetme ve ilgi yollarıyla yapılır. Benzetme yoluyla yapılanlar söz sanatları; ilgi yoluyla yapılanlar ad aktarmasıdır.
20.
21.
22. Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilâl Saçını kestir demedim mi? Bereket yağıyor; çiftçinin yüzü gülecek. Ayağını çıkarmadan girebilirsin. Bu olaylara Ankara sessiz kalıyor. Orhan Veli’yi okur musun?
23.
24. ANADOLU Ah efendi bize karşı İstanbul Neden böyle bir sert. Yalçın taş gibi? Taşların hayvanlık mı nasibi? (Mehmet Emin Yurdakul) Şafaktan önce uyandım bahar odamdaydı Mayıs, çiçekleri etrafa öyle bir yaydı “ Bir ruh o derin bahçede bir defa yaşarsa Boynunda onun kolları, koynunda o varsa.” Bizden evvel buraya inen üç dört arkadaş Kurmuştular tutuşan ocağa karşı bağdaş”
25. "Koparıp öpmek için,basacağı toprağı Bütün şehir bekliyor onu dizler üstünde." Şafaktan önce uyandım bahar odamdaydı Mayıs, çiçekleri etrafa öyle bir yaydı Kan tükürsün adını candan anan dudaklar Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun Kandilli yüzerken uykularda Mehtabı sürükledik sularda (Heyt be! Adam amma kıskançmış. )
26.
27. Genç delikanlımız, masada oturan güzel bir kıza çıkma (çatıya değil) teklif edecektir. -Daha önce tanışmış mıydık yavrum? -Sanmam hayvanat bahçesine gitmeyi sevmem -Hönk
28.
29.
30.
31.
32.
33.
34.
35.
36.
37.
38.
39.
40.
41.
42.
43.
44.
45.
46.
47.
48.
49.
50.
51.
52.
53. İstiare de kastı be. Gülelim biraz. - Pardon tanışabilir miyiz? - Sebep? - eeöö, kem, küm - eee - güzelsiniz desem - bu benim sorunum desem? - pardon abla
96. 1. EŞ ANLAMLI – ANLAMDAŞ KELİMELER Yazılış ve okunuş bakımından farklı fakat anlamca aynı olan kelimelerdir. Bu tür kelimeler birbirlerinin yerini tutabilir. Anlamdaş kelimelerin birisi genelde yabancı kökenlidir.
97.
98. Türkçe kelimeler arasında da eş anlamlılık olabilir: deprem-yer sarsıntısı-zelzele, kimi zaman-ara sıra-zaman zaman-arada bir-bazen
99. Konu basit görünüyor fakat en önemli “püf noktası” ahan da burada “kara bahtlı” kelime grubunda “kara” kelimesinin yerine “siyah” kelimesini kullanabilir miyiz? Çünkü iki kelimenin (kökeni ne olursa olsun) anlamdaş, sesteş olabilmesi için ikisinin de temel anlamda olması gerekir.
102. 2. YAKIN ANLAMLI KELİMELER Yazılışı ve okunuşu farklı olan, anlamdaş gibi göründüğü hâlde birbirinin yerini tamamen tutamayan, yani aralarında anlam ayrıntısı bulunan kelimelerdir. Bunlar çoğunlukla Türkçe kelimelerdir. göndermek-yollamak, bezmek-bıkmak-usanmak, dilemek-istemek, çevirmek-döndürmek, söylemek-demek-konuşmak, eş-dost, hısım-akraba, bakmak-seyretmek,
103. Kardeşim sana küsmüş . Kardeşim sana kırılmış. Kardeşim sana gücenmiş . Kardeşim sana darılmış . Birinci cümlede bir "kesinlik ve aşırılık" anlamı, ikinci cümlede bir "esneklik, hatta hoşgörü" anlamı, üçüncü cümlede "üzülmek" anlamı, dördüncü cümlede "gücenip görüşmez olmak" anlamı vardır.
104. Ben her sorunla başa çıkarım . (baş etmek) Bu kadar yürekten çağırma beni. (candan) Davranışları hiçbir zaman içtenlikli değildi. (yürekten, candan) Yaptığı işi önemsemiyordu. (özen göstermiyordu.)
105.
106.
107. 3. ZIT ANLAMLI KELİMELER Anlamca birbirinin karşıtı olan kelimelerdir. Uzun-kısa, aşağı-yukarı, ileri-geri, var-yok, gelmek-gitmek, Varlık----------------- yokluk Canlı------------------- ölü Sevinmek--------------üzülmek
108.
109. Kelimeler arasındaki karşıtlık cümledeki kullanıma göre değişir. “doğru” kelimesinin zıt anlamlısı bir cümlede “eğri” olurken, diğerinde “yanlış” olabilir.
110. En önemli bilgiyi tekrar edelim. İki kelimenin (kökeni ne olursa olsun) anlamdaş, sesteş, yakın anlamlı veya zıt anlamlı olabilmesi için aynı anlam özelliğini taşımaları gerekir.
113. 4. EŞ SESLİ (SESTEŞ) KELİMELER * Yazılışı ve okunuşu aynı olduğu hâlde anlamları farklı olan kelimelerdir. Yani bu kelimeler “ çok anlamlı ”dır. * Bunlar yalın hâlde olabildikleri gibi ek almış hâlde de olabilirler. * Şiirde cinas olarak kullanılır ve cinaslı kafiye yapılır. * Genelde biri isim, diğeri fiildir.
114. Gül: 1. çiçek, 2. gülmekten emir Kır: 1. kırsal alan, 2. kırmaktan emir, 3. beyaz Yazma: 1. baş örtüsü, 2. yazmaktan olumsuz emir, 3. yazma işi
115. Ek almış kelimelerle, ek almış ve almamış kelimeler arasında da eş seslilik söz konusudur. Bu ekler görevce farklı ekler de olabilir: Siyah anlamındaki “kara” ile “kar-a” (-a: yönelme hâl eki) gibi: Kara gecede bir tek yıldız bile yoktu. Ayaklarım saplandı bembeyaz kara
116. Fatma Güder hala” ve “hâlâ”, “kar” ve “kâr”, “adet” ve “âdet” vb. kelimeleri eş sesli midir? . Okunuşları farklıdır . Hava soğuktu kar yağıyordu. Bu seneki kârımız iyi.
117.
118.
119.
120.
121. Sorulardan seçilmiş bazı sesteş kelimeler Kız Atlet Aç Uç Yan yıl Ek İç Koy Hayır İn At Dolar Kaç yol Et Kan Maskara Çal Düş Boy Bin Yüz Saz Boz Saç Kaz Don Ton Dam Yaz Bağ Dil Asma Kara Öğüt Sır Ben El Çay Ocak Yar Gül Mil pas
139. DEYİM ANLAM (DEYİMLER) Deyim, en az iki kelimenin kalıplaşarak yeni bir anlam kazanmasıyla oluşan neredeyse tamamı mecazlı sözlerdir. Kelimelerden biri veya her ikisi anlam kaybına uğrar.
140. Deyimlerin özellikleri: a) Deyimler kalıplaşmış sözlerdir. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez, herhangi biri atılamaz, yerlerine başka kelimeler konulamaz. “Bir bardak suda boğacaktı beni”
141. "yüzün ak olsun" yerine "yüzün beyaz olsun" denilemez , "ocağına incir ağacı dikmek" yerine "ocağına çam ağacı dikmek" denilebilebilinir mi acep , "ayıkla pirincin taşını" yerine "ayıkla bulgurun taşını" denilemez , "dilinin altındaki baklayı çıkar" yerine "dilinin altındaki şekeri çıkar" denilemez , "tüyleri diken diken ol-" yerine "kılları diken diken ol-" denilemez . Ama istisnalar yok değildir : “baş başa vermek” ve “kafa kafaya vermek” gibi.
142. b) Araya başka kelimeler girebilir: “Başını derde sokmak” Başını son günlerde hep derde soktu. c) Deyimler kısa ve özlü anlatımlardır. Az sözle çok şey anlatırlar: “Çam sakızı çoban armağanı”, “dili çözül-”, “dilinde tüy bit-”, “dilini yut-”
143. d) Deyimler en az iki sözcükten oluşurlar. 1. Kelime öbeği veya isim-fiil (fiilimsi) şeklinde olurlar, cümlede çekime girerler: ağzı açık, kulağı delik, eli uzun, kaşla göz arasında, bulanık suda balık avlamak, dikiş tutturamamak can kulağı ile dinlemek, köprüleri atmak Tek bir sözcüğün anlam yoğunlaşması ve kalıplaşmasıyla deyimleştiği de görülebilir. Fakat, bu tür deyimler çok azdır: Akşamcı, bacaksız, kaşarlanmış, çirkef, yüzsüz, kaçık
144. Bu sözlerle gönlümü almış mı oldun? Kendi düşüncelerinde ayak diriyordu. Korktuğu başına gelmiş , arabası bozulmuştu. Her gördüğüne dudak büküyordu. Senin yaptığın pire için yorgan yakmak. İki genç adam boğaz boğaza geldi. Olur olmaz konularla baş ağrıtmayı seversin. Bu şekilde anlatırsanız aklı yatar . Sonunda korktuğumuza uğradık , çocuk kayboldu. Matematiği aklım almıyor.
145. e) Deyimlerin çoğunda kelimeler gerçek anlamından çıkarak mecaz anlam kazanmışlardır. Çantada keklik, ağzı açık, kulağı delik, abayı yakmak, devede kulak, hapı yutmak, fol yok yumurta yok, hem nalına hem mıhına, ne şiş yansın ne kebap,
146. Bazı deyimler ise gerçek anlamlarını korur: Çoğu gitti azı kaldı, ismi var cismi yok, adet yerini bulsun, Allah bana ben de sana, yükte hafif pahada ağır, özrü kabahatinden büyük, dosta düşmana karşı, iyi gün dostu, canı sağ olsun …
147. f) Deyimler cümlenin ögesi olabilir, ögeleri bulurken deyimler ayrılmazzzzzzzzz. (hadi bakalım, kim bulacak görevleri) Üzüntüsünden ağzını bıçak açmıyordu . Damarıma basmadan konuşamaz mısın? Aslan payı ona düştü. O, dik kafalı biridir . (işte bu örnek “kıl”)
148. g) Deyimlerdeki Anlatım Özellikleri 1. Kafiyeli deyimler de vardır: Ele verir talkımı, kendi yutar salkımı Yere bakan yürek yakan, havada bulut sen beni unut, saldım çayıra Mevla’m kayıra 2. Kimi deyimler ise ikileme biçiminde kurulurlar. Abur cubur yemek, Açık saçık konuşmak, Ağır aksak yapmak, Ak pak etmek, Apar topar kalkmak, Az çok bilmek … 3. Bazı deyimler kısa öykü biçimindedir. -Adın ne? –Mülayim. – Sert olsan ne yazar? -Baba hırsız tuttum. –Getir. –Gelmiyor. –Bırak. –Bırakmıyor. Dilenciye hıyar vermişler, eğri diye beğenmemiş.
149.
150. ATASÖZLERİ Atalarımızdan günümüze kadar ulaşan, belirli bir yargı içeren , söyleyeni belli olmayan sözlerdir. Kalıplaşmış sözlerdir, eşanlamlılarıyla dahi değiştirilemez . Kısa ve özlü sözlerdir. Az sözle çok anlam ifade ederler
151. Tecrübelere ve gözlemlere dayanırlar, bazen âdet ve gelenekleri ifade ederler. Çoğu mecazlı, kinayelidir . . Anonimdir ve edebî tür özelliği gösterir. Öğüt verme amacı taşır.
152. At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır. Aç koyma hırsız olur, çok söyleme yüzsüz olur, çok değme arsız olur. Böyle gelmiş, böyle gider Çocuğa iş buyuran, ardınca kendi gider. Damlaya damlaya göl olur. Dost kazan dost; düşman anadan da doğar. Eden bulur.
153. Geniş gününde dar gezen, dar gününde geniş gezer. Göz görmeyince gönül katlanır. Herkes kaşık yapar ama sapını yapamaz. Her şey incelikten insan kabalıktan kırılır. Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır. Üzerine laf düşmedikçe konuşma. Vakitsiz açılan gül çabuk solar.
154. Atasözleri bazen cümle şeklinde olurlar ki bunların bir kısmı gerçek olaylara yada öykücüklere dayanır. Yorgan gitti, kavga bitti. Dostlar alışverişte görsün, Çoğu gitti azı kaldı, Atı alan Üsküdar'ı geçti, Tut kelin perçeminden,
155.
156.
157.
158. Deyim ve Atasözü farkı : * Deyimler genel yargı bildirmezler . Bu yüzden çoğu cümle değildir; söz grubudur. * Deyimler bir kavramı, özel durumu belirtmek için bulunmuş sözlerdir. Öğütte bulunmazlar . * Atasözleri ise genel yargı bildiren sözlerdir. Atasözleri çoğunlukla bir cümledir . * Ders vermek, öğütte bulunmak için ortaya konulmuşlardır. Deyimle atasözünü ayıran en önemli nitelik budur. Meselâ: " İşleyen demir ışıldar “. Çalışmanın önemini anlatmaktadır. Bu yargı dünyanın her yerindeki insan için geçerli, genel bir yargı mı? Bu bir cümle mi? .
159.
160. İKİLEMELER Anlamı pekiştirip güçlendirmek ve çekici kılmak için aynı kelimenin , yakın anlamlı kelimelerin veya zıt anlamlı kelimelerin tekrarıyla oluşan kelime grubudur. ev bark, çoluk çocuk, ufak tefek, doya doya ...
161. Yapı Yönüyle İkilemeler: a) Yakın Anlamlı: doğru dürüst, delik deşik, eş dost b) Aynı Anlamlı: kılık kıyafet, ses seda, köşe bucak... c) Karşıt Anlamlı: Aşağı yukarı, ileri geri, az çok, er geç .... d) Aynı Kelimenin Tekrarı: duya duya, ağır ağır, yavaş yavaş ...
162. e) Yansımaların Tekrarı: çat pat, kıs kıs, fısıl fısıl ... f) Sadece Biri Anlamlı: eğri buğrü, eski püskü g) İkisi de anlamsız: eciş bücüş, ıvır zıvır, abur cubur ... İkilemelerin arasına hiçbir noktalama işareti konulamaz.
163.
164.
165.
166.
167. ARGO ANLAM (RAJON DİLİ ) Sadece belli bir topluluk ya da meslek tarafından kullanılan özel sözcüklerden oluşan dile argo denir. Külhanbeylerinin anlaşma vasıtası da denebilir. Küfürle karıştırılmamalıdır. Her şeye küfür kelimeleri kullanmadan küfredilir. Bağımsız ve sorumsuz yaşayışın dilidir de denebilir. Argonun varlık sebebi kolay ve çekici anlatımı yakalama isteğidir.
168. “ Canına yandığımın dünyası” abdestini vermek: azarlamak aklına tükürmek: birinin düşüncesini beğenmemek röntgenci: kadınları gizlice gözetleme piliç gibi: güzel ve sevimli kız mektep çocuğu: acemi, toy zokayı yutmak: aldatılıp zarara sokulmak arakçı: hırsız bal kabağı: aptal, beyinsiz çakmak: sınıfta kalmak